“İptali istenen İcra ve İflas Kanununun 134. maddesine 24/11/2021 gün ve 7343 sayılı yasanın 27. maddesi ile eklenen, üçüncü fıkrasında, aynı yasanın ikinci maddesinde ihalenin feshi davası açma hakkı tanınan satış isteyen alacaklı, borçlu, mahcuzun resmî sicilinde kayıtlı olan ilgililer ve sınırlı ayni hak sahipleri ile pey sürmek suretiyle ihaleye katılan kişilerden, satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerin ihalenin feshi dava açmaları durumunda, bu davalar yasada sayılan diğer kişilerce açılacak davalardan farklı olarak ihale bedeli üzerinden nispi karar ve ilam harcına bağlanmış, bu kişilerce ihalenin feshinin istenmesi durumunda bu nispi harcın yarısının peşin olarak yatırılmak zorunluluğu; dördüncü fıkrasında da bu kişilere ihale bedelinin yüzde beşi oranında teminat gösterilmesi koşulu getirilmiştir.
Söz konusu yasal düzenlenmelerle, İcra ve İflas Kanununun 134. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ihalede pey süren kişilerden olması nedeniyle ihalenin feshi isteminde bulunma hakkı tanınan ihale alıcısı, ihalenin feshi davası açma hakkı tanınan satış isteyen alacaklı, borçlu, mahcuzun resmî sicilinde kayıtlı olan ilgililer ve sınırlı ayni hak sahipleri ayrı bir konuma getirilerek, ihalenin feshi isteminde bulunabilmesi için ihale bedeli üzerinden belirlenecek nispi karar ve ilam harcının yarısını yatırma ve yine ihale bedelinin yüzde beşi üzerinden teminat gösterme zorunluluğu getirilmesinin aşağıda ayrıntılı olarak açıklanacağı üzere, Anayasanın 2. maddesindeki "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir." hükmüne; 10/1. maddesindeki “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. hükmüne; 36. maddesindeki “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmüne ve bunlardan ötürü 11. maddesinin "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.
" hükümlerine aykırı olduğu düşünülmektedir. Şöyle ki;
a) Anayasanın 2. ve 10/1 maddelerine Ayrılık Sorunu
Yukarıda açıklandığı üzere İcra ve İflas Kanununun 134. maddesinin ikinci fıkrasında ihalenin feshi isteminde bulunabilecek kişiler satış isteyen alacaklı, borçlu, hacizli malın resmî sicilinde kayıtlı olan ilgililer ve sınırlı ayni hak sahipleri ile pey sürmek suretiyle ihaleye katılan kişiler olarak sınırlı olarak sayılmış, 24/11/2021 gün ve 7343 sayılı yasanın 27. maddesi ile yasa maddesine eklenen, üçüncü ve dördüncü fıkralarında, satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişiler, ihalenin feshi isteminde bulunan diğer kişilerden ayrı olarak ihalenin feshi isteminde bulunabilmeleri için harç yatırma ve teminat gösterme zorunluluğu getirilmiştir.
Anılan yasal düzenlemelerin gerekçesinde;
"Maddeye eklenen yeni üçüncü fıkrayla, ihalenin feshi talebine ilişkin şartlar yeniden belirlenmektedir. Uygulamada ihalenin kesinleşmesine engel olmak amacıyla haksız ve kötüniyetli olarak ihalenin feshinin talep edildiği müşahede edilmektedir. Hak arama hürriyetine engel olmaksınız bu tür haksız ve kötü niyetli taleplerin önlenmesi amacıyla düzenleme yapılmaktadır. Buna göre satış isteyen alacaklı, borçlu veya resmi sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahiplerinin dışında kalan kişilerce ihalenin feshi talebinin yapılması halinde, ihale bedeli üzerinden nispi harç alınacak ve talebin reddi halinde bu harç iade edilmeyecektir.
