ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2023/167
Karar Sayısı : 2024/115
Karar Tarihi : 30/5/2024
R.G. Tarih – Sayı : 2/8/2024
- 32620
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR:
1. Ankara Batı 7. Aile Mahkemesi (E.2023/167)
2. Konya 7. Aile Mahkemesi (E.2024/69)
İTİRAZLARIN KONUSU:
22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk
Medeni Kanunu’nun 289. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının Anayasa’nın
2., 5., 10., 13., 17., 35., 36., 40. ve 41. maddelerine aykırılığı ileri
sürülerek iptallerine karar verilmesi talepleridir.
OLAY: Koca tarafından
soybağının reddi talebiyle açılan davalarda itiraz konusu kuralların Anayasa’ya
aykırı olduğu kanısına varan Mahkemeler, iptalleri için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ
Kanun’un itiraz konusu
kuralların da yer aldığı 289. maddesi şöyledir:
“III. Hak düşürücü süreler
Madde 289- Koca, davayı, doğumu ve
baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel
ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl, (…) içinde açmak
zorundadır.
Çocuk, ergin olduğu tarihten başlayarak
en geç bir yıl içinde dava açmak zorundadır.
Gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa,
bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar.”
II. İLK İNCELEME
A. E.2023/167 Sayılı Başvuru Yönünden
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü
ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, M.
Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin
MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR ve Muhterem İNCE’nin
katılımlarıyla 8/11/2023 tarihinde yapılan ilk
inceleme toplantısında öncelikle sınırlama sorunu görüşülmüştür.
2. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava
sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin
hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri
sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu
hükümlerin iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak
anılan maddeler uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için
elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görev kapsamına giren bir davanın
bulunması, iptali talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir.
Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan
sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde
etki yapacak nitelikteki kurallardır.
3. 4721 sayılı Kanun’un 289. maddesinin itiraz konusu
birinci fıkrasında kocanın soybağının reddi davasını, doğumu ve baba olmadığını
veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkekle cinsel ilişkide bulunduğunu
öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl içinde açmak zorunda olduğu hükme
bağlanmıştır. Anılan maddenin ikinci fıkrasında ise çocuğun söz konusu davayı
ergin olduğu tarihten başlayarak en geç bir yıl içinde açması gerektiği
öngörülmüştür.
4. Maddenin itiraz konusu diğer kuralı oluşturan üçüncü
fıkrasında da gecikmenin haklı bir sebebe dayanması hâlinde bir yıllık sürenin
bu sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlayacağı belirtilmiştir.
5. Bakılmakta olan soybağının reddi davası koca
tarafından açılmıştır. Maddenin üçüncü
fıkrası kocanın soybağının reddi davasını açabileceği süreyi düzenleyen birinci
fıkranın yanı sıra çocuğun anılan davayı açma süresine ilişkin ikinci fıkra
yönünden de geçerli, ortak kural niteliğindedir.
6. Bu itibarla bakılmakta olan davanın koca tarafından
açıldığı gözetildiğinde üçüncü fıkranın esasına ilişkin incelemenin birinci
fıkra yönünden yapılması gerekir.
7. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni
Kanunu’nun 289. maddesinin;
A. Birinci ve
üçüncü fıkralarının esasının incelenmesine,
B. Üçüncü
fıkrasının esasına ilişkin incelemenin “anılan maddenin birinci fıkrası”
yönünden yapılmasına,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
B. E.2024/69 Sayılı Başvuru Yönünden
8. Anılan İçtüzük hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan
Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ,
Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE ve
Yılmaz AKÇİL’in katılımlarıyla 4/4/2024 tarihinde yapılan
ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. BİRLEŞTİRME KARARI
9. 22/11/2001 tarihli
ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 289. maddesinin birinci fıkrasında yer
alan “…başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten
başlayarak…” ibaresinin iptaline karar
verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2024/69 sayılı
davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2023/167 sayılı dava ile
BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2023/167 sayılı
dosya üzerinden yürütülmesine 4/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
IV. ESASIN İNCELENMESİ
10. Başvuru
kararları ve ekleri, Raportör Onur MERCAN tarafından hazırlanan işin esasına
ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükümleri, dayanılan ve ilgili görülen
Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup
incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Anlam ve Kapsam
11. 4721 sayılı
Kanun’un 282. maddesinde çocuk ile ana arasında soybağının doğumla, çocuk ve
baba arasında soybağının ise ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle
kurulacağı, ayrıca soybağının evlat edinme yoluyla da kurulabileceği
öngörülmüştür.
