“1) Sanık ... hakkında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 29.07.2015 tarih ve 2015/14018 numaralı iddianamesi ile TCK’nın 142/2-h, 35, 53 maddelerinin uygulanması talebiyle dava açılmıştır.
2) Sanığın bilinen son adresine iddianame ve duruşma günü tebliğ edilmiş, sanık duruşmaya katılmadığı için 04.12.2015 tarihinde savunmasının alınması için yakalama kararı verilerek yakalama emri düzenlenmiştir.
3) Anayasa Mahkemesine başvuru tarihi itibariyle henüz sanık yakalanamamış ve savunması alınamamıştır.
4) 13.09.2023 tarihli duruşmada, Mahkememiz CMK’nın 191/3-b bendinin tümünün ve bağlantılı olarak CMK 202/4-a bendindeki “anlatılması” ibaresinin Anayasa’nın 2 ve 36 maddelerine aykırı olduğu kanaatine vararak, 6216 sayılı Kanun’un 40 maddesi gereğince Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla başvurma kararı vermiştir.
5) Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Savunma hakkı, hukuk devleti ilkesinin gereklerinden ve adil yargılanma hakkının önemli güvencelerinden biri olması nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde ayrıca ifade edilmiştir (..., § 40).
6) Ceza yargılamasında savunma haklarının güvence altına alınması, demokratik toplumun temel ilkelerindendir (..., § 32). İddiaya karşı etkin bir savunma hakkı tanınmadığı sürece silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine uygun muhakeme yapılması ve maddi gerçeğe ulaşılması da mümkün değildir (..., § 41).
7) Resmi mercilerin, suç isnadı altında olan kişiye yöneltilen suçlamaların bildirilmesinde aşırı özen göstermesi gerekir. İddianame, ceza davalarının kovuşturma aşamasında belirleyici bir rol oynar. Sanık, iddianamenin tebliğiyle resmi olarak kendisine yöneltilen suçlamaların hukuki ve olgusal temelinden yazılı olarak haberdar olur (Kamasinski-Avusturya, 19 Aralık 1989 tarihli karar; Söylemez/Türkiye).
8) Suç isnadı altındaki kişiye savunma hakkının şeklen değil gerçek anlamda sağlanması gerekir. Bunun için suç isnadı altında bulunan kişiye, savunmasını hazırlayıp mahkeme önünde dile getirebilmesi ve böylece yargılamanın sonucunu etkileyebilmesi için isnadın bildirilmesi gerekmektedir. Hakkındaki isnadı bilmeyen kimsenin savunma yapması mümkün değildir. Dolayısıyla isnadın bildirilmediği bir yargılamanın adil olduğundan söz edilemez. Bu itibarla adil yargılanma hakkı isnadın bildirilmesine ilişkin güvenceyi de kapsamaktadır.
9) İsnat, sanığın savunma yapabilmesi için bildirilmektedir. Bunun için bildirimde, sanığın hangi fiil ile suçlandığının ve hangi suçu işlediğinin açıklanması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle sanık, isnadın sebebinden ve niteliğinden haberdar edilmelidir. Sanığın hangi fiili nerede ve ne zaman işlediği (yüklenen suçu oluşturan olay/olaylar) isnadın sebebini oluşturur. Bunların soyut olarak değil sanığın savunma hazırlayabilmesine yeterli düzeyde ve ayrıntılı olarak açıklanması gerekir. Böylelikle sanık, davaya konu fiili nerede ve ne zaman işlemekle suçlandığını bileceğinden savunmasını buna göre yapabilecektir. Fiilin hukuki yönden vasıflandırılması ise isnadın niteliğidir. Suçlamanın niteliği hakkındaki bilgi de savunma yapmaya yeterli düzeyde olmalı ve bildirimde sanığın işlemekle suçlandığı fiilin hangi normu ihlal ettiği belirtilmelidir (..., § 43).
