ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2018/149
Karar Sayısı : 2022/163
Karar Tarihi : 29/12/2022
R.G.Tarih-Sayı :
3/8/2023-32268
İPTAL DAVASINI AÇAN: Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeleri Engin ALTAY, Özgür ÖZEL, Engin ÖZKOÇ ile birlikte 134
milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU: 12/9/2018 tarihli ve (17) numaralı Bazı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin;
A. 1. maddesinin birinci fıkrasının;
1. (c) bendiyle 10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanan (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin başlığı ile birlikte değiştirilen 263.
maddesinin,
2. (d) bendiyle (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi’nin Altıncı Kısmı’nın Sekizinci Bölümü’ne [20/4/2021 tarihli ve (73) numaralı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi’nin 25. maddesiyle eklenen Üçüncü Bölüm nedeniyle Dokuzuncu Bölüm
şeklinde teselsül ettirilmiştir.] eklenen
geçici 1. maddenin (2) numaralı fıkrasının “Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevleri sona erer...”
bölümünün,
3. (g) bendiyle (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi’nin 504. maddesine eklenen (4) numaralı fıkranın birinci
cümlesinin,
B. 3. maddesinin birinci fıkrasının;
1. (b) bendiyle 10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanan (3) numaralı Üst Kademe Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum
ve Kuruluşlarında Atama Usûllerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin,
a. 3. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan “...en
az üç yıl...” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının,
b. 3. maddesine eklenen (7) numaralı fıkranın,
2. (c) bendiyle (3) numaralı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi’nin 6. maddesine (5) numaralı fıkrasından sonra gelmek üzere
eklenen (6) numaralı fıkranın,
C. 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendiyle 15/7/2018
tarihli ve 30479 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (4) numaralı Bakanlıklara
Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların
Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Onbeşinci Bölümü’ne eklenen
geçici 1. maddenin,
Anayasa’nın 2., 6., 7., 10., 70., 104., 128. ve 130.
maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin
durdurulmasına karar verilmesi talebidir.
I. İPTALİ İSTENEN CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ KURALLARI
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin (CBK) iptali talep
edilen kuralların da yer aldığı;
1. 1. maddesinin
birinci fıkrasının;
a. (c) bendiyle
(1) numaralı CBK’nın başlığıyla birlikte değiştirilen 263. maddesi şöyledir:
“Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü
MADDE 263 – (Değişik:
RG-13/9/2018-30534 - CK-17/1 md.)
(1) Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğünün görev ve
yetkileri şunlardır:
a) Dernekler ve şubelerinin, derneklerin ve vakıfların
üst kuruluşlarının, yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların
Türkiye’deki şubeleri ile temsilciliklerinin kayıtlarını tutmak, iş ve
işlemlerini yürütmek,
b) 26/3/1987 tarihli ve 3335 sayılı Uluslararası
Nitelikteki Teşekküllerin Kurulması Hakkında Kanun hükümlerine göre kurulan
teşekküllerin kayıtlarını tutmak, iş ve işlemlerini yürütmek,
c) Yardım toplama mevzuatına ilişkin iş ve işlemleri
yürütmek,
ç) 4/11/2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun
35 inci maddesi kapsamındaki iş ve işlemler ile vakıflar, sendikalar, siyasi
partiler, vakıf ve sendikaların üst kuruluşlarıyla ilgili olarak İçişleri
Bakanlığına mevzuatla verilen görevleri yapmak, bu kuruluşlar ile ilgili iş ve
işlemleri yürütmek,
d) 5253 sayılı Kanun kapsamındaki platformlarla ilgili iş
ve işlemleri yürütmek,
e) Görev alanına giren kuruluşlara rehberlik ve danışma
hizmeti sunmak, idari, mali ve teknik destekte bulunmak, bunlarla ortak
projeler yürütmek, eğitim ve benzeri konularda işbirliği yapmak,
f) Dernekler ve şubelerinin, derneklerin ve vakıfların
üst kuruluşlarının; 3335 sayılı Kanuna göre kurulan teşekküllerin; yabancı
dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şube ve
temsilcilikleri ile 5253 sayılı Kanunun 5 inci maddesine göre verilen her türlü
izin ve faaliyetin denetimini yapmak,
g) Türk vatandaşları tarafından yurtdışında kurulan
dernek ve benzeri kuruluşların kayıtlarını tutmak, kuruluş ve faaliyetlerini
yurtiçinde ve yurtdışında ilgili makamlar aracılığıyla izlemek, değerlendirmek
ve bu derneklerle ilgili gerekli işlemlerin yapılmasını sağlamak,
ğ) Bu fıkranın (a) ve (b) bentlerinde belirtilen
kuruluşların yönetici veya üyelerinin yasalara aykırı faaliyetleri hakkında,
ilgili kuruluşlarla işbirliği içinde çalışarak gerekli işlemleri yapmak,
h) Sivil toplum kuruluşları, ilgili kurumlar, üniversiteler
ve diğer araştırma kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde, görev alanına giren
konularda araştırma-geliştirme çalışmalarında bulunmak, orta ve uzun vadeli
stratejileri belirlemek,
ı) Bakan tarafından verilen diğer görevleri yapmak.
(2) Bu maddede belirtilen dernek ve kuruluşlar ve
bunların üyelerinin kaydedileceği kütüğün şekli, düzenleme ve kayıt esasları
ile taşra teşkilatına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle
düzenlenir.”
b. (d) bendiyle
(1) numaralı CBK’nın Altıncı Kısmı’nın Sekizinci Bölümü’ne [20/4/2021 tarihli ve
(73) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 25. maddesiyle eklenen Üçüncü
Bölüm nedeniyle Dokuzuncu Bölüm şeklinde teselsül ettirilmiştir.] eklenen
geçici 1. madde şöyledir:
“GEÇİCİ MADDE 1- (Ek: RG-13/9/2018-30534 - CK-17/1
md.)
(1) Mevzuatta Dernekler Dairesi Başkanlığına yapılan
atıflar Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğüne, Dernekler Dairesi Başkanına
yapılan atıflar Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürüne yapılmış sayılır.
(2) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl
Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevleri sona erer ve yeni bir
kadroya atanıncaya kadar eski kadrolarına ait her türlü aylık, ek gösterge ve
her türlü zam ve tazminatları, ikramiye ve sözleşme ücretleri ile diğer mali
haklarını İçişleri Bakanlığı bütçesinden almaya devam ederler.”
c. (g) bendiyle
(1) numaralı CBK’nın fıkra eklenen 504. maddesi şöyledir:
“Bakan Yardımcıları
MADDE 504 - (1) Bakan Yardımcıları, bakanın emrinde ve
onun yardımcısı olup bakanlık hizmetlerini bakan adına ve bakanın direktif ve
emirleri yönünde, bakanlığın amaç ve politikalarına, kalkınma planlarına ve
yıllık programlara, stratejik plan ve performans hedefleri ile hizmet
gereklerine, mevzuat hükümlerine uygun olarak düzenler ve yürütür. Bu amaçla
bakanlık teftiş kurulu hariç bakanlık kuruluşlarına gereken emirleri verir ve
bunların uygulanmasını gözetir ve sağlar.
(2) Bakan Yardımcıları yukarıda belirtilen hizmetlerin
yürütülmesinden Bakana karşı sorumludur.
(3) Bakan yardımcısı kadroları atama işlemi yapıldığı
anda herhangi bir işleme gerek kalmaksızın ihdas edilerek Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin ilgili bölümlerine eklenmiş sayılır.
(4) (Ek: RG-13/9/2018-30534 - CK-17/1 md.) Bakan
Yardımcısı kadrosuna atananların varsa emeklilik veya yaşlılık aylıkları
kesilmez. (Ek cümle:RG-28/12/2018-30639-C.K.-24/2 md.) Ayrıca bu kadroya
atanmadan önce veya atandıktan sonra emeklilik ya da yaşlılık aylığına hak
kazananlara, talep etmeleri halinde mevcut görevleriyle ilişikleri kesilmeden
emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanır.”
2. 3. maddesinin
birinci fıkrasının;
a. (b) bendiyle
(3) numaralı CBK’nın 3. maddesinin “…en az üç yıl…” ibaresinin madde
metninden çıkarıldığı (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“(5) (Ek: RG-15/7/2018-30479 - CK-4/800 md.)
Rektörler, (…) profesörlük yapanlar arasından atanır.”
b. (b) bendiyle
(3) numaralı CBK’nın 3. maddesine eklenen (7) numaralı fıkra şöyledir:
“(7) (Ek: RG-13/9/2018-30534 - CK-17/3
md.) TÜBİTAK Yönetim Kurulu üyeliklerine yapılacak atamalarda ikinci
fıkranın (c) bendi hükmü uygulanmaz.”
c. (c) bendiyle
(3) numaralı CBK’nın 6. maddesine eklenen (6) numaralı fıkra şöyledir:
“(6) (Ek: RG-13/9/2018-30534 - CK-17/3
md.) 9/6/1930 tarihli ve 1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanununun 1 inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve vilayet teşkilatındaki derece ve
sınıfları gösteren tabloya göre ikinci derecede bulunan kadroya mülki idare
amirliği hizmetleri sınıfından atanmış olanlar, İçişleri Bakanlığı merkez
teşkilatında durumlarına uygun mülkiye başmüfettişliği veya mülkiye
müfettişliği kadrosuna atanırlar. Bu kadrolar atama işleminin gerçekleşmesiyle
birlikte başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın ihdas edilmiş ve Bakanlığa ait
kadro cetvelinin ilgili bölümüne eklenmiş sayılır. Bu şekilde ihdas edilmiş
kadrolarda herhangi bir sebeple boşalma olması halinde bu kadrolar başka hiçbir
işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır.”
3. 4. maddesinin
birinci fıkrasının (b) bendiyle (4) numaralı CBK’nın Onbeşinci Bölümü’ne
eklenen geçici 1. madde şöyledir:
“GEÇİCİ MADDE 1- (Ek:
RG-13/9/2018-30534 - CK-17/4 md.) (1) En az dört yıllık lisans eğitimi veren
yükseköğretim kurumlarını bitirerek mesleğe özel yarışma sınavı ile giren ve
belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda 657 sayılı
Kanunun 152 nci maddesinin “II- Tazminatlar” kısmının “A- Özel Hizmet
Tazminatı” bölümünün (ğ) bendinde yer alanlardan merkez teşkilatına ait uzman
unvanlı kadrolara atanmış olanlar İngilizce, Fransızca, Almanca veya Arapça
dillerinin birinden Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından en az (B)
seviyesinde belgeye veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve
uluslararası geçerliliği bulunan belgeye sahip olmaları kaydıyla, Yönetim
Kurulunun teşekkül ettiği tarihten itibaren altı ay içerisinde Yönetim
Kurulunun teklifi ve Bakan onayı ile halen bulundukları kadro dereceleriyle
birlikte Helal Akreditasyon Uzmanı olarak atanabilirler. Bu fıkraya göre
atanacakların sayısı onu geçemez.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü
ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Recep
KÖMÜRCÜ, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan
Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL ve Yusuf Şevki
HAKYEMEZ’in katılımlarıyla 6/12/2018 tarihinde yapılan ilk inceleme
toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine,
yürürlüğü durdurma talebinin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör
İsmail Emrah PERDECİOĞLU tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, dava
konusu CBK kuralları, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ile
bunların gerekçeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin Anayasal Çerçevesi
ve Yargısal Denetimi
3. Anayasa Mahkemesi
CBK’ların anayasal çerçevesini ve yargısal denetimine ilişkin ilkeleri daha
önceki kararlarında belirlemiştir. Buna göre CBK’ların
yargısal denetiminde öncelikle Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasının birinci ila dördüncü cümlelerinde belirtilen konu bakımından yetki
kurallarına uygunluğunun ele alınması gerekmekte olup bu kapsamda düzenlemenin;
yürütme yetkisine ilişkin olması, Anayasa’nın
İkinci Kısmı’nın Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi
hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan siyasi haklar ve ödevlerle
ilgili olmaması, Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen ya da
kanunda açıkça düzenlenen konulara ilişkin
olmaması gerekir. Anılan fıkra yönünden herhangi bir aykırılık tespit
edilmemesi durumunda ise bu defa CBK’ların
içerik yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi yapılmalıdır (AYM, E.2019/78, K.2020/6, 23/01/2020, §§ 3-13;
E.2019/31, K.2020/5, 23/01/2020, §§ 3-13; E.2018/119, K.2020/25,
11/06/2020, §§ 3-13; E.2018/155, K.2020/27, 11/06/2020, §§ 3-13).
B. CBK’nın 1. Maddesinin Birinci Fıkrasının (c) Bendiyle
(1) Numaralı CBK’nın Başlığı ile Birlikte Değiştirilen 263. Maddesinin İncelenmesi
1. Genel Açıklama
4. İptali istenen kuralın (1) numaralı fıkrasında
İçişleri Bakanlığının (Bakanlık) hizmet birimi olarak teşkilatlanmış Sivil
Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğünün (Genel Müdürlük) görev ve yetkileri
düzenlenmiştir. Söz konusu fıkra uyarınca dernekler ve şubeleri, derneklerin ve
vakıfların üst kuruluşları, yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen
kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ile temsilcilikleri, 4/11/2014 tarihli ve
5253 sayılı Dernekler Kanun’u kapsamındaki platformlar ile 26/3/1987 tarihli ve
3335 sayılı Uluslararası Nitelikteki Teşekküllerin Kurulması Hakkında Kanun
kapsamındaki Teşekküller Genel Müdürlüğün görev alanı kapsamında kalmaktadır.
5. Genel Müdürlüğün görev alanı kapsamında kalan
bu kurum ve kuruluşların faaliyet alanları ile yasak ve izne tabi faaliyetleri,
çalışma usul ve esasları, yükümlülükleri, denetimleri mevzuata aykırılık
hâllerinde kendilerine uygulanacak yaptırımlar gibi hususlar 5253 sayılı
Kanun’da ve 3335 sayılı Kanun’da düzenlenmektedir.
6. Bu kapsamda 5253 sayılı Kanun’un 36. maddesinde bu
Kanun hükümlerinin derneklerin şubeleri, dernek ve vakıfların üst kuruluşları,
merkezleri yurt dışında bulunan dernekler, vakıflar ve diğer kâr amacı gütmeyen
kuruluşların Türkiye’deki şube veya temsilcilikleri ile Türkiye’de faaliyette
veya iş birliğinde bulunma izinleri hakkında da ceza hükümleri ile birlikte
uygulanacağı belirtilmiş, Kanun’da hüküm bulunmaması hâlinde ise 22/11/2001
tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerinin uygulanması öngörülmüştür.
