ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2023/44
Karar Sayısı : 2023/71
Karar Tarihi : 5/4/2023
R.G.Tarih-Sayı :
24/5/2023-32200
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: İzmir 4. İdare Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 3/11/2022 tarihli ve 7420 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un
geçici 4. maddesinin ikinci cümlesinde yer alan “...tahsil edilmiş olan
idari para cezaları iade edilmez.” ibaresinin Anayasa’nın 2. ve 10.
maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına
karar verilmesi talebidir.
OLAY: Davacı
hakkında uygulanan idari para cezasına ilişkin ödeme emrinin iptali ile ödenmiş
olan idari para cezasının iadesi talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın
Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer
aldığı geçici 4. maddesi şöyledir:
“GEÇİCİ MADDE 4- (1) 24/4/1930 tarihli ve 1593 sayılı
Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu
kapsamında COVID-19 salgın hastalığının ülkemizde yayılmasını önlemek amacıyla
11/3/2020 tarihinden itibaren bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar
verilen ve bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ilgilisine tebliğ edilmemiş
olan idari para cezaları tebliğ edilmez, tebliğ edilmiş olanların tahsilinden
vazgeçilir. Bu maddenin yürürlük tarihinden önce işlenen söz konusu kabahatler
için idari para cezası verilmez, tahsil edilmiş olan idari para cezaları
iade edilmez.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi
İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA,
Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf
Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan
FİDAN, Kenan YAŞAR ve Muhterem İNCE’nin katılımlarıyla 9/3/2023 tarihinde
yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin
esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI TALEBİ
2. Anılan İçtüzük’ün “İtiraz başvuru
kararı ve ekleri” başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b)
bendinde “Yürürlüğü durdurma talebi varsa, yürürlüğün durdurulmaması
durumunda doğacak olan telafisi imkânsız zararların açıklanması,” gerektiği
belirtilmiştir. Ancak başvuran Mahkeme tarafından bu konuda bir gerekçe
belirtilmeksizin yürürlüğün durdurulması talebinde bulunulduğundan söz konusu
talebin yöntemine uygun olmadığı anlaşılmıştır.
3. Açıklanan nedenle 3/11/2022 tarihli ve 7420 sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun’un geçici 4. maddesinin ikinci cümlesinde yer alan “...tahsil
edilmiş olan idari para cezaları iade edilmez.” ibaresine yönelik
yürürlüğün durdurulması talebinin 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesinin
(4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından REDDİNE 9/3/2023
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
IV. ESASIN İNCELENMESİ
4. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Fatih TORUN
tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü,
dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri
okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Anlam ve Kapsam
5. Tüm dünyayı ve ülkemizi birçok alanda etkileyen ve
COVID-19 olarak adlandırılan yeni tip bir virüsün 2019 yılının sonlarında Çin
Halk Cumhuriyeti’nin Vuhan şehrinde görülmesinin ardından 11 Mart 2020
tarihinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel salgın (pandemi) ilan
edilmiştir. Türkiye de bu salgından etkilenmiş, Sağlık Bakanlığı tarafından ilk
COVID-19 vakasının 11 Mart 2020 tarihinde teşhis edildiği açıklanmış ve bu
tarihten itibaren salgınla mücadele etmek için yetkili makamlar tarafından bazı
tedbirlerin uygulanması yoluna gidilmiş, alınan
muhtelif tedbirlere uyulmaması durumunda ise ilgililer hakkında idari para
cezaları düzenlenmiştir.
6. Bu bağlamda uygulanan idari para
cezalarına dayanak alınan hükümlerden birisi olan 10/6/1949 tarihli ve 5442
sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesinin (C) fıkrasının birinci ve üçüncü
paragraflarında “İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi
dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması
ve önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir. Bunları sağlamak
için vali gereken karar ve tedbirleri alır./ Bu fıkra kapsamında alınan ve ilan
olunan karar ve tedbirlere uymıyanlar hakkında 66 ncı madde hükmü uygulanır”
denilmiş; anılan Kanun’un 66. maddesinin birinci cümlesinde il genel kurulu
veya idare kurulları yahut en büyük mülkiye amirleri tarafından kanunların
verdiği yetkiye dayanılarak alınan ve usulen tebliğ veya ilan olunan karar ve
tedbirlerin uygulanmasına ve icrasına muhalefet eden veya zorluk gösterenler
veya riayet etmeyenlerin, mahallî mülki amir tarafından 30/3/2005 tarihli ve
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca cezalandırılacağı hükme
bağlanmıştır.
