“2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 152.maddesi uyarınca; 14.04.2020 tarihli, 7242 sayılı Kanun'un 63. maddesi ile 5607 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 12. maddesinin;
"(1) Haklarında hüküm verilmiş olup da dosyası infaz aşamasında olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren doksan gün içinde suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı kadar parayı Devlet Hazinesine ödedikleri takdirde Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde bu maddeyi ihdas eden Kanunla yapılan düzenlemeden faydalanabilir." şeklindeki 1. fıkrasının Anayasa'nın başlangıç kısmı, 2, 10, 36 ve 38. maddelerine aykırılık oluşturduğundan bahisle iptali istenmektedir.
4-NORMUN ANAYASAYA AYKIRILIĞI İDDİASI:
a. Hukuki Açıklamalar:
Anayasa'nın 2. maddesinde, Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa'nın bulunduğu bilincinde olan ve hukuk güvenliğini sağlayan devlettir.
Anayasa'nın 10. maddesinde belirtilen "yasa önünde eşitlik ilkesi" hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmektedir. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasa karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır. Nitelikleri ve durumları özdeş olanlar için yasalarla değişik kurallar konulamaz.
Bir ülkedeki toplumsal, ekonomik ve kültürel yapının, fail üzerindeki baskısını değerlendirerek hangi eylemlerin suç sayılacağını, bunların hangi tür ve ölçüde yaptırıma bağlanacağını saptamak yasakoyucunun takdir yetkisi içindedir. Ancak, yasama organı ceza hukuku alanında düzenleme yaparken anayasal sınırlar içinde hareket etmek ve ceza hukukunun genel ilkelerine bağlı kalmak zorundadır.
Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre hak arama özgürlüğünün en önemli iki ögesini oluşturan iddia ve savunma haklarını kısıtlayacak, bu hakların eksiksiz kullanımını engelleyecek ve adil yargılanmaya engel olacak yasa kurallarının Anayasa’nın 36. maddesine aykırılık oluşturacağı açıktır. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir.
Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez” denilerek suçun kanuniliği; üçüncü fıkrasında da “Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” denilerek cezanın kanuniliği ilkesi güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın anılan maddesinde yer alan suçta ve cezada kanunilik ilkesi uyarınca hangi fiillerin yasaklandığının ve bu yasak fiillere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak açıklıkta, anlaşılır ve sınırları belli olarak kanunda gösterilmesi gerekmektedir. Kişilerin yasak fiilleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır.
Suçta ve cezada kanunilik ilkesi, temel hak ve özgürlüklerin somutlaştırıldığı uluslararası sözleşmelerde de yer almaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Kanunsuz ceza olmaz” başlıklı 7. maddesinin birinci paragrafında “Hiç kimse, işlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu bulunamaz. Aynı biçimde, suçun işlendiği sırada uygulanabilir olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.”; Medenî ve Siyasî Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 15. maddesinin birinci paragrafında ise “Hiç kimse, işlendiği zamanda ulusal ya da uluslararası hukuk bakımından suç sayılmayan bir fiil ya da ihmal yüzünden suçlu sayılamaz. Suç sayılan bir fiile, işlendiği zaman yürürlükte olan bir cezadan daha ağır ceza verilemez. Fiilin işlenmesinden sonra yasalarda bu fiile karşılık daha hafif bir ceza öngörülecek olursa, fiili işleyene bu ikinci ceza uygulanır.” denilmek suretiyle bu ilkeye yer verilmiştir.
