“Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edeni davacı banka ile davalı ... arasında akdedilmiş bulunan kredi sözleşmeleri gereğince davalı ...'in vekil edeni bankadan kredi kartları ile kredi kullandığını, davalı borçlu ...’in sözleşmeden kaynaklanan borçlarını ifa etmemesi üzerine hakkında Balıkesir 2. İcra Müdürlüğü'nün 2020/... Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatılmış olup icra dosyasının halen derdest olduğunu, borçlu ...'in borcunu karşılayacak malvarlığının bulunmadığının anlaşılması üzerine borçluya ait pasif tapu kayıtlarının (devredilen taşınmazlara ilişkin) tespitine yönelindiğini, yapılan araştırma neticesinde, Ankara İli Çankaya İlçesi Aziziye Mahallesi ... Ada ... Parsel Kat.1 B.B.No....' da tapuya kayıtlı mesken nitelikli taşınmazın 3/8 hissesinin davalı borçlu ... tarafından diğer davalı ve borçlu ...'in babası olan ...'a 24.10.2019 tarihinde devredildiğinin tespit edildiğini, taşınmazın, gerçek değerinin çok altında devredilmiş olup, devir bedelinin düşüklüğü ve ivazlar arasındaki farkın tek başına İ.İ.K. 278/III-2 bendi gereğince bu tasarrufların iptale tabi olmaları için yeterli olduğunu, dava konusu taşınmazın satış tarihindeki gerçek değeriyle satış bedeli arasındaki farkın, yapılacak bilirkişi incelemesi ile ortaya konulacak olup, ivazlar arasındaki farkın İ.İ.K. 278/III-2 bendi gereğince bağışlama hükmünde olduğundan, dava konusu devrin iptale tabi bir tasarruf olduğunu, işlemin gerek İİK.md.277 vd. hükümleri gerekse de BK.md.19 hükmü uyarınca iptale tabii olduğu anlaşıldığını, devir işleminin davalı borçlunun müvekkiline Kredi Kartı Üyelik Sözleşmesi ile borcunun doğumundan sonra vekil edeni bankanın kendisi hakkında takibe girişmesinden hemen önce olduğunu, bu haliyle borçlunun, alacaklılarını ızrar ve mal kaçırma kastı ile hareket ettiğinin sabit olduğunu, borçlu ...'in taşınmazdaki 3/8 hissesini devralan diğer davalı ...'un borçlunun babası olduğunu, mevcut taşınmazın davalı/borçlu tarafından, diğer davalıya bağışlanmış olduğu ortada olup, taşınmazın devri yönündeki tasarrufun İİK.md.278 hükmü uyarınca müvekkili yönünden iptali ile taşınmaz üzerinde cebri icra yetkisi verilmesi gerektiğini, davalıların huzurdaki davadan haberdar olması halinde taşınmazı, tıpkı dava konusunu oluşturduğu üzere haciz tehdidinden korumak maksadıyla üçüncü kişilere devretme ihtimalleri bulunduğunu, yine başkaca alacaklıların dava açarak taşınmaz kaydına ihtiyati haciz koydurmaları durumunda da müvekkili şirketin zarara uğrayacağını, huzurdaki davanın müvekkili şirket açısından hiçbir anlamı kalmayacağını, dava konusu taşınmaz üzerine İİK.md.281/2 hükmü uyarınca teminatsız olarak ihtiyati haciz kararı verilmesini, dava konusu edilen tasarrufun iptaline karar verilmesini, iptali istenen tasarrufa konu Ankara İli Çankaya İlçesi Aziziye Mah. ... Ada ... Parsel Kat.1 B.B.No....' da tapuya kayıtlı mesken nitelikli taşınmazın 3/8 hissesi üzerine takdiren teminatsız olarak, İİK.md.281 hükmü uyarınca ihtiyati haciz konulmasına, davalarının kabulü ile; dava konusu tasarrufun vekil edeni banka yönünden iptali ile, vekil eden bankaya Balıkesir 2.İcra Müdürlüğü'nün 2020/... Esas sayılı dosyası tüm alacak ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere taşınmazlar üzerinde cebri icra yetkisi verilmesine, İİK.md.277 vd. hükümleri uyarınca iptal şartlarının oluşmadığı kanaatinin hasıl olması halinde tasarrufun BK.md.19 hükmü uyarınca iptali ile İİK.md.283 hükmü kıyasen uygulanarak vekil edeni şirkete Balıkesir 2.