7. Anılan Kanun’un “Emre aykırı davranış”
başlıklı 32. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yetkili
makamlar tarafından adli işlemler nedeniyle ya da kamu güvenliği, kamu düzeni
veya genel sağlığın korunması amacıyla, hukuka uygun olarak verilen emre aykırı
hareket eden kişiye yüz Türk lirası idari para cezası verileceği, bu cezaya
emri veren makam tarafından karar verileceği hükme bağlanmış; (2) numaralı
fıkrasında ise bu maddenin ancak ilgili kanunda açıkça hüküm bulunan hâllerde
uygulanabileceği öngörülmüştür.
8. Bunun yanı sıra 24/4/1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi
Hıfzıssıhha Kanunu’nun 27. maddesinde “Umumi hıfzıssıhha meclisleri mahallin
sıhhi ahvalini daima nazarı dikkat önünde bulundurarak şehir ve kasaba ve
köyler sıhhi vaziyetinin ıslahına ve mevcut mahzurların izalesine yarayan
tedbirleri alırlar. Sari ve salgın hastalıklar hakkında istihbaratı tanzim,
sari ve içtimai hastalıklardan korunmak çareleri ve sıhhi hayatın faideleri
hakkında halkı tenvir ve bir sari hastalık zuhurunda hastalığın izalesi için
alınan tedbirlerin ifasına muavenet eylerler.” hükmüne yer verilmiş, anılan
Kanun’un 28. maddesinde ise il umumi hıfzıssıhha meclisleri tarafından alınan
kararların yerine getirilmesi görevinin il genelinde valilere, ilçelerde ise
kaymakamlara verildiği belirtilmiştir.
9. Öte yandan Kanun'un "Memleket
dahilinde sari ve salgın hastalıklarla mücadele" başlıklı "İkinci
Fasıl"ında yer alan 72. maddede, Kanun'un 57. maddesinde sayılan
hastalıklardan birinin ortaya çıkması veya ortaya çıktığından şüphelenilmesi
durumunda uygulanabilecek tedbirlere yer verilmiştir. Kanun'un 57. maddesinde
-bir kısmı günümüzde genel sağlık açısından tehlikeliliğini yitirmiş olan- bazı
hastalıklar tahdidî olarak sayılmıştır. Yeni bir tür bulaşıcı hastalık olan
COVID-19, 1930 yılında yürürlüğe giren Kanun'da sınırlı olarak sayılan bu
hastalıklar arasında -doğal olarak- yer almamaktadır. Ancak Kanun'un "57
nci maddede zikredilenlerden başka her hangi bir hastalık istilai şekil aldığı
veya böyle bir tehlike baş gösterdiği takdirde ... o hastalığa karşı bu kanunda
mezkür tedabirin kaffesini veya bir kısmını tatbika Sıhhat ve İçtimai Muavenet
Vekaleti salahiyettardır." şeklindeki 64. maddesi uyarınca 57. maddede
sayılan hastalıklarla mücadele kapsamında alınabilecek tedbirlerin tümünün veya
bir kısmının COVID-19 salgını ile mücadele kapsamında da alınabileceği sonucuna
ulaşmak mümkündür (Mustafa Karakuş [GK], B. No: 2020/34781, 17/1/2023, §
78).
10. Kanun’un 282. maddesinde ise bu Kanun’da yazılı olan yasaklara aykırı hareket edenler
veya zorunluluklara uymayanlara, fiilleri ayrıca suç oluşturmadığı takdirde iki
yüz elli Türk lirasından bin Türk lirasına kadar idari para cezası verileceği
hükme bağlanmıştır.
11. 7420 sayılı Kanun’un geçici 4. maddesinde ise 1593 ve
5326 sayılı Kanunlar kapsamında COVID-19 salgın hastalığının ülkemizde
yayılmasını önlemek amacıyla 11/3/2020 tarihinden itibaren bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihe kadar verilen ve 7420 sayılı Kanun’un yayımlandığı
tarih itibarıyla ilgilisine tebliğ edilmemiş olan idari para cezalarının tebliğ
edilmeyeceği, tebliğ edilmiş olanların tahsilinden vazgeçileceği, bu maddenin
yürürlük tarihinden önce işlenen söz konusu kabahatler için idari para cezası
verilmeyeceği, tahsil edilmiş olan idari para cezalarının iade edilmeyeceği
hükme bağlanmıştır. Anılan maddede yer alan “...tahsil edilmiş olan idari para cezaları iade
edilmez.” ibaresi itiraz konusu kuralı oluşturmaktadır.
