ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2020/75
Karar Sayısı : 2023/188
Karar Tarihi : 8/11/2023
R.G.Tarih-Sayı : 23/1/2024-32438
İPTAL
DAVASINI AÇAN: Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Engin ALTAY, Özgür ÖZEL,
Engin ÖZKOÇ ile birlikte 134 milletvekili
İPTAL
DAVASININ KONUSU: 23/7/2020 tarihli ve 7252 sayılı Dijital Mecralar Komisyonu
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 6.
maddesiyle 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’na eklenen geçici 11.
maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “Manisa ili Soma
ilçesinde…”, “…yer alan Işıklar, Atabacası ve Geventepe ocaklarında…”,
“…13/5/2014 tarihinde meydana gelen maden ocağı kazası sonrasında…” ve “…kıdem
tazminatını ve/veya iş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden
kaynaklanan…” ibarelerinin Anayasa’nın 2., 10., 35. ve 49.
maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin
durdurulmasına karar verilmesi talebidir.
I. İPTALİ
İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ
Kanun’un
6. maddesiyle 4857 sayılı Kanun’a eklenen dava konusu kuralların
da yer aldığı geçici 11. madde şöyledir:
“Geçici
Madde 11 – (Ek:23/7/2020-7252/6 md.)
Manisa
ili Soma ilçesinde Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumunun
taraf olduğu 3213 sayılı Kanun kapsamında imzalanmış rödovans sözleşmeleri kapsamında
yer alan Işıklar, Atabacası ve Geventepe ocaklarında çalışan ve 13/5/2014
tarihinde meydana gelen maden ocağı kazası sonrasında kıdem tazminatına hak
kazanacak şekilde hizmet akdi sona erdirilen işçilerden kıdem tazminatını
ve/veya iş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan
tazminatını alamayanların bu tazminatları, bu maddenin yürürlük tarihinden
itibaren iki ay içinde Kuruma müracaat etmeleri halinde müracaat tarihinden
itibaren altı ay içinde Kurum tarafından ödenir. Yapılan ödeme nedeniyle Kurum,
rödovans sözleşmesinin tarafı olan ilgili şirketler ile bu şirketlerden tahsil
edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan tutar için kıdem tazminatına hak
kazanılacak şekilde iş sözleşmelerinin sona erdiği tarihten bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihe kadar görev yapmış yönetim kurulu üyelerine rücu eder.”
II.
İLK İNCELEME
1.
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin
GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M.
Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU,
Selahaddin MENTEŞ ve Basri BAĞCI’nın katılımlarıyla 1/10/2020 tarihinde yapılan
ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine, yürürlüğü durdurma talebinin esas inceleme aşamasında karara
bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III.
ESASIN İNCELENMESİ
2.
Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Onur MERCAN tarafından hazırlanan işin
esasına ilişkin rapor, dava konusu kanun hükümleri, dayanılan Anayasa kuralları
ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
A.
Anlam ve Kapsam
3.
4857 sayılı Kanun’un geçici 11. maddesinin birinci fıkrasının birinci
cümlesinde, Manisa’nın Soma ilçesinde Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumunun
(Kurum) taraf olduğu 4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanunu’na göre
imzalanmış rödovans sözleşmeleri kapsamında yer alan Işıklar, Atabacası ile
Geventepe ocaklarında çalışan ve 13/5/2014 tarihinde meydana gelen maden ocağı
kazası sonrasında kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde hizmet akdi sona
erdirilen işçilerden kıdem tazminatını ve/veya iş sözleşmesinin bildirim
şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminatını alamayanların bu tazminatlarının
anılan maddenin yürürlük tarihinden itibaren iki ay içinde Kuruma müracaat
edilmesi hâlinde müracaat tarihinden itibaren altı ay içinde Kurum tarafından
ödeneceği hükme bağlanmıştır. Söz konusu cümlede yar alan “Manisa
ili Soma ilçesinde…”, “…yer alan Işıklar, Atabacası ve Geventepe ocaklarında…”,
“…13/5/2014 tarihinde meydana gelen maden ocağı kazası sonrasında…” ve “…kıdem
tazminatını ve/veya iş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden
kaynaklanan…” ibareleri dava konusu kuralları oluşturmaktadır.
4.
