“ Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
Anayasa'nın "Kamulaştırma" kenar başlıklı 46. maddesinin birinci fıkrası şöyledir: "Devlet ve kamu tüzel kişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir."
2942 sayılı Kanun'un "Kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili" kenar başlıklı 10. maddesinin sekizinci fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"... Tarafların bedelde anlaşamamaları halinde gerektiğinde hâkim tarafından onbeş gün içinde sonuçlandırılmak üzere yeni bir bilirkişi kurulu tayin edilir ve hâkim, tarafların ve bilirkişilerin rapor veya raporları ile beyanlarından yararlanarak adil ve hakkaniyete uygun bir kamulaştırma bedeli tespit eder. Mahkemece tespit edilen bu bedel, taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkının kamulaştırılma bedelidir (...) İdarece, kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına yatırıldığına, hâkim tarafından kamulaştırma bedeli olarak tespit edilen bedelin (…) veya hak sahibinin tespit edilemediği durumlarda ise ileride ortaya çıkacak hak sahibine verilmek üzere bloke edildiğine dair makbuzun ibrazı halinde mahkemece, taşınmaz malın idare adına tesciline ve kamulaştırma bedelinin hak sahibine ödenmesine karar verilir ve bu karar, tapu dairesine ve paranın yatırıldığı bankaya bildirilir. Tescil hükmü kesin olup, tarafların bedele ilişkin istinaf veya temyiz hakları saklıdır ..."
2942 sayılı Kanun'un "Kamulaştırma bedelinin tespiti esasları" kenar başlıklı 11. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının ilgili bölümleri şöyledir:
"15. madde uyarınca oluşturulacak bilirkişi kurulu, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten sonra taşınmaz mal veya kaynağın;
a) Cins ve nevini,
b) Yüzölçümünü.
c) Kıymetini ektileyebilecek bütün nitelik ve unsarlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini,
(...)
e) Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini,
f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın (…) mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini
ı) (...) her bir ölçünün etkisi açıklanmak kaydıyla bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri,
Esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da dikkate alarak Sermaye Piyasası Kurulu tarafından kabul edilen değerleme standartlarına uygun, gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerini tespit ederler.
Kamulaştırma yoluyla irtifak hakkı tesisinde, bu kamulaştırma sebebiyle taşınmaz mal veya kaynakta meydana gelecek kıymet düşüklüğü gerekçeleriyle belirtilir. Bu kıymet düşüklüğü kamulaştırma bedelidir. "
2942 sayılı Kanun'un "Bilirkişiler" kenar başlıklı 15. maddesinin beşinci fıkrası şöyledir:
"Bilirkişilerce yapılan değer tespitinde, idare tarafından belgelerin mahkemeye verildiği gün esas tutulur"
Kamulaştırma bedel tespit davalarında iptali istenen norm dayanak yapılarak taşınmazların dava tarihindeki değerleri tespit edilmektedir. Çünkü idare elindeki belgeleri dava dilekçesiyle mahkemelere ibraz etmektedir. Kamulaştırılan taşınmazların dava tarihindeki değerlerinin tespit edilerek taşınmaz maliklerine ödenmesine karar verilmektedir. Malikler ise karar ile birlikte kamulaştırma bedellerini elde edebilmektedir. Ancak davaların çeşitli sebeplerle (eldeki davada tebligat ikmali) makul sürede sonuçlanmaması ve ülkemizde taşınmaz değerlerinin son zamanlarda büyük bir