ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2024/68
Karar Sayısı : 2024/167
Karar Tarihi : 24/9/2024
R.G.Tarih-Sayı : 21/11/2024-32729
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: İzmir Bölge İdare
Mahkemesi Üçüncü Vergi Dava Dairesi
İTİRAZIN KONUSU: 10/7/2004
tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’na 16/10/2020 tarihli ve
7254 sayılı Kanun’un 10. maddesiyle eklenen ek 3. maddenin;
A. Birinci
fıkrasının birinci cümlesinin “…ilgili ilçe belediye meclisinin kararı ve
teklifi üzerine büyükşehir belediye meclisinin en geç doksan gün içinde alacağı
karar...” bölümünün,
B. Beşinci
fıkrasının,
Anayasa’nın 2., 7., 10., 13., 35., 36. 37., 73. ve 123.
maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi talebidir.
OLAY: Düzeltme şikâyet başvurusunun reddine yönelik işlem ile tahakkuk
ettirilen emlak vergisinin iptali talebiyle açılan davada itiraz konusu
kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptalleri için
başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN VE İLGİLİ GÖRÜLEN KANUN HÜKÜMLERİ
A. İptali İstenen Kanun Hükümleri
Kanun’un itiraz konusu kuralların da yer
aldığı ek 3. maddesi şöyledir:
“Ek Madde 3 –
(Ek:RG-16/10/2020-7254/10 md.)
Köy veya belde belediyesi iken mahalleye dönüşen ve
büyükşehir belediyesi sınırları içinde bulunup sosyo-ekonomik durumu, şehir
merkezine uzaklığı, belediye hizmetlerine erişebilirliği, mevcut yapılaşma
durumu ve benzeri hususlar dikkate alınarak ilgili ilçe belediye meclisinin
kararı ve teklifi üzerine büyükşehir belediye meclisinin en geç doksan gün
içinde alacağı karar ile kırsal yerleşim özelliği taşıdığı tespit edilen
mahalleler, kırsal mahalle kabul edilir. Bu belirlemenin mahalle düzeyinde
yapılması esastır. Ancak; tamamı kırsal mahalle olarak tespit edilmeyen diğer
mahallelerde de on bin metrekareden az olmamak kaydıyla kırsal yerleşik alan
belirlenebilir. Kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alan vasfı bu fıkrada
belirtilen usulle kaldırılabilir.
Büyükşehir belediyesi, birinci fıkra uyarınca ilçe
belediyesinden gelen teklifi aynen veya değiştirerek kabul edebilir ya da
reddedebilir.
Kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alan olarak
belirlenen yerlerde; gelir vergisinden muaf esnaf ile basit usulde gelir
vergisine tabi mükellefler tarafından bizzat işyeri olarak kullanılan bina,
arsa ve araziler ile mesken amaçlı kullanılan binalar ve zirai istihsalde
kullanılan bina, arsa ve araziler 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak
Vergisi Kanununa göre alınması gereken emlak vergisinden muaftır. Bu yerlerde,
ticari, sınai ve turistik faaliyetlerde kullanılan bina, arsa ve araziler için
emlak vergisi %50 indirimli uygulanır. Kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alan
olarak belirlenen yerlerde, 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri
Kanunu uyarınca alınması gereken bina inşaat harcı ile imarla ilgili harçlar
alınmaz; anılan Kanuna göre alınması gereken diğer vergi, harç ve harcamalara
katılma payları %50 indirimli uygulanır. Bu yerlerde içme ve kullanma suları
için alınacak ücret en düşük tarifenin işyerleri için %50’sini, konutlar için
%25’ini geçmeyecek şekilde belirlenir. 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi
Usul Kanunu uyarınca bilanço esasına göre defter tutan mükellefler için bu
fıkrada belirtilen muafiyet ve indirimler uygulanmaz.
3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 12 nci
maddesinin yedinci fıkrası ile 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun
ek 17 nci maddesi hükümlerinden yararlanan yerler; kırsal mahalle veya kırsal
yerleşik alan olarak belirlenmesi halinde bu madde hükümlerine aykırı olmayan
hak, sorumluluk ve imtiyazlardan faydalanmaya devam ederler.
Bu madde uyarınca kırsal mahalle veya kırsal yerleşik
alan olarak belirlenen yerler hakkında 12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı On
Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1 inci
maddesinin onbeşinci ve yirmidokuzuncu fıkraları uygulanmaz.
(Ek fıkra:30/3/2023-7446/5 md.) Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelik ile belirlenir.”
B. İlgili Görülen Kanun Hükümleri
12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir
Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1. maddesinin;
1. (15) numaralı fıkrası
şöyledir:
“(15) Bu Kanuna göre tüzel kişiliği kaldırılan köylerde,
bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 29/7/1970 tarihli ve 1319
sayılı Emlak Vergisi Kanununa göre alınması gereken emlak vergisi ile 26/5/1981
tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu uyarınca alınması gereken
vergi, harç ve katılım payları 31/12/2025 tarihine kadar (bu tarih dâhil)
alınmaz ve 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 9 uncu
maddesinin birinci fıkrasının üçüncü bendi, 23 üncü maddesinin birinci
fıkrasının birinci bendi ile beşinci bendi, 66 ncı maddesinin birinci
fıkrasının beşinci bendi hükümleri 31/12/2025 (bu tarih dâhil) tarihine kadar
uygulanmaya devam edilir. Bu yerlerde içme ve kullanma suları için alınacak
ücret 31/12/2025 tarihine kadar (bu tarih dâhil) en düşük tarifenin % 25’ini
geçmeyecek şekilde belirlenir. (Mülga cümle:17/7/2019-7186/33 md.) (…)”
2. Yirmi dokuzuncu
fıkrası şöyledir:
“(Ek fıkra: 20/8/2016-6745/73 md.) Bu Kanuna göre tüzel
kişiliği kaldırılarak tek mahalleye dönüştürülen beldelerde içme ve kullanma
suları için alınacak ücret 31/12/2025 tarihine kadar (bu tarih dâhil) en düşük
tarifenin %50’sini geçmeyecek şekilde belirlenir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Kadir
ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf
Şevki HAKYEMEZ, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR,
Muhterem İNCE ve Yılmaz AKÇİL’in katılımlarıyla 4/4/2024 tarihinde yapılan ilk
inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Fatih TORUN
tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükümleri,
dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
A. Genel Açıklama
3. Günümüzde yaşanan hızlı kentleşmeye bağlı olarak
ortaya çıkan nüfus artışından dolayı toplumsal ihtiyaçların da çeşitlenmesi
nüfusun yüksek olduğu kentlerde özel yönetim modellerinin uygulanması
zorunluluğunu doğurmuştur. Bu bağlamda mülga 27/6/1984 tarihli ve 3030 sayılı
Büyük Şehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun ile uygulamaya konulan büyükşehir
belediyesi sistemi ilk olarak İstanbul, Ankara ve İzmir’de hayata geçirilmiş,
zamanla söz konusu sisteme dâhil olan il sayısı otuza ulaşmıştır.