Suçta ve cezada kanunilik ilkesi Anayasa'nın 13. maddesinde ifade edilen temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceğine ilişkin kuralın suç ve cezalar yönünden özel düzenlemesi olarak değerlendirilebilir. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi, cezalandırmanın temel haklara etkisinden kaynaklanan özel önemi nedeniyle zaman içinde bir ceza hukuku kavramı olarak alt ilkeler de içerecek şekilde gelişmiştir. Bu bağlamda hukuki belirliliğin ve hukuk güvenliğinin gereği olarak Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez” hükmüyle aleyhe kanunun geçmişe uygulanması yasaklanmıştır. Ceza normlarının zaman bakımından uygulanmasını düzenleyici nitelikteki bu kural kanunilik ilkesinin bir alt ilkesi olan aleyhe kanunun geçmişe uygulanması yasağı olarak ifade edilmektedir. Suç tarihinden sonra yürürlüğe giren kanunun aynı fiili suç olmaktan çıkarması veya aynı suç için daha hafif bir ceza öngördüğü durumlarda ise diğer bir alt ilke olan lehe kanunun uygulanması ilkesi gündeme gelmektedir.
Fiilin işlenmesinden hükmün kesinleşmesine kadar geçen ceza muhakemesi sürecinde bir suç için fiilin işlendiği tarihte yürürlükte olan ve daha sonra yürürlüğe giren kanun olmak üzere uygulanması mümkün birden fazla kanun hükmü söz konusu olabilmektedir. Suç nedeniyle başta hürriyeti bağlayıcı cezalar olmak üzere uygulanan çeşitli ceza ve güvenlik tedbirleri temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturduğundan Anayasa cezayı ağırlaştıran kanunun yürürlük tarihinden önce işlenmiş suçlara uygulanmasını açık biçimde yasaklamıştır. Hukuki belirliliğin ve hukuk güvenliğinin bir sonucu olan bu yasak, aynı zamanda suçun işlendiği tarihteki kanuna göre lehe olan sonraki kanunun uygulanmasını da gerekli kılmaktadır. Zira işlendiği tarihte suç sayılan bir fiilin daha sonra yürürlüğe giren kanun ile suç olmaktan çıkarılması veya ilga edilen kanuna nazaran anılan suç fiiline daha hafif bir ceza öngörülmesi durumunda mülga kanunun aleyhe hükümlerinin uygulanmaya devam edileceğinin kabul edilmesi, suçların ve cezaların ancak kanunla belirleneceğini emreden suç ve cezaların kanuniliği ilkesi karşısında bireylerin objektif olarak beklemeyecekleri, dolayısıyla öngöremeyecekleri bir ceza ile cezalandırılmaları sonucunu doğuracaktır. Bunun ceza hukuku alanında kişilerin hukuki güvenliklerini anayasal güvenceye bağlamayı amaç edinen suç ve cezaların kanuniliği ilkesiyle bağdaştırılması mümkün değildir.
Öte yandan lehe ceza kanununun geçmişe uygulanması hukuk devletiyle bağlantılı olarak adalet ve hakkaniyet ilkelerinin de bir gereğidir. Gelişen sosyal düzen ve değişen toplumsal ihtiyaçlar karşısında artık suç oluşturmadığı kabul edilen veya daha hafif ceza öngörülen bir fiilin yalnızca daha önce işlenmiş olması nedeniyle daha ağır bir yaptırıma tabi tutulması adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
Anılan hususlar birlikte değerlendirildiğinde ceza yargılamasında lehe kanunun uygulanmasının Anayasa’nın 38. maddesinde düzenlenen suçta ve cezada kanunilik ilkesi kapsamında anayasal bir zorunluluk olduğu sonucuna ulaşılmaktadır (AYM, E.2019/9, K.2019/27, 11/4/2019, §§ 13-20).