Bu itibarla “Manisa ili Soma ilçesinde…”, “…yer alan
Işıklar, Atabacası ve Geventepe ocaklarında…” ve “…kıdem tazminatını
ve/veya iş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan…”
ibareleri uyarınca Kurum tarafından yalnızca Manisa’nın Soma ilçesinde yer alan
Işıklar, Atabacası ve Geventepe ocaklarında çalışan işçilere kıdem ve/veya
ihbar tazminatı ile sınırlı bir ödeme yapılacaktır.
5.
Dava konusu diğer kural olan “…13/5/2014 tarihinde
meydana gelen maden ocağı kazası sonrasında…” ibaresine
göre ise işçilerin kıdem ve/veya ihbar tazminatının Kurum tarafından ödenmesi
sözleşmelerinin 13/5/2014 tarihinden sonra feshedilmesi şartına bağlanmıştır.
B.
İptal Talebinin Gerekçesi
6.
Dava dilekçesinde özetle; dava konusu kurallarda Kurum tarafından ödeme
yapılacak işçilere ilişkin Manisa’nın Soma ilçesinde çalışmaya yönelik yer
yönünden sınırlama getirildiği, ayrıca ödenecek alacakların da kıdem ve ihbar
tazminatlarıyla sınırlandığı, anılan sınırlamaların sosyal devlet ilkesiyle
bağdaşmadığı, söz konusu ilçe dışında çalışanların kuralların kapsamı dışında
bırakılmasının yanı sıra ödemenin yalnızca bir şirketin üç ocağında çalışan ve
iş sözleşmeleri 13/5/2014 tarihinden sonra feshedilen işçilerle sınırlı olarak
öngörülmesinin eşitlik ilkesiyle çeliştiği, işçi alacaklarının mülkiyet hakkı
kapsamında olduğu, kurallarla mülkiyet hakkı ve devletin çalışanları koruma
yükümlülüğünün de ihlal edildiği belirtilerek kuralların Anayasa’nın 2., 10.,
35. ve 49. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
C.
Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
1. “Manisa
ili Soma ilçesinde…”, “…yer alan Işıklar, Atabacası ve Geventepe
ocaklarında…” ve “…kıdem tazminatını ve/veya iş sözleşmesinin bildirim
şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan…” İbarelerinin İncelenmesi
7.
Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal bir
hukuk devleti olduğu hükme bağlanmak suretiyle devletin
sosyal niteliği, başka bir deyişle sosyal devlet ilkesi anayasal güvence altına
alınmıştır.
8. Anılan
maddenin gerekçesine göre sosyal hukuk devleti; bizzat devletin koyduğu hukuk
kurallarına uyacağı ve çalışan, çalıştığı hâlde elde ettiği ürün ile mutlu
olabilmek için tasarladığı maddi ve manevi değerlere sahip olamayan kişilerin
yardımcısı olacağı ilkesini belirtmektedir.
9.
Bu bağlamda sosyal devlet; çalışma gücünden ya da imkânından yoksun olan
kişileri koruyucu ekonomik tedbirler alan, sosyal risklerin yarattığı
olumsuzlukları bertaraf edebilecek sistemler öngören, gelir dağılımının
dengesini gözeten, kamu yararı gereği sosyal ve ekonomik ilişkilere müdahale
edebilen, herkesin insan onuruna uygun asgari yaşam şartlarına sahip olması
için çalışan, kişilerin hayatlarını sağlıklı şekilde sürdürebilmeleri,
sağlıklarını kaybettiklerinde ise tedavileri için gerekli finansmanı sağlayacak
yöntemleri geliştiren, topluma sağlıklı ve huzurlu bir gelecek vadeden
devlettir (AYM, E.2022/15, K.2022/73, 1/6/2022 §
3).
10.
Diğer yandan çalışanların ücret ve diğer parasal haklarını zamanında ve
eksiksiz olarak tahsil edebilmelerine yönelik düzenlemelerin öngörülmesi de
devletin sosyal niteliğinin bir görünümüdür.
11.