7. 3335 sayılı Kanun ise uluslararası nitelikteki
teşekküllerin kurulmasına ilişkin olup Kanun’un 1. maddesinde bu tür
teşekküllerin hangi hâllerde kurulabileceği, kurulmasında yetkili olan idari
merci, tüzel kişilik kazanma usulü, dağılmış sayılma hâlleri, uluslararası
birlik, federasyon veya benzeri teşekküllere iştirak edebilmeleri
düzenlenmiştir. Kanun’un 2. maddesinde anılan Kanun’a uygun olarak kurulmasına
izin verilen teşekküllerin denetimleri, hükmi şahsiyetlerinin sona ermesi ve
faaliyetten alıkonulmaları hususunda 6/10/1983 tarihli ve 2908 sayılı mülga
Dernekler Kanunu’nun ilgili hükümlerinin, burada hüküm bulunmaması hâlinde
genel hükümlerin geçerli olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte 5253 sayılı
Kanun’un 34. maddesinde diğer kanunlarda 2908 sayılı Dernekler Kanunu ile onun
ek ve değişikliklerine veya belli maddelerine yapılan atıfların 5253 sayılı
Kanun’a veya bu Kanun’un aynı konuları düzenleyen madde veya maddelerine
yapılmış sayılacağı belirtildiğinden 3335 sayılı Kanun ile 2908 sayılı Kanun’a
yapılan söz konusu atfın 5253 sayılı Kanun’a yapıldığı anlaşılmaktadır.
2. İptal Talebinin Gerekçesi
8. Dava dilekçesinde özetle; Genel Müdürlüğün görev ve
yetkilerini düzenleyen kuralın CBK ile düzenlenemeyecek konulara ilişkin
olduğu, CBK ile düzenlenmesi yasaklanan alanda bulunan örgütlenme özgürlüğüne
sınırlama getirildiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 104. maddesine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (a) Bendinde Yer Alan
“…kayıtlarını tutmak,…” İbaresi
9. Dava konusu kuralda dernek ve şubelerinin, derneklerin
ve vakıfların üst kuruluşlarının, yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen
kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ile temsilciliklerinin kayıtlarının
tutulması Genel Müdürlüğün görev ve yetkisi olarak düzenlenmektedir.
10. Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesinde CBK ile düzenlenemeyecek
konular Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer
alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan
siyasi haklar ve ödevler olarak
belirtilmiştir.
11. Kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı
Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında anayasal güvenceye bağlanmıştır. Anılan
maddenin üçüncü fıkrasında herkesin, kendisiyle ilgili kişisel verilerin
korunmasını isteme hakkına sahip olduğu ifade edilmiş; kişisel verilerin, ancak
kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği, kişisel
verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.
Buna göre Anayasa’nın anılan maddesinde düzenlenen ve “Kişinin Hakları ve
Ödevleri” başlıklı İkinci Bölümü’nde yer alan kişisel verilerin korunmasını
isteme hakkına ilişkin olarak CBK ile düzenleme yapılması mümkün değildir.
12. Dava konusu kuralla Genel Müdürlüğe verilen dernek,
vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların kayıtlarının tutulması biçimindeki
görev ve yetkinin kullanımının, bu kayıtlara esas teşkil etmek üzere söz konusu
kurum ve kuruluşların uhdesinde bulunan kişisel nitelikteki verilerin elde
edilmesi, kaydedilmesi, kayıtların organize edilmesi, arşivlenmesi
niteliğindeki iş ve işlemlerin yerine getirilmesini de gerektirdiği açıktır.
13. Bu itibarla kural,
kişisel verilere ilişkin bir düzenleme niteliğinde olup CBK ile düzenlenemeyecek
yasak alan içinde kalmaktadır.
14. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır. İptali gerekir.
Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca anılan fıkranın
birinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri yönünden incelenmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal
edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
b. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının Bentleri Bağlayan
Hükmü ile (a) Bendinin “…kayıtlarını tutmak,…” İbaresi Dışında Kalan
Kısmı
i. Kuralların Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
15. Dava konusu kurallarda Genel Müdürlüğün görev ve
yetkilerinin belirlenmesi öngörülmekte ve dernekler ile şubelerinin,
derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının, yabancı dernek, vakıf ve kâr
amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ile temsilciliklerinin iş ve
işlemlerinin yürütülmesi Genel Müdürlüğün görev ve yetkileri arasında
sayılmaktadır.
16. Kuralların kapsamında yer alan kurum ve kuruluşların
faaliyet alanları ile yasak ve izne tabi faaliyetleri, çalışma usul ve
esasları, yükümlülükleri, denetimleri ile mevzuata aykırılık hâllerinde
kendilerine uygulanacak yaptırımlar gibi hususlar 5253 sayılı Kanun’da
düzenlenmiştir. Bu çerçevede anılan Kanun hükümlerinin ve ilgili mevzuatın
uygulanmasına yönelik iş ve işlemleri yürütmekle
görevli ve yetkili idarenin belirlenmesine ilişkin düzenleme öngören
kuralların Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ilk cümlesinde
belirtilen yürütme yetkisine ilişkin konularda çıkarıldığı
anlaşılmaktadır.
17. Dava konusu kurallarda öngörülen düzenleme, dernekler ve şubelerinin, derneklerin ve vakıfların üst
kuruluşlarının, yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların
Türkiye’deki şubeleri ile temsilciliklerinin 5253 sayılı Kanun hükümleri
çerçevesinde gerçekleştirilmesi öngörülen iş ve işlemlerini yürütmekle görevli
ve yetkili hizmet biriminin belirlenmesinden
ibaret olup bu itibarla Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci cümlesindeki hak ve ödevlere ilişkin bir düzenleme içermemektedir
(benzer yöndeki karar için bkz. AYM, E.2019/87, K.2022/158, 13/12/2022, §§ 98-102).
18. Anayasa’nın 123.
maddesinin birinci fıkrasında “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür
ve kanunla düzenlenir.” hükmü yer almaktadır. Ancak Anayasa’nın 106.
maddesinin on birinci fıkrasında “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması,
görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının
kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir.” denilmek suretiyle
bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı
ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Anayasa’nın 106. maddesinin on
birinci fıkrası uyarınca CBK ile düzenlenebileceği özel olarak belirtilen
konular kapsamında kalmaktadır (AYM, E.2020/8,
K.2021/25, 31/3/2021, § 21).
19. Bu bağlamda
Anayasa’nın CBK’lar tarafından düzenleneceğini özel olarak öngördüğü
bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı
ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulmasının düzenlenmesi kapsamında, bu
konularla sınırlı olmak üzere Anayasa’nın 123. maddesinin anılan hükmünde
belirtilen hususlarda düzenleme yapılabilir (AYM, E.2019/31, K.2020/5,
23/1/2020, § 31).
20. Bu çerçevede Bakanlığın hizmet birimi olan Genel
Müdürlüğün görev ve yetkilerini düzenleyen kuralların Anayasa’nın 106.
maddesinin on birinci fıkrasında öngörülen bakanlıkların görevleri ve
yetkilerine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla kuralların
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı bir
yönü de bulunmamaktadır.
21. Kurallarla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir. Bu itibarla kuralların kanunda
açıkça düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
22. Açıklanan
nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı
değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
ii. Kuralların İçerik Yönünden İncelenmesi
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
43. maddesi uyarınca kurallar, ilgisi
nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmiştir.
24. Anayasa’nın 2.
maddesinde belirtilen hukuk devleti; insan haklarına dayanan, bu hak ve
özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her
alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya
aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen
kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan
devlettir.
25. Hukuk devletinin temel unsurlarından biri belirlilik ilkesidir.
Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararlarına göre anılan ilke, yasal
düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve
kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel
olmasını gerektirmektedir.
26. Anayasa Mahkemesinin birçok kararında belirlilik ilkesinin
yalnızca yasal belirliliği değil daha geniş anlamda hukuki belirliliği ifade
ettiği, yasal düzenlemeye dayanarak erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir
olma gibi niteliklere ilişkin gereklilikleri karşılaması koşuluyla mahkeme
içtihatları ve yürütmenin düzenleyici işlemleri ile de hukuki belirliliğin
sağlanabileceği, asıl olanın muhtemel muhataplarının mevcut şartlar altında
belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini öngörmelerini mümkün
kılacak bir normun varlığı olduğu vurgulanmıştır (AYM, E.2019/94, K.2022/32,
24/3/2022, § 139). Anılan ilkenin yürütmenin
asli düzenleyici işlemi niteliğinde olan CBK’lar bakımından da geçerli
olduğunda şüphe bulunmamaktadır (AYM,
E.2019/96, K.2022/17, 24/2/2022, § 47; E.2018/133, K.2021/79, § 52).
27. Dernekler ve şubelerinin, derneklerin ve vakıfların
üst kuruluşlarının, yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların
Türkiye’deki şubeleri ile temsilciliklerinin 5253 sayılı Kanun kapsamında
uygulamaya yönelik iş ve işlemleri yürütme konusunda Genel Müdürlüğü yetkili
idare olarak belirleyen kuralın belirsiz olduğu söylenemez.
28. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine
aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
c. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (b) Bendinde Yer Alan
“…kayıtlarını tutmak,…” İbaresi
29. Dava konusu kuralla Genel Müdürlüğe, 3335 sayılı
Kanun’a göre kurulan teşekküllerin kayıtlarının tutulması görev ve yetkisi
verilmektedir.
30. (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresinin
Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler dava konusu kural
için de geçerlidir.
31. Bu itibarla kural,
kişisel verilere ilişkin bir düzenleme niteliğinde olup CBK ile
düzenlenemeyecek yasak alan içinde kalmaktadır.
32. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır. İptali gerekir.
Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca anılan fıkranın
birinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri yönünden incelenmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal
edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
ç. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (b) Bendinin “…kayıtlarını
tutmak,…” İbaresi Dışında Kalan Kısmı
i. Kuralın Konu Bakımından
Yetki Yönünden İncelenmesi
33. Dava
konusu kuralda 3335 sayılı Kanun’a göre kurulan teşekküllerin
iş ve işlemlerinin yürütülmesi Genel Müdürlüğün görev ve yetkisi olarak
düzenlenmektedir.
34.
(1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin “…kayıtlarını
tutmak,…” ibaresi dışında kalan kısmının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde Anayasa’nın
104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci, ikinci ve üçüncü cümleleri
bakımından yapılan incelemeye ilişkin olarak belirtilen hususlar mahiyetine
uygun olduğu ölçüde dava konusu kural için de geçerlidir.
35. Bu itibarla 3335 sayılı Kanun hükümlerine göre
kurulan teşekküllerin anılan Kanun ve ilgili
mevzuat hükümleri çerçevesinde tabi oldukları iş
ve işlemleri yürütmekle görevli ve yetkili idarenin belirlenmesine
ilişkin düzenleme öngören kuralın yürütme
yetkisine ilişkin olduğu, Anayasa’da CBK ile düzenlenmesi yasaklanan haklar ve
ödevlerle ilgisinin bulunmadığı, ayrıca
münhasıran kanunla düzenlenmeyi gerektiren konulardan da olmadığı
anlaşıldığından Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci,
ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
36. Kuralla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça
düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
37. Açıklanan
nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı
değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
ii. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
38. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural,
ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmiştir.
39. (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendinin “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresi dışında kalan
kısmının içerik yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen
gerekçeler dava konusu kural için de geçerlidir.
40. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine
aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
d. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (c) Bendi
i. Anlam ve Kapsam
41. Dava konusu kural ile görev ve yetkisine ilişkin
düzenleme yapılan Genel Müdürlüğün, 5253 sayılı Kanun kapsamında kalan
kuruluşlar ve 3335 sayılı Kanun kapsamındaki teşekküllere ilişkin konular ile
ilgili sorumlulukları bulunmaktadır.
42. 5253 sayılı Kanun’un 10. ve 21. maddelerinde Kanun
kapsamındaki kuruluşların yardım alabilmesine ve edebilmesine ilişkin
düzenlemeler yer almaktadır. 3335 sayılı Kanun’da ise bu kanun kapsamındaki
teşekküllerin yardım işlemlerine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamakla
birlikte Kanun’un 2. maddesi uyarınca söz konusu teşekküller, yardım işlemleri
yönünden 5253 sayılı Kanun’daki düzenlemelere tabidir.
43. Öte yandan gerek 5253 sayılı Kanun kapsamında kalan
kuruluşlar gerekse 3335 sayılı Kanun kapsamındaki teşekküller 23/6/1983 tarihli
ve 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu’na da tabidir. Zira anılan Kanun’un 1.
maddesinde “Bu Kanunun amacı; yardım toplamaya yetkili kişi ve kuruluşları ve
bunların hangi amaçla yardım toplayabileceklerini belirlemek, yardımın
toplanmasına, kullanılmasına ve denetlenmesine ilişkin usul ve esasları
düzenlemektir.” denilmektedir. Bu Kanun’da ayrıca Kanun’da yer alan
birtakım düzenlemeler ile Kanun’un uygulanmasına ilişkin usul ve esasların
belirlenmesi yönünden İçişleri Bakanlığına tanınmış yetkiler bulunmaktadır.
44. Bu çerçevede dava konusu kuralda geçen “Yardım
toplama mevzuatı[…]” ibaresinin, Genel Müdürlük tarafından iş ve işlemleri
yürütülecek kuruluşları ilgilendiren yardım toplama mevzuatı ile sınırlı olarak
anlam ifade ettiği anlaşılmaktadır.
ii. Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
45. (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendinin “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresi dışında kalan
kısmının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya
uygunluk denetimi bölümünde Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
birinci, ikinci ve üçüncü cümleleri bakımından yapılan incelemeye ilişkin
olarak belirtilen hususlar mahiyetine uygun olduğu ölçüde dava konusu
kural için de geçerlidir.
46. Bu itibarla Genel
Müdürlüğe, kapsamında kalan kurum ve kuruluşlar yönünden yardım toplama
mevzuatına ilişkin iş ve işlemlerin yürütülmesi görev ve yetkisini veren
kuralın yürütme yetkisine ilişkin olduğu, Anayasa’da CBK ile düzenlenmesi
yasaklanan haklar ve ödevlerle ilgisinin bulunmadığı, ayrıca münhasıran kanunla düzenlenmeyi gerektiren konulardan da
olmadığı anlaşıldığından Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
birinci, ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
47. Kuralla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça
düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
48. Açıklanan
nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı
değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
iii. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
49. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural,
ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmiştir.