Maddeye eklenen yeni dördüncü fıkrayla, haksız ve kötü niyetli olarak yapılan ihalenin feshi talebi nedeniyle, ilgililerin oluşması muhtemel zararlarının karşılanabilmesi amacıyla teminat yatırma zorunluluğu getirilmektedir. Hükümle, satış isteyen alacaklı, borçlu, resmi sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerce yapılan ihalenin feshi talebinde, ilgili kişilerin muhtemel zararına karşılık olmak üzere ihale bedelinin yüzde beşi oranında teminatın alınması zorunlu hale getirilmektedir. İhalenin feshi talebinin reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren bir ay içinde ilgililer tarafından ihalenin feshi talebi nedeniyle tazminat davası açılmaması halinde hükmedilen para cezasının 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca tahsili için durum mahkemece tahsil dairesine bildirilecektir. Tahsil dairesi alman teminattan, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde para cezasını tahsil etmezse talep halinde teminat ilgilisine iade edilecektir." denmiştir.
Gerekçeden, yasa koyucunun ihale sürecinin haksız ve kötü niyetli olarak ihalenin feshi isteminde bulunulması nedeniyle uzamasının öne geçmek amacıyla, dava açma koşullarını ağırlaştırmak amaçladığı anlaşılmaktadır. Ancak yasa koyucu, haksız ve kötü niyetli olarak ihalenin isteminde bulunulması önlem için, ihalenin feshi isteminde bulabilecek kişiler arasında bir ayrıma gitmiş ve ihalenin feshi davası açma hakkı tanınan satış isteyen alacaklı, borçlu, mahcuzun resmî sicilinde kayıtlı olan ilgililer ve sınırlı ayni hak sahipleri yönünden her hangi bir ek yükümlülük getirmemiş, bu kişiler dışında kalan kişilerin haksız ve kötü niyetli olarak ihalenin isteminde bulunacağı gibi bir ön yargı ile bu kişiler yönünden dava açmayı zorlaştırmak istemiştir.
Uygulamada özellikle, yasada ihalenin feshi isteminde bulunma hakkı tanınmamış bazı kişilerin, ihale ile hiç bir ilgisi olmamasına karşın, ihale sürecini uzatmak ve ihale alıcısının satılan taşınır ve taşınmazın iyeliğini kazanmasını geciktirerek bu kişilerden haksız kazanç elde etmek için ihalenin feshi isteminde bulunduğu zaman zaman görülmekte olduğundan, yasa koyucunun bunu önlem amacıyla bu kişileri, diğerlerinden ayrı bir düzenlemeye bağlı tutmasında Anayasa aykırı bir yan bulunmadığı ileri sürülebilecektir ki; Mahkememizce söz konusu hükümlerin söz konusu kişilere yönünden Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülmemektedir.
Ancak, ihaleye katılarak pey sürmüş ve teklifi en yüksek teklif olması nedeniyle ihale üzerine bırakılan ve ihale alıcısı konumuna gelen kişiler, söz konusu ihale işlemi yönünden, ihalenin fesih isteminde bulunabilecek diğer kişiler aynı konumda olduğu açıktır.
İcra ve İflas Kanununun ilgili hükümleri uyarınca, icra müdürlüğünce yapılan taşınır ya da taşınmaz ihalelerinde, icra müdürlüğünün ihale kararı; takipteki konumlarına ya da satılan taşınır ya da taşınmaz üzerinde ayni hak ya da ilgililerine göre farklı ihale feshi isteminde bulunabilecek kişiler yönünden farklı nitelikte sonuçlar doğurduğu gibi ihale alıcısı yönünde de hüküm ve sonuç doğurduğu, ihale bedelini yatırmak gibi yükümlülükler doğurduğu açıktır.
Ayrıca, İcra ve İflas Kanununu 134/2 maddesinde belirtildiği üzere, ihalenin feshi isteminin gerekçesi olan Türk Borçlar Kanununun 281. maddesinde yazılı nedenlerle dahil olmak üzere ihale sürecinde oluşan hukuka aykırılık ya da yolsuzluklardan, dolayı takibin tarafları gibi ihale alıcısının da hukuki çıkarlarının zarar görebileceği açıktır.
