ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2023/147
Karar Sayısı : 2024/69
Karar Tarihi : 7/3/2024
R.G.Tarih-Sayı :
19/4/2024-32522
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Çorum İnfaz Hâkimliği
İTİRAZIN KONUSU: 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a 14/7/2023 tarihli ve 7456 sayılı Kanun’un
15. maddesiyle eklenen geçici 10. maddenin (4) numaralı fıkrasının Anayasa’nın
2., 10. ve 36. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Hakkında denetimli serbestlik kararı verilen hükümlünün
yükümlülüğe tabi tutulmamasına ilişkin karara karşı şikâyet yoluyla yapılan
başvuruda itiraz konusu kuralın Anayasa’ya
aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ
İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı geçici 10.
maddesi şöyledir:
“Geçici Madde 10- (Ek: 14/7/2023-7456/15 md.)
(1) 31/7/2023 tarihi itibarıyla geçici 9 uncu maddenin
beşinci fıkrası uyarınca Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle izinde bulunan
hükümlüler, izin bitimini takip eden onbeş gün içinde infaz işlemlerinin devam
ettiği kurumlara dönmek zorundadır.
(2) 31/7/2023 tarihi itibarıyla geçici 9 uncu maddenin
beşinci fıkrası uyarınca Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle izinde bulunan ve
ilgili mevzuat uyarınca cezalarının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak
suretiyle infazına beş yıl ve daha az süre kalan hükümlülerin talebi
aranmaksızın, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının
denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına infaz hakimi
tarafından karar verilebilir.
(3) Yukarıdaki fıkralar uyarınca, izinden dönecek
hükümlüler ile hakkında denetimli serbestlik kararı verilecek hükümlülere
ilişkin hususlar, Adalet Bakanlığının resmî internet sitesinde duyurulur.
(4) 105/A maddesi kapsamında denetimli serbestlik
tedbiri uygulanmak suretiyle cezası infaz edilip geçici 9 uncu maddenin beşinci
fıkrası uyarınca Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle 31/7/2023 tarihi
itibarıyla izinde bulunan hükümlüler, koşullu salıverilme tarihine kadar olan
süreleri 105/A maddesinin beşinci fıkrasında belirtilen yükümlülüklere tabi
olmadan geçirirler.
(5) Geçici 9 uncu maddenin altıncı fıkrası uyarınca açık
ceza infaz kurumuna gönderilen hükümlüler, 31/7/2023 tarihi itibarıyla açık
ceza infaz kurumuna ayrılmış sayılır.
(6) Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım
Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, Terörle
Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve örgüt faaliyeti kapsamında işlenen
suçlar hariç olmak üzere, 31/7/2023 tarihi itibarıyla kapalı ceza infaz
kurumlarında bulunan hükümlülerden, toplam hapis cezası on yıldan az ise bir
ayını, on yıl ve daha fazla ise üç ayını bu kurumlarda geçirip ilgili mevzuat
uyarınca açık ceza infaz kurumlarına ayrılmasına üç yıl veya daha az süre
kalanlar, bu şartların oluştuğu tarih itibarıyla açık ceza infaz kurumlarına
ayrılabilir. Bu hükümlüler ile 31/7/2023 tarihinde geçici 9 uncu maddenin
altıncı fıkrası kapsamında açık ceza infaz kurumunda bulunan hükümlüler,
talepleri hâlinde en az üç ay açık ceza infaz kurumunda kalmış olmak şartıyla
ilgili mevzuat uyarınca cezaların denetimli serbestlik tedbiri altında infazı
uygulamasından üç yıl erken yararlandırılır.
(7) Altıncı fıkra hükümleri 31/7/2023 tarihi itibarıyla;
a) Hapis cezasının infazı 16, 16/A ve 17 nci maddeleri
kapsamında ertelenmiş olan,
b) Hapis cezasının infazı durdurulmuş olan,
hükümlüler hakkında da uygulanır.