Anayasa'nın 141. maddesinin son fıkrasında “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir” denilmek suretiyle davaların makul bir süre içinde bitirilmesi gerekliliği açıkça ifade edilmiştir. Bu hak gereğince devlet, yargılamaların gereksiz yere uzamasını engelleyecek etkin çareler oluşturmak zorundadır. Ancak bu amaçla alınacak kanuni tedbirlerin ve öngörülen çarelerin yargılama sonucunda işin esasına yönelik adil ve hakkaniyete uygun bir karar verilmesine engel oluşturmaması gerektiği de tartışmasızdır (AYM, E.2013/4, K.2013/35, 28/2/2013).
b. Somut olay bakımından yapılan değerlendirme:
İtiraz konusu madde hükme bağlanmış dosyalarda belirli bir süre sonra (...maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 90 gün içinde...) etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanamayacağını öngörmektedir. 5607 sayılı Kanun'un 5.maddesinin 2.fıkrasındaki etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması halinde; soruşturma evresi sona erinceye kadar yarı oranında, kovuşturma evresinde hüküm verilinceye kadar ödediği takdirde, sanık hakkında bu Kanunda tanımlanan kaçakçılık suçlarından dolayı verilecek cezadan üçte bir oranında indirim yapılmasını öngörmektedir. Buna göre itiraz konusu madde yargılama aşamasında olup henüz kesinleşmiş hükümle sonuçlanmamış, dolayısıyla derdest dosyalarda ceza miktarı üzerinde fail lehine etkisi olan etkin pişmanlık düzenlemesinin belirli bir tarih itibarıyla hükme bağlanmış dosyalarda uygulanmamasını öngörmek suretiyle Anayasa’nın 38. maddesini ihlal etmektedir.
Ceza miktarını etkileyen failin lehine olan düzenlemelerin belirli bir süreden sonra geçmişe uygulanmaması, suçta ve cezada kanunilik ilkesiyle bağdaşmaz. Düzenlemelerin yer aldığı kanunlar onların yorumlanmasında öneme sahip olmakla birlikte anayasal ilkelerin uygulanmasında belirleyici değildir. Dolayısıyla ceza miktarı üzerinde fail lehine bir etki oluşturan kuralların da herhangi bir süreye bağlı kalmaksızın geçmişe uygulanması suçta ve cezada kanunilik ilkesinin bir gereğidir.
Aynı hukuksal durumda olan kişilerin, aynı tarihte kaçakçılık suçu işlemeleri halinde, haklarında açılacak kamu davalarının kimi nedenlerle farklı tarihlerde sonuçlanarak kesinleşmesi durumunda "fail lehine olan kanun tatbik ve infaz olunur" ilkesi, itiraz konusu kural kapsamına girenler için uygulanamayacağından bunların farklı cezalandırılmaları sonucu doğacaktır. Eşitlik ilkesine aykırılığı açık olan bu uygulamanın hukuksal eşitliği esas alan hukuk devleti ilkesiyle de bağdaştığı ileri sürülemez. (AYM, E.2000/21, K.2000/16, 06/07/2000)
Somut olayda dairemizin 21.02.2022 tarih, 2019/5556 Esas - 2022/910 Karar sayılı bozma kararı üzerine Yüksekova 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2022/357 Esas sayılı dosyası üzerinden sanığın adli sicil kaydında bulunan ve mahkemece tekerrüre esas alınan Muş 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2012/817 Esas - 2013/155 Karar sayılı ilamı hakkında mahkemesine 7242 sayılı Kanun'un 61. maddesiyle 5607 sayılı Kanun'un 3. maddesinin 22. fıkrasına eklenen cümle uyarınca 3/22. maddesi ile anılan Kanun'un 62. maddesiyle değiştirilen 5607 sayılı Kanun'un 5/2. maddesi yönünden uyarlama yapılması yönünde yazılan müzekkereye Muş 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nce; "14/04/2020 Günlü Resmi Gazetede Yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 Sayılı Kanunla; 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunun; 3. maddesinin 22. fıkrasına ve 5. maddesinin 2. fıkrasına (b) bendi olarak eklenen maddelerin soruşturma henüz karara çıkmamış dosyalarla ilgili olduğu yine aynı yasanın geçici 12. maddesinin 1. fıkrasında geçen "Haklarında hüküm verilmiş olup da dosyası infaz aşamasında olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren doksan gün içinde suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı kadar parayı Devlet Hazinesine ödedikleri takdirde Kanunun 5' inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde bu maddeyi ihdas eden kanunla yapılan düzenlemeden faydalanabilir." şeklinde sanığın yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren doksan gün içinde suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı kadar parayı Devlet Hazinesine ödemediği gerekçesiyle uyarlama yargılamasını gerektirecek bir durumun olmadığı yönünde cevap verildiği ve ilgili ilamın uyarlanmadığı anlaşılmıştır.