Öyle ki, zaman zaman ihale şartnamesinde satılan şeyin niteliklerinin yanlış ya da eksik belirtilmesi, eşya üzerindeki kısıtlamaların belirtilmemesi, taşınmazın tapu kaydı ve onaylı projesindeki yüzölçümlerinin satış ilanına temel alınan yüz ölçümlerinden çok daha düşük olması gibi ihale alıcısının satılan taşınmazın önemli niteliklerinde yanılgıya düşürülmesi gibi durumlarda, ihale alıcısının çıkarlarının zarar gördüğü ve bu nedenle ihalenin feshi isteminde bulunduğu görülmektedir.
Bu bağlamda, ihale alıcısının, hukuka aykırı olarak yapılmış bir ihale nedeniyle, satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri gibi zarar görebileceğinden, ihale alıcılarının ortada Anayasal bir gerekçe yokken bu kişilerden farklı bir düzenlemeye bağlı tutulması Anayasanın eşitlik ilkesine açıkça aykırı olduğu düşünülmektedir.
Bunun yanı sıra yasa koyucu gerekçesinde, ihale alıcılarını da kapsar biçimde, satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişiler yönünden ihalenin feshi isteminde bulunulmasını ağırlaştırıcı hükümlerin gerekçesi olarak "haksız ve kötü niyetli olarak ihalenin feshi isteminde" bulunulması önlemeye amaçladığını belirtmiştir.
Yasa koyucunun bu gerekçesi göz önüne alındığında, yasa koyucunun satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan tüm kişilerin "haksız ve kötü niyetli olarak" dava açtıkları ve açacakları gibi ön yargıya dayandığı sonucuna varılabilecektir.
Öncelikle bir kişinin haksız ve kötü niyetli olarak dava açıp açmadığı ancak yapılacak yargılama sonucunda belirlenebilir bir olgu olup, bir Hukuk Devletinde bazı kişilerin kötü niyetli ya da daha çok kötü niyetli olduğu ya da olabileceği gibi ön yargı ile yasal düzenleme yapılamayacağı kuşkusuzdur.
Kaldı ki, İcra ve İflas Kanununu 134. maddesinin 5. fıkrasında, yapılacak yargılama sonucunda, ihalenin feshi isteminin haksız olduğunun ortaya çıkması durumunda, ihalenin feshini isteyenin feshi istenen ihale bedelinin yüzde onuna kadar para cezasına çarptırılacağı düzenlenmiş olması karşısında, yargılama sonucunda haksız ve kötü niyetli olarak ihalenin feshi isteminde bulunduğu anlaşılan kişi kim olursa olsun, para cezasına çarptırılacağından, iptali istenen düzenlemeler olmasa ihale alıcısının haksız ve kötü niyetli olarak ihalenin feshi isteminde bulunmasının yaptırımsız kalacağı da söylenemeyecektir.
