ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2023/115
Karar Sayısı : 2024/13
Karar Tarihi : 18/1/2024
R.G.Tarih-Sayı :
27/3/2024-32502
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Kayseri 2. İdare Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 19/1/2023
tarihli ve 7433 sayılı Devlet Memurları Kanunu Ve Bazı Kanunlar İle 663 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 3. maddesiyle
14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na eklenen geçici 48.
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “…belediye…”
ibaresinin Anayasa’nın 10. ve 70. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek
iptaline karar
verilmesi talebidir.
OLAY: Belediyede sözleşmeli olarak görev yapan personelin memur
kadrosuna atanması talebiyle yaptığı başvurunun
idarece reddi üzerine açılan davada itiraz
konusu ibarenin Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için
başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
657 sayılı Kanun’un itiraz konusu ibarenin de yer aldığı
geçici 48. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Geçici Madde 48- (Ek:19/1/2023-7433/3 md.)
Kamu kurum ve kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatı
ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda; bir yıldan az süreli, ayın veya
haftanın bazı günleri ya da günün belirli saatleri gibi kısmi zamanlı
çalışanlar ile yükseköğretim kurumlarının araştırma-geliştirme projelerinde
proje süreleriyle sınırlı olarak çalışanlar hariç olmak üzere;
…
b) İl özel idaresi, belediye ve bağlı kuruluşları
ile mahalli idare birliklerinde 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinin üçüncü
fıkrası çerçevesinde 28/11/2022 tarihi itibarıyla çalışmakta olanlardan bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihte sözleşmesi devam eden ve 48 inci maddede
belirtilen genel şartları taşıyanlardan bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yazılı olarak başvuranlar, sözleşmeli personel olarak
çalıştırılmalarına esas alınan memur kadrolarına,
…
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış
gün içinde kurumlarınca atanırlar.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN,
Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ,
Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin
MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR ve Muhterem İNCE’nin katılımlarıyla
13/7/2023 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik
bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör İsmail Emrah PERDECİOĞLU
tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü,
dayanılan ve ilgisi görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer
yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Genel Açıklamalar
3. İdarenin görev ve sorumluluklarının yerine getirilmesinde rol
oynayan kamu görevlilerinin personel rejimine ilişkin genel hükümler 14/7/1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile düzenlenmiş bulunmaktadır.
4. 657 sayılı Kanun’un 4. maddesinde öngörülmüş istihdam biçimlerine
göre bu Kanun’a tabi kurum ve kuruluşlarda istihdam edilecek kamu görevlileri;
memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler olmak üzere dört
gruba ayrılmıştır.
5. Anılan maddenin (A) fıkrasına göre mevcut kuruluş biçimine
bakılmaksızın, devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına
göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenler 657
sayılı Kanun’un uygulanmasında memur sayılmakla birlikte bu tanımlananlar
dışındaki kurumlarda genel politika tespiti, araştırma, planlama, programlama,
yönetim ve denetim gibi işlerde görevli ve yetkili olanlar da memur sayılmaktadır.
6. 657 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (B) fıkrasında ise sözleşmeli
personel olarak istihdam edilecek kamu görevlilerinin kapsamı düzenlenmiştir.
Buna göre kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli
projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart
olan, zaruri ve istisnai hâllere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine
ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde, Cumhurbaşkanınca belirlenen esas
ve usuller çerçevesinde, ihdas edilen pozisyonlarda, mali yılla sınırlı olarak
sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti
görevlileri sözleşmeli personeli oluşturmaktadır.
7. 657 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (A) fıkrasında düzenlenen
memur statüsüne giriş usulü anılan Kanun’da ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu
düzenlemelerde devlet memurluğuna giriş için taşınması gereken şartlar ve
karşılanması gereken nitelikler bulunmaktadır.
8. 657 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (A) fıkrasında devlet
memurluğuna alınacaklar için aranacak genel şartlar, Türk vatandaşı
olmak; Kanun’un 40. maddesinde belirlenen yaş ve 41. maddesinde belirlenen
öğrenim şartlarını taşımak; kamu haklarından mahrum bulunmamak; 26/9/2004
tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinde belirtilen süreler
geçmiş olsa bile kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla
süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı
suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp,
rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli
iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan
malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak;
askerlik durumu itibarıyla askerlikle ilgisi bulunmamak ya da askerlik çağına
gelmemiş bulunmak ya da askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini
yapmış yahut ertelenmiş veya yedek sınıfa geçirilmiş olmak; 53. madde hükümleri
saklı kalmak kaydı ile görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl
hastalığı bulunmamak olarak düzenlenmiştir.
9. 48. maddenin (B) bendinde hizmet göreceği sınıf için 36. ve 41.
maddelerde belirtilen öğretim ve eğitim kurumlarının birinden diploma almış
olmak ile kurumların özel kanun veya diğer mevzuatında aranan şartları taşımak
devlet memurluğuna alımda özel şartlar olarak düzenlenmiştir.