Yüksekova 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2022/357 Esas sayılı dosyası üzerinden yargılamaya devam olunarak sanığın mahkumiyetine karar verilerek devamında, "...Sanık yargılama aşamasında gümrüklenmiş değerin iki katı bedeli ödemiş ise de 5607 sayılı yasanın 5/3 maddesi uyarınca (değişiklikten önce 5/2 son cümle) mükerrir olması nedeniyle etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına, ....sanığın adli sicil kaydında Muş 1. Asliye Ceza Mahkemesi 2012/817 esas, 2013/155 karar sayılı ilamıyla 1 Yıl 8 ay hapis ve 80 TL adli para cezasına mahkum edildiği, sanığın atılı suçu tekerrür süresi içerisinde işlemiş olduğu anlaşıldığından TCK 58/6-7 maddesi uyarınca cezasının birinci kez mükerrirlere göre infazına, cezanın infazından sonra sanık hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına; ....Sanığın adli sicil kaydında Muş 1 Asliye Ceza Mahkemesi 2012/817 esas, 2013/155 karar sayılı ilamıyla 1 Yıl 8 ay hapis ve 80 TL adli para cezasına mahkum edildiği, hürriyeti bağlayıcı cezanın ertelenerek 2 yıllık denetim süresi belirlendiği, sanığın üzerine atılı suçu denetim süresi içinde işlemiş olduğu anlaşıldığından karar kesinleştiğinden cezanın infaz tarzının belirlenmesi açısından Muş 1 Asliye Ceza mahkemesine ihbarda bulunmasına..." karar verilmiştir.
İtiraz konusu maddede, hükümlülerin suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı kadar parayı kendiliğinden maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren doksan günlük süre içerisinde Devlet Hazinesine ödemeleri durumunda, 5607 sayılı Yasa'nın 5.maddesinin 2.fıkrasındaki etkin pişmanlık indiriminden yararlanabileceklerinin düzenlenmesi suretiyle hükümlüler aleyhine ağır bir yükümlülük getirmekle birlikte özellikle bunu doksan günlük süre ile sınırlandırmak hükümlü lehine etkisi olan etkin pişmanlık düzenlemesinin belirli bir tarih itibarıyla hükme bağlanmış dosyalarda uygulanmamasını öngörmek suretiyle Anayasa’nın 38. maddesi ihlal edilmektedir. İlgili maddenin hükümlü lehine bir düzenleme getirdiği de nazara alındığında özellikle hiçbir süreye bağlı olmaksızın mahkemelerce re'sen uygulanması, maddede belirtilen suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı kadar paranın doğru bir şekilde belirlenmesi ve sanığa usulüne uygun yollarla bildirilmesi, sanık tarafından bilinilirliğinin sağlanması ve ödemesi hususunda sanığa makul süre verilerek sonucuna göre etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesinin sağlanması hukuksal eşitliği esas alan hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir.