B. İtirazın Gerekçesi
12. Başvuru kararında özetle; idari para cezası
düzenlenmesine rağmen henüz tahsil edilmeyen idari para cezalarının tahsilinden
vazgeçilirken aynı nedenle tahsil edilmiş olan idari para cezalarının
ilgilisine iade edilmemesinin hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik ilkelerine
aykırı olduğu, aynı nedenden dolayı haklarında idari yaptırım uygulanan
kişilerin farklı muameleye tabi tutulması suretiyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiği
belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
13. 6216 sayılı
Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi
nedeniyle Anayasa’nın 35. maddesi yönünden de incelenmiştir.
14. Anayasa’nın 10. maddesinde “Herkes, dil, ırk,
renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir./ Kadınlar ve erkekler
eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla
yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak
yorumlanamaz./ Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul
ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine
aykırı sayılmaz./ Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz
tanınamaz./ Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde
eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” denilmek
suretiyle kanun önünde eşitlik ilkesine yer verilmiştir.
15. Anayasa’nın anılan maddesinde belirtilen kanun önünde
eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile
eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı; aynı
durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını
sağlamak, kişilere ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu
ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar
uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde
eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez.
Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik
kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı
hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik
ilkesi zedelenmez (AYM, E.2021/129, K.2022/33,
24/3/2022, § 23).
16. Anayasa’nın 35. maddesinde “Herkes, mülkiyet ve
miras haklarına sahiptir./ Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir./ Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
denilmektedir. Anayasa’nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı,
ekonomik değer ifade eden ve parasal karşılığı olan her türlü mal varlığını
kapsamaktadır.
17. İtiraz konusu kuralla 7420 sayılı Kanun’un geçici 4.
maddesinde 1593 ve 5326 sayılı Kanunlar kapsamında COVID-19 salgın hastalığının
ülkemizde yayılmasını önlemek amacıyla 11/3/2020 tarihinden itibaren bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar verilen idari para cezalarının
tahsilinden vazgeçileceği ve bu maddenin yürürlük tarihinden önce işlenen söz
konusu kabahatler için idari para cezası verilmeyeceği öngörülmüşken itiraz
konusu kuralla, tahsil edilmiş olan idari para cezalarının iade edilmeyeceği
hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla COVID-19 salgın hastalığının ülkemizde
yayılmasını önlemek amacıyla uygulanan idari para cezalarından tahsil edilmiş
olanlar ile tahsil edilmemiş olanlar arasında farklı hüküm öngören kuralın
mülkiyet hakkı bağlamında eşitlik ilkesi yönünden incelenmesi gerekmektedir.
18. Mülkiyet hakkı bağlamında eşitlik ilkesi yönünden
yapılacak anayasallık denetiminde öncelikle Anayasa’nın 10. maddesi
çerçevesinde aynı ya da benzer durumda bulunan kişilere farklı muamelenin
mevcut olup olmadığı tespit edilmeli, bu bağlamda aynı ya da benzer durumdaki
kişiler arasında mülkiyet hakkına müdahale bakımından farklılık gözetilip
gözetilmediği belirlenmelidir. Bundan sonra farklı muamelenin objektif ve makul
bir temele dayanıp dayanmadığı ve nihayetinde farklı muamelenin ölçülü olup
olmadığı hususları irdelenmelidir (AYM,
E.2021/129, K.2022/33, 24/3/2022, § 26; E.2018/8, K.2018/85, 11/7/2018,
§ 41; Reis Otomotiv Ticaret ve Sanayi A.Ş. [GK], B. No: 2015/6728,
1/2/2018, § 77; Tevfik İlker Akçam, B. No: 2018/9074, 3/7/2019, § 41).