50. Bakanlığın hizmet birimlerinden olan Genel Müdürlüğe
ilgili yardım mevzuatı uyarınca görülecek iş ve işlemlerin yürütülmesi görev ve
yetkisi tanıyan kuralda, belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık
bulunmamaktadır.
51. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine
aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
e. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (ç) Bendi
i. Anlam ve Kapsam
52. Dava konusu kuralla Genel Müdürlüğe 5253 sayılı
Dernekler Kanunu’nun 35. maddesi kapsamındaki iş ve işlemlerin yürütülmesi ile
vakıflar, sendikalar, siyasi partiler, vakıf ve sendikaların üst kuruluşlarıyla
ilgili olarak İçişleri Bakanlığına mevzuatla verilen görevlerin yapılması, bu
kuruluşlar ile ilgili iş ve işlemlerin yürütülmesi görev ve yetkisi
verilmektedir.
53. 5253 sayılı Kanun’un 35. maddesinde Kanun’un mesleki
kuruluşlara uygulanacak hükümleri düzenlenmiş, bu kapsamda Kanun’un 19., 20.,
23., 26., 28., 29., 30. ve 31. maddelerinin özel kanunlarında hüküm bulunmamak
kaydıyla kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile işçi ve işveren
sendikaları ve üst kuruluşları için de ceza hükümleriyle birlikte uygulanacağı
hükme bağlanmıştır.
54. Anılan Kanun’un 19. maddesinde derneklerin beyanname
verme yükümlülüğü ve denetimi; 20. maddesinde kolluk kuvvetlerinin dernek ve
eklentilerine girme, bu yerlerde arama yapma ve bu yerlerdeki eşyalara el
koymaya ilişkin yetkilerinin usul ve esasları; 23. maddesinde dernek genel
kurul toplantısı ve organlarına seçilenler ile üyelerin idareye bildirilmesi;
26. maddesinde derneklerin izinle kurabileceği tesisler; 28. maddesinde dernek
adlarının tabi olacağı esaslar; 29. maddesinde bazı ad ve işaretlerin
kullanılması yasağı; 30. maddesinde kurulması yasak olan dernekler ile yasak
faaliyetler; 31. maddesinde de defterler ve kayıtlar ile yazışma dili
hususlarında düzenlemeler bulunmaktadır.
55. Söz konusu maddelerde Hazine ve Maliye Bakanlığı,
valilik ve kaymakamlıklar ile yargı mercilerinin yanı sıra İçişleri Bakanlığına
verilmiş görev ve yetkiler de bulunmaktadır. Bu bağlamda kuralla Genel
Müdürlük, özel kanunlarında hüküm bulunmamak kaydıyla kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşları ile işçi ve işveren sendikaları ve üst kuruluşları
bakımından 5253 sayılı Kanun’un belirtilen maddelerinde hüküm altına alınan,
İçişleri Bakanlığının görev alanındaki hususlarla ilgili iş ve işlemleri
yürütmekle görevli ve yetkili birim olarak belirlenmektedir.
56. Diğer yandan Kanun’un 33. maddesinde bu Kanun’da
yazılı olan idari yaptırımlara karar vermeye mahallî mülki amirin yetkili
olduğu belirtilmiştir.
ii. Kuralın Konu
Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
57. (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendinin “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresi dışında kalan
kısmının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya
uygunluk denetimi bölümünde Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
birinci ve üçüncü cümleleri bakımından yapılan incelemeye ilişkin olarak
belirtilen hususlar mahiyetine uygun olduğu ölçüde dava konusu kural
için de geçerlidir.
58. Bu itibarla 5253
sayılı Kanun’un 35. maddesi kapsamındaki iş ve işlemlerin yürütülmesi ile
vakıflar, sendikalar, siyasi partiler, vakıf ve sendikaların üst kuruluşlarıyla
ilgili olarak İçişleri Bakanlığına mevzuatla verilen görevlerin yapılması, bu
kuruluşlar ile ilgili iş ve işlemlerin yürütülmesi ile görevli ve yetkili birimin belirlenmesine ilişkin düzenleme
öngören kuralın yürütme yetkisine ilişkin
olduğu ayrıca münhasıran kanunla
düzenlenmeyi gerektiren konulardan da olmadığı anlaşıldığından Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının birinci ve üçüncü cümlelerine aykırı bir yönü
bulunmamaktadır.
59. Diğer yandan 5253 sayılı Kanun’un kuralın atıfta
bulunduğu 35. maddesi uyarınca İçişleri Bakanlığının sahip olduğu -bir bölümü Anayasa’nın CBK ile düzenlenmesi yasaklanan temel
haklar, kişi hakları ve ödevleriyle siyasi haklar ve ödevlerle de ilgisi
bulunan- görev ve yetkilerin ve bunların kullanılmasına dair esasların
söz konusu Kanun’da düzenlendiği anlaşılmaktadır. Dava konusu kural ise anılan
Kanun hükümleri çerçevesinde Bakanlık
tarafından sahip olunan bu görev ve yetkiler kapsamında gerçekleştirilmesi
gerekli iş ve işlemleri yürütmeye yetkili ilgili
hizmet birimini belirlemekten ibaret olup bu itibarla Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesindeki hak ve ödevlere
ilişkin bir düzenleme içermemektedir.
60. Kuralla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça
düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
61. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
iii. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
62. 6216 Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi
nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmiştir.
63. Dava konusu kuralda belirtilen 5253 sayılı Kanun’un
35. maddesinin atıfta bulunduğu Kanun hükümlerinde, Genel Müdürlüğe tanınan
görev ve yetki kapsamında gerçekleştirilmesi öngörülen iş ve işlemlerin
konusuna ve mahiyetine yönelik bir çerçevenin ortaya konulduğu görüldüğünden
kuralın hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerini
zedeleyen bir yönü bulunmamaktadır.
64. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine
aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
f. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (d) Bendi
i. Anlam ve Kapsam
65. 5253 sayılı Kanun’un 2. maddesinde platform,
derneklerin kendi aralarında veya vakıf, sendika ve benzeri sivil toplum
kuruluşlarıyla ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere girişim, hareket ve
benzeri adlarla oluşturdukları tüzel kişiliği bulunmayan geçici nitelikteki
birliktelikler olarak tanımlanmıştır.
66. 5253 sayılı Kanun’un 25. maddesinin birinci
fıkrasında derneklerin, amaçları ile ilgisi bulunan ve kanunlarla yasaklanmayan
alanlarda, kendi aralarında veya vakıf, sendika ve benzeri sivil toplum
kuruluşlarıyla ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere ve yetkili organlarının kararı
ile plâtformlar oluşturabilecekleri belirtilmiş; ikinci fıkrasında da
platformların, kanunların dernekler için yasakladığı amaç ve faaliyet konuları
doğrultusunda kurulamayacakları ve faaliyet gösteremeyecekleri, bu yasağa
aykırı hareket edenler hakkında, bu Kanun ve ilgili kanunların cezaî
hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Diğer yandan daha önce de
belirtildiği üzere Kanun’un 33. maddesinde bu Kanun’da yazılı olan idari
yaptırımlara karar vermeye mahallî mülki amirin yetkili olduğu belirtilmiştir.
67. Dava konusu kuralla 5253 sayılı Kanun kapsamındaki
platformlarla ilgili iş ve işlemleri yürütmek Genel Müdürlüğün görev ve yetkisi
olarak düzenlenmektedir. Bu itibarla kural uyarınca platformların kuruluş ve
faaliyetlerine ilişkin olarak Kanun’un 25. maddesi kapsamında
gerçekleştirilmesi öngörülen iş ve işlemlerin yürütülmesi görev ve yetkisi
Genel Müdürlüğe ait bulunmaktadır.
ii. Kuralın Konu
Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
68. (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendinin “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresi dışında kalan
kısmının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya
uygunluk denetimi bölümünde Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
birinci ve üçüncü cümleleri bakımından yapılan incelemeye ilişkin olarak
belirtilen hususlar mahiyetine uygun olduğu ölçüde dava konusu kural
için de geçerlidir.
69. Bu itibarla 5253
sayılı Kanun kapsamındaki platformlarla ilgili iş ve işlemlerin yürütülmesi ile
görevli ve yetkili bakanlık biriminin
belirlenmesine ilişkin düzenleme öngören kuralın
yürütme yetkisine ilişkin olduğu ayrıca
münhasıran kanunla düzenlenmeyi gerektiren konulardan da olmadığı
anlaşıldığından Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci ve
üçüncü cümlelerine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
70. Diğer yandan 5253 sayılı Kanun’un 25. maddesi ve
bununla ilgili hükümleri kapsamında kanunların dernekler için yasakladığı amaç
ve faaliyet konuları doğrultusunda kurulan veya faaliyet gösteren platformlara
uygulanacak cezalarla ilgili düzenlemelere yer verildiği dolayısıyla
Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın İkinci Bölümü’nde yer alan suç ve cezalara ilişkin
esaslarla ilgili hususların esasen Kanun’da düzenlendiği anlaşılmaktadır. Dava
konusu kural ise anılan Kanun hükümleri çerçevesinde Bakanlık tarafından sahip olunan görev ve yetkiler kapsamında
gerçekleştirilmesi gerekli iş ve işlemleri
yürütmeye yetkili ilgili hizmet birimini belirlemekten ibaret olup bu itibarla
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesindeki hak
ve ödevlere ilişkin bir düzenleme içermemektedir.
71. Kuralla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça
düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
72. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
iii. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
73. 6216 Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi
nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmiştir.
74. Dava konusu kuralda belirtilen 5253 sayılı Kanun’da,
Genel Müdürlüğe tanınan görev ve yetki kapsamında platformlarla ilgili olarak
gerçekleştirilmesi öngörülen iş ve işlemlerin konusuna ve mahiyetine yönelik
bir çerçevenin ortaya konulduğu görüldüğünden kuralın hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerini zedeleyen bir yönü
bulunmamaktadır.
75. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine
aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
g. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (e) ve (h) Bentleri
i. Kuralların Konu
Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
76. Dava konusu kurallarla görev alanına giren kuruluşlara rehberlik ve danışma
hizmeti sunmak, idari, mali ve teknik destekte bulunmak, bunlarla ortak
projeler yürütmek, eğitim ve benzeri konularda işbirliği yapmak; sivil toplum
kuruluşları, ilgili kurumlar, üniversiteler ve diğer araştırma kuruluşlarıyla
işbirliği içerisinde görev alanına giren konularda araştırma-geliştirme
çalışmalarında bulunmak, orta ve uzun vadeli stratejileri belirlemek Genel
Müdürlüğün görev ve yetkisi olarak düzenlenmiştir.
77.
(1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin “…kayıtlarını
tutmak,…” ibaresi dışında kalan kısmının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde Anayasa’nın
104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci, ikinci ve üçüncü cümleleri
bakımından yapılan incelemeye ilişkin olarak belirtilen hususlar mahiyetine
uygun olduğu ölçüde dava konusu kurallar için de geçerlidir.
78. Bu itibarla kuralların yürütme yetkisine ilişkin olduğu, Anayasa’da CBK ile
düzenlenmesi yasaklanan haklar ve ödevlerle ilgisinin bulunmadığı, ayrıca münhasıran kanunla düzenlenmeyi gerektiren konulardan da
olmadığı anlaşıldığından Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
birinci, ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
79.
Kurallarla aynı alanda
hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas
olabilecek nitelikte, kanunla
yapılan herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir.
Bu itibarla kuralların kanunda açıkça düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı
sonucuna ulaşılmıştır.
80.
Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına
aykırı değildir. İptalleri talebinin reddi gerekir.
ii. Kuralların İçerik Yönünden İncelenmesi
81. Dava konusu kurallarla Genel Müdürlüğe tanınan, görev alanına giren kuruluşlara rehberlik ve danışma
hizmeti sunmak, idari, mali ve teknik destekte bulunmak, bunlarla ortak
projeler yürütmek, eğitim ve benzeri konularda işbirliği yapmak; sivil toplum
kuruluşları, ilgili kurumlar, üniversiteler ve diğer araştırma kuruluşlarıyla
işbirliği içerisinde görev alanına giren konularda araştırma-geliştirme
çalışmalarında bulunmak, orta ve uzun vadeli stratejileri belirlemek biçimindeki
görev ve yetkinin kapsamının ve niteliğinin herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya
yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir şekilde
düzenlendiği görülmektedir. Bu itibarla kuralların belirsizlik içerdiği
söylenemez.
82. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 2.
maddesine aykırı değildir. İptalleri talebinin reddi gerekir.
ğ. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (f) Bendi
83. 5253 sayılı Kanun’un “Uluslararası faaliyet”
başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasında derneklerin, tüzüklerinde gösterilen
amaçları gerçekleştirmek üzere uluslararası faaliyette veya iş birliğinde
bulunabilecekleri, yurt dışında temsilcilik veya şube açabilecekleri, yurt
dışında dernek veya üst kuruluş kurabileceklerini veya yurt dışında kurulmuş
dernek veya kuruluşlara katılabilecekleri belirtilmiş, ikinci fıkrasında
yabancı derneklerin Türkiye’de faaliyette veya iş birliğinde bulunabilmeleri,
temsilcilik veya şube açabilmeleri, dernek veya üst kuruluş kurabilmeleri veya
kurulmuş dernek veya üst kuruluşlara katılabilmelerinin Dışişleri Bakanlığının
görüşü alınmak kaydıyla İçişleri Bakanlığının iznine tabi kılınmıştır.
84. (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının dava konusu (f) bendinde dernekler ve şubelerinin, derneklerin ve
vakıfların üst kuruluşlarının; 3335 sayılı Kanun’a göre kurulan teşekküllerin;
yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şube ve
temsilcilikleri ile 5253 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre verilen her türlü
izin ve faaliyetin denetimini yapmak Genel Müdürlüğün görev ve yetkisi olarak
düzenlenmiştir.
85. Kural, Genel Müdürlüğü hem anılan kurum ve
kuruluşların denetiminin yapılması hem de 5253 sayılı Kanun’un 5. maddesine
göre verilen her türlü izin ve faaliyetin denetiminin yapılması hususlarında
görevli ve yetkili kılmaktadır.