4. Büyükşehir belediyesi yönetiminin
hukuki statüsünü düzenlemek, hizmetlerin plânlı, programlı, etkin, verimli ve
uyum içinde yürütülmesini sağlamak amacıyla 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı
Büyükşehir Belediyesi Kanunu kabul edilmiş, anılan Kanun’la 3030 sayılı Kanun
yürürlükten kaldırılmış ve büyükşehir belediyesinin kuruluşu ve sınırlarına
ilişkin hususlar 5216 sayılı Kanun’da düzenlenmiştir.
5. Anılan Kanun’un 3. maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde büyükşehir belediyesi, sınırları il mülki sınırı
olan ve sınırları içindeki ilçe belediyeleri arasında koordinasyonu sağlayan;
idari ve mali özerkliğe sahip olarak kanunlarla verilen görev ve sorumlulukları
yerine getiren, yetkileri kullanan; karar organı seçmenler tarafından seçilerek
oluşturulan kamu tüzel kişisi olarak tanımlanmıştır.
6. Kanun’un geçici 2. maddenin birinci fıkrasında bu
Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte büyükşehir belediye sınırlarının İstanbul ve
Kocaeli ilinde il mülki sınırı olduğu hükme bağlanmış, diğer büyükşehir
belediyelerinde ise mevcut valilik binasının merkez kabul edilmek ve il mülki
sınırları içinde kalmak şartıyla nüfusu bir milyona kadar olan büyükşehirlerde
yarıçapı yirmi kilometre, nüfusu bir milyondan iki milyona kadar olan
büyükşehirlerde yarıçapı otuz kilometre, nüfusu iki milyondan fazla olan
büyükşehirlerde yarıçapı elli kilometre olan dairenin sınırının büyükşehir
belediyesinin sınırını oluşturduğu belirtilmiştir.
7. Anılan maddenin üçüncü fıkrasında da bu sınırlar
içinde kalan köylerin tüzel kişiliğinin sona ererek mahalleye dönüşeceği, bu
şekilde oluşan mahallelerin katılacağı ilçe veya ilk kademe belediyesinin
büyükşehir belediye meclisince belirleneceği, orman köylerinin tüzel
kişiliğinin ise devam edeceği öngörülmüştür. Maddenin dördüncü fıkrasında ise
birinci fıkra gereğince büyükşehir belediyesi kapsamına alınan ilçelerin mülki
sınırları içinde kalan belediye ve köyler ile büyükşehir belediyesi kapsamına
alınan belediyelerin mücavir alan sınırları içinde bulunan köylerden birinci
fıkrada belirtilen mesafelerin dışında kalan belediye ve köylerin, Kanun’un
yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde belediye meclisi veya köy ihtiyar heyetinin
talebi üzerine büyükşehir belediye meclisinin kararı ve İçişleri Bakanlığının
onayı ile başka bir işleme gerek kalmaksızın büyükşehir belediyesi sınırları
içine alınabileceği, bu köylerin mahalle olarak hangi ilçe veya ilk kademe
belediyesine katılacaklarının aynı meclis kararında gösterileceği hükme
bağlanmıştır.
8. Kanun’un 4. maddesinde toplam nüfusu
750.000’den fazla olan illerin il belediyelerinin kanunla büyükşehir
belediyesine dönüştürülebileceği belirtilmiş; 5. maddede ise büyükşehir belediyelerinin
sınırlarının il mülki sınırları, ilçe belediyelerinin sınırlarının bu ilçelerin
mülki sınırları olduğu hükme bağlanmıştır.
9. Öte yandan büyükşehir belediyesinin kurulması ve
sınırlarının belirlenmesi usulü 6360 sayılı Kanun’la önemli ölçüde
değiştirilmiştir.
10. Anılan Kanun’la sınırları il mülki sınırları olmak
üzere yeni büyükşehir belediyeleri kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri
büyükşehir belediyesine dönüştürülmüş; mevcut büyükşehir belediyelerinin
sınırları ise il mülki sınırları olarak yeniden belirlenmiştir. Bu bağlamda
yeni kurulan büyük şehir belediyeleri ile mevcut büyükşehir belediyelerinin
sınırlarının il mülki idare sınırları olarak belirlenmesiyle uyumlu olarak il
mülki sınırları içinde bulunan köylerin tüzel kişilikleri kaldırılarak
mahalleye dönüştürülmüştür.
11. Bu suretle ülkemizde 5216 sayılı Kanun’la birlikte
sadece İstanbul ve Kocaeli illeri özelinde oluşturulan büyükşehir belediyesi
sınırının il mülki sınırı olarak belirlenmesi usulü 6360 sayılı Kanun’la tüm büyükşehir
belediyelerini kapsayacak şekilde genişletilmiştir.
B. Anlam ve Kapsam
12. Büyükşehir belediyeleri sınırları içinde bulunan köylerin
ve beldelerin tüzel kişiliklerinin kaldırılarak
mahalleye dönüştürülmesi bu köy ve beldelerde ikamet edenlerin,
belediyelerin tarh, tahakkuk ve tahsile yetkili olduğu vergi ve benzeri mali
yükümlülükler ile içme ve kullanma suyu ücreti gibi diğer bazı ücretlerle karşı
karşıya kalmalarına neden olmuştur.