10. 657 sayılı Kanun’un 50. maddesi uyarınca devlet memuru olarak
atanacakların açılacak devlet memurluğu sınavlarına girme ve kazanma
zorunluluğu vardır. Nitekim 52. maddede düzenlenen usule göre kurumların memur
ihtiyaçları sınav sonuçlarında belirlenen başarı sırasına göre ilgili
kurumlarca atama yapılmak suretiyle karşılanmaktadır. Öyle ki maddenin ikinci
fıkrasında müteakip sınav dönemine kadar kurumların acil ihtiyaçlarının
sınavlara girip kazanmış ancak yeterli kadro olmaması nedeni ile ataması
yapılamayanlardan yayımlanan başarı sırasına göre karşılanabileceği hüküm
altına alınmıştır.
11. 657 sayılı Kanun’un 50. maddesinde öngörülen devlet memurluğu
sınavında başarılı olanların devlet memuru olabilmesi için öncelikle 54.
maddede öngörülen usule göre devlet memurluğu adaylığına kabul edilmesi
gerekmektedir. Maddenin birinci fıkrasında sınavlarda başarılı olanlardan devlet
memurluğuna girmek isteyenlerin başarı listesindeki sıraya ve 47. maddeye göre
ilan edilen kadro sayısı kadar, kurumlarınca memur adayı olarak atanacakları
hüküm altına alınmıştır. Bu çerçevede memur adayı olarak atananların adaylık
süresi bir yıldan ve az iki yıldan çok olmamak kaydıyla denilmek suretiyle 54.
maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir ve fıkra uyarınca bu süre içinde aday
memurun başka kurumlara naklinin yapılması mümkün değildir.
12. 657 sayılı Kanun’un 56. maddesinde adaylık süresi içinde temel
ve hazırlayıcı eğitim ve staj devrelerinin her birinde başarısız olanların,
adaylık süresi içinde hâl ve hareketlerinde memuriyetle bağdaşmayacak
durumları, göreve devamsızlıkları tespit edilenlerin disiplin amirlerinin
teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile ilişkileri kesilmesi öngörülmüştür.
Yine 57. maddede adaylık süresi içinde aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin
durdurulması cezası almış olanların disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya
yetkili amirin onayı ile ilişiklerinin kesileceği hüküm altına alınmıştır.
13. 657 sayılı Kanun’un 58. maddesinde ise adaylık devresi içinde
eğitimde başarılı olan adayların disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya
yetkili amirin onayı ile onay tarihinden geçerli olmak üzere asli memurluğa
atanacakları belirtilmiştir.
B. Anlam ve Kapsam
14. 657 sayılı Kanun’a 7433 sayılı Kanun’la eklenen geçici 48. madde
ile kamu kurum ve kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatı ile bunlara bağlı
döner sermayeli kuruluşlarda 657 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (B) fıkrası ve
maddede sayılan diğer mevzuat uyarınca sözleşmeli personel pozisyonunda
çalışmakta olanlardan bir defaya mahsus olmak üzere memur kadrolarına atama
yapılabilmesini sağlayacak düzenlemeler ihdas edilmiştir. Maddede bu yönde
yapılacak atamanın kapsamı, şartları ve usulü gösterilmiştir.
15. Geçici 48. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinde kamu
kurum ve kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatı ile bunlara bağlı döner
sermayeli kuruluşlarda bir yıldan az süreli, ayın veya haftanın bazı günleri ya
da günün belirli saatleri gibi kısmi zamanlı çalışanlar ile yükseköğretim
kurumlarının araştırma geliştirme projelerinde proje süreleriyle sınırlı olarak
çalışanların bu atama kapsamında olmadığı belirtilmiştir.
16. İtiraz konusu ibarenin yer aldığı geçici 48. maddenin birinci
fıkrasının (b) bendi il özel idaresi, belediye ve bağlı kuruluşları ile mahallî
idare birliklerinde 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 49.
maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde çalışmakta olanların sözleşmeli personel
olarak çalıştırılmalarına esas alınan memur kadrolarına atanabilmelerine
ilişkindir.
17. Düzenlemeye göre bu atamanın yapılabilmesi için kişinin 657
sayılı Kanun’un 48. maddesinde gösterilen devlet memurluğuna alınmada aranan
genel şartları taşımasının yanı sıra 28/11/2022 tarihi itibarıyla sözleşmeli
personel olarak işe başlamış ve geçici 48. maddenin yürürlüğe girdiği tarih
olan 26/1/2023 tarihi itibarıyla da sözleşmesinin devam ediyor olması gereklidir.
Düzenleme bu koşulları sağlayan kişilerin geçici 48. madde yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren otuz gün içinde kurumlarına yazılı olarak başvuruda
bulunmaları hâlinde başkaca bir şart aranmaksızın kurumlarınca memur
kadrolarına atamalarının doğrudan yapılmasını öngörmüştür.
