“ Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı, taşınmazın altını ve üstünü de kapsamaktadır. Bu itibarla taşınmaz maliki, mülkiyet hakkından kaynaklanan yetkilerini taşınmazın üzerinde ve altında da kullanabilir. Nitekim 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 718. maddesinde; arazi üzerindeki mülkiyetin -kullanılmasında yarar olduğu ölçüde- üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını da kapsadığı açıkça ifade edilmiştir. Bu itibarla taşınmazın üstünde teleferik ve benzeri ulaşım hatları ile her türlü köprü, taşınmazların altında ise metro ve benzeri raylı taşıma sistemlerinin yapılması mülkiyet hakkına müdahale niteliği taşımaktadır (AYM, Kübra Yıldız ve diğerleri [GK], B. No: 2018/32734, 28/7/2022, § 49).
14-Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu belirtilmek suretiyle mülkten barışçıl yararlanma hakkına yer verilmiş; ikinci fıkrasında da mülkten barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi belirlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında, genel olarak mülkiyet hakkının hangi koşullarda sınırlanabileceği belirlenerek aynı zamanda mülkten yoksun bırakmanın şartlarının genel çerçevesi de çizilmiştir. Maddenin son fıkrasında ise mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle devletin mülkiyetin kullanımını kontrol etmesine ve düzenlemesine imkân sağlanmıştır. Anayasa'nın diğer bazı maddelerinde de devlet tarafından mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan özel hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki mülkten yoksun bırakma ve mülkiyetin düzenlenmesi, mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir (AYM, Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, §§ 55-58).
15-Kamulaştırmasız el atma idareye, taşınmazı kullanma ve kamulaştırma işlemi yapmadan taşınmazı elde etme imkânı sağlamaktadır. Böyle bir kamulaştırma işlemi olmadığından, kullanılan taşınmazın devrini meşrulaştırma ve belli bir hukuki güvence sağlama imkânı sunan tek unsur, idare tarafından kullanımın yasal olmadığını tespit eden ve bireylere kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat ödenmesine hükmeden mahkeme kararıdır. Kamulaştırmasız el atma uygulaması, hukuki planda taşınmazların maliki olarak kalan başvurucuları, herhangi bir kamu yararı gerekçesi ile eylemini haklı kılmayan idareye karşı dava açmak zorunda bırakmaktadır. Böyle bir kamu yararı gerekçesinin gerçekliği ancak daha sonra mahkemeler tarafından değerlendirilmektedir. Başka bir deyişle kamulaştırmasız el atma, her ne olursa olsun, idare tarafından istenerek oluşturulmuş kanuna aykırı bir durumu hukuki olarak kabul etmeye ve idareye kanuna aykırı davranışından fayda sağlama imkânı sunmaya yol açmaktadır. İdareye resmî kamulaştırma kurallarının ötesine geçme imkânı sağlayan böyle bir uygulama, kişilere öngörülemez ve keyfî durumlarla karşılaşma tehlikesi taşımaktadır. Söz konusu uygulama, yeterli derecede hukuki güvence temin edecek ve gerektiği şekilde gerçekleştirilen bir kamulaştırmanın alternatifini oluşturacak nitelikte değildir (AYM, Celalettin Aşçıoğlu, B. No: 2013/1436, 6/3/2014, § 57).
16-Kamulaştırmasız el atma sebebiyle açılan tazminat davasını inceleyen mahkemelerin idare tarafından 2942 sayılı Kanun'daki olağan kamulaştırma usulünün işletilmemesinin veya buna bağlı olarak kamulaştırma bedelinin tespiti davası açılmamasının basit bir tercih meselesi olmadığını gözönünde tutarak değerlendirme yapması gerekir. İdarenin 2942 sayılı Kanun'da öngörülen prosedürü uygulaması anayasal ve kanuni bir mecburiyettir. İdarenin hukuksuz el atarak anayasal yükümlülüğünü yerine getirmediği gözetildiğinde normal şartlarda idare tarafından açılması gereken davanın idarenin Anayasa'yı açıkça ihlal eden tutumu sebebiyle malikler tarafından açılmasından hareketle idarenin olağan kamulaştırma usulündekinden daha avantajlı bir konuma getirilmemesine özen gösterilmelidir. Ayrıca kamulaştırmasız el atma Anayasa'nın 46. maddesine açıkça aykırı olan bir uygulama olup bu suretle mülkiyet hakkına müdahalede bulunulan hâllerde kamu idarelerinin haksız fiillerinden lehlerine haklar çıkaracak ve bu uygulamaları idareler yönünden daha avantajlı hâle getirecek değerlendirme ve yorumların hukuk devleti ilkesiyle bağdaştırılmasının mümkün olmayacağı da hatırda tutulmalıdır (AYM, Göksal Çetin ve İsmail Temel [GK], B. No: 2018/13305, 15/12/2021, § 68).