oranda artış göstermesi maruf ve meşhur olması (son zamanlar bir yana bırakılsa dahi ülkemizde taşınmaz fiyatlarının yukarı doğru seyreder bir durumda olması) karşısında dava tarihine göre hesaplanan bedeller taşınmazın gerçek karşılığına tekabül etmemektedir. Bu durum maliklerin mülkiyet haklarının ihlaline neden olmaktadır. Gerçekten de taşınmaz fiyatları olağanüstü şekilde artış göstermiştir. The Knight Frank Global House Price Index Q3 2022 endeksine ülkemiz ev fiyatlarındaki artışta 56 ülkede 1.sıradadır. Endekse göre ülkemizde 2022 yılının 3.çeyreğinde artış %189,2 oranındadır. Genel olarak bu durum da ülkemizde rahatlıkla görülebilir bir durumdur, bu artışlar maruf ve meşhurdur. Dava tarihindeki bedel ile bu bedelin malikin eline geçtiği anda paranın alım gücünde ciddi manada erime yaşanmaktadır. Gerçekten de Anayasa Mahkemesinin ... mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının giderilmesi ancak Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddelerine göre taşınmazın gerçek rayiç değerinin ödenmesiyle mümkün olur ki bunun ise ancak dava tarihine göre hesaplanacak kamulaştırma bedelinin değer kaybına uğratılmadan ödenmesiyle mümkün olacağı kuşkusuzdur ... şeklindeki (14/11/2018, Başvuru Numarası: 2015/15410 - 68.pr.) kararında da belirttiği gibi mülkiyet hak ihlalleri oluşturmamak için taşınmaz sahiplerine taşınmazlarının değerleri değer kaybına uğratılmadan ödenmelidir. Bu da ancak hüküm tarihine en yakın tarihteki taşınmaz değerine hükmedilmesi suretiyle olur. Çünkü hükümle birlikte malikler bedelleri almakta olup hükme en yakın tarihteki bedel ile malikin taşınmaz bedeli değer kaybına uğratılmadan ödetilmiş olacaktır. Hali hazırdaki iptali istenen norm bu duruma engel olmakta ve hak ihlaline neden olmaktadır. Taşınmaz değerlerinin sürekli olarak artış göstermesi oluşan değer kaybı faiz ile tolera edilememektedir, edilmesi de mümkün değildir. Salt faiz ile değer kaybının giderileceği düşüncesi adil dengeyi bozarak ölçülülük ilkesine aykırı olacaktır. Artık davalılar, davacının takip etmediği, geç kaldığı davaları takip etmeyerek davanın açılmamış sayılması kararı çıkartmaya çalışmakta, bunun üzerine yeni davalar açılarak değerin güncel değerler üzerinde tespit edilmesini sağlamayı amaçlamaktadır, hukuk devleti vatandaşlarını böyle yollara itmeye engelleyen devlettir. Netice itibariyle uzun yargılamalar, taşınmaz fiyatlarının sürekli artışı nedeniyle taşınmaz maliklerine taşınmazlarının değerinin çok altında bedel ödenmesi ve bedeller arasındaki fark, bireyin mülkiyet hakkının korunması ile kamu yararı arasında olması gereken adil dengeyi bozarak ölçülülük ilkesine aykırı şekilde malikler üzerinde orantısız ve aşırı bir yüke sebep olacaktır. Aynı anda karara bağlanan bitişik yerlere ilişkin taşınmaz bedelleri sırf dava tarihleri arasında fark olduğu için farklılık teşkil etmekte, önceki tarihli davalar için aleyhe haksızlığa neden olmaktadır. Böylelikle eşitlik ilkesi de ihlal edilmektedir. Bu durumun önüne geçilmesi ise hükme en yakın tarihteki değerin tespiti olabilir. Nitekim mal rejimi davalarında karara en yakın tarihteki değer tespit edilmektedir. Kamulaştırma bedel tespit davalarında da gayet tespiti mümkündür.