“4721 Sayılı TMK.'nın 286/1. fıkranın davamızda uygulanan hüküm olduğu, 4721 Sayılı TMK.'nın 286/1 madde hükmüne göre; "Koca, soybağının reddi davasını açarak babalık karinesini çürütebilir. Bu dava ana ve çocuğa karşı açılır."
4721 Sayılı TMK.'nın 286/2 fıkrası gereğince; "Çocuk da dava hakkına sahiptir. Bu dava ana ve kocaya karşı açılır." düzenlemesini içermektedir. Madde metni incelendiğinde; soybağının reddi davası açılmasının nüfus kayıtlarında baba olarak görünen kocaya verildiği gibi çocuk için de bu davayı açma hakkının tanındığı, çocuğa 4721 Sayılı TMK.'nın 426/2 fıkra gereğince temsil kayyımı atanmasının gerektiği, bunun bir usul işlemi olup çocuğun menfaat çatışması nedeni ile temsilinin sağlanması amacı ile ihdas olunduğu ve Sulh Hukuk Mahkemesince atanacak temsil kayyımının davaya muvafakat vermesi ve davanın yürütülmesine katılması gerekmektedir.
Belirtilen yasa hükmü üçüncü bir kişinin nüfus kayıtlarındaki belirtilen yanlış durumu düzeltmesi için dava açmasına engel teşkil etmektedir. Nitekim 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 286/1 fıkrasına göre; üçüncü kişi bu davayı açamamaktadır. Belirtilen yasa ilkesi 2709 Sayılı Anayasamızın 2, 5, 10, 13 ve 36. maddelerine aykırılık teşkil etmektedir. Babalık davasının, soy bağının reddi davası ile birlikte açılmasına hukukumuzda engel bulunmamaktadır. Fakat mahkemece yerleşmiş Yargıtay içtihatları da gözetilerek ilk öncesinde soy bağının reddi davasının kesinleşmesinin bekletici mesele yapılması, kesinleşmenin ardından babalığa hükmedilmesi gerekmektedir. Yargılama içeriğinden anlaşıldığı üzere; davalı ... soy bağının reddi davası açmak istememektedir. Bu durumda üçüncü kişi konumunda olan davacı babanın davasının usulden reddine karar verilmektedir. Oysa ki böyle bir anlayış 2709 Sayılı Anayasamızın yukarıda maddeleri belirtilen hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir.
2709 Sayılı Anayasamızın 2. maddesi; "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir." hükmünü içermektedir. 4721 Sayılı TMK.'nın 286/1 madde ve 2709 Sayılı Anayasamızın 2. maddesi değerlendirildiğinde; 4721 Sayılı TMK.'nın 286/1 maddesinde düzenlenen hükmün Anayasaya aykırı olduğu açıktır. Şöyle ki; sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti soy bağının reddi davasını açmayı üçüncü kişi konumunda olan gerçek babaya tanımamıştır. Oysa ki; nüfus kayıtları kamu düzeni ile ilgilidir. Nüfus kayıtlarındaki yanlışlığı üçüncü kişiler mahkeme önünde dava ederek hak talebinde bulunabilirler. Belirtilen madde bu kurala aykırılık içermektedir. Dolayısı ile mezkur madde bu yönü ile 2709 Sayılı Anayasamızın 2. maddesine aykırılık içermektedir.
2709 Sayılı Anayasamızın 5. maddesi; "Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır." hükmünü içermektedir. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 286/1 fıkra hükmünün üçüncü kişinin dava açmasına engel olması nedeni ile kişilerin temel hakkı olan dava açma hakkını sınırladığı, sosyal hukuk devletine aykırılık içerdiği 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 286/1 fıkrasında dava açma hakkının sadece kayden babaya ve küçüğe tanınmasının 2709 Sayılı Anayasamızın mezkur maddesine de aykırılık teşkil ettiği, davamızda da olduğu üzere babalık davasında nüfusta kayıtlı olarak görünen babanın dava açmaya yanaşmaması soybağının iptalini sağlamaması halinde gerçek babanın babalığın hükmen tespiti davasının sonuçsuz kalacağı, bu durumda hakkın ulaşımına engel teşkil ettiği, yasamanın engel teşkil eden yasa maddelerini kaldırmakla yükümlü olduğu, aksi halin sosyal hukuk devleti ilkesi ve adalet ilkesi ile de bağdaşmadığı anlaşılmakla belirtilen yönün Anayasaya da aykırılık teşkil ettiği mahkememizce değerlendirilmiştir.