19. Kuralın kapsamına giren idari para cezaları, COVID-19
salgın hastalığının ülkemizde yayılmasını önlemek amacıyla 1593 ve 5326 sayılı
Kanunlar kapsamında uygulanan idari para cezalarıdır. Kuralla, COVID-19 salgın
hastalığının ülkemizde yayılmasını önlemek amacıyla anılan Kanunlar kapsamında uygulanan tüm idari para cezalarına ilişkin düzenleme
yapılmış olup idari para cezasına tabi tutulan fiiller açısından
herhangi bir ayrıma gidilmediği görülmektedir. Buna göre madde kapsamına giren idari para cezalarını herhangi
bir şekilde ödeyerek kamuyla borç ilişkileri sona ermiş olanlar ile borçlarını
ödemeyenler adına uygulanan idari para cezaları aynı amaca yönelik ve aynı
kanunlardan kaynaklanan idari yaptırımlardır. Buna göre COVID-19 salgını
ile mücadele etmek amacıyla alınan tedbirlere uyulmadığının tespit edildiği
durumlara ilişkin olarak 1593 ve 5236 sayılı Kanunlara dayanılarak hakkında
idari para cezası uygulananların karşılaştırma yapılmaya müsait olacak şekilde
benzer durumda oldukları anlaşılmaktadır.
20. Öte yandan COVID-19 salgın hastalığının ülkemizde
yayılmasını önlemek amacıyla 11/3/2020 tarihinden itibaren bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihe kadar uygulanan idari para cezalarının tahsilinden
vazgeçileceği ve 7420 sayılı Kanun’un geçici 4. maddesinin yürürlük tarihinden
önce işlenen söz konusu kabahatler için idari para cezasının uygulanmayacağı
öngörülmüşken tahsil edilmiş olan idari para cezalarının ise iade edilmemesinin
hakkında idari para cezası uygulananlar bakımından farklı muamele oluşturduğu
açıktır.
21. Eşitlik ilkesinin gereği olarak karşılaştırma
yapılmaya müsait olacak şekilde benzer durumda olanlar arasından bir kısmı
lehine getirilen farklı düzenlemenin ayrıcalık tanınması niteliğinde olmaması
için nesnel ve makul bir temele dayanması ve ölçülü olması gerekir.
22. Anayasa Mahkemesi, kanun koyucunun,
yasama yetkisinin genelliği ilkesi gereğince, anayasal ilkelere aykırı olmaması
koşuluyla yeni mali yükümlülükler koyabileceği gibi mevcut mali yükümlülüklerin
tümünü ya da bir kısmını kaldırma yetkisine sahip olduğunu belirtmekte; ayrıca
tahsil edemediği alacaklarının tahsilini gerçekleştirmek için birtakım
kolaylaştırıcı tedbirler alma veya tahsilinden vazgeçme yolunu seçebileceğini
ya da kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasına karar verilmesi durumunda
yeniden yapılandırmaya ilişkin koşulların belirlenmesinde yapılandırmaya konu
alacaklar arasında sınıflandırmaya gitme ve bu sınıflandırmayı yaparken esas
alacağı benzerlik ve farklılıkları belirleme konusunda takdir yetkisine sahip
olduğunu kabul etmektedir (söz konusu değerlendirmeler için bkz. AYM,
E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015; E.2017/150, K.2017/162, 29/11/2017, § 12;
E.2018/61, K.2018/107, 8/11/2018, § 23; E.2019/100, K.2020/62, 22/10/2020, §
33).
23. Bununla birlikte kuralın
anayasallık denetimi bakımından yukarıda anılan kararlardan farklı özellikte
olduğu değerlendirilmektedir. Nitekim kural, tüm dünya ile birlikte Türkiye'yi
de etkisi altına alan COVID-19 küresel salgını ile mücadele kapsamında kamu gücü
tarafından alınan tedbirlere aykırı davranma eylemi nedeniyle uygulanan idari
para cezasına ilişkindir. Buna göre Türkiye’de ilk COVID-19 vakasının
açıklandığı 11/3/2020 tarihinden kuralın yürürlüğe girdiği 9/11/2022 tarihinde
kadar uygulanan ancak henüz tahsil edilmeyen idari para cezalarının takip ve
tahsilinden vazgeçilirken tahsil edilen idari para cezalarının iade
edilmeyeceği öngörülmek suretiyle benzer
durumda olanlar arasında oluşturulan farklı muamelenin nesnel ve makul bir
temele dayanıp dayanmadığı hususunun COVID-19 salgını dönemine ilişkin
şartların da gözönünde bulundurulması suretiyle incelenmesi gerekmektedir.
