ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2021/92
Karar Sayısı : 2023/27
Karar Tarihi : 16/2/2023
R.G.Tarih-Sayı :
24/5/2023-32200
İPTAL DAVASINI AÇAN:
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Engin
ALTAY, Özgür ÖZEL ve Engin ÖZKOÇ ile birlikte 132 milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU: 30/6/2021 tarihli ve 7330 sayılı Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun’un;
A. 3. ve 5.
maddelerinin,
B. 6. maddesinin
(3) numaralı fıkrasında yer alan “…kamu görevlilerine…” ibaresinin,
C. 7. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci cümlelerinin,
Anayasa’nın 2., 7., 10., 53., 55., 128. ve 165.
maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin
durdurulmasına karar verilmesi talebidir.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ VE İLGİLİ GÖRÜLEN KANUN
HÜKMÜNDE KARARNEME KURALI
A. İptali İstenen Kanun Hükümleri
Kanun’un iptali talep edilen kuralların da yer aldığı;
1. 3. maddesi şöyledir:
“Kuruluş
MADDE 3-
(1) Bu Kanunla belirlenen amaçlar doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak üzere;
kuruluş ve tescile ilişkin hükümleri hariç 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı
Türk Ticaret Kanununa ve özel hukuk hükümlerine tabi, başlangıç sermayesi bir
milyar iki yüz milyon Türk lirası olan Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim
Şirketi (MKE A.Ş.) unvanı altında bir anonim şirket kurulmuştur. Şirketin
ilgili olduğu Bakanlık, Millî Savunma Bakanlığıdır.
(2) Şirket, 6102 sayılı Kanuna göre Hazine ve Maliye
Bakanlığının görüşü alınarak hazırlanan esas sözleşmesinin imzalanmasını
müteakip yapılacak tescil ve ilan ile faaliyete geçer.
(3) Şirketin sermayesinin tamamı Hazineye aittir. Ancak,
mülkiyet hakkı ile kâr payı hakkına halel gelmemek ve pay sahipliğinden
kaynaklanan bütün mali haklar Hazine ve Maliye Bakanlığında kalmak kaydıyla
Hazinenin Şirketteki pay sahipliğine dayanan oy, yönetim, temsil, denetim gibi
hak ve yetkileri Bakanlık tarafından kullanılır. Şirket işletme bütçesi ile ilgili
olarak her yıl Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşü alınır.”
2. 5. maddesi
şöyledir:
“Denetim
MADDE 5-
(1) Şirket, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun
yetkilendirdiği bağımsız denetim kuruluşları arasından Genel Kurul kararı ile
belirlenecek kuruluş tarafından bağımsız denetime tabi tutulur. Hazırlanan
bağımsız denetim raporu, Genel Kurula sunulmasını müteakip Şirket tarafından
Bakanlığa ve Hazine ve Maliye Bakanlığına gönderilir.”
3. 6. maddesi
şöyledir:
“Yönetim
MADDE 6- (1)
Yönetim Kurulu üyeleri, bir üye Hazine ve Maliye Bakanının önereceği adaylar
arasından olmak üzere Genel Kurul tarafından seçilir. Genel Müdür, Genel Kurul
tarafından belirlenir.
(2) Yönetim Kurulu ve Genel Müdürün görev, yetki ve
sorumlulukları, Yönetim Kurulu üye sayısı, Yönetim Kurulu Başkanı ve üyelerinin
seçimi ve görev süreleri ile çalışma usul ve esasları, Şirketin faaliyet
konuları, organları, teşkilat yapısı, tasfiye ve denetimi, iştirakler
kurulması, devir ve tasfiyesi, mali hükümleri ile diğer hususlar Şirketin esas
sözleşmesiyle belirlenir.
(3) Yönetim Kurulunda görev alan kamu görevlilerine
22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin
Düzenlenmesi ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 34 üncü maddesine
göre kamu iktisadi teşebbüsleri yönetim kurulu üyelerine ödenen tutarda ödeme
yapılır.”
4. 7. maddesi şöyledir:
“Personel rejimi
MADDE 7- (1)
Şirket hizmetlerinin gerektirdiği görevler, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş
Kanununa tabi personel eliyle yürütülür. Bu kapsamda istihdam edilecek
personel, 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında
sigortalı sayılır. Şirket faaliyet alanı ile ilgili konularda geçici veya
sürekli olarak yerli ve yabancı uyruklu personel istihdam edebilir. Şirkette
istihdam edilecek personel hakkında kamu kurum ve kuruluşlarına personel
alınmasına dair mevzuat hükümleri uygulanmaz. İstihdam edilecek personelin; işe
alınması, sayısı, nakli, görevlendirilmesi, eğitimi, niteliği, kadrosu, unvanı,
ücreti ile diğer tüm mali ve sosyal hakları, terfisi, izni, çalışma esasları,
vekâlet, ödül ve disiplin işlemleri ile sözleşme esasları ve benzeri diğer
uygulamaya ilişkin hususlar Genel Kurul tarafından çıkarılacak düzenlemeler ile
belirlenir. Genel Kurul bu yetkisini Yönetim Kuruluna devredebilir. Ancak
anılan personele, ücret ve diğer tüm mali ve sosyal hakları kapsamında
yapılacak ödemelerin aylık ortalaması, Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşü
alınarak Genel Kurul tarafından tespit edilecek üst sınırı geçemez.
(2) Şirket bünyesinde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı tarafından 28/7/2016 tarihli ve 6735 sayılı Uluslararası İşgücü
Kanunu uyarınca düzenlenen çalışma izni veya çalışma izni muafiyeti ile yabancı
uyruklu personel çalıştırılabilir. Başvuruya ilişkin izlenecek usul ve esaslar
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Bakanlıkça müştereken belirlenir.
Çalışma izni muafiyeti olan yabancı, iş sözleşmesi süresi boyunca Türkiye’de
ikamet edebilir ve Şirket bünyesinde çalışabilir.”
B. İlgili Görülen Kanun Hükmünde Kararname Kuralı
22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname’nin (KHK) 34. maddesi şöyledir:
“Çeşitli Kurul Başkan ve Üyelerinin Ücretleri
Madde 34- a)
Teşebbüslerde, bağlı ortaklıklarda ve bunları temsilen iştiraklerde teşebbüs
mensupları ile kamu görevlilerinden ve dışarıdan atanan veya seçilen bütün
yönetim ve danışma kurulu başkan ve üyeleri, denetçi ve tasfiye kurulu
üyelerine, her yıl Cumhurbaşkanınca belirlenen miktarda aylık ücret ve diğer
ödemeler yapılabilir.
b) Tahakkuk ettirilen ücret, prim, temettü ve benzeri
ödemelerin, Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan miktarı aşan kısmı ilgililere
verilmeyerek bir ay içinde temsil olunan teşebbüs veya bağlı ortaklığa ödenir.
c) (Mülga : 20/6/2001 - 4684/4 md.)”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü
ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal
Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf
Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI ve İrfan
FİDAN’ın katılımlarıyla 22/9/2021 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine, yürürlüğü durdurma talebinin esas inceleme aşamasında karara
bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör
Hülya ÇOŞTAN ÇETİN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, dava
konusu kanun hükmü ve ilgili görülen KHK kuralı, dayanılan ve ilgili görülen
Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup
incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Genel Açıklama
3. 7330 sayılı Kanun’un 1. maddesinin
(1) numaralı fıkrasında bu Kanun’un amacının Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim
Şirketinin (MKE A.Ş.) kuruluşunu, yönetimini, denetimini, görev, yetki ve
sorumluluklarını düzenlemek olduğu belirtilmiştir.
4. Anılan Kanun’un 3. maddesinde MKE
A.Ş.nin kuruluş ve tescile ilişkin hükümleri hariç 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na
ve özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirket olarak kurulduğu, şirketin
sermayesinin tamamının Hazineye ait olduğu ve şirketin ilgili olduğu Bakanlığın
Millî Savunma Bakanlığı (MSB) olduğu hükme bağlanmıştır.
5. Kanun’un 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasıyla
8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname’ye ekli listenin “A- İKTİSADİ DEVLET TEŞEKÜLLERİ (İDT)”
başlıklı bölümünün “İlgili Bakanlık: MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI”
başlığı altında yer alan “Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK)”
satırı listeden çıkarılmış olup bu Kanun’la kurulan MKE A.Ş. ise listeye
eklenmemiştir. Nitekim Kanun’un 8. maddesinin (1) numaralı fıkrasında da MKE
A.Ş.nin 233 sayılı KHK hükümlerine tabi olmadığı belirtilmiştir.
6. Kanun’un genel gerekçesinde yapılan bu değişikliğe
ilişkin olarak “Bu Kanun Teklifi ile Kurumun Türk Ticaret Kanunu hükümlerine
tabi Millî Savunma Bakanlığına bağlı bir kamu şirketi statüsünde yapılanması,
yoğun teknoloji kullanımı gerektiren bir sektörde faaliyet gösteren Kurum için
kritik ve nitelikli personel istihdamının sağlanması, uluslararası ve yerli
savunma sanayii firmalarıyla ortaklık ve işbirliği yapılması, Ar-Ge’ye ağırlık
verilerek ürün çeşitliliğinin sağlanması ve ihracatın artırılması adına Makina
ve Kimya Endüstrisi Kurumunun, Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi olarak
devletin koruma ve denetimi altında daha esnek, etkin, verimli, modern ve
dinamik bir yapıya kavuşturulması amaçlanmıştır.” ifadelerine yer
verilmiştir.
7. Yapılan değişikliklerle MKEK, MKE A.Ş. unvanı altında
anonim şirket olarak yeni bir hukuki statüye kavuşturulmakla birlikte bu tüzel
kişiliğin niteliği konusunda Kanun’da açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Bu nedenle hukuki niteliğin belirlenmesi konusunda MKE A.Ş.nin kuruluşu,
yükümlülükleri, yetki ve ayrıcalıkları gibi özelliklerinin gözönünde
bulundurulması gerekmektedir.
8. Bu çerçevede yukarıda da belirtildiği üzere MKE
A.Ş.nin Kanun’la anonim şirket statüsünde bir tüzel kişi olarak kurulmasının
yanı sıra Kanun’un 8. maddesinde MKE A.Ş.nin ve sermayesinin yüzde elliden
fazlası MKE A.Ş.ye ait olan iştiraklerin muaf olduğu mevzuatın belirtildiği
görülmektedir. Söz konusu maddenin (1) numaralı fıkrasıyla MKE A.Ş.nin esasen
kamu tüzel kişilerinin tabi olduğu bazı kanunlar ve KHK’lardan muaf tutulduğu,
(2) ve (4) numaralı fıkralarında düzenlenen muafiyetlerle ise MKE A.Ş.ye diğer
anonim şirketlere nazaran özel hukuk alanında ayrıcalık sağlandığı, (3)
numaralı fıkrasıyla kamu idarelerinin MKE A.Ş.den mal veya hizmet alımları ile
savunma ve güvenlik alanlarına ilişkin yapım işleri yönünden 8/9/1983 tarihli
ve 2886 Devlet İhale Kanunu ile 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu hükümlerine tabi olmadıkları belirtilerek MKE A.Ş.nin diğer şirketlere
nazaran imtiyazlı duruma getirildiği, (5) numaralı fıkrasıyla da özel hukuka
tabi diğer şirketlerden farklı olarak MKE A.Ş. ve hisseleri için devir
yasağının getirildiği görülmektedir.
9. MKE A.Ş.ye sağlanan bir başka kamu gücü ayrıcalığına
ise Kanun’un 4. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer verilerek MKE A.Ş.nin
faaliyet konusuyla ilgili olarak Cumhurbaşkanı kararı ile kamulaştırma
yapabileceği düzenlenmiştir. MKE A.Ş.nin muaf olduğu mevzuatı düzenleyen 8. maddede,
3/12/2010 tarihli ve 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’na yer verilmemiş olması ise
şirketin Sayıştay denetimine tabi olduğunu göstermektedir.