İcra Müdürlüğü 2020/... Esas sayılı dosyası tüm alacak ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere taşınmaz üzerinde cebri icra yetkisi verilmesine, yargılama gideri ile vekalet ücretinin de hüküm altına alınmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı ... cevap dilekçesinde özetle; davanın tamamen haksız, yersiz ve hukuka aykırı olduğunu, öncelikle her ne kadar tarafına tebligat yapılmış gözükse de, yapılan tebligatın yasaya ve usul hükümlerine aykırı olduğunu, davanın tamamen usule aykırı olarak açıldığını, tasarrufun iptaline ilişkin bir davanın geçerli olabilmesi için öncelikle borçlunun hakkında başlatılan icra takibi dosyasında alacağın tahsilinin hiçbir şekilde mümkün olmaması gerektiğini, borçlu davalı ... hakkında başlatılan icra takibinde alacaklı davacı tarafından alacağın tahsili konusunda maaş haczi uygulanmış ve maaş kesintileri yapıldığını, davalı ...'e ait başkaca taşınmazında icra taşınmaz borç sorgusunda görünmesi ve bu taşınmaza da haciz uygulandıktan sonra da taşınmazın satılıp, paraya çevirîlip, borcun tahsilinin mümkün olup olmadığının anlaşılmadan bu davanın görülebilmesinin mümkün olmadığını, borca konu icra dosyası ile alakaları olmadığı için icra dosya ayrıntılarını bilmediklerini, davanın görülebilme ön şartı olan aciz vesikası'na icra dosyasının bağlanmadan yani aciz vesikası alınmadan iş bu davanın açılmasının öncelikle usul hükümlerine aykırıdır ve bu nedenle öncelikli olarak usule aykırılıktan davanın reddi gerektiğini, gerek dosyanın usulüne uygun aciz vesikasına bağlanmamış olması ve davalı borçlu ...'in halen maaşından haciz kesintisi ile icra dosyasına ödemelerin yapılması gerekse " İskele Mah. Kenan Sucuoğlu Cad. Dış kapı No :... İç Kapı No :... Burhaniye /BALIKESİR" adresindeki taşınmazın bir kısmının hisselerinin davalı ...'e ait olması nedeniyle dosyanın aciz vesikasına bağlanabilmesinin mümkün olmadığını, davacının hukuka aykırı iddialar ile taleplerinin de herhangi bir hukuki geçerliliği bulunmadığını, tarihsel olarak bakıldığında da kendisinin tapudaki bir kısım hisseyi satın aldığı tarih ile davacının icra takibi tarihleri incelendiğinde icra takibi dahi başlamadan tarafından zaten büyük kısmı kendisine ait olan taşınmazı satın almasında davacının davasındaki haksızlığının diğer bir göstergesi olduğunu, usul hükümleri gereği aciz vesikası bulunmayan ve aciz vesikası alınmadan açılan davanın reddine, usule ve esasa aykırı davanın reddi ile yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... cevap dilekçesinde özetle; 2017 yılında piyasa değeri yaklaşık 940.000,00-TL olan ilacının çalınması neticesinde ekonomik zorluklarla uğraştığını, dolandırılması ile ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına başvurduğunu, dolandırılması sebebiyle oluşan borçlarından ötürü tarafına başlatılan icra takiplerinin sonucunda maaşının dörtte birine haciz konulduğunu ve oturduğu evde haciz olduğunu, maaşının kalan kısmı ile T.C. İş Bankası borcunu yapılandırmış bulunduğunu ve geçimini kendisine kalan yaklaşık 2.000-TL ile sağlamakta olduğunu, borçlarını ödemek için elinden geleni yaptığını, alacaklarını zarara uğratma ve mal kaçırma kastı bulunmadığını, daha önce davacı vekili ile yaptığı telefon görüşmesinde T.C. İş bankası borcu bittiğinde kendilerine olan borçlarını maaşının şu an T.C. İş Bankasına