“İcra ve İflas Kanunu'nun 7101 sayılı Yasa ile değiştirilen 206. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ve malın aynından kaynaklanan vergi alacaklarının rehinli alacaklardan sonra ödenmesine ilişkin ilke Anayasa'nın 2, 5, 10, 35 ve 73. maddelerine aykırıdır.
Anayasa'nın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir. Devletin halkın refahını sağlamak amaç ve görevi (m. 5) ancak vergi gelirlerinin sağlıklı bir biçimde toplanması ile mümkündür (m. 73).
Sıradan bir özel hukuk sözleşmesi ile borçluya veya üçüncü bir kişiye ait mal üzerine tesis edilen rehin (ipotek) toplumun genelini ilgilendiren vergi alacağının önüne geçememelidir. Bu rehin sadece yatırım amacıyla bankalar ve diğer kredi kuruluşlarınca verilen ödünçler için düzenlenmemiş olabilir. Sıradan iki (gerçek veya tüzel) kişi de anlaşarak rehin tesis edebilirler. Şu durumda değişiklikle her zaman ve gerçekte olmayan bir hukuki işlem yapılmış gibi gösterilerek, muvazaa ile vergi alacağının tahsili engellenebilir hale gelmiştir.
Özelde bu durum sermaye gücünün, Türk toplumunun ve sıradan vatandaşın önüne geçirilmesi niteliğindedir.
Yine bu düzenleme alacağını almak için yasanın öngördüğü (rehin ve haciz gibi) iki yoldan birini seçen iki alacaklı arasında da fark yaratmakta, birini vergi öncesi tatmin ederken diğerini vergi yükü ile başbaşa bırakmaktadır. Bu durum da eşitlik ilkesini ihlal eder niteliktedir.
İhale konusu malı kendi adına tescil ettirmek istediği için anılan vergileri ödemek zorunda bırakılan ihale alıcısı da mal bedeli öncelikle rehinli alacaklıya ödeneceği için fazladan yatırdığı bu vergileri icra dosyasından alamamak tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmıştır. Bu da Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkının ihlali niteliğindedir.
Bilindiği üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi alacak haklarını, mülkiyet hakkına benzer şekilde malvarlığı hakları kapsamında korumaktadır. Anılan yasal düzenleme çerçevesinde alacağına tam olarak kavuşamayan bir ihale alıcısının ya da haciz alacaklısının başvurusu, muhtemel bir tazminat sorumluluğuna yol açacaktır.
V. SONUÇ
İcra ve İflas Kanunu'nun 7101 sayılı Yasa ile değiştirilen 206. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ve malın aynından kaynaklanan vergi alacaklarının rehinli alacaklardan sonra ödenmesine ilişkin ilke Anayasa'nın 2, 5, 10, 35 ve 73. maddelerine aykırı görüldüğünden bunun somut norm denetimi yolu ile iptali için dosyanın Anayasa Mahkemesine sunulmasına,
Anayasa'nın 152. maddesi uyarınca dosyanın yargılamasının beş ay süreyle durdurulmasına oybirliği ile karar verildi”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2024/107
Karar Sayısı : 2024/109
Karar Tarihi : 30/5/2024
R.G. Tarih - Sayı : Tebliğ edildi.
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
İTİRAZIN KONUSU: 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 3/7/1940 tarihli ve 3890 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değiştirilen 206. maddesinin 28/2/2018 tarihli ve 7101 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değiştirilen birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…muayyen eşya ve akardan alınması lazım gelen resim ve vergi, rehinli alacaklardan sonra gelir.” ibaresinin Anayasa’nın 2., 5., 10., 35. ve 73. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Sıra cetveline yönelik şikâyet hakkında ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf incelemesinde itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un 206. maddesinin itiraz konusu kuralın da yer aldığı birinci fıkrası şöyledir:
“(Değişik birinci fıkra: 28/2/2018-7101/5 md.) Alacakları rehinli olan alacaklıların satış tutarı üzerinde rüçhan hakları vardır. Gümrük resmi ve akar vergisi gibi Devlet tekliflerinden muayyen eşya ve akardan alınması lazım gelen resim ve vergi, rehinli alacaklardan sonra gelir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında başvuru kararı ve ekleri, Raportör Ömer GEDİK tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu ve itiraz konusu kanun hükmü okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi” başlıklı 40. maddesinde Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurularda izlenecek yöntem belirtilmiştir.
3. Söz konusu maddenin (1) numaralı fıkrasında bir davaya bakmakta olan mahkemenin bu davada uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu fıkrada sayılan belgeleri dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine göndereceği belirtilmiş; anılan fıkranın (a) bendinde “İptali istenen kuralların Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslı” ve (b) bendinde “Başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneği” Anayasa Mahkemesine gönderilecek belgeler arasında sayılmıştır. Maddenin (4) numaralı fıkrasında ise açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvurularının Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.
4. Anılan İçtüzük’ün 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde itiraz yoluna başvuran mahkemenin gerekçeli kararında Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülen hükümlerin her birinin Anayasa’nın hangi maddelerine hangi nedenlerle aykırı olduğunu ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça göstermesi gerektiği, (2) numaralı fıkrasında da itiraz başvurusunda gerekçeli başvuru kararının aslının Anayasa Mahkemesine sunulacağı ifade edilmiştir.
5. İçtüzük’ün 49. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde de Anayasa Mahkemesince yapılan ilk incelemede başvuruda eksikliklerin bulunduğunun tespit edilmesi hâlinde itiraz yoluna ilişkin işlerde esas incelemeye geçilmeksizin başvurunun reddine karar verileceği, (2) numaralı fıkrasında ise anılan (b) bendi uyarınca verilen kararın itiraz yoluna başvuran mahkemenin eksiklikleri tamamlayarak yeniden başvurmasına engel olmadığı belirtilmiştir.
6. Anılan hükümlere göre itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme tarafından başvuru kararına ilişkin tutanak ile gerekçeli başvuru kararının ayrı ayrı Anayasa Mahkemesine sunulması gerekmektedir.
7. Yapılan incelemede dosya kapsamında bulunan 24/4/2024 tarihli “Tutanak ve Ara Karar” başlıklı belgenin başvuru kararına ilişkin tutanak niteliğinde olduğu ve bu belge dışında ayrı bir gerekçeli başvuru kararının sunulmadığı anlaşılmıştır.
8. Açıklanan nedenle 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile İçtüzük’ün 46. maddesinin (2) numaralı fıkrasına aykırı olduğu anlaşılan başvurunun anılan Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından reddi gerekir.
III. HÜKÜM
9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 3/7/1940 tarihli ve 3890 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değiştirilen 206. maddesinin 28/2/2018 tarihli ve 7101 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değiştirilen birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…muayyen eşya ve akardan alınması lazım gelen resim ve vergi, rehinli alacaklardan sonra gelir.” ibaresinin iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından REDDİNE 30/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üye
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Ömer ÇINAR