24. Tüm dünyayı ve ülkemizi etkileyen COVID-19 salgınının
bilinmeyen yeni bir virüs olması, insandan insana temasla bulaşarak kısa sürede
yayılması ve birçok insanın ölümüne yol açması nedeniyle bulaşıcılığının
önlenebilmesi ve hastalığın yayılma hızının düşürülebilmesi için bireylerin
aldıkları önlemlere ek olarak devletlerin de birtakım önlemler alması
gerekmiştir. Bu kapsamda Türkiye’de de salgınla mücadele etmek için yetkili
makamlar tarafından bazı tedbirlerin uygulanması yoluna gidilmiş, alınan tedbirlere uyulmaması durumunda ise ilgililer
hakkında idari para cezaları düzenlenmiştir.
25. COVID-19 salgını nedeniyle alınan tedbirler arasında;
sokağa çıkma kısıtlaması, maske takma uygulaması, işyerlerinin kapatılması veya
faaliyetlerinin sınırlandırılması, eğitim ve öğretim faaliyetine ara verilmesi,
seyahat kısıtlaması, esnek çalışma uygulaması veya mesai saatlerinde değişiklik,
altmış beş yaş üstü kişilere sokağa çıkma kısıtlaması ve toplu taşımada
taşınacak yolcu sayısına limit uygulanması gibi toplumun daha önce
karşılaşmadığı tedbirler bulunmaktadır.
26. COVID-19 salgını ile mücadele etmek amacıyla alınan
çeşitli tedbirlere uyulmaması nedeniyle 1593 ve 5236 sayılı Kanunlara
dayanılarak idari para cezaları uygulanmaya devam edilmiştir. Bu süreçte
uygulanan idari para cezalarının yetkili kurumlar tarafından takip ve tahsili
amacıyla birtakım iş ve işlemler yürütülmüş ise de söz konusu idari para
cezalarının bir kısmının idari sürecin geç işlemesi nedeniyle ilgilisine tebliğ
edilmediği, bir kısmının tebliğ edilmesine rağmen dava yoluna başvurulması veya
yargılama sürecinin uzaması gibi nedenlerle henüz tahsil edilmediği, bir kısım
idari para cezasının ise tahsilat sürecinin tamamlandığı anlaşılmaktadır.
27. Kuralın öngördüğü farklı muamele, COVID-19 salgın
hastalığının ülkemizde yayılmasını önlemek amacıyla uygulanan idari para
cezalarının tahsilinden vazgeçileceği ve kuralın yürürlük tarihinden önce
işlenen söz konusu kabahatler bakımından artık idari para cezasının
düzenlenmeyeceği belirtilmişken tahsil edilmiş olan idari para cezalarının ise
iade edilmemesinden kaynaklanmaktadır.
28. 7420 sayılı Kanun'a ilişkin yasama belgelerine
bakıldığında bu farklı muamelenin sebebine ilişkin olarak bir açıklamanın
bulunmadığı görülmektedir. Anılan Kanun’un geçici 4. maddesinin gerekçesinde
ise “COVID-19 salgın hastalığının ülkemizde yayılmasını önlemek amacıyla
11/3/2020 tarihinden itibaren muhtelif tedbirler alınmış ve bu kapsamda maske
takma zorunluluğu, sokağa çıkma yasağı gibi alınan tedbirlere uyulmaması
nedeniyle Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile Kabahatler Kanunu kapsamında idari para
cezaları uygulanmıştır. Ancak, konu ile ilgili yeterli bilgisi olmaması
nedeniyle getirilen kurallara uyamadığını ve bunları ödemekte çok zor duruma
düşeceğini belirten vatandaşlarımızın talepleri dikkate alınarak halen
ödenmemiş bulunan cezaların tahsilinden vazgeçilmesi yönünde düzenleme yapılmaktadır.”
denilmiştir. Buna göre kuralın da yer aldığı maddenin konu ile ilgili yeterli
bilgisi olmaması nedeniyle getirilen tedbirlere uyamadığını ve bunları ödemekte
çok zor duruma düşeceğini belirten vatandaşların taleplerinin dikkate alınması
amacıyla ihdas edildiği anlaşılmaktadır.