B. Kanun’un 3. Maddesinin İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
12. Dava dilekçesinde özetle; MKE A.Ş.nin kanunla
kurulduğu ancak esas sözleşmesinin hazırlanmadığı, anonim şirketin varlığını
esas sözleşmeden aldığı, esas sözleşmenin içeriğinin ve kim tarafından
hazırlanacağının kuralda öngörülmediği, şirketin sermayesinin tamamı Hazineye
ait olmasına rağmen pay sahipliğine dayanan oy, yönetim, temsil ve denetim gibi
hak ve yetkilerin MSB tarafından kullanıldığı, bu durumun şirketin yönetim ve
denetiminde Hazinenin hiçbir rolünün olmamasına yol açtığı, şirketin oy ve yönetim
gibi haklarının MSB tarafından kullanılmasının şirketin ürettiği malların tek
alıcısı olan MSB tarafından yönetilmesi anlamına geldiği, çıkar çatışmasının
söz konusu olduğu, bu durumda şirketin kamu yararına uygun bir şekilde
yönetilmesinin mümkün olmadığı, şirketin genel kurulunun çok geniş yetkilerle
donatıldığı ancak genel kurulun kimlerden oluşacağının açık bir şekilde
belirlenmediği, bu itibarla genel kurulun yetkilerinin kim veya kimler
tarafından kullanılacağının belirsiz olduğu belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2.
maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
13. Dava konusu kuralın (1) numaralı fıkrasında 7330
sayılı Kanun’la belirlenen amaçlar doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak üzere;
kuruluş ve tescile ilişkin hükümleri hariç 6102 sayılı Kanun’a ve özel hukuk
hükümlerine tabi, başlangıç sermayesi bir milyar iki yüz milyon Türk lirası
olan MKE A.Ş. unvanı altında bir anonim şirketin kurulduğu ve şirketin MSB ile
ilgili olduğu öngörülmüştür.
14. Kuralın (2) numaralı fıkrasında MKE A.Ş.nin 6102
sayılı Kanun’a göre Hazine ve Maliye Bakanlığının (HMB) görüşü alınarak
hazırlanan esas sözleşmenin imzalanmasını müteakip yapılacak tescil ve ilanla
faaliyete geçeceği düzenlenmiştir.
15. Kuralın (3) numaralı fıkrasında ise MKE A.Ş.nin
sermayesinin tamamının Hazineye ait olduğu ancak mülkiyet hakkı ile kâr payı
hakkına halel gelmemek ve pay sahipliğinden kaynaklanan bütün mali haklar
HMB’de kalmak şartıyla HMB’nin MKE A.Ş.deki pay sahipliğine dayanan oy, yönetim,
temsil, denetim gibi hak ve yetkilerinin MSB tarafından kullanılacağı ve MKE
A.Ş.nin işletme bütçesi ile ilgili olarak her yıl HMB’nin görüşünün alınacağı
hükme bağlanmıştır.
16. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen
hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak
ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup
bunu geliştirerek sürdüren, hukuki güvenliği sağlayan, Anayasa’ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı
denetimine açık olan devlettir.
17. Kanunların kamu yararının sağlanması
amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi, hakkaniyet
ölçütlerini gözetmesi ve kazanılmış hakları ihlal etmemesi anılan maddede
belirtilen hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu nedenle kanun koyucunun hukuki
düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde
adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini gözönünde tutarak kullanması
gerekir (AYM, E.2018/137, K.2022/86,
30/6/2022, § 341).
18. Anayasa Mahkemesince kamu yararı
konusunda yapılacak inceleme, kanunun kamu yararı amacıyla yapılıp
yapılmadığının araştırılmasıyla sınırlıdır. Anayasa'nın çeşitli hükümlerinde
yer alan kamu yararı kavramının Anayasa'da bir tanımı yapılmamıştır. Ancak
Anayasa Mahkemesinin kararlarında da belirtildiği gibi kamu yararı bireysel ve
özel çıkarlardan ayrı ve bunlardan üstün olan toplumsal yarardır. Kamu yararı
düşüncesi olmaksızın, yalnızca özel çıkarlar için veya belirli kişilerin
yararına kanun hükmü konulamaz. Böyle bir durumun açık bir biçimde ve kesin
olarak belirlenmesi hâlinde söz konusu kanun hükmü Anayasa'nın 2. maddesine
aykırı düşer. Açıklanan istisnai hâl dışında bir kanun hükmünün ülke
gereksinimlerine uygun olup olmadığı, hangi araç ve yöntemlerle kamu yararının
sağlanabileceği bir siyasi tercih sorunu olarak kanun koyucunun takdirinde
olduğundan bu kapsamda kamu yararı değerlendirmesi yapmak anayasa yargısıyla
bağdaşmaz (AYM, E.2018/99, K.2021/14, 3/3/2021, § 102).
19. 7330 sayılı Kanun’un 1. maddesinin
(1) numaralı fıkrasında bu Kanun’un amacının MKE A.Ş.nin kuruluşunu,
yönetimini, denetimini, görev, yetki ve sorumluluklarını düzenlemek olduğu
belirtilmiştir.
20. Anılan Kanun’un 4. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında ise MKE A.Ş.nin millî
güvenlik hedefleri doğrultusunda askerî ve sivil amaçlı her çeşit silah,
mühimmat, patlayıcı ve kimyasal madde, petrokimya ve diğer kimyevi ürünleri,
makine, teçhizat, malzeme, ham madde, araç gereç, cihaz, sistem ve platformları
yurt içi ve yurt dışında üretme veya ürettirme, pazarlama ve ticaretini yapma,
temsilcilik faaliyetlerinde bulunma, araştırma geliştirme, ürün geliştirme ve
mühendislik faaliyetleri, modernizasyon, tasarım, test, montaj, entegrasyon ve
satış sonrası hizmeti yapma veya yaptırma, jenerik ve yenilikçi teknolojilerin
yerli ve millî olarak geliştirilmesine ilişkin tematik araştırma
merkezi/laboratuvarı, özel endüstri bölgesi veya eğitim kurumları kurma; her
türlü kurum, kuruluş ve tüketiciye yönelik olarak proje mühendisliği,
danışmanlık, teknoloji transferi, eğitim hizmetleri ile enerji, geri dönüşüm,
taahhüt işleri yapma, lojistik destek sağlama, mühimmat ayırma ve ayıklama
faaliyetlerinde ve esas sözleşmesinde belirlenen diğer faaliyetlerde
bulunabileceği hükme bağlanmıştır.
21. Bu itibarla Kanun’la belirlenen millî güvenliğin sağlanmasına yönelik
amaçlar doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak üzere MKE A.Ş.nin kurulmasını,
faaliyete geçme, sermaye, pay sahipliğine dayanan oy, yönetim, temsil, denetim
gibi hak ve yetkilerin kullanılması ile MKE A.Ş.nin işletme bütçesinin hazırlanmasına
ilişkin usul ve esasları düzenleyen kuralın
kamu yararı dışında başka bir amaç güttüğü söylenemez.
22. Öte yandan Anayasa’nın 2.
maddesinde belirtilen hukuk devletinin temel ilkelerinden biri de belirliliktir. Belirlilik
ilkesi bireylerin hukuk kurallarını önceden bilmeleri, tutum ve davranışlarını
bu kurallara göre güvenle belirleyebilmeleri anlamını taşımaktadır. Belirlilik
ilkesi, yalnızca kanuni belirliliği değil daha geniş anlamda hukuki belirliliği
ifade etmektedir. Bir başka deyişle hukuk kurallarının belirliliğinin
sağlanması yalnızca kanunla düzenleme yapılması anlamına gelmemektedir. Kanuni
düzenlemeye dayanarak erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir gibi
niteliksel gereklilikleri karşılaması şartıyla mahkeme içtihatları ve yürütmenin
düzenleyici işlemleri ile de hukuki belirlilik sağlanabilir. Hukuki belirlilik
ilkesinde asıl olan, bir hukuk normunun uygulanmasıyla ortaya çıkacak
sonuçların o hukuk düzeninde öngörülebilir olmasıdır (AYM, E.2017/156, K.2019/37, 15/5/2019, § 39).
23. Kuralın (1) numaralı fıkrasına göre MKE A.Ş. 7330
sayılı Kanun’la belirlenen amaçlar doğrultusunda faaliyetlerde bulunabilecek,
kuruluş ve tescile ilişkin hükümleri hariç 6102 sayılı Kanun’a ve özel hukuk
hükümlerine tabi olacak, başlangıç sermayesi bir milyar iki yüz milyon Türk
lirası olacak, anonim şirket şeklinde kurulacak ve MSB’nin ilgili kuruluşu
olacaktır.
24. Kuralın (2) numaralı fıkrası ile (3) numaralı fıkrasının
birinci cümlesinde MKE A.Ş.nin 6102 sayılı Kanun’a göre hazırlanan esas
sözleşmenin imzalanması üzerine yapılacak tescil ve ilanla faaliyete geçeceği
ve MKE A.Ş.nin sermayesinin tamamının HMB tarafından konulacağı
belirtilmektedir. 6102 sayılı Kanun’un 330. maddesinde de özel kanunlara tabi
anonim şirketlere, özel hükümler dışında anılan Kanun’un anonim şirketlere
ilişkin hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Kanun’un 337. maddesinde
pay taahhüt edip esas sözleşmeyi imzalayan gerçek ve tüzel kişilerin kurucu
olduğu, 338. maddesinde anonim şirket kurulabilmesi için tek bir pay sahibinin
dahi yeterli olduğu belirtilmiş; 339. maddesinde ise anonim şirket esas
sözleşmesinin içeriği düzenlenmiştir. Dolayısıyla MKE A.Ş.nin, sermayeyi
taahhüt eden tek pay sahibi olarak devlet tüzel kişiliği içinde yer alan kamu
idaresi niteliğindeki HMB tarafından kurulacağı, esas sözleşmesinin 6102 sayılı
Kanun’a uygun olarak hazırlanacağı ve esas sözleşmenin HMB tarafından
imzalanacağı anlaşılmaktadır.
25. 6102 sayılı Kanun’un 407. maddesine göre pay
sahipleri şirket işlerine ilişkin haklarını genel kurulda kullanırlar. Anılan
Kanun’un 408. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da tek pay sahipli anonim
şirketlerde bu pay sahibinin genel kurulun tüm yetkilerine sahip olduğu
belirtilmiştir.
26. Kuralın (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde MKE
A.Ş.nin paylarından doğan mülkiyet hakkı ve kâr payı gibi tüm mali hakların
HMB’ye ait olduğu, buna karşılık söz konusu paylardan doğan oy, yönetim, temsil
gibi idari haklar ile denetim hakkının MSB tarafından kullanılması
öngörülmektedir.
27. Bu itibarla MKE A.Ş.nin hangi amaç çerçevesinde, hangi hükümlere tabi
olarak ve hangi statüde kurulacağı, başlangıç sermayesinin miktarı, ilgili
olduğu bakanlık, faaliyete geçme usulü, sermayesinin ve mali haklar ile idari
ve denetime ilişkin hakların aidiyeti hususlarının açık, net ve anlaşılır bir şekilde düzenlendiği
gözetildiğinde kuralın belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırı bir
yönünün bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
28. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
C. Kanun’un 5. Maddesinin İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
29. Dava dilekçesinde özetle;
sermayesi kamuya ait olan şirketlerin Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM)
denetimi dışında bırakılamayacağı, yürütmenin harcamalarının hukuka
uygunluğunun yasama organı tarafından denetlenmesi gerektiği, dava konusu
kuralda Sayıştay denetiminin öngörülmemiş olmasının MKE A.Ş.nin Sayıştay
denetimi dışında bırakıldığı şeklinde yorumlanabileceği, bu durumun
belirsizliğe neden olduğu belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2. ve 165.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43.
maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 160. maddesi yönünden de
incelenmiştir.
31. Kuralda MKE A.Ş.nin Kamu Gözetimi,
Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun yetkilendirdiği bağımsız denetim
kuruluşları arasından MKE A.Ş.nin genel kurulu kararı ile belirlenecek kuruluş
tarafından bağımsız denetime tabi tutulacağı ve bu kuruluş tarafından
hazırlanan bağımsız denetim raporunun MKE A.Ş.nin genel kuruluna sunulmasının
ardından MKE A.Ş. tarafından MSB’ye ve HMB’ye gönderileceği öngörülmektedir.
32. Anayasa’nın “Sayıştay”
başlıklı 160. maddesinin birinci fıkrasında “Sayıştay, merkezî yönetim
bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün
gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek
ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen
inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir.” hükmüne
yer verilmiştir.
33. Anılan maddenin üçüncü fıkrasında da
mahalli idarelerin hesap ve işlemlerinin denetimi ve kesin hükme bağlanmasının
Sayıştay tarafından yapılacağı hükme bağlanmıştır.