(8) Koşullu salıverilmenin geri alınması nedeniyle
31/7/2023 tarihi itibarıyla cezası aynen infaz edilen veya ikinci defa mükerrir
olup 31/7/2023 tarihi itibarıyla bu cezanın infazı için ceza infaz kurumunda
bulunan hükümlülerin bu cezalarının infazı bakımından altıncı fıkra hükümleri
uygulanmaz. Bu hükümlülerin 31/7/2023 tarihi itibarıyla kesinleşmiş ancak infaz
edilmemiş diğer hapis cezaları bakımından altıncı fıkra hükümleri uygulanır.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir
ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki
HAKYEMEZ, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR ve Muhterem
İNCE’nin katılımlarıyla 13/9/2023 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine Selahaddin MENTEŞ ile İrfan FİDAN’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Abdullah ATAY
tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü,
dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri
okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Anlam ve Kapsam
3. 5275 sayılı Kanun’a 5/4/2012 tarihli ve 6291 sayılı Kanun’la
eklenen “Denetimli serbestlik tedbiri
uygulanarak cezanın infazı” başlıklı
105/A maddesinde hapis cezalarının infazında denetimli serbestlik kurumu
düzenlenmiştir. Denetimli
serbestlik, içeriğinde kısmi değişiklikler yapılsa da özü itibarıyla aynı
anlayış temelinde infaz sistemi içinde önemli bir kurum olarak işlev görmeye
devam etmektedir (AYM, E.2020/44, K.2020/41, 17/7/2020, § 61).
4. Denetimli
serbestlik belirli şartları taşıyan hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını
sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek
ve bu suretle yeniden suç işlenme olasılığını azaltmak amacıyla koşullu
salıverilme tarihinden belirli bir süre önce ceza infaz kurumundan
salıverilmelerini ve koşullu salıverilme tarihine kadar hükümlülere, kişiye
göre belirlenmiş denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasını öngören bir hukuki
kurumdur (benzer yönde bkz. AYM, E.2013/133, K.2013/169, 26/12/2013; E.2014/14,
K.2014/77, 9/4/2014; E.2017/170, K.2018/77, 5/7/2018, § 13; E.2020/44,
K.2020/41, 17/7/2020, § 27; denetimli serbestlik kurumuna ilişkin genel
açıklama için bkz. AYM, E.2020/44, K.2020/41, 17/7/2020, §§ 61-68).
5. 5275
sayılı Kanun’un 105/A maddesinin (5) numaralı fıkrasına göre denetimli
serbestlik tedbiri uygulanan hükümlünün; koşullu salıverilme tarihine kadar
kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılması, bir konut veya bölgede
denetim ve gözetim altında bulundurulması, belirlenen yer veya bölgelere
gitmemesi, belirlenen programlara katılması yükümlülüklerinden bir veya birden
fazlasına tabi tutulmasına denetimli serbestlik müdürlüğünce karar verilmekte
ve hükümlünün risk ve ihtiyaçları dikkate alınarak yükümlülükleri
değiştirilebilmektedir.
6. Anılan Kanun’un geçici 9. maddesinin (5) numaralı
fıkrasında Covid-19 salgın hastalığı sebebiyle, açık ceza infaz kurumunda
bulunanlar ile kapalı ceza infaz kurumunda bulunup da açık ceza infaz kurumuna
ayrılmaya hak kazanan hükümlülerin yanı sıra Kanun’un 105/A maddesi kapsamında
denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına karar verilen
hükümlüler ile 106. madde veya diğer kanunlar uyarınca denetimli serbestlik
tedbirinden yararlanan hükümlülerin 31/5/2020 tarihine kadar izinli sayılacağı
ve salgının devam etmesi hâlinde bu sürenin Sağlık Bakanlığının önerisi üzerine
Adalet Bakanlığı tarafından her defasında iki ayı geçmemek üzere on dokuz kez
uzatılabileceği belirtilmiştir. Böylece cezası 105/A
maddesi kapsamında denetimli serbestlik
tedbiri uygulanmak suretiyle infaz edilen hükümlülerin söz konusu süreci izinli
olarak geçirmeleri öngörülmüştür.
