“ Cumhuriyetle yönetilen demokratik ülkelerde topluma yön veren ve egemen olan sistem " Hukuk Devleti " ilkesidir. Nitekim, Anayasamızın başlangıç kısmında "Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;
Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu,
Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu; " belirtilmiş ve 2. maddede "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir." şeklinde tanımlanmıştır.
Hukuk devletinin en önemli ilkelerinden biri toplumda yaşayan insanların karşılaşabilecekleri olaylarda kendilerine uygulanabilecek hukuk kurallarının ne olduğunu tahmin edebilmeleri-bilebilmeleri imkanını yaşamalarıdır. Toplumda bu husus "Yasallık" olarak bilinmektedir.
T.C. Anayasasının ;
10. maddesinde ( Kanun Önünde Eşitlik ) " Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.......Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. .......Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar." ;
11. maddesinde ( Anayasanın Bağlayıcılığı ve Üstünlüğü ) "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. … Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.";
35. maddesinde (mülkiyet hakkı) " Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. ..... Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.";
36. maddesinde (hak arama hürriyeti) " Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.";
Avrupa İnsan hakları sözleşmesi ;
Madde 6/1 " Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ..... konusunda karar verecek olan ....bir mahkeme tarafından .... görülmesini isteme hakkına sahiptir." şeklinde hükümler mevcut olup sonradan getirilebilecek düzenlemelere ışık tutulmuştur.
Şu halde, yasa koyucu bir normu ihdas etmek istediğinde / ettiğinde ilk önce Anayasaya uygun ve evrensel ilkelere davranmak zorunda kalacak olması hukuk devletinin kurallarının işlediğini ortaya çıkaracaktır.
Somut olaya gelince ;
Karşı davada , davalıya ait 2016/326910 sayılı markanın kapsamında yer alan tüm sınıflarda (01,02,03,04,05,06,07,08,09,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,34,35,36,37,38,39,40,41,42,43,44,45) davanın açıldığı 15/05/2024 tarihinden geriye yönelik son 5 yıl içinde ciddi şekilde kullanılmadığı iddiasına bağlı markanın SMK 9 ve 26. maddesine göre iptali talep edilmiştir.
Ancak bu dava deyim yerinde ise öylesine durduk yerde açılmamıştır. İlk önce asıl davada davacı -karşı davalı tarafın , davalı-karşı davacı tarafa karşı 16/04/2024 tarihinde açılan ve 2016/26910 sayılı marka hakkı ihlaline bağlı " Marka Tecavüzü,Önleme,Son Verme, Maddi ve Manevi Tazminat" taleplerine karşı davalı tarafca esasa cevap süresinde 15/05/2024 tarihinde karşı dava olarak açılmıştır.
Bu açıdan "Karşı dava " ile ilgili yasal düzenlemelere bakmak gerekmektedir.
6100 sayılı HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU
(Karşı dava açılabilmesinin şartları) Madde 132 " (1) Karşı dava açılabilmesi için;
a) Asıl davanın açılmış ve hâlen görülmekte olması,
b) Karşı davada ileri sürülecek olan talep ile asıl davada ileri sürülen talep arasında takas veya mahsup ilişkisinin bulunması yahut bu davalar arasında bağlantının mevcut olması, şarttır.
(2) Belirtilen bu şartlar gerçekleşmeden karşı dava açılacak olursa, mahkeme, talep üzerine yahut resen, karşı davanın asıl davadan ayrılmasına; gerekiyorsa dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar verir.
(3) Karşı davaya karşı, dava açılamaz."
(Karşı davanın açılması ve süresi) Madde 133 " (1) Karşı dava, cevap dilekçesiyle veya esasa cevap süresi içinde ayrı bir dilekçe verilmek suretiyle açılır.
(2) Süresinden sonra karşı dava açılması hâlinde, mahkeme davaların ayrılmasına karar verir."
Madde 135 " (1) Bu Kanunun dava ile ilgili hükümleri, aksine özel düzenleme bulunmayan hâllerde, karşı dava hakkında da uygulanır." şeklinde hükümler getirilmiştir.