17-Somut olayla, davacının Erzurum İli, Oltu İlçesi Çatak Mahallesi 145 ada 47 parsel sayılı taşınmazına BOTAŞ tarafından moloz dökülerek el atıldığı, idare tarafından Kamulaştırma Kanunundaki prosedür uygulanmaması nedeniyle davacının Oltu Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/874 Esas 2019/638 Karar sayılı dosyasında kamulaştırmasız el atma tazminatı talep ettiği ve neticeten kesinleşmiş karar sonucunda davacının taşınmazına kamulaştırma kararı olmaksızın el atıldığının sabit olduğu anlaşılmıştır. Oltu Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/874 Esas 2019/638 Karar sayılı kararında davacı taşınmaz maliki ile davalı idare lehine davanın kabul ve ret oranına göre vekalet ücreti hükmedildiği anlaşılmaktadır.
18-Oltu Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/874 Esas 2019/638 Karar sayılı kararı 14/12/2022 tarihinde kesinleşmiş olup, taşınmaz maliki tarafından ilamdaki kamulaştırmasız el atma tazminatı, vekalet ücreti, yargılama gideri gibi talepler yönünden Oltu İcra Müdürlüğünün 2023/71 Esas sayılı dosyasında ilamlı icra takibi başlattığı, aynı ilamda hükmedilen vekalet ücretine istinaden BOTAŞ tarafından taşınmaz maliki aleyhine Erzurum 3. İcra Müdürlüğünün 2023/1020 Esas sayılı dosyasında ilamlı icra takibi başlatıldığı anlaşılmaktadır.
19-Taşınmaz maliki ....'ın 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun Ek madde 4. maddesi gereğince hükmedilen kamulaştırmasız el atma tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama gideri gibi talepler yönünden öncelikli olarak el atan davalı idareye yazılı şekilde başvurmadan Oltu İcra Müdürlüğünün 2023/71 Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatması nedeniyle, BOTAŞ tarafından ikame edilen Oltu İcra Hukuk Mahkemesinin 2023/6 Esas sayılı dosyasında mezkur takibin iptali talep edilmiştir.