12. Anılan Kanun’un
285. maddesinde evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak
üç yüz gün içinde doğan çocuğun babasının koca olduğu, bu süre geçtikten sonra
doğan çocuğun kocaya bağlanmasının ananın evlilik sırasında gebe kaldığının
ispatıyla mümkün olacağı hükme bağlanmıştır.
13. Kanun’un 290.
maddesinin birinci fıkrasında çocuğun evliliğin sona ermesinden başlayarak üç
yüz gün içinde doğması ve ananın da bu arada yeniden evlenmiş olması durumunda
ikinci evlilikteki kocanın baba sayılacağı, ikinci fıkrasında ise birinci
fıkrada öngörülen karinenin çürütülmesi hâlinde ilk evlilikteki kocanın baba
sayılacağı belirtilmiştir.
14. 286. maddenin birinci fıkrasında soybağının reddi
davasını açarak babalık karinesini çürütme imkânı kocaya tanınmıştır. 289.
maddenin itiraz konusu birinci fıkrasında ise kocanın anılan davayı, doğumu ve
baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkekle cinsel
ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl içinde açmak zorunda
olduğu öngörülmüştür.
15. Söz konusu maddenin itiraz konusu diğer kuralı
oluşturan üçüncü fıkrasında da gecikmenin haklı bir sebebe dayanması durumunda
bir yıllık sürenin bu sebebin ortadan kalktığı tarihten itibaren işlemeye
başlayacağı hükme bağlanmıştır. Üçüncü fıkranın esasına ilişkin inceleme
maddenin birinci fıkrası yönünden yapılmıştır.
16. Bu itibarla kurallar uyarınca kocanın, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada
başka bir erkekle cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği, gecikmenin haklı bir
sebebe dayanması durumunda ise bu sebebin ortadan kalktığı tarihten başlayarak
bir yıl içinde soybağının reddi davasını açmaması hâlinde babalık karinesinin
çürütülmesi için yargı mercilerine başvurabilmesi mümkün değildir.
B. İtirazların
Gerekçeleri
17. Başvuru
kararlarında özetle; boşanma davalarının sonunda çocuğun velayetinin genel
itibarıyla anaya verildiği, çocuğun biyolojik babasının koca olmadığını bilen
ana tarafından çocuğa velayeten yıllar sonra dahi soybağının reddi davası
açılabilmesine karşın itiraz konusu kurallarda koca tarafından anılan davanın
açılabilmesi için bir yıllık sürenin öngörüldüğü, bu durumun eşitlik ilkesiyle
bağdaşmadığı, kocanın baba olmadığını öğrenmesinden sonra hukuksal yolları
araştırıp dava açabilmesi için kurallarla öngörülen bir yıllık sürenin
hakkaniyete uygun olmadığı ve hukuk devleti ilkesinin yanı sıra devletin temel
amaç ve görevleriyle de çeliştiği, ayrıca kurallar uyarınca kocanın soybağının
reddi davasını doğumu ve eşinin gebe kaldığı sırada başka bir erkekle cinsel
ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde açabileceği
öngörülmek suretiyle dava açma süresinin kocanın çocuğun biyolojik babası olup
olmadığına ilişkin net bir bilgiye sahip olmadan da başlatıldığı, bu durumun
ise kocanın temel hak ile özgürlüklerini hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak şekilde sınırladığı, soybağının reddi davasının açılması için
herhangi bir sürenin öngörülmemesinin çocuğu sürekli dava tehdidi altında
bırakacağı, bununla birlikte kurallarda öngörülen bir yıllık sürenin hak arama
özgürlüğüne ölçüsüz bir sınırlama getirdiği, kurallarla kocaya baba olmadığını
öğrendiği tarihin, ayrıca bir yıllık süre içinde dava açmamış olmasının haklı
bir nedene dayandığının ortaya konulması yükümlülüğü getirilmesinin
mağduriyetlere neden olduğu, kuralların çocuğun biyolojik babasıyla soybağı
ilişkisi kurmasına engel teşkil ettiği ve miras hakkıyla bağdaşmadığı, soybağı
ilişkisinin kişilik haklarıyla doğrudan ilgili olması nedeniyle kurallarla
kişinin maddi ile manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının da ihlal
edildiği belirtilerek kuralların Anayasa’nın 2., 5., 10., 13., 17., 35., 36.,
40. ve 41. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık
Sorunu
18.