Yukarıda da belirtildiği üzere, ihale alıcısının, hukuka aykırı olarak yapılmış bir ihale nedeniyle, satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri gibi zarar görebileceğinden, her ihale alıcısının haksız ve kötü niyetli olarak ihalenin feshini isteminde bulunmadığı, istemlerinin kabul edildiği uygulamada da gözlenmektedir. ( Bakınız örnek olarak Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2022/9468E-2023/2336K sayılı kararı ".....................dosya içeriğinde ihale konusu araca ilişkin başkaca bilgiye yer verilmediği, araçların mevcut durumunun kullanılmaz halde olduğu, malın esaslı vasıflarında hataya düşürülmesi niteliğinde olduğu görülmekle bu durumda, mahkemece ihalenin feshi talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir."; yine aynı Dairenin 2022/9474E-2022/11951K sayılı kararı " Uyap üzerinden elektronik olarak teklif sunduğu, icra dairesince 64.234,70 TL değer takdir edilen taşınmaz için 351.118,00 TL teklif sunduğu, 64.234,70 TL değer takdir edilen taşınmaz için 351.118,00 TL teklif verilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, ayrıca 07/09/2020 tarihli ihale tutanağına, “... her ne kadar ihale alıcısı müdürlüğümüze telefonla ulaşmış niyetinin 35.000 TL teklif vermek olduğunu, sehven rakamın yanlış yazıldığını, ihaleden vazgeçmek için yardım masasına yazıldığını ancak cevap verilmediğini bildirmiş ise de” şeklinde şerh düşüldüğü, dolayısıyla teklifin maddi hata sonucu sunulduğu anlaşılmış olmakla Bölge Adliye Mahkemesince ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı değerlendirme ile ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir." )
Bundan da önemlisi; ihale alıcısı ihale kararından başlayarak yedi gün içinde ihale bedelini ödemesine karşın, ihale kesinleşmeden satılan taşınmaz ya da taşınır ihale alıcısına teslim edilemediğinden, ihalenin feshi istemiyle şikayet başvurusu sonucu, ihalenin kesinleşmemesi ve ihale sürecinin uzaması durumunda, ihale alıcısının, alacağına kavuşamayan alacaklı, borcundan kurtulamayan borçlu kadar zarar gördüğü de açıktır.
Bu nedenle yasa koyucunun, Anayasal gerekçeye dayanmaksızın, ihale alıcıları da, ihale işleminin sonuçlarından etkilenen diğer kişilerden ayırarak, ihale ile hiç bir ilgisi olmamasına karşın haksız kazanç elde etmek amacıyla fesih isteminde bulunan kişilerle birlikte, her hangi bir veriye ya da olguya dayanmaksızın ve haksız ve kötü niyetli dava açtıkları/açacakları gibi ön kabul ile ihale alıcıları yönünde ihalenin feshi isteminde bulunmaları ağırlaştıracak düzenleme yapması, Anayasanın 2. maddesinde belirtilen "hukuk devleti" ilkesine de aykırı olduğu düşünülmektedir.
b) Anayasanın 36. maddesine Ayrılık Sorunu;
Anayasanın 36. maddesinde “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denmiştir.
Bir hukuk davasının tarafı olan kişinin, bu dava nedeniyle çeşitli giderler yapmak zorunda kalacağı açıktır. İptali istenen İcra ve İflas Kanununun 134. maddesine 24/11/2021 gün ve 7343 sayılı yasanın 27. maddesi ile üçüncü fıkrası eklenmeden önce, İcra Müdürlüğünün işlemlerine karşı İcra ve İflas Kanununun 16. maddesindeki şikayet niteliğinde olan ihalenin feshi istemlerinde icra müdürlüğünün ihale işleminin iptali istendiğinden, belirli bir dava değeri içermemekte bu nedenle, Harçlar Kanununun 2. maddesinin "Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir. " hükmü ile anılan yasanın Eki 1 sayılı Tarifenin Yargı Harçları bölümünün (A) bendinde hükümleri uyarınca dava açılırken yalnızca başvuru harcı ile maktu karar ve ilam harcı alınmaktaydı.
İcra ve İflas Kanununun 134. maddesine 24/11/2021 gün ve 7343 sayılı yasanın 27. maddesi ile eklenen üçüncü ve dördüncü fıkralarındaki düzenlemeler ile ihale alıcılarını içerir biçimde, satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerce yapılacak ihalenin feshi istemlerinde, ihale bedeli üzerinden nispi harç alınacağa, istem bulunanın bu harcı yarısını peşin olarak yatırmak ve yine ihale bedelinin yüzde beşi oranında teminat gösterme zorunluluğu getirilmiştir.