20-2942 sayılı Kanun'da öngörülen prosedürün uygulanması idare için mecburiyet olmasına rağmen bu usul izlenmediğinden, taşınmaz maliki tarafından Oltu Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/874 Esas sayılı dosyasında kamulaştırmasız el atma tazminatı davası ikame etmiş ve yargılama sonunda lehine kamulaştırmasız el atma tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama gideri hükmedilmiştir. Kamulaştırma bedelinin anayasada yer alan istisnalar dışında peşin olarak ödenmesi zorunludur. 2942 sayılı Kanun'un Ek madde 4. maddesinde düzenleme Kamulaştırma Kanunu kapsamında hükmedilen bedel, tazminat, yargılama gideri ve vekalet ücretinin tahsili için taşınmaz malikine öncelikli olarak idareye başvurma şartı getirmektedir. Bu düzenlemeyi getiren kanun tasarısında kanun koyucu tarafından esaslı bir gerekçe sunulmadığı, rızası hilafına taşınmazına el atılan malikin peşin olarak ulaşması gereken bedelin idareye başvurulmadan genel takip usulünde istenilememesi konusunda kamu yararı ile kişisel yarar arasındaki dengenin kamu yararı lehine ölçüsüz olarak bozulduğu değerlendirilmektedir. Bununla beraber, somut olayda yaşandığı üzere, taşınmaz malikinin lehine hükmedilen kamulaştırmasız el atma, yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden idareye başvurması beklenirken, BOTAŞ'ın aynı ilama dayanarak taşınmaz maliki aleyhine Erzurum 3.İcra Müdürlüğünün 2023/1020 Esas sayılı dosyasında doğrudan vekalet ücretinin talep edebilmesi idareyi daha avantajlı hale getirmektedir.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
2942 sayılı Kanun'un Ek madde 4. maddesinin 1. fıkrasında yer alan düzenlemenin taşınmaz malikinin mülkiyet hakkına müdahale niteliğinde olduğu, bu düzenleme neticesinde taşınmaz malikinin lehine hükmedilen tazminat, vekalet ücreti ve yargılama gideri alacaklarında idareye başvuru şartı getirilmesinin Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı ile Anayasa'nın 46. maddesinde düzenlenen kamulaştırma bedelinin peşin ödenmesi ilkesine aykırı olduğu, 2972 sayılı Kanun'un Ek madde 4. maddesinin 1.fıkrasındaki düzenlemenin idareyi daha avantajlı hale getirecek bir düzenleme olduğu, bu düzenlemenin hukuk devleti ilkesi ile bağdaştırılmasının mümkün olmadığı değerlendirilerek 2972 sayılı Kanun'un Ek madde 4. maddesinin 1.fıkrasındaki düzenlemenin Anayasa'nın 35 ve 46. maddelerine aykırı olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesi arz olunur.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2023/76
Karar Sayısı : 2023/155
Karar Tarihi : 13/9/2023
R.G. Tarih - Sayı : 12/10/2023 - 32337
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR:
1. Oltu İcra Hukuk Mahkemesi (E.2023/76)
2. Kahramanmaraş İcra Hukuk Mahkemesi (E.2023/108)
3. Tokat İcra Hukuk Mahkemesi (E.2023/122)
İTİRAZLARIN KONUSU: 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na 16/11/2022 tarihli ve 7421 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının Anayasa’nın 2., 10., 35., 36. ve 46. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talepleridir.
OLAY: İcra takibinin iptaline karar verilmesi talebiyle açılan davalarda itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkemeler, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı ek 4. maddesi şöyledir:
“Ek Madde 4- (Ek:16/11/2022-7421/5 md.)
Bu Kanun uyarınca mahkemelerce hükmedilen bedel, tazminat, vekâlet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, otuz gün içinde yatırılır. Bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde icra olunur.
Bu Kanun uyarınca yapılacak icra takiplerinde idare, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 36 ncı maddesi uyarınca icranın geri bırakılmasını talep ederse idarenin teminat gösterme zorunluluğu yoktur.
Bu Kanun kapsamında açılan davalarda verilen bedel ve tazminat kararlarına ilişkin mahkeme ve icra harçları, davalı idare tarafından ödenmek üzere maktu olarak belirlenir.”
II. İLK İNCELEME
E. 2023/76 Sayılı Başvuru Yönünden
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR ve Muhterem İNCE’nin katılımlarıyla 4/5/2023 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
E. 2023/108 Sayılı Başvuru Yönünden
2. Anılan İçtüzük hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN ve Kenan YAŞAR’ın katılımlarıyla 22/6/2023 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
C. E.2023/122 Sayılı Başvuru Yönünden
3. İçtüzük hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR ve Muhterem İNCE’nin katılımlarıyla 26/7/2023 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. BİRLEŞTİRME KARARLARI
A. E.2023/108 Sayılı Başvuru Yönünden
4. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na 16/11/2022 tarihli ve 7421 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2023/108 sayılı davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2023/76 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2023/76 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 22/6/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
B. E.2023/122 Sayılı Başvuru Yönünden
5. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na 16/11/2022 tarihli ve 7421 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2023/122 sayılı davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2023/76 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin E.2023/76 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 26/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
IV. ESASIN İNCELENMESİ
6. Başvuru kararları ve ekleri, Raportör Onur MERCAN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Genel Açıklama
7. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hüküm, hükmün verilmesi ve tefhimi” başlıklı 294. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai kararın hüküm olduğu belirtilmiştir.