86. Anayasa'nın
33. maddesinde “Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye
olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir. / Hiç kimse bir derneğe
üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz./Dernek kurma hürriyeti ancak,
millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel
ahlâk ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla
sınırlanabilir.(…)/ Bu madde hükümleri vakıflarla ilgili olarak da uygulanır.”
denilmektedir.
87. Anayasa'nın 33.
maddesi temel olarak dernek hakkının ve genel olarak örgütlenme özgürlüğünün
kullanılması sırasında kamu makamlarının keyfî müdahalelerine karşı korunmasını
amaçlamaktadır (Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263,
22/5/2019, § 75). Dernekler, sendikalar,
vakıflar, siyasi partiler, teşekküller daha genel bir ifade ile sivil toplum
kuruluşları Anayasa’da güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğü ile sendika
kurma hakkının ve siyasi faaliyette bulunma hakkının süjeleri arasındadır (bu
yönde bkz. Ahmet Parmaksız [GK]; Hint Aseel Hayvanları Koruma ve
Geliştirme Derneği ve Hikmet Neğuç, B. No: 2014/4711, 22/2/2017; (Büyük
Birlik Partisi ve Saadet Partisi [GK], B. No: 2014/8843, 10/12/2015).
88. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca Anayasa’nın 33.
maddesinde düzenlenen ve “Kişinin Hakları ve
Ödevleri” başlıklı İkinci Bölümü’nde yer alan dernek kurma özgürlüğüne
ilişkin olarak CBK ile düzenleme yapılması mümkün değildir.
89. Dava konusu kural dernekler ve şubelerinin,
derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının, 3335 sayılı Kanuna göre kurulan
teşekküllerin, yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların
Türkiye’deki şube ve temsilciliklerinin, yabancı derneklerin her türlü izin ve
faaliyetinin denetiminin yapılmasını Genel Müdürlüğe görev ve yetki olarak
tanımak suretiyle Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın İkinci Bölümü’nde yer alan
dernek kurma özgürlüğüne ilişkin bir düzenleme içerdiğinden Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca CBK ile
düzenlenemeyecek yasak alan içinde kalmaktadır.
90. Açıklanan nedenlerle
kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine
aykırıdır. İptali gerekir.
İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE bu görüşe
katılmamışlardır.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca konu
bakımından yetki yönünden aynı fıkranın birinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri
yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden
incelenmemiştir.
h. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (g) Bendi
91. Dava konusu kuralla Türk vatandaşları tarafından yurt
dışında kurulan dernek ve benzeri kuruluşların kayıtlarını tutmak, kuruluş ve
faaliyetlerini yurt içinde ve yurt dışında ilgili makamlar aracılığıyla
izlemek, değerlendirmek ve bu derneklerle ilgili gerekli işlemlerin yapılmasını
sağlamak Genel Müdürlüğün görev ve yetkisi olarak
düzenlenmektedir.
92. (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresinin ve
söz konusu fıkranın (f) bendinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümlerinde
belirtilen gerekçeler mahiyetine uygun olduğu ölçüde dava konusu kural için de
geçerlidir.
93. Dava konusu
kuralla Genel Müdürlüğe verilen Türk vatandaşları tarafından yurt dışında
kurulan dernek ve benzeri kuruluşların kayıtlarını tutmak biçimindeki görev ve
yetkinin Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen kişisel verilerin korunması
hakkı; söz konusu kuruluşları ve faaliyetlerini yurt içinde ve yurt dışında
ilgili makamlar aracılığıyla izlemek, değerlendirmek ve bu derneklerle ilgili
gerekli işlemlerin yapılmasını sağlamak şeklindeki görev ve yetkinin ise
Anayasa’nın 33. maddesinde düzenlenen dernek kurma özgürlüğüyle ilgili olduğu
görüldüğünden kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci
cümlesi uyarınca CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kalmaktadır.
94. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır. İptali gerekir.
Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca konu
bakımından yetki yönünden aynı fıkranın birinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri
yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden
incelenmemiştir.
ı. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (ğ) Bendi
95. CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının dava
konusu (ğ) bendinde Genel Müdürlüğe aynı fıkranın (a) ve (b) bentlerinde
belirtilen kuruluşların yönetici veya üyelerinin yasalara aykırı faaliyetleri
hakkında ilgili kuruluşlarla iş birliği içinde çalışarak gerekli işlemleri
yapma görev ve yetkisi verilmiştir.
96. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
dördüncü cümlesinde “Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi çıkarılamaz.” denilmiştir. Buna göre CBK’ların anılan Anayasa
hükmü yönünden yapılacak denetiminde öncelikle karşılaştırmaya esas olabilecek,
daha önce kabul edilmiş bir kanun hükmünün bulunup bulunmadığının tespit
edilmesi gerekir. Sonrasında ise -böyle bir kanun hükmü varsa- incelenen CBK
kuralının kanunun açıkça düzenlediği konuya ilişkin olup olmadığı
belirlenmelidir. Bu değerlendirme yapılırken önce ilgili kanunun CBK ile
düzenlenen alanda hüküm ifade edip etmediğinin belirlenmesi, ardından da
kanundaki düzenlemenin açık olup olmadığının tespit edilmesi gerekir.
97. 5253 sayılı Kanun’un 32.
maddesinde anılan Kanun hükümlerine aykırı davrananlar hakkında uygulanacak
cezalar düzenlenmiş, “Cezaların uygulanması” kenar başlıklı 33.
maddesinin üçüncü fıkrasında Kanun’da yazılı olan idari yaptırımlara karar
verme yetkisinin mahallî mülki amirde olduğu hüküm altına alınmıştır. 3335
sayılı Kanun’un 2. maddesi uyarınca 5253 sayılı Kanun’un anılan hükümleri 3335
sayılı Kanun kapsamında kurulan teşekküller bakımından da geçerlidir.
98. Dava konusu kuralın atıf
yaptığı (a) bendiyle dernekler ve şubeleri, derneklerin ve vakıfların üst
kuruluşları, yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların
Türkiye’deki şubeleri ile temsilcilikleri; (b) bendiyle de 3335 sayılı Kanun
uyarınca kurulan teşekküller kuralın kapsamına alınmıştır. Kurala göre Genel
Müdürlük bu kuruluşların yönetici veya üyelerinin yasalara aykırı faaliyetleri
hakkında ilgili kuruluşlarla iş birliği içinde çalışarak gerekli işlemleri
yapabilecektir.
99. Kuralın konusunu teşkil eden
dernekler ve şubeleri, derneklerin ve vakıfların üst kuruluşları, yabancı
dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ve
temsilcilikleri ile 3335 sayılı Kanun kapsamındaki teşekküllerin 5253 sayılı
Kanun’a aykırı faaliyetlerinin söz konusu olması durumunda 5253 sayılı Kanun’un
33. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca mahallî mülki amir idari yaptırım
uygulayabilecektir.
100. Dolayısıyla dava konusu CBK
kuralı olmasaydı anılan kuruluşların yönetici veya üyelerinin 5253 sayılı
Kanun’a aykırı faaliyetleri hakkında 5253 sayılı Kanun’un 33. maddesinin üçüncü
fıkrasının uygulanabileceği anlaşılmaktadır. Bu itibarla kanunun açıkça
düzenlediği bir konuda düzenleme yapan CBK kuralının Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü cümlesine aykırı düzenleme getirdiği
sonucuna varılmıştır.
101. Açıklanan
nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü
cümlesine aykırıdır. İptali gerekir.
Muhterem İNCE bu görüşe
katılmamıştır.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
dördüncü cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca konu
bakımından yetki yönünden aynı fıkranın birinci, ikinci ve üçüncü cümleleri
yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
dördüncü cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden
incelenmemiştir.
i. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının (ı) Bendi
i. Kuralın Konu Bakımından
Yetki Yönünden İncelenmesi
102. Dava konusu kuralla Genel Müdürlük bakan tarafından
verilen diğer görevleri yapmakla yükümlü kılınmaktadır.
103. Bakanlığın hizmet
biriminin görevlerinin belirlenmesiyle ilgili düzenleme getiren kuralın yürütme
yetkisine ilişkin konulardan olduğu, Anayasa’da CBK ile düzenlenmesi yasaklanan
haklar ve ödevlerle ilgisinin bulunmadığı ve Anayasa’nın 106. maddesinin on
birinci fıkrasıyla bağlantılı olarak Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı bir yönünün de bulunmadığı açıktır.
104. Diğer yandan kuralla
aynı alanda hüküm ifade
eden karşılaştırmaya esas olabilecek
nitelikte, kanunla yapılan
herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir.
Bu itibarla kuralın kanunda açıkça düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı
sonucuna ulaşılmıştır.
105. Açıklanan
nedenlerle kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı
değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
ii. Kuralın İçerik
Yönünden İncelenmesi
106. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi
nedeniyle Anayasa’nın 106. maddesi yönünden incelenmiştir.
107. Anayasa’nın 106.
maddesinin on birinci fıkrasında bakanlıkların görev ve yetkilerinin
belirlenmesi yetkisi CBK’ya tanınmış olup CBK’ya tanınan bu asli yetkinin başka
bir idari işleme bırakılması mümkün değildir. Bununla birlikte yürütme
organının CBK çıkarmaya yetkili olduğu konuya ilişkin her türlü ayrıntıyı CBK
ile düzenlemesi ve bu düzenlemelerin gereğini bizzat yerine getirmesi gerekli
olmayıp CBK ile konuya ilişkin temel kuralları belirledikten ve genel çerçeveyi
çizdikten sonra bu çerçevenin içinde kalan hususları belirleme yetkisini ilgili
idareye bırakması mümkündür (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. AYM,
E.2019/105, K.2020/30, 12/6/2020, § 36; E.2018/124, K.2020/56, 15/10/2020, §
25).
108. Kuralda bakan tarafından verilen diğer görevleri
yapmak Genel Müdürlüğün görevi olarak düzenlenmekte, bu itibarla Genel
Müdürlüğe verilecek görevleri belirleme konusunda bakan yetkili kılınmış
olmaktadır.
109. Bakan tarafından Genel Müdürlüğe verilecek
görevlerin Genel Müdürlüğün yürütmekle yükümlü olduğu hizmet alanına ilişkin
olacağı açıktır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. AYM, E.2011/141,
K.2013/10, 10/1/2013). Diğer yandan CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) ila (h) bentlerinde düzenlenen görev ve yetkilerinin kapsam ve
niteliğine bakıldığında Genel Müdürlüğün hizmet alanının çerçevesinin
belirlenmiş olduğu, bu bağlamda söz konusu Genel Müdürlüğün sivil toplum
kuruluşlarıyla ilgili alanlardaki kamu hizmetlerini yürütmek üzere oluşturulmuş
bir birim olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bakan tarafından Genel Müdürlüğe
verilecek görevlerin belirlenmesine ilişkin temel ilkeler konulmak ve bir
çerçeve çizilmek suretiyle idareye sınırları belirli bir alanda düzenleme
yetkisi tanındığı görüldüğünden kural, Anayasa’nın Cumhurbaşkanı’na tanıdığı
doğrudan ve ilk elden düzenleme yetkisinin idareye bırakılması sonucunu doğurmamaktadır.
Bu itibarla kuralın Anayasa’nın 106. maddesini ihlal eden bir yönü
bulunmamaktadır.
110. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasanın 106. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
j. Maddenin (2) Numaralı Fıkrasının “Bu maddede belirtilen
dernek ve kuruluşlar ve bunların üyelerinin kaydedileceği kütüğün şekli,
düzenleme ve kayıt esasları ile…”
Bölümü
111. Kural (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinde
belirtilen dernek ve kuruluşlarla bunların üyelerinin kaydedileceği kütüğün
şekli ile düzenleme ve kayıt esaslarının Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle
düzenlenmesini öngörmektedir.
112. (1) numaralı CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresinin
Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler mahiyetine uygun
olduğu ölçüde dava konusu kural için de geçerlidir.
113. Bu itibarla kural, kişisel verilere ilişkin bir
düzenleme niteliğinde olup CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde
kalmaktadır.
114. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır.
İptali gerekir.
Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca konu
bakımından yetki yönünden aynı fıkranın birinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri
yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden
incelenmemiştir.
k. Maddenin (2) Numaralı Fıkrasının Kalan Kısmı
i. Kuralın Konu Bakımından
Yetki Yönünden İncelenmesi
115. Kural Genel Müdürlüğün taşra
teşkilatına ilişkin usul ve esasların
Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelik ile düzenlenmesini öngörmektedir.
116. Bakanlığın görev ve yetkilerinin belirlenmesiyle ilgili düzenleme getiren kuralın yürütme
yetkisine ilişkin konulardan olduğu, Anayasa’da CBK ile düzenlenmesi yasaklanan
haklar ve ödevlerle ilgisinin bulunmadığı ve Anayasa’nın 106. maddesinin on
birinci fıkrasıyla bağlantılı olarak Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı bir yönünün de bulunmadığı açıktır.
117. Ayrıca kuralda düzenlenen konuya yönelik olarak
yürürlükte olan herhangi bir kanuni düzenleme saptanmamıştır.
118. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
ii. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
119. 6216 Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi
nedeniyle Anayasa’nın 106. maddesi yönünden incelenmiştir.
120. Kural, Genel Müdürlüğün taşra teşkilatına ilişkin
usul ve esasların belirlenmesi amacıyla yönetmelik çıkarılmasını öngörmek
suretiyle bu alanın düzenlenmesi hususundaki yetkiyi Bakanlığa bırakmıştır.