Harçlar Kanununun Eki 1 sayılı Tarifenin Yargı Harçları bölümünün III. Bendine göre nispi karar ve ilam harcı oranları; konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68,31; Bir gayrimenkulün hissedarlar arasında satış suretiyle şuyuun izalesine dair olan hükümlerde gayrimenkulün satış bedeli üzerinden binde 11,38; ve Gayrimenkulün hissedarlar arasında taksimine dair olan hükümlerde taksim edilen gayrimenkul değeri üzerinden binde 4,55; nafaka verilmesine dair hükümler Bir senelik nafaka bedeli üzerinden binde 11,38 olarak ayrı ayrı belirlenmiş; Harçlar Kanununun 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde de Karar ve ilam harcının dörtte birinin peşin, geri kalanı kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödeneceği belirtilmiş; 7343 sayılı yasanın 34. maddesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (1) sayılı tarifenin “(A) Yargı Harçları” başlıklı bölümünün “III- Karar ve ilam harcı” başlıklı fıkrasının “1. nispi harç” başlıklı bendinin, (g) alt bendin olarak “g) 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanununun 134. maddesi kapsamında satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerce ihalenin feshinin talep edilmesi hâlinde ihale bedeli üzerinden binde 68,31" hükmü eklenmiştir.
Yasada "nispi harca tabidir" sözcüklerinin, alınacak harcın niteliği, türünün ve oranının belirsiz olması -göz ardı edilerek, yasada geçen "nispi harç" deyiminin; Harçlar Kanununun 2. ve 28. maddeleri ile Eki 1 sayılı Tarifenin Yargı Harçları bölümünün III. Bendinde düzenlenmiş olan "nispi karar ve ilam harcı" ve aynı tarifenin Yargı Harçları bölümünün III. Bendinin I/f bendi uyarınca binde 68,31 olarak uygulanması gerektiği kabul edilerek değerlendirme yapılacaktır.
Anılan düzenlemeler uyarınca, ihale alıcılarını da içerir biçimde, satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerce yapılacak ihalenin feshi istemlerinde, başvuruda bulunan kişi, yasada diğer kişilerden farklı olarak, ihale bedelinin binde 68,31'i oranındaki peşin karar ve ilam harcının yarısını yatırmak ve ayrıca yine ihale bedelinin yüzde beşi oranında teminat göstermekle yükümlü tutulmaktadır.
Bu durumda eldeki davada olduğu gibi, ihale alıcısı, ihalenin feshi istemde bulunabilecek diğer kişilerden farklı olarak, ihalenin feshi istemiyle Mahkemeye başvurabilmek ve davasının görülmesini sağlayabilmek için, ihalen bedelinin, binde 68.31'nin yarısı oranında peşin karar ve ilam harcı ile yüzde beşi oranında teminat yatırmak zorunda kalmaktadır.
Anılan yasal düzenlemelerle, yukarıda açıklandığı üzere, ihale işlemi yönünden yasada sayılan diğerleri kişilerden her hangi bir farklı durumu olmaması ve ihale sürecinin uzamasının çoğunlukla ve özellikle ihale alıcısının zararına sonuç doğurmasına karşın, ihale alıcısının ihalenin feshi isteminde bulunabilmesi için ihale bedelinin yüzde sekizini aşan (%5+%3,41) tutarda bir ek yükümlülük getirilmektedir.
Günümüz ekonomik koşullarında özellikle taşınmaz yapılan ihalelerinde, en düşük ihale bedelleri bile milyonca Türk Lirası bulabildiği göz önüne alındığı, ihale alıcısının ihalenin feshi isteminde bulunabilmesi ve davanın görülebilmesi için ihale bedelinin her bir milyon Türk Lirası için 84.100,00-TL tutarında ek bir mali yükümlülük getirilmekte olup, eldeki davada olduğu gibi ihale bedelinin 21.500.000,00-TL olduğu durumda, ihale alıcısının yatırmakla yükümlü olduğu tutar 1.808.150,00-TL gibi oldukça yüksek bir tutara denk gelebilmektedir.