8. Anılan Kanun’un “Hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesinin (1) numaralı fıkrasında hükmün Türk Milleti Adına verileceği belirtilmiş; söz konusu fıkranın (ç) bendinde hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi hükmün kapsadığı hususlar arasında sayılmıştır. Maddenin (2) numaralı fıkrasında ise hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
9. Kanun’un “Hüküm nüshası” başlıklı 301. maddesinin (2) numaralı fıkrasında taraflardan her birine verilen hüküm nüshasının ilam olduğu belirtilmiştir.
10. İlamların cebri icrası 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre icra mercilerince gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda anılan Kanun’un “İcra daireleri:” başlıklı 1. maddesinin birinci fıkrasında her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesinin bulunacağı öngörülmüştür.
11. Kanun’un “Takibin başlaması :” başlıklı 35. maddesinin birinci fıkrasında takibin ilamın icra dairesine tevdii ile başlayacağı, isteyen alacaklıya kayıt numarasını gösteren ücretsiz ve pulsuz bir alındı belgesinin verileceği ifade edilmiş; “İcra emri ve muhtevası :” başlıklı 32. maddesinin birinci fıkrasında ise para borcuna veya teminat verilmesine ilişkin ilamın icra dairesine verilmesi durumunda icra memurunun borçluya bir icra emri tebliğ edeceği belirtilmiş ve anılan emirde yer alacak hususlar düzenlenmiştir.
12. 6100 sayılı Kanun’un “Başvurunun icraya etkisi” başlıklı 350. maddesinin (1) numaralı fıkrasında istinaf yoluna başvurulmuş olmasının kararın icrasını durdurmayacağı, 2004 sayılı Kanun’un icranın geri bırakılmasıyla ilgili 36. maddesi hükmünün saklı olduğu, nafaka kararlarında icranın geri bırakılmasına karar verilemeyeceği, (2) numaralı fıkrasında ise kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararların kesinleşmedikçe yerine getirilemeyeceği belirtilmiştir.
13. Kanun’un “Temyizin icraya etkisi” başlıklı 367. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında da temyiz yoluna başvurulmuş olmasının kararın icrasını durdurmayacağı, 2004 sayılı Kanun’un icranın geri bırakılmasıyla ilgili 36. maddesi hükmünün saklı olduğu, nafaka kararlarında icranın geri bırakılmasına karar verilemeyeceği, kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararların kesinleşmedikçe yerine getirilemeyeceği ifade edilmiştir.
B. Anlam ve Kapsam
14. 2942 sayılı Kanun’un ek 4. maddesinin itiraz konusu birinci fıkrasında anılan Kanun uyarınca mahkemelerce hükmedilen bedel, tazminat, vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin davacının veya davacı vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına bu bildirim tarihinden itibaren otuz gün içinde yatırılacağı, söz konusu süre içinde ödeme yapılmaması hâlinde ise genel hükümler dairesinde icra olunacağı öngörülmüştür.
15. Kural, Kanun’a göre hüküm altına alınan bedel, tazminat, vekâlet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin tahsili amacıyla başlatılacak icra takiplerini kapsamaktadır. Kuralın gerekçesinde de Kanun uyarınca hükmedilen kamulaştırma bedelleri ve kamulaştırmasız el atma tazminatlarına ilişkin mahkemelerce verilen kararlar ile bu kararlardaki bedel, tazminat, vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin tahsili için başlatılacak icra takiplerinin kuralın kapsamına girdiği ifade edilmiştir.
16. Bu itibarla kurala göre Kanun uyarınca yargı kararı ile hüküm altına alınan bedel, tazminat, vekâlet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin tahsili amacıyla doğrudan icra takibi başlatılması mümkün değildir. Bu kapsamda öncelikle davacının veya davacı vekilinin davalı idareye banka hesap numarasını yazılı şekilde bildirmesi gerekmektedir.