13. Bu itibarla 6360 sayılı Kanun’da tüzel kişiliği kaldırılarak mahalleye dönüştürülen köy ve beldelerin yeni
hukuki statüsüne ve bu statünün doğurduğu sonuçlara uyumun sağlanmasını
kolaylaştırmak amacıyla belediyelerin tarh, tahakkuk ve tahsile yetkili
olduğu vergi ve benzeri mali yükümlülükler ile diğer bazı ücretlere ilişkin
olarak bir geçiş dönemi öngörülmüş ve söz konusu vergi ve benzeri mali
yükümlülükler ile diğer bazı ücretlere ilişkin olarak anılan Kanun’da
belirlenen süre boyunca birtakım indirim, istisna ve muafiyetler tanınmıştır.
14. Bu kapsamda Kanun’un geçici 1. maddesinin (15)
numaralı fıkrasında bu Kanun’a göre tüzel kişiliği kaldırılan köylerde, bu
fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı
Emlak Vergisi Kanunu’na göre alınması gereken emlak vergisi ile 26/5/1981
tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu uyarınca alınması gereken
vergi, harç ve katılım paylarının 31/12/2025
tarihine kadar (bu tarih dâhil) alınmayacağı,
31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 9. maddesinin birinci
fıkrasının (3) numaralı bendi, 23. maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (5)
numaralı bentleri, 66. maddesinin ikinci fıkrasının (5) numaralı bendi hükümlerinin
31/12/2025 tarihine kadar (bu tarih dâhil) uygulanmaya devam
edileceği, bu yerlerde içme ve kullanma suları için alınacak ücretin 31/12/2025 tarihine
kadar (bu tarih dâhil) en düşük tarifenin %25’ini geçmeyecek şekilde
belirleneceği hükme bağlanmıştır.
15. Ayrıca anılan maddenin yirmi
dokuzuncu fıkrasında bu Kanun’a göre tüzel
kişiliği kaldırılarak tek mahalleye dönüştürülen beldelerde içme ve kullanma
suları için alınacak ücretin 31/12/2025
tarihine kadar (bu tarih dâhil) en düşük
tarifenin %50’sini geçmeyecek şekilde belirleneceği öngörülmüştür.
16. Öte yandan maddenin söz konusu fıkralarında tüzel kişiliği
kaldırılarak mahalleye dönüştüren köy ve beldelere yönelik olarak öngörülen
geçici süreli vergi ve diğer mali yükümlülüklere ilişkin kolaylaştırıcı
hükümlerin bir kısmı ile indirimli su tarifesi uygulamasının kalıcı hâle
getirilmesi amacıyla 5216 sayılı Kanun’a 7254
sayılı Kanun'un 10. maddesiyle ek 3. madde eklenmiştir.
17. Anılan maddenin birinci fıkrasının
birinci cümlesinde köy veya belde belediyesi iken mahalleye dönüşen ve
büyükşehir belediyesi sınırları içinde bulunup sosyo-ekonomik durumu, şehir
merkezine uzaklığı, belediye hizmetlerine erişebilirliği, mevcut yapılaşma
durumu ve benzeri hususlar dikkate alınarak ilgili ilçe belediye meclisinin
kararı ve teklifi üzerine büyükşehir belediye meclisinin en geç doksan gün
içinde alacağı karar ile kırsal yerleşim özelliği taşıdığı tespit edilen
mahallelerin, kırsal mahalle kabul edileceği öngörülmüştür. Anılan cümlenin “…ilgili ilçe belediye meclisinin kararı ve teklifi
üzerine büyükşehir belediye meclisinin en geç doksan gün içinde alacağı karar...” bölümü itiraz konusu kurallardan ilkini oluşturmaktadır.
18. Söz konusu fıkranın iki ila dördüncü
cümlelerinde ise bu belirlemenin mahalle düzeyinde yapılmasının esas olduğu, ancak
tamamı kırsal mahalle olarak tespit edilmeyen diğer mahallelerde de on bin
metrekareden az olmamak kaydıyla kırsal yerleşik alan belirlenebileceği ve kırsal
mahalle veya kırsal yerleşik alan niteliğinin bu fıkrada belirtilen usulle
kaldırılabileceği hükme bağlanmıştır.
19. Maddenin ikinci fıkrasında da büyükşehir belediyesinin, birinci fıkra uyarınca ilçe
belediyesinden gelen teklifi aynen veya değiştirerek kabul edebileceği ya da
reddedebileceği belirtilmiştir.
20. Üçüncü fıkrada kırsal mahalle veya
kırsal yerleşik alan olarak belirlenen yerlerde; gelir vergisinden muaf esnaf
ile basit usulde gelir vergisine tabi mükellefler tarafından bizzat işyeri
olarak kullanılan bina, arsa ve araziler ile mesken amaçlı kullanılan binalar
ve zirai istihsalde kullanılan bina, arsa ve arazilerin 1319 sayılı Kanun’a
göre alınması gereken emlak vergisinden muaf olduğu, bu yerlerde, ticari, sınai
ve turistik faaliyetlerde kullanılan bina, arsa ve araziler için emlak vergisinin
%50 indirimli uygulanacağı, kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alan olarak
belirlenen yerlerde 2464 sayılı Kanun uyarınca alınması gereken bina inşaat
harcı ile imarla ilgili harçların alınmayacağı; anılan Kanun’a göre alınması
gereken diğer vergi, harç ve harcamalara katılma paylarının %50 indirimli
uygulanacağı, bu yerlerde içme ve kullanma suları için alınacak ücretin en
düşük tarifenin işyerleri için %50’sini, konutlar için %25’ini geçmeyecek
şekilde belirleneceği, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu
uyarınca bilanço esasına göre defter tutan mükellefler için bu fıkrada
belirtilen muafiyet ve indirimlerin uygulanmayacağı öngörülmüştür.
21. Dördüncü fıkrada 3/7/2005 tarihli ve
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 12. maddesinin yedinci fıkrası ile 31/8/1956
tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun ek 17. maddesi hükümlerinden yararlanan
yerlerin; kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alan olarak belirlenmesi hâlinde 5216
sayılı Kanun’un ek 3. maddesi hükümlerine aykırı olmayan hak, sorumluluk ve
imtiyazlardan faydalanmaya devam edecekleri hükme bağlanmıştır.
