“1- 7179 sayılı Askeralma Kanununun 3. maddesinde "askerlik çağı her erkeğin 20 yaşına girdiği yılın Ocak ayının 1. (birinci) günü başlar" düzenlemesiyle askerlik çağının başlangıcını belirtmiştir.
2- Yoklama dönemini madde 3/1-ıı bendinde "... ıı) Yoklama dönemi: Askerlik çağının başlangıcından muvazzaflık hizmetinin başlangıç tarihine kadar geçen süreyi..." ifade eder demiş, madde 3/1-d bendinde bakaya "... Sevke tabi olduğu halde sevkini yaptırmayanlar ile sevk edildiği birliğe katılmayanlar ..." olarak tanımlanmıştır.
3- 7179 sayılı Yasanın 27/1 maddesinde; "... Yoklama, celp ve sevk ile ilgili hususlar, Bakanlık tarafından Türkiye Radyo Televizyon Kurumu ve diğer ulusal yayın yapan televizyon ve radyo kanalları aracılığıyla zorunlu yayın kapsamında duyurulur. Ayrıca Bakanlığın resmî internet sitesinde ve e-Devlet sisteminde ilan edilir. bu duyuru ve ilan yükümlülere tebliğ mahiyetindedir" hükmüyle, askerlik çağına girenlere bu duyurunun tebliğ niteliğini taşıdığı belirtilmiştir.
4- Askerlik çağına giren kişilere durumu ve yapılması gerekenler ayrıca ve özel bildirilmemektedir, tebligat yapılmamaktadır.
5- Askerlik çağının başlamasıyla 7179 sayılı Yasada tanımlanan yoklama dönemi de başladığı için, bu işlemlerin yapılmaması durumunda yoklama kaçağı suçu ve bakaya suçu da başlamaktadır.
6- Yoklama döneminin başlangıcı veya sevke dair işlemlere ait yükümlülük, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu ve diğer ulusal yayın yapan televizyon ve radyo kanalları aracılığıyla zorunlu yayın kapsamında duyuru ile başlamaktadır. Dolayısıyla yoklama kaçağı suçu ve bakaya suçu da bu duyurularla başlamaktadır.
7- Bu duyurunun tebliğ yerine geçmesi, kişilere özel tebligat yapılmaması, kişiler açısından tüm televizyon yayınlarını ve radyoları dinleme zorunluluğu getirmektedir. Kişilere bu şekilde bir yükümlülük yüklemek, kişilerin yaşamlarını aşırı zora sokacaktır. Kişilere özel ne yapılması gerektiği, hangi sürede yapılması ve bu işlemlere karşı yasal yollar veya yargısal yollar ilanda belirtilmemektedir.
8- Günümüzde iletişim kolaylığı ve teknik gelişmeler nedeniyle kişilere ulaşmak kolaylaşmıştır. Kişileri tüm televizyon yayınlarını izlemek veya radyoları dinlemek zorunda bırakmak, buna uymamayı suçun başlangıcına neden saymak hukuka uygun değildir. Devlet tebligat yapmalıdır. Kişilere durumlarını, yapılması gerekenleri, süreleri, yasal yollarını, sonuçlarını, yargısal yolları açıkça belirtir şekilde tebligat yapmalıdır. Bu devletin görevi ve zorunluluğudur.
9- Kişilere özel bildiri ve tebligat yapılmaması nedeniyle 7179 sayılı Yasanın 27/1 maddesi, Anayasanın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine, 5. maddesinde düzenlenen devletin insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama görevine, 10. maddesinde düzenlenen kanun önünde eşitlik ilkesine, 36. maddesindeki hak arama özgürlüğüne, 38. maddesindeki suç ve cezaların kanuniliği ilkesiyle idarenin kişinin hürriyetini kısıtlayacak müeyyide uygulamaz, işlem yapamaz ilkelerine aykırılık oluşturduğu değerlendirilmiştir.
10- 7179 sayılı Yasanın 24/1-a ve 24/1-b maddelerinde yoklama kaçağı ve bakaya suçlarına idari para cezası düzenlenmiştir. ancak Yasanın 24/1-2. cümle maddesinde, bakaya suçunun başlangıç tarihi açıkça belirtilmemiştir. yukarıda açıklandığı üzere duyuru ve ilanla suç oluşmaya başladığı için belirsizlik oluşmaktadır.