17. Kural uyarınca bedel, tazminat, vekâlet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin tahsili amacıyla icra takibi başlatılabilmesi için davacı veya davacı vekili tarafından banka hesap numarasının yazılı şekilde bildirildiği tarihten itibaren otuz gün içinde idarenin ödeme yapmamış olması gerekmektedir.
C. İtirazların Gerekçesi
18. Başvuru kararlarında özetle; kamulaştırma bedelinin taşınmaz malikine peşin olarak ödenmesi gerektiği, bununla birlikte taşınmazına kamulaştırma yapılmaksızın idarece el atılan kişilerin lehine hükmedilen tutarın tahsili için kural uyarınca idareye başvurmadan takip başlatamadığı, bu durumun kamusal ve kişisel yarar arasında bulunması gereken dengeyi bozduğu, kurala ilişkin teklifte esaslı bir gerekçenin bulunmadığı, idarenin aynı yargı kararı ile hüküm altına alınan vekâlet ücretinin tahsili için icra mercilerine başvurabilmesi nedeniyle avantajlı hâle getirildiği, borçlu idarenin idari başvuru yapılmasına gerek kalmaksızın ifa ile yükümlü olduğu, mahkeme kararıyla hüküm altına alınan alacağın tahsili amacıyla icra takibi başlatılmasına imkân tanımayan kuralın mülkiyet hakkını sınırladığı, söz konusu sınırlamanın kamu yararına yönelik olmadığı, tarafların 2942 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesi uyarınca gerçekleştirilen uzlaşma sürecinde uzlaşamamaları üzerine açılan davada hükmedilen tutarın tahsil edilmesi amacıyla icra takibi başlatılabilmesi için kural uyarınca ilgililerin idareye tekrar başvurmak zorunda bırakılmalarının ağır bir külfet niteliğinde olduğu, mahkeme kararı ile hüküm altına alınan alacaklara ilişkin idarenin herhangi bir başvuru şartına tabi olmaksızın takip başlatabilmesi nedeniyle kuralla eşitlik ilkesinin de ihlal edildiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 10., 35., 36. ve 46. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Ç. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
19. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilmektedir. Anılan maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir (AYM, E.2021/9, K.2022/4, 26/1/2022, § 28).
20. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru alanında verdiği kararlarda vurguladığı üzere kararın icrası hakkı, mahkemeye erişim hakkı ve karar hakkı ile birlikte adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan mahkeme hakkının bir unsurunu oluşturmaktadır (Filiz Fırat, B. No: 2014/10305, 5/12/2017, § 29). Mahkeme kararlarının uygulanması, yargılamanın dışında olmakla birlikte onu tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır. Bu nedenle yargı kararlarının uygulanması mahkeme hakkı kapsamında değerlendirilmektedir. Buna göre yargılama sonucunda mahkemenin bir karar vermiş olması yeterli olmayıp bu kararın etkili bir şekilde uygulanması da gerekir. Hukuk sisteminde, nihai mahkeme kararlarını taraflardan birinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanamaz hâle getiren düzenleme ve uygulamalar bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi durumunda mahkeme hakkı da anlamını yitirecektir (Mustafa Ekşi, B. No: 2014/7711, 24/1/2018, § 27).
21. Kural uyarınca 2942 sayılı Kanun’a göre hüküm altına alınan bedel, tazminat, vekâlet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin tahsili amacıyla icra takibi başlatılabilmesi için davacının veya davacı vekilinin davalı idareye yazılı şekilde banka hesap numarasını bildirmesi ve idarenin bu bildirim tarihinden itibaren otuz gün içinde ödeme yapmamış olması gerekmektedir. Başka bir ifadeyle kural, mahkeme kararının uygulanması amacıyla icra mercilerine başvurulabilmesini idareye banka hesap numarasının yazılı şekilde bildirilmesi ve bildirim tarihinden itibaren otuz günlük süre içinde ödeme yapılmamış olması şartına bağlamaktadır.