6216 sayılı Kanun’un 43.
maddesi uyarınca kurallar, ilgileri nedeniyle Anayasa’nın 20. maddesi yönünden
de incelenmiştir.
19.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk
devleti; eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve
özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, hukuki güvenliği sağlayan, Anayasa’ya aykırı durum ve
tutumlardan kaçınan, hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine
açık olan devlettir.
20. Hukuk devleti
ilkesi gereğince kanunların kamu yararı amacıyla yapılması gerekir. Anayasa
Mahkemesince kamu yararı konusunda yapılacak inceleme, kanunun kamu yararı
amacıyla yapılıp yapılmadığının araştırılmasıyla sınırlıdır. Anayasa’nın çeşitli
hükümlerinde yer alan kamu yararı kavramının Anayasa’da bir tanımı
yapılmamıştır. Ancak Anayasa Mahkemesinin kararlarında da belirtildiği gibi
kamu yararı; bireysel, özel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal
yarardır. Kamu yararı düşüncesi olmaksızın yalnız özel çıkarlar için veya
sadece belli kişilerin yararına kanun hükmü konulamaz. Böyle bir durumun açık
bir biçimde ve kesin olarak saptanması hâlinde söz konusu kanun hükmü
Anayasa’nın 2. maddesine aykırı düşer. Açıklanan istisnai hâl dışında bir kanun
hükmünün gereksinimlere uygun olup olmadığı, hangi araç ve yöntemlerle kamu
yararının sağlanabileceği kanun koyucunun takdirinde olduğundan bu kapsamda
kamu yararı değerlendirmesi yapmak anayasa yargısıyla bağdaşmaz (AYM,
E.2020/53, K.2021/55, 14/7/2021, § 23).
21. Kurallarda kocanın
soybağının reddi davasını doğumu ve baba
olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkekle cinsel ilişkide
bulunduğunu öğrendiği, gecikmenin haklı bir sebebe dayanması durumunda ise söz
konusu sebebin ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl içinde açabileceği
hükme bağlanmıştır.
22. Babalık karinesinin
gerçek duruma uygun olmasında, başka bir ifadeyle hukuken çocuğun babası olarak
kabul edilen kocanın biyolojik açıdan da çocuğun babası olmasında yarar
bulunduğu söylenebilir. Bununla birlikte
koca ile çocuk arasında biyolojik duruma aykırı şekilde kurulan soybağı
ilişkisini ortadan kaldırmaya yönelik bir dava olan soybağının reddi davasının
aile ve toplum hayatı üzerinde önemli etkilere yol açacağı kuşkusuzdur (bu
yöndeki değerlendirmeler için bkz. AYM,
E.2008/30, K.2009/96, 25/6/2009).
23. Kocanın kurallarda öngörülen sürelerin geçmesinin
ardından soybağının reddi davasını açabilmesinin mümkün olmadığı açıktır.
Nitekim kuralların gerekçesinde de anılan sürelerin hak düşürücü nitelikte
olduğu ifade edilmiştir.
24. Buna göre
kurallarla koca tarafından açılacak soybağının reddi davasına ilişkin hak
düşürücü nitelikte süre öngörülmek suretiyle soybağı ilişkisinde istikrarın
sağlanması, ayrıca anılan ilişki bağlamında oluşabilecek belirsizlik nedeniyle
çocuğun zarar görmesinin engellenmesi hedeflenmiştir. Başka bir ifadeyle kanun
koyucu soybağı ilişkisinin sürekli dava tehdidi
altında kalmaması için koca tarafından soybağının reddi davasının açılmasına
ilişkin hak düşürücü süre öngörmüştür (benzer yöndeki değerlendirme için bkz.
AYM, E.2013/62, K.2013/115, 10/10/2013).
25. Bu itibarla soybağı
ilişkisinde istikrarın sağlanması ve çocuğun korunmasını hedefleyen kuralların
kamu yararı dışında bir amaca yönelik olduğu söylenemez.
26.
Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” başlıklı 20. maddesinin birinci
fıkrasında “Herkes, özel hayatına
ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve
aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”
denilmiştir.
27.