ödediği kısmı ile yapılandırıp ödeyebileceğini belirttiğini, 2023 yılının Temmuz ayında T.C. İş Bankası borcunun ödenmesinin bittiğini, 2023 yılınan Temmuz ayından sonra borcunu taksitlerle ödeyebileceğini, durumunu açıkça belirttiğini, banka borçlarını ödemekten kaçmadığını, zarara uğratma kastı olmadığını, nüfus kayıtlarında babasının ... gözüktüğünü, kendisinin annesi ile birlikte bebekken evlat edindiğini, kendisine yolladığı paranın her seferinde tarafına borcu karşılığında ecza depolarına gönderildiğini, borçtan kaçma, mal kaçırma niyeti olmadığını, babası ile ilişkisinin alıcı satıcı ilişkisinden öte olmadığını, dolandırıldıktan sonra psikolojisinin bozulmuş ve iki kere intihara teşebbüs ettiğini, sinir krizine ne zaman gireceğinin belli olmadığını, doktorlarının yalnız yaşamamasını tavsiye etmesine rağmen kimsesi olmadığı için yalnız başına yaşadığını, ... ile ilişkisinin alıcı satıcı ilişkisinden öte olmadığını, davanın usulü aykırı açıldığını, aciz vesikası alınmadan bu davanın açılmasının usule aykırı olduğunu, bu aykırılığın davanın reddini gerektirdiğini, izah edilen hususlar göz önünde bulundurularak aciz vesikası alınmadan usule ve esasa aykırı açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıya bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince; "…dava dilekçesi, cevap dilekçesi, beyan dilekçesi, nüfus kayıtları, tapu kayıtları, icra dosyasının münderacatı, banka kayıtları ve tüm dosya kapsamı itibariyle davacı bankayla davalı borçlu ... arasında kredi ve kredi kartı sözleşmesinin tanzim edildiği, sözleşme kapsamında davalı borçluya verilen ek kart nedeniyle oluşan alacağın tahsili için Balıkesir 2. İcra Müdürlüğünün 2020/... Esas sayılı dosyasında davacı banka tarafından takibin yapıldığı, takibin kesinleştiği, bankanın CD ortamında sunmuş olduğu sözleşmeler incelendiğinde, taraflar arasında kredi kartı üyelik sözleşmesinin 26/09/2013 tarihinde tanzim edildiği, gerçek kişi tacir şirket kredi kartı üyelik sözleşmesinin 19/09/2017 tarihinde tanzim edildiği, tasarruf tarihinin 24/10/2019 tarihi olduğu, bu kapsamda borcun tasarrufu tarihinden önce doğmuş olduğunun kabulünün gerektiği, icra takip dosyası içerisinde bulunan haciz tutanağının aciz belgesi niteliğinde bulunduğu, tasarrufun iptaline ilişkin davanın ön koşullarının oluştuğu tespit edilerek davanın esasına girildiği, dava konusu taşınmaz hisse devrinin resmi senette 44.400-TL üzerinden yapılmış olduğu, aldırılan bilirkişi raporuna göre dava konusu hisse devrinin devir tarihi itibari ile rayiç değerinin 123.750-TL olduğunun tespit edildiği, davalıların baba-kız akrabalık ilişkisinin bulunduğu, davalı ...'un son celsede alınan beyanında davalı borçlunun yapmış olduğu evlilik nedeniyle büyük bir borç yükü altında bulunduğunu beyan etmiş olduğu, tarafların akrabalık derecesi, resmi senette gösterilen bedelin gerçek bedelle misli farkın bulunuyor oluşu hususları gözetilerek davanın sübut bulduğu anlaşılmakla davacının davasının kabulüne, Ankara ili Çankaya ilçesi Aziziye Mahallesi ...Ada 7 Parsel sayılı taşınmazın 10 nolu bağımsız bölümün davalı ...'e ait 3/8 hissesine ilişkin davalılar arasında yapılan 82379 yevmiye nolu 24/10/... tarihli tasarrufun iptaline; davacı alacaklıya Balıkesir 2. İcra Müdürlüğünün 2020/... Esas sayılı takip dosyasına ait asıl alacak ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere haciz ve satış yetkisi tanınmasına…" karar verilmiştir.