2709 Sayılı Anayasamızın 10. maddesi; "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
(Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. (Ek cümle: 7/5/2010-5982/1 md.) Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/1 md.) Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde (…) kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar." hükmünü içermektedir. 2709 Sayılı Anayasamızın 10. maddesi ile 4721 Sayılı TMK.'nın 286/1 fıkrası birlikte değerlendirildiğinde; üçüncü kişi konumunda olan biyolojik babaya dava açma hakkının tanınmaması da belirtilen maddeye aykırılık teşkil ettiği, nitekim devletin herhangi bir ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşitliği sağlaması gerektiği, hiçbir kişinin imtiyazlı olamayacağı, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 286/1 fıkrasında dava açma hakkı sınırlandırılması nedeni ile adına düzenleme yapılanlar açısından bir nev'i imtiyaz tanındığı, fakat üçüncü kişi konumunda olan gerçek babaya ise soy bağının iptali dava açma hakkının tanınmadığı, bu durumun kamu düzeni ile yakından ilgili olduğu, çünkü nüfus kayıtlarının yanlış olarak düzenlenmesine sebebiyet verildiği anlaşıldığından mezkur 2709 Sayılı Anayasamızın maddesine de aykırı olduğu mahkememizce değerlendirilmiştir.
2709 Sayılı Anayasamızın 13. maddesi; "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz." hükmünü içermektedir. 4721 Sayılı TMK'nın 286/1 fıkrası ile 2709 Sayılı Anayasamızın 13. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; nüfus kayıtlarında baba olarak görünen kişinin dava açmaya yanaşmadığı durumda 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun 286/1 fıkrasındaki hakkın küçük tarafından da kullanılabildiği, bu konuda kendisine temsil kayyımının atanmasının gerektiği, fakat kayden nüfus kayıtlarında baba olarak görünen kişinin soy bağının iptali davası açmaya yanaşmadığında bu kötü niyetinin yasa maddesi tarafından korunmasına sebebiyet verildiği, dolayısı ile 2709 Sayılı Anayasamızın 13. maddesinde düzenlenen ve temel hak ve hürriyetler içinde yer alan dava açma hakkının biyolojik baba açısından engellendiği, bu durumun Anayasanın sözüne ve ruhuna aykırı olduğu gibi ölçülülük ilkesine de aykırılık teşkil ettiği açıktır. Bu nedenle mezkur maddenin iptali gerekmektedir.
2709 Sayılı Anayasamızın 36. maddesi; "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz." hükmünü içermektedir. 4721 Sayılı TMK'nın 286/1 fıkrası ile 2709 Sayılı Anayasamızın bu maddesi birlikte değerlendirildiğinde; nüfus kayıtlarında baba olarak görünen kişinin dava açmaktan içtinap ettiğinde biyolojik babanın davasının usulden reddine karar verildiği, bu durumda yargı mercileri önünde hak dile getirmenin ve de iddia ve savunmada bulunmanın engellendiği çok açık şekilde bellidir. Kanun koyucunun dava açma hakkını sınırlaması nedeni ile biyolojik babanın belirtilen davayı açma hakkı elinden alındığı için 2709 Sayılı Anayasamızın 36. maddesinde belirtilen adil yargılanma hakkına ulaşması da engellenmiş durumdadır. Bir an için aile birliğinin zedelenebileceği öngörülse de diğer bir tabirle tarafların evlilikleri sırasında üçüncü bir kişinin çocuk ile ilgili babalık iddiasında bulunması durumunda mevcut durumun tarafların geçimlerini zedeleyebileceği, birbirlerine olan güven duygularını eksiltebileceği tartışılsa da yapılan eylemin kötü niyetten kaynaklanması durumunda tarafların yine hukuk yolunu kullanarak Borçlar Kanunu ve Türk Medeni Kanununun manevi tazminat ile ilgili hükümlerini kullanarak gerçeğe aykırı şekilde babalık iddiasında bulunan kişiye karşı dava açma haklarını kullanarak yapılan yanlışı düzeltme imkanları da mevcut olduğu gözetildiğinde Anayasamızın yukarıda belirtilen maddeleri ve 36. maddesi kapsamında adil yargılanma hakkının üstün gelmesinin gerektiği ve belirtilen gerekçelerle 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 286/1 fıkrasının iptalinin gerektiği kanaatine varıldığından yasal gereği Türk Milleti Adına talep olunur.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2023/62
Karar Sayısı : 2023/61
Karar Tarihi : 5/4/2023
R.G.Tarih-Sayı : Tebliğ edildi.
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Ankara 18. Aile Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 286. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa’nın 2., 5., 10., 13. ve 36. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Baba olduğunu iddia eden kişi tarafından soybağının reddi talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 286. maddesi şöyledir:
“I. Dava hakkı
Madde 286 - Koca, soybağının reddi davasını açarak babalık karinesini çürütebilir. Bu dava ana ve çocuğa karşı açılır.
Çocuk da dava hakkına sahiptir. Bu dava ana ve kocaya karşı açılır.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında başvuru kararı ve ekleri, Raportör Onur MERCAN tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu ve itiraz konusu kanun hükmü okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu hükümlerin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak anılan maddeler uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması, iptali talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikteki kurallardır.