7. Adalet Bakanlığınca çeşitli tarihlerde verilen
kararlarla açık ceza infaz kurumlarında bulunan veya açık ceza infaz
kurumlarına ayrılmaya hak kazanan hükümlüler ile denetimli serbestlik tedbiri
uygulanmak suretiyle cezalarının infazına karar verilen yükümlüler hakkındaki
izin sürelerinin uzatılmasına karar verilmiş ve bu bağlamda izin süreleri son
olarak 31/5/2023 tarihinden itibaren iki ay süreyle uzatılmıştır.
8. Geçici 10. maddenin (1) numaralı fıkrasında ise
31/7/2023 tarihi itibarıyla geçici 9. maddenin (5) numaralı fıkrası uyarınca
Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle izinde bulunan hükümlülerin, izin bitimini
takip eden on beş gün içinde infaz işlemlerinin devam ettiği kurumlara dönmek
zorunda oldukları hükme bağlanmıştır.
9. İtiraz konusu kural, 105/A maddesi kapsamında
denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezası infaz edilmekte olan
ve geçici 9. maddenin (5) numaralı fıkrası uyarınca Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle
31/7/2023 tarihi itibarıyla izinde bulunan hükümlülerin koşullu salıverilme
tarihine kadar kalan sürelerini 105/A maddesinin (5) numaralı fıkrasında belirtilen
yükümlülüklere tabi olmadan geçirmelerini öngörmektedir.
B. İtirazın Gerekçesi
10. Başvuru kararında özetle; itiraz konusu kuralla
denetimli serbestlik yükümlüleri arasında ikili bir uygulamaya neden olunduğu,
bu kapsamda hükümlülerin denetimli serbestliğe ayrılma tarihine göre bir ayrıma
tabi tutulduğu, bu ayrımın kanun yoluna başvurma hakkını kullanmaları sebebiyle
cezası daha sonra kesinleşen hükümlüler yönünden infaz rejiminde aleyhe sonuç
doğduğu, Covid-19 salgınının sona ermesi nedeniyle 31/7/2023 tarihinden sonra
izinleri sona eren hükümlülerin yükümlülüğe ve denetime tabi olmamalarını
gerektiren bir nedenin bulunmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 10. ve
36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
11. Anayasa’nın 2.
maddesinde belirtilen hukuk devleti; eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan
haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil
bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve
tutumlardan kaçınan, hukuki
güvenliği sağlayan, hukuk kurallarıyla kendini
bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
12. Hukuk devletinin temel unsurlarından
biri de belirlilik ilkesidir. Bu ilkeye göre yasal
düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve
kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel
olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem
içermesi gerekir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup
kişinin kanundan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi
hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale
yetkisini verdiğini bilmesini zorunlu kılmaktadır. Kişi ancak bu durumda
kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlayabilir.
Hukuki güvenlik ilkesi bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven
duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici
yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar (AYM, E.2020/80, K.2021/34, 29/4/2021, §
25; E.2022/9,
K.2022/80, 21/6/2022, § 11).
13. İtiraz konusu kuralda,
hükümlülerin hangi hâlde koşullu salıverilme
tarihine kadar olan sürelerini 5275 sayılı Kanun’un 105/A maddesinin (5)
numaralı fıkrasında belirtilen yükümlülüklere tabi olmadan geçirecekleri düzenlenmektedir. Buna göre koşullu salıverilme tarihine kadar olan süreleri anılan
fıkrada belirtilen yükümlülüklere tabi olmadan geçirecek olan hükümlüler, cezası
105/A maddesi kapsamında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle
infaz edilen ve geçici 9. maddenin (5) numaralı fıkrası uyarınca 31/7/2023
tarihi itibarıyla izinde bulunanlardır.
14. Dolayısıyla kuralda; koşullu salıverilme tarihine kadar olan denetimli
serbestlik sürelerini söz konusu Kanun’un 105/A maddesinin (5) numaralı
fıkrasında belirtilen yükümlülüklere tabi olmadan geçirecek hükümlüler bakımından aranan
şartların herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net
ve anlaşılır bir şekilde düzenlendiği anlaşıldığından belirlilik ilkesine
aykırı bir yön bulunmamaktadır.
15. Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik
tedbirleriyle bunların infazına ilişkin kurallar, Anayasa’nın konuya ilişkin
hükümleri başta olmak üzere ülkenin sosyal, kültürel yapısı, etik değerleri ve
ekonomik hayatın ihtiyaçları gözönüne alınarak saptanacak ceza siyasetine göre
belirlenir. Buna göre hangi fiilin suç sayılacağı, cezanın türü ve miktarı ile
infazına ilişkin yasal düzenlemeler temelde devletin suç ve ceza politikasına bağlı bir konudur. Suç ve ceza yönünden sınırları
belirtilen bu takdir alanı, ceza sisteminin tamamlayıcı bölümünü oluşturan
infaz hukuku için de geçerlidir (AYM, 2020/53, 2021/55, 14/7/2021, §§ 186-187; E.2022/9, K.2022/80,
21/6/2022, § 17). Kanun koyucunun bu konudaki tercih ve takdirinin
yerindeliğinin incelenmesi, anayasal denetimin kapsamı dışında kalmaktadır
(AYM, E.2017/170, K.2018/77, 5/7/2018, § 12).
16. Kanun
koyucunun takdir yetkisi kapsamındaki düzenlemeleri yaparken de hukuk devleti ilkesi gereğince kamu yararını
gerçekleştirmek amacıyla hareket etmesi gerekir. Anayasa Mahkemesince kamu
yararı konusunda yapılacak inceleme, kanunun kamu yararı amacıyla yapılıp
yapılmadığının araştırılmasıyla sınırlıdır. Anayasa’nın çeşitli hükümlerinde
yer alan kamu yararı kavramının Anayasa’da bir tanımı yapılmamıştır. Ancak
Anayasa Mahkemesinin kararlarında da belirtildiği gibi kamu yararı; bireysel,
özel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal yarardır. Kamu yararı
düşüncesi olmaksızın yalnız özel çıkarlar için veya sadece belli kişilerin
yararına kanun hükmü konulamaz. Böyle bir durumun açık bir biçimde ve kesin
olarak saptanması hâlinde söz konusu kanun hükmü Anayasa’nın 2. maddesine
aykırı düşer. Açıklanan istisnai hâl dışında bir kanun hükmünün gereksinimlere
uygun olup olmadığı, hangi araç ve yöntemlerle kamu yararının sağlanabileceği
kanun koyucunun takdirinde olduğundan bu kapsamda kamu yararı değerlendirmesi
yapmak anayasa yargısıyla bağdaşmaz (AYM, E.2020/53, K.2021/55, 14/7/2021, § 23; E.2022/9, K.2022/80, 21/6/2022, § 15).
17. Kanun’un 105/A maddesinde
öngörülen denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması ile hükümlü hakkında verilen cezanın
infazının devam ettiği aşamada cezaların infazında mümkün olduğunca yarı özgürlük,
açık rejimler ya da geçici yerleşmeler gibi yöntemler kullanılarak alternatif
bir infaz rejimi oluşturmak suretiyle hükümlülerin yeniden suç işleme risklerinin
azaltılması, sosyal hayata hazırlanmalarına imkân sağlanması, tahliye
şartlarına uyumun gerçekleştirilmesi, toplumsal kurallara uyma becerilerinin
geliştirilmesi, toplumun hükümlüye olumsuz bakışının azaltılması ve ailesiyle
görüşmesinin sağlanması amaçlanmaktadır (AYM, E.2017/170, K.2018/77, 5/7/2018, § 17; E.2020/53,
K.2021/55, 14/7/2021, § 145).