34. Buna göre merkezî yönetim bütçesi
kapsamındaki kamu idareleri ve sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve
giderleriyle mallarının ve mahallî idarelerin hesap ve işlemlerinin denetimi ve
kesin hükme bağlanması görevlerinin Sayıştay tarafından yerine getirilmesi
anayasal bir zorunluluk olup belirtilen idare ve kurumların Sayıştay tarafından
denetlenmesi görevini ortadan kaldıracak bir düzenleme yapılması mümkün
değildir.
35. Sayıştayın belirtilen görevinin yanı
sıra Anayasa’nın anılan maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde ifade
edildiği üzere kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama
işlerini yapmakla görevli olması nedeniyle bu kapsamda Sayıştaya bir
görev verilip verilmemesi konusunda kanun koyucunun takdir yetkisine sahip
olduğu açıktır.
36. Öte yandan Anayasa’nın 165. maddesinde “Sermayesinin
yarısından fazlası doğrudan doğruya veya dolaylı olarak Devlete ait olan kamu
kuruluş ve ortaklıklarının Türkiye Büyük Millet Meclisince denetlenmesi
esasları kanunla düzenlenir.” hükmü yer almaktadır. Devlet gelir ve giderleri ile malları üzerinde denetimle ilgili olarak
Anayasa’da Sayıştay denetimi yanında kabul edilen diğer yöntem, Anayasa’nın
anılan maddesinde belirtildiği üzere kanun gereğince kurulan ve denetimin TBMM
tarafından yapılması öngörülen sistemle gerçekleştirilen denetimdir. Bu
bağlamda denetim bakımından tek yetkili organ Sayıştay değildir. Kanun koyucu
bazı durumlarda Sayıştaydan başka kurumlara da denetim görevini
verebilmektedir. Ancak Anayasa’nın 165. maddesi dikkate alındığında kurulacak
denetim sisteminin mutlaka TBMM’nin denetimini sağlayacak nitelikte olması
gerekir (AYM, E.2016/180, K.2018/4, 18/1/2018, § 46).
37. 7330 sayılı Kanun’un 3. maddesinin
(3) numaralı fıkrası uyarınca MKE A.Ş.nin sermayesinin tamamının Hazineye ait
olması nedeniyle MKE A.Ş.nin Anayasa’nın 165. maddesi kapsamında olduğu
açıktır. Bu itibarla MKE A.Ş.nin TBMM tarafından denetlenmesini sağlayacak bir
denetim sisteminin düzenlenmesi anayasal bir zorunluluktur.
38. TBMM adına denetim yapan Sayıştayın denetim alanı
6085 sayılı Kanun’un 4. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendinde sermayesinde doğrudan veya dolaylı olarak kamu payı
olan özel kanunlar veya Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile kurulmuş anonim
ortaklıkların da Sayıştay denetimine tabi olduğu belirtilmiştir. Bu bağlamda
sermayesinin tamamı Hazineye ait olup 6085 sayılı Kanun kapsamında olmayacağına
dair aksine bir hükmün de bulunmadığı gözetildiğinde MKE A.Ş.nin Sayıştay tarafından
denetleneceği açıktır. Bu suretle MKE
A.Ş.nin TBMM tarafından denetlenmesi
zorunluluğunun sağlandığı anlaşılmaktadır.
39. Diğer yandan MKE A.Ş.nin bağımsız denetime tabi
olmasını ve bu denetimin MKE A.Ş.nin genel kurulu tarafından yetkilendirilen
bağımsız denetim kuruluşu tarafından yapılmasını öngören kuralla MKE A.Ş.nin,
anonim şirketlerin bağımsız denetimine ilişkin hükümlere göre objektif bir
şekilde denetlenmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla kuralla kamu yararı dışında bir amacın gözetildiği
söylenemeyeceği gibi bu hususun kanun koyucunun takdir yetkisi içinde kaldığı
da açıktır.
40. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 2., 160. ve 165. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi
gerekir.
Ç. Kanun’un 6. Maddesinin (3) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “…kamu
görevlilerine…” İbaresinin İncelenmesi
1. Anlam ve Kapsam
41. 7330 sayılı Kanun’un 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasında MKE A.Ş.nin yönetim kurulu üyelerinin, bir üye Hazine
ve Maliye Bakanının önereceği adaylar arasından olmak üzere MKE A.Ş.nin genel
kurulu tarafından seçileceği, genel müdürün de MKE A.Ş.nin genel kurulu
tarafından belirleneceği hükme bağlanmıştır.
42. Anılan maddenin (2) numaralı
fıkrasında MKE A.Ş.nin yönetim kurulu ile genel müdürünün görev, yetki ve
sorumluluklarının, yönetim kurulu üye sayısının, yönetim kurulu başkanı ile
yönetim kurulu üyelerinin seçiminin, görev sürelerinin, çalışma usul ve
esaslarının, faaliyet konularının, organlarının, teşkilat yapısının,
tasfiyesinin ve denetiminin, iştirakler kurulmasının, iştiraklerin devir ve
tasfiyesinin, mali hükümler ile diğer hususların şirket esas sözleşmesiyle
belirleneceği belirtilmiştir.
43. Maddenin (3) numaralı fıkrasında ise
MKE A.Ş.nin yönetim kurulunda görev alan kamu görevlilerine 399 sayılı KHK’nın
34. maddesine göre kamu iktisadi teşebbüsleri yönetim kurulu üyelerine ödenen
tutarda ödeme yapılacağı hükme bağlanmıştır. Anılan fıkrada yer alan “…kamu
görevlilerine…” ibaresi dava konusu kuralı oluşturmaktadır.
44. Söz konusu KHK’nın 34. maddesinin (a) fıkrasında teşebbüslerde,
bağlı ortaklıklarda ve bunları temsilen iştiraklerde teşebbüs mensupları ile
kamu görevlilerinden ve dışarıdan atanan veya seçilen bütün yönetim ve danışma
kurulu başkan ve üyeleri, denetçi ve tasfiye kurulu üyelerine, her yıl
Cumhurbaşkanınca belirlenen miktarda aylık ücret verilebileceği ve diğer
ödemelerin yapılabileceği belirtilmiştir. Söz konusu maddenin (b) fıkrasında
ise tahakkuk ettirilen ücret, prim, temettü ve benzeri ödemelerin,
Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan miktarı aşan kısmı ilgililere verilmeyerek bir
ay içinde temsil olunan teşebbüs veya bağlı ortaklığa yapılacağı hükme
bağlanmıştır.
45. Dava konusu kural, MKE A.Ş.nin
yönetim kurulunda görev alan kamu görevlilerine, Cumhurbaşkanınca kamu iktisadi
teşebbüsleri yönetim kurulu üyeleri için belirlenen miktarda aylık ücret
verilmesini ve diğer ödemelerin yapılmasını öngörmektedir.
2. İptal Talebinin Gerekçesi
46. Dava dilekçesinde özetle; MKE A.Ş.nin kamu tüzel
kişisi olduğu, kamu tüzel kişilerinin yönetim kurulu üyelerinin kamu görevlisi
niteliğinde olduğu, bu nedenle MKE A.Ş. yönetim kurulu üyelerinin özlük
haklarının kanunla düzenlenmesi gerektiği, dava konusu kuralla aynı hukuki
statüde bulunan yönetim kurulu üyeleri arasında kamu görevlisi olup olmama
bakımından ayrım yapıldığı, kamu görevlisi olan yönetim kurulu üyelerine
yapılacak ödemenin sınırlandığı, buna karşılık kamu görevlisi olmayan yönetim
kurulu üyelerinin ücretlerinin, huzur haklarının ve diğer özlük haklarının
belirlenmesi konusunda MKE A.Ş.nin genel kuruluna sınırları belirsiz, geniş bir
takdir alanının bırakıldığı, bu durumun hukuki belirlilik ilkesini de
zedelediği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 7., 10. ve 128. maddelerine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
47. Anayasa’nın 128. maddesinde;
devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel
idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği
asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği
belirtilmiş; memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları,
görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ile diğer
özlük işlerinin kanunla düzenlenmesi öngörülmüştür.
48. Memurlar ve diğer kamu görevlileri
ile idare arasındaki ilişki, yasama organı tarafından hizmetin gereklerine göre
kanunla düzenlenmektedir. İlgili kanunlar uyarınca kişileri önceden düzenlenmiş
bulunan bir statüye sokan, bu statüde devamını sağlayan ve bu statüden çıkaran
işlemler, şart işlemler olarak kabul edilip kişilerin kamu görevine
atanmaları ve görevleri süresince belirli kurallara tabi olmaları da bu
kapsamdadır. Kamu görevlileri, belirli bir statüde nesnel kurallara göre hizmet
yürütmekte; o statünün sağladığı aylık, ücret, atanma, yükselme, nakil gibi
kimi öznel haklara sahip olmaktadır.
49. Memurlar ve diğer kamu
görevlilerinin mali ve sosyal haklarına ilişkin düzenlemeler statü hukukuna
ilişkindir. Statü hukukuna göre yürütülen görevlere atanmanın usulleri, görevin
kapsamı ve görevi yerine getiren kişilerin mali ve sosyal hakları ile ilgili
konularda anayasal ilkelere aykırı olmamak kaydıyla düzenleme yapmak kanun koyucunun
takdirindedir.
50. 7330 sayılı Kanun’un 4. maddesinin
(1) numaralı fıkrasında MKE A.Ş.nin millî güvenlik hedefleri doğrultusunda
faaliyetlerde bulunacağı hükme bağlanmıştır. Anılan Kanun’un 3. maddesinin (1)
numaralı fıkrası uyarınca kanunla kurulan ve MSB’nin ilgili kuruluşu olan MKE
A.Ş., söz konusu maddenin (3) numaralı fıkrasına göre sermayesinin tamamı
Hazineye ait olan ve şirketteki pay sahipliğine dayanan oy, yönetim, temsil,
denetim gibi hak ve yetkileri MSB tarafından kullanılan bir şirket olarak
yapılandırılmıştır.
51. Kanun’un 6. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında ise yönetim kurulunun görev, yetki ve sorumluluklarının MKE A.Ş.nin
esas sözleşmesiyle belirlenmesi öngörülmüştür. MKE A.Ş.nin esas sözleşmesi
28/7/2021 tarihli ve 10375 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde
yayınlanmıştır.
52. Söz konusu esas sözleşmede yönetim
kurulunun görevleri detaylı bir biçimde sayılmıştır.
53. Kamu tüzel kişisi niteliğini haiz
MKE A.Ş.nin yönetim kurulu üyelerinin şirketin kârlılık ve verimliliğini doğrudan doğruya
etkileyebilecek kararları alma, alınan kararları uygulatma ve uygulamayı denetleme yetkisi olarak nitelenebilecek asli ve
sürekli görevleri yürütmek üzere seçilecekleri
anlaşılmaktadır. Bu bağlamda MKE A.Ş.nin yönetim kurulu üyeliğine seçilme,
statü hukukuna ilişkin olup bu görevin karşılığı olan mali hakları belirleme
yetkisi kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamındadır.
54. Diğer yandan kuralın MKE A.Ş.nin
yönetim kurulu üyeliklerine seçilen kamu görevlileriyle sınırlı bir hüküm
öngörüp kamu görevlisi olmayanlar bakımından bir düzenleme getirmemesinin bir
belirsizliğe veya öngörülemezliğe neden olduğu söylenemez. Nitekim Kanun’un 6. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında mali hükümlerin esas sözleşmeyle düzenleneceği, 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasında
ise MKE A.Ş.nin kuruluş ve tescile ilişkin hükümleri hariç olmak üzere 6102
sayılı Kanun hükümlerine tabi olduğu hükme bağlanmıştır.
55. Anılan Kanun’un anonim şirket esas
sözleşmesinin içeriğini düzenleyen 339. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (g)
bendinde anonim şirket yönetim kurulu üye sayısının esas sözleşmeyle
belirleneceği ve 362. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yönetim kurulu
üyelerinin en çok üç yıl süreyle görev yapmak üzere seçileceği öngörülmüştür.
Kanun’un 394. maddesinde ise yönetim kurulu
üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak
şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebileceği
ifade edilmek suretiyle yönetim kurulu üyelerinin mali hakları hükme
bağlanmıştır. Böylelikle yönetim kurulu üyelerinin mali haklarının tutarının
esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenebileceği hüküm altına
alınmıştır. Dolayısıyla
kamu görevlisi niteliğini taşımayan yönetim kurulu üyelerine yapılacak
ödemelerin şirket esas sözleşmesinde belirlenebileceği, esas sözleşmede
belirlenmemişse Kanun’un 408. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi
uyarınca MKE A.Ş.nin genel kurulu tarafından belirleneceği anlaşılmaktadır.