11- 7179 sayılı yasanın 24/1-a ve 24/1-b maddelerinde suçun oluşmaya başlaması tarihi belirsiz olduğundan 24/1- 2.cümle maddeleri Anayasanın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine, 5. maddesinde düzenlenen insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama görevine, 10. maddesinde düzenlenen kanun önünde eşitlik ilkesine, 36. maddesindeki hak arama özgürlüğüne ve adil yargılanma hakkına, 38. maddesindeki suç ve cezaların kanuniliği ilkesiyle idarenin kişinin hürriyetini kısıtlayacak müeyyide uygulamaz, işlem yapamaz ilkelerine aykırılık oluşturduğu değerlendirilmiştir.
12- 7179 sayılı Yasanın 24/1-3. cümlesinde "...kendiliğinden gelenler her gün karşılığı..." düzenlemesiyle, kendiliğinden gelenler için de idari para cezası öngörmüştür. Soruşturma başlamadan kendiliğinden gelip askerlik için tüm işlemleri yaptıranlar da, cezalandırma kapsamına alınmıştır.
13- Bu düzenleme ceza hukukunun evrensel ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır. Zira, yoklama yaptırmamak veya bakaya kalmak tek hareketli suçlardandır. Kişiler bir kez yoklama kaçağı veya bir kez bakaya suçu işlenebilir. birkez işlenen bu suçların aşamaları yoktur. Yani yoklama kaçağı veya bakaya suçunun bölünememesi nedeniyle ihtiyarıyla vazgeçme halinde, vazgeçme anına kadar geçen süredeki eylem ayrı bir suç oluşturmaz. eğer bir kişi, soruşturma başlamadan yoklama yaptırırsa veya sevk işlemini yaptırıp askere giderse, eylemi suç olarak değerlendirilemez. Aşamaları olmadığı için aşamaları ayrı bir suç olarak değerlendirilemeyeceğinden cezaya da tabi tutulamaz.
14- 7179 sayılı Yasanın 24/1-3. cümlesindeki "... kendiliğinden gelenler ... " bölümü, Anayasanın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine, 5. maddesinde düzenlenen insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama görevine, 10. maddesinde düzenlenen kanun önünde eşitlik ilkesine, 36. maddesindeki adil yargılanma hakkına ve hak arama özgürlüğüne, 38. maddesindeki suç ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırılık oluşturduğu değerlendirilmiştir. Bir cezanın kanunda yazılı olması, kanunilik ilkesine her zaman uygun olduğu anlamına gelmez. Yasanın hukuka ve ceza hukukunun evrensel ilkeleriyle, insan hakları hukukuna uygun olması da gerekir.
15- Tek eylem ve tek suç olan yoklama kaçağı veya bakaya kalma suçu nedeniyle 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun 63/1 maddesinde ikinci ve ayrıca özgürlüğü bağlayıcı ceza öngörülmüştür. Bu maddeye göre "... Haklarında verilen idari para cezası kesinleştikten sonra ...
b) Bakaya kalanlar için, bakaya kaldıkları tarihten ...
itibaren dört ay içinde gelenler altı aya kadar, yakalananlar iki aydan altı aya kadar; dört aydan sonra bir yıl içinde gelenler iki aydan bir yıla kadar, yakalananlar dört aydan bir yıla kadar; bir yıldan sonra gelenler dört aydan iki yıla kadar, yakalananlar altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır, ..." Bu düzenlemenin, iki yönüyle Anayasaya aykırı olduğu düşünülmüştür.
16- Birincisi, tek eyleme birden fazla ceza öngörülmüştür. Hem 7179 sayılı Yasanın 24/1-a ve 24/1-b maddelerinde yoklama kaçağı ve bakaya suçlarına idari para cezası düzenlenmiş, hem de, ikinci ve ek olarak 1632 sayılı Yasanın 63. maddesinde özgürlüğü bağlayıcı ceza düzenlenmiştir. Bu iki düzenlemedeki cezalar tek eylem için öngörülmektedir. Bu, "tek eylem tek ceza" ilkesine aykırılık oluşturmaktadır.
17- İkincisi, burada da, soruşturma başlamadan önce, "kendiliğinden gelenler" yani yoklamasını yaptıran veya sevkini yaptıranlar cezalandırılmaktadır. Bu da, ceza hukukunun evrensel ilkelerine aykırıdır.