18. Kuralla,
Covid-19 salgın hastalığı sebebiyle izinli
sayılan ve 31/7/2023 tarihi itibarıyla hâlihazırda izinli bulunan anılan 105/A
maddesi kapsamında denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına
karar verilen hükümlülerin koşullu salıverilme tarihine kadar olan kalan
sürelerini de 105/A maddesinin (5) numaralı fıkrasında belirtilen yükümlülüklere tabi olmadan
geçirmeleri suretiyle 31/7/2023 tarihi
itibarıyla hem denetimli serbestlik müdürlüklerinde oluşacak yoğunlukların
önlenmesinin hem de hükümlülerin mevcut hukuki durumlarının devam ettirilerek
denetimli serbestlik kurumunun genel amacına uygun olarak dış dünyaya ve
toplumsal hayata uyum sağlamalarının kolaylaştırılmasının hedeflendiği
anlaşılmaktadır. Bu itibarla kuralın kamu yararı dışında bir amacı
gerçekleştirmeye yönelik olduğu söylenemez.
19. Öte yandan almış olduğu cezanın tamamı ceza infaz
kurumlarında yerine getirilmeden hakkında denetimli serbestlik tedbiri
uygulanarak denetim ve gözetim altına alınan hükümlünün bu süreçte belirli
yükümlülüklere tabi tutulması mümkündür. Bununla birlikte kanun koyucuyu
denetimli serbestlik kurumunun düzenlenmesi bağlamında denetim süresinde
hükümlü hakkında yükümlülük uygulanmasını öngörmeye zorlayacak anayasal bir
neden bulunmamaktadır. Dolayısıyla denetimli serbestlik kurumunu düzenlerken
infaz koşullarını belirlemek, hakkında denetimli serbestlik kararı verilen
hükümlünün belirli yükümlülüklere tabi tutulup tutulmayacağına karar vermek ile
bu yükümlülüklerin ve yükümlülüklere tabi tutulacak hükümlülerin kapsamını
belirlemek de kanun koyucunun takdirindedir. Bu durumda cezası Kanun’un 105/A
maddesi kapsamında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz
edilen hükümlülerden 31/7/2023 tarihi itibarıyla
izinde bulunanlar bakımından farklı bir infaz rejimi belirlenmesi kanun
koyucunun takdir yetkisi kapsamında olup kuralda hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan
bir yön bulunmamaktadır.
20. Açıklanan
nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İtirazın reddi
gerekir.
Engin YILDIRIM, Selahaddin MENTEŞ ve Basri BAĞCI bu
görüşe katılmamışlardır.
Kuralın Anayasa’nın 10. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda
belirtilen hususların Anayasa’nın 2. maddesi yönünden yapılan değerlendirmeler
kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 10. maddesi yönünden ayrıca
bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralın Anayasa’nın 36. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a 14/7/2023 tarihli ve 7456 sayılı Kanun’un
15. maddesiyle eklenen geçici 10. maddenin (4) numaralı fıkrasının Anayasa’ya
aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Engin YILDIRIM, Selahaddin MENTEŞ ile Basri
BAĞCI’nın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA 7/3/2024 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
Basri BAĞCI
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Kenan YAŞAR
|
Üye
Muhterem İNCE
|
Üye
Yılmaz AKÇİL
|
|
|
|
|
Karşı Oy
1. İtiraza konu edilen 2575 sayılı Kanun’un Geçici 10.
maddesinin 4. fıkrası ile 31/7/2023 tarihi itibariyle denetimli serbestlik
kapsamında cezaları infaz edilmekte olanlardan Covid-19 salgını nedeniyle izinde
bulunan hükümlülerin koşullu salıverilme tarihine kadar 2575 sayılı Kanun’un
105/A maddesinin 5. fıkrasında belirlenen yükümlülüklere tabi olmayacağı hüküm
altına alınmıştır.
2. Çoğunluk kuralın Anayasa’ya aykırı bir yönünün
bulunmadığı inancı ile iptal talebinin reddine karar vermiştir.
3. Çoğunluğun bu görüşünün aksine kuralın Anayasa’nın 2
ve 10. maddelerine aykırı olduğunu değerlendiriyoruz.