56. Anayasa’nın 10. maddesinde “Herkes,
dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir./ Kadınlar ve erkekler eşit
haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.
Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz./
Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile
malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz./
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz./ Devlet organları
ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun
olarak hareket etmek zorundadırlar.” denilmek suretiyle kanun önünde
eşitlik ilkesine yer verilmiştir.
57. Anayasa’nın anılan maddesinde
belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz
konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik
ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme
bağlı tutulmalarını sağlamak, kişilere ayrım yapılmasını ve ayrıcalık
tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve
topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlali
yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı
tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da
topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı
hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa
Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez (AYM, E.2020/95, K.2022/3,
26/1/2022, § 25).
58. MKE A.Ş. yönetim kurulunda görev
alan kamu görevlilerine 233 sayılı KHK’nın 34. maddesine göre ödeme yapılması
durumuna ilişkin olarak eşitlik ilkesi yönünden yapılacak anayasallık
denetiminde öncelikle Anayasa’nın 10. maddesi çerçevesinde aynı ya da benzer
durumda bulunan kişilere farklı muamelede bulunulup bulunulmadığı belirlenmelidir.
Yapılacak bu belirlemenin ardından ise farklı muamelenin nesnel ve makul bir
temele dayanıp dayanmadığı ve ölçülü olup olmadığı hususları irdelenmelidir.
Ölçülülük ilkesi, amaç ve araç arasında hakkaniyete uygun bir dengenin
bulunması gereğini ifade eder. Diğer bir ifadeyle bu ilke, farklı muamelenin
öngörülen objektif amaç ile orantılı olmasını gerektirmektedir.
59. Bu bağlamda MKE A.Ş.nin yönetim
kurulu üyeliğine seçilmiş kamu görevlisi olan kişi ile kamu görevlisi olmayan
kişinin aynı görev, yetki ve sorumlulukları haiz oldukları gözetildiğinde bu
kişilerin durumlarının karşılaştırma yapmaya müsait olacak şekilde benzer
olduğu söylenebileceğinden kuralla bunlar arasında bir farklılık yaratıldığı
ifade edilebilir.
60. Kural, MKE A.Ş.nin kamu görevlisi
olan yönetim kurulunu üyelerine gerekçede de vurgulandığı üzere kamu iktisadi
teşebbüsleri yönetim kurulu üyelerine ödenen tutarda ödeme yapılmasını
öngörmekte olup bu yönüyle kamu tüzel kişisi olan MKE A.Ş.nin kamu görevlisi
olan yönetim kurulu üyeleri ile kamu iktisadi teşebbüslerinin kamu görevlisi
statüsünde olan yönetim kurulu üyeleri arasında mali yönden uyumun sağlanmasını
amaçladığı anlaşılmaktadır. Bu yönüyle farklı muamelenin nesnel ve makul bir
nedene dayanmadığı söylenemez.
61. MKE A.Ş.nin yönetim kurulu üyeliği
görevine seçilen kamu görevlilerinin, mevcut kamu görevlerinin yanında yönetim
kurulu üyeliğini de sürdüreceği dikkate alındığında kamu görevlisinin bu
görevinden kaynaklanan mali hakları da almaya devam edeceği açıktır. Bunun yanı
sıra kamu görevlisinin yönetim kurulu üyeliğine ayırabileceği zaman ve emeğin,
kamu görevlisi olmayan yönetim kurulu üyesine nazaran sınırlı olacağı da
gözetildiğinde farklı muameleyle güdülen amaç ile öngörülen araç arasında uygun
bir dengenin kurulduğu, bu bağlamda farklı muamelenin ölçülü olduğu
anlaşılmaktadır. Bu itibarla kuralda eşitlik ilkesine aykırı bir yönün
bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
62. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 2., 10. ve 128. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi
gerekir.
Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M.
Emin KUZ ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ bu görüşe katılmamışlardır.
Kuralın Anayasa’nın 7. maddesiyle ilgisi
görülmemiştir.
D. Kanun’un 7. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının Dördüncü, Beşinci,
Altıncı ve Yedinci Cümlelerinin İncelenmesi
1. Dördüncü, Beşinci ve Altıncı Cümleler
a. İptal Talebinin Gerekçesi
63. Dava dilekçesinde özetle, MKE
A.Ş.nin kamu tüzel kişisi niteliğinde olduğu, anılan şirkette istihdam edilecek
personelin kamu hizmetini yerine getirmekle görevli olduğu, bu nedenle istihdam
usulünün kanunla düzenlenmesi gerektiği söz konusu personel hakkında kamu kurum
ve kuruluşlarına personel alınmasına dair mevzuat hükümlerinin uygulanmayacak
olmasının kanunilik ilkesiyle çeliştiği, şirket organlarına verilen yetkinin
kapsam ve sınırlarının belirsiz olduğu, bu itibarla kuralların yasama
yetkisinin devri sonucunu doğurduğu, bu durumun MKE
A.Ş. personeli hakkında kamuda
çalışan diğer personelden farklı düzenlemelerin yapılmasına neden olacağı,
memurların ve diğer kamu görevlilerinin ücret ve özlük haklarının kanunla
düzenlenmesi gerektiği belirtilerek kuralların Anayasa’nın 2., 7. ve 128.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
b. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
64. 7330 sayılı Kanun’un 7. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının dava konusu dördüncü cümlesi MKE A.Ş.de istihdam
edilecek personel hakkında kamu kurum ve kuruluşlarına personel alınmasına dair
mevzuat hükümlerinin uygulanmamasını öngörmektedir. Söz konusu fıkranın dava
konusu beşinci cümlesinde MKE A.Ş.de istihdam edilecek personelin; işe
alınması, sayısı, nakli, görevlendirilmesi, eğitimi, niteliği, kadrosu, unvanı,
ücreti ile diğer tüm mali ve sosyal hakları, terfisi, izni, çalışma esasları,
vekâlet, ödül ve disiplin işlemleri ile sözleşme esasları ve benzeri diğer
uygulamaya ilişkin hususların MKE A.Ş. genel kurulu tarafından çıkarılacak
düzenlemelerle belirleneceği düzenlenmiştir. Anılan fıkranın dava konusu
altıncı cümlesinde ise MKE A.Ş. genel kurulunun bu yetkisini MKE A.Ş. yönetim
kuruluna devredebileceği hükme bağlanmıştır.
65. Söz konusu Kanun’un 7. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde MKE A.Ş. hizmetlerinin gerektirdiği
görevlerin 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi personel eliyle
yürütüleceği, ikinci cümlesinde ise bu kapsamda istihdam edilecek personelin
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı
sayılacağı belirtilmiştir.
66. Kanun’dan önceki süreçte MKEK adı
altında kamu iktisadi teşebbüsü olarak yapılandırılmış olan MKE A.Ş.nin
personel rejimi, 399 sayılı KHK hükümlerine
tabi kılınmıştı.
67. Kanun koyucunun millî güvenlik
hedefleri doğrultusunda askerî ve sivil amaçlı her çeşit silah, mühimmat,
patlayıcı ve kimyasal madde, petrokimya ve diğer kimyevi ürünleri, makine,
teçhizat, malzeme, ham madde, araç gereç, cihaz, sistem ve platformları üretme,
ürettirme, pazarlama, ticaretini yapma ve benzeri faaliyetlerde bulunmak üzere
kamu tüzel kişisi olarak yeniden yapılandırdığı MKE A.Ş.yi ilke olarak 6102
sayılı Kanun’a göre faaliyet gösteren bir anonim şirkete dönüştürmeyi
amaçladığı görülmektedir.
68. Söz konusu Kanun kapsamındaki anonim
şirketlerin, özel hukuk hükümleri çerçevesinde, verimlilik ve rekabet
esaslarına göre faaliyet göstermesi nedeniyle personel rejimlerinin de bu
esaslara uygun olması doğaldır.
69. 7330 sayılı Kanun’da düzenlenen hususlar dışında 6102
sayılı Kanun çerçevesinde, özel hukuka ve özel işletmecilik esaslarına tabi
olarak faaliyet yürütmekte olup özel hukuk hükümlerine tabi tutulan MKE A.Ş.nin
hizmetleri Anayasa'nın 128. maddesi kapsamında genel idare esaslarına göre
yürütülmesi gereken asli ve sürekli görevlerden sayılamaz ve bu bağlamda
personeli de aynı madde kapsamında memur ya da diğer kamu görevlisi olarak
nitelendirilemez.
70. Bu itibarla özel hukuk hükümlerine tabi anonim şirket
statüsündeki MKE A.Ş.de istihdam edilecek personelin, kamu kurum ve
kuruluşlarına personel alınmasına dair mevzuat hükümlerinin dışında tutulması
kanun koyucunun takdirinde olup kuralda Anayasa’ya aykırı bir yön
bulunmamaktadır.
71. Anayasa'nın 7. maddesinde “Yasama yetkisi Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” denilmektedir.
Yasama yetkisinin TBMM’ye ait olması ve bu yetkinin devredilememesi, kuvvetler
ayrılığı ilkesinin bir gereğidir. Bu hükme yer veren Anayasa'nın 7. maddesinin
gerekçesinde yasama yetkisinin parlamentoya ait olması “demokrasi rejimini benimseyen
siyasi rejimlerde kaçınılmaz bir durum” olarak nitelendirilmiştir. Ayrıca
gerekçede “Millet adına kanun koyma yetkisini yasama meclisi yerine getirir.
Bu yetki devredilemez. Ancak, Anayasanın 99 ve 129 uncu maddeleri hükümleri
saklıdır.” denilmek suretiyle bu ilkenin anlamı ve istisnaları
belirtilmiştir. Madde gerekçesinden de anlaşılacağı üzere yasama yetkisinin
devredilemezliği, esasen kanun koyma yetkisinin TBMM dışında başka bir organca
kullanılamaması anlamına gelmektedir. Anayasa'nın 7. maddesi ile yasaklanan,
kanun yapma yetkisinin devredilmesidir (AYM, E.2011/42, K.2013/60, 9/5/2013;
E.2021/73, K.2022/51, 21/4/2022, § 15).
72. Anayasa’da kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda
genel ifadelerle yürütme organına düzenleme yapma yetkisi verilmesi yasama
yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırılık oluşturabilmektedir. Bu nedenle
Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması, vergi ve
benzeri mali yükümlülüklerin konması ve memurların atanması, özlük hakları gibi
münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda kanunun temel esasları,
ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması gerekmektedir. Anayasa koyucunun
kanunla düzenlenmesini açıkça öngördüğü konularda yasama organının temel
kuralları saptadıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları
yürütmenin türevsel nitelikteki işlemlerine bırakması, yasama yetkisinin devri
olarak yorumlanamaz (AYM, E.2011/42, K.2013/60, 9/5/2013; E.2019/36, K.2021/15,
4/3/2021, § 57).
73. Yukarıda da açıklandığı üzere 7330
sayılı Kanun’un 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci
cümlelerinde MKE A.Ş.de istihdam edilecek personelin 4857 sayılı Kanun’a tabi
olduğu ve bu personelin 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağı belirtilmiştir. Bu suretle MKE A.Ş.de
istihdam edilecek personelin tabi olduğu mevzuat belirlenmiş, dava konusu
beşinci ve altıncı cümlelerle ise söz konusu mevzuat kapsamında yetkili şirket
organları gösterilmiştir.
74. Bu bağlamda kurallarla MKE A.Ş.de istihdam edilecek personelin; işe
alınması, sayısı, nakli, görevlendirilmesi, eğitimi, niteliği, kadrosu, unvanı,
ücreti ile diğer tüm mali ve sosyal hakları, terfisi, izni, çalışma esasları,
vekâlet, ödül ve disiplin işlemleri ile sözleşme esasları ve benzeri diğer
uygulamaya ilişkin hususların MKE A.Ş. genel kurulu tarafından çıkarılacak
düzenlemelerle belirleneceği ve genel kurulunun bu yetkisini MKE A.Ş. yönetim
kuruluna devredebileceği hükme bağlanmıştır. Kurallarda şirket organları
tarafından düzenlenebilecek hususların açıkça sayıldığı, personelin tabi olduğu
mevzuatın belirlendiği, böylelikle şirket organlarının düzenlemesine bırakılan
konularda kanuni çerçevenin çizildiği gözetildiğinde kuralların, yasama yetkisinin
devredilemezliği ilkesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
75. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 7. ve 128.
maddelerine aykırı değildir. İptalleri talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M.
Emin KUZ ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ bu görüşe katılmamışlardır.