22. Mahkemenin aleyhine hüküm kurduğu kişinin rızasıyla bu hükme uymaması durumunda lehine hak tanınan kişi, hakkın yerine getirilebilmesini ancak devletin kurduğu cebri icra mekanizmasının işletilmesi için başvuruda bulunmak suretiyle sağlayabilir. Zira anayasal düzen içinde kuvvet kullanma yetkisi devletin tekelindedir (bu yöndeki açıklamalar için bkz. AYM, E.2015/28, K.2015/42, 22/4/2015). Bu kapsamda ilamın icrası, başka bir ifadeyle mahkeme tarafından verilen hükmün hukuk âlemindeki etkilerinin maddi âleme aktarılması icra mercilerince kamu gücü kullanılarak temin edilmektedir.
23. Bununla birlikte idare aleyhine verilen mahkeme kararlarının uygulanmasını ayrıca ele almak gerekir. Hukuk güvenliğinin ve hukukun üstünlüğünün sağlanması için devletin işlem ve eylemlerine karşı yargı yolunun açık tutulması yeterli olmayıp yargı mercileri tarafından verilen kararlar gecikmeksizin uygulanmalıdır. Hukuk güvenliği ve hukukun üstünlüğü sadece hukuka aykırılıkların tespit edilmesiyle değil bunların tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasıyla sağlanabilir (AYM, E.2012/73, K.2013/107, 3/10/2013).
24. Bu bağlamda Anayasa’nın 138. maddesinin dördüncü fıkrasında “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” denilmiştir. Buna göre idare makamları mahkeme kararlarını mümkün olan en kısa sürede uygulamakla yükümlüdür. Başka bir ifadeyle yargı mercilerince idare aleyhine verilen kararların ilgililerin cebri icra yoluna başvurmasına gerek kalmaksızın idare tarafından uygulanması anayasal bir zorunluluktur.
25. İdare aleyhine verilmiş bir hükmün icrası için ilgilinin başka bir yola başvurması zorunluluğunun öngörülmesi mümkün olmamakla birlikte mahkeme kararının idarece uygulanmaması hâlinde ilgilinin, idarenin Anayasa’yı ihlal eden bu fiiline karşı başvurabileceği ve yargı kararının icrasını temin edebileceği yollarının oluşturulması Anayasa’nın 36. maddesinin bir gereğidir. İdare aleyhine verilen kararlara karşı da icra yoluna başvurulabilmesinin bu anayasal gerekliliğinin ifasını sağlamaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
26. Bununla birlikte idarenin mahkeme kararını icra takibi başlatılmasına gerek kalmaksızın uygulaması lehine karar verilen kişinin alacağına icra takip sürecine göre daha kısa sürede kavuşmasını temin edebilecektir. Öte yandan idarenin mahkeme kararını cebri icra süreci başlatılmadan uygulaması söz konusu süreçte yapılacak masrafları engelleyecek, ayrıca icra mercilerinin iş yükünü hafifletebilecektir.
27. İcra mercilerinin iş yükündeki azalmanın cebri icra mekanizmasının sağlıklı şekilde işleyebilmesine katkı sunacağı, idarenin icra sürecine ilişkin masraf yapmamasının ise bu bağlamdaki kaynaklarını yürüttüğü hizmette kullanmasını sağlayacağı açıktır. Bu itibarla idarenin icra takibine gerek kalmaksızın mahkeme kararını uygulama yükümlülüğünü yerine getirebilmesinde toplumsal bir fayda bulunmaktadır.
28. Kuralın gerekçesinde de icra takibine gidilmeden önce banka hesap numarasının yazılı şekilde davalı idareye bildirmesinin öngörüldüğü ve idarenin bu bildirim tarihinden itibaren otuz gün içinde ilgiliye ödeme yapmasının amaçlandığı vurgulanmıştır.
29. Bu itibarla kuralın idarenin mahkeme kararını icra takibi başlatılmadan uygulayabilmesi için öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
30. İdarenin mahkeme kararını uygulama yükümlülüğüne ilişkin anayasal hükmün bir sonucu olarak idarenin aleyhindeki ilamın icrası için ilke olarak ilgililere herhangi bir külfet yüklenmesi mümkün değildir. Bununla birlikte idarenin belirli bir tutarda ödeme yapılmasını gerektiren mahkeme kararlarını uygulayabilmek için bazı bilgi veya belgelere ihtiyaç duyabileceği açıktır. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru alanındaki içtihadı da idare makamlarının yargı kararlarını daha hızlı uygulayabilmek için lehine karar verilen kişiden bazı bilgi ve belgeleri talep etmelerinin makul karşılanması gerektiği yönündedir (Feramuz Yıldırım (2) [GK], B. No: 2019/21279, 27/10/2022, § 53).