121. (1) numaralı CBK’nın 271. maddesinde İçişleri
Bakanlığının taşra teşkilatının kuruluş usul ve esaslarıyla ilgili
düzenlemelere yer verilmiş olup bu kapsamda anılan maddede Bakanlığın taşra
teşkilatında hudut mülki idare amiri istihdam edebileceği, nüfus ve vatandaşlık
hizmetlerini yürütmek üzere illerde il nüfus ve vatandaşlık müdürlükleri,
ilçelerde ilçe nüfus müdürlükleri kurabileceği, ihtiyaç durumuna göre nüfus
müdürü ve memurlarını lüzum görülen yerlerde görevlendirebileceği
belirtilmiştir. Söz konusu maddede ayrıca güvenlik politikaları ve
sosyoekonomik politikaların uyumlu bir şekilde yürütülmesi ve Güvenlik ve Acil
Durumlar Koordinasyon Merkezinin görevlerinin yerine getirilmesi amacıyla
illerde İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü kurulduğu, ihtiyaç duyulan ilçelerde
valiliğin teklifi ve Bakanlığın onayı ile büro kurulabileceği, valiliğin kadro,
yer ve unvanlarına bakılmaksızın ihtiyaç durumuna göre uzman, sözleşmeli
personel ve memurları bu birimlerde görevlendirmeye yetkili olduğu, tüm acil
çağrıları karşılamak, sevk ve koordinasyonu sağlamak üzere büyükşehir
belediyesi bulunan illerde yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı
bünyesinde, diğer illerde ise valilikler bünyesinde 112 Acil Çağrı merkezleri
kurulacağı, acil çağrı hizmeti veren kurumların çağrı hizmetini yürütmekle
görevli personelin buralarda görevlendirileceği hususları hüküm altına
alınmıştır.
122. Dolayısıyla Bakanlığın taşra teşkilatına ilişkin
usul ve esaslarla ilgili olarak (1) numaralı CBK’nın 271. maddesinde temel
ilkeler konulmak ve bir çerçeve çizilmek suretiyle idareye sınırları belirli
bir alanda düzenleme yetkisi tanındığı görüldüğünden kural, Anayasa’nın
Cumhurbaşkanı’na tanıdığı doğrudan ve ilk elden düzenleme yetkisinin idareye
bırakılması sonucunu doğurmamaktadır. Bu itibarla kuralın Anayasa’nın 106.
maddesini ihlal eden bir yönü bulunmamaktadır.
123. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 106.
maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
C. CBK’nın 1. Maddesinin Birinci Fıkrasının (d) Bendiyle
(1) Numaralı CBK’nın Altıncı Kısmı’nın Sekizinci Bölümü’ne [20/4/2021 tarihli ve
(73) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 25. maddesiyle eklenen üçüncü
bölüm nedeniyle dokuzuncu bölüm şeklinde teselsül ettirilmiştir.] Eklenen
Geçici 1. Maddenin (2) Numaralı Fıkrasının “Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevleri sona erer...”
Bölümünün İncelenmesi
1. Anlam ve Kapsam
124. İçişleri Bakanlığının
teşkilat ve görevlerini düzenleyen 14/2/1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’a (703 sayılı KHK ile Kanun’un
adı “İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu ile İl Yatırım Ve
Hizmetlerine İlişkin Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun” şeklinde
değiştirilmiştir) 31/7/2003 tarihli ve 4970 sayılı Kanun’un 2. maddesi
ile eklenen 13/A maddesinde Dernekler Dairesi
Başkanlığı İçişleri Bakanlığının ana hizmet birimlerinden biri olarak düzenlenmiş;
4970 sayılı Kanun’un ek 3. maddesi ile de anılan Daire Başkanlığının
ihtiyacını karşılamak üzere 81 adet İl Dernekler Müdürü kadrosu ihdas
edilmiştir.
125. 703 sayılı KHK’nın 18. maddesiyle
3152 sayılı Kanun’un İçişleri Bakanlığının kuruluş, görev ve yetkileri ile
teşkilatına ilişkin hükümleri ve bu kapsamda Dernekler Dairesi Başkanlığının
düzenlendiği 13/A maddesi de yürürlükten kaldırılmış, dolayısıyla Dernekler
Dairesi Başkanlığı kapatılmıştır.
126. 3152 sayılı Kanun’un belirtilen
hükümlerinin ilga edilmesinden sonra İçişleri Bakanlığının teşkilat yapısı (1)
numaralı CBK’nın Dokuzuncu Bölümü’nde yeniden düzenlenmiş olup bu kapsamda
anılan CBK’nın 256. maddesinde Sivil
Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü Bakanlığın
hizmet birimlerinden biri olarak gösterilmiş; anılan Bölüm’de yer alan geçici
1. maddenin (1) numaralı fıkrasında mevzuatta Dernekler Dairesi
Başkanlığına yapılan atıfların Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğüne,
Dernekler Dairesi Başkanına yapılan atıfların Sivil Toplumla İlişkiler Genel
Müdürüne yapılmış sayılacağı hükme bağlanmıştır.
127. Diğer yandan (17) numaralı CBK’nın 5. maddesiyle
İçişleri Bakanlığının taşra teşkilatına ait; ekli (4) Sayılı Liste’de yer alan
81 adet İl Dernekler Müdürü kadrosu iptal edilmiş, ekli (2) Sayılı Liste’de yer
alan 81 adet İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürü kadrosu da ihdas edilmiştir.
128. Bu itibarla İçişleri Bakanlığının teşkilat yapısında
gerçekleştirilen değişiklik kapsamında Dernekler Dairesi Başkanlığına bağlı İl
Dernekler Müdürü kadroları yerine Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğüne
bağlı İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürü kadrolarının öngörüldüğü
anlaşılmaktadır.
129. (1) numaralı CBK’nın geçici 1. maddesinin dava
konusu kuralın da yer aldığı (2) numaralı fıkrasında ise bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevlerinin sona ermesi
öngörülmüştür.
2. İptal Talebinin Gerekçesi
130. Dava dilekçesinde özetle; kamu görevlisinin görevine son verilmesiyle ilgili
düzenlemenin münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir alana ilişkin olduğu
belirtilerek kuralın Anayasa’nın 104. ve
128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
131. Dava dilekçesinde kuralın konu bakımından yetki
yönünden Anayasa’nın 128. maddesine de aykırı
olduğu ileri sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki
inceleme anılan fıkra kapsamında yapılacaktır.
132. Kural, bu maddenin yürürlüğe girdiği 13/9/2018
tarihi itibarıyla İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevlerinin sona
ermesini öngörmektedir.
133. Anayasa Mahkemesi
bakanlıkların kadrolarının ihdası ve iptaline ilişkin düzenlemelerin CBK’larla
yapılmasının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya uygun olup olmadığı hususunu
daha önceki bazı kararlarında değerlendirmiştir. Bu kapsamda bakanlıkların
kadrolarının ihdası ve iptaliyle ilgili düzenlemelerin idarenin teşkilat yapısı ile ilgili olup yürütme
yetkisine ilişkin konulardan olduğu, Anayasa’da CBK ile düzenlenmesi yasaklanan haklar ve
ödevlerle ilgisinin bulunmadığı ve Anayasa’nın
106. maddesinin on birinci fıkrasının “Bakanlıkların kurulması,
kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra
teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir” şeklindeki
hükmüyle bağlantılı olarak Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
üçüncü cümlesine aykırı bir yönünün de bulunmadığı ifade edilmiştir (AYM,
E.2020/8, K.2021/25, 31/3/2021, §§ 17-23; E.2021/50, K.2021/89,
16/12/2021, §§ 18-24; E.2021/91, K.2021/106, 30/12/2021, §§ 19-26).
134. Kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat yapısı içinde
yer alan kadro unvanlarındaki değişikliklere bağlı olarak söz konusu kadrolarla
ilgili olarak gerçekleştirilen atama veya göreve son verme işlemleri de
idarenin teşkilat yapısıyla ilgili düzenlemelerin bir sonucudur. Bu itibarla, kadro ihdası ve iptaline ilişkin düzenlemelerin CBK’larla
yapılmasının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya uygunluğuna ilişkin
olarak yukarıda yer verilen değerlendirmeler
bu tür düzenlemeler bakımından da aynen geçerlidir.
135. İçişleri
Bakanlığının ana hizmet birimlerinden olan Dernekler Dairesi Başkanlığının kapatılmasına ve bu Daire Başkanlığına ait İl Dernekler Müdürü kadrolarının iptal edilmesine bağlı olarak o kadrolardaki
görevi yürüten kişilerin görevlerinin son ermesini öngören, dolayısıyla
İçişleri Bakanlığının teşkilat yapısıyla ilgili bir düzenleme getiren dava
konusu kural yönünden, belirtilen kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
136. Bu itibarla
kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci, ikinci ve
üçüncü cümlelerine aykırı bir düzenleme içermemektedir.
137. Kuralla aynı alanda
hüküm ifade eden karşılaştırmaya esas
olabilecek nitelikte, kanunla
yapılan herhangi bir düzenleme tespit
edilememiştir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça düzenlenen bir konuya ilişkin
olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
138. Açıklanan nedenlerle kural,
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal
talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin
YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ve Kenan YAŞAR bu görüşe
katılmamışlardır.
b. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
139. 6216 Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi
nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmiştir.
140. Kuralın hem kişiler
hem de idare yönünden açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir bir şekilde
düzenlendiği, bu itibarla belirli ve öngörülebilir olduğu anlaşılmaktadır.
141. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine
aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Ç. CBK’nın 1. Maddesinin Birinci Fıkrasının (g) Bendiyle
(1) Numaralı CBK’nın 504. Maddesine Eklenen (4) Numaralı Fıkranın Birinci
Cümlesinin İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
142. Dava dilekçesinde özetle; kuralın münhasıran kanunla
düzenlenmesi gereken bir konuya ilişkin olduğu, bakan yardımcılığı kadrosuna
atananlar ile diğer kamu görevlerine atananlar arasında meşru temeli olmayan
eşitsizliğe sebebiyet verdiği belirtilerek Anayasa’nın 10., 104. ve 128.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
143. Dava dilekçesinde kuralın konu bakımından yetki
yönünden Anayasa’nın 128. maddesine de aykırı
olduğu ileri sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki kuralları
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu husustaki
inceleme anılan fıkra kapsamında yapılacaktır.
144. Dava konusu kural, bakan yardımcısı kadrolarına
atananların varsa emeklilik veya yaşlılık aylıklarının kesilmeyeceğini hüküm
altına almaktadır.
145. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan
mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her
türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, §
20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan
menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni
haklar ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da
mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No:
2014/11441, 1/2/2017, § 60).
146. Anayasa Mahkemesinin norm denetimi ve bireysel
başvuruya ilişkin kararlarında da kişilere ödenmesi öngörülen ücret, maaş,
yaşlılık aylığı, emeklilik ikramiyesi ve kıdem tazminatı gibi ödemeler mülkiyet
hakkı kapsamında değerlendirilmektedir (norm denetimine konu karar için bkz.
AYM, E.2019/50, K. 2019/96, 25/12/2019, § 13; bireysel başvuruya konu kararlar
için bkz. Ayten Yeğenoğlu, B. No: 2015/1685, 23/5/2018, § 32; Naci
Altınbulduk, B. No: 2017/38608, 11/12/2019, § 19; Muzaffer Peker, B.
No: 2016/7192, 7/11/2019, § 30).
147. Buna göre bakan yardımcısı kadrolarına atananların emeklilik veya
yaşlılık aylıklarıyla ilgili bir düzenleme
getiren kural, Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın İkinci Bölümü’nde yer alan mülkiyet
hakkına ilişkin düzenleme içerdiğinden Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca CBK ile düzenlenemeyecek yasak alanda
kalmaktadır.
148. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın
104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır. İptali
gerekir.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
ikinci cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca konu
bakımından yetki yönünden aynı fıkranın birinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri yönünden
incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı
görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
D. CBK’nın 3. Maddesinin Birinci Fıkrasının (b) Bendiyle
(3) Numaralı CBK’nın 3. Maddesinin (5) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “...en
az üç yıl...” İbaresinin Madde Metninden Çıkarılmasının İncelenmesi
1. Genel Açıklama
149. Yükseköğretim kurumları Anayasa’nın 130. maddesinde
düzenlenmiş olup bu kapsamda anılan maddenin birinci ve ikinci fıkralarında
çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin
ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile ortaöğretime dayalı
çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık
yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu
tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversitelerin devlet tarafından
kanunla kurulacağı; kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına
yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından devletin gözetim ve denetimine
tabi yükseköğretim kurumları kurulabileceği hükme bağlanmıştır.
150. Üniversite 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanunu’nun 3. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde bilimsel
özerkliğe ve kamu tüzelkişiliğine sahip yüksek düzeyde eğitim-öğretim, bilimsel
araştırma, yayın ve danışmanlık yapan; fakülte, enstitü, yüksekokul ve benzeri
kuruluş ve birimlerden oluşan bir yükseköğretim kurumu olarak tanımlanmıştır.
151. 2547 sayılı Kanun’da rektör, senato ve üniversite
yönetim kurulu ile birlikte üniversitenin üç organından biri olarak
düzenlenmiştir.
152. Anılan Kanun’un 13. maddesinde üniversite tüzel
kişiliğini rektörün temsil edeceği belirtilmiş, ayrıca rektörün görev, yetki ve
sorumlulukları da aynı maddede düzenlenmiştir.
153. Kanun’un 13. maddesine göre rektörün üniversite
kurullarına başkanlık etmek, yükseköğretim üst kuruluşlarının kararlarını
uygulamak, üniversite kurullarının önerilerini inceleyerek karara bağlamak ve
üniversiteye bağlı kuruluşlar arasında düzenli çalışmayı sağlamak,
üniversitenin yatırım programlarını, bütçesini ve kadro ihtiyaçlarını, bağlı
birimlerinin ve üniversite yönetim kurulu ile senatonun görüş ve önerilerini
aldıktan sonra hazırlamak ve Yükseköğretim Kuruluna sunmak, gerekli gördüğü
hallerde üniversiteyi oluşturan kuruluş ve birimlerde görevli öğretim
elemanlarının ve diğer personelin görev yerlerini değiştirmek veya bunlara yeni
görevler vermek, üniversitenin birimleri ve her düzeydeki personeli üzerinde
genel gözetim ve denetim görevini yapmak gibi görev ve yetkileri bulunmaktadır.
154. Diğer yandan Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu
fıkrasında üst kademe kamu yöneticilerini atamak ve onların görevlerine son
vermek Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkileri arasında düzenlenmiş; 130.
maddesinin altıncı fıkrasında da rektörlerin kanunun belirlediği usul ve
esaslara göre Cumhurbaşkanı’nca seçilmesi ve atanması öngörülmüştür.
155. Bir yükseköğretim kurumu olarak üniversitelerin
Anayasa’da düzenlenen nitelikleri ve bu bağlamda idare teşkilatı içindeki
konumu ile rektörün bu yükseköğretim kurumundaki hukuki statüsü, görev ve
yetkileri ile atamasının Cumhurbaşkanı tarafından yapılmasını öngören anayasal
hüküm birlikte değerlendirildiğinde rektörün üst kademe kamu yöneticisi olduğu
anlaşılmaktadır.