Davalıların karara karşı süresinde istinaf başvurusunda bulunmaları üzeri dosya Dairemize gönderilmiştir.
Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu hükümlerin iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir.
2004 sayılı Kanun’un 278. maddesinin üçüncü fıkrasının (1) numaralı bendinde, karı ve koca ile usul ve füru, neseben veya sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dâhil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarrufların bağışlama gibi kabul edileceği hükme bağlanmıştır. Dairemizde görülmekte olan davada, hakkında icra takibi başlatılmasından sonra borçlunun kendisine ait taşınmaz hisselerini mal kaçırmak ve alacaklıyı zarara uğratmak maksadıyla gerçek satış bedelinden daha düşük bedelle kendisini evlat edinen babasına devretmesi sebebiyle açılan tasarrufun iptali davasıdır. Somut olayda iptali istenen tasarrufun evlatlık ile evlat edinen arasında gerçekleştiği, bu itibarla Kanun’un 278. maddesinin üçüncü fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan “…evlat edinenle evlatlık…” ibarelerinin uyuşmazlıkta uygulanma olanağı bulunmaktadır.
Dairemizce yapılan inceleme ve değerlendirmede; uyuşmazlık konusu olayda uygulanması gereken 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 18/2/1965 tarihli ve 538 sayılı Kanun’un 114. maddesiyle değiştirilen 278. maddesinin üçüncü fıkrasının 9/11/1988 tarihli ve 3494 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle değiştirilen (1) numaralı bendinde yer alan “…evlat edinenle evlatlık…” ibaresinin Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırı olduğu değerlendirildiğinden; Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddeleri uyarınca Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar vermek gerekmiştir.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2023/200
Karar Sayısı : 2024/103
Karar Tarihi : 9/5/2024
R.G.Tarih-Sayı : 22/10/2024-32700
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
İTİRAZIN KONUSU: 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 18/2/1965 tarihli ve 538 sayılı Kanun’un 114. maddesiyle değiştirilen 278. maddesinin üçüncü fıkrasının 9/11/1988 tarihli ve 3494 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle değiştirilen (1) numaralı bendinde yer alan “...evlat edinenle evlatlık...” ibaresinin Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Tasarrufun iptali davasında verilen kararın istinaf incelemesinde itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 278. maddesi şöyledir;
“İvazsız tasarrufların butlanı:
Madde 278 – (Değişik: 18/2/1965-538/114 md.)
Mütat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır.
Ancak, bu müddet haciz veya aciz yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemez.
Aşağıdaki tasarruflar bağışlama gibidir.