10) Ceza kovuşturmasında kişiye resmen suç isnadının yapıldığı belge iddianamedir. İddianamenin, sanığın savunmasını hazırlayabilmesine imkân vermek için isnat edilen suç fiillerinin yerini ve zamanını göstermesi, bu fiillerin hukuki nitelendirmesini yaparak ceza kanununda bunların karşılığı olan suçu, cezayı ve varsa güvenlik tedbirlerini göstermesi gerekir. Ceza yargılamasında esaslı bir yeri olan iddianamenin tebliğ edilmesiyle, sanığın, yazılı bir biçimde suçlamaların maddi ve hukuki temelinden resmi olarak haberdar olduğu kabul edilmektedir (... (2) § 87).
11) Yargıtay, çeşitli kararlarında (4. CD, 01.03.2021, 575/6914; 4. CD, 25/05/2015, 14130/29746; Aynı yönde 12. CD, 08.05.2019, 8182/5890; 4. CD, 15/04/2013, 13328/11412; 4. CD, 11.06.2012, 21275/1397; 5. CD, 17.06.2019, 10457/6248; 8. CD, 22.11.2022, 3586/17296; . CD, 23.11.2022, 11384/10437; 9. CD, 01.11.2022 159/9761), savcılığın, resmi ve yazılı suç isnadı olan iddianameyi hazırlarken, iddianamenin “sanığa savunma hazırlayabilmesine imkânı vermesi açısından isnat edilen ve suç sayılan maddi fiilleri, fiillerin hukuki nitelendirmesini, yerini, zamanını açıkça göstermesi, hukuki nitelendirmesi yapılan fiilin, kanunda karşılığı olan suç ve cezası hakkında bilgi içermesi”ni istemekte “İsnat edilen suçun dayanağı olan maddi olaylar hakkında sanığın bilgilendirilmemesi”ni “Sözleşmenin 6/3-a maddesinin ihlali” kabul etmektedir. Bu içtihatlar, isnadın objektif olarak bildirilmesinin hukuken önemini göstermektedir. Zira Yargıtay isnadı açık ve anlaşılır şekilde bildirmeyen iddianameyi hukuken iddianame kabul etmemekte, hukuken iddianame olmayan belgeyle yargılama yapılamayacağına karar vermektedir.
12) 5271 sayılı CMK’nın 191/3-b bendi “İddianame veya iddianame yerine geçen belge okunur” şeklinde kabul edilmişken, 6763 sayılı Kanun’un 29. maddesiyle “İddianame veya iddianame yerine geçen belgede yer alan suçlamanın dayanağını oluşturan eylemler ve deliller ile suçlamanın hukuki nitelendirmesi anlatılır” şeklinde değiştirilmiştir. Aynı Kanun’un 30. maddesiyle CMK’nın 202/4-a bendindeki “okunması” ibaresi “anlatılması” şeklinde değiştirilmiştir.
13) Değişikliğe göre mahkemeler, isnadı resmi olarak bildiren bir metindeki olayları, delilleri, suçun işlendiği yeri ve zamanı, olay-delil ilişkisini, aleyhe ve lehe olan hususları, uygulanması istenilen cezayı, güvenlik tedbirlerini (CMK md 170), metinden “okumak” yerine, metni anladıkları şekliyle öznel olarak “anlatmakla” yükümlüdür.
14) “Anlatmak”, kişinin algısına ve ifade ediş şekline göre içeriği değişen bir durumdur. Aynı metnin değişik kişiler tarafından farklı anlaşılması ve farklı anlatılması kaçınılmaz bir olgudur. Anlatmak suretiyle isnadın bildirilmesi halinde, isnadın nesnel şekilde bildirilmesi söz konusu olamaz. Öznel olarak bildirilmiş isnat ise, kişiye “isnadın sebebinden ve niteliğinden eksiksiz haberdar olma” ve hakkı tanımaz. İsnadın sebebinden ve niteliğinden eksiksiz haberdar olamayan sanığın kendisini etkin şekilde savunması beklenemez. Özellikle birden fazla sanığın yargılandığı, birden fazla sanığa, değişik yer ve zamanlarda işledikleri iddia olunan suçlamalarla ilgili isnatların yöneltildiği iddianamelerde, iddianamenin okunması, isnadın nesle olarak bildirilmesi için gerekli ve zorunludur.