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle 2942 numaralı Kamulaştırma Kanunu'nun 15. maddesinin ''Bilirkişilerce yapılan değer tespitinde, idare tarafından belgelerin mahkemeye verildiği gün esas tutulur.'' şeklindeki 5. fıkrasının Anayasa'nın hukuk devleti ilkesini barındıran 2. maddesine, eşitlik ilkesini düzenleyen 10. maddesine, temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunma yasağını düzenleyen 13. maddesine, mülkiyet hakkını düzenleyen 35. maddesine ve kamulaştırma davalarında gerçek karşılığa hükmedileceğine ilişkin 46. maddesine aykırı olduğundan iptali istemli resen Anayasa Mahkemesine itiraz yolu ile müracaat edilmesine ve bu hükmün iptalinin istenilmesine karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-2709 numaralı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 152. maddesi uyarınca, 2942 numaralı Kamulaştırma Kanunu'nun 15. maddesinin ''Bilirkişilerce yapılan değer tespitinde, idare tarafından belgelerin mahkemeye verildiği gün esas tutulur.'' şeklindeki 5. fıkrasının İPTALİ İSTEMİ ile RESEN ANAYASA MAHKEMESİNE İTİRAZ YOLU İLE MÜRACAAT EDİLMESİNE VE BU HÜKMÜN İPTALİNİN İSTENİLMESİNE,
2-6216 numaralı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 40. maddesi uyarınca
a-Başvuru kararının aslı ile tutanağın ve dava dosyasında yer alan evrakın onaylı birer örneğinin oluşturulacak dizi listesine bağlanılarak bir dosya halinde ANAYASA MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
b-Başvuru dosyasının Anayasa Mahkemesine tebliğinden itibaren BEŞ AY BEKLENİLMESİNE, bu süre içinde karar verilmezse işbu davanın yürürlükteki hükümlere göre (Anayasa Mahkemesinin kararı esas hakkında karar kesinleşinceye kadar gelirse Anayasa Mahkemesi hükmüne uyulması koşuluyla) SONUÇLANDIRILMASINA,
Karar verildi.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2023/50
Karar Sayısı : 2023/202
Karar Tarihi : 30/11/2023
R.G.Tarih-Sayı : 24/1/2024-32439
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Gaziantep 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 3/11/2016 tarihli ve 6754 sayılı Kanun’un 39. maddesiyle değiştirilen 15. maddesinin beşinci fıkrasının Anayasa’nın 2., 10., 13., 35. ve 46. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 15. maddesi şöyledir:
“Bilirkişiler
Madde 15 – (Değişik: 3/11/2016-6754/39 md.)
Bu Kanun uyarınca mahkemelerce görevlendirilen bilirkişiler, bilirkişilik bölge kurulları tarafından hazırlanan listelerden seçilir ve bunlar hakkında Bilirkişilik Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili maddeleri uygulanır.
Kamulaştırmaya konu olan yerin cins ve niteliğine göre en az üç kişilik bilirkişi kurulunun oluşturulması zorunludur. Bilirkişilerden birinin taşınmaz geliştirme konusunda yüksek lisans veya doktora yapmış uzmanlar ya da 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa göre yetkilendirilen gayrimenkul değerleme uzmanları arasından seçilmesi zorunludur. Gayrimenkul değerleme uzmanları bakımından, bilirkişiliğe kabul için aranan temel eğitim alma ve fiilen beş yıl görev yapma şartları; yüksek lisans veya doktora yapmış uzmanlar bakımından ise fiilen beş yıl görev yapma şartı aranmaz ve bu uzmanlar kayıtlı oldukları bilirkişilik bölge kurulunun yargı çevresiyle sınırlı olmaksızın görevlendirilir.
Bilirkişilerin uzmanlık alanları, kamulaştırılacak taşınmazın niteliği göz önüne alınarak belirlenir.
Bilirkişi kurulu, taşınmaz malın değerini 11 inci ve 12 nci maddelerde yer alan hükümlere göre tayin ve takdir ederek gerekçeli raporunu on beş gün içinde mahkemeye verir.