29. Belirtildiği üzere daha önce karşılaşılmayan yeni tip
bir virüs olan ve insandan insana temasla bulaşarak kısa sürede yayılabilen
COVID-19 virüsünün bulaşıcılığının önlenebilmesi ve hastalığın yayılma hızının
düşürülebilmesi için devletler tarafından toplumun bir çoğuyla daha önce
karşılaşmadığı tedbirlerin hızlı, yaygın ve etkili bir şekilde alınması
nedeniyle pek çok vatandaşın konu ile ilgili yeterli bilgisi olmamasından
dolayı bu tedbirlere hemen uyum sağlayamaması ve getirilen tedbirlere uyamaması
sonucunda idari para cezasına muhatap olduğu bilinen bir gerçektir. Bunun yanı
sıra vatandaşın konu ile ilgili yeterli bilgisi olmaması nedeniyle getirilen
tedbirlere uyamaması durumu, sadece takip ve tahsil işlemlerine başlanılmamış
idari para cezalarının muhatapları açısından değil, hakkında uygulanan idari
para cezasını ödeyenler için de geçerlidir. Bu nedenle söz konusu sebebin
COVID-19 salgın hastalığının ülkemizde yayılmasını önlemek amacıyla uygulanan
idari para cezalarının muhataplarının farklı muameleye tabi tutulması için nesnel
ve makul bir sebep olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Öte yandan söz konusu
idari para cezalarının muhataplarının farklı muameleye tabi tutulmasını
gerektirecek başkaca bir nesnel ve makul bir sebep tespit edilememiştir.
30. Bunun yanı sıra Anayasa Mahkemesinin Mustafa Karakuş kararında, 1593 sayılı Kanun'un 282. maddesinde yer alan bu Kanun’da
yazılı olan yasaklara aykırı hareket etme veya zorunluluklara uymama hükmünün
başvurucuya isnat edilen sokağa çıkma yasağını ihlal etme fiili özelinde
COVID-19 salgın hastalığının ülkemizde yayılmasını önlemek amacıyla
uygulanan idari para cezalarının Anayasa'nın 38.
maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen suçta ve cezada kanunilik ilkesini ihlal
ettiğine hükmedilmiştir.
31. Bu itibarla kuralla COVID-19 salgın hastalığının
ülkemizde yayılmasını önlemek amacıyla 11/3/2020 tarihinden itibaren bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar verilen idari para cezalarının
tahsilinden vazgeçileceği ve bu maddenin yürürlük tarihinden önce işlenen söz
konusu kabahatler için idari para cezası verilmeyeceği öngörülmüşken tahsil
edilmiş olan idari para cezalarının ise iade edilmeyeceğinin öngörülmesi
suretiyle idari para cezalarının muhatapları arasında oluşturulan farklı
muamelenin nesnel ve makul bir temele dayanmadığı sonucuna varılmıştır.
32. Dolayısıyla kuralın
mülkiyet hakkı bağlamında eşitlik ilkesine aykırılık oluşturduğu sonucuna
ulaşılmıştır.
33. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 10. ve 35.
maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Basri BAĞCI, İrfan FİDAN ile Muhterem İNCE bu görüşe
katılmamışlardır.
Kural, Anayasa’nın 10. ve 35.
maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 2. maddesi
yönünden incelenmemiştir.
V. HÜKÜM
3/11/2022 tarihli ve 7420 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un
geçici 4. maddesinin ikinci cümlesinde yer alan “...tahsil edilmiş olan
idari para cezaları iade edilmez.” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve
İPTALİNE, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN ile Muhterem İNCE’nin karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA 5/4/2023 tarihinde
karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
Basri BAĞCI
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Kenan YAŞAR
|
Üye
Muhterem İNCE
|
Karşı Oy
İtiraz incelemesine konu edilen ve 7420 sayılı Kanun’un
geçici 4. maddesinin ikinci cümlesinde yer alan kural, COVID-19 salgın
hastalığı döneminde 11/03/2020 tarihinden itiraza konu Kanunun yayımlandığı
tarihe kadar verilen idari para cezalarından henüz tahsil edilmiş olanların
tahsilinden vazgeçileceğini, bunun yanında tahsil edilmiş olanlarında iade
edilmeyeceğini düzenlemektedir.
Söz konusu Kanun ile hukuka aykırı oldukları için idari
para cezası gerektiren eylemlerin hukuki nitelendirilmelerinde bir değişikliğe
gidilmemekte, sadece henüz tahsil edilmemiş olan para cezalarının tahsilinden
vazgeçilmektedir.
Bu haliyle eylemlerin hukuka aykırılık durumları halen
devam etmektedir. Değişen durum sadece para cezalarının tahsilinden vazgeçilmesidir.