15) CMK 202/4-a bendinin, mahkememizde devam eden davada uygulanma olanağı olup olmadığı henüz belli değildir. Sanık Suriye uyruklu olup, soruşturma aşamasında savunmasını Türkçe yapmıştır. Kovuşturma aşamasında ise yakalama kararı çıkartılmış, yakalama kararı henüz yerine getirilmemiştir. Sanık, Türkçe bilse bile, “kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği” ana dilinde savunma yapmak isteyebilir (CMK 202/4-son). Bu durumda Mahkememiz tarafından, iptali istenilen CMK 202/4-a bendinin de uygulanması gündeme gelebilir.
16) Şayet Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 2 ve 36 maddelerine göre CMK 191/3-b bendini iptal ederse, benzer bir düzenleme CMK 202/4-a bendindeki kalacak ve Türkçe bilen ve bilmeyen sanıklar arasında isnadın bildirilmesi açısından eşit olmayan bir durum oluşacaktır. Bu nedenle CMK 191/3-b bendi ile CMK 202/4-a bendindeki düzenleme arasında zorunlu hukuki bağlantı olduğu değerlendirilmelidir.
17) Kural olarak iddianame, suç isnadı altında bulunan kişiye tebliğ edilir (CMK md 176). Ancak kimi durumda, iddianame tebliğ edilemez ve yakalama kararı üzerine sanık, ilk kez iddianameyi, yakalama üzerine yapılan sorguda öğrenir. Özellikle böyle bir durumda iddianamenin okunması yerine anlatılması suretiyle savunma alınması, Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesine ve 36. maddede düzenlenen adil yargılanma hakkına düzenleyen maddelerine uygun olmaz.
18) İtiraz başvurusuna konu davada, sanığın yakalanarak mahkememize getirilmesi halinde, iddianame daha önce tebliğ edilemediğinden sanığa okunması değil anlatılması yoluyla isnadın bildirilmesi söz konusu olacaktır.
SONUÇ:
Açıklanan gerekçelerle; 5271 sayılı CMK’nın 6763 sayılı Kanun'un 29. maddesiyle değişik 191/3-b bendinin tamamının ve bağlantılı olarak 6763 sayılı Kanun’un 30. maddesiyle değişik CMK 202/4-a bendindeki "anlatılması" ibaresinin Anayasa'nın 2. ve 36. maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2023/151
Karar Sayısı : 2023/168
Karar Tarihi : 11/10/2023
R.G. Tarih - Sayı : Tebliğ Edildi.
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Bursa 1. Asliye Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun;
A. 191. maddesinin (3) numaralı fıkrasının 24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun’un 29. maddesiyle değiştirilen (b) bendinin,
B. 202. maddesine 24/1/2013 tarihli ve 6411 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle eklenen (4) numaralı fıkranın (a) bendinde yer alan “…anlatılması,” ibaresinin,
Anayasa’nın 2. ve 36. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi talebidir.
OLAY: Hırsızlık suçundan açılan ceza davasında itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
5271 sayılı Kanun’un itiraz konusu kuralların da yer aldığı;
1. 191. maddesi şöyledir:
“Duruşmanın başlaması
Madde 191- (1) Sanığın ve müdafiinin hazır bulunup bulunmadığı, çağrılmış tanık ve bilirkişilerin gelip gelmedikleri saptanarak duruşmaya başlanır. Sanık, duruşmaya bağsız olarak alınır. Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmanın başladığını, iddianamenin kabulü kararını okuyarak açıklar.
(2) Tanıklar duruşma salonundan dışarı çıkarılırlar.
(3) Duruşmada, sırasıyla;
a) Sanığın açık kimliği saptanır, kişisel ve ekonomik durumu hakkında kendisinden bilgi alınır,
b) (Değişik: 24/11/2016-6763/29 md.) İddianame veya iddianame yerine geçen belgede yer alan suçlamanın dayanağını oluşturan eylemler ve deliller ile suçlamanın hukuki nitelendirmesi anlatılır,
c) Sanığa, yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu ve 147 nci maddede belirtilen diğer hakları bildirilir,
d) Sanık açıklamada bulunmaya hazır olduğunu bildirdiğinde, usulüne göre sorgusu yapılır.”