Bilirkişilerce yapılan değer tespitinde, idare tarafından belgelerin mahkemeye verildiği gün esas tutulur.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR ve Muhterem İNCE’nin katılımlarıyla 22/3/2023 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör İsmail Emrah PERDECİOĞLU tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Anlam ve Kapsam
3. Kamu yararının gerektirdiği hâllerde gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz malların, devlet ve kamu tüzelkişilerince kamulaştırılmasında yapılacak işlemler ile kamulaştırmaya konu taşınmazların bedelinin hesaplanmasına ilişkin usul ve esaslar 2942 sayılı Kanun’da ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
4. Anılan Kanun’un 8. maddesine göre tapuda kayıtlı taşınmazların kamulaştırılmasında satın alma usulünün öncelikle uygulanması esas olmakla birlikte satın alma usulüyle sonuç alınamadığı takdirde izlenecek yöntem 10. maddede gösterilmiştir.
5. Bu çerçevede kamulaştırma talebinde bulunan idarenin Kanun’un 7. maddesine göre topladığı bilgi ve belgeler ile 8. madde uyarınca yaptırmış olduğu bedel tespiti ve bu husustaki diğer bilgi ve belgeleri bir dilekçeye ekleyerek taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine müracaat etmesi gereklidir. Bu müracaatın ardından mahkemece müracaat tarihinden itibaren en geç otuz gün içinde bir duruşma günü belirlenmekte ve duruşmada taraflar hâkim tarafından taşınmazın bedeli konusunda anlaşmaya davet edilmektedir. Bu konuda bir anlaşma olmadığı takdirde en geç on gün içinde keşif ve otuz gün sonrası için de duruşma günü tayin edilerek maddede sayılan bilirkişiler marifetiyle ve tüm ilgililerin huzurunda taşınmaz malın değerinin tespiti için mahallinde keşif yapılmaktadır.
6. İtiraz konusu kuralla, bilirkişilerce yapılan değer tespitinde, kamulaştırmaya ilişkin belgelerin mahkemeye sunulduğu tarihin esas alınması öngörülmüştür. Bu itibarla kamulaştırmaya konu taşınmazın değeri dava tarihi itibarıyla tespit edilmektedir.
B. İtirazın Gerekçesi
7. Başvuru kararında özetle; itiraz konusu kuralın kamulaştırma bedelinin tespiti davalarında kamulaştırılan taşınmazın dava tarihindeki değerinin dikkate alınmasını öngördüğü ancak davaların çeşitli sebeplerle uzun sürmesi ve ülkemizde taşınmaz değerlerinin artış eğiliminde olması nedeniyle dava sonunda hükmedilen bedelin taşınmazın gerçek karşılığı olmayabileceği, tespit edilen taşınmaz bedeline dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasının da yeterli telafi sağlamadığı, nitekim bu durumun uygulamada davalıları davayı takip etmeyerek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini sağlamaya yönelttiği, bu itibarla kuralla malikler üzerinde orantısız ve aşırı bir yüke sebep olunduğu belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 10., 13., 35. ve 46. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
8. Anayasa’nın 35. maddesinde “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir./ Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir./ Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” denilmektedir. Anayasa’nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Kamulaştırmanın konusunu oluşturan taşınmaz malların mülkiyet hakkının kapsamına dâhil olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
9. Mülkiyet hakkı, kişiye başkasının hakkına zarar vermemek ve kanunların öngördüğü sınırlamalara uymak koşuluyla sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma, onun semerelerinden yararlanma ve tasarruf etme imkânı veren bir haktır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/87, 19/12/2013, § 32). Bu bağlamda malikin mülkünü kullanma, onun semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden herhangi birinin sınırlanması veya mülkünden yoksun bırakılması mülkiyet hakkının sınırlanması sonucunu doğurur (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 53). Hak sahibinin taşınmazının kamulaştırılması suretiyle mülkünden yoksun bırakılması da mülkiyet hakkına yönelik bir sınırlama niteliğindedir.
10. Anayasa'nın 35. maddesinin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının ancak kanunla sınırlanabileceği belirtilmek suretiyle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin kanunda öngörülmesi gerektiği ifade edilmiştir.
11. Öte yandan mülkiyet hakkına sınırlama getirilirken Anayasa’nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
12. Anayasa’nın 13. maddesinde “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” denilmektedir. Anayasa’nın anılan maddesi uyarınca mülkiyet hakkı, Anayasa’da öngörülen nedenlere bağlı olarak Anayasa’nın sözüne ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın ancak kanunla sınırlanabilir.