Kuralların Anayasa’nın 2. maddesine de
aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların
Anayasa’nın 7. ve 128. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında
ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden ayrıca bir
inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
2. Yedinci Cümle
a. İptal Talebinin Gerekçesi
76. Dava dilekçesinde özetle; dava
konusu kuralla MKE A.Ş.de istihdam edilecek personele ücret ve diğer tüm mali
ve sosyal hakları kapsamında yapılacak ödemeler bakımından bir üst sınırın
getirildiği, bu sınırı belirleme yetkisinin yürütme erki içinde yer almayan MKE
A.Ş.nin genel kuruluna bırakıldığı, genel kurula tanınan yetkinin kapsam ve
sınırlarının belirsiz olduğu, memurların ve diğer kamu görevlilerinin ücret ve
özlük haklarının kanunla düzenlenmesi gerektiği, bu itibarla örgütlenme ve
toplu iş sözleşmesi yapma haklarının sınırlandığı belirtilerek kuralın
Anayasa’nın 2., 7., 53., 55. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
b. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
77. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural,
ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 13., 49. ve 54. maddeleri yönünden de
incelenmiştir.
78. Kuralla MKE A.Ş.de istihdam edilecek
personele, ücret ve diğer tüm mali ve sosyal haklar kapsamında yapılacak yıllık
ödemelerin aylık ortalamasının, HMB’nin görüşü alınarak MKE A.Ş. genel kurulu
tarafından tespit edilecek üst sınırı geçemeyeceği öngörülmektedir.
79. Anayasa’nın 49. maddesinde
çalışmanın, herkesin hakkı ve ödevi olduğu, devletin çalışanların hayat
seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve
işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik
bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alacağı
belirtilmiştir. Anayasa’nın “Ücrette adalet sağlanması” başlıklı
55. maddesinde de “Ücret emeğin karşılığıdır./ Devlet, çalışanların
yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal
yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır.” denilmektedir.
80. Anayasa’nın 51. maddesinde güvenceye bağlanan sendika
hakkı, demokratik toplumun temeli olan örgütlenme özgürlüğünün bir parçasıdır.
Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kolektif
oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğüdür. Bu özgürlük,
bireylere topluluk hâlinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını
gerçekleştirme imkânı sağlar. Sendika hakkı da çalışanların, bireysel ve ortak
çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenebilme serbestisini
gerektirmekte ve bu niteliğiyle örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olarak
görülmektedir (AYM, E. 2013/1, K.2014/161, 22/10/2014).
81. Sendika hakkı, çalışanların ve çalıştıranların sadece
istedikleri sendikaları kurmaları ve bunlara üye olmaları yolunda bir hakla
sınırlı kalmamakta, aynı zamanda oluşturdukları tüzel kişiliklerin varlığının
ve bu tüzel kişiliklerin kendine özgü faaliyetlerinin de garanti altına
alınmasını içermektedir. Üyelerinin ekonomik ve sosyal ortak menfaatlerini
korumak ve geliştirmek amacıyla kurulan sendikalar ve bunların üst
kuruluşlarının, iş uyuşmazlığı çıkarması, toplu görüşme ve toplu iş sözleşmesi
yapması, grev ve lokavt kararı vermesi ve uygulaması da sendika hakkının
gereklerindendir (AYM, E. 2014/177, K.2015/49, 14/5/2015).
82. Anayasa koyucu, sendika hakkının bir
unsuru olan toplu iş sözleşmesi hakkını, 53. maddede özel olarak düzenlemiştir.
Anılan maddenin birinci fıkrasında “İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak
ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu
iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.” denildikten sonra
devamındaki fıkrada “Toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağı kanunla
düzenlenir.” hükmüne yer verilmiştir.
83. Anayasa’nın 54. maddesinde ise toplu
iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması hâlinde işçilerin grev
hakkına sahip oldukları, grev ve lokavtın yasaklanabileceği veya
ertelenebileceği, grev ve lokavtın yasaklandığı veya ertelendiği durumlarda
ertelemenin sonunda, uyuşmazlığın Yüksek Hakem Kurulunca çözüleceği,
uyuşmazlığın her safhasında tarafların da anlaşarak Yüksek Hakem Kuruluna
başvurabilecekleri, Yüksek Hakem Kurulu kararlarının kesin ve toplu iş
sözleşmesi hükmünde olduğu belirtilmiştir (AYM, E.2017/27, K.2017/117,
12/7/2017, § 22).
84. MKE A.Ş. hizmetlerinin 4857 sayılı
Kanun’a tabi personel eliyle yürütüleceğini, bu personelin 5510 sayılı Kanun’un
4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine tabi olduğunu öngören 7330 sayılı
Kanun’un 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci cümleleri
gözönünde bulundurulduğunda MKE A.Ş. personelinin işçi statüsünde bulundukları
ve toplu iş sözleşmesi ile grev haklarına sahip oldukları açıktır.
85. Toplu iş sözleşmesi hakkı, işçilere,
üyesi bulundukları sendikalar aracığıyla işverenle karşılıklı olarak ekonomik
ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla görüşme ve
anlaşma yapabilme yetkisi tanıyan sendikal bir haktır. MKE A.Ş. personeline
verilebilecek ücret, mali ve sosyal haklar kapsamında yapılacak ödemelerin
aylık ortalaması yönünden dava konusu kuralla üst sınırın belirlenmesi
konusunda yetki verilmesi, norm alanını daralttığı için sendika özgürlüğünün
birer parçası olan toplu iş sözleşmesi ve grev haklarını sınırlamaktadır.
86. Anayasa’nın 13. maddesinde “Temel
hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve
lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” denilmektedir.
Buna göre toplu iş sözleşmesi ve grev haklarına sınırlama getiren
düzenlemelerin öncelikle kanunla yapılması gerekir.
87. Anayasa’nın anılan maddesi
kapsamında, toplu iş sözleşmesi ve grev haklarını sınırlamaya yönelik bir
kanuni düzenlemenin şeklen var olması yeterli olmayıp kanuni düzenlemelerin
keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir
nitelikte olması gerekir.
88. Esasen temel hakları sınırlayan
kanunun bu niteliklere sahip olması, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye alınan
hukuk devleti ilkesinin de bir gereğidir. Hukuk devletinde, kanuni
düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve
kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel
olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem
içermesi gerekir. Kanunda bulunması gereken bu nitelikler hukuki güvenliğin
sağlanması bakımından da zorunludur. Zira bu ilke hukuk normlarının
öngörülebilir olmasını, kişilerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven
duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici
yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar (AYM, E.2015/41, K.2017/98, 4/5/2017, §§
153, 154). Dolayısıyla Anayasa’nın 13. maddesinde sınırlama ölçütü olarak
belirtilen kanunilik, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti
ilkesi ışığında yorumlanmalıdır.
89. Kuralla MKE A.Ş.de istihdam edilecek
personele, ücret ve diğer tüm mali ve sosyal haklar kapsamında yapılacak
ödemelerin kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın üst sınırının HMB’nin görüşü
alınarak MKE A.Ş.nin genel kurulu tarafından tespit edilmesi öngörülmüştür.
Kural, toplu iş sözleşmesinde işçi ve işveren arasında müzakerelerle
belirlenebilecek olan mali hakların üst sınırının belirlenmesi yetkisini
tamamıyla MKE A.Ş.nin genel kurulunun takdir yetkisine bırakmakta olup bu
yönüyle toplu iş sözleşmesinin işçiler lehine olabilecek hükümlerinin uygulanıp
uygulanmayacağıyla ilgili olarak bir belirlemenin yapılmadığı anlaşılmaktadır. İşçilerin
toplu iş sözleşmesinden doğan hakların saklı tutulduğuna ilişkin bir hüküm
öngörülmemiş olması toplu sözleşme hakkından doğan anayasal güvencelerin
korunup korunmadığı hususunda belirsizliğe yol açmaktadır. Bu da toplu sözleşme
hakkına ilişkin temel çerçeve ve ilkelerin kanunla belirlenmediğini
göstermektedir.
90. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 13., 49., 53., 54. ve 55. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.
Kuralın Anayasa’nın 2., 7. ve 128. maddeleriyle ilgisi
görülmemiştir.
IV. İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
91. Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü
fıkrasında “Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede
yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi
iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih,
kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.”
denilmekte; 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu
kural tekrarlanarak Mahkemenin gerekli gördüğü hâllerde Resmî Gazete’de
yayımlandığı günden başlayarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir
yılı geçmemek üzere ayrıca kararlaştırabileceği belirtilmektedir.
92. 7330 sayılı Kanun’un 7.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının yedinci cümlesinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak
hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden Anayasa’nın
153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3)
numaralı fıkrası gereğince bu kurala ilişkin iptal hükmünün kararın Resmî
Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun
görülmüştür.
V. YÜRÜRLÜĞÜN
DURDURULMASI TALEBİ
93. Dava dilekçesinde özetle, dava konusu kuralların uygulanmaları
hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğabileceği belirtilerek yürürlüklerinin durdurulmasına karar
verilmesi talep edilmiştir.
30/6/2021 tarihli ve 7330 sayılı Makine ve Kimya
Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun’un;
A. 7. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının yedinci cümlesine yönelik iptal hükmünün yürürlüğe girmesinin ertelenmesi
nedeniyle bu cümleye ilişkin yürürlüğün durdurulması talebinin REDDİNE,
B. 1. 3. ve
5. maddelerine,
2. 6. maddesinin
(3) numaralı fıkrasında yer alan “...kamu görevlilerine...” ibaresine,
3. 7. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının dördüncü, beşinci ve altıncı cümlelerine,
yönelik iptal talepleri 16/2/2023
tarihli ve E.2021/92, K.2023/27 sayılı kararla reddedildiğinden bu maddelere,
cümlelere ve ibareye ilişkin yürürlüğün durdurulması taleplerinin REDDİNE,
16/2/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
VI. HÜKÜM
30/6/2021 tarihli ve 7330 sayılı Makine ve Kimya
Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun’un;
A. 3. ve 5.
maddelerinin Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve iptal taleplerinin REDDİNE
OYBİRLİĞİYLE,
B. 6. maddesinin
(3) numaralı fıkrasında yer alan “...kamu görevlilerine...” ibaresinin
Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Hasan
Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ ile Yusuf Şevki HAKYEMEZ’in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. 7. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının;
1. Dördüncü, beşinci
ve altıncı cümlelerinin Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve iptal taleplerinin
REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ ile Yusuf
Şevki HAKYEMEZ’in karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
2. Yedinci
cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal hükmünün, Anayasa’nın
153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3)
numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK
DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, Muhterem İNCE’nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
16/2/2023 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
Basri BAĞCI
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Kenan YAŞAR
|
Üye
Muhterem İNCE
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. 7330 sayılı Kanun’un 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer
alan “…kamu görevlilerine…” ibaresinin ve 7. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının dördüncü, beşinci ve altıncı cümlelerinin Anayasa’ya aykırı
olmadığına karar verilmiştir.
A. 6.
Maddenin (3) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “…kamu görevlilerine…” İbaresi
2. Dava konusu kural, Makine ve Kimya
Endüstrisi Anonim Şirketi’nin (MKE A.Ş.) Yönetim Kurulunda görev alan kamu
görevlilerine 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 34. maddesine
göre kamu iktisadi teşebbüsleri yönetim kurulu üyelerine ödenen tutarda
ödemenin yapılmasını öngörmektedir.
3. Anayasa’nın 128. maddesi uyarınca kamu
görevlilerinin aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işlerinin kanunla
düzenlenmesi gerekir. Bu kapsamda kanunla düzenlenme şartı, kamu görevlilerine yapılacak
ödemelerin hiçbir şüpheye, belirsizliğe ve tartışmaya mahal bırakmayacak
şekilde kanunla belirlenmesini zorunlu kılmaktadır.
4. İptali istenen kuralın atıf yaptığı 399
sayılı KHK, diğerlerinin yanında, kamu iktisadi teşebbüslerinin yönetim kurulu üyelerine
“her yıl Cumhurbaşkanınca belirlenen miktarda aylık ücret ve diğer
ödemelerin” yapılabilmesini düzenlemektedir. Bu durumda MKE A.Ş.nin Yönetim
Kurulunda görev alan kamu görevlilerine yapılacak ödemelerin de her yıl
Cumhurbaşkanınca belirleneceği açıktır.