2. 202. maddesi şöyledir:
“Tercüman bulundurulacak hâller
Madde 202 – (1) Sanık veya mağdur, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa; mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar tercüme edilir.
(2) Engelli olan sanığa veya mağdura, duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar, anlayabilecekleri biçimde anlatılır.
(3) Birinci ve ikinci fıkra hükümleri, soruşturma evresinde dinlenen şüpheli, mağdur veya tanıklar hakkında da uygulanır. Bu evrede tercüman, hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından atanır.
(4) (Ek: 24/1/2013-6411/ 1 md.) Ayrıca sanık;
a) İddianamenin anlatılması,
b) Esas hakkındaki mütalaanın verilmesi,
üzerine sözlü savunmasını, kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde yapabilir. Bu durumda tercüme hizmetleri, beşinci fıkra uyarınca oluşturulan listeden, sanığın seçeceği tercüman tarafından yerine getirilir. Bu tercümanın giderleri Devlet Hazinesince karşılanmaz. Bu imkân, yargılamanın sürüncemede bırakılması amacına yönelik olarak kötüye kullanılamaz.
(5) (Ek: 24/1/2013-6411/ 1 md.) Tercümanlar, il adlî yargı adalet komisyonlarınca her yıl düzenlenen listede yer alan kişiler arasından seçilirler. Cumhuriyet savcıları ve hâkimler yalnız bulundukları il bakımından oluşturulmuş listelerden değil, diğer illerde oluşturulmuş listelerden de tercüman seçebilirler. Bu listelerin düzenlenmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında başvuru kararı ve ekleri, Raportör Ömer MENCİK tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu ve itiraz konusu kanun hükümleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. Anayasa’nın “Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi” başlıklı 152. maddesinin dördüncü fıkrasında “Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz.” denilmiştir. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Başvuruya engel durumlar” başlığını taşıyan 41. maddesinin (1) numaralı fıkrasında da “Mahkemenin işin esasına girerek verdiği ret kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından itibaren on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla itiraz başvurusu yapılamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
3. 5271 sayılı Kanun’un 191. maddesinin (3) numaralı fıkrasının 6763 sayılı Kanun’un 29. maddesiyle değiştirilen itiraz konusu (b) bendine ve 5271 sayılı Kanun’un 202. maddesine 6411 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle eklenen (4) numaralı fıkranın (a) bendinde yer alan itiraz konusu “…anlatılması,” ibaresine yönelik iptal talepleri daha önce Anayasa Mahkemesinin 11/7/2018 tarihli ve E.2017/32, K.2018/81 sayılı kararıyla esastan reddedilmiş ve bu karar 14/11/2018 tarihli ve 30595 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Anayasa Mahkemesince işin esasına girilerek reddedilen itiraz konusu kurallar hakkında yeni bir başvurunun yapılabilmesi için önceki kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı 14/11/2018 tarihinden başlayarak geçmesi gereken on yıllık süre henüz dolmamıştır.
4. Açıklanan nedenle itiraz başvurusunun Anayasa’nın 152. maddesinin dördüncü fıkrası ve 6216 sayılı Kanun’un 41. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince reddi gerekir.
III. HÜKÜM
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun;
A. 191. maddesinin (3) numaralı fıkrasının 24/11/2006 tarihli ve 6763 sayılı Kanun’un 29. maddesiyle değiştirilen (b) bendine,
B. 202. maddesine 24/1/2013 tarihli ve 6411 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle eklenen (4) numaralı fıkranın (a) bendinde yer alan “...anlatılması,” ibaresine,
yönelik itiraz başvurusunun Anayasa’nın 152. maddesinin dördüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 41. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince REDDİNE 11/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Üye
Engin YILDIRIM
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
Basri BAĞCI
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Muhterem İNCE