18. Geçici 48. maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin atıf yaptığı
5393 sayılı Kanun’un 49. maddesinin üçüncü fıkrasında, belediye ve bağlı
kuruluşlarında, norm kadroya uygun olarak çevre, sağlık, veterinerlik, teknik,
hukuk, ekonomi, bilişim ve iletişim, planlama, araştırma ve geliştirme, eğitim
ve danışmanlık alanlarında avukat, mimar, mühendis gibi pozisyonlarda
sözleşmeli personel çalıştırılması öngörülmektedir. Fıkrada bu biçimde
gerçekleştirilecek sözleşmeli personel istihdamının şartları ve usulü de
düzenlenmiştir.
19. 5393 sayılı Kanun’un 49. maddesinin üçüncü fıkrasına 7433 sayılı
Kanun’un 6. maddesiyle yedinci ve devam eden cümleler eklenmiştir. Fıkraya
eklenen yedinci cümlede sözleşmeli personelin işe alınmasının memur kadrolarına
ilk defa alınma usulüne tabi olduğu; sekizinci cümlede üç yıllık çalışma
süresini tamamlayan sözleşmeli personelin talepleri hâlinde sözleşmeli personel
olarak çalıştırılmalarına esas alınan memur kadrolarına atanacakları hüküm
altına alınmıştır. Böylece 5393 sayılı Kanun’un 49. maddesinin üçüncü fıkrası
uyarınca çalıştırılacak personelin işe alınmasında memur kadrolarına atanma
usulünün uygulanacağı ve bu personelin üç yıllık çalışma süresini
tamamladığında talepleri üzerine memur kadrolarına atanacağı yönünde değişiklik
yapılmıştır.
C. İptal Talebinin Gerekçesi
20. İtiraz başvurusunda özetle; kamu personelinin işe alımında ve
işe devamında liyakat, kariyer ve eşitlik ilkelerinin tarafsız ve rasyonel
ölçütler dâhilinde uygulanması gerektiği, bu çerçevede uygulanmakta olan kamu
personel sisteminde memuriyete atanma için yapılacak olan seçme sınavında
başarılı olma şartı getirildiği, dava konusu kuralda ise hâlihazırda görev
yapmakta olan sözleşmeli personele sınav şartı aranmaksızın memur kadrosuna
geçme imkânı tanındığı, bu durumun kamu hizmetine girme hakkı bakımından
sözleşmeli olarak görev yapan personelle ilk defa kamu görevine atanacak
personel arasında eşitsizliğe sebebiyet verdiği belirtilerek kuralın
Anayasa’nın 10. ve 70. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Ç. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi
nedeniyle Anayasa’nın 127. maddesi yönünden de incelenmiştir.
22. Anayasa’nın 10. maddesinde “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet,
siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir./ Kadınlar ve erkekler eşit haklara
sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu
maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz./
Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile
malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz./
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz./ Devlet organları
ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun
olarak hareket etmek zorundadırlar.” denilmek suretiyle kanun önünde
eşitlik ilkesine yer verilmiştir.
23. Anayasa’nın anılan maddesinde belirtilen kanun önünde eşitlik
ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile
eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı aynı
durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını
sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle,
aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun
karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her
yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki
özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve
uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal
durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi
zedelenmez (AYM, E.2020/95, K.2022/3, 26/1/2022, § 25; E.2022/65, K.2022/102,
8/9/2022, § 11).
24. Eşitlik ilkesi yönünden yapılacak anayasallık denetiminde
öncelikle Anayasa’nın 10. maddesi çerçevesinde aynı ya da benzer durumda
bulunan kişilere farklı muamele yapılıp yapılmadığı tespit edilmeli, bu
bağlamda aynı ya da benzer durumdaki kişiler arasında farklılık gözetilip
gözetilmediği belirlenmelidir. Yapılacak bu belirlemenin ardından ise farklı
muamelenin nesnel ve makul bir temele dayanıp dayanmadığı ve ölçülü olup
olmadığı hususları irdelenmelidir. Ölçülülük ilkesi, amaç ve araç arasında
hakkaniyete uygun bir dengenin bulunması gereğini ifade eder. Diğer bir
ifadeyle bu ilke, farklı muamelenin öngörülen objektif amaç ile orantılı
olmasını gerektirmektedir (AYM, E.2021/1, K.2021/32, 29/4/2021, § 32;
E.2022/65, K.2022/102, 8/9/2022, § 12).