5. Bununla birlikte ne dava konusu kuralda
ne de onun atıf yaptığı KHK’nın ilgili maddesinde Yönetim Kurulunun kamu
görevlisi olan üyelerine yapılacak ödemelerin her yıl neye göre
belirleneceğine, alt ve üst limitlerinin ne olacağına dair herhangi bir
düzenlemeye yer verilmiştir. Bu sebeple kuralın Anayasa’nın 128. maddesinde
belirtilen “kanunla düzenlenme” şartını sağladığını söylemek mümkün
değildir.
6. Diğer yandan, MKE A.Ş. Yönetim Kuruluna
kamu görevlisi olmayanlar arasından da seçim yapıldığı, bunlara ödenecek
ücretin farklı esaslara bağlandığı anlaşılmaktadır. Anayasa’nın 10. maddesinde
güvenceye alınan eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı, aynı görevi yapan
kişilere farklı ücretlerin ödenmesinin nesnel ve makul bir nedeninin
bulunmasını ve farklılığın ölçülü olmasını gerektirmektedir.
7. Nitekim çoğunluk da kamu görevlileri ve
kamu görevlisi olmayanlar arasından seçilen yönetim kurulu üyelerinin aynı
görev, yetki ve sorumlulukları haiz oldukları için karşılaştırma yapmaya müsait
olacak şekilde benzer durumda bulunduklarını, ancak nesnel ve makul bir nedeni
olan farklı uygulamanın aynı zamanda ölçülü olduğunu belirtmiştir (§§ 59-61).
8. Çoğunluğun eşitlik konusunda ulaştığı
sonuca katılmak mümkün olmamıştır. Zira elimizde ölçülülük değerlendirmesi yapmak
için uygun kanuni düzenlemeler bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle, kamu
görevlileri arasından seçilen yönetim kurulu üyelerine yapılacak ödemeler
konusundaki belirsizlik Anayasa’nın 10. maddesi kapsamında ölçülülük
değerlendirmesi yapmayı da imkânsız kılmaktadır.
B. 7. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının Dördüncü, Beşinci ve Altıncı
Cümleleri
9. Dava konusu cümlelerde, MKE A.Ş.de
istihdam edilecek personel hakkında (a) kamu kurum ve kuruluşlarına personel
alınmasına dair mevzuat hükümlerinin uygulanmayacağı, (b) personelin işe
alınması, sayısı, nakli, görevlendirilmesi, eğitimi, niteliği, kadrosu, unvanı,
ücreti ile diğer tüm mali ve sosyal hakları, terfisi, izni, çalışma esasları,
vekâlet, ödül ve disiplin işlemleri ile sözleşme esasları ve benzeri diğer uygulamaya
ilişkin hususların Genel Kurul tarafından çıkarılacak düzenlemeler ile
belirleneceği ve (c) Genel Kurulun bu yetkisini Yönetim Kuruluna
devredebileceği öngörülmektedir.
10. Öncelikle belirtmek gerekir ki, dava
konusu kurallarla MKE A.Ş.de istihdam edilecek personelin tamamına
ilişkin düzenleme yapılmaktadır. Çoğunluğun temel varsayımı ise bu personelin
Anayasa’nın 128. maddesi kapsamında kabul edilemeyeceği yönündedir. Bu varsayım
doğru değildir. Zira çoğunluk tarafından da kabul edildiği üzere, MKE A.Ş.nin “kamu
tüzel kişiliğini haiz” ve “anayasal anlamda kamu iktisadi teşebbüsü
niteliğinde kamu kurumu olarak hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşu
vasfında olduğu anlaşılmaktadır” (§§ 10-11).
11. Bir kamu kurumunda en azından bazı
görevlerin genel idare esaslarına göre yürütülmesi zorunlu asli ve sürekli
görevler olacağı her türlü izahtan varestedir. Kaldı ki, bir önceki başlık
altında incelendiği üzere, MKE A.Ş.nin Yönetim Kurulunda kamu görevlileri
bulunmaktadır. Bu kapsamda kamu tüzel kişiliğini haiz bir kamu kurumunda
istihdam edilecek personel hakkında kamu kurum ve kuruluşlarına personel
alınmasına dair mevzuat hükümlerinin uygulanmayacağını öngören dördüncü cümleyi
Anayasa’nın 128. maddesiyle bağdaştırmak mümkün değildir.
12. Öte yandan, MKE A.Ş.de istihdam edilecek
personele ilişkin mali ve özlük hakları dahil olmak üzere hemen tüm hususların
düzenlenmesinin Genel Kurula veya onun uygun görmesi durumunda Yönetim Kuruluna
bırakılması Anayasa’nın 7. maddesinde güvenceye alınan yasama yetkisinin devredilmezliği
ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Kamu tüzel kişiliğini haiz hizmet
yönünden yerinden yönetim kuruluşu olarak MKE A.Ş.nin Anayasa’nın 123. maddesi
kapsamında idarenin bir parçası olduğu konusunda tereddüt yoktur.
13. Anayasa’nın 123. maddenin birinci
fıkrasına göre “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla
düzenlenir”. Başka bir ifadeyle idarenin kanuniliği ilkesi, kamu kurum ve
kuruluşlarının personeline ve organlarının görev ve yetkilerine ilişkin
hususların kanunla düzenlenmesini gerektirmektedir.
14. Dava konusu beşinci ve altıncı cümleler,
bir kamu kurumu olan MKE A.Ş.de istihdam edilecek personelin işe alınmasından
görevlendirilmesine, sayısından niteliklerine, kadrolarından ücretlerine ve
diğer mali ve sosyal haklarına, disiplin işlemlerinden sözleşme esaslarına
kadar tüm hususların Genel Kurul veya yetkinin devredilmesi halinde Yönetim
Kurulu tarafından düzenlenmesini öngörmektedir. Kurallar aynı zamanda MKE
A.Ş.nin organları olan “Genel Kurul” ve “Yönetim Kurulu”nun
personele ilişkin bir kısım görev ve yetkilerini düzenlemektedir. Kanunla
düzenlenmesi gereken tüm bu hususların, temel esas ve ilkeler belirlenmeden,
herhangi bir çerçeveye yer verilmeden idareye bırakılması idarenin kanuniliği
ve yasamanın devredilmezliği ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir.
15. Öte yandan, dava konusu kuralların
idarece düzenlenmesini öngördüğü hususlar çalışanların ücretlerini, diğer mali
haklarını ve sözleşme esaslarını da ilgilendirdiğinden doğrudan temel hak ve
hürriyetlere müdahale niteliğindedir. Nitekim dava konusu kuralların devamında
yer alan ve personele yapılacak ödemelerin aylık ortalamasının Genel Kurul
tarafından tespit edilecek üst sınırı geçemeyeceğini belirten yedinci cümle
-toplu sözleşme hakkından doğan anayasal güvencelerin korunup korunmadığı
hususunda belirsizliğe yol açtığı gerekçesiyle- iptal edilmiştir (§ 89). Benzer
nitelikteki belirsizlikler mülkiyet hakkı, çalışma hakkı ve sözleşme özgürlüğü
bakımından da geçerlidir.
16. Yukarıda (A) ve (B) başlıkları altında
açıklanan gerekçelerle dava konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğunu
düşündüğümden, aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. 7330 sayılı Kanunun 6. maddesinin 3. fıkrasında
yer alan kural ile yönetim kurulunda görev yapacak kamu görevlilerine
yapılacak ödemelerin 399 sayılı KHK’nın 34. maddesi uyarınca KİT yönetim kurulu
üyelerine yapılan tutarda ödeme yapılacağı belirtilmektedir.
2. AYM daha önceki kararlarında kamu hizmeti ve genel
idare esaslarına göre bir kamu hizmetinin yürütülmesi kavramlarını açıklamış
(AYM E. 2019/27 – K. 2019/56, 26.6.2019, p. 6) ve bu konudaki kriterleri bazı
kararlarında (AYM E. 1990/12 – K. 1991/7, 4.4.1991; E. 1992/44 – K. 1993/7,
9.2.1993) tartışmıştır. Anayasa’nın 128/1. maddesi uyarınca Devletin ve
KİT’lerin genel idare esaslarına göre yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin
gerektirdiği asli ve sürekli görevler memurlar ve diğer kamu görevlilerince
yerine getirilir. Belirtilen kamu hizmetlerinde asli ve sürekli nitelikte
olmayan işler ile genel idare esaslarına göre yürütülmeyen hizmetlerde ise işçi
vb. diğer personel istihdam edilebilecektir. Bu durumda bir kamu kurumu veya
idaresinde istihdam edilen personelden memur ve diğer kamu görevlileri dışındakilerin
özlük hakları aynı maddede güvence altına alınmış değildir.
3. Anayasa’nın 128/2. maddesi uyarınca memur ve diğer
kamu görevlilerinin özlük haklarına ilişkin düzenlemelerin Kanunla yapılması
gerekir. Öte yandan bu konuda düzenlenecek kanunun belirlilik, öngörülebilirlik
ve keyfiliğe karşı güvenceleri karşılar nitelikte olması da kanunilik
güvencesinin gereklerindendir.
4. Kuralda kurum yönetim kurulu üyelerinin veya bunlardan
bazılarının kamu görevlisi olduğu kabul edilmiş, bunların özlük haklarına
yönelik olarak KİT mevzuatına atıf yapılmıştır. Bununla birlikte kuralda iki
yönden belirsizlik söz konusudur. Öncelikle yönetim kurulu üyelerinin tamamının
kamu görevlisi olup olmadığı belirsiz olduğu gibi tümü değilse bunlardan
hangilerinin kamu görevlisi olduğu hususlarında belirsizlik bulunmaktadır. Kanun
koyucu Kurum hizmetinin kamu hizmeti niteliğinde örgütlenmediği görüşünde ise
bu durumda kanunilik kriteri anılan Anayasa hükmü kapsamında incelenemez. Fakat
kuralda Yönetim Kurulunda görev alan “kamu görevlileri”nden söz edildiğine göre
bu görevin asli ve sürekli nitelikte olduğu kabul edilmiş demektir. Bu durumda
ise mantıken aynı Yönetim Kurulu içerisindeki diğer üyelerin asli ve sürekli
bir görev üstlenmedikleri söylenemeyeceğinden, bunlara ilişkin özlük hakkı
düzenlemesinin kuralda yer almaması da Anayasa’nın 128. maddesine aykırıdır.
Yine mevcut düzenleme ile aynı yetkiyi kullanan, aynı işi yapan yönetim kurulu
üyeleri arasındaki bu farklılığın haklı nedeni açıklanamadığından eşitlik ilkesi
de ihlal edilmiştir.
5. Öte yandan kuralda yönetim kurulu üyesi olan kamu
görevlilerinin özlük hakları yönünden 399 sayılı KHK’nın 34. maddesine atıf
yapılmıştır. Bu atıf nedeniyle kanunilik kriterinin karşılanmış olabileceği
düşünülebilir. Buna karşın anılan 34. maddede ise gerek hangi kurumla
ilişkilendirilme (teşebbüs, iştirak, bağlı ortaklık) ve gerekse özlük
haklarının içeriği konusunda bir belirleme bulunmayıp, bunlara Cumhurbaşkanı
tarafından belirlenen miktarın ödeneceği, ayrıca bu miktardan yine
Cumhurbaşkanı tarafından kararlaştırılan miktarı aşan kısmın kendilerine
ödenmeyip ilgili kuruma ödeneceği belirtilmektedir. Dolayısıyla kural ile 34.
maddeye yapılan atıf belirliliği sağlayamamış, daha da belirsizleştirmiştir.
Dolayısıyla kural ile idareye verilen yetki sınırsız ve belirsizdir. Bu durumda
Anayasanın 128. maddesinde öngörülen nitelikte bir kanunla düzenleme kriteri
gerçekleştirilemediğinden kuralın iptali gerektiği görüşündeyim.
6. Kanunun 7. maddesinin ilk fıkrasının 4 ila 6.
cümlelerinde ise Şirkette personel istihdamı konusunda kamu personel
rejiminin geçerli olmadığı, bunlar hakkındaki istihdam sayısı, niteliği,
eğitimi, işe alınması, kadrosu, unvanı, ücreti vb. haklarının Genel Kurul
tarafından çıkarılan düzenlemelerde belirleneceği belirtilmektedir. Öncelikle
kamu teşebbüslerindeki işçi istihdamlarına ilişkin düzenlemeler bakımından da
kanunda hangi iş ve alanlarda işçi veya diğer sözleşmeli nitelikli personel
çalıştırılabileceğine yönelik genel çerçevenin kanunla belirlenmesi gerekliliği
hukuk devleti ve demokratik devlet ilkelerinden kaynaklanmaktadır. Kamu
kaynağının ne şekilde ve hangi sınırlarda kullanılacağına ilişkin yasal
çerçevenin oluşturulmaması şeffaflık ve denetlenebilirlik ilkeleriyle
bağdaşmaz.