3. İtiraz yoluna başvuran Mahkeme 4721 sayılı Kanun’un 286. maddesinin birinci fıkrasının iptalini talep etmiştir. Anılan maddede soybağı ilişkisinin taraflarının dava açma hakkı düzenlenmiştir. Bu kapsamda maddenin itiraz konusu birinci fıkrasıyla kocaya soybağının reddi davasını açarak babalık karinesini çürütme imkânı tanınmış ayrıca söz konusu davanın ana ve çocuğa karşı açılacağı hükme bağlanmıştır.
4. Bakılmakta olan dava ise baba olduğunu iddia eden kişi tarafından açılmıştır. Buna göre davayı açan kişi soybağı ilişkisinin tarafı değil ilgili konumundadır.
5. Anılan Kanun’un “Diğer ilgililerin dava hakkı” başlıklı 291. maddesinin birinci fıkrasında dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hâllerinde kocanın altsoyu, anası, babası veya baba olduğunu iddia eden kişinin, doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenme tarihinden başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açabileceği belirtilmiştir.
6. Mahkeme eksik düzenleme gerekçesiyle itiraz yoluna başvurmuş ise de Kanun’un 291. maddesinin birinci fıkrasında, baba olduğunu iddia eden kişiye belirli şartlarla soybağının reddi davasını açma hakkının tanınmış olması nedeniyle Kanun’un soybağı ilişkisinin taraflarının dava açma hakkını düzenleyen 286. maddesinin itiraz konusu birinci fıkrasının bakılmakta olan davada uygulanma imkânının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
7. Açıklanan nedenle kuralın bakılmakta olan davada uygulanma imkânı bulunmadığından başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.
Basri BAĞCI bu görüşe katılmamıştır.
III. HÜKÜM
22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 286. maddesinin birinci fıkrasının itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, Basri BAĞCI’nın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA 5/4/2023 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Üye
Engin YILDIRIM
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
Basri BAĞCI
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Muhterem İNCE
Karşı Oy
Çoğunluk somut olayda Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 286. maddesinin değil 291. maddesinin uygulanacak kural olduğundan bahisle “Red” kararı vermiştir.
TMK. nun 286. maddesi baba tarafından soy bağının reddi davasının açılmasını, 291. madde ise baba dışındaki diğer ilgililerin dava açma hakkını düzenlenmektedir.
TMK. 291. maddesinde “Dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hâllerinde kocanın altsoyu, anası, babası veya baba olduğunu iddia eden kişi, doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açabilir” denilmek suretiyle babalık iddiasında bulunan kişiye belli şartların gerçekleşmesi halinde soybağının reddi davası açma hakkı verilmektedir.
Üçüncü kişi konumunda olan ve babalık iddiasında bulunan kişinin söz konusu davayı açabilmesi babalık karinesinden yararlanan kişinin ölmesi, gaipliğine karar verilmesi veya ayırt etme gücünün kaybedilmesi hallerinde mümkün olabilmektedir.
Bu ön şartlar gerçekleşmediği sürece babalık iddiasında bulunan kişinin dava açma hakkı söz konusu olamayacaktır. Bunun bir nedeni de soybağının reddi davasını düzenleyen TMK.nun 286. maddesinde bu hakkın sadece babalık karinesinden faydalanan kişiye verilmiş olmasıdır.
İtiraz talebine konu olan somut davada kayden baba görünen şahıs hayatta olup ayırt etme gücünden yoksun olduğuna ilişkin bir durum da iddia edilmediğinden davacı konumunda bulunan babalık iddiasını dile getiren kişinin TMK.nun 291. maddesinden yararlanma imkânı bulunmamaktadır.
Kayden baba olan kişinin hayatta olduğu durumlarda ise TMK.nun 286. maddesi gereği soybağının reddi davasını açma hakkı münhasıran kayden baba gözüken kişiye tanınmış olup babalık iddiasında bulunan kişinin bu madde gereğince de davayı açma hakkı bulunmamaktadır.
İtiraz mahkemesi müracaat gerekçesinde TMK.nun 286. maddesinde babalık iddiasında bulunan kişiye, hayatta olan ve ayırt etme gücünü kaybetmemiş baba dışında, bu davayı açma hakkının verilmemiş olmasını Anayasa’ya aykırı görerek ve eksik düzenleme nedeniyle başvuruda bulunmaktadır.
Mahkeme somut olayda davacının bu davayı açma yetkisinin bulunmadığı hususunu hukuki olarak gerekçelendirirken TMK.nun 291. maddesindeki şartların oluşmadığına ayrıca 286. maddede de babalık iddiasında bulunan kişiye dava açma hakkı verilmediğini belirtmek suretiyle her iki maddeye de dayanarak red gerekçesi oluşturacaktır.
Bu manasıyla TMK.nun 286. maddesi somut uyuşmazlığa uygulanacak kural olduğundan çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne iştirak edilmemiştir.