22. Anılan maddenin itiraz konusu
beşinci fıkrasında ise bu madde uyarınca kırsal mahalle veya kırsal yerleşik
alan olarak belirlenen yerler hakkında 6360 sayılı Kanun’un geçici 1.
maddesinin (15) numaralı ve yirmi dokuzuncu fıkralarının uygulanmayacağı
belirtilmiştir. Bu itibarla köy veya belde belediyesi
iken büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalması nedeniyle mahalleye dönüşen
yerlerden kırsal mahalle veya kırsal
yerleşik alan olarak belirlenen yerler hakkında 5216
sayılı Kanun’un ek 3. maddesiyle vergi ve diğer mali yükümlülüklere ilişkin
bazı indirim, istisna ve muafiyetler ile
indirimli su tarifesi uygulamasının sürekli olacak şekilde belirlenmiş olması
nedeniyle anılan yerler hakkında belirli bir tarihe kadar geçerli olacak
şekilde düzenlenmiş geçici nitelikteki hükümlerin uygulanmayacağı hükme
bağlanmıştır.
C. İtirazın Gerekçesi
23. Başvuru kararında özetle; itiraz
konusu kurallarla köy veya belde belediyesi
iken büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalması nedeniyle mahalleye dönüşen
yerlerin ilgili ilçe belediye meclisinin kararı ve teklifi üzerine büyükşehir
belediye meclisinin alacağı kararla kırsal mahalle olarak belirlenebileceğinin
öngörüldüğü, bir verginin kanunla konulduğunun kabul
edilebilmesi için vergilendirmenin temel unsurlarının kanunda düzenlenmesi
gerektiği, mahalleye dönüşen yerlerin büyükşehir belediye meclisi
kararıyla kırsal mahalle olarak belirlenmesinin emlak
vergisi ve belediyelerin tarh ve tahsile yetkili olduğu diğer bazı vergi,
harç ve harcamalara katılma payları yönünden vergilendirmenin
temel unsurlarından olan verginin konusu ile vergi istisnası ve muafiyeti
unsurlarını etkileyeceği, başka bir ifadeyle kurallarla yerel yönetimlere dolaylı
olarak vergilendirmeye ilişkin temel unsurları belirleme yetkisinin verildiği,
bu durumun ise verginin kanuniliği, yasama yetkisinin devredilmezliği, idarenin
kanuniliği, hukuki belirlilik ve güvenlik ilkeleriyle bağdaşmadığı, kurallarla
mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunmadığı
ve ölçülülük ilkesini ihlal ettiği belirtilerek kuralların Anayasa’nın 2.,
7., 10., 13., 35., 36. 37., 73. ve 123. maddelerine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Ç. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
1. Kanun’un Ek 3. Maddesinin Birinci Fıkrasının Birinci
Cümlesinin “…ilgili ilçe belediye meclisinin kararı ve teklifi üzerine
büyükşehir belediye meclisinin en geç doksan gün içinde alacağı karar...”
Bölümünün İncelenmesi
24. Anayasa’nın 73.
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “Vergi, resim, harç ve
benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır” hükmüyle
verginin kanuniliği ilkesi benimsenmiştir. Verginin kanuniliği ilkesi, devletin
vergilendirme yetkisinin genel, soyut, objektif, vergiye ilişkin esaslı
unsurlara yer veren ve yasama organı tarafından anayasal usullere uygun olarak
çıkartılan kanunlarla kullanılması anlamına gelmektedir. Anılan ilke, takdire
dayalı keyfî uygulamaları önleyecek sınırlamaların kanunda yer almasını
gerektirmekte ve vergi yükümlülüğüne ilişkin düzenlemelerin konulması,
değiştirilmesi veya kaldırılmasının kanun ile yapılmasını zorunlu kılmaktadır.
Buna göre vergide mükellef, matrah, oran, tarh, tahakkuk, tahsil, uygulanacak
yaptırımlar ve zamanaşımı gibi konuların kanunla düzenlenmesi zorunludur (AYM,
E.2009/63, K.2011/66, 14/4/2011; E.2020/11, K.2023/98, 18/5/2023, § 44).
25. Verginin kanuniliği ilkesi
vergilendirmeye ilişkin istisna ve muafiyetleri de kapsamaktadır (AYM,
E.2016/1, K.2017/81, 29/3/2017, § 5). Bazı ekonomik, sosyal veya mali
politikaların gerçekleşmesini sağlamak amacıyla, anayasal ilkelere bağlı kalmak
şartıyla mali yükümlülüklerin kaldırılması konusunda takdir yetkisi bulunan
kanun koyucunun bu yetkisini birtakım kişi veya kişi gruplarına muafiyet tesis
etmek veya verginin konusuna giren bir unsuru vergiden istisna tutmak yoluyla
kullanması durumunda da muafiyet veya istisna tanınan konuların, şartların ve
mali yükümlülük çeşitlerinin kanunilik ilkesi gereğince kanunla düzenlenmesi
gerekmektedir (AYM, E.2020/15, K.2020/78, 24/12/2020, § 12; E.2019/32,
K.2021/54, 14/7/2021, § 6; E.2021/14, K.2023/173, 11/10/2023, § 15; E.2019/55,
K.2020/44, 10/9/2020, § 16).
26. Verginin
kanuniliği ilkesi uyarınca verginin konulması,
değiştirilmesi veya kaldırılması ile vergilendirmeye ilişkin istisna ve
muafiyetlerin kanunla belirlenmesi gerekmekle birlikte Anayasa Mahkemesinin
sıkça vurguladığı gibi kanunun şeklen var olması yeterli olmayıp yasal
kuralların keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve
öngörülebilir nitelikte olmaları gerekir.
27. Vergilemede belirlilik ilkesi ise vergi
yükümlülüğünün hem kişiler hem de idare yönünden belirli ve kesin olmasını, kanun
metinlerinin, ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne
tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak
şekilde düzenlenmesini gerektirir. Buna göre matrah, tarh ve tahsil zamanı ile yöntemi,
verginin tarh ve tahsiline yetkili idare ile muafiyet ve istisna hükümleri gibi
vergi ve benzeri diğer kamu alacaklarının esaslı unsurlarına ilişkin
düzenlemeler makul bir düzeyde öngörülebilir nitelikte olmalıdır (AYM,
E.2019/53, K.2019/75, 19/9/2019, § 14, E.2023/105, K.2023/208, 30/11/2023, § 27).