13. İtiraz konusu kural, kamulaştırma işlemine konu taşınmazın bedelinin tespitine ilişkin hüküm içermektedir. Dolayısıyla itiraz konusu kural yönünden sınırlamanın (kamulaştırma işleminin) kanuniliği ile meşru amacının tartışılmasını gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
14. Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların Anayasa'nın sözüne aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Buna göre Anayasa'nın anılan maddesinde yer alan hak ve özgürlüklerin sınırlanması ölçütlerinden biri de Anayasa'nın sözüne uygunluktur. Anayasa Mahkemesi, somut olaya uygun düştüğü takdirde kamu gücünü kullanan organların temel hak ya da özgürlüklere yaptıkları sınırlamaların Anayasa'nın sözüne uygun olup olmadığını da değerlendirir. Böyle bir değerlendirme yapılması, Anayasa'nın 13. maddesinin emredici hükmünün bir gereğidir (Kadri Enis Berberoğlu (2) [GK], B. No: 2018/30030, 17/9/2020, § 68; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, § 79).
15. Anayasa'nın söz konusu maddesinde yer alan Anayasa'nın sözü ifadesi Anayasa'nın metnini yani lafzını ifade etmektedir. Temel hak ve özgürlüklere yapılan sınırlamaların Anayasa'nın sözüne uygun olması şartı özellikle Anayasa'nın çeşitli maddeleriyle getirilen ek güvenceler söz konusu olduğunda önem taşımaktadır. Anayasa, çoğu durumda bir hak veya özgürlüğü yalnızca tanımakla yetinmeyerek onun kullanılmasını garanti altına almak için bazı yönlerini ayrıca vurgulayarak veya bazı yönlerine belirli bir önem atfederek koruma altına alır. Anayasa koyucunun bir hakkı tanımanın yanında o hakkın norm alanına giren bir boyutunu ayrıca ve özel olarak ifade etmesi, buna ilişkin ek bir güvence getirmesi de mümkün olabilmektedir (Kadri Enis Berberoğlu (2), § 69; Kadri Enis Berberoğlu (3), § 79).
16. Anayasa'nın 46. maddesinin birinci fıkrasında kamulaştırmanın taşınmazın gerçek karşılığının ödenmesi şartıyla kullanılabilecek bir yetki olduğu hükme bağlanmıştır. Gerçek karşılığının ödenmesi Anayasa'nın anılan maddesiyle maliklerin lehine olarak getirilen özel bir güvence niteliğindedir. Dolayısıyla taşınmazın gerçek karşılığı ödenmeden yapılan kamulaştırma işlemleri Anayasa'nın söz konusu maddesinin birinci fıkrasındaki gerçek karşılığın ödenmesi güvencesine aykırı olacaktır (AYM, E.2019/93, K.2023/87, 4/5/2023, § 174; Kübra Yıldız ve diğerleri, B. No: 2018/32734, 28/7/2022, § 61).
17. Öte yandan gerçek karşılığın ödenmesi aynı zamanda ölçülülük ilkesinin de bir gereğidir. Kamulaştırma suretiyle mülkiyet hakkına yapılan sınırlamalarda hedeflenen kamu yararı ile malikin bireysel yararı arasında gözetilmesi gereken adil denge ancak malike kamulaştırmaya konu taşınmazın bedelinin ödenmesi suretiyle sağlanabilir. Diğer bir ifadeyle kamulaştırma suretiyle mülkiyet hakkına müdahalede bulunulan durumlarda malike bedelin ödenmesi, müdahaleyle malike yüklenen aşırı külfetin telafi edilmesini temin eden temel bir araçtır. Anayasa'nın 46. maddesinin birinci fıkrasında gerek kamulaştırmada gerekse idari irtifak kurulmasında taşınmazın gerçek karşılığının ödeneceği hükme bağlanmakla kamu yararı ile malikin menfaatleri arasındaki dengeyi kuracak bedelin taşınmazın gerçek karşılığı olduğu ifade edilmiştir. (AYM, E.2022/83, K.2023/69, 5/4/2023, § 18; bazı farklarla birlikte bkz. Saadet Esin, B. No: 2014/18103, 26/10/2017, § 35).