4. Kural cezaları infaz edilmekte olan hükümlülerden
haklarında denetimli serbestlik uygulananlara yönelik kolaylaştırıcı bir
düzenleme ihtiva etmekte olup, belirlenen tarih itibariyle infazı denetimli
serbestlik kapsamında bulunan kitleden sadece Covid-19 nedeniyle kendilerine
izin verilenler lehine bir düzenleme getirmektedir. Bunlar dışında aynı tarih itibariyle
denetimli serbestlikten yararlananlara bu kolaylık tanınmamaktadır.
5. Bu düzenlemenin amacı olarak; izinlerin bir anda
ortadan kaldırılması nedeniyle denetimli serbestlik birimlerinde yaşanabilecek
yoğunluğun önüne geçilmesinin hedeflendiği ifade edilmektedir.
6. 31/7/2023 tarihi itibariyle denetimli serbestlik
kapsamında cezaları infaz edilenlerden pandemi nedeniyle daha önceden
kendilerine izin verilenlerden olmayan kişiler getirilen kolaylıklardan
yararlandırılmamaktadır.
7. Belirli bir tarih itibariyle denetimli serbestlik
kapsamında bulunan kişilerin pandemi izninden yararlananlar ve yararlanmayanlar
olarak iki farklı kategoriye ayrılmalarının Anayasa’nın 10. maddesi kapsamında
birbiriyle kıyaslanabilir iki ayrı grup oluşturduğunda tereddüt
bulunmamaktadır. Zira her iki grubunda ortak özellikleri aynı tarih itibariyle
haklarında denetimli serbestlik uygulanıyor olmasıdır.
8. Bu aşamada önemli olan husus bu iki grup arasında
farklı uygulama yapılmasının nesnel bir temelinin bulunup bulunmadığıdır.
9. Kuralın getiriliş gayesi denetimli serbestlik
birimlerinin aşırı bir iş yüküne muhatap olmasının engellenmesi olarak ifade
edildiği için kuralın meşru amacının bulunduğunda duraksama yoktur. Ancak
belirtilen tarih itibariyle ayrım yapılmaksızın bütün denetimli serbestlikten
yararlananların aynı işleme tabi tulmalarının önünde bir engel de
bulunmamaktadır.
10. Kaldı ki salgın nedeniyle uzun süredir kendilerine
verilen izin nedeniyle bir yükümlülük olmaksızın cezaları infaz edilen kitlenin
gelecek yükümlülüklerden de muaf tutulmalarına karşılık, diğer kitlenin salgın
izninden yararlanmış olmamaları yanında denetimli serbestlik mükellefiyetlere
tabi tutulması bariz bir eşitsizlik olup Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen
kanun önünde eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.
11. Diğer taraftan itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin
bakmakta olduğu somut olayda olduğu gibi 31/7/2023 tarihinden önce Covid-19
izninden yararlanmakta iken denetimli serbestliğe ayrılma şartları
gerçekleşmesine rağmen idare tarafından gösterilen ihmal nedeniyle bu kapsama
alınmayan hükümlülerde kural kapsamında getirilen kolaylıklardan
yararlanamayacaklardır. Halbuki bu durum tamamen idarenin ihmalinin sonucu olup
hükümlüye atfı kabil bir kusur bulunmamaktadır.
12. Kural bu durumda olanlar açısından bir netlik ihtiva
etmemekte olup bu durum da Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk
devletinin özellikleriyle bağdaşmamaktadır.
13. Sayılan bu gerekçelerle itiraz talebine konu kuralın
Anayasa’ya aykırı olduğunu ve iptal edilmesi gerektiğini değerlendirdiğimizden
aksi yöndeki çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
Basri BAĞCI
|
KARŞI OY GEREKÇESİ
Çorum İnfaz Hakimliği tarafından bakmakta olduğu davada
14/07/2023 tarih 7456 sayılı Kanun’un 15.maddesiyle eklenen geçici 10
maddesinin (4) numaralı fıkrasının iptali ileri sürülmüştür. Davanın yapılan
ilk incelemesinde sayın çoğunluk esasın görüşülmesine karar vermiştir. Yapılan
başvuru açıkça dayanaktan yoksun olması gerekçesiyle reddini düşündüğümden
sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.