1. (Değişik : 9/11/1988-3494/53 md.) (İptal ibare: Anayasa Mahkemesi’nin 16/12/2021 tarihli ve E.: 2021/52, K.: 2021/97 sayılı Kararı ile.) (İptal ibare: Anayasa Mahkemesi’nin 26/1/2022 tarihli ve E.: 2021/9, K.: 2022/4 sayılı Kararı ile.) füru, (İptal ibare: Anayasa Mahkemesi’nin 11/7/2018 tarihli ve E.: 2018/9, K.: 2018/84 sayılı Kararı ile.) (…) (İptal ibare: Anayasa Mahkemesi’nin 26/1/2022 tarihli ve E.: 2021/9, K.: 2022/4 sayılı Kararı ile.) evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar,
2. Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler,
3. Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartiyle irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri,”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN ve Kenan YAŞAR’ın katılımlarıyla 18/1/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Fatma KARAMAN ODABAŞI tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Anlam ve Kapsam
3. 2004 sayılı Kanun’un 277 ila 284. maddelerinde tasarrufun iptali davalarına ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un 277. maddesinde iptal davasından anlaşılması gerekenin Kanun’un 278., 279. ve 280. maddelerinde yazılı tasarrufların butlanına hükmedilmesi olduğu belirtilmiştir.
4. Kanun’un “İvazsız tasarrufların butlanı” başlıklı 278. maddesinin birinci fıkrasında mutat hediyeler istisna olmak üzere hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edildiği tarihe kadar geriye doğru olan süre içinde yapılan bütün bağışlamaların ve ivazsız tasarrufların batıl olduğu düzenlenmiştir. Anılan maddenin ikinci fıkrasında da batıl olacak bağışlamaların ve ivazsız tasarrufların belirlenmesinde birinci fıkra bağlamında dikkate alınacak sürenin haciz veya aciz yahut iflastan önceki iki yılı geçemeyeceği hükme bağlanmıştır.
5. Bağışlama gibi kabul edilen tasarruflar ise maddenin üçüncü fıkrasında ayrıca sayılmıştır. Anılan fıkranın (1) numaralı bendinde bazı hısımlar arasında yapılan ivazlı tasarrufların bağışlama gibi kabul edileceği belirtilerek füru ile evlat edinen ve evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarrufların bu kapsamda olduğu hükme bağlanmıştır. Söz konusu bentte yer alan “...evlat edinenle evlatlık...” ibaresi itiraz konusu kuralı oluşturmaktadır.
6. Evlat edinme, evlat edinen ile evlatlık arasında kurucu nitelikteki mahkeme kararıyla oluşan hısımlık ilişkisini ifade etmektedir. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 282. maddesinin üçüncü fıkrasında soybağının ayrıca evlat edinme yoluyla da kurulabileceği öngörülmüştür.
7. İtiraz konusu kuralla tasarrufun iptali davası yönünden borçlunun evlat edineni veya evlatlığı ile yaptığı ivazlı tasarruflar bağışlama olarak kabul edilmiş; 2004 sayılı Kanun’un 278. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında belirtildiği şekilde haciz, aciz veya iflas hâlinde haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan veya iflas masasına kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edildiği tarihe kadar geriye doğru olan süre içinde ve her hâlükârda haciz, aciz veya iflastan önceki iki yıl içinde yapılmış olan bu tür tasarrufların batıl olduğu hükme bağlanmıştır.
B. İtirazın Gerekçesi
8. Başvuru kararında özetle; itiraz konusu kuralla evlatlık ve evlat edilen arasında yapılan ivazlı tasarrufların kesin olarak bağışlama gibi kabul edildiği, bu hususta taraflara iddia ve savunmada bulunma, ispat yönünden delil, bilgi ve belge sunma imkânı tanınmadığı, bu durumun mülkiyet hakkının ve hak arama özgürlüğünün ölçüsüz bir şekilde sınırlanmasına neden olduğu belirtilerek kuralın Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
9. Anayasa Mahkemesince 2004 sayılı Kanun’un 278. maddesinin üçüncü fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan ve itiraz konusu kuralla aynı içerikte olup farklı hısımlık ilişkilerini düzenleyen “…neseben veya…”, “Karı ve koca ile…”, “…usul ve…” ve “…sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) hısımlar,…” ibarelerinin iptallerine karar verilmiştir (AYM, E.2018/9, K.2018/84, 11/7/2018; E.2021/52, K.2021/97, 16/12/2021; E.2021/9, K.2022/4, 26/1/2022).