4857 sayılı Kanun’un geçici 11. maddesinin birinci fıkrasının dava konusu
kuralların da yer aldığı birinci cümlesinde Manisa’nın Soma ilçesinde
Kurumun taraf olduğu 3213 sayılı Kanun’a göre imzalanmış rödovans sözleşmeleri
kapsamında yer alan Işıklar, Atabacası ile Geventepe ocaklarında çalışan ve
13/5/2014 tarihinde meydana gelen maden ocağı kazası sonrasında kıdem
tazminatına hak kazanacak şekilde hizmet akdi sona erdirilen işçilerden kıdem
tazminatını ve/veya iş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden
kaynaklanan tazminatını alamayanların bu tazminatlarının anılan maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içinde Kuruma müracaat edilmesi
durumunda müracaat tarihinden itibaren altı ay içinde Kurum tarafından ödenmesi
öngörülmüştür.
12.
Dava konusu “…kıdem tazminatını ve/veya iş sözleşmesinin bildirim şartına
uyulmaksızın feshinden kaynaklanan…” ibaresi uyarınca maddede
öngörülen işçilere Kurum tarafından ödenecek
olan tazminat kıdem tazminatı ve/veya ihbar tazminatıdır.
25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesi haricindeki
maddeleri 4857 sayılı Kanun’un 120. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış, kıdem
tazminatı da 1475 sayılı Kanun’un yürürlükten kaldırılmayan 14. maddesinde
düzenlenmiştir.
13.
Söz konusu maddenin birinci fıkrasında 1475 sayılı Kanun’a
tabi işçilerin hizmet akitlerinin; işveren tarafından anılan Kanun’un 17.
maddesinin (II) numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında, işçi tarafından
Kanun’un 16. maddesi uyarınca, muvazzaf askerlik hizmeti dolayısıyla, bağlı
bulundukları kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulu kurum veya
sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak
amacıyla, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 60.
maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen
yaşlar dışında kalan diğer şartları veya anılan Kanun’un geçici 81. maddesine
göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim
ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleriyle işten ayrılmaları nedeniyle
feshedilmesi veya kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içinde kendi
isteğiyle sona erdirmesi ya da işçinin ölümü sebebiyle son bulması hâllerinde,
işçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet akdinin devamı süresince her
geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem
tazminatının ödeneceği, bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden
ödeme yapılacağı belirtilmiştir.
14. Öte yandan 4857 sayılı Kanun’un 17. maddesinin birinci
fıkrasında belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer
tarafa bildirilmesi gerektiği, ikinci fıkrasında ise iş sözleşmelerinin bildirimin
diğer tarafa yapılmasından başlayarak; işi altı aydan az sürmüş olan işçi için
iki hafta sonra, işi altı aydan bir buçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için dört
hafta sonra, işi bir buçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için altı
hafta sonra, işi üç yıldan fazla sürmüş işçi için sekiz hafta sonra feshedilmiş
sayılacağı öngörülmüştür. Anılan maddenin dördüncü fıkrasında ise bildirim
şartına uymayan tarafın bildirim süresine ilişkin ücret tutarında tazminat
ödemek zorunda olduğu hükme bağlanmıştır.
15. Buna göre dava konusu “…kıdem
tazminatını ve/veya iş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden
kaynaklanan…” ibaresi uyarınca geçici 11. madde kapsamına giren işçilere
ödenecek olan tazminatlar 1475 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile 4857 sayılı
Kanun’un 17. maddesinde düzenlenen tazminatlardır.
16. Anılan Kanun’un 2. maddesinin yedinci fıkrasında bir
işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı
işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik
nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği
işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş
aldığı işveren arasında kurulan ilişkinin asıl işveren-alt işveren ilişkisi
olduğu, bu ilişkide asıl işverenin, alt işverenin işçilerine karşı o işyeriyle
ilgili olarak Kanun’dan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu
toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte
sorumlu olduğu ifade edilmiştir.
17. Diğer yandan 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar
Kanunu’nun 357. maddesinin birinci fıkrasında ürün kirası, kiraya verenin,
kiracıya, ürün veren bir şeyin veya hakkın kullanılmasını ve ürünlerin
devşirilmesini bedel karşılığında bırakmayı üstlendiği sözleşme şeklinde
tanımlanmıştır.