İtiraz Konusu kural 5275 sayılı kanunun 105/A maddesi
kapsamında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezası infaz
edilen ve aynı kanunun geçici 9. Maddesinin (5) numaralı fıkrası uyarınca
Covid-19 salgını nedeniyle 31/7/2023 tarihi itibari ile izinde bulunan hükümlülerin
koşullu salıverilme tarihine kadar olan süreleri yükümlülüğe tabi olmadan
geçirmelerini öngörmektedir.
Çorum İnfaz Hakimliğinin Anayasa Mahkemesine getirdiği
dava konusu hükümden mahkemenin kuralı inceleyip iptal etmesi halinde dahi
yararlanamayacağı anlaşılmaktadır. Kaldı ki Çorum İnfaz Hakimliğinin esasen
iptal gerekçesi hükümlünün aleyhine olan bir durumu düzeltilmesi ya da
hükümlüye sirayet edecek bir gerekçeye dayanmamaktadır. İnfaz Hakimliği temel
gerekçe olarak bir dönem tedbir uygulanmadan denetimden yararlanılan
hükümlülerin denetimsiz yükümlülüksüz olarak toplum içerisine bırakılmalarını
toplumun suça karşı korunması amacına aykırı olması hukuk devleti ilkesine de
aykırılık oluşturacağı gerekçesiyle iptalini istemiştir. Hükmün iptali halinde
bakmakta olduğu somut olayda uygulamak istememektedir.
Somut olay incelendiğinde hükümlüğünün 31/07/2023
tarihinden sonra denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulduğu göz önüne
alındığında dava konusu kuralda yer alan imkândan yararlanması mümkün değildir.
Mahkemenin başvuru kararındaki Anayasaya aykırılık gerekçeleri davacının bu imkândan
faydalandırılmamasının Anayasaya aykırılığı üzerine kurulmamıştır. Yasa
kapsamındaki bütün hükümlülerin denetimli serbestlik süresince ek
yükümlülüklerinin kaldırılmasının Anayasaya aykırılığı üzerine
temellendirilmiştir.
Yukarıda izah edildiği üzere itiraz başvurusunda ileri
sürülen gerekçenin itiraz konusu kuralla uyuşmadığı ilk bakışta
anlaşılmaktadır. Ceza Hukukunun temel ilkelerinden biri de lehe yasa uygulamasıdır.
Mahkemenin iptal gerekçesi bakılmakta olan davada uygulanacak kural olsa dahi
iptali halinde hükümlünün lehine sonuç doğurmayacaktır. Hakim madde hükmü iptal
edilse dahi lehe olan yasayı uygulamak zorundadır. Her iki hal nedeniyle
başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna ulaşılmalıdır.
14/07/2023 tarih 7456 sayılı Kanun’un 15.maddesiyle
eklenen geçici 10 maddesinin (4) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi
talebiyle yapılan itiraz başvurusunun Anayasa mahkemesinin kuruluş ve yargılama
usulleri hakkındaki kanunun 40. Maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince açık
bir şekilde dayanaktan yoksun olması nedeniyle ilk inceleme aşamasında reddine
karar verilmesi gerekmektedir.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Başvuran Mahkeme, hakkında denetimli serbestlik kararı verilen hükümlünün yükümlülüğe tabi
tutulmamasına ilişkin karara karşı şikâyet yoluyla yapılan başvuruda 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un geçici 10.
maddenin (4) numaralı fıkrasının Anayasa’ya
aykırı olduğunu ileri sürerek iptalini talep etmiştir.
Çoğunluk, 13/9/2023 tarihli ilk inceleme
kararında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine karar
vermiştir. Aşağıda açıklayacağım gerekçelerle çoğunluğun bu görüşüne
katılmıyorum.