28. Bunun yanı sıra verginin
kanuniliği ilkesi, yürütme organının bu konulara ilişkin bazı hususlarda
düzenleme yapma hususunda yetkilendirilmesini kategorik olarak yasaklamamaktadır.
Bu çerçevede kanun ile her konuyu bütün kapsam ve ayrıntılarıyla düzenlemenin
mümkün olmadığı durumlarda çerçevesi çizilerek bu sınırlar içinde kalmak
şartıyla uygulamaya ilişkin konularda yürütme organına açıklayıcı ve
tamamlayıcı nitelikte düzenleyici idari işlem yapma yetkisi verilebilir (AYM,
E.2023/93, K.2023/191, 8/11/2023, § 79; E.2022/110, K.2023/115, 22/6/2023, §
93). Bununla birlikte yürütmeye verilen yetkinin vergilerin kanuniliğine aykırı
olmaması için kanunun temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması
gerekmektedir.
29. 5216 sayılı Kanun’un itiraz konusu kuralın da
yer aldığı ek 3. maddesinde, tüzel kişiliği
kaldırılarak mahalleye dönüştüren köy ve beldeler için emlak vergisi ile 2464
sayılı Kanun uyarınca belediyelerin tarh, tahakkuk ve tahsile yetkili olduğu vergi,
harç ve katılım paylarına yönelik muafiyet ve
istisna hükümlerinden devamlı surette yararlanmalarını sağlamaya yönelik
düzenleme yapılmış, ayrıca vergi indirimi gibi bazı vergi kolaylıkları
öngörülmüştür. Bunun yanı sıra söz konusu
vergi ve benzeri mali yükümlülüklere yönelik istisna, muafiyet ve indirimlerden
yararlanabilecek yerleri belirlemek amacıyla kırsal mahalle veya kırsal
yerleşik alan ölçütü benimsenmiştir.
30. Kırsal mahalle veya kırsal
yerleşik alan büyükşehir belediyesi sınırları içinde farklı bir yönetim
modelinin uygulanması anlamına gelmeyip köy veya belde belediyesi iken
mahalleye dönüşen yerlerde yaşayanların tabi olacakları birtakım vergisel
yükümlülüklere yönelik muafiyet, istisna ve indirim imkânından faydalanacak
mahalleleri belirlemek amacıyla öngörülmüş hukuki bir statüdür. Başka bir
ifadeyle büyükşehir belediyesi sınırları içinde yer alan bir mahallenin kırsal
mahalle veya kırsal yerleşik alan statüsüne sahip olması, bu
mahallenin diğer mahallelerden farklı olarak bazı mali yükümlülüklere ilişkin
muafiyet, istisna ve indirimden yararlanabilmesine imkân sağlamaktadır.
31. Kuralla
kırsal mahalleyi veya kırsal yerleşik alanı belirleme
yetkisi, ilgili ilçe belediye meclisinin kararı ve teklifi üzerine büyükşehir
belediye meclisine verilmiştir. Bunun yanı sıra
kuralda köy veya belde belediyesi iken mahalleye dönüşen yerlerin ilgili
ilçe belediye meclisinin kararı ve teklifi üzerine büyükşehir belediye meclisi
tarafından kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alan olarak
belirlenebilmesi için öncelikle bu yerlerin kırsal yerleşim özelliği
taşıdığının tespit edilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. Kurala göre bir
mahallenin kırsal yerleşim özelliği taşıdığının veya taşımadığının tespiti
yapılırken bu yerin sosyo-ekonomik durumu, şehir merkezine uzaklığı, belediye
hizmetlerine erişebilirliği, mevcut yapılaşma durumu ve benzeri hususların
dikkate alınması gerekmektedir. Dolayısıyla kuralda köy veya belde belediyesi iken mahalleye dönüşen yerlerin kırsal
yerleşim özelliği taşıyıp taşımadığının tespiti sırasında hangi ölçütlerin
dikkate alınacağının açıkça belirlendiği anlaşılmaktadır.
32. Bu itibarla kural uyarınca bir mahallenin kırsal
yerleşim özelliği taşıyıp taşımadığı değerlendirilirken kırsal yerleşim
özelliğinin devam edip etmediği, şehir merkezine olan uzaklık ve ulaşım durumu,
belediyelerin yol, su, atık su, katı atık, toplu taşıma gibi hizmetlerine
erişme imkânına sahip olup olmadığı, mevcut yapılaşma durumunun kırsal
niteliğinin devam edip etmediği, imar mevzuatı uyarınca yerleşik ve gelişme
alanları içinde olup olmadığı, sosyo-ekonomik olarak kırsal nüfus oranının
yüksek olup olmadığı, mahallenin büyük bir kısmını tarım, orman, mera, yaylak
ve kışlak arazilerinin oluşturup oluşturmadığı, tarımsal üretimin, hayvancılık
ve orman faaliyetlerinin başlıca geçim kaynağı olup olmadığı gibi hususlarının
dikkate alınacağı ve inceleme sonucunda mahallede kentselden ziyade kırsal
yerleşim özelliklerinin baskın olduğu sonucuna ulaşılması durumunda bu
mahallenin kırsal mahalle veya bir kısmının kırsal yerleşik alan olarak belirlenebileceği hususunda
tereddüt bulunmamaktadır.
33. Öte yandan 5216 sayılı Kanun’un ek
3. maddesinin üçüncü fıkrasında kırsal mahalle veya kırsal yerleşik
alan olarak belirlenen yerlerde emlak vergisinden muaf tutulan veya emlak
vergisinin indirimli olarak uygulanacağı bina, arsa ve arazilerin hangileri
olduğu açıkça belirtilmiştir. Buna göre kırsal mahalle veya kırsal
yerleşik alan olarak belirlenen yerlerde gelir vergisinden muaf esnaf ile
basit usulde gelir vergisine tabi mükellefler tarafından bizzat işyeri olarak
kullanılan bina, arsa ve araziler ile mesken amaçlı kullanılan binalar ve zirai
istihsalde kullanılan bina, arsa ve araziler emlak vergisinden istisna
tutulmuş, ticari, sınai ve turistik faaliyetlerde kullanılan bina, arsa ve
araziler içinse emlak vergisinin %50 indirimli olarak uygulanacağı
öngörülmüştür. Aynı şekilde kuralda 2464 sayılı Kanun uyarınca alınacak bina
inşaat harcı ile imarla ilgili harçların alınmayacağı, anılan Kanun’a göre
alınması gereken diğer vergi, harç ve harcamalara katılma paylarının %50
indirimli uygulanacağı belirtilmiştir. Bunun yanı sıra 213 sayılı Kanun
uyarınca bilanço esasına göre defter tutan mükellefler için bu fıkrada
belirtilen muafiyet ve indirimlerin uygulanmayacağı öngörülmek suretiyle anılan
fıkrada öngörülen vergi istisnası, muafiyeti ve indirimlerinden yararlanamayacak
olanlar da açık ve net bir şekilde düzenlenmiştir.