25. İtiraz konusu kural ile 5393 sayılı Kanun’un 49. maddesi
kapsamında belediyelerde yıllık olarak yapılmış sözleşme karşılığında görev
yürütmekte olan sözleşmeli personelin sözleşmeli olarak görev yapmakta
oldukları kadronun memur statüsündeki karşılığına atanması düzenlenmiştir. Bu
çerçevede kuralla devlet memurluğuna alınmada 657 sayılı Kanun ile öngörülmüş
usulden farklı bir usul düzenlenmiştir. Nitekim dava konusu kuralın söz konusu
olmadığı bir durumda devlet memuru olarak kamu görevinde istihdam edilmek
isteyen bir kişinin kamu görevlilerinin hizmet şartları, nitelikleri, atanma ve
yetiştirilmeleri, ödev, hak, yükümlülükleri bakımından genel hüküm
niteliğindeki kuralları içeren 657 sayılı Kanun’da öngörülmüş olan şartları
taşıması ve yükümlülükleri yerine getirmesi gerekmektedir (bkz. §§ 7-13).
26. Bu gereklilik devlet memuru olarak kamu hizmetine girmek isteyen
tüm kişiler için olduğu kadar itiraz konusu kural ile düzenleme yapılan 5393
sayılı Kanun’un 49. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında yıllık bir sözleşme
karşılığında kamu hizmeti görmekte olan kişiler için de geçerlidir. Başka bir
deyişle devlet memuru olarak atanma bakımından 5393 sayılı Kanun’un 49.
maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında sözleşmeli olarak çalışmakta olan kişiler
ile ilk defa memurluğa atanacak kişiler arasında bir farklılık bulunmamaktadır.
Dolayısıyla bu kişilerin ilk defa devlet memuru olarak atanabilmek bakımından aynı
hukuki konumda oldukları açıktır.
27. İtiraz konusu kuralla 5393 sayılı Kanun’un 49. maddesinin üçüncü
fıkrası kapsamında 28/11/2022 tarihi itibarıyla sözleşmeli personel statüsünde
çalışmaya devam edenlerin 657 sayılı Kanun’da devlet memurluğuna atanmak için
öngörülen koşulların tamamını karşılamadan ve öngörülen süreçleri tamamlamadan
doğrudan devlet memuru olarak atanmalarına imkân sağlanmaktadır. Kurala göre bu
şekilde devlet memurluğuna atanabilmek için hâlihazırda 5393 sayılı Kanun’un
49. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca 28/11/2022 tarihinden itibaren çalışıyor
olmak ve 657 sayılı Kanun’un 48. maddesinde devlet memuru olarak atanabilmek
için öngörülen genel şartları taşımak yeterlidir. Böylece adı geçen kişiler
için devlet memurluğuna alınma ve devlet memuru olarak atanma şartlarının (bkz.
§§ 7-13) hafifletildiği anlaşılmaktadır. Bu yönüyle kuralla daha önce
sözleşmeli personel olarak çalışmakta olanlar ile ilk defa kamu görevine
girecekler arasında devlet memuru olarak atanma koşullarından kaynaklanan
hak ve yükümlülüklerde farklılık meydana getirildiği açıktır.
28. Eşitlik ilkesi gereği olarak karşılaştırma yapılmaya müsait
olacak şekilde benzer durumda olanlar arasından bir kısmı lehine getirilen
farklı düzenlemenin bir ayrıcalık tanınması niteliğinde olmaması için nesnel ve
makul bir temele dayanması gerekir.
29. İtiraz konusu kurala ilişkin yasama belgeleri incelendiğinde
sözleşmeli personel istihdamına ilişkin hizmet alanlarının zaman içinde
genişlemesine bağlı olarak aynı kamu idaresinde, aynı birimde, aynı veya benzer
ünvanlarla görev yapan personelden birinin memur diğerinin sözleşmeli statüde
istihdam edilmesiyle memur ve sözleşmeli
personelin statülerinden kaynaklanan farklılıkların memur kadrosuna geçme
yönünde sürekli bir talep meydana getirdiği nitekim daha önce de sözleşmeli
personelin memur statüsüne geçirilmesi amacıyla 2011 ve 2013 yıllarında
düzenleme yapılmış olduğu bu çerçevede aynı gereksinimlerin giderilmesine
yönelik olarak mevcut sözleşmeli personelin memur kadrolarına geçirilerek 6.
Dönem Toplu Sözleşme’de yer verilen hükmün gereklerinin ve kapsamdaki
personelin beklentilerinin karşılanmasının, kamu kurumlarında çalışma barışının
korunmasının ve kurumsal hizmet kalitesinin arttırılmasının, ünvan değişikliği
ve görevde yükselmenin önündeki engellerin kaldırılmasının, tayin sorunlarının
giderilerek aile bütünlüğünün sağlanmasına dönük mağduriyetlerin giderilmesinin
amaçlandığı açıklanmıştır.
30. Kuralın ihdas edilmesinde gözetildiği anlaşılan bu amaçlar
dikkate alındığında kanun koyucunun devlet memuriyetine girilmesinde 5393
sayılı Kanun’un 49. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında görev ifa etmekte
olanlar bakımından farklılık yaratan düzenleme getirmesinin nesnel ve makul bir
nedene dayanmadığı söylenemez.