18- 1632 sayılı Yasanın 63/1 maddesi bütünüyle ikinci kez ceza düzenlemesi ve kendiliğinden gelenleri cezalandırması nedeniyle, Anayasanın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine, 5. maddesinde düzenlenen insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama görevine, 10. maddesinde düzenlenen kanun önünde eşitlik ilkesine, 36. maddesindeki adil yargılanma hakkına ve hak arama özgürlüğüne, 38. maddesindeki suç ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırılık oluşturduğu değerlendirilmiştir. Bir cezanın kanunda yazılı olması, kanunilik ilkesine her zaman uygun olduğu anlamına gelmez. Yasanın hukuka ve ceza hukukunun evrensel ilkeleriyle, insan hakları hukukuna uygun olması da gerekir.
19- 1632 sayılı Yasanın 63/1-2. cümlesindeki "... itibaren dört ay içinde gelenler altı aya kadar, yakalananlar iki aydan altı aya kadar; dört aydan sonra bir yıl içinde gelenler iki aydan bir yıla kadar, yakalananlar dört aydan bir yıla kadar; bir yıldan sonra gelenler dört aydan iki yıla kadar, yakalananlar altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır ..." düzenleme nedeniyle, suç teorisine aykırı düzenleme yapılmıştır. Bunlar şu şekilde sayılabilir:
20- Yasada, "yakalananlar" sözcüğüne göre, dönemlendirilerek ayrı cezalar belirlenmiştir. Yasada yakalama tanımlanmamıştır. Bu kavramın içeriği tanımlanmadığı için hukuka aykırılıklar oluşmaktadır. Kavramsal belirsizlik nedeniyle, kapatılan Askeri Mahkemeler ve Askeri Yargıtay kararlarıyla birden fazla suç yaratılarak, kolluğun bir kişi hakkında, herhangi bir kimlik sorması veya sorgulaması sırasında yoklama kaçağı veya bakaya olduğu anlaşılınca, bu sorgulama yakalama sayılarak cezalandırma gerektiğine ilişkin uygulamalar oluşup, yerleşmiştir. Şöyle ki;
21- Mahkememiz dava dosyasında, bulunan dosyalar ve kesinleşmiş kararlar dikkate alındığında, yargılanan sanık hakkında;
a-11/03/2022 tarihli iddianameyle 20/06/2021-20/09/2021 döneminde bakaya suçu işlediği belirtilerek mahkememizde 2022/273 E. 2022/719 K. sayılı ilamla cezalandırılmış, ceza kesinleşmiştir.
b-11/04/2022 tarihli iddianameyle 05/10/2021-08/12/2021 döneminde bakaya suçu işlediği belirtilerek mahkememizde 2022/394 E. 2022/857 K. sayılı ilamla cezalandırılmış, ceza kesinleşmiştir.
c-21/03/2022 tarihli iddianame ve 01/12/2022 tarihli iki iddianameyle, yani üç iddianameyle 28/06/2021-20/09/2021 döneminde, 09/12/2021-27/04/2022 döneminde ve 12/05/2022-02/08/2022 döneminde olmak üzere üç kez bakaya suçu işlediği iddiasıyla açılan davalar, mahkememiz 2022/337 E. 2023/95 K. sayılı dosyada birleştirilerek üç bakaya suçundan üç kez cezalandırılmış, karar kesinleşmiştir.
22- Mahkememizin 2023/846 E. sayılı asıl dava dosyasında üç dosya birleştirilmiştir. Asıl bu dosyanın iddianame tarihi 09/12/2023 olup, suç tarihi, 27/12/2022-19/03/2023 dönemidir. Birleşen 2024/206 E. 2024/135 K sayılı dosyada iddianame tarihi 18/01//2024 olup, suç tarihi 07/09/2022- 25/12/2022 dönemidir. Yine birleşen 2024/242 E. 2024/166 K. sayılı dosyada iddianame tarihi 20/01/2024 olup, suç tarihi 17/08/2022-22/08/2022 dönemidir.
23- Bu dosyada bakaya kalan sanık, 28/06/2021 tarihi ile 19/03/2023 tarihleri arasında sekiz -8- kez suç işlediği belirtilerek beş -5- kez hapis cezasıyla cezalandırılmış; üç -3- kez de cezalandırılması istemiyle mevcut davada görülen üç dava açılmıştır.