Danışma Meclisinin kabul ettiği metnin gerekçesinde özetle, anılan maddeyle kişinin özel hayatının korunmakta olduğu,
kişinin özel hayatının ferdî hayat ve bununla bir bütünü teşkil eden aile
hayatından oluştuğu, bu anlamda özel hayatın korunmasının her şeyden önce özel
hayatın gizliliğinin korunması, başkalarının gözleri önüne serilememesi
anlamına geldiği ayrıca resmî makamların özel hayata müdahale edememesinin,
başka bir ifadeyle kişinin ferdî ile aile hayatını kendi anladığı gibi
düzenleyip yaşayabilmesinin özel hayatın korunmasının diğer bir yönünü
oluşturduğu ve maddenin birinci fıkrasında bu hususun da hükme bağlandığı ifade
edilmiştir.
28. Anayasa
Mahkemesinin bireysel başvuru alanında verdiği kararlarda sıkça vurgulandığı
üzere özel hayat kavramı eksiksiz bir tanımı
bulunmayan geniş bir kavramdır. Bu kapsamda korunan hukuki değer esasen kişisel
bağımsızlıktır. Özel hayata saygı hakkının kapsamının belirlenmesinde bireyin
kişiliğini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi kavramı temel alınmaktadır.
Anılan hak; herkesin istenmeyen bütün müdahalelerden uzak, kendine özel bir
ortamda yaşama hakkına sahip olduğuna işaret etmekle birlikte kişiliğin
serbestçe geliştirilmesiyle uyumlu birçok hukuki menfaati de içermektedir (Serap
Tortuk, B. No: 2013/9660, 21/1/2015, §§ 31-36; Bülent Polat, B. No:
2013/7666,10/12/2015, §§ 61-63; Tevfik Türkmen [GK], B. No: 2013/9704,
3/3/2016, §§ 50-52; Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, §§
30-32).
29. Soybağının
reddi davası biyolojik duruma aykırı şekilde kurulan soybağı ilişkisinin
ortadan kaldırılmasını, başka bir ifadeyle babalık karinesinin çürütülmesini
sağlamaktadır. Biyolojik duruma aykırı şekilde kurulan soybağı ilişkisinin
ortadan kaldırılabilmesinin ilgililerin anılan ilişki bağlamında özel hayatı
ile aile hayatını dilediği gibi düzenleyip yaşayabilmesi bakımından taşıdığı
önem açıktır. Bu bağlamda söz konusu dava soybağı ilişkisinin taraflarının özel
hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkıyla doğrudan
ilgilidir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. AYM, E.2023/135, K.2024/18,
23/1/2024, § 26, 27).
30. Bu itibarla çocuk
ile arasında biyolojik duruma aykırı şekilde kurulmuş olan soybağı ilişkisinin
ortadan kaldırılmasında kocanın özel ve aile hayatına saygı gösterilmesini
isteme hakkı bakımından menfaatinin bulunduğu kuşkusuzdur.
31. Anayasa’nın 40.
maddesinin birinci fıkrasında “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri
ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının
sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.” denilmiştir. Anılan hükme göre
kişilerin yargı makamları ile idari makamlar önünde haklarını arayabilmelerine
kolaylık ve imkân sağlanması anayasal bir zorunluluktur. Bu zorunluluk, temel
hak ve özgürlüğü ihlal edilen ya da ihlal edildiğini iddia eden kişilerin
ilgili yargı veya idari merciler nezdinde şikâyetlerini dile getirmesi
hususunda devlete gerekli ve yeterli mekanizmaları oluşturarak uygun koşulları
sağlama yükümlülüğü getirmektedir (AYM, E.2019/102, K.2019/99, 25/12/2019, §
16).
32. Bu çerçevede
Anayasa’nın anılan maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı;
anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine
uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, etkili, ihlalin
gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya
elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânının
sağlanmasını teminat altına almaktadır (AYM, E.2019/102, K.2019/99, 25/12/2019,
§ 17).
33. Biyolojik babası
olmadığı çocuk ile arasında soybağı ilişkisi bulunmasının kocanın özel ve aile
hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkıyla doğrudan ilgisinin bulunduğu
gözetildiğinde koca tarafından babalık karinesinin çürütülmesi için
başvurulabilecek etkili ve erişilebilir bir yolun öngörülmesi etkili
başvuru hakkının gereğidir.
34. Soybağının reddi
davasının sonunda çocuk ile koca arasındaki soybağı ilişkisinin ortadan
kaldırılmasının, başka bir deyişle babalık karinesinin çürütülmesinin mümkün
olduğu dikkate alındığında anılan davanın kocanın özel ve aile hayatına saygı
gösterilmesini isteme hakkına yönelik ihlali ortadan kaldırabilecek etkili
bir yol olduğu açıktır.