18. Kural, kamulaştırılan taşınmazın bedelinin tespitinde bilirkişilerin idarece kamulaştırma bedelinin tespit edilmesi ile taşınmazın idare adına tesciline karar verilmesi talebiyle mahkemeye bilgi ve belgelerin verildiği günün esas alınmasını hüküm altına almaktadır. Böylece bilirkişilerce yapılan bedele ilişkin değerlendirmede taşınmazın dava tarihi itibarıyla geçerli olan ekonomik değeri ortaya çıkmaktadır. Nitekim bu tarihte idarenin kamulaştırma iradesi mevcut olmakla birlikte tarafların bedelde anlaşamamaları üzerine sorunun çözümü için mahkemeye başvurulmuş olup bu tarih itibarıyla tespit edilecek bedelin kamulaştırmaya konu edilen taşınmazın gerçek karşılığını göstermeyeceği söylenemez.
19. Öte yandan kamulaştırma iradesinin ortaya çıkması nedeniyle taşınmazın yakın çevresinde idarenin kamu yararına yönelik gerçekleştirdiği işlem ve eylemlere bağlı olarak taşınmazın dava tarihine göre belirlenecek olan değerinin özellikle yargılamanın uzun sürmesinden dolayı tescil tarihine göre ortaya çıkacak değerden önemli oranda yüksek olması mümkündür. Ancak kamulaştırılan taşınmazın değerinde gelecekte meydana gelebilecek değişikliklerin, bedel tespiti tarihi itibarıyla henüz gerçekleşmemiş olması ve bu yöndeki beklentilerin mülkiyet kavramı kapsamında bulunmaması nedeniyle kamulaştırmayı gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kârın, kamulaştırma bedelinin tespitinde gözetilmesi mümkün değildir. Bu durum, Anayasa’nın 46. maddesine göre kamulaştırmanın anayasal ögelerinden olan gerçek karşılık kavramının da zorunlu sonucudur (AYM, E.2015/55, K.2016/45, 26/5/2016, §§ 25, 26).
20. Gerçek karşılık kavramının bir diğer zorunlu sonucu ise devletin, yargılamanın uzun sürmesi ya da başka sebepler ile kamulaştırma bedelinin geç ödenmesinden dolayı paranın değerinde oluşacak aşınmayı telafi edecek mekanizmaları geliştirmesi gerekliliğidir. Başka bir deyişle devlet, taşınmazın bedelinin eski malike ödenme tarihine kadar değerini kaybetmesini engelleyecek güvenceleri öngörmek durumundadır (AYM, E.2019/93, K.2023/87, 4/5/2023, § 178; AYM, E.2022/83, K.2023/69, 5/4/2023, § 19).
21. Nitekim Anayasa Mahkemesi kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması hâlinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilmesini öngören düzenlemenin, gerçek karşılık anayasal ölçütünü karşılamadığı gerekçesiyle iptaline karar vermiştir (AYM, E.2022/83, K.2023/69, 5/4/2023, §§ 20-26).
22. İtiraz konusu kural ise kamulaştırma bedelinin geç ödenmesinden dolayı paranın değerinde oluşacak aşınmayı telafi edecek güvencelerden olmayıp kamulaştırmaya konu taşınmazın değerinin hesaplanması yöntemine ilişkindir.
23. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13., 35. ve 46. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 2. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13., 35. ve 46. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralın Anayasa’nın 10. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 3/11/2016 tarihli ve 6754 sayılı Kanun’un 39. maddesiyle değiştirilen 15. maddesinin beşinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE 30/11/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üye
Engin YILDIRIM
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
Basri BAĞCI
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Muhterem İNCE