2. Anlam ve Kapsam
156. (3) numaralı CBK’nın 1. maddesinde CBK’nın amacının
üst kademe kamu yöneticileri ile ilgili usul ve esaslarla kamu kurum ve
kuruluşlarında atama usul ve esaslarını belirlemek olduğu; CBK’nın, ekli
Cetvellerdeki kadro, pozisyon ve görevler ile bakanlıklar, bağlı, ilgili ve
ilişkili kuruluşlar ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarını kapsadığı belirtilmiş
olup bu kapsamda CBK’ya ekli (1) Sayılı Cetvel’de rektörlere de yer verilmiştir.
157. Anılan CBK’nın 3. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında CBK’ya ekli (I) Sayılı Cetvel’de yer alan kadro, pozisyon ve
görevlere atanacaklarda 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’nun 48. maddesinde sayılan genel şartları taşımak, en az dört yıllık
yükseköğrenim mezunu olmak, kamuda ve/veya sosyal güvenlik kurumlarına tabi
olmak kaydıyla uluslararası kuruluşlar ile özel sektörde veya serbest olarak en
az beş yıl çalışmış olmak şartlarının aranacağı hükme bağlanmıştır.
158. Rektör olarak atanmak için ise anılan şartlara ilave
olarak CBK’nın 3. maddesinin (5) numaralı fıkrasında en az üç yıl profesörlük
yapmış olma şartı aranmakta ve bu kapsamda “Rektörler, en az üç yıl profesörlük
yapanlar arasından atanır.” hükmü kurala bağlanmaktayken anılan fıkrada yer
alan “…en az üç yıl…” ibaresi dava konusu kuralla fıkra metninden
çıkarılmıştır.
159. Bu itibarla fıkranın yürürlükteki hâline göre
rektörlerin yine profesörlük yapanlar arasından atanması gerekmekle birlikte
dava konusu kuralla en az üç yıl profesörlük yapılmış olması rektör atamaları
bakımından aranan bir nitelik/şart olmaktan çıkarılmıştır.
3. İptal Talebinin Gerekçesi
160. Dava dilekçesinde özetle; rektör olarak atanabilmek
için en az üç yıl profesörlük yapmış olma şartını kaldıran kuralın münhasıran
kanunla düzenlenmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, kamu hizmetine alınmada
anayasal olarak dikkate alınması gereken “görevin gerektirdiği nitelikler”
ile bağdaşmadığı, rektör atamasına ilişkin usulün 2547 sayılı Kanunu’nun 13. maddesinde
düzenlendiği, üniversitelerin kuruluş ve organları ile bunların seçimlerinin
kanunla düzenlenmesinin de anayasal bir zorunluluk olduğu, rektör atanmasına
ilişkin usulün sıklıkla değiştirildiği, bu değişikliklerin kamu yararı amacı
taşımadığı, özel çıkarların korunmasına yönelik olduğu belirtilerek kuralın
Anayasa’nın 2., 70., 104., 128. ve 130. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
4. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. Kuralın Konu Bakımından Yetki Yönünden İncelenmesi
161. Dava dilekçesinde kuralın konu bakımından yetki
yönünden Anayasa’nın 70., 128. ve 130.
maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu
bakımından yetki kuralları Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasında
düzenlendiğinden bu husustaki inceleme anılan fıkra kapsamında yapılacaktır.
162. Kuralın rektör olarak atanacak kişilerde aranan
niteliklere ilişkin bir düzenleme öngördüğü bu itibarla yürütme yetkisine
ilişkin olduğu açıktır.
163. Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesinde Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın
Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve
ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan siyasi haklar ve ödevlerin CBK’larla
düzenlenmesi yasaklanmış; anılan fıkranın üçüncü cümlesinde de Anayasa’da münhasıran kanunla
düzenlenmesi gereken konularda CBK çıkarılamayacağı belirtilmiştir.
164. Anayasa’nın kamu hizmetine girme hakkını düzenleyen
70. maddesinde “Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir./Hizmete
alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez.”
hükmüne yer verilmiştir. Anayasa’nın
İkinci Kısmı’nın “Siyasî Haklar ve Ödevler” başlıklı Dördüncü Bölümü’nde
yer alan ve 70. maddesinde güvence altına alınan kamu hizmetine girme hakkına
ilişkin olarak CBK ile düzenleme yapılması mümkün değildir.
165. Diğer yandan Anayasa’nın 130. maddesinin altıncı fıkrasında “Kanunun
belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler Cumhurbaşkanınca, dekanlar ise
Yükseköğretim Kurulunca seçilir ve atanır.” denildiğinden rektörlerin atama
usul ve esasları Anayasa’nın münhasıran kanunla düzenlenmesini öngördüğü
konulardandır.
166. Kamu
hizmetine girme ve hizmete alınmada hangi nitelik ve şartların aranacağı
Anayasa’nın 70. maddesi kapsamındadır.
167. Kural, bir kamu görevi olan rektörlüğe atanma için
aranan şartlara/niteliklere ilişkin olduğundan hem kamu hizmetlerine girme
hakkının uygulanmasına dair, hem de Anayasa’nın 130.
maddesinin altıncı fıkrası bağlamında münhasıran kanunla yapılması gereken bir
düzenleme niteliği taşımaktadır.
168. Bununla birlikte Anayasa’nın 104.
maddesinin dokuzuncu fıkrasında üst kademe kamu yöneticilerinin atanmalarına
ilişkin usul ve esasların CBK ile düzenleneceği ayrıca ve açıkça ifade
edilmiştir. Başka bir ifadeyle, anılan konu Anayasa’nın özel olarak CBK ile
düzenlenebileceğini öngördüğü konulardandır. Diğer yandan belirli bir kamu
görevine atanma için aranan nitelikler de atama usul ve esaslarının bir unsuru
olduğundan üst kademe kamu yöneticilerinin bu görevlere atanmasında aranacak
niteliklerin CBK ile düzenlenmesi mümkündür. Dolayısıyla üst kademe kamu
yöneticilerinin niteliklerinin belirlenmesine ilişkin düzenlemeler Anayasa’nın
104. maddesinin dokuzuncu fıkrasıyla bağlantılı olarak anılan maddenin on
yedinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerine aykırılık oluşturmayacaktır.
169. Bu itibarla üst kademe kamu
yöneticiliği görevlerinden olan rektörlüğe atanma şartlarına/niteliklerine
ilişkin düzenleme getiren kuralın Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu
fıkrasıyla bağlantılı olarak anılan maddenin on yedinci fıkrasının ikinci ve
üçüncü cümlelerine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
170. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
dördüncü cümlesi uyarınca kanunda açıkça düzenlenen konularda CBK çıkarılması
mümkün değildir.
171. Kuralda düzenlenen rektör olarak atanacaklarda
aranan nitelikler konusuna ilişkin olarak 2547 sayılı Kanun’un 13. maddesinde
birtakım düzenlemeler yer almaktayken söz konusu düzenlemelerin 703 sayılı
KHK’nın 135. maddesiyle 9/7/2018 tarihi itibarıyla yürürlükten kaldırıldığı
görülmektedir. Bunun dışında da kuralla aynı
alanda hüküm ifade eden
karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça
düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
172. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, Yusuf
Şevki HAKYEMEZ ve Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamışlardır.
b. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
173. Anayasa’nın 104. maddesinin
dokuzuncu fıkrasında üst kademe kamu yöneticilerinin atanmalarına ilişkin usul
ve esasların CBK ile düzenlenmesi öngörülmüştür. Anılan madde hükmü uyarınca
Cumhurbaşkanı CBK’yla kamu görevlilerinin istihdamı alanında Anayasa'nın temel
ilkelerine ve bu alanla ilgili öngördüğü kurallarına bağlı kalmak koşuluyla üst
kademe kamu yöneticilerinin atanmalarına ilişkin usul ve esasları belirleme
hususunda takdir yetkisine sahiptir. Bu bağlamda yürütülen hizmetin özelliği de
dikkate alınarak rektörlük görevinin gerektirdiği nitelikleri, dolayısıyla
rektör olarak atanacaklarda aranan şartları belirlemek de Cumhurbaşkanı’nın
takdir alanındadır.
174. Anayasa’nın 2. maddesinde güvence
altına alınan hukuk devleti ilkesi gereğince
kanunların ve CBK’ların kamu yararı gözetilerek
çıkarılması zorunludur. Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre kamu
yararı genel bir ifadeyle bireysel, özel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan
toplumsal yararı ifade etmektedir. Kanunun ya da CBK’nın amaç ögesi bakımından
Anayasa’ya uygun sayılabilmesi için çıkarılmasında kamu yararı dışında bir
amacın gözetilmemiş olması gerekir. Kamu yararı dışında bir amaçla çıkarılmış
olduğu açıkça anlaşılabiliyorsa amaç unsuru bakımından Anayasa’ya aykırılık söz
konusudur.
175. Anayasa’ya uygunluk denetiminde kuralın
öngörülmesindeki kamu yararı anlayışının isabetli olup olmadığı değil incelenen
kuralın ihdasında kamu yararı dışında belli bireylerin ya da grupların çıkarlarının
gözetilip gözetilmediği incelenir. Diğer bir anlatımla bir kuralın Anayasa’ya
aykırılık sorunu çözümlenirken kamu yararı konusunda Anayasa Mahkemesinin
yapacağı inceleme, yalnızca kuralın kamu yararı amacıyla çıkarılıp
çıkarılmadığının denetimiyle sınırlıdır.
176. Kural, rektör olarak atanmak için aranan en az üç
yıl profesörlük yapmış olma şartını kaldırmakta böylece herhangi bir süre kaydı
olmaksızın profesörlük yapanlar arasından atama yapılmasına imkân tanımaktadır.
177. 2547 sayılı Kanun’un 26. maddesinde profesörlüğe
yükseltilerek atanma için aranan asgari şartlar doçentlik unvanını aldıktan
sonra en az beş yıl süreyle, açık bulunan profesörlük kadrosu ile ilgili bilim
alanında çalışmış olmak ve doçentlik unvanını aldıktan sonra, ilgili bilim
alanında özgün yayınlar veya çalışmalar yapmış olmak şeklinde belirlenmiş;
profesörlüğe yükseltilerek atama için aranan bu asgari şartların yanında
üniversitelerin de, Yükseköğretim Kurulunun onayını almak suretiyle, münhasıran
bilimsel kaliteyi artırmak amacına yönelik olarak, bilim disiplinleri
arasındaki farklılıkları da gözönünde bulundurarak, objektif ve denetlenebilir
nitelikte ek koşullar belirleyebilmeleri mümkün kılınmıştır.
178. Söz konusu şartların niteliği gözetildiğinde
profesörlüğe yükseltilerek atanmış olmanın, burada geçen hizmet süresinden
bağımsız olarak dahi, yükseköğretimle ilgili hizmet alanında belirli düzeyde
bir akademik yeterlik ile mesleki liyakat ve tecrübeye işaret eden bir kariyer
olduğu açıktır.
179. Bu itibarla rektör olarak atanmak için aranan
şartlardan biri olan profesörlüğün, en az üç yıl yapılmış olması şartının
kaldırılmasında hizmetin nitelik ve gereklerinin
gözetilmesinden başka ve kamu yararı amacı dışında kişisel veya siyasi
saiklerle hareket edildiği yolunda herhangi bir bulguya rastlanmadığından
kuralın hukuk devleti ilkesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
180. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine
aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
E. CBK’nın 3. Maddesinin Birinci Fıkrasının (b) Bendiyle
(3) Numaralı CBK’nın 3. Maddesine Eklenen (7) Numaralı Fıkranın İncelenmesi
1. Genel Açıklama
181. (4) numaralı CBK’nın Kırkbirinci
Bölümü’nde Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunun (TÜBİTAK) kuruluş
ve teşkilatı ile görev ve yetkilerine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiş, bu
kapsamda 582. maddesinin (1) numaralı fıkrasında Türkiye’nin rekabet gücünü ve
refahını artırmak ve sürekli kılmak için toplumun her kesimi ve ilgili
kurumlarla iş birliği içinde, ulusal öncelikler doğrultusunda bilim ve
teknoloji politikaları hakkında çalışmak, bunları gerçekleştirecek altyapının
ve araçların oluşturulmasına katkı sağlamak, araştırma ve geliştirme
faaliyetlerini özendirmek, desteklemek, koordine etmek, yürütmek, bilim ve
teknoloji kültürünün geliştirilmesinde öncülük yapmak amacıyla kurulan
TÜBİTAK’ın tüzel kişiliğe, idari ve mali özerkliğe sahip, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığıyla ilgili ve özel bütçeli bir kurum olduğu ifade edilmiştir.
182. Anılan CBK’nın 586. maddesinde yönetim kurulunun
TÜBİTAK’ın en üst karar organı olduğu ve yedi üyeden oluştuğu belirtilmiş, 587.
maddesinde ise Cumhurbaşkanı’nın belirleyeceği hedef, ilke ve politikalar
doğrultusunda kurumun çalışma ilke, program ve öncelikli alanlarını belirlemek;
araştırma merkezleri, enstitüler ve benzeri diğer birimler ile başkanlık
birimlerini kurmak, kaldırmak ve kurum organizasyon şemasını onaylamak; kurumun
yurt içinde ve yurt dışındaki ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlara
mevzuat hükümleri çerçevesinde üye olması için karar almak yönetim kurulunun
görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
183. TÜBİTAK’ın yönetim
kurulu üyelerinin kurumda hiyerarşik bakımdan üst düzeyde ve ayrıca karar
mercii olarak görev yaptıkları görülmektedir. Dolayısıyla bu kişilerin,
görev-yetki ve sorumlulukları itibarıyla, TÜBİTAK’ın hizmet alanına ilişkin
kamu politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasında etkin bir otoriteye sahip
oldukları şüphesizdir. Bu itibarla söz konusu yönetim kurulu üyelerinin üst
kademe kamu yöneticisi niteliği taşıdığı anlaşılmıştır.
2. Anlam ve Kapsam
184. (3) numaralı CBK’nın 3. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında CBK’ya ekli (II) Sayılı Cetvel’de yer alan kadro, pozisyon ve
görevlere atanacaklarda aranan şartlar düzenlenmiş, bu kapsamda anılan fıkranın
(c) bendinde “Kamuda en az 5 yıllık hizmeti bulunmak.” söz konusu
şartlar arasında sayılmıştır.