Ne var ki yukarıda da değinildiği üzere 6769 sayılı SMK 10/1/2017 tarihli 29944 sayılı resmi gazetede yayınlanıp yürürlüğe girdiği,10/01/2024 tarihine kadar SMK 9 ve 26. maddesindeki kullanmama nedeniyle marka iptali davalarına Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerce bakılabilmekte iken 10/01/2024 tarihinden sonra ise SMK 192/a maddesi gereği mahkemelerin bu konudaki yetkisinin kaldırıldığı, kanundaki deyimi ile şartları varsa " Kurum tarafından markanın iptaline " karar verilebileceği düzenlenmesi yürürlüğe girmiştir.
Bu durum ise hakkında bir marka tescil belgesine sahip kişi veya kişilere karşı açılabilecek (somut olaydaki gibi) kullanmama nedeniyle marka iptali davalarını engellediğinden,Anayasanın özüne ve hukuk devletinin kriterlerine, hak arama özgürlüğüne, adalete erişime ,kanun önünde eşitlik ilkesine, mülkiyet hakkına, engel oluşturduğu gibi 6769 sayılı SMK 'nun konuluş amacına da tamamen aykırıdır.
Her şeyden önce bu dava karşı dava olarak açılmış olup nasıl ki asıl davaya HMK hükümlerine göre bakılabilecek ise süresinde açılan karşı davaya da HMK 132-133 ve 135. maddeleri kapsamında bakılabilmelidir.
Aksi bir durum dahi lehlerine marka tescil belgelerine sahip olanların haklarını dahi yasada öngürülen ve iptali istenilen kısımda geçen " Kurum tarafından markanın iptaline karar verilir:" düzenlemesi ile ihlal edilebilecektir.
6769 sayılı SMK madde 1" Bu Kanunun amacı; marka, coğrafi işaret, tasarım, patent, faydalı model ile geleneksel ürün adlarına ilişkin hakların korunması ve bu suretle teknolojik, ekonomik ve sosyal ilerlemenin gerçekleştirilmesine katkı sağlamaktır.",
6769 sayılı SMK madde 7 " (1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. (2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir."
Diğer yönden ise SMK 7. maddesi de tescilli marka sahibine tescil ile birlikte " markayı kullanma hakkı ve 3. kişilere karşı bazı münhasır haklar (önleme-men gibi) " veren/sağlayan düzenleme ile 6769 Sayılı SMK 26. maddesinde yer alan "... Kurum tarafından.....iptal edilir " ibaresi birbiri ile çeliştiği , SMK nun 1. maddesindeki amaç ilkesine, 7. maddedeki tescille sağlanan koruma gereğine ve Anayasanın 2 ,10,11,35,36. maddelerine aykırılık oluşturmaktadır. Zira buradaki kanunla korunan marka tescil belgesindeki bir mülkiyet hakkı idari bir kararla iptal edilebilecektir.