Nitekim somut olayda itiraz konusu maddede 90 günlük sürenin öngörülmesi ve bu sürenin geçmiş olması nedeniyle Muş 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nce uyarlama yargılamasını gerektirecek bir durumun olmadığı yönünde cevap verilmesi sanık aleyhine bir çok sonucun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunlardan birincisi; 5607 sayılı Kanun'un 5.maddesinin 3.fıkrasındaki "İkinci fıkra hükmü, mükerrirler hakkında veya suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde uygulanmaz." yönündeki amir hükmü karşısında sanığın görülmekte olan Yüksekova 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 15/09/2022 tarih, 2022/357 Esas - 2022/744 Karar sayılı dosyası kapsamında yargılama aşamasında gümrüklenmiş değerin iki katı bedeli ödemesine rağmen, Muş 1. Asliye Ceza Mahkemesi 2012/817 esas, 2013/155 karar sayılı dosyası kapsamında kaçakçılık suçundan mahkum ve mükerrir olması nedeniyle 5607 sayılı Kanun'un 5.maddesinin 2.fıkrasında düzenlenen cezadan indirim yapılmasına engel olması sonucunu doğurmuştur. Özellikle 5607 sayılı yasa kapsamındaki tekerrüre esas mahkumiyetlerin 5607 sayılı Kanun'un 5.maddesinin 3.fıkrasındaki amir hüküm nedeniyle etkin pişmanlık hükümlerinin tatbikine engel olduğu da uygulamada sıklıkla vurgulanmaktadır. İkincisi; Yüksekova 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 15/09/2022 tarih, 2022/357 Esas - 2022/744 Karar sayılı kapsamında tesis edilen hapis cezası yönünden sanığın atılı suçu tekerrür süresi içerisinde işlemiş olduğu anlaşıldığından TCK 58/6-7 maddesi uyarınca cezasının birinci kez mükerrirlere göre infazına, cezanın infazından sonra sanık hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi sonucudur. Üçüncü sonuç ise; Muş 1 Asliye Ceza Mahkemesi 2012/817 esas - 2013/155 karar sayılı ilamıyla 1 Yıl 8 ay hapis ve 80 TL adli para cezasına mahkum edildiği, hürriyeti bağlayıcı cezanın ertelenerek 2 yıllık denetim süresi belirlendiği, sanığın üzerine atılı suçu denetim süresi içinde işlemiş olması nedeniyle karar kesinleştiğinde Muş 1 Asliye Ceza mahkemesine ihbarda bulunmasına karar verilmesi sonucudur.
Şayet itiraz konusu maddede 90 günlük süre öngörülmemiş ve Yüksekova 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2022/357 Esas sayılı dosyası üzerinden sanığın adli sicil kaydında bulunan ilamın uyarlanması hususunda yazılan müzekkereye Muş 1. Asliye Ceza Mahkemesi 2012/817 esas - 2013/155 karar sayılı dosyası kapsamında yapılacak uyarlama yargılaması sırasında sanık tarafından ilgili dosyada suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı kadar para Devlet Hazinesine ödediği takdirde; Muş 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nce sanık hakkında tesis edilen cezadan etkin pişmanlık hükümleri uyarınca indirim yapılması söz konusu olmakla birlikte sanık hakkında neticeten 5271 sayılı CMK'nun 231.maddesi ile birlikte lehe olan diğer hükümlerin de tatbiki de mümkün hale gelebilecektir. Bunun sonucu olarak da Yüksekova 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2022/357 Esas sayılı dosyası kapsamında suça konu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı bedeli ödeyen sanığın 5607 sayılı Kanun'un 5.maddesinin 2.fıkrasındaki etkin pişmanlık indirimi öngören düzenlemeden faydalandırılması ve yine mükerrirliğe esas ilam ortadan kalkacağı için TCK 58.maddesi uyarınca tekerrür hükümleri uygulanmaması söz konusu olabilecektir.
Bu anlamda 14.04.2020 tarihli, 7242 sayılı Kanun'un 63. maddesi ile 5607 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 12. maddesi ile getirilen etkin pişmanlık imkanının doksan günlük süre ile sınırlı olarak uygulanması yönündeki düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu açıktır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 152. maddesi uyarınca; 14.04.2020 tarihli, 7242 sayılı Kanun'un 63. maddesi ile 5607 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 12. maddesinin;
"(1) Haklarında hüküm verilmiş olup da dosyası infaz aşamasında olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren doksan gün içinde suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı kadar parayı Devlet Hazinesine ödedikleri takdirde Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde bu maddeyi ihdas eden Kanunla yapılan düzenlemeden faydalanabilir."