24- 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun 63/1- 2. cümle maddesindeki "... itibaren dört ay içinde gelenler altı aya kadar, yakalananlar iki aydan altı aya kadar; dört aydan sonra bir yıl içinde gelenler iki aydan bir yıla kadar, yakalananlar dört aydan bir yıla kadar; bir yıldan sonra gelenler dört aydan iki yıla kadar, yakalananlar altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır ..." düzenlemesi, belirsizlik yaratmakta, yakalamanın tanımlanmamış olması ve suç tanımındaki hukuka aykırılık nedeniyle, sanki sekiz suç işlenmiş gibi sanık yönünden aleyhine uygulama oluşmuştur.
25- Bakaya suçu, kişi sevk edilip birliğine katılana kadar bir kez işlenebilen suçtur. bölünemez. Uygulamada olduğu gibi bölünemez. Bu dosyadaki karar ve birleşen dosyalardaki gibi, sekiz kez bakaya suçu işlenemez. İnsan birkez bakaya kalır. Sevk edilene kadar bakaya suçu devam eder, yani mütemadi suçtur, ama bu tek suç sayılır, istisnaen TCK 43 değerlendirilebilir. 2022 yılı içinde düzenlenmiş, hatta aynı gün iki iddianame veya birkaç gün arayla birden çok iddianameyle ayrı suçlar yaratılamaz, bu ceza hukukunun evrensel ilkelerine aykırıdır.
26- 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun 63/1- 2. cümle maddesindeki "... itibaren dört ay içinde gelenler altı aya kadar, yakalananlar iki aydan altı aya kadar; dört aydan sonra bir yıl içinde gelenler iki aydan bir yıla kadar, yakalananlar dört aydan bir yıla kadar; bir yıldan sonra gelenler dört aydan iki yıla kadar, yakalananlar altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır ..." düzenlemesi, suç tarihini belirsizleştirmek suretiyle suçu hukuka aykırı bir şekilde bölerek, dönemleştirerek tek suç olmasına rağmen birden fazla suç düşünülmesine neden olmak suretiyle suç sayısını artırarak, ceza hukukunun evrensel ilkelerine, insan hakları hukukuna ve Anayasanın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine, 5. maddesinde düzenlenen insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama görevine, 10. maddesinde düzenlenen kanun önünde eşitlik ilkesine, 19. maddesindeki kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına, 36. maddesindeki adil yargılanma hakkına ve hak arama özgürlüğüne, 38. maddesindeki suç ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırılık oluşturduğu değerlendirilmiştir. Bir cezanın kanunda yazılı olması, kanunilik ilkesine her zaman uygun olduğu anlamına gelmez. Yasanın hukuka ve ceza hukukunun evrensel ilkeleriyle, insan hakları hukukuna uygun olması da gerekir.
SONUÇ ve İSTEM :
1- Yukarıda sayılan neden ve gerekçelerle, gerek mahkememizde bu nitelikte 150'den fazla dosya olması, diğer adliyelerdeki binlerce dosyanın olduğu da düşünülerek, iptal isteminde bulunulan kanun maddelerinin yürürlüğünün durdurulmasına;
2- 7179 sayılı Askeralma Kanununun 24/(1) maddesinin "...
b) Bakayalar için, bakaya kaldıkları tarihten, ...
itibaren kaçak kaldıkları gün süresi kadar idari para cezası ile cezalandırılır. Bunlardan kendiliğinden gelenler her gün karşılığı 5 Türk lirası, yakalananlar ise her gün karşılığı 10 Türk lirası idari para cezası ile cezalandırılır ... İdari para cezaları tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir. " hükümlerinin;
3- 7179 sayılı Askeralma Kanununun 27/(1) maddesinin, "... Yoklama, celp ve sevk ile ilgili hususlar, Bakanlık tarafından Türkiye Radyo Televizyon Kurumu ve diğer ulusal yayın yapan televizyon ve radyo kanalları aracılığıyla zorunlu yayın kapsamında duyurulur. Ayrıca Bakanlığın resmî internet sitesinde ve e-Devlet sisteminde ilan edilir. Bu duyuru ve ilan yükümlülere tebliğ mahiyetindedir ..." hükmünün;
4- 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun madde 63 – 1 -"... haklarında verilen idarî para cezası kesinleştikten sonra söz konusu Kanunun 23. maddesinde belirtilen mazeretlerden birisi bulunmaksızın ...