Mehaz düzenlemede ( Tüzükte (Regulation (EU) 2017/1001 of the European Parliament and of the Council of 14 June 2017 on the European Union trade mark Avrupa Parlamentosu ve Konseyin 14 Haziran 2017 tarih ve 2017/1001 sayılı Avrupa Birliği markası hakkında Tüzüğü) European Union Intellectual Property Office (‘the Office’) madde 58 de " İptal için gerekçeler 1. AB markası sahibinin haklarının, Kuruma yapılan başvuru üzerine veya ihlal davalarında bir karşı davaya dayanarak iptal edilir: (a) beş yıllık kesintisiz bir süre içinde, markanın Birlik içinde tescil edildiği mallar veya hizmetlerle bağlantılı olarak gerçek anlamda kullanılmaması ve kullanılmaması için makul nedenlerin bulunmaması halinde; ancak, beş yıllık sürenin sona ermesi ile başvurunun veya karşı davanın açılması arasında geçen süre içinde markanın gerçek anlamda kullanılmaya başlanması veya yeniden kullanılması halinde, hiç kimse marka sahibinin AB markası üzerindeki haklarının iptal edilmesi gerektiğini iddia edemez; başvurunun veya karşı davanın açılmasından önceki üç aylık süre içerisinde, en erken beş yıllık kesintisiz kullanmama süresinin bitiminde başlayan kullanımın başlaması veya yeniden başlaması, ancak başlama veya yeniden başlama hazırlıklarının ancak marka sahibinin başvurunun veya karşı davanın açılabileceğinden haberdar olmasından sonra gerçekleşmesi halinde dikkate alınmayacaktır; " (Çeviri Marka/Patent Vekili Deniz Çelikel) dahi iptal konusunda mahkemelerin yetkisini tamamen elinden almamış iken 10/01/2024 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı SMK 26. maddede sadece " Kurum tarafından markanın iptaline " karar verilebileceği Anayasanın 10,11,35,36. maddelerine aykırılık oluşturmaktadır
Bu itibarla karşı davaya konu markanın kullanılmaması nedenine bağlı iptal davasıyla ilgili olarak uygulanması muhtemel 6769 Sayılı SMK 26. maddesinde yer alan "... Kurum tarafından.... Kurumdan.... Kurum " ibaresinin Anayasamızın 10, 11, 35 ve 36. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerine aykırı görülerek, Anayasa mahkemesine başvurma yönüne gidilmiştir.
K A R A R : Yukarıda açıklandığı üzere;
1- Karşı davaya konu markanın kullanılmaması nedenine bağlı iptal davasıyla ilgili olarak uygulanması muhtemel 6769 Sayılı SMK 26. maddesinde ( 1-2-7. fıkra/bendlerinde geçen) yer alan "... Kurum tarafından ...... Kurumdan ..... Kurum " ibaresinin Anayasaya aykırı olduğundan dolayı iptali için Anayasanın 152/1 maddesine göre Anayasa Mahkemesine MAHKEMEMİZCE BAŞVURU YAPILMASINA,
2--6769 Sayılı SMK 26.maddesinde yer alan"... Kurum tarafından ...... Kurumdan ..... Kurum " ibaresinin Anayasaya aykırı olduğundan dolayı iptali için yapılan başvuru nedeniyle Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar BU DAVANIN GERİ BIRAKILMASINA,
3-İptal başvurusuyla ilgili bu dosyanın Anayasa Mahkemesine ulaşmasından sonra 5 ay içerisinde Anayasa Mahkemesince başvuru hakkında karar verilmediği takdirde dosyanın davaya kaldığı yerden devam edilmesine, yürürlükteki kanun hükümlerine göre bu davanın yürütülmesine,(görevsizlik konusu dahil)
4- Kararın taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde inceleme sonunda karar verildi.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2024/155
Karar Sayısı : 2024/153
Karar Tarihi : 5/9/2024
R.G. Tarih - Sayı : Tebliğ edildi.
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 22/12/2016 tarihli ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 26. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…Kurum tarafından…”, (2) numaralı fıkrasında yer alan “…Kurumdan…”, (7) numaralı fıkrasının üçüncü, dördüncü ve beşinci cümlelerinde yer alan “…Kurum…” ibarelerinin Anayasa’nın 10., 11., 35. ve 36. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Markanın iptali talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I- İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ
Kanun’un itiraz konusu kuralların da yer aldığı 26. maddesi şöyledir:
“İptal hâlleri ve iptal talebi
Madde 26- (1) Aşağıdaki hâllerde talep üzerine Kurum tarafından markanın iptaline karar verilir:
a) 9 uncu maddenin birinci fıkrasında belirtilen hâllerin mevcut olması.
b) Marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmesi.
c) Marka sahibi tarafından veya marka sahibinin izniyle gerçekleştirilen kullanım sonucunda markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetlerin özellikle niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı konusunda halkı yanıltması.
ç) 32 nci maddeye aykırı kullanımın olması.
(2) İlgili kişiler, Kurumdan markanın iptalini isteyebilir.
(3) Marka iptal talepleri, talep tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı ileri sürülür.