31. Kural, yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 5393 sayılı Kanun
kapsamında belediyeler geçici nitelikte olmayan işlerde istihdam edilen
sözleşmeli personel ile sınırlı tek seferlik bir düzenleme niteliğindedir.
Nitekim anılan Kanun’un 49. maddesine kuralla aynı tarihte eklenen cümleler
dikkate alındığında kanun koyucunun bu tarihten itibaren 49. maddenin üçüncü
fıkrası kapsamındaki sözleşmeli personelin işe alınması usulünü memur
kadrolarına ilk defa alım yapılması usulüne tabi kıldığı ayrıca bunlardan üç
yıllık çalışma süresini tamamlayanların talepleri hâlinde sözleşmeli olarak
çalıştırılmalarına esas memur kadrolarına atanabilmelerini öngördüğü
görülmektedir (bkz. § 19).
32. Bu çerçevede kanun koyucu tarafından 5393 sayılı Kanun’un 49.
maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen istihdam usulünde ileriye dönük esaslı
bir değişikliğe gidilmesiyle birlikte itiraz konusu kuralın da sınırlı ve tek
seferlik bir düzenleme olarak bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihte
görev yapanların mağduriyet yaşamasını önlemeyi amaçladığı anlaşılmaktadır.
Kuralın belli bazı şartları taşıyan söz konusu değişiklik öncesinde göreve
girmiş ve görevinin sürdürmekte olan sözleşmeli personele birtakım kolaylıklar
sağlaması dışında benzer durumdakiler bakımından dezavantaj yaratan farklı bir
yönünün de bulunmadığı dikkate alındığında kuralın ortaya çıkardığı farklı
muamelenin orantısız sonuçlar ortaya çıkardığı söylenemez.
33. Anayasa’nın 127. maddesinin birinci fıkrasında mahallî
idarelerin il, belediye veya köy halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını
karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları kanunda
gösterilen seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileri
oldukları; ikinci fıkrasında mahallî idarelerin kuruluş ve görevleri ile
yetkilerinin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenleneceği
belirtilmiştir.
34. Anayasa’da merkezî yönetim yerel yönetim ayrımının yapılması,
yerel yönetimlerin karar organlarının seçimle göreve gelmesinin öngörülmesi,
seçimlerinin süreli olması, kararlarını kendi organları eliyle alması ve
uygulatması, kendilerine özgü bütçelerinin bulunması, görevleri ile orantılı
gelir kaynaklarının sağlanması gibi yetki ve ayrıcalıkların tanınmış olması
mahallî idarelerin özerkliklerinin göstergesidir (AYM, E.2019/112, K.2020/35,
25/6/2020, § 30).
35. Özerklik, kişi ve kuruluşların kanunla belirlenen sınırlar
içinde kalmak şartıyla kendi faaliyetlerine ilişkin kararları alma ve uygulama
konusunda gerekli yetkiyle donatılmış olması anlamına gelmektedir. Bu aynı
zamanda kurumların dış etkilere karşı korunmasını ifade eder. Kamu
kuruluşlarına özerklik tanınmasının nedeni faaliyetlerini hizmetin gereklerine
ve kamu yararına uygun bir şekilde sürdürmelerini güvence altına almaktır (AYM,
E.2019/112, K.2020/35, 25/6/2020, § 31).
36. İtiraz konusu kuralla belediyeler bünyesinde 5393 sayılı
Kanun’un 49. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında sözleşme ile çalıştırılmakta
olan personelin koşulların sağlanması hâlinde doğrudan memur kadrolarına
alınması düzenlenmiştir. Kural, kişilerin istihdam edilmekte oldukları
belediyelerin memur kadrolarına doğrudan atanmasını öngörmekte, bu konuda
belediyelere herhangi bir yetki tanımamaktadır. Ancak kuralın bu hâli ile 5393
sayılı Kanun’un 49. maddesinin üçüncü fıkrası ile düzenlenmiş bulunan istihdam
usulü kapsamında belediyelerin personel alımına ilişkin genel yetkisine
herhangi bir müdahalesi bulunmamaktadır.
37. Kuralla Anayasa’nın 127. maddesinde öngörülen kanunla düzenleme
yapılması ilkesiyle uyumlu biçimde kanun koyucu tarafından belirtilen ihtiyaçtan
kaynaklanan nedenlere bağlı olarak (bkz. § 23) ve
söz konusu istihdam sistemi için öngörülmüş olan usulde yapılan esaslı
değişiklikten kaynaklanabilecek mağduriyetlerin önlenmesine dönük tek seferlik
bir düzenleme yapılmıştır. Bu çerçevede kuralın Anayasa’nın 127. maddesinde
güvence altına alınan mahallî idarelerin özerkliği ilkesini ihlal eden bir yönü
bulunmamaktadır.
38. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 10. ve 127. maddelerine
aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ve Selahaddin
MENTEŞ bu görüşe katılmamışlardır.
Kuralın Anayasa’nın 70. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
19/1/2023 tarihli ve 7433 sayılı Devlet Memurları Kanunu
ve Bazı Kanunlar ile 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun’un 3. maddesiyle 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu’na eklenen geçici 48. maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde
yer alan “..., belediye...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına
ve itirazın REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ile Selahaddin
MENTEŞ’in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA 18/1/2024 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
Basri BAĞCI
|
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Kenan YAŞAR
|
|
|
|
|
|
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. 657 sayılı Kanun’a
eklenen geçici 48. maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “…belediye…”
ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına karar verilmiştir.
2. İtiraz konusu
ibarenin de içinde bulunduğu kural uyarınca il özel idaresi, belediye ve bağlı
kuruluşları ile mahalli idare birliklerinde 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 49.
maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde sözleşmeli çalışmakta olanların
sözleşmeli personel olarak çalıştırılmalarına esas alınan memur kadrolarına
atanmaları öngörülmektedir. Buna göre iptali istenen ibare, belediyelerde
sözleşmeli olarak çalışmakta olan personelin sadece genel şartları sağlamak
kaydıyla memur kadrolarına atanmalarına imkân tanımaktadır.
3. Anayasa’nın 10.
maddesinde güvence altına alınan eşitlik ilkesinin amacı; aynı durumda bulunan kişilerin
kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, kişilere ayrım
yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda
bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında
eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Eşitlik ilkesine uygunluk denetiminde öncelikle karşılaştırmaya müsait şekilde aynı veya benzer
hukuki konumda kişilerin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
Karşılaştırmaya müsait kişilere yönelik farklı muamele nesnel ve haklı bir
sebebe dayanmıyorsa veya ölçüsüz ise Anayasa’nın 10. maddesinde korunan eşitlik
ilkesini ihlal edecektir (AYM,
E.2018/8, K.2018/85, 11/07/2018, § 41; E.2021/129, K.2022/33, 24/03/2022, §§
23, 26).
4. Çoğunluk kararında
da belirtildiği üzere, devlet memuru olarak atanma bakımından itiraz konusu
kural kapsamında olanlar ile diğer kişiler arasında bir farklılık bulunmamakta,
dolayısıyla bunlar aynı hukuki konumda bulunmaktadırlar (§ 25). Kuralla aynı
hukuki konumda bulunan kişilerden bir kısmına diğerlerinden farklı muamele
yapıldığı, diğerleri için öngörülen KPSS sınavına girme ve belli bir puan alma
gibi şartlardan muaf tutuldukları görülmektedir.
5. Bu farklı
muamelenin öncelikle nesnel ve haklı sebebinin bulunup bulunmadığına
bakılmalıdır. Çoğunluk kararında ifade edildiği üzere, kurala ilişkin yasama
belgelerinde memur ve sözleşmeli personelin statülerinden kaynaklanan
farklılıkların memur kadrosuna geçme konusunda sürekli bir talep meydana
getirdiği, daha önce de benzerleri çıkarılan düzenlemeyle personelin
beklentilerinin karşılanmasının, kamu kurumlarında çalışma barışının
korunmasının ve kurumsal hizmet kalitesinin arttırılmasının amaçlandığı
belirtilmiştir (§ 29).
6. Bu gerekçelerle
yapılan farklı muamelenin “nesnel ve makul bir nedene dayandığı”
yönündeki çoğunluk görüşüne katılmak mümkün olmamıştır. Evvela, sözleşmeli
olarak göreve başlayan personelin kadroya atanma beklentisinin ve bu yönde
oluşturdukları talebin haklı veya makul olduğu söylenemez. Bu beklenti ve
talebin haklı olduğunun kabulü sözleşmeli/kadrolu ayrımını anlamsız hâle
getirebileceği gibi, sınav şartı gibi birtakım özel yükümlülüklere katlanarak
kadrolu olarak başlayan personelin aleyhine bir durumun ortaya çıkmasına neden
olacaktır.
7. İkincisi, “kamu
kurumlarında çalışma barışının korunması ve hizmet kalitesinin arttırılması”
şeklindeki gerekçeler de nesnel ve makul nedenler olarak kabul edilemez. Kural
tam tersine kamu kurumlarında çalışma barışının bozulmasına ve hizmet
kalitesinin düşmesine neden olabilecek mahiyettedir. Bir kamu kurumunun
kadrolarına atanmak için yapılan sınavda başarılı olanlarla aynı sınavda
başarısız olanların aynı statüde istihdam edilmelerinin çalışma barışını
bozacağı her türlü izahtan varestedir. Aynı şekilde yapılacak sınavla daha
nitelikli personelin atandığı ve ihtiyaç halinde atanabileceği bir kadroya
hiçbir özel şart aranmaksızın kişilerin atanması durumunda hizmet kalitesinin
nasıl artacağı da anlaşılamamıştır.