Kamunun tüm alacaklarının tamamının bir anda tahsil
edilmesi mümkün olmadığı gibi, zaman içerisinde çeşitli sebeplerle bir kısım
alacakların tahsilinden vazgeçilmesi sık karşılaşılan bir durumdur.
Devlet her yıl mutat olarak 6813 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun’un 106/1. maddesi gereğince, tahsili imkânsız olan veya
tahsiline gerek görülmeyen belli miktarın altındaki alacakların tahsilinden
vazgeçmektedir.
Bu durum daha önce ödemesini yapmış kişilere verdikleri meblağı geri
almak yönünde bir hak oluşturmamaktadır. Böyle bir hakkın varlığının genel
olarak kabul edilmesi durumunda mali sistemin büyük bir kargaşaya sürüklenmesi
ihtimali de bulunmaktadır.
Anayasa Mahkemesi benzer hükümler ihtiva eden kanunlara
dair bugüne kadar yaptığı değerlendirmelerde genel olarak tahsil edilmiş
meblağların ilgilisine iade edilmemesini Anayasanın 10. maddesinde yer alan
eşitlik ilkesine aykırı bulmamıştır.
Bu bağlamda 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile alakalı 2014/177 esas, 2015/49 sayılı dosyada, İmar Kanunu
ile ilgili 2019/7 esas, 2020/57 karar sayılı dosyada, alacakların yeniden
yapılandırılmasıyla ilgili 2018/61 esas, 2018/107 karar sayılı ve 2017/150
esas, 2017/162 karar sayılı dosyalarda bir kısım tahsilatın yapılıp bir kısım
alacakların tahsilinden vazgeçilmesi durumu Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan
eşitlik ilkesine aykırı görülmemiştir.
Çoğunluk, Anayasa Mahkemesinin istikrar kazanmış olan bu
görüşünden bu dosya itibariyle ayrılmayı tercih etmiştir. Bunun temelinde ise
bireysel başvuruda görülen Mustafa Karakuş (B. Başvuru No. 2020/34781)
kararında sokağa çıkma yasaklarını ihlal eden kişilere 1593 sayılı Umumi
Hıfzıssıhha Kanununun 282. maddesi gereğince verilen idari para cezalarının
yeterli kanuni dayanağının bulunmadığı yönündeki ihlal gerekçesi yatmaktadır.
Gözden kaçırılmaması gereken önemli bir husus ise salgın
döneminde uygulanan kısıtlamaların sadece 1593 sayılı Kanuna dayanan sokağa
çıkma yasağından ibaret olmadığıdır.
Bu kapsamda maske takılması, işyerlerinin kapatılması
veya faaliyetlerinin sınırlandırılması, eğitim ve öğretim faaliyetlerine ara
verilmesi, seyahat kısıtlamaları, altmışbeş yaş üstündekilerin sokağa
çıkmamaları, toplu taşımada yolcu sayısının sınırlandırılması gibi kanuni
dayanakları ve ilgili oldukları temel haklar açısından geniş bir yelpazeye
serpişmiş birçok konuda kısıtlama uygulanmıştır.
Anayasa Mahkemesi bugüne kadar 1593 sayılı Kanun
gereğince ilan edilen sokağa çıkma yasaklarına uygulanan idari para cezaları
açısından tespit ettiği ihlal dışında diğer yasak ve kısıtlamalarla ilgili
değerlendirmesi bulunmamaktadır.
İtiraza konu edilen kural ise COVID-19 salgını dönemine
ilişkin uygulanan tüm idari para cezaları açısından bir düzenleme getirmektedir.
Çoğunluk bu kararıyla, sadece bir hususa münhasır olarak
belirlenmiş olan hukuka aykırılığı henüz değerlendirme yapılmamış alanlarada
teşmil etmek suretiyle mezkûr dönemde uygulanan tüm idari para cezalarının
hukuki olmadığı ve tahsil edilmiş olanların iade edilmesi gerektiği anlamına
gelecek bir kabulde bulunmaktadır.
Şu ana kadar bir konuya münhasır saptanan hukuka
aykırılığın henüz inceleme yapılmamış diğer konulara da zımni olarak teşmil
edilmesi sonucunu doğuran çoğunluk görüşünün yerinde olmadığını
değerlendirdiğimizden iptal kararına iştirak edilmemiştir.
Üye
Basri BAĞCI
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Muhterem İNCE
|