18. 3213 sayılı Kanun’un ek 7. maddesinin üçüncü fıkrasında maden
ruhsatı sahiplerinin, ruhsat sahalarının bir kısmında veya tamamında üçüncü
kişilerle yapmış oldukları rödovans sözleşmelerinde, bu alanlarda yapılacak
madencilik faaliyetlerinden doğacak 4857 sayılı Kanun ile iş sağlığı ve
güvenliğiyle ilgili idari, mali ve hukuki sorumlulukların rödovansçıya ait
olduğu ancak bu durumun ruhsat sahibinin 3213 sayılı Kanun’dan doğan
sorumluluklarını ortadan kaldırmayacağı hükme bağlanmıştır.
19. Adli yargı uygulamasında, ürün kirası sözleşmesine ilişkin
hükümlerin kıyas yoluyla uygulandığı rödovans sözleşmesinin tarafları arasında
asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunmadığı kabul edilmektedir (bu yöndeki
kararlar arasından bkz. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, E.2017/18930, K.2019/1127,
17/1/2019). Buna göre herhangi bir rödovans sözleşmesinin tarafı olan Kurum
asıl işveren için öngörülen yükümlülüklere tabi olmayacaktır. Başka bir
ifadeyle hukuksal şartları taşıyan geçerli bir rödovans sözleşmesi kapsamında
işletilen maden ocaklarında çalışan işçilerin alacaklarını asıl işveren
sıfatıyla Kurumdan tahsil edebilmeleri mümkün değildir.
20.
Dava konusu kuralların gerekçesinde, 4857 sayılı
Kanun’a geçici madde eklenmek suretiyle Manisa’nın Soma ilçesinde 13/5/2014
tarihinde meydana gelen maden ocağı kazası sonrasında Kurumun taraf olduğu
rödovans sözleşmeleri kapsamında yer alan Işıklar, Atabacası ve Geventepe
ocaklarında çalışan ve kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde hizmet akdi sona
erdirilen işçilerden kıdem tazminatlarını alamayanların kıdem tazminatlarının
Kuruma müracaat etmeleri hâlinde Kurum tarafından ödenmesinin amaçlandığı
belirtilmiştir. Kurallara ilişkin değişiklik önergesinin gerekçesinde ise Kurum
tarafından gerçekleştirilen kıdem tazminatı ve iş sözleşmesinin bildirim
şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat ödemeleri için Kuruma,
rödovans sözleşmesinin tarafı olan ilgili şirketler ile bu şirketlerden tahsil
edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan tutar için kıdem tazminatına hak
kazanılacak şekilde iş sözleşmelerinin sona erdiği tarihten bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihe kadar görev yapmış yönetim kurulu üyelerine rücu
edebilme imkânının sağlandığı ifade edilmiştir.
21. Kuralların gerekçesinden Işıklar, Atabacası ve Geventepe
ocaklarının rödovans sözleşmesi ile işletildiği anlaşılmaktadır. 3213 sayılı
Kanun’un ek 7. maddesinin üçüncü fıkrası ve Yargıtay içtihatlarına göre söz
konusu ocakların işletilmesi kapsamında yapılan rödovans sözleşmesinin tarafı
olan Kurumun asıl işveren olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
22. Bu itibarla Işıklar, Atabacası ve Geventepe ocaklarında
çalışmış işçilerin kıdem ve/veya ihbar tazminatını tahsil edebilme konusunda
yaşayacakları mağduriyetin engellenmesi amacıyla öngörüldüğü anlaşılan
kuralların sosyal devlet ilkesinin hayata geçirilmesine yönelik düzenleme
niteliği taşıdığı açıktır. Başka bir ifadeyle devletin sosyal niteliği
gözönünde bulundurulmak suretiyle anılan işçilere kıdem ve/veya ihbar
tazminatlarını asıl işveren sıfatını haiz olmayan Kurumdan tahsil edebilme
imkânı tanınmıştır.
23. Kuralların kapsamına giren ocaklarda çalışan işçilerin
alacaklarını bu ocakları işleten ticaret şirketinden tahsil etmek amacıyla
yargı mercilerine başvurmaları da mümkündür. Başka bir ifadeyle kurallarla söz
konusu şirketin işçilerin alacaklarını ödeme yükümlülüğü ortadan
kaldırılmamıştır.
24. Kanun koyucu sosyal devlet ilkesinin hayata geçirilmesine
yönelik düzenlemelerde belirli bir takdir yetkisine sahiptir. Bu bağlamda hangi
işçilerin ne tür alacaklarının Kurum tarafından ödeneceğini belirleme konusu da
kanun koyucunun takdirindedir.