34. Ayrıca kuralın uygulanması ile
ortaya çıkabilecek uyuşmazlıklar idari ve yargısal denetime tabidir. Bu
kapsamda 5216 sayılı Kanun’un “Meclis
kararlarının kesinleşmesi” başlıklı 14.
maddesinde büyükşehir belediye başkanının, hukuka aykırı gördüğü belediye
meclisi kararlarını yedi gün içinde gerekçesini de belirterek yeniden
görüşülmek üzere belediye meclisine iade edebileceği, yeniden görüşülmesi
istenmeyen kararlar ile yeniden görüşülmesi istenip de büyükşehir belediye
meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğuyla ısrar edilen kararların
kesinleşeceği, büyükşehir belediye başkanının, meclisin ısrarı ile kesinleşen
kararlar aleyhine idari yargıya başvurabileceği, büyükşehir belediye meclisi ve
ilçe belediye meclisi kararlarının kesinleştiği tarihten itibaren en geç yedi
gün içinde mahallin en büyük mülki idare amirine gönderileceği, mülki idare
amirine gönderilmeyen kararların yürürlüğe girmeyeceği hükme bağlanmıştır.
35. Bu itibarla büyükşehir belediye meclisi kararlarına
karşı belediye başkanının idari yargıda iptal davası açabileceği gibi mahallin
en büyük mülki idare amirinin de kesinleşen ve yürürlüğe giren büyükşehir
belediye meclis kararlarının iptali talebiyle idari yargıya başvurmasına engel
bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra büyükşehir belediye meclisi kararlarına karşı
menfaati ihlal edilen gerçek ve tüzel kişilerin de idari yargıda iptal davası
dava açma hakkına sahip oldukları açıktır.
36. Bu durumda kırsal mahalle
veya kırsal yerleşik alan belirlemesi
veya bu teklifin reddedilmesine yönelik büyükşehir belediye meclisi kararına ilişkin olarak çıkan uyuşmazlıklarda, yargı makamları
tarafından dava konusu işlemin hukuka uygun olup olmadığı değerlendirilecektir.
Bu kapsamda yargı mercilerinin köy veya belde belediyesi iken mahalleye dönüşen
yerlerin kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alan olarak
belirlenmesi için kanunda aranılan şartların gerçekleşip gerçekleşmediği ve bu
yerlerin kırsal yerleşim özelliği taşıyıp taşımadığı hususu da incelenebilecektir.
37. Buna göre kuralda ilgili ilçe belediye meclisinin kararı ve teklifi üzerine
büyükşehir belediye meclisine verilen emlak
vergisi ile 2464 sayılı Kanun uyarınca belediyelerin tarh, tahakkuk ve tahsile
yetkili olduğu vergi, harç ve katılım paylarına ilişkin öngörülen muafiyet, istisna ve indirimlerin uygulanacağı kırsal mahalle
veya kırsal yerleşik alanları tespit etme yetkisine ilişkin usul
ve şartların belirlendiği, köy veya belde
belediyesi iken mahalleye dönüşen yerlerin kırsal mahalle veya kırsal
yerleşik alan olarak belirlenmesi sırasında hangi ölçütlerin esas alınacağının
da açık ve net olarak düzenlendiği,
ayrıca kural kapsamındaki yerlerde hangi vergilere ilişkin muafiyet ve istisna
hükümleri ile indirimlerin uygulanacağının tespit edildiği gözetildiğinde kuralın
verginin kanuniliği ilkesine aykırı bir yönünün bulunmadığı anlaşılmaktadır.
38. Diğer yandan 5216 sayılı Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı ek 3. maddesinde tüzel kişiliği kaldırılarak mahalleye
dönüştüren köy ve beldeler için bazı vergi kolaylıkların yanı sıra içme
ve kullanma suları için tahsil edilecek ücretin de en düşük ücret tarifesinin
belirli bir oranı üzerinden hesaplanacağı öngörülmüştür. Söz konusu ücretin
vergi, resim, harç veya benzeri mali yükümlülük kapsamında olmaması nedeniyle
buna ilişkin düzenlemenin Anayasa’nın 2. maddesi kapsamında incelenmesi
gerekir.
39. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen
hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak
ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup
bunu geliştirerek sürdüren, hukuki güvenliği sağlayan, Anayasa’ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı
denetimine açık olan devlettir.
40. Anayasa’nın anılan maddesinde
belirtilen hukuk devleti ilkesinin gereklerinden birisi de belirliliktir. Hukuk
devletinin temel unsurlarından olan hukuki belirlilik ilkesi uyarınca
kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir
duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır,
uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına
karşı koruyucu önlem içermesi gerekir. Kanunda bulunması gereken bu nitelikler
hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunludur. Nitekim bu ilke hukuk
normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde
devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven
duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar (AYM, E.2015/41,
K.2017/98, 4/5/2017, §§ 153, 154; E.2019/106, K.2019/100, 25/12/2019, § 20;
E.2020/15, K.2020/78, 24/12/2020, § 10; E.2022/110, K.2023/115, 22/6/2023, § 17).
41. Kırsal
mahalle veya kırsal yerleşik alan olarak belirlenme usulü ile bu belirlemenin
sonucu olarak içme ve kullanım suları için alınacak ücretin konut ve işyerleri
bakımından nasıl hesaplanacağının herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde
açık ve net olarak belirlendiği gözetildiğinde kuralın
keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir
nitelikte olduğu anlaşılmaktadır.
42. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. ve 73.
maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 7., 10., 13., 35., 36. 37. ve 123.
maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
2. Kanun’un Ek 3. Maddesinin Beşinci Fıkrasının İncelenmesi
43. Anayasa’nın 2. maddesinde güvence altına alınan hukuk
devleti ilkesi gereği kanunlar kamu yararı amacıyla çıkarılır. Anayasa
Mahkemesinin kararlarına göre kamu yararı genel bir ifadeyle bireysel, özel
çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal yararı ifade etmektedir.
Kanunun amaç ögesi bakımından Anayasa’ya uygun sayılabilmesi için çıkarılmasında
kamu yararı dışında bir amacın gözetilmemiş olması gerekir. Kanunun kamu yararı
dışında bir amaçla yalnız özel çıkarlar için veya yalnızca belirli kişilerin
yararına olarak çıkarılmış olduğu açıkça anlaşılabiliyorsa amaç unsuru
bakımından Anayasa’ya aykırılık söz konusudur (AYM,
E.2021/14, K.2023/173, 11/10/2023, § 9).
44. Açıklanan hâl dışında bir kanun hükmünün ülke
gereksinimlerine uygun olup olmadığı, hangi araç ve yöntemlerle kamu yararının
sağlanabileceği bir siyasi tercih sorunu olarak kanun koyucunun takdirinde
olduğundan bu kapsamda kamu yararı değerlendirmesi yapmak anayasa yargısıyla
bağdaşmaz (AYM, E.2018/99, K.2021/14, 3/3/2021, § 102).
45. Bu itibarla Anayasa’ya uygunluk denetiminde kuralın
öngörülmesindeki kamu yararı anlayışının isabetli olup olmadığı değil incelenen
kuralın kamu yararı dışında belirli bireylerin ya da grupların çıkarları
gözetilerek yasalaştırılmış olup olmadığı incelenir. Başka bir ifadeyle bir
kuralın Anayasa’ya aykırılık sorunu çözümlenirken kamu yararı konusunda Anayasa
Mahkemesinin yapacağı inceleme, yalnızca kuralın kamu yararı amacıyla çıkarılıp
çıkarılmadığının denetimiyle sınırlıdır (AYM, E.2016/140, K.2017/92, 12/4/2017,
§ 7; E.2017/33, K.2019/20, 10/4/2019, §§ 10, 11; E.2021/14,
K.2023/173, 11/10/2023, § 11; E.2022/50, K.2022/107, 28/9/2022, § 28).
46. Anayasa’nın “Vergi ödevi”
başlıklı 73. maddesinin ikinci fıkrasında ise “Vergi yükünün adaletli ve
dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.” denilerek kanun
koyucuya vergilemede adaletin ve ödeme gücünün gözetilmesi açısından pozitif
bir sorumluluk yüklenmiştir. Buna göre vergilendirme konusunda takdir yetkisi
bulunan kanun koyucu gerek yeni bir vergi koyarken gerekse birtakım muafiyet ve
istisnalar getirirken vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı konusunda
gerekli tedbirleri almak zorundadır (E.2021/14, K.2023/173, 11/10/2023, § 12).
47. Vergilendirmede genel kural, kanunla
belirlenmiş konu ve kişilerden vergi, resim ve harç alınmasıdır. Kanun koyucu,
kimi durumlarda vergi kapsamına alınan konuyu, kimi durumlarda kişileri vergi
dışında tutabileceği gibi verginin tümünden ya da bir bölümünden de
vazgeçebilir. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerde sosyal,
ekonomik, mali ve kültürel amaçlı birtakım muaflık, istisna ve indirimler
tanınması, kanun koyucunun takdirine bağlı bir konudur (AYM, E.2016/1,
K.2017/81, 29/3/2017, § 5; E.2019/55, K.2020/44, 10/9/2020, § 16; E.2021/14,
K.2023/173, 11/10/2023, § 14).
48. İtiraz konusu kuralda 5216 sayılı
Kanun’un ek 3. maddesi uyarınca kırsal mahalle veya kırsal yerleşik
alan olarak belirlenen yerler hakkında 6360 sayılı Kanun’un geçici 1.
maddesinin (15) numaralı fıkrasının uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır.
49. 6360 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (15)
numaralı fıkrasının birinci cümlesinde köy tüzel kişiliği kaldırılarak
mahalleye dönüştüren köyler için emlak vergisi
ile 2464 sayılı Kanun uyarınca belediyelerin tarh, tahakkuk ve tahsile yetkili
olduğu vergi, harç ve katılım paylarına ilişkin geçici süreli muafiyet öngörülmüş, gelir vergisi yönünden ise 193
sayılı Kanun’un 9. maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde yer alan
esnaf muaflığına, 23. maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (5) numaraları bentlerinde
yer alan ücretlere ilişkin muafiyetlere ve 66. maddesinin ikinci fıkrasının (5)
numaralı bendinde yer alan serbest meslek erbabının kazançlarına uygulanan
muafiyete ilişkin hükümlerin uygulanmaya devam edileceği hükme bağlanmıştır.
50. 5216 sayılı Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer
aldığı ek 3. maddesinde ilgili ilçe belediye meclisinin kararı ve teklifi
üzerine büyükşehir belediye meclisince kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alanlarda uygulanacak emlak
vergisi ile 2464 sayılı Kanun uyarınca belediyelerin tarh, tahakkuk ve tahsile
yetkili olduğu vergi, harç ve katılım paylarına ilişkin muafiyet, istisna ve indirimleri belirlenmiştir. Buna
göre kuralla 6360 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (15) numaralı fıkrasında
geçici süreli öngörülen emlak vergisi ile 2464 sayılı Kanun uyarınca
belediyelerin tarh, tahakkuk ve tahsile yetkili olduğu vergi, harç ve
katılım paylarına ilişkin muafiyet ve istisnaların
birtakım değişikliklerle kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alan olarak tespit edilen yerlerde daimi suretle
uygulanmasını sağlamaya yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Kuralda ayrıca 6360
sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (15) numaralı fıkrasında yer alan gelir
vergisi muafiyetine ilişkin hükümlere ise yer verilmemek suretiyle kırsal
mahalle veya kırsal yerleşik alan olarak tespit edilen yerlerde gelir vergisine ilişkin
söz konusu muafiyetlerin uygulanmaması sağlanmıştır.