31. Kanun uyarınca yargı kararı ile hüküm altına alınan bedel, tazminat, vekâlet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin tahsili amacıyla icra takibi başlatılmadan önce davacının veya davacı vekilinin davalı idareye banka hesap numarasını yazılı şekilde bildirmek zorunda olması idare tarafından mahkemece hükmedilen tutarın banka hesabına ödenmesini sağlayabilecektir.
32. Bu itibarla ilke olarak idarenin ilama bağlı tutarı ödemesi gereken banka hesap numarasına ilişkin sağlıklı bir bilgiye sahip olması beklenemeyeceğinden ilgililerin kararın uygulanabilmesi için idareye yazılı şekilde banka hesap numarasını bildirmek zorunda olmalarının kararın icrası hakkıyla çeliştiği söylenemez (bazı farklılıklarla birlikte bkz. AYM, E.2012/100, K.2013/84, 4/7/2013; E.2015/28, K.2015/42, 22/4/2015).
33. Öte yandan idarenin bildirilen hesap numarasına belirli bir idari sürecin sonunda ödeme yapabileceği açıktır. Başka bir ifadeyle ödemenin gerçekleştirilmesi için idare tarafından yapılacak işlemler belirli bir zaman alacaktır. Bununla birlikte idareye ilamın icrasını geciktirebilecek düzeyde makul olmayan bir sürenin tanınması kararın icrası hakkıyla bağdaşmayacaktır.
34. Kuralda icra takibi başlatılabilmesi için banka hesap numarasının idareye bildirildiği tarihten itibaren otuz gün içinde ödeme yapılmamış olması gerektiği öngörülmüştür. Başka bir deyişle idareye ödeme yapması için otuz günlük bir süre tanınmış ve cebri icra yoluna başvurulabilmesi bu süre içinde ödeme yapılmamış olması şartına bağlanmıştır.
35. Kuralda idareye tanınan otuz günlük süre kararın uygulanması kapsamındaki işlemlerin gerçekleştirilebilmesini temin edecek niteliktedir. Ayrıca söz konusu sürenin hükmün uygulanmasını kararın icrası hakkıyla bağdaşmayacak şekilde geciktireceği söylenemez. İdareye tanınan sürenin icra takibi ile hedeflenen sonuca idari aşamada ve daha kısa sürede ulaşılmasını sağlayacağı da gözönünde bulundurulduğunda kuralda öngörülen otuz günlük sürenin makul olarak değerlendirilmesi gerekir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. AYM, E.2012/100, K.2013/84, 4/7/2013; E.2015/28, K.2015/42, 22/4/2015).
36. Bu itibarla idareye banka hesap numarasının bildirilmemesi ve ödemeyi gerçekleştirebilmesi için belirli bir sürenin tanınmaması durumunda ilke olarak mahkeme kararının cebri icra yoluna başvurulmadan uygulanması yükümlülüğünün yerine getirilmesinin mümkün olmayacağı gözönünde bulundurulduğunda kararın uygulanabilmesi için ihtiyaç duyulacak bilginin idareye sunulmasını öngören ve bu kapsamda yapılacak işlemler için idareye makul bir süre tanıyan kuralın kararın icrası hakkıyla çelişen bir yönünün bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
37. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 36. maddesine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa’nın 2., 35. ve 46. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 36. maddesi bağlamında yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 35. ve 46. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralın Anayasa’nın 10. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
V. HÜKÜM
4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na 16/11/2022 tarihli ve 7421 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE 13/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Üye
Engin YILDIRIM
Muammer TOPAL
Rıdvan GÜLEÇ
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Basri BAĞCI
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Muhterem İNCE