b) Bakaya kalanlar için, bakaya kaldıkları tarihten,
... itibaren dört ay içinde gelenler altı aya kadar, yakalananlar iki aydan altı aya kadar; dört aydan sonra bir yıl içinde gelenler iki aydan bir yıla kadar, yakalananlar dört aydan bir yıla kadar; bir yıldan sonra gelenler dört aydan iki yıla kadar, yakalananlar altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır ..." hükümlerinin
Anayasanın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine, 5. maddesinde düzenlenen insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama görevine, 10. maddesinde düzenlenen kanun önünde eşitlik ilkesine, 19. maddesindeki kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına ilişkin hükümlere, 36. maddesindeki adil yargılanma hakkına ve hak arama özgürlüğüne, 38. maddesindeki suç ve cezaların kanuniliği ilkelerine aykırılık oluşturduğu düşüncesiyle iptallerine karar verilmesi yönünde takdir ve değerlendirme talep olunur.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2024/159
Karar Sayısı : 2024/152
Karar Tarihi : 5/9/2024
R.G. Tarih - Sayı : Tebliğ edildi.
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Çorum 3. Asliye Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: A. 25/6/2019 tarihli ve 7179 sayılı Askeralma Kanunu’nun;
1. 24. maddesinin (1) numaralı fıkrasının;
a. (b) bendinin,
b. Bentlerini bağlayan hükmünün birinci, ikinci ve dördüncü cümlelerinin,
2. 27. maddesinin (1) numaralı fıkrasının,
B. 22/5/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 63. maddesinin 31/3/2011 tarihli ve 6217 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle değiştirilen (1) numaralı fıkrasının;
1. “...haklarında verilen idarî para cezası kesinleştikten sonra söz konusu Kanunun 23 üncü maddesinde belirtilen mazeretlerden birisi bulunmaksızın,” bölümünün,
2. (b) bendinin,
3. Bentlerini bağlayan hükmünün,
Anayasa’nın 2., 5., 10., 11., 17., 19., 36. ve 38. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talebidir.
OLAY: Bakaya kalmak suçundan açılan ceza davasında itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ
A. 7179 sayılı Kanun’un itiraz konusu kuralların da yer aldığı;
1. 24. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Barışta, kabul edilebilir bir özrü olmaksızın;
a) Yoklama kaçakları ve saklılar için, yoklama kaçağı kaldıkları tarihten,
b) Bakayalar için, bakaya kaldıkları tarihten,
c) Geç iltihak bakayaları için, kendilerine tanınan yol süresinin bitiminden,
ç) Yedeklerden çağrılanlar için, birlikte işleme tabi olanların en son gönderilme tarihinden,
itibaren kaçak kaldıkları gün süresi kadar idari para cezası ile cezalandırılır. Bunlardan kendiliğinden gelenler her gün karşılığı 5 Türk lirası, yakalananlar ise her gün karşılığı 10 Türk lirası idari para cezası ile cezalandırılır. Bu fıkra kapsamında belirlenen idari para cezalarının yeniden değerlendirmesinde 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 17 nci maddesinin yedinci fıkrası, bir Türk lirasının küsuru dikkate alınarak uygulanır. İdari para cezaları tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir.”
2. 27. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Yoklama, celp ve sevk ile ilgili hususlar, Bakanlık tarafından Türkiye Radyo Televizyon Kurumu ve diğer ulusal yayın yapan televizyon ve radyo kanalları aracılığıyla zorunlu yayın kapsamında duyurulur. Ayrıca Bakanlığın resmî internet sitesinde ve e-Devlet sisteminde ilan edilir. Bu duyuru ve ilan yükümlülere tebliğ mahiyetindedir.”