7. İkincisi, yukarıda değinildiği üzere kamu
hizmetlerinin yürütülmesinde genel idare esaslarının geçerli olmaması halinde
veya genel idare esasları kapsamında görülen kamu hizmetinde asli ve sürekli
olmayan görevlerde yapılacak istihdamda memur veya diğer kamu görevlisi
dışındaki personelin çalıştırılması mümkün olduğu gibi bunların işe alımı,
ücretleri ile diğer haklarının bu kanunda düzenlenmesi zorunlu değildir.
Bununla birlikte Kanun koyucu tarafından Yönetim Kurulu üyelerinin kamu
görevlisi olarak nitelendiği gözetildiğinde, Kurumun yürüttüğü faaliyetlerin de
kamu hizmeti olarak görülmesi gerektiği sonucuna varılmalıdır. Bu durumda
elbette Kurum faaliyetlerinin yürütülmesinde asli ve sürekli görev mahiyetinde
olmayanların kanunda belirtilerek, bu görevlerde işçi istihdam edilmesi ve
ücret ile diğer haklarının idare tarafından belirlenmesi konusunda yetki
verilebilir. Fakat incelenen kuralda hangi işlerin bu kapsamda olduğu konusu
dahi belirlenmeyerek tüm yetkinin Kurum Genel Kurulu’na verildiği, bu durumun
ise yasama yetkisinin devri anlamına geldiği anlaşılmaktadır. Belirtilen
nedenlerle incelenen kuralların iptal edilmesi gerekmektedir.
|
|
|
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
A) Kanun’un 6.
Maddesinin (3) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “…kamu görevlilerine …” İbaresi Yönünden
1. Dava konusu kural MKE A.Ş.’nin yönetim
kurulunda görev alan kamu görevlilerine 399 sayılı KHK’nın 34. maddesine göre
yapılacak ödeme ile ilgilidir.
2. Anayasa’nın 128. maddesinin birinci
fıkrasında “…kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle
yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler,
memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.” denilmektedir.
3. MKE A.Ş. bir kamu tüzel kişisi
olduğundan sunduğu hizmette kamu hizmetidir. Anayasa’nın 128. maddesine göre
kamu hizmetinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin kamu görevlileri
tarafından yerine getirilmesi zorunludur.
4. Yönetim kurulu üyeliğinin asli bir
nitelik taşıdığı açıktır, çünkü MKE A.Ş.’nin karar ve icra organıdır. Kural,
yönetim kurulunun kamu görevlisi olan üyelerinin özlük haklarını düzenlerken
diğer yönetim kurulu üyelerinin özlük hakları konusunda bir düzenleme
yapmamıştır. Kamu görevlisi olsun veya olmasın MKE A.Ş.’nin tüm yönetim kurulu
üyelerinin kamu görevlisi sayılmaları gerektiğinden bunların hepsinin özlük
haklarının kanunla düzenlenmesi gerekir.
5. Kural, halen kamu görevlisi olmayan
yönetim kurulu üyelerinin durumunu düzenlemediğinden Anayasa’nın 128. maddesine
aykırı düştüğünden çoğunluk kararıa katılmıyorum.
B) Kanun’un
7. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının Dördüncü, Beşinci ve Atıncı Cümleleri Yönünden
6. Dava konusu kurallar MKE A.Ş’de istihdam
edilecek personel hakkında kamu kurum ve kuruluşlarına personel alınması ve
bunlarla ilgili beşinci ve altıncı cümlelerde yer alan hususlara ilişkin
mevzuat hükümlerinin uygulanmayacağını, öngörmektedir. Bu konuların Genel Kurul
tarafından çıkarılacak düzenlemelerle belirleneceği, Genel Kurulun bu yetkisini
Yönetim Kuruluna devredebileceği dava konusu kurallarda düzenlenmektedir.
7. Kamu işçileri Anayasa’nın 128. maddesi
kapsamı dışında kalmaktadır. Ancak bu kişilerle ilgili düzenlemelerin belirli
ve öngörülebilir olması gerekmektedir. Dava konusu kurallar hiçbir belirleme
yapmadan bütün yetkiyi Genel Kurula ve Yönetim Kuruluna devretmektedir. Bu
durum hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığından Anayasa’nın 2. maddesine aykırı
düşmektedir. Bu nedenle çoğunluk kararına katılmıyorum.
KARŞIOY GEREKÇESİ
7330 sayılı Kanunun 6. maddesinin (3) numaralı
fıkrasındaki “…kamu görevlilerine…” ibaresi ile 7. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının dördüncü, beşinci ve altıncı cümlelerinin Anayasaya aykırı
olmadığına ve iptal talebinin reddine karar verilmiştir.
1. Yukarıda belirtilen ilk kurala ilişkin red kararının
gerekçesinde; düzenlemeye konu olan yönetim kurulu üyelerinin, genel idare
esaslarına göre yürütülmesi gereken kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve
sürekli görevleri yürütmek üzere seçilecekleri, söz konusu görevin karşılığı
olan mâlî hakları belirleme yetkisinin kanun koyucunun takdir yetkisi
kapsamında olduğu ve kuralda Yönetim Kurulu üyeliklerine seçilen kamu
görevlileriyle sınırlı bir hüküm öngörülüp kamu görevlisi olmayanlar bakımından
bir düzenleme getirilmemesinin bir belirsizliğe veya öngörülemezliğe neden
olmadığı belirtilerek, kuralda Anayasanın 2. ve 128. maddelerine aykırılık
bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Kanunun 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında MKE Yönetim
Kurulunun oluşumu düzenlenmiş; (3) numaralı fıkrasında da Yönetim Kurulunda
görev alan kamu görevlilerine, 399 sayılı KHK’nın 34. maddesine göre KİT
yönetim Kurulu üyelerine ödenen tutarda ödeme yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Anayasanın 128. maddesinde; devletin, kamu iktisadî
teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre
yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli
görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği belirtilerek,
diğer hususların yanında memurların ve diğer kamu görevlilerinin mâlî
haklarının da kanunla düzenlenmesi öngörülmüştür.
Çoğunluğun red gerekçesinde de belirtildiği gibi, kanunla
anonim şirket statüsünde kurulsa da bir kamu tüzelkişisi olduğunda ihtilaf
bulunmayan MKE’nin, aslî ve sürekli görevleri yürütmek üzere seçilen Yönetim
Kurulu üyeleri görevleri ve yetkileri itibariyle Anayasanın 128. maddesi
kapsamında olduğundan, bunlara yapılacak ödemelerin de anılan madde uyarınca
kanunla düzenlenmesi gerekir.
Kanunla düzenleme ise, hukuk devleti ile yasama
yetkisinin devredilmezliği ilkelerine uyulmasını gerektirir. Kanunların
Anayasaya uygunluk denetiminde de kanun hükümlerinin Anayasanın 2. ve 7.
maddelerinde öngörülen bu ilkelere uygun olup olmadığı değerlendirilir.
Anayasanın 2. maddesinde öngörülen hukuk devletinin
unsurlarından biri olan belirlilik ilkesi, bütün kanunî düzenlemelerin herkes
yönünden herhangi bir tereddüde ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde açık, net,
anlaşılır ve nesnel olmasını; hukukî güvenlik ilkesiyle bağlantılı olarak da
kanunda belirli bir kesinlik içinde hangi somut olgulara hangi sonuçların
bağlandığının görülebilmesini gerektirir.
Diğer taraftan, Anayasanın 7. maddesine göre yasama
yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olup yasama yetkisinin devredilmezliği
ilkesi uyarınca Anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülen konuların ancak
kanunla temel kuralları ve esasları belirlendikten ve çerçevesi çizildikten
sonra ayrıntıların düzenlenmesi yürütme organına bırakılabilir.
Mahkememizin yerleşik içtihadına göre, kanunla düzenleme
bir konudan sadece kavramsal ve kurumsal olarak bahsedilmesi değildir. Konuya
ilişkin bütün ayrıntılara kanunda yer verilmesi gerekmese de, Anayasaya göre
kanunla düzenlenmesi öngörülen bir konunun temel kuralları, esasları ve kapsamı
kanunda belirlendikten sonra ayrıntılar yürütmeye bırakılabilir. Kanun
koyucunun çizeceği çerçeve ise yürütme organının düzenleyeceği ayrıntıların
belirlenmesinde yol gösterici nitelikte olmalıdır.
Yukarıda da açıklandığı üzere, incelenen ibarenin yer
aldığı fıkrada Yönetim Kurulunda görev verilen kamu görevlilerine 399 sayılı
KHK’nın 34. maddesine göre KİT yönetim kurulu üyelerine ödenen tutarda ödeme
yapılması öngörülmekle birlikte, mezkûr 34. maddede KİT yönetim kurulu
üyelerine her yıl Cumhurbaşkanınca belirlenen miktarda ödeme yapılacağının
belirtilmesiyle yetinildiğinden, 34. maddeye yapılan atıf da, bu Kanunun 6.
maddesinin (3) numaralı fıkrasındaki belirsizliği ortadan kaldırmamıştır.
Üstelik Yönetim Kurulunun kamu görevlisi olmayan diğer
üyelerinin de burada üstlendikleri görev ve yetkileri itibariyle Anayasanın
128. maddesi kapsamında “diğer kamu görevlisi” statüsünde bulundukları açık
olduğundan, bunlara yapılacak ödemelerin Türk Ticaret Kanunun hükümlerine göre
şirket anasözleşmesinde belirlenebileceğine ve bu nedenle yukarıda belirtilen
ilkelere aykırılık bulunmadığına ilişkin çoğunluk görüşüne bu yönden de
katılmak mümkün değildir.
Yönetim Kurulu üyelerinin geldikleri kaynağın, başka bir
ifadeyle bu göreve kamu görevlileri arasından seçilmiş olup olmadıklarının,
Yönetim Kurulu üyesi seçilerek girdikleri statüyü değiştirmediği açıktır. Bu
itibarla, geldikleri kaynağa bakılmaksızın tamamı Anayasanın 128. maddesindeki
“diğer kamu görevlileri” arasında olan MKE A.Ş. Yönetim Kurulu üyelerine
yapılacak ödemelerin, Anayasanın 2. maddesinin gereği olan belirli ilkesine
uygun olarak düzenlenmemesi, Anayasanın 7. maddesine de aykırılık oluşturur
(ayrıntılı açıklama için bkz. 3/6/2021 tarihli ve E. 2020/9, K. 2021/37 sayılı
karara ilişkin karşıoy gerekçem).
Dolayısıyla dava konusu kural Anayasanın 2. maddesinin
gereği olan belirlilik ve 7. maddesinde öngörülen yasama yetkisinin
devredilmezliği ilkeleriyle bağdaşmadığı gibi buna bağlı olarak, bu hususun
kanunla düzenlenmesini öngören Anayasanın 128. maddesinden kaynaklanan
kanunîlik şartını da sağlamamıştır.
Bu sebeplerle, incelenen kuralın Anayasanın 2., 7. ve
128. maddelerine aykırı olduğu ve iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun red
kararına katılmıyorum.
2. Kanunun 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
dördüncü, beşinci ve altıncı cümlelerinin iptal taleplerinin reddine ilişkin
çoğunluk gerekçesinde; anılan fıkranın ilk iki cümlesinde kurumda istihdam
edilecek personelin tâbi olduğu mevzuatın belirlendiği ve dava konusu
kurallarda sayılan hususların Şirket Genel Kurulu tarafından düzenleneceği,
Anayasanın 128. maddesi kapsamında memur veya diğer kamu görevlisi olarak
nitelendirilemeyecek olan bu personel hakkında anılan kurallarda kanunî
çerçevenin çizildiği ve yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine de bir
aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.
Yukarıda açıklandığı gibi, çoğunluğun kararında da kamu
tüzelkişiliğine sahip olduğu kabul edilen kurumun personelinin Anayasanın 128.
maddesinde belirtilen kamu görevlilerinden olup olmadığı, bunların yaptıkları
görevin genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken aslî ve sürekli
görevlerden olup olmadığına göre belirlenir.
Kurumun statüsü ile görev ve yetkilerinden, personelinin
en azından bir kısmının Anayasanın 128. maddesi kapsamındaki “diğer kamu
görevlisi” statüsünde olması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu ise, anılan statüde
bulunması gereken personelin nitelikleri ile atanmalarının, görev ve
yetkilerinin, hakları ve yükümlülüklerinin, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük
işlerinin de kanunla düzenlenmesini gerektirmektedir.