185. Dava konusu kural TÜBİTAK’ın yönetim kurulu
üyeliklerine yapılacak atamalarda (3) numaralı CBK’nın 3. maddesinin (2)
numaralı fıkrasının (c) bendinin uygulanmayacağını öngörmektedir. Bu itibarla
kural uyarınca TÜBİTAK’ın yönetim kurulu üyeliklerine yapılacak atamalarda
kamuda en az beş yıl hizmet yapmış olma şartı aranmayacaktır.
3. İptal Talebinin Gerekçesi
186. Dava dilekçesinde özetle; kuralın münhasıran kanunla
düzenlenmesi gereken konulara ilişkin olduğu, kamu hizmetine alınmada anayasal
olarak dikkate alınması gereken “görevin gerektirdiği nitelikler” ile
bağdaşmadığı belirtilerek Anayasa’nın 2., 70., 104., ve 128. maddelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
4. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. Kuralın Konu Bakımından Yetki
Yönünden İncelenmesi
187. Dava dilekçesinde kuralın konu bakımından yetki
yönünden Anayasa’nın 70. ve 128. maddelerine de
aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki
kuralları Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu
husustaki inceleme anılan fıkra kapsamında yapılacaktır.
188. Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında “Memurların
ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları
ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla
düzenlenir.” denildiğinden kamu görevlilerinin niteliklerinin belirlenmesi
Anayasa’nın münhasıran kanunla düzenlenmesini öngördüğü konulardandır.
189. Kural, bir kamu görevi olan TÜBİTAK yönetim kurulu
üyeliğine atanma için aranan şartlara/niteliklere ilişkin olduğundan hem
Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın Dördüncü Bölümü’nde yer alan kamu hizmetlerine
girme hakkının uygulanmasına dair, hem de Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrası bağlamında münhasıran
kanunla yapılması gereken bir düzenleme niteliği taşımaktadır.
190. CBK’nın 3. maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendiyle (3) numaralı CBK’nın 3. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan “...en
az üç yıl...” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının konu bakımından
yetki yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler
mahiyetine uygun olduğu ölçüde dava konusu kural için de geçerlidir.
191. Bu itibarla üst kademe kamu
yöneticiliği görevlerinden olan TÜBİTAK yönetim kurulu üyeliğine atanma
şartlarına/niteliklerine dair düzenleme getiren kuralın yürütme yetkisine
ilişkin olduğu açık olup Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu fıkrasıyla
bağlantılı olarak anılan maddenin on yedinci fıkrasının ikinci ve üçüncü
cümlelerine aykırı bir yönü de bulunmamaktadır.
192. Kuralla aynı alanda hüküm ifade eden
karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme tespit edilememiştir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça
düzenlenen bir konuya ilişkin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
193. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
b. Kuralın İçerik Yönünden İncelenmesi
194. Kural uyarınca TÜBİTAK’ın yönetim kurulu
üyeliklerine yapılacak atamalarda kamuda en az beş yıl hizmet yapmış olma şartı
aranmamasının sadece kamu kesiminde değil özel sektörde de bilim ve teknoloji
alanındaki başarılı çalışmalarıyla ön plana çıkmış kişilerin hizmetinden
yararlanılmasına imkân sağlayabileceği gözetildiğinde kuralın kamu yararı amacı
dışında bir amaçla ihdas edildiği söylenemez. Bu itibarla kuralın hukuk devleti
ilkesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
195. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine
aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
F. CBK’nın 3. Maddesinin Birinci Fıkrasının (c) Bendiyle
(3) Numaralı CBK’nın 6. Maddesine (5) Numaralı Fıkrasından Sonra Gelmek Üzere
Eklenen (6) Numaralı Fıkranın İncelenmesi
196. (3) numaralı CBK’nın 6. maddesinin dava konusu (6)
numaralı fıkrası 17/9/2020 tarihli ve (67) numaralı Bazı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin
6. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
197. Açıklanan nedenle konusu kalmayan fıkraya ilişkin
iptal talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.
G. CBK’nın 4. Maddesinin Birinci Fıkrasının (b) Bendiyle
(4) Numaralı CBK’nın Onbeşinci Bölümü’ne Eklenen Geçici 1. Maddenin İncelenmesi
1. Anlam ve Kapsam
198. (4) numaralı CBK’nın Onbeşinci Bölümü’nde helal
uygunluk değerlendirme kuruluşlarını akredite etmek, bu kuruluşların ulusal
veya uluslararası standartlara göre faaliyette bulunmalarını ve bu suretle
düzenledikleri belgelerin ulusal ve uluslararası alanda kabulünü temin etmek
üzere kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip, özel bütçeli
Helal Akreditasyon Kurumunun (HAK) kuruluş, teşkilat, görev ve yetkilerine
ilişkin esaslar düzenlenmiştir.
199. Anılan Bölüm’de yer alan dava konusu geçici 1.
maddede hâlihazırda devletin merkez teşkilatına ait uzman unvanlı kadrolarda
görev yapanların helal akreditasyon uzmanı olarak atanmasına imkân tanınmış ve
söz konusu kadroya atanmak için aranan nitelikler ile atama usul ve esasları
düzenlenmiş olup bu kapsamda anılan maddede; en az dört yıllık lisans eğitimi
veren yükseköğretim kurumlarını bitirerek mesleğe özel yarışma sınavı ile giren
ve belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda 657
sayılı Kanun’un 152. maddesinin “II- Tazminatlar” kısmının “A- Özel Hizmet
Tazminatı” bölümünün (ğ) bendinde yer alanlardan merkez teşkilatına ait uzman
unvanlı kadrolara atanmış olanların İngilizce, Fransızca, Almanca veya Arapça
dillerinin birinden yabancı dil bilgisi seviye tespit sınavından en az (B)
seviyesinde belgeye veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve
uluslararası geçerliliği bulunan belgeye sahip olmaları kaydıyla, yönetim
kurulunun teşekkül ettiği tarihten itibaren altı ay içerisinde yönetim
kurulunun teklifi ve bakan onayı ile hâlen bulundukları kadro dereceleriyle
birlikte helal akreditasyon uzmanı olarak atanabilecekleri, bu madde uyarınca
atanacakların sayısının onu geçemeyeceği hükme bağlanmıştır.
2. İptal Talebinin Gerekçesi
200. Dava dilekçesinde özetle; kuralın CBK ile
düzenlenemeyecek konulara ilişkin olduğu belirtilerek Anayasa’nın 6., 7., 104.
ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. Maddenin Birinci Cümlesinin “En az dört yıllık
lisans eğitimi veren yükseköğretim kurumlarını bitirerek mesleğe özel yarışma
sınavı ile giren ve belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik
sınavı sonunda 657 sayılı Kanunun 152 nci maddesinin “II- Tazminatlar” kısmının
“A- Özel Hizmet Tazminatı” bölümünün (ğ) bendinde yer alanlardan merkez
teşkilatına ait uzman unvanlı kadrolara atanmış olanlar İngilizce, Fransızca,
Almanca veya Arapça dillerinin birinden Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit
Sınavından en az (B) seviyesinde belgeye veya dil yeterliği bakımından buna
denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan belgeye sahip
olmaları kaydıyla,…” Bölümü
201. Dava dilekçesinde kuralın konu bakımından yetki
yönünden Anayasa’nın 6., 7. ve 128. maddelerine
de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de CBK’ya ilişkin konu bakımından yetki
kuralları Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasında düzenlendiğinden bu
husustaki inceleme anılan fıkra kapsamında yapılacaktır.
202. Kural en az dört yıllık lisans eğitimi veren yükseköğretim
kurumlarını bitirerek mesleğe özel yarışma sınavı ile giren ve belirli süreli
meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda 657 sayılı Kanun’un
152. maddesinin “II- Tazminatlar” kısmının “A- Özel Hizmet Tazminatı”
bölümünün (ğ) bendinde yer alanlardan merkez teşkilatına ait uzman unvanlı
kadrolara atanmış olanların İngilizce, Fransızca, Almanca veya Arapça
dillerinin birinden yabancı dil bilgisi seviye tespit sınavından en az (B)
seviyesinde belgeye veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve
uluslararası geçerliliği bulunan belgeye sahip olmaları kaydıyla helal
akreditasyon uzmanı olarak atanabilmelerini öngörmektedir.
203. Anayasa'nın 128. maddesinde devletin, kamu iktisadi
teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre
yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli
görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği ifade edilmiş;
memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve
yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük
işlerinin kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.
204. (4) numaralı CBK’nın 183. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında helal akreditasyon uzmanlarının 657 sayılı Kanun’un ek 41. maddesine
göre istihdam edilecekleri öngörülmüş olup bu itibarla anılan personelin genel
idari esaslara göre yürütülen kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli
görevleri yerine getirdikleri, dolayısıyla Anayasa’nın 128. maddesi anlamında kamu
görevlisi sıfatına sahip bulundukları hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
205. Anayasa’nın 128. maddesine göre memurlar ve diğer
kamu görevlilerinin atanmalarının kanunla düzenlenmesi gerekmekte olup kuralla helal
akreditasyon uzmanı kadrosuna atanabilme şartlarına yönelik
bir düzenleme öngörülmektedir.
206. Bu itibarla
Anayasa’nın 128. maddesi uyarınca münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir
konuda düzenleme yapan kuralın Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
207. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural, Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
üçüncü cümlesine aykırı görülerek iptal edildiğinden kuralın ayrıca konu
bakımından yetki yönünden aynı fıkranın birinci, ikinci ve dördüncü cümleleri
yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kural, konu bakımından yetki yönünden
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı
görülerek iptal edildiğinden içerik yönünden incelenmemiştir.
b. Maddenin Birinci Cümlesinin Kalan Kısmı ile İkinci
Cümlesi
208. (4) numaralı CBK’nın Onbeşinci Bölümü’ne eklenen
geçici 1. maddenin birinci cümlesinin “En az dört yıllık lisans eğitimi
veren yükseköğretim kurumlarını bitirerek mesleğe özel yarışma sınavı ile giren
ve belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda
657 sayılı Kanunun 152 nci maddesinin “II- Tazminatlar” kısmının “A- Özel
Hizmet Tazminatı” bölümünün (ğ) bendinde yer alanlardan merkez teşkilatına ait
uzman unvanlı kadrolara atanmış olanlar İngilizce, Fransızca, Almanca veya
Arapça dillerinin birinden Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından en az
(B) seviyesinde belgeye veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul
edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan belgeye sahip olmaları kaydıyla,…”
bölümünün iptali nedeniyle anılan cümlenin kalan kısmı ile maddenin ikinci
cümlesinin uygulanma imkânı kalmamıştır. Bu
nedenle maddenin birinci cümlesinin kalan kısmı ile ikinci cümlesi 6216 sayılı
Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası kapsamında değerlendirilmiş ve bu
kurallar yönünden Anayasa’ya uygunluk denetiminin yapılmasına gerek
görülmemiştir.
IV. İPTALİN DİĞER KURALLARA ETKİSİ
209. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı
fıkrasında kanunun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin veya Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü’nün belirli kurallarının iptali, diğer kurallarının veya
tümünün uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa bunların da Anayasa Mahkemesince
iptaline karar verilebileceği öngörülmektedir.
210. (17) numaralı CBK’nın 4. maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendiyle (4) numaralı CBK’nın Onbeşinci Bölümü’ne eklenen geçici
1. maddenin birinci cümlesinin “En az dört yıllık lisans eğitimi veren
yükseköğretim kurumlarını bitirerek mesleğe özel yarışma sınavı ile giren ve
belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda 657
sayılı Kanunun 152 nci maddesinin “II- Tazminatlar” kısmının “A- Özel Hizmet
Tazminatı” bölümünün (ğ) bendinde yer alanlardan merkez teşkilatına ait uzman
unvanlı kadrolara atanmış olanlar İngilizce, Fransızca, Almanca veya Arapça
dillerinin birinden Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından en az (B)
seviyesinde belgeye veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve
uluslararası geçerliliği bulunan belgeye sahip olmaları kaydıyla,…”
bölümünün iptali nedeniyle uygulanma imkânı kalmayan birinci cümlenin kalan
kısmının ve maddenin ikinci cümlesinin 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4)
numaralı fıkrası gereğince iptali gerekir.
V. İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ
GÜN SORUNU
211. Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında “Kanun,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da
bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte
yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe
gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede
yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.” denilmekte, 6216 sayılı
Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanmak
suretiyle Anayasa Mahkemesinin gerekli gördüğü hâllerde Resmî Gazete’de
yayımlandığı günden başlayarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir
yılı geçmemek üzere ayrıca kararlaştırabileceği belirtilmektedir.
212. (17) numaralı CBK’nın;
- 1. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendiyle (1)
numaralı CBK’nın başlığı ile birlikte değiştirilen 263. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibareleri
ile (f), (g), (ğ) bentlerinin,
- 1. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendiyle (1)
numaralı CBK’nın başlığı ile birlikte değiştirilen 263. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının “Bu maddede belirtilen dernek ve kuruluşlar ve bunların
üyelerinin kaydedileceği kütüğün şekli, düzenleme ve kayıt esasları ile…” bölümünün,
- 1. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendiyle (1)
numaralı CBK’nın 504. maddesine eklenen (4) numaralı fıkranın birinci
cümlesinin,
- 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendiyle (4)
numaralı CBK’nın Onbeşinci Bölümü’ne eklenen geçici 1. maddenin,
iptal edilmesi nedeniyle
doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki
boşluğun doldurulabilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
gerekli düzenlemelerin yapılması için Anayasa’nın
153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3)
numaralı fıkrası gereğince bu kurallara ilişkin iptal hükümlerinin kararın
Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi
uygun görülmüştür.
VI. YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI TALEBİ
213. Dava dilekçesinde özetle; dava konusu kuralların
uygulanması hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğabileceği
belirtilerek yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
12/9/2018 tarihli ve
(17) numaralı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin;
A. 1. 1. maddesinin birinci fıkrasının;
a. (c) bendiyle 10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanan (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin başlığı ile birlikte değiştirilen 263.
maddesinin;
i. (1) numaralı fıkrasının;
(1). (a) ve (b) bentlerinde yer alan “...kayıtlarını
tutmak,...” ibarelerine,
(2).