10. Anılan kararlarda öncelikle karı ve koca, usul ve neseben veya sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dâhil) hısımlar arasında gerçekleşen ivazlı tasarrufları bağışlama gibi kabul eden ibarelerin etki ve sonuçları da gözetildiğinde mülkiyet hakkı ile hak arama özgürlüğüne sınırlama getirdiği tespit edilmiş; Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddeleri gereğince mülkiyet hakkının ve hak arama özgürlüğünün sınırlanabilir bir hak olduğu ancak sınırlamanın kanunla yapılması, Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olması gerektiği belirtilmiştir (AYM, E.2018/9, K.2018/84, 11/7/2018, §§ 20-25; E.2021/52, K.2021/97, 16/12/2021, §§ 11-12; E.2021/9, K.2022/4, 26/1/2022, §§ 29, 30).
11. Anayasa Mahkemesi düzenlenen hısımlık ilişkilerinin mahiyeti, kapsam ve sonuçları itibarıyla ibarelerin belirli ve öngörülebilir olduğunu belirterek alacaklıya ispat kolaylığı sağlayan ibarelerin borçlunun alacaklılarından mal kaçırmasını ve alacağın tahsiline yönelik çabaların sonuçsuz kalmasını önlemeyi amaçladığını, bu yönüyle meşru bir amacının bulunduğunu değerlendirmiştir (AYM, E.2018/9, K.2018/84, 11/7/2018, §§ 25, 26; E.2021/52, K.2021/97, 16/12/2021, §§ 15-18; E.2021/9, K.2022/4, 26/1/2022, §§ 33-36).
12. Anılan kararlarda ölçülülük ilkesi yönünden yapılan değerlendirmede ise ibarelerin yer aldığı maddede borçlunun bazı yakın hısımları ile yaptığı ivazlı tasarrufların başka hiçbir şarta tabi olmaksızın bağışlama olduğu kabul edilirken bu hususun aksinin iddia ve ispat edilmesi mümkün olmayan bir olgu olarak düzenlendiği, tasarruf konusu malın değerinin tam olarak veya fazlasıyla ödenmesi, tasarruf işleminin borçlunun alacaklılarının da menfaatine olması, alacaklıların tasarruf işlemi dolayısıyla zarar görmemesi, alacaklıların alacağı tahsil ve cebri icra imkânlarının zorlaştırılmamış hatta kolaylaştırılmış olması gibi hâllerin dahi bu sonucu değiştiremeyeceği, taraflara belirtilen hususlarda iddia ve savunmada bulunma, bu hususların ispatı yönünden delil, bilgi ve belge sunma imkânı tanınmadığı belirtilerek anılan ibarelerin Anayasa’ya aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır (AYM, E.2018/9, K.2018/84, 11/7/2018, § 29; E.2021/52, K.2021/97, 16/12/2021, § 22; E.2021/9, K.2022/4, 26/1/2022, § 41).
13. İtiraz konusu kural bakımından da Anayasa Mahkemesinin anılan kararlarından ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
14. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
IV. İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
15. Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında “Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.” denilmekte; 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanarak Anayasa Mahkemesinin gerekli gördüğü hâllerde, Resmî Gazete’de yayımlandığı günden başlayarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir yılı geçmemek üzere ayrıca kararlaştırabileceği belirtilmektedir.
16. 2004 sayılı Kanun’un 278. maddesinin üçüncü fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan “...evlat edinenle evlatlık...” ibaresinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
V. HÜKÜM
9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 18/2/1965 tarihli ve 538 sayılı Kanun’un 114. maddesiyle değiştirilen 278. maddesinin üçüncü fıkrasının 9/11/1988 tarihli ve 3494 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle değiştirilen (1) numaralı bendinde yer alan “...evlat edinenle evlatlık...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal hükmünün Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE 9/5/2024 tarihinde karar verildi.
Başkan
Kadir ÖZKAYA
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Basri BAĞCI
Üye
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Yılmaz AKÇİL
Ömer ÇINAR