35. Bununla birlikte
koca tarafından anılan davanın açılması için öngörülen süre, özel hayata ve
aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkının ihlal edildiği iddiasıyla
başvurulacak yolun erişilebilir niteliğini zedelememelidir. Nitekim başvuru yolunun erişilebilir olduğundan
söz edebilmek için bu yola erişmeyi imkânsız kılan ya da aşırı derecede
zorlaştıran süre sınırlamalarının bulunmaması gerekir (AYM, E.2020/30,
K.2023/12, 25/1/2023, § 194).
36. 4721 sayılı Kanun’un 289. maddesinin itiraz konusu
birinci fıkrası uyarınca koca, soybağının
reddi davasını doğumu ve baba olmadığını
veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkekle cinsel ilişkide bulunduğunu
öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde açabilecektir. Buna göre koca
tarafından soybağının reddi davasının açılabileceği süre belirli ve
öngörülebilir niteliktedir.
37. Bu bağlamda kuralla, kocaya kısa sayılamayacak bir
süre içinde babalık karinesini çürütebilmek için yargı mercilerine başvurma
imkânı tanınmıştır. Başka bir ifadeyle kuralda belirtilen durumların
öğrenildiği tarihten itibaren başlayacağı öngörülen bir yıllık sürenin makul
olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kuralın özel hayata ve aile hayatına saygı
gösterilmesini isteme hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yargısal yola
başvurulmasını imkânsız hâle getirdiği ya da aşırı derecede güçleştirdiği söylenemez.
38. Öte yandan söz konusu maddenin itiraz konusu diğer
kuralı oluşturan üçüncü fıkrası gereğince gecikmenin haklı bir sebebe dayanması
durumunda bir yıllık süre anılan sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye
başlayacaktır. Buna göre kocanın, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe
kaldığı sırada başka bir erkekle cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten
itibaren bir yıl içinde soybağının reddi davasını açamamasının haklı sebebe
dayanması hâlinde anılan davanın söz konusu sebebin ortadan kalkmasından
itibaren bir yıl içinde açılması da mümkündür.
39. Üçüncü fıkranın gerekçesinde nelerin haklı sebep olarak kabul edilebileceğinin fıkrada
belirtilmediği ve bu hususta hâkime takdir yetkisinin tanındığı ifade
edilmiştir. Bu kapsamda kocanın elinde
olmayan ya da makul görülebilecek nedenlerle doğumu ve baba olmadığını veya
ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkekle cinsel ilişkide bulunduğunu
öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde soybağının reddi davasını açamaması
durumunda gecikmenin haklı sebebe dayandığının kabul edileceği açıktır.
40. Yine kocanın anılan davayı çocuğun üstün yararının
zorunlu kıldığı bir nedenle doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı
sırada başka bir erkekle cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten itibaren
bir yıl içinde açmaması hâlinde de haklı sebebe dayanan bir gecikmenin mevcut
olduğunun değerlendirilmesi mümkündür.
41. Bu itibarla soybağının reddi davasının açılması için
makul bir süre öngören, ayrıca gecikmenin haklı sebebe dayanması durumunda bu
sebebin ortadan kalktığı tarihten itibaren bir yıl içinde babalık karinesinin
çürütülmesi için yargı mercilerine başvurulmasına da imkân tanıyan kuralların
özel hayat ile aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı bağlamında
başvurulacak yargı yolunun erişilebilir niteliğini zedelemediği ve etkili
başvuru hakkını ihlal etmediği sonucuna ulaşılmıştır.
42. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 2., 20. ve
40. maddelerine aykırı değildir. İtirazların reddi gerekir.
Kuralların Anayasa’nın
5., 13., 17., 35., 36. ve 41. maddelerine de
aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların
Anayasa’nın 2., 20. ve 40. maddeleri bağlamında yapılan değerlendirmeler
kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 5., 13., 17., 35., 36. ve 41. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek
görülmemiştir.
Kuralların Anayasa’nın
10. maddesiyle ilgileri görülmemiştir.
V. HÜKÜM
22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun
289. maddesinin;
A. Birinci
fıkrasının,
B. Üçüncü
fıkrasının “anılan maddenin birinci fıkrası” yönünden,
Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve itirazların REDDİNE 30/5/2024
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Kenan YAŞAR
|
Üye
Muhterem İNCE
|
Üye
Yılmaz AKÇİL
|
Üye
Ömer ÇINAR
|