51. Bu durumda kuralla 6360 sayılı Kanun’un
geçici 1. maddesinin (15) numaralı fıkrasında öngörülen vergi istisnası,
muafiyeti ve indirimine ilişkin hükümlerin uygulanmayacağı alanların kırsal mahalle
veya kırsal yerleşik alanlar olarak açık ve net bir şekilde belirlendiği,
söz konusu hükümlerin uygulama alanı bulacağı
alanların ise anılan Kanun uyarınca köy veya belde tüzel kişiliği
kaldırılarak mahalleye dönüştürülmekle birlikte kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alan olarak belirlenmemiş mahalleler olduğu hususunda
tereddüt bulunmadığı gözetildiğinde kuralın
verginin kanuniliği ilkesine aykırı bir yönünün olmadığı anlaşılmaktadır.
52. Bunun yanı sıra 6360 sayılı Kanun’un
geçici 1. maddesinin (15) numaralı fıkrasında öngörülen vergi istisnası,
muafiyeti ve indirimine ilişkin hükümlerin ise anılan Kanun uyarınca köy veya belde tüzel kişiliği kaldırılarak
mahalleye dönüştürmekle birlikte kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alan olarak belirlenmemiş mahalleler için Kanun’da
öngörülen süre sonuna kadar geçici süreli olarak uygulanmaya devam edileceği anlaşılmaktadır.
53. Nitekim kuralın gerekçesinde de “Bu
madde kapsamında kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alan olarak belirlenecek
yerler hakkında yeni hükümlerin uygulanmaya başlanması ve 6360 sayılı Kanunun
geçici 1 inci maddesinin onbeşinci ve yirmidokunzuncu fıkraları uyarınca
31/12/2022 tarihine kadar var olan mevcut muafiyetin yeni hükümler uyarınca
kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alan kabul edilmeyen yerler bakımından
uygulanmaya devam edilmesi sağlanarak olası mağduriyetlerin önüne geçilmesi
amaçlanmaktadır.” denilerek bu hususa vurgu yapılmıştır.
54. Bu bağlamda 5216 sayılı Kanun’un ek
3. maddesi uyarınca kırsal mahalle veya kırsal yerleşik
alan olarak tespit edilen yerlerde bazı
vergi, harç ve katılım paylarına ilişkin muafiyet
ve istisnaların daimi suretle uygulanmaya başlanılması nedeniyle bu yerlerde 6360
sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (15) numaralı fıkrasında geçici süreli
öngörülen vergi muafiyeti ve istisnalarının uygulanmaması sonucunu doğuran,
ancak söz konusu muafiyet ve istisnaların 6360 sayılı Kanun uyarınca kırsal mahalle
veya kırsal yerleşik alan olarak belirlenmemiş yerler bakımından
uygulanmaya devam edilmesi suretiyle olası mağduriyetlerin önüne geçilmesini
amaçlayan kuralın anayasal sınırlar içinde kanun koyucunun takdir yetkisi
kapsamında ihdas edildiği, bu yönüyle kuralda vergilendirmeye ilişkin anayasal
ilkelere aykırılık bulunmadığı gibi kamu yararı dışında bir amacın gözetildiği
de söylenemez.
55. Öte yandan 6360 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin
(15) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde bu yerlerde içme ve kullanma suları
için alınacak ücretin 31/12/2025 tarihine kadar (bu tarih dâhil) en düşük
tarifenin %25’ini geçmeyecek şekilde belirleneceği hükme bağlanmış; anılan maddenin yirmi dokuzuncu fıkrasında da bu
Kanun’a göre tüzel kişiliği kaldırılarak tek mahalleye dönüştürülen beldelerde
içme ve kullanma suları için alınacak ücretin 31/12/2025 tarihine kadar (bu
tarih dâhil) en düşük tarifenin %50’sini geçmeyecek şekilde belirleneceği
düzenlemesine yer verilmiştir.
56. İtiraz konusu kuralda 6360 sayılı Kanun’un
geçici 1. maddesinin (15) numaralı ve yirmi dokuzuncu fıkralarında öngörülen
indirimli içme ve kullanma suyu tarifesine ilişkin hükümlerin uygulanmayacağı
alanların kırsal mahalle veya kırsal yerleşik
alanlar olarak açık ve
net bir şekilde belirlendiği ayrıca söz konusu
hükümlerin uygulama alanı bulacağı alanların anılan Kanun uyarınca köy
veya belde tüzel kişiliği kaldırılarak mahalleye dönüştürülmekle birlikte kırsal
mahalle veya kırsal yerleşik alan olarak belirlenmemiş mahalleler olduğu hususunda
tereddüt bulunmadığı gözetildiğinde kuralın keyfîliğe izin vermeyecek şekilde
belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
57. Ayrıca kuralla indirimli içme ve
kullanma suyu tarifesinin Kanun uyarınca köy
veya belde tüzel kişiliği kaldırılarak mahalleye dönüştürmekle birlikte kırsal
mahalle veya kırsal yerleşik alan olarak belirlenmemiş mahalleler için Kanun’da
öngörülen süre sonuna kadar geçici süreli olarak uygulanmaya devam edilmesine imkân
sağlanması, anayasal sınırlar içinde kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında
olup kuralla kamu yararı dışında bir amacın gözetildiği de söylenemez.
58. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. ve 73.
maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 7., 10., 13., 35., 36. 37. ve 123. maddeleriyle
ilgisi görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
10/7/2004 tarihli ve
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’na 16/10/2020 tarihli ve 7254 sayılı
Kanun’un 10. maddesiyle eklenen ek 3. maddenin;
A. Birinci fıkrasının birinci cümlesinin “…ilgili ilçe
belediye meclisinin kararı ve teklifi üzerine büyükşehir belediye meclisinin en
geç doksan gün içinde alacağı karar...” bölümünün,
B. Beşinci fıkrasının,
Anayasa’ya aykırı
olmadıklarına ve itirazın REDDİNE 24/9/2024 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkanvekili
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Başkanvekili
Basri BAĞCI
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Kenan
YAŞAR
|
Üye
Muhterem
İNCE
|
Üye
Yılmaz
AKÇİL
|
Üye
Ömer ÇINAR
|
Üye
Metin KIRATLI
|
|
|
|
|