şeklindeki 1. fıkrasının, Anayasa'ya aykırılık oluşturduğundan bahisle İPTALİ İSTEMİ İLE RESEN ANAYASA MAHKEMESİNE İTİRAZ YOLU İLE MÜRACAAT EDİLMESİNE VE BU HÜKMÜN İPTALİNİN İSTENİLMESİNE,
2-6216 sayılı Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 40. maddesi uyarınca;
a)Başvuru kararının aslı ile tutanağın ve dava dosyasında yer alan evrakın onaylı birer örneğinin oluşturulacak dizi listesine bağlanarak bir dosya halinde ANAYASA MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
b)Başvuru dosyasının Anayasa Mahkemesi'ne tebliğinden itibaren BEŞ AY BEKLENİLMESİNE, bu süre içinde karar verilmezse işbu davanın yürürlükteki hükümlere göre (Anayasa Mahkemesi'nin kararı, esas hakkında karar kesinleşinceye kadar gelirse Anayasa Mahkemesi hükmüne uyulması koşuluyla) SONUÇLANDIRILMASINA,
Karar verilmiş olup, dosyanın onaylı bir sureti yazımız ekinde gönderilmiştir.
Arz olunur.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2023/164
Karar Sayısı : 2023/185
Karar Tarihi : 8/11/2023
R.G. Tarih - Sayı : Tebliğ edildi.
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi
İTİRAZIN KONUSU: 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na 14/4/2020 tarihli ve 7242 sayılı Kanun’un 63. maddesiyle eklenen geçici 12. maddenin (1) numaralı fıkrasının Anayasa’nın Başlangıç kısmı ile 2., 10., 36. ve 38. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Sanık hakkında 5607 sayılı Kanun'a aykırılık suçundan açılan ceza davasında itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN VE İLGİLİ GÖRÜLEN KANUN HÜKÜMLERİ
A. İptali İstenen Kanun Hükmü
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı geçici 12. maddesi şöyledir:
“GEÇİCİ MADDE 12- (Ek:14/4/2020-7242/63 md.)
(1) Haklarında hüküm verilmiş olup da dosyası infaz aşamasında olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren doksan gün içinde suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı kadar parayı Devlet Hazinesine ödedikleri takdirde Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde bu maddeyi ihdas eden Kanunla yapılan düzenlemeden faydalanabilir.
(2) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte bu Kanunun kapsamına giren suçlardan dolayı kanun yolu incelemesinde bulunan dosyalardan, 3 üncü ve 5 inci maddede bu maddeyi ihdas eden Kanunla yapılan düzenlemeler nedeniyle lehe değerlendirme yapılması gereken dosyalar hakkında bozma kararı verilir. Yargıtay Cumhuriyet başsavcılığında bulunan dosyalar ise gelişlerindeki usule uygun olarak ilk derece mahkemelerine gönderilir.”
B. İlgili Görülen Kanun Hükmü
Kanun’un 5. maddesi şöyledir:
“Etkin pişmanlık
MADDE 5 – (1) 3 üncü maddede tanımlanan suçlardan (…) birine iştirak etmiş olan kişi; resmî makamlar tarafından haber alınmadan önce, fiili, diğer failleri ve kaçak eşyanın saklandığı yerleri merciine haber verirse, verilen bilginin, faillerin yakalanmasını veya kaçak eşyanın ele geçirilmesini sağlaması halinde cezalandırılmaz. Haber alındıktan sonra fiilin bütünüyle ortaya çıkmasına hizmet ve yardım eden kişiye verilecek ceza üçte iki oranında indirilir.