(4) Markanın, beş yıllık sürenin dolması ile iptal talebinin Kuruma sunulduğu tarih arasında tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından ciddi biçimde kullanılmış olması hâlinde, birinci fıkranın (a) bendine ilişkin iptal talepleri reddedilir. İptal talebinde bulunulacağı düşünülerek kullanım gerçekleşmişse talebin Kuruma sunulmasından önceki üç ay içinde gerçekleşen kullanım dikkate alınmaz.
(5) İptal hâlleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, sadece o mal veya hizmet yönünden kısmi iptale karar verilir. Marka örneğini değiştirecek biçimde iptal kararı verilemez.
(6) İptal incelemesi sırasında hak sahibinin değişmesi hâlinde, sicilde hak sahibi olarak görünen kişiye karşı işlemlere devam edilir.
(7) İptal talepleri, iptali istenen markanın sahibine tebliğ edilir. Marka sahibi bir ay içinde talebe ilişkin delillerini ve cevaplarını Kuruma sunar. Söz konusu bir aylık süre içinde talep edilmesi hâlinde Kurum bir aya kadar ek süre verir. Kurum gerekli gördüğü takdirde ek bilgi ve belge sunulmasını isteyebilir. Kurum, iddia ve savunmalar ile sunulan deliller çerçevesinde dosya üzerinden kararını verir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında başvuru kararı ve ekleri, Raportör Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu ve itiraz konusu kanun hükümleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu hükümlerin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak anılan maddeler uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması, iptali talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir.
3. Bu bağlamda öncelikle itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin kuralın uygulanacağı davaya bakmakta görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
4. Bakılmakta olan dava marka tecavüzünü önleme, tecavüze son verme, maddi ve manevi tazminat talepleriyle açılan davaya karşılık 15/5/2024 tarihinde açılan markanın iptali davasıdır. 6769 sayılı Kanun’un 26. maddesinin (1) numaralı fıkrasında markanın iptaline Türk Patent ve Marka Kurumu (Kurum) tarafından karar verileceği düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un 192. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca söz konusu madde Kanun’un yayımı tarihinden itibaren yedi yıl sonra 10/1/2024 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
5. Dolayısıyla 15/5/2024 tarihinde açılan bakılmakta olan davada talep edilen markanın iptali talebini değerlendirme yetkisinin anılan hükümler gereğince Kuruma ait olduğu açıktır. Bu itibarla bakılmakta olan davanın itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin görev alanına girmediği anlaşılmaktadır.
6. Açıklanan nedenlerle başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.
Basri BAĞCI ve Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamışlardır.
III. HÜKÜM
22/12/2016 tarihli ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 26. maddesinin;
A. (1) numaralı fıkrasında yer alan “…Kurum tarafından…” ibaresinin,
B. (2) numaralı fıkrasında yer alan “…Kurumdan…” ibaresinin,
C. (7) numaralı fıkrasının;
1. Üçüncü cümlesinde yer alan “…Kurum…” ibaresinin,
2. Dördüncü cümlesinde yer alan “Kurum…” ibaresinin,
3. Beşinci cümlesinde yer alan “Kurum,…” ibaresinin,
iptallerine karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, Basri BAĞCI ile Selahaddin MENTEŞ’in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA 5/9/2024 tarihinde karar verildi.
Başkan
Kadir ÖZKAYA
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Basri BAĞCI
Üye
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Ömer ÇINAR
Karşı Oy
1. Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) tarafından “Kullanmama nedeniyle marka iptali davasında” 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 26. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…Kurum tarafından”, ikinci fıkrasında bulunan “…kurumdan…” ve yedinci fıkrasının 3, 5 ve 7. cümlelerinde geçen “…Kurum…” ibarelerinin iptali talep edilmiştir.
2. Çoğunluk tarafından, talepte bulunan Mahkeme’nin söz konusu davaya bakma yetkisi bulunmaması gerekçe gösterilerek “Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle” ilk inceleme aşamasında “Red” kararı verilmiştir.