25. Kuralların kapsamında giren işçilere Kurum tarafından
ödenecek olan kıdem ve/veya ihbar tazminatının toplam tutarının işçilerin
ekonomik açıdan yaşadıkları mağduriyeti belirli oranda giderebilecek nitelikte
olmadığı söylenemez. Bu nedenle Kurumun işçilere kıdem ve ihbar tazminatı ile
sınırlı ödeme yapmasının sosyal devlet ilkesine aykırı bir yönü
bulunmamaktadır.
26. Diğer yandan kuralların kapsamına giren ocakların, kazanın
meydana geldiği ocakta faaliyet gösteren ticaret şirketi tarafından rödovans
sözleşmesiyle işletildiği gözetildiğinde yalnızca bu ocaklarda çalışan
işçilerin kıdem ve/veya ihbar tazminatlarının Kurum tarafından ödenmesinin de
sosyal devlet ilkesiyle çelişmediği sonucuna ulaşılmıştır.
27. Anayasa’nın
10. maddesinde “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî
inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde
eşittir./ Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin
yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik
ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz./ Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve
vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak
tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz./ Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya
sınıfa imtiyaz tanınamaz./ Devlet organları ve idare makamları bütün
işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar.” denilmiştir.
28.
Anayasa’nın anılan maddesinde belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesi hukuksal
durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal
eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesini amacı aynı durumda bulunan kişilerin
kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, kişilere ayrım
yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda
bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında
eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı
kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi
kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları
gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı
kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez (AYM, E.2017/47, K.2017/84, 29/3/2017, § 18; E.2020/95, K.2022/3, 26/01/2022, § 25).
29. Eşitlik ilkesi yönünden yapılacak anayasallık denetiminde
öncelikle Anayasa'nın 10. maddesi çerçevesinde aynı ya da benzer durumda
bulunan kişilere farklı muamelenin mevcut olup olmadığı tespit edilmeli, bu
bağlamda aynı ya da benzer durumdaki kişiler arasında farklılık gözetilip
gözetilmediği belirlenmelidir. Bundan sonra farklı muamelenin nesnel ve makul
bir temele dayanıp dayanmadığı, nihayetinde nesnel ve makul bir temele dayanıyorsa
söz konusu farklı muamelenin ölçülü olup olmadığı hususları irdelenmelidir.
Ölçülülük ilkesi, amaç ve araç arasında hakkaniyete uygun bir dengenin
bulunması gereğini ifade eder. Diğer bir ifadeyle bu ilke, farklı muamelenin
öngörülen nesnel amaç ile orantılı olmasını gerektirmektedir (AYM, E.2016/205,
K.2019/63, 24/7/2019, § 65; E.2021/1, K.2021/32, 29/4/2021, § 32).
30.
Manisa’nın Soma ilçesinde yer alan Işıklar, Atabacası ve Geventepe ocaklarında
çalışan işçiler ile bu ocaklar dışındaki ocaklarda çalışan işçilerin
karşılaştırılmaya müsait şekilde benzer durumda bulunmadığı açıktır.
31.
Öte yandan kuralların kapsamındaki ocaklarda çalışan ve kıdem ile ihbar
tazminatı dışında alacağı bulunan işçiler ile kıdem ve/veya ihbar tazminatı
alacağı bulunan işçilerin de eşitlik ilkesi bağlamında karşılaştırılması mümkün
değildir. Başka bir ifadeyle kuralların kapsamındaki kıdem ve/veya ihbar
tazminatı alacağı mevcut olan her işçi hakkında uygulanabilecek şekilde
düzenlenen kuralların eşitlik ilkesiyle çelişen bir yönü bulunmamaktadır.
32.
Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı
değildir. İptalleri talebinin reddi gerekir.
Kuralların
Anayasa’nın 35. ve 49. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de
bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 2. ve 10. maddeleri yönünden
yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın
35. ve 49. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek
görülmemiştir.
2. “…13/5/2014
tarihinde meydana gelen maden ocağı kazası sonrasında…” İbaresinin
İncelenmesi
33.