Bu durum karşısında, yukarıda da açıklandığı üzere, ihale kararının sonuçları yönünden, ihalenin feshi isteminde bulunabilmesi için her hangi bir ek mali yükümlülük yüklenmemiş olan satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahiplerinden farklı bir hukuki durumda bulunmayan ihale alıcısına, ihalenin feshi isteminde bulunabilmesi için, "haksız ve kötü niyetli" olarak dava açtığı ön kabul ile İcra ve İflas Kanununun 134. maddesine 24/11/2021 gün ve 7343 sayılı yasanın 27. maddesi ile eklenen üçüncü ve dördüncü fıkraları ile getirilen ek mali yükümlülerin, ihale alıcılarının mahkemeye erişim hakkını geçerli ve kabul edilebilir gerekçeye dayanmaksızın güçleştirdiği bu nedenle, anılan düzenlemelerin Anayasanın 36. maddesine aykırı olduğu düşünülmektedir.
c) Anayasanın 11. maddesine Ayrılık Sorunu;
Anayasanın 11. maddesinde, "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.
" buyrulmuştur.
Anılan hüküm karşında Anayasa hükümleri yasama organın da bağladığı gibi yasalar Anayasa hükümlerine aykırı olamayacaktır.
Yukarıda açıklandığı üzere, İcra ve İflas Kanununun 134. maddesine 24/11/2021 gün ve 7343 sayılı yasanın 27. maddesi ile eklenen üçüncü ve dördüncü fıkralarındaki düzenlemelerle, her hangi bir anayasal gerekçe bulunmamasına karşın yasa koyucunun her hangi bilimsel ve kabul edilebilir dayanağı olmayan bir gerekçe ile ihale alıcılarına, ihalenin feshi isteminde bulunabilecek diğer kişilerden farklı olarak ek mali yükümlülükler getirmesinin, Anayasada düzenlenmiş olan hukuk devleti ilkesi, yasa önünde eşitlik ilkesi ve hak arama özgürlüğünü ihlal ettiği bu nedenle Anayasanın 11. maddesinin açık hükmüne karşın Anayasa aykırı olarak kabul edilmiş ve yürürlüğe konulmuştur.
6- SONUÇ ve İSTEM:
Yukarıda açıklanan nedenlerle; İcra ve İflas Kanununun 134. maddesine 24/11/2021 gün ve 7343 sayılı yasanın 27. maddesi ile eklenen, üçüncü ve dördüncü maddelerindeki ""dışında kalan kişilerce" sözcüklerinin ihale alıcısı yönünden, Anayasanın 2.;10/1;11 ve 36. maddelerine aykırı olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesine arz olunur.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2023/124
Karar Sayısı : 2023/131
Karar Tarihi : 26/7/2023
R.G.Tarih-Sayı : Tebliğ edildi.
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: İstanbul Anadolu 16. İcra Hukuk Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 18/2/1965 tarihli ve 538 sayılı Kanun’un 63. maddesiyle değiştirilen 134. maddesine 24/11/2021 tarihli ve 7343 sayılı Kanun’un 27. maddesiyle eklenen üçüncü ve dördüncü fıkraların birinci cümlelerinde yer alan “...dışında kalan kişilerce...” ibarelerinin “ihale alıcısı” yönünden Anayasa’nın 2., 10., 11. ve 36. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi talebidir.
OLAY: İhale alıcısı tarafından ihalenin feshi talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ
Kanun’un itiraz konusu kuralların da yer aldığı 134. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“İhalenin neticesi ve feshi:
Madde 134 – (Değişik: 18/2/1965-538/63 md.)
İcra dairesi tarafından taşınmaz kendisine ihale edilen alıcı o taşınmazın mülkiyetini iktisap etmiş olur. (Ek cümle: 17/7/2003-4949/38 md.) İhale kesinleşinceye kadar taşınmazın ne şekilde muhafaza ve idare edileceği icra dairesi tarafından kararlaştırılır. (Ek cümleler:24/11/2021-7343/27 md.) İhale alıcısının talebi üzerine icra dairesi, satışı yapılan taşınmazda kira sözleşmesine bağlı olarak oturan kişiye kira bedelini, diğer hâllerde ise taşınmazı kullanan kişiye bilirkişi marifetiyle tespit edilen aylık kullanım bedelini icra dairesine yatırmasını emreder. İlgili, ihtara rağmen kirayı veya belirlenen bedeli icra dairesine yatırmazsa hakkında 356 ncı madde hükmü kıyasen uygulanır. Bu şekilde depo edilen bedel, ihalenin sonucuna göre hak sahibine ödenir.