3. Anayasanın 152. maddesinin ilk fıkrası gereğince bir normun Anayasaya aykırılığı itirazında bulunacak mahkemeler açısından ilk inceleme safhasında iki ön koşul aranmaktadır. Bunlardan ilki “Görülmekte olan bir davanın varlığı” ikincisi ise “kuralın uygulanacak kural olması” dır.
4. İptali talep edilen kuralın uygulanacak kural olduğunda tereddüt yoktur. Davanın kabulüne veya mahkemenin görevli olmadığına karar verilecekte olsa da her halükârda Mahkeme iptalini talep ettiği normu olumlu veya olumsuz manada kullanacaktır. Bu durum kuralı her anlamda uygulanacak kural kılmaktadır. Çoğunluğun aksi yönde bir tespiti de bulunmamaktadır.
5. Asıl tartışmalı olan ve çoğunlukla tenakuza düşülen husus görülmekte olan bir davanın varlığı konusundadır.
6. Çoğunluğun “Red” kararı 6769 sayılı Kanunun 26. maddesi gereğince kullanmama nedeniyle markanın iptaline karar verme yetkisinin Türk Patent ve Marka Kurumu’nda olduğunu bu işlemin mahkemenin yetkisi kapsamında bulunmadığını dolaysıyla ortada görülmekte olan bir davanın varlığından bahsedilemeyeceği gerekçesine dayanmaktadır.
7. Öncelikli olarak şunu vurgulamak gerekir ki markanın kullanılmaması nedeniyle iptali talebi müstakil bir dava olarak Mahkeme’nin önüne gelmiş değildir. Konu marka hakkının ihlali nedeniyle açılan bir davaya karşı dava olarak açılmış ve doğrudan asıl davanın esasına ilişkindir. Karşı davanın davacısı aynı zamanda asıl davaya ilişkin savunmasını bu dava üzerinden ifade etmekte olup ortada her hâlükârda görülmekte olan bir dava bulunmaktadır.
8. Diğer taraftan 6769 sayılı Kanunun 192/1-a maddesindeki düzenleme gereğince kullanmama nedeniyle marka iptalleri Kanunun kabulünden itibaren yedi yıl süreyle mahkemeler tarafından karara bağlanması gereken bir konu olarak kabul edilmiştir.
9. Kuralın Anayasa’ya aykırılığını iddia eden Mahkemede bu değişimin Anayasal yönden değerlendirilmesi için konuyu gündeme getirmektedir.
10. Diğer yandan bir davanın ne zaman görülmekte olan dava olarak nitelendirilmesi gerektiği hususuna da eğilmek gerekmektedir.
11. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 118/1-ilk cümlesine göre bir dava, dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış sayılır. Somut olayımızda açılmış bir davanın var olduğunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
12. Kaldı ki bu dava yukarda ifade edildiği gibi müstakil bir dava olarak açılmış olmayıp, daha önce açılmış bir davaya karşılık olarak ileri sürülmüştür, dahası dava konusunun HMK.nın 132. maddesinde sayılan ve asıl dava ile irtibatlı olma koşullarını da sağladığı aşikardır.
13. Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114/1-c maddesinde kendisine dava açılan mahkemenin görevli olması dava şartları arasında sayılmış olmasına rağmen, HMK.nın 115/3. maddesi gereğince yargılama sürecinde dava şartlarındaki eksikliğin taraflarca ileri sürülmemesi veya sonradan şartlarındaki eksikliğin giderilmesi halinde davaya devam edileceği düzenlenmektedir.
14. Bu bağlamda itiraz talebinin kabulü ve normun muhtemel bir iptali durumunda itiraz Mahkemesi davaya bakmaya devam edecektir.
15. Netice itibariyle halen görülmekte olan bir davanın varlığı, itiraza konu normun uygulanacak kural olma açısından hiçbir tereddüt bulunmaması nedenleriyle esas incelemesine geçilmesi gerektiğini değerlendirdiğimizden, çoğunluğun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle itiraz talebinin reddi yönündeki görüşüne iştirak edilmemiştir.