Dava konusu kural uyarınca Manisa’nın Soma ilçesinde yer alan
Işıklar, Atabacası ve Geventepe ocaklarında çalışan işçilerin kıdem ve/veya
ihbar tazminatlarının Kurum tarafından ödenmesi için bu işçilerin
sözleşmelerinin 13/5/2014 tarihinden sonra feshedilmiş olması gerekmektedir.
Bununla birlikte anılan ocaklarda çalışmış ve sözleşmesi 13/5/2014 tarihinden
önce sona erdiği hâlde kıdem ve/veya ihbar tazminatları ödenmemiş işçilerin de
bulunabileceği açıktır.
34.
Anılan maden işçileri ile kuralın kapsamındaki maden işçilerinin aynı maden
ocaklarında çalıştırılmış olmaları ayrıca kıdem ve/veya ihbar tazminatı
alacaklarının bulunması nedeniyle karşılaştırılmaya müsait şekilde benzer
durumda bulundukları sonucuna ulaşılmıştır.
35.
Sözleşmesi 13/5/2014 tarihinden sonra feshedilen işçilerin kıdem ve/veya ihbar
tazminatı Kurum tarafından ödendiği hâlde bu tarihten önce feshedilen işçilere
kıdem ve/veya ihbar tazminatlarına ilişkin Kurum tarafından ödeme yapılmasının
öngörülmemesi nedeniyle karşılaştırılmaya müsait şekilde benzer durumda bulunan
maden işçilerine farklı muamelenin yapıldığı kuşkusuzdur.
36.
Kuralın kapsamına giren maden işçilerinin kıdem ve/veya ihbar tazminatlarının
Kurum tarafından ödenmesi öngörülmek suretiyle tahsilat güçlüğü nedeniyle
mağduriyet yaşamalarının engellenmesi hedeflenmiştir. Başka bir deyişle anılan
maden işçilerine Kuruma başvuru imkânı tanınmak suretiyle kıdem ve/veya ihbar
tazminatlarını herhangi bir külfete katlanmak zorunda kalmaksızın kısa sürede
tahsil edebilme imkânı tanınmıştır.
37.
İşçilerin kıdem ve/veya ihbar tazminatını tahsil etmede yaşayacağı güçlüğün
sözleşmenin sona erdiği tarihle doğrudan ilgisi bulunmamaktadır. Başka bir
ifadeyle işçilerin işten kazadan sonra veya önce ayrılmalarına bağlı olarak
yaşayacağı tahsilat güçlüğünde bir farklılık bulunmayacaktır.
38.
Bu itibarla sözleşmeleri 13/5/2014 tarihinde meydana gelen maden ocağı kazası
öncesinde sona erdiği hâlde kıdem ve/veya ihbar tazminatları ödenmemiş maden
işçilerine Kuruma başvuru imkânı tanımayan kuralla öngörülen farklı muamelenin
nesnel ve makul bir temele dayanmaması nedeniyle eşitlik ilkesini ihlal ettiği
sonucuna ulaşılmıştır.
39.
Açıklanan nedenle kural, Anayasa’nın 10. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Yıldız
SEFERİNOĞLU ve İrfan FİDAN bu görüşe katılmamışlardır.
Kural, Anayasa’nın 10.
maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 2., 35. ve 49.
maddeleri yönünden incelenmemiştir.
IV.
YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI TALEBİ
40.