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Anayasaya
aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi” başlıklı 40. maddesinde Anayasa
Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurularda izlenecek yöntem
belirtilmiştir. Söz konusu maddenin (1) numaralı fıkrasında, bir davaya
bakmakta olan mahkemenin bu davada uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı
kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan
birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması
durumunda bu fıkrada sayılan belgeleri dizi listesine bağlayarak Anayasa
Mahkemesine göndereceği kurala bağlanmıştır. Maddenin (4) numaralı fıkrasında
ise açıkça dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvurularının
Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle
reddedileceği hükme bağlanmıştır.
İtiraz konusu kuralda, 5275 sayılı Kanun’un 105/A maddesi
kapsamında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezası infaz
edilen ve aynı Kanun’un geçici 9. maddesinin (5) numaralı fıkrası uyarınca
Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle 31/7/2023 tarihi itibarıyla izinde bulunan
hükümlülerin koşullu salıverilme tarihine kadar olan süreleri yükümlülüğe tâbi
olmadan geçirmeleri düzenlenmektedir.
Bakılmakta olan davada hükümlü hakkındaki denetimli
serbestlik kararı 31/7/2023 tarihinden sonra (1/8/2023) tarihinde verilmiştir.
Anılan kararda hükümlünün koşullu salıverilme tarihine kadar olan cezasının 1/8/2023
tarihinden itibaren denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazı
yönünde hüküm kurulmuştur.
Olayda hükümlünün 31/7/2023 tarihinden sonra denetimli
serbestlik tedbirine tâbi tutulduğu düşünüldüğünde dava konusu kuralda yer alan
imkândan yararlanması mümkün değildir. Bununla birlikte, bir olayın iptali
istenen kuralın kapsamına girmemesinden hareketle söz konusu kuralın olayda
uygulanacak kural olmadığı sonucuna varılması her zaman doğru olmayabilir.
Kuralın eksik düzenlendiği iddialarının bulunduğu durumlarda söz konusu kuralın
uygulanacak kural olarak kabul edilmesi -somut olayın koşulları çerçevesinde-
mümkün görülebilir. Ancak bunun için mahkemece eksik düzenlemenin varlığının
temellendirilmesi ve bunun anayasal dayanakları konusunda Anayasa Mahkemesinin
ikna edilmesi zorunludur.
Başvuran Mahkemenin başvuru kararındaki Anayasa’ya
aykırılık gerekçeleri incelendiğinde kuraldaki düzenlemenin eksik olduğu ve
davacıyı da kapsaması gerektiği yönünde bir iddiasının bulunmadığı, aksine bu
imkânın hiç kimseye tanınmaması gerektiği görüşünü savunduğu görülmektedir.
Diğer bir ifadeyle başvuran Mahkeme, Anayasa’ya aykırılık gerekçelerini
davacının bu imkândan yararlandırılmamasının Anayasa’ya aykırılığı üzerine
değil, denetimli serbestlik sürecinde ek yükümlülüklerin kaldırılmasının
Anayasa’ya aykırılığı üzerine temellendirilmiştir. Mahkeme 31/7/2023 tarihinden
önce denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulanların ek yükümlülüklerden
kurtarılmasının eşitlik ilkesine ve hukuk devleti ilkesine aykırı olduğunu
ileri sürmektedir. Bu gerekçenin eksik düzenleme iddiasını içermediği açıktır.
Öte yandan başvuruya dayanak dosya bakımından hükümlünün
bu imkândan zaten yararlanamadığı gözetildiğinde Mahkemenin başvuru kararında
belirttiği Anayasa’ya aykırılık gerekçelerinin (bu imkânın hiç kimseye
tanınmaması gerektiği yönündeki gerekçenin) bu başvuruda tartışılması
imkânsızdır. Dolayısıyla itiraz başvurusunda ileri sürülen gerekçenin itiraz
konusu kuralla uyuşmadığı ilk bakışta anlaşıldığından başvurunun açık bir şekilde
dayanaktan yoksun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan gerekçelerle itiraz başvurusunun açıkça
dayanaktan yoksunluk nedeniyle esas incelemesine geçilmeksizin reddi
gerektiğini düşündüğümden, aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.