8. Üçüncüsü, benzer
düzenlemelerin 2011 ve 2013 yıllarında da yapılmış olması yapılan farklı
muamelenin nesnel ve makul bir nedene dayandığını göstermemektedir. Anayasa’ya
aykırı haksız bir düzenlemenin daha önce de yapılmış olması ve muhtemelen
bundan sonra da yapılacak olması onu haklı kılmaz. Olsa olsa bu durum
çoğunluğun iddia ettiğinin aksine, kuralın “tek seferlik bir düzenleme”
(§ 37) mahiyetinde olmadığını, belli aralıklarla tekrarlanan
bir uygulama olduğunu gösterir. Dolayısıyla kuralla öngörülen farklı muamele
nesnel ve makul bir nedene dayanmadığı gibi ölçülü de değildir.
9. Öte yandan,
Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti ilkesi yapılan kanuni
düzenlemelerin adalet ve hakkaniyet ölçülerine uygun olmasını gerektirmektedir
(AYM, E.2003/31, K.2003/87, 08/10/2003; E.2019/32, K.2021/54, 14/07/2021, §
150; E.2020/79, K.2023/113, 22/06/2023, § 188). Kural aynı hukuki konumda
bulunan kişilerden bir kısmının diğerlerinin aleyhine olacak şekilde farklı
kurallara tâbi tutulması sonucunu doğurmaktadır. Adalet ve hakkaniyet
ölçülerini zedeleyen kuralın hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşmadığı açıktır.
10. Açıklanan gerekçelerle
kuralın Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğunu düşündüğümden
çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. İtiraz konusu kuralla, sözleşmeli personelin ilgili mevzuatta
aranan özel şartlardan muaf tutularak kadroya geçirilmesinin önü açılmaktadır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre kamu hizmetine girmek liyakat
temelli olmalıdır. Memur statüsünde işe alınmak ve çalışmak kural olarak bir
seçme sınavında belli bir puanı alma ve bazı özel şartlara bağlıdır. Buna
karşılık 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 49. maddesinin üçüncü fıkrası
gereğince sözleşmeli personel statüsünde çalışanlara seçme sınavına girmeden
memur kadrosuna atanma imkânı tanınmaktadır.
2. Belediyelerde herhangi bir sınav ve ölçüte dayanmadan geniş bir
takdir yetkisi kapsamında sözleşmeli personel olarak işe girdikten sonra,
itiraz konusu kural sayesinde söz konusu kişiler seçme sınavı ve diğer özel
şartlardan muaf tutularak doğrudan memur statüsüne geçebilmektedir. Anılan
muafiyet bu kişilere bir ayrıcalık sunmaktadır. Bu durum sınav ve özel şartlara
tabi tutularak açıktan memur kadrosuna atanacaklar aleyhine farklı bir
muameleye yol açmaktadır. Farklı muamelenin gerekçesi olarak aynı işi yapanlar
arasında statü farklılıklarının giderilmesi gösterilmektedir.
3. Aynı kurumda aynı işi yapan kişiler arasındaki statü
farklılıklarının kaldırılması açıktan memuriyete girecekler için zorunlu olan
özel şartların aranmamasının haklı, nesnel ve meşru bir gerekçesi olamaz.
Sözleşmeli statüde çalışanlar bu statünün sonuçlarını bilerek bu durumu
kabullenmişlerdir.
4. Sözleşmeli statüde bulunanların seçme sınavı ve bazı özel
şartlardan muaf tutularak doğrudan kadroya alınması açıktan kadroya atanmak
için seçme sınavına giren, özel şartları sağlayan kişiler aleyhine ayrımcılık
ve haksızlığa neden olmaktadır. Bu itibarla dava konusu kuralın haklı, nesnel
ve meşru bir dayanağı bulunmamaktadır.
5. Açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’nın 10. ve 70.
maddelerine aykırı olduğu düşüncesiyle çoğunluk kararına katılmıyorum.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Mahkememiz çoğunluğunun 19/1/2023 tarihli ve 7433
sayılı Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar İle 663 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 3. maddesiyle 14/7/1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na eklenen geçici 48. maddenin
birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “…belediye…” ibaresinin
Anayasa’nın 10. ve 127. maddelerine aykırı olmadığı şeklindeki kararına katılmamaktayız.
2. Kanun’un iptali
talep edilen ibarenin yer aldığı geçici 48. maddenin birinci fıkrasının (b)
bendiyle il özel idaresi, belediye ve bağlı kuruluşları ile mahalli idare
birliklerinde 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 49.
maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde çalışmakta olanların sözleşmeli personel
olarak çalıştırılmalarına esas alınan memur kadrolarına bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde kurumlarına yazılı olarak başvuruda
bulunmaları halinde atanabilmeleri imkânı verilmiştir.