Dava dilekçesinde özetle; dava konusu kuralların uygulanmaları hâlinde
telafisi güç veya imkânsız zararların doğabileceği belirtilerek yürürlüklerinin
durdurulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
23/7/2020 tarihli ve 7252
sayılı Dijital Mecralar Komisyonu Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun’un 6. maddesiyle 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş
Kanunu’na eklenen geçici 11. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer
alan;
A. “…13/5/2014
tarihinde meydana gelen maden ocağı kazası sonrasında…” ibaresine yönelik
yürürlüğün durdurulması talebinin, koşulları oluşmadığından REDDİNE,
B. “Manisa
ili Soma ilçesinde…” , “…yer alan Işıklar, Atabacası ve Geventepe
ocaklarında…” ve “…kıdem tazminatını ve/veya iş sözleşmesinin bildirim
şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan…” ibarelerine yönelik iptal
talepleri 8/11/2023 tarihli ve E.2020/75, K.2023/188 sayılı kararla
reddedildiğinden bu ibarelere ilişkin yürürlüğün durdurulması taleplerinin
REDDİNE,
8/11/2023 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V. HÜKÜM
23/7/2020
tarihli ve 7252 sayılı Dijital Mecralar Komisyonu Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 6. maddesiyle 22/5/2003 tarihli ve 4857
sayılı İş Kanunu’na eklenen geçici 11. maddenin birinci fıkrasının birinci
cümlesinde yer alan;
A. “Manisa
ili Soma ilçesinde…”, “…yer alan Işıklar, Atabacası ve Geventepe
ocaklarında…” ve “…kıdem tazminatını ve/veya iş sözleşmesinin bildirim
şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan…” ibarelerinin
Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve iptal taleplerinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
B. “…13/5/2014
tarihinde meydana gelen maden ocağı kazası sonrasında…” ibaresinin
Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Yıldız SEFERİNOĞLU ile
İrfan FİDAN’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
8/11/2023
tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
Basri BAĞCI
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Kenan YAŞAR
|
Üye
Muhterem İNCE
|
|
|
|
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
1-
Dava konusu kural uyarınca Manisa’nın Soma ilçesinde yer alan Işıklar,
Atabacası ve Geventepe ocaklarında çalışan işçilerin kıdem ve/veya ihbar
tazminatlarının Kurum tarafından ödenmesi için bu işçilerin sözleşmelerinin
13/05/2014 tarihinden sonra feshedilmiş olması gerekmektedir.
2-
Bununla birlikte 13/05/2014 tarihinde meydana gelen maden ocağı kazası
öncesinde sona erdiği halde kıdem ve/veya ihbar tazminatları ödenmemiş
maden işçilerine Kuruma başvuru imkanı tanımayan kuralla öngörülen farklı
muamelenin nesnel ve makul bir temele dayanmaması nedeniyle eşitlik ilkesini
ihlal ettiği sonucuna vararak kuralın iptali gerektiği şeklindeki çoğunluk
görüşüne iştirak edilmemiştir.
3-
Dava konusu kural ile İş Kanunu’na geçici madde eklenerek, Manisa ili Soma ilçesinde
13/05/2014 tarihinde meydana gelen maden ocağı kazası sonrasında Türkiye Kömür
İşletmeleri Kurumunun taraf olduğu rödovans sözleşmeleri kapsamında yer alan
Işıklar, Atabacası ve Geventepe ocaklarında çalışan ve kıdem tazminatına hak
kazanacak şekilde hizmet akdi sona erdirilen işçilerden kıdem tazminatı
alamayanların kıdem tazminatlarının Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumuna müracaat
etmeleri halinde Kurum tarafından ödenmesi amaçlanmıştır.
4-
Kural ile, özellikle anılan şirketin kaza öncesinde iş akdi feshedilen işçileri
değil, sadece “13/05/2014 tarihinde meydana gelen maden ocağı kazası
sonrasında kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde hizmet akdi sona erdirilen
işçileri” kapsamına dahil ettiği dikkate alındığında “kazadan etkilenen
işçilerin” bir de kaza nedeniyle şirketin mali olarak zora girmesinden
kaynaklı olarak tazminatlarını alamaması nedeniyle ortaya çıkan ilave ekonomik
zorluklarını gidermek olduğu anlaşılmaktadır.
5-
Bu çerçevede, kazadan önce sözleşmesi feshedilen ve kaza sırasında şirketin
işçisi olmaması nedeniyle kazadan doğrudan etkilenmeyen işçiler ile kazadan
etkilenen şirket işçileri arasında farklılık oluşturulmasının makul ve haklı
nedenin var olduğunu kabul etmek gerekir.
6-
Anayasa’nın 65. maddesinin “Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile
belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek
malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir” hükmü dikkate alındığında
farklılığın orantısız, nesnel ve makul bir temele dayanmadığı söylenemez.
7-
Sonuç olarak, yukarıda açıklanan nedenlerle, kural ile öngörülen farklı
muamelenin eşitlik ilkesini ihlal ettiği şeklindeki çoğunluk görüşüne
katılmamaktayım.