(f), (g) ve (ğ) bentlerine,
ii. (2) numaralı fıkrasının “Bu maddede belirtilen dernek
ve kuruluşlar ve bunların üyelerinin kaydedileceği kütüğün şekli, düzenleme ve
kayıt esasları ile...” bölümüne,
b. (g) bendiyle (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi’nin 504. maddesine eklenen (4) numaralı fıkranın birinci cümlesine,
2. 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendiyle 15/7/2018
tarihli ve 30479 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (4) numaralı Bakanlıklara
Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların
Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Onbeşinci Bölümü’ne eklenen
geçici 1. maddeye,
yönelik
iptal hükümlerinin yürürlüğe girmelerinin ertelenmeleri nedeniyle bu maddeye,
cümleye, bentlere, bölüme ve ibarelere ilişkin yürürlüğün durdurulması
taleplerinin REDDİNE,
B. 1. 1. maddesinin birinci fıkrasının;
a. (c) bendiyle (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi’nin başlığı ile birlikte değiştirilen 263. maddesinin;
i. (1) numaralı fıkrasının;
(1). Bentleri bağlayan hükmü ile (a) ve (b) bentlerinin “...kayıtlarını
tutmak,...” ibareleri dışında kalan kısımlarına,
(2). (c), (ç), (d), (e), (h) ve (ı) bentlerine,
ii. (2) numaralı fıkrasının “Bu maddede belirtilen dernek
ve kuruluşlar ve bunların üyelerinin kaydedileceği kütüğün şekli, düzenleme ve
kayıt esasları ile...” bölümü dışında kalan kısmına,
b. (d) bendiyle (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi’nin Altıncı Kısmı’nın Sekizinci
Bölümü’ne (20/4/2021 tarihli ve (73) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin
25. maddesiyle eklenen Üçüncü Bölüm nedeniyle Dokuzuncu Bölüm şeklinde teselsül
ettirilmiştir) eklenen geçici 1. maddenin (2) numaralı fıkrasının “Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevleri
sona erer...” bölümüne,
2. 3. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendiyle 10/7/2018
tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (3) numaralı Üst Kademe Kamu
Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usûllerine Dair
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin;
a. 3. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan “...en
az üç yıl...” ibaresinin madde metninden çıkarılmasına,
b. 3. maddesine eklenen (7) numaralı fıkraya,
yönelik iptal talepleri
29/12/2022 tarihli ve E.2018/149, K.2022/163 sayılı kararla reddedildiğinden,
bu fıkraya, bentlere, kısımlara, bölüme ve ibare değişikliğine ilişkin
yürürlüğün durdurulması taleplerinin REDDİNE,
C. 3. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendiyle (3)
numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 6. maddesine (5) numaralı fıkrasından
sonra gelmek üzere eklenen (6) numaralı fıkra hakkında 29/12/2022 tarihli ve
E.2018/149, K.2022/163 sayılı kararla karar verilmesine yer olmadığına karar
verildiğinden bu fıkraya ilişkin yürürlüğün durdurulması talebi hakkında KARAR
VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
29/12/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
VII. HÜKÜM
12/9/2018 tarihli ve (17) numaralı Bazı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin;
A. 1. maddesinin
birinci fıkrasının;
1. (c) bendiyle
10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (1) numaralı
Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin başlığı
ile birlikte değiştirilen 263. maddesinin;
a. (1) numaralı
fıkrasının;
i. Bentleri
bağlayan hükmünün konu bakımından yetki ve
içeriği itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE
OYBİRLİĞİYLE,
ii. (a) ve (b)
bentlerinin;
(1). “...kayıtlarını
tutmak,...” ibarelerinin konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı
olduklarına ve İPTALLERİNE, Muhterem İNCE’nin
karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, iptal
hükümlerinin Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE
YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
(2). “...kayıtlarını
tutmak,...” ibarelerinin dışında kalan kısımlarının konu bakımından yetki ve içerikleri itibarıyla Anayasa’ya
aykırı olmadıklarına ve iptal taleplerinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
iii. (c), (ç), (d)
ve (e) bentlerinin konu bakımından yetki ve içerikleri itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve iptal taleplerinin REDDİNE
OYBİRLİĞİYLE,
iv. (f) bendinin konu
bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı
olduğuna ve İPTALİNE, İrfan FİDAN ile Muhterem
İNCE’nin karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, iptal hükmünün Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE
YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
v. (g)
ve (ğ) bentlerinin konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduklarına
ve İPTALLERİNE, Muhterem İNCE’nin karşıoyu
ve OYÇOKLUĞUYLA, iptal hükümlerinin Anayasa’nın
153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ
GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
vi. (h) ve (ı)
bentlerinin konu bakımından yetki ve içerikleri itibarıyla
Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve iptal taleplerinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
b. (2) numaralı
fıkrasının;
i. “Bu maddede
belirtilen dernek ve kuruluşlar ve bunların üyelerinin kaydedileceği kütüğün
şekli, düzenleme ve kayıt esasları ile...” bölümünün konu bakımından yetki
yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
Muhterem İNCE’nin karşıoyu ve
OYÇOKLUĞUYLA, iptal hükmünün Anayasa’nın
153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3)
numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK
DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
ii. Kalan kısmının konu
bakımından yetki ve içeriği itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal
talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
2. (d) bendiyle
(1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin
Altıncı Kısmı’nın Sekizinci Bölümü’ne (20/4/2021
tarihli ve (73) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 25. maddesiyle
eklenen Üçüncü Bölüm nedeniyle Dokuzuncu Bölüm şeklinde teselsül ettirilmiştir) eklenen geçici 1. maddenin (2) numaralı fıkrasının “Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların
görevleri sona erer...” bölümünün,
a. Konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin
YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ile Kenan YAŞAR’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
b. İçeriği itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal
talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
3. (g) bendiyle
(1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 504. maddesine eklenen (4)
numaralı fıkranın birinci cümlesinin konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya
aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal
hükmünün Anayasa’nın
153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3)
numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK
DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
B. 3. maddesinin
birinci fıkrasının;
1. (b) bendiyle
10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (3) numaralı Üst
Kademe Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usûllerine Dair
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin;
a. 3. maddesinin
(5) numaralı fıkrasında yer alan “...en az üç yıl...” ibaresinin madde
metninden çıkarılmasının;
i. Konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin
YILDIRIM, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ile Selahaddin MENTEŞ’in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
ii. İçeriği itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal
talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
b. 3. maddesine
eklenen (7) numaralı fıkranın konu bakımından
yetki ve içeriği itibarıyla Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin
REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
2. (c) bendiyle
(3) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 6. maddesine (5) numaralı
fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen (6) numaralı fıkra hakkında KARAR
VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,
C. 4. maddesinin
birinci fıkrasının (b) bendiyle 15/7/2018 tarihli ve 30479 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan (4) numaralı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve
Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi’nin Onbeşinci Bölümü’ne eklenen geçici 1. maddenin;
1. “En az dört
yıllık lisans eğitimi veren yükseköğretim kurumlarını bitirerek mesleğe özel
yarışma sınavı ile giren ve belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir
yeterlik sınavı sonunda 657 sayılı Kanunun 152 nci maddesinin “II- Tazminatlar”
kısmının “A- Özel Hizmet Tazminatı” bölümünün (ğ) bendinde yer alanlardan
merkez teşkilatına ait uzman unvanlı kadrolara atanmış olanlar İngilizce,
Fransızca, Almanca veya Arapça dillerinin birinden Yabancı Dil Bilgisi Seviye
Tespit Sınavından en az (B) seviyesinde belgeye veya dil yeterliği bakımından
buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan belgeye sahip
olmaları kaydıyla,…” bölümünün konu bakımından yetki yönünden
Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal hükmünün Anayasa’nın 153.
maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin
(3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN
BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE
OYBİRLİĞİYLE,
2. Kalan kısmının
6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince İPTALİNE,
iptal hükmünün Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216
sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince KARARIN RESMÎ
GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE OYBİRLİĞİYLE,
29/12/2022 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
Basri BAĞCI
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Kenan YAŞAR
|
Üye
Muhterem İNCE
|
|
|
|
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Mahkememiz çoğunluğu (17) numaralı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesinin (CBK); (a) 1. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendiyle (1)
numaralı CBK’nın sekizinci bölümüne eklenen geçici 1. maddenin (2) numaralı
fıkrasının ilgili bölümünün ve (b) 3. maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendiyle (3) numaralı CBK’nın 3. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan “…en
az üç yıl…” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının konu bakımından yetki
yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına karar vermiştir.
A. İl
Dernekler Müdürü Kadrosunda Bulunanların Görevlerinin Sona Ermesi
2. Dava konusu kurala göre, “Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların görevleri
sona erer.”
3. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci
cümlesinde Anayasa’nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan
temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi
haklar ve ödevlerin CBK’yla düzenlenemeyeceği belirtilmiştir. Aynı fıkranın
üçüncü cümlesi uyarınca Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen
konularda, dördüncü cümlesine göre de kanunda açıkça düzenlenen konularda CBK
çıkarılamaz.
4. Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere bir kamu
görevlisinin görevine kanunla son verme işlemi, Anayasa’nın 36. maddesinde
güvenceye alınan mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlandırma
mahiyetindedir. Bu durum CBK ile göreve son verme işlemi için de geçerlidir.
Dolayısıyla Anayasa’nın “yasak alan” olarak öngördüğü bir hakkın CBK ile
sınırlandırılması 104. maddenin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesiyle
bağdaşmaz.
5. Anayasa’nın 128. maddesi uyarınca kamu görevlilerinin atanmalarına
ve diğer özlük işlerine ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir. Göreve son
verme de atamayla ve özlük işleriyle doğrudan ilgili olduğundan kanunla
düzenlenmesi gereken bir konudur. Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin
kararlarında kamu görevine son verme işleminin kural olarak bireysel işlemle
yapılması gerektiği, ancak hukuki ve fiili zorunluluğun bulunduğu durumlarda
istisnai olarak kanunla da göreve son verilme yoluna gidilebileceği
belirtilmektedir (AYM, E.2014/57, K.2014/81, 10/4/2014; AYM, E.2016/144,
K.2020/75, 10/12/2020, § 193).
6. Dava konusu CBK kuralı, İçişleri Bakanlığının teşkilat yapısında
yapılan değişikliğin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu değişiklikle
Dernekler Dairesi Başkanlığının yerine Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü
kurulmuş, bu kapsamda taşra teşkilatında yer alan “İl Dernekler Müdürü”
kadroları iptal edilerek “İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürü” kadroları
ihdas edilmiştir. Dolayısıyla, kuralla gerçekleştirilen “göreve son verme”
işlemi yapısal değişiklikten kaynaklanan hukuki ve fiili zorunluluğun sonucu
olarak kabul edilebilirse de, bunun CBK ile değil kanunla yapılması gerekirdi.
Ayrıca, bu işlem Anayasa’nın 106. maddesinin son fıkrasında CBK ile
düzenlenmesi öngörülen bakanlıkların merkez ve taşra teşkilatının kurulmasının
zorunlu sonucu olarak da kabul edilemez. Bu itibarla kural Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırıdır.
7. Öte yandan, kadrosu kaldırılan kamu görevlilerinin durumu 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Kadroları kaldırılan devlet memurları”
başlıklı 91. maddesinde ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) “Kadro
ve pozisyonları kaldırılan personel” başlıklı ek 33. maddesinde tüm
yönleriyle açıkça düzenlenmiştir. Dolayısıyla dava konusu CBK kuralı olmasaydı,
657 sayılı Kanun’un 91. maddesi veya “kamu kurum ve kuruluşlarının
teşkilatlarında gerçekleştirilen düzenlemelerin zorunlu kıldığı hallerde”
kadrosu kaldırılanların durumunu düzenleyen 375 sayılı KHK’nın ek 33. maddesi
uygulanacaktı. Kural, söz konusu kanun ve KHK hükümlerine atıftan ibaret
olmadığı için tek başına ayakta kalabilme özelliğini haizdir. Bu sebeple,
açıkça kanunla düzenlenen bir konuda çıkarılmış olan CBK kuralı Anayasa’nın
104. maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü cümlesine de aykırıdır.
B. Rektör Atamasında “en az üç
yıl” Görev Şartının Kaldırılması
8. Dava konusu kural, rektör atanabilmek için “en az üç yıl”
profesörlük yapmış olma şartını kaldırmaktadır.
9. Çoğunluk, rektörün Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu fıkrası
kapsamında “üst kademe yönetici” olduğu, dolayısıyla atamaya ilişkin
hususların CBK ile düzenlenmesinin Anayasa’ya aykırı olmadığı sonucuna
ulaşmıştır (§ 168). Rektörün üst kademe kamu yöneticisi olduğu görüşüne
katılmakla birlikte, atama şartlarının CBK ile düzenlenebileceği görüşünü
paylaşmak mümkün olmamıştır.
10. Anayasa’nın 128. maddesi uyarınca kamu görevlilerinin
atanmalarına ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir. Anayasa koyucu
üst kademe yöneticilerin atanmaları hususunda ise genel ve özel hükümler ihdas
etmiştir. Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu fıkrasına göre üst kademe kamu
yöneticilerinin atanmaları ve görevden alınmaları yetkisi Cumhurbaşkanına
aittir ve bu yöneticilerin atanmalarına ilişkin usul ve esaslar CBK ile
düzenlenir. Bu hüküm, Anayasa’nın 128. maddesinin istisnası mahiyetindedir.
Dolayısıyla üst düzey yöneticilerin atanmalarına ilişkin usul ve esaslar kural
olarak CBK ile düzenlenir.
11. Bununla birlikte, konu bakımından yetki yönünden anayasallık
denetimi yapılırken üst düzey yöneticilerin başka organlar tarafından
atanmasını ve bu kapsamda atanmaya ilişkin usul ve esasların kanunla
düzenlenmesini öngören özel anayasal hükümlerin de dikkate alınması
gerekmektedir. Anayasa genel olarak üst kademe yöneticilerin atanması ve
buna ilişkin usul ve esasların belirlenmesi yetkisini Cumhurbaşkanına vermekle
birlikte, bunun istisnalarını oluşturan özel düzenlemelere de yer vermiştir.
Anayasa’nın 130. maddesi de bu özel düzenlemelerden biridir. 130. maddenin
dokuzuncu fıkrasına göre “Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre;
rektörler Cumhurbaşkanınca, dekanlar ise Yükseköğretim Kurulunca seçilir ve