B. 1632 sayılı Kanun’un 63. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“1 - (Değişik: 31/3/2011-6217/4 md.) Barışta, 25/6/2019 tarihli ve 7179 sayılı Askeralma Kanununun 24 üncü maddesi uyarınca haklarında verilen idarî para cezası kesinleştikten sonra söz konusu Kanunun 23 üncü maddesinde belirtilen mazeretlerden birisi bulunmaksızın,
a) Yoklama kaçaklarından birlikte yoklamaya tabi oldukları doğumluların yurt genelinde normal sevk yılı içindeki son kafilesi gönderilmiş bulunanlar için, son kafilenin gönderilmesi tarihinden,
c) İhtiyat erattan çağrılıp da birlikte işleme tabi olduğu kişiler gönderilmiş bulunanlar için, en son gönderilme tarihinden,
d) Yoklama kaçağı, saklı veya bakaya olup olmamasına bakılmaksızın askerlik şubesince sevk edildiği kıtasına katılmayan veya geç katılanlar için, kendilerine tanınan kanuni yol süresinin bitiminden,
itibaren dört ay içinde gelenler altı aya kadar, yakalananlar iki aydan altı aya kadar; dört aydan sonra bir yıl içinde gelenler iki aydan bir yıla kadar, yakalananlar dört aydan bir yıla kadar; bir yıldan sonra gelenler dört aydan iki yıla kadar, yakalananlar altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında başvuru kararı ve ekleri, Raportör Sümeyye KOCAMAN tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu ve itiraz konusu kanun hükümleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi” başlıklı 40. maddesinde Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurularda izlenecek yöntem belirtilmiştir. Söz konusu maddenin (1) numaralı fıkrasında bir davaya bakmakta olan mahkemenin bu davada uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa'ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda anılan fıkrada sayılan belgeleri dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine göndereceği kurala bağlanmış; anılan fıkranın (a) bendinde Mahkemeye gönderilecek belgeler arasında “iptali istenen kuralların Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslı”, (b) bendinde de “başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneği” sayılmıştır.
3. Maddenin (4) numaralı fıkrasında ise yöntemine uygun olmayan itiraz başvurularının Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.
4. Anılan İçtüzük’ün 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde itiraz yoluna başvuran mahkemenin gerekçeli kararında Anayasa’ya aykırılıkları ileri sürülen hükümlerin her birinin Anayasa’nın hangi maddelerine, hangi nedenlerle aykırı olduğunun ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmesi gerektiği, (2) numaralı fıkrasında da itiraz başvurusunda gerekçeli başvuru kararının aslının Anayasa Mahkemesine sunulacağı ifade edilmiştir. Anılan fıkranın (a) bendinde ise “Başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneği” Anayasa Mahkemesine sunulacak belgeler arasında sayılmıştır.
5. Yine İçtüzük’ün 49. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde Anayasa Mahkemesince yapılan ilk incelemede başvuruda eksikliklerin bulunduğunun tespit edilmesi hâlinde itiraz yoluna ilişkin işlerde esas incelemeye geçilmeksizin başvurunun reddine karar verileceği, (2) numaralı fıkrasında ise anılan (b) bendi uyarınca verilen kararın itiraz yoluna başvuran mahkemenin eksiklikleri tamamlayarak yeniden başvurmasına engel olmadığı belirtilmiştir.
6. Yapılan incelemede itiraz yoluna başvuran Mahkemenin 6/8/2024 tarihli ara kararında 7179 sayılı Kanun’un 27. maddesinin (1) numaralı fıkrasının son cümlesi, 24. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentleri, 24. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesi ile 1632 sayılı Kanun’un 63. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin iptalleri talebinde bulunulmasına karar verildiği hâlde gerekçeli başvuru kararında 7179 sayılı Kanun’un 24. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 27. maddesinin (1) numaralı fıkrasının son cümlesi, 1632 sayılı Kanun’un 63. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi ile birinci cümlesinin iptallerini talep ettiği anlaşılmıştır.
7. Mahkemenin başvurusunda iptal talebinde bulunulan kurallar yönünden gerekçeli karar ile ara karar arasında çelişki bulunduğu gibi gerekçeli başvuru kararının içerik kısmı ile sonuç ve istem kısmının da birbirleriyle uyumlu olmadığı tespit edilmiş, bu itibarla hangi kuralların iptallerinin talep edildiği konusunda belirsizlik meydana gelmiştir.
8. Açıklanan nedenlerle başvurunun 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından reddi gerekir.
III. HÜKÜM
A. 25/6/2019 tarihli ve 7179 sayılı Askeralma Kanunu’nun;
iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından REDDİNE 5/9/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Kadir ÖZKAYA
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Basri BAĞCI
Üye
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Ömer ÇINAR