KARŞIOY
GEREKÇESİ
4857
sayılı Kanun’un geçici 11. maddesiyle, 3213 sayılı Kanun’a göre
imzalanmış rödovans sözleşmeleri kapsamında yer alan bazı ocaklarda çalışan ve
13/5/2014 tarihinde meydana gelen maden ocağı kazası sonrasında kıdem
tazminatına hak kazanacak şekilde hizmet akdi sona erdirilen işçilerden kıdem
ve ihbar tazminatını alamayanların bu tazminatlarının, işverene rücu edilmek
üzere Kurum tarafından ödenmesi öngörülmüştür. Dava konusu “…13/5/2014
tarihinde meydana gelen maden ocağı kazası sonrasında…” ibaresiyle
ise kıdem ve ihbar tazminatının Kurum tarafından ödenmesi imkânından
yararlanacakların kapsamı sözleşmeleri 13/5/2014 tarihinden sonra
feshedilenlerle sınırlandırılmıştır. Buna göre iş sözleşmesi bu tarihten önce
feshedilenlerin anılan imkândan yararlanması mümkün değildir.
Çoğunluk
kararında, sözleşmesi 13/5/2014 tarihinden sonra feshedilen işçilerin kıdem ve
ihbar tazminatı Kurum tarafından ödendiği hâlde sözleşmesi bu tarihten önce
feshedilenlerin aynı imkândan yararlandırılmamasının farklı muamele teşkil
ettiği belirtilmiş, bu farklı muamelenin makul ve nesnel bir temele dayanmaması
nedeniyle eşitlik ilkesini ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
Vurgulamak
gerekir ki Anayasa’nın 10. maddesi durumları aynı veya benzer olanlar arasında
farklılık yaratılmasını mutlak olarak yasaklamamaktadır. Makul ve nesnel bir
sebebe dayanmak koşuluyla durumları benzer veya aynı olanlar arasında orantılı
farklılıklar oluşturulması eşitlik ilkesine aykırı olmayacaktır.
Benzer durumlara farklı muamelenin haklı bir temelinin
bulunup bulunmadığının veya farklılığın ne dereceye kadar müstahak olacağının
değerlendirilmesinde kanun koyucunun belli ölçüde takdir yetkisi bulunmaktadır.
Bununla birlikte bu takdir yetkisinin kapsamı somut olayın özelliklerine ve
farklı bir şekilde yararlandırılan hakkın niteliğine göre değişebilecektir (Nuriye
Arpa, B. No: 2018/18505, 16/6/2021, § 59). Özellikle kanun
koyucunun takdir yetkisinin geniş olduğu alanlarda farklı durum ve statüler
oluşturulmasında ve oluşturulacak farklılığın derecesinin belirlenmesinde de
takdir yetkisinin geniş olduğu kabul edilmelidir.
Sosyal
devlet ilkesi gereğince yapılacak yardımların kapsamının ve miktarının
belirlenmesi, kanun koyucunun takdirinin en geniş olduğu alanlardandır. 4857
sayılı Kanun’un geçici 11. maddesiyle getirilen, kıdem ve ihbar
tazminatlarının kurum tarafından ödenmesi imkânının sosyal devlet kapsamında
sağlanan bir kolaylık olduğu aşikardır. Dolayısıyla bu imkânın kapsamının
belirlenmesinde kanun koyucunun takdir yetkisi geniştir. Kanun koyucunun
özellikle iş sözleşmeleri 13/5/3014 tarihinde gerçekleşen elim kazadan sonra
feshedilenleri bu imkândan yararlandırmak istediği anlaşılmaktadır. Kıdem ve
ihbar tazminatlarının Kurum tarafından ödenmesi imkânının kapsamına sadece bu
olay sebebiyle mağdur olanların dahil edilmesinin meşru ve nesnel bir sebebe
dayandığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca
Kurum tarafından sağlanan imkânın işveren tarafından ödenmesi gereken kıdem ve
ihbar tazminatlarıyla sınırlı olduğu, başkaca bir yardımın bu kural kapsamında
sağlanmadığı ve 13/5/3014 tarihinden önce iş sözleşmesi feshedilenlerin kıdem
ve ihbar tazminatını işverene karşı ileri sürme hakkına herhangi bir halel
getirilmediği de gözetildiğinde oluşturulan farklılığın orantılı olduğu
sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu
gerekçelerle, aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.