3. Görüldüğü üzere kuralla Kanun’da zikredilen kurumlarda
devlet memurluğuna alınma konusunda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda
öngörülen usulden farklı bir usul öngörülmektedir. Böylece dava konusu ibarenin
içinde yer aldığı kural 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 49. maddesinin üçüncü
fıkrası çerçevesinde çalışmakta olanların Devlet Memurları Kanunu’nda öngörülen
Kamu Personeli Seçme Sınavında öngörülen puanı almak ve benzeri bazı şartları
karşılamadan devlet memuru olarak atanabilmelerine imkan vermektedir. Kural bu
yönü ile 5393 sayılı Kanun kapsamında
belediyeler geçici nitelikte olmayan işlerde istihdam edilen sözleşmeli
personelle sınırlı biçimde tek seferlik bir düzenleme niteliğine sahiptir.
4. İdarede sözleşmeli personel olarak çalışanlar ile
memur olarak çalışanlar arasında statü farkı çok açık biçimde kendisini
göstermektedir. Bu bağlamda memurların ayrı hukuki statüde istihdam edilen bir
çalışanlar kesimi olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndan kaynaklanan
farklı hukuksal güvenceleri, görev, yetki ve sorumlulukları bulunmaktadır.
Bunun yanında memur olarak istihdamda liyakati esas alan bir sınav koşulu da
aranmaktadır. Bundan dolayıdır ki memurlar kamudaki diğer çalışanlardan daha
farklı bir statüye sahiptirler.
5. Dava konusu ibarenin içinde yer aldığı kuralla
belediyede sözleşmeli personel olarak çalışanların memur statüsüne geçirilmesi
öngörülmekte olup bu süreçte sınav koşulu da devre dışı bırakılmaktadır.
6. Düzenlenen konunun kişilerin kamu hizmetine girmesi
ile doğrudan ilgili olduğu açık olduğuna göre kuralın Anayasa’nın 70.
maddesinde düzenlenen kamu hizmetine girme hakkı kapsamında görülmesi gerekir.
Anayasa’nın 70. maddesinde Her Türkün kamu hizmetlerine girme hakkına sahip
olduğu belirtildikten sonra hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden
başka hiçbir ayırım gözetilemeyeceği belirtilmektedir.
7. Gerçekleştirilen Anayasa’ya uygunluk denetiminde
kuralla sağlanmaya çalışılan sözleşmeli personel statüsünde belediyede
çalışanların sınav şartı aranmaksızın başvurmaları halinde memur kadrosuna
geçirilmeleri bu yönü ile Anayasa’nın 70. maddesinin ikinci fıkrasındaki
hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerin devre dışı bırakılması
anlamına gelmektedir. Bu yönü ile kural Anayasa’nın 70. maddesine aykırı bir
düzenleme getirmektedir.
8. Öte yandan kuralın Anayasa’nın 10. maddesindeki
eşitlik ilkesine de aykırı olduğu belirtilmelidir. Belediyede sözleşmeli
personel statüsünde çalışmakta olanların öngörülen bazı şartları taşımaları
halinde ve sınav gibi bazı şartlardan muaf tutularak kuralla memur kadrosuna
atanmaları sağlanmaktadır. Bunun yanında temel uygulama olarak 657 sayılı
Devlet Memuru Kanunu uyarınca kişilerin açıktan memur olarak atanabilmeleri
için sınav koşulunu sağlamaları hükmü yürürlüğünü sürdürmektedir.
9. Eşitlik ilkesi bağlamında burada yapılacak incelemede
karşılaştırma yapılmaya müsait olacak biçimde benzer durumda olan ve dava
konusu ibarenin içinde yer aldığı kuralla belediyedeki sözleşmeli personel
kadrosundan memur kadrosuna geçenler ile açıktan memur kadrosuna atanmaya
çalışanlar arasındaki muameleye bakmak gerekir.
10. Sözleşmeli personel statüsünde bulunanlara belediyede
sınavsız biçimde memurluğa geçme imkanını sağlayan kural bu kişiler açısından
açıktan memur olarak girmek isteyenlere göre farklı bir muamele olarak kabul
edilmelidir. Bununla birlikte Kanun’la öngörülen bu farklı muamelenin makul ve
nesnel bir nedene dayandığını söyleyebilmek mümkün değildir.
11. Nitekim bu kuralın ihdasından sonraki süreçte de
sözleşmeli personel şeklindeki istihdama belediye teşkilatı içerisinde son
verilmediği dikkate alındığında kuralın eşitlik ilkesine aykırılığı daha bariz
biçimde kendisini göstermektedir.
12. Yukarıda sıralanan gerekçelerle dava konusu ibarenin
Anayasa’nın 10. ve 70. maddelerine aykırılık gerekçesiyle iptali gerektiği
kanaatinde olduğumuz için çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmamaktayız.
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|