(2) (Değişik:14/4/2020-7242/62 md.) Yedinci fıkrası hariç, 3 üncü maddede tanımlanan suçlardan birini işlemiş olan kişi, etkin pişmanlık göstererek suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı kadar parayı Devlet Hazinesine;
a) Soruşturma evresi sona erinceye kadar ödediği takdirde, hakkında bu Kanunda tanımlanan kaçakçılık suçlarından dolayı verilecek ceza yarı oranında,
b) Kovuşturma evresinde hüküm verilinceye kadar ödediği takdirde, hakkında bu Kanunda tanımlanan kaçakçılık suçlarından dolayı verilecek ceza üçte bir oranında,
indirilir. Bu husus, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı tarafından şüpheliye ihtar edilir. Soruşturma evresinde ihtar yapılmaması hâlinde kovuşturma evresinde hâkim tarafından sanığa ihtar yapılır.
(3) (Ek:14/4/2020-7242/62 md.) İkinci fıkra hükmü, mükerrirler hakkında veya suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde uygulanmaz.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında başvuru kararı ve ekleri, Raportör Fatih TORUN tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu ve itiraz konusu kanun hükmü okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu hükümlerin iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak anılan maddeler uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görev kapsamına giren bir davanın bulunması, iptali talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.
3. İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, 5607 sayılı Kanun’un geçici 12. maddesinin (1) numaralı fıkrasının iptalini talep etmiştir.
4. 5607 sayılı Kanun’un etkin pişmanlık hükümlerini düzenleyen 5. maddesinin (2) numaralı fıkrasında anılan Kanun’un (7) numaralı fıkrası hariç olmak üzere 3. maddesinde tanımlanan suçlardan birini işlemiş olan kişinin etkin pişmanlık göstererek suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı kadar parayı devlet Hazinesine soruşturma evresi sona erinceye kadar ödediği takdirde, hakkında bu Kanun’da tanımlanan kaçakçılık suçlarından dolayı verilecek cezanın yarı oranında, kovuşturma evresinde hüküm verilinceye kadar ödediği takdirde ise hakkında bu Kanun’da tanımlanan kaçakçılık suçlarından dolayı verilecek cezanın üçte bir oranında indirileceği hükme bağlanmıştır.
5. Kanun’un 5. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da (2) numaralı fıkra hükmünün mükerrirler hakkında veya suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde uygulanmayacağı belirtilmiştir.
6. İtiraz konusu kuralın da yer aldığı geçici 12. maddede ise 5. maddede yapılan değişikliklere ilişkin geçiş hükümlerine yer verilmiştir. Geçici 12. maddenin itiraz konusu (1) numaralı fıkrasında; haklarında hüküm verilmiş olup da dosyası infaz aşamasında olanların bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren doksan gün içinde suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı kadar parayı devlet Hazinesine ödedikleri takdirde 5. maddenin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde bu maddeyi ihdas eden Kanun’la yapılan düzenlemeden faydalanabileceği öngörülmüştür. Bu itibarla kural uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabilecek olanlar bu maddeyi ihdas eden 7242 sayılı Kanun’un yayımlandığı tarih itibarıyla haklarında hüküm verilmiş olup da dosyası infaz aşamasında olanlardır.
7. Bakılmakta olan davanın konusu ise 7242 sayılı Kanun’un yayımlandığı 15/4/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresinde bulunan suç isnadına ilişkindir. Dolayısıyla infaz aşamasında bulunmaması nedeniyle bakılmakta olan davada itiraz konusu kuralın uygulanma imkânı bulunmayıp şartlarının gerçekleşmesi hâlinde 5607 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (2) numaralı fıkrasının kovuşturma evresine ilişkin (b) bendi uygulanabilecek niteliktedir.
8. Açıklanan nedenle kuralın itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.
III. HÜKÜM
21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na 14/4/2020 tarihli ve 7242 sayılı Kanun’un 63. maddesiyle eklenen geçici 12. maddenin (1) numaralı fıkrasının itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE 8/11/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Üye
Engin YILDIRIM
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
Basri BAĞCI
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Muhterem İNCE