İncelenen dördüncü cümlede, Kurumda çalıştırılacak
personel hakkında kamu kurum ve kuruluşlarına personel alınmasına dair mevzuat
hükümlerinin uygulanmayacağı; beşinci cümlede ise -kanunla herhangi bir ilke
belirlenmeden ve çerçeve çizilmeden- bu personelin işe alınması, sayısı,
görevlendirilmesi, nitelikleri, terfileri, kadro unvanları, ücretleri ile bütün
mâlî ve sosyal haklarının Genel Kurulda belirleneceği hükme bağlanmıştır.
İncelenen altıncı cümlede de Genel Kurulun bu yetkisini Yönetim Kuruluna
devredebilmesi öngörülmüştür.
Anayasanın, idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün
olduğunu ve kanunla düzenlenmesi gerektiğini hükme bağlayan 123. maddesi ile
kamu görevlilerinin belirtilen hususlara ilişkin statülerinin kanunla
düzenlenmesini zorunlu kılan 128. maddesi uyarınca, Kurumun genel idare
esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî
ve sürekli görevleri yapacak olanları da kapsayan dava konusu bu kuralların da,
yukarıda (1) numaralı maddede açıkladığım gerekçelerle Anayasanın sözü edilen
maddelerine aykırı olduğu ve iptal edilmeleri gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun
aksi yöndeki kararına karşıyım.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Mahkememiz çoğunluğunun
30/6/2021 tarihli ve 7330 sayılı Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi
Hakkında Kanun’un; 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan “…kamu
görevlilerine…” ibaresinin ve 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasının dördüncü,
beşinci ve altıncı cümlelerinin Anayasa’ya
aykırı olmadığı şeklindeki kararına katılmamaktayım.
2. Dava konusu 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında Makine
ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Yönetim Kurulunda görev alan kamu
görevlilerine 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı
Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 34.
maddesine göre kamu iktisadi teşebbüsleri yönetim kurulu üyelerine ödenen
tutarda ödeme yapılacağı hüküm altına alınmaktadır.
3. Kuralın Yönetim Kurulunda görev yapan kamu
görevlilerine yapılacak ödeme tutarları hakkındaki düzenlemesinde belirsizlik
bulunması nedeniyle Anayasa’nın 2. ve 128. maddelerine aykırı olduğu
kanaatindeyim.
4. Mahkememizce Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun kamu
tüzel kişiliğine sahip olduğu kabul edildiğine göre bu kurum bünyesinde Yönetim
Kurulunda görev alanların da kamu görevlisi olduğu ve bu yönü ile Anayasa’nın
128. maddesi bağlamında asli ve sürekli görev ifa ettikleri kuşkusuzdur. Bu
bağlamda Yönetim Kurulu üyesi olan kamu görevlilerinin kendilerine ödenecek
tutar şeklindeki özlük haklarının da açıkça kanunla düzenlenmesi gerektiği
Anayasa’nın 128. maddesinin açık hükmünün bir sonucudur.
5. Dava konusu “kamu görevlilerine” ibaresinin yer aldığı
6. maddenin (3) numaralı fıkrasında bu kişilere yapılacak ödemenin 22/1/1990 tarihli
ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına
Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 34. maddesi hükmü esas alınarak
gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Zikredilen Kanun Hükmünde Kararnamenin 34.
maddesinin (a) bendinde ise kamu görevlilerinden ve dışarıdan atanan veya
seçilen bütün yönetim kurulu başkan ve üyelerine her yıl Cumhurbaşkanınca
belirlenen miktarda aylık ücret ve diğer ödemeler yapılabileceği
öngörülmektedir.
6. Dolayısıyla esasında bahse konu Kanun Hükmünde
Kararname hükmünde de görüldüğü üzere sonuçta Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim
Şirketi Yönetim Kurulunda görev alan kamu görevlilerine yapılacak ödeme ile
ilgili olarak yürütmeye tanınan yetki nedeniyle bir belirsizlik söz konusudur.
Oysa özlük hakları ile ilgili olduğu şüphe taşımayan bu nitelikteki ödemelerin
kanunla belirlenmesi Anayasa’nın 128. maddesi hükmünün bir gereğidir.
7. Bu nedenle Kanun’un 6. maddesinin (3) numaralı
fıkrasında yer alan “…kamu görevlilerine…” ibaresinin Anayasa’nın 2. ve 128.
maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekmektedir.
8. Anayasa’ya aykırı olduğu için iptali gerektiği
kanaatinde olduğum Kanun’un 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasının dördüncü,
beşinci ve altıncı cümlelerinde ise Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim
Şirketinde istihdam edilecek personel hakkında kamu kurum ve kuruluşlarına
personel alınmasına dair mevzuat hükümleri uygulanmayacağı, istihdam edilecek
personelin; işe alınması, sayısı, nakli, görevlendirilmesi, eğitimi, niteliği,
kadrosu, unvanı, ücreti ile diğer tüm mali ve sosyal hakları, terfisi, izni,
çalışma esasları, vekâlet, ödül ve disiplin işlemleri ile sözleşme esasları ve
benzeri diğer uygulamaya ilişkin hususların Genel Kurul tarafından çıkarılacak
düzenlemeler ile belirleneceği ve Genel Kurulun bu yetkisini Yönetim Kuruluna
devredebileceği öngörülmektedir.
9. Bu cümlelerde kamu
kurum ve kuruluşlarına personel alınmasına dair mevzuat hükümleri uygulanmadan
istihdam edilecek personel hakkında bir belirsizlik bulunduğu, oysa bu
nitelikte istihdam edilecek personel ile ilgili olarak Kanun metninde Makine ve
Kimya Endüstrisi Anonim Şirketinin tabi olacağı temel ilkelerin belirlenmiş
olması gerekmektedir. Öte yandan Kanun’da hiçbir belirleme yapılmadan istihdam
edilecek personelin işe alınması, sayısı, nakli, görevlendirilmesi, eğitimi,
niteliği, kadrosu, unvanı, ücreti ile diğer tüm mali ve sosyal hakları,
terfisi, izni, çalışma esasları, vekâlet, ödül ve disiplin işlemleri ile
sözleşme esasları ve benzeri diğer uygulamaya ilişkin hususların Genel Kurul
veya Yönetim Kuruluna devredilmesi aynı zamanda yasama yetkisinin devri
sonucunu doğurmaktadır.
10. Yukarıda sıralanan gerekçeyle 7330 sayılı Makine ve
Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun’un 7. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının dördüncü, beşinci ve altıncı cümlelerinin Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine
aykırı olduğu için iptali gerektiği kanaatine olduğumdan çoğunluğun aksi
yöndeki kararına katılmamaktayım.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Mahkememiz çoğunluğu, 30/6/2021 tarihli ve 7330 sayılı
Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun’un 7. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının yedinci cümlesinin Anayasa’nın 13., 49., 53., 54. ve 55.
maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar vermiştir.
2. İptaline karar verilen kural, MKE AŞ.’nin bünyesinde
çalışan personelin ücret ve diğer tüm mali ve sosyal haklar kapsamında
yapılacak yıllık ödemelerin aylık ortalamasının, Hazine ve Maliye Bakanlığı
görüşü alınarak Genel Kurul tarafından tespit edilecek üst sınırı
geçemeyeceğini öngörmektedir. 7330 sayılı Kanun’un “Personel rejimi”
başlıklı 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasının diğer cümlelerinde, MKE AŞ.’nin
hizmetlerinin gerektirdiği görevlerin 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi personel
eliyle yürütüleceği, bu kapsamda istihdam edilecek personelin 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun gereğince sigortalı
sayılacağı ve faaliyet alanıyla ilgili konularda geçici veya sürekli olarak
yerli ve yabancı uyruklu personel istihdam edebileceği düzenlenmiştir. Ayrıca
anılan fıkrada istihdam edilecek personelin; işe alınması, sayısı, nakli,
görevlendirmesi, eğitimi, niteliği, kadrosu, unvanı, ücreti ile diğer tüm mali
ve sosyal hakları, terfisi, izni, çalışma esasları, vekalet, ödül ve disiplin
işlemleri ile sözleşme esasları ve benzeri diğer uygulamaya ilişkin hususların
Genel Kurul tarafından çıkarılacak düzenlemeler ile belirleneceği
öngörülmüştür. Kanun’un 7. maddesinin (2) iki numaralı fıkrasında ise şirket
bünyesinde çalıştırılabilecek yabancı uyruklu personelin çalışma izni hususunda
düzenlemeler yapılmıştır.
3. Kanuni düzenlemeye göre MKE AŞ. personelinin işçi
statüsünde bulundukları, bu kapsamda toplu iş sözleşmesi ile grev haklarına
sahip oldukları açıktır. Kanun’un 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasının 7.
cümlesinin toplu iş sözleşmesi hakkına sınırlama getirdiği, sözleşme
özgürlüğüne sınırlama getiren düzenlemelerin kanunla yapılması gerektiği, ancak
kuralın bu niteliği taşımadığı gerekçesiyle oyçokluğuyla iptaline karar
verilmiştir. Oysa üst sınırın belirlenme usulü, kapsamı, sonucu, bu konuda
yetkili makam ve organların açık bir şekilde kuralda düzenlendiği
görülmektedir. Öte yandan üst sınır getirilmesinin, farklı kurumlarda çalışan
işçiler arasında ücret bakımından uçurumun oluşmasına engel olmak suretiyle bir
uyumun ve böylece çalışma barışı ile adaletin sağlanmasına katkıda bulunmayı
amaçladığı anlaşılmaktadır. Ayrıca kuralın öngördüğü üst sınır konusunda ücreti
belirleyen Şirketin Genel Kurulu yetkili kılınmış, Hazine ve Maliye
Bakanlığının olurunun veya olumlu görüşünün değil, aksine sadece görüşünün
aranması benimsenmiştir. Tüm bu hususlar birlikte gözetildiğinde kuralın
kanunilik şartını karşılamadığı söylenemeyecektir.
4. Nitekim Anayasa Mahkemesi, “Mesleki Yeterlilik Kurumu kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden
atanan … uzman unvanlı meslek personeline,
ilgili mevzuatı uyarınca ödenen her türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim,
zam, tazminat, ikramiye, fazla çalışma ücreti, kâr payı ve her ne ad
altında olursa olsun yapılan diğer ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar
kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdî ödemelerin bir aylık toplam net tutarı;
… uzman unvanlı meslek personeli için Başbakanlık uzmanlarına mevzuatında
kadrosuna bağlı olarak malî haklar ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir
aylık toplam net tutarını geçemez” şeklindeki kuralın iptali talebiyle açılan davada iptal
talebinin reddine karar vermiştir. Söz konu davada verilen kararda ilk olarak;
iççi statüsünde bulunan Mesleki Yeterlilik Kurumu personeline verilebilecek ücret, malî ve sosyal haklar yönünden itiraz konusu
kurallarla üst sınırların belirlenmesinin norm alanını daralttığı için
sendika özgürlüğünün birer parçası olan toplu iş sözleşmesi ve grev haklarına
müdahale niteliği taşıdığı belirtilmiştir. İkinci olarak, Mesleki Yeterlilik
Kurumunun kamu tüzel kişiliğine haiz, idari ve mali özerkliğe sahip, özel
bütçeli, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ilgili kuruluşu olması
itibarıyla itiraz konusu kuralların kamusal harcamaları sınırlandırmak, bütçe
disiplinini ve bu şekilde kamu yararını sağlamak ve başkalarının hak ve
özgürlüklerini korumak amacına hizmet ettiği belirtilerek sınırlama sebebi
tespit edilmiştir. Nihayetinde kuralla getirilen sınırlamanın Anayasa’nın 13.
maddesindeki diğer ölçütlere de aykırı olmadığı kanaatine varılmış ve kuralın
Anayasa’nın 13., 49., 53., 54. ve 55. maddelerine aykırı olmadığı sonucuna
varılmıştır (bkz. AYM, 12/7/2017 tarihli ve E.2017/27, K.2017/117). Dolayısıyla bu kararda yapılan
değerlendirmelerin eldeki dava konusu kural için de aynen geçerli olduğu
söylenebilecektir.
5. Açıklanan nedenlerle dava konusu kural Anayasa’nın
13., 49., 53., 54. ve 55. maddelerine uygun olduğundan çoğunluğun aksi yöndeki
kararına katılmıyorum.