(Değişik ikinci fıkra:24/11/2021-7343/27 md.) İhalenin feshini, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 281 inci maddesinde yazılı sebepler de dâhil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, mahcuzun resmî sicilinde kayıtlı olan ilgililer ve sınırlı ayni hak sahipleri ile pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikâyet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler. İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul edilir.
(Ek fıkra:24/11/2021-7343/27 md.) Satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerce yapılan ihalenin feshi talebi, ihale bedeli üzerinden nispi harca tabidir. Bu harcın yarısı talepte bulunulurken peşin olarak yatırılmak zorundadır. Talebin kabulü hâlinde bu harç başka bir kimseye yüklenmez ve istem hâlinde iade edilir. Talebin reddi hâlinde ise alınan bu harç iade edilmez ve harcın kalan kısmı ihalenin feshini isteyenden tahsil edilir.
(Ek fıkra:24/11/2021-7343/27 md.) Satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerce yapılan ihalenin feshi talebinde, talepte bulunulurken, ilgili kişilerin muhtemel zararına karşılık olmak üzere ihale bedelinin yüzde beşi oranında teminat gösterilmesi şarttır. Talebin reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren bir ay içinde genel hükümlere göre tazminat davasının açılmaması hâlinde hükmedilen para cezasının 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca tahsili için durum mahkemece tahsil dairesine bildirilir. Tahsil dairesi alınan teminattan, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde para cezasını tahsil etmezse talep hâlinde teminat ilgilisine iade edilir.
…”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında başvuru kararı ve ekleri, Raportör Ahmet CANPOLAT tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu ve itiraz konusu kanun hükümleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Başvuruya engel durumlar” başlıklı 41. maddesinin (2) numaralı fıkrasında “İtiraz yoluna başvuran mahkemede itiraz konusu kuralın uygulanacağı başka dava dosyalarının bulunması hâlinde, yapılmış olan itiraz başvurusu bu dosyalar için de bekletici mesele sayılır” denilmektedir. Anılan fıkra uyarınca aynı mahkeme tarafından aynı kurala ilişkin birden fazla itiraz başvurusunda bulunulması mümkün değildir.
3. 6216 sayılı Kanun’un “Anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi” başlıklı 40. maddesinde ise Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurularda izlenecek yöntem belirtilmiş ve anılan maddenin (4) numaralı fıkrasında açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvurularının Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.
4. Yapılan incelemede, itiraz yoluna başvuran Mahkemenin itiraz konusu kuralların iptalleri talebiyle aynı tarihte Anayasa Mahkemesine birden fazla başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesinin E.2023/123 esasına kayıtlı ilk başvurunun diğer dava dosyaları için bekletici mesele yapılması gerekirken aynı kuralların iptalleri talebiyle tekrar başvuruda bulunulmuş olması sebebiyle bu başvurunun incelenme imkânı bulunmamaktadır.
5. Açıklanan nedenlerle 6216 sayılı Kanun’un 41. maddesinin (2) numaralı fıkrasına aykırı olduğu anlaşılan itiraz başvurusunun anılan Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından reddi gerekir.
III. HÜKÜM
9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 18/2/1965 tarihli ve 538 sayılı Kanun’un 63. maddesiyle değiştirilen 134. maddesine 24/11/2021 tarihli ve 7343 sayılı Kanun’un 27. maddesiyle eklenen üçüncü ve dördüncü fıkraların birinci cümlelerinde yer alan “...dışında kalan kişilerce...” ibarelerinin “ihale alıcısı” yönünden iptallerine karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 41. maddesinin (2) ve 40. maddesinin (4) numaralı fıkraları gereğince yöntemine uygun olmadığından REDDİNE 26/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Üye
Engin YILDIRIM
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
Basri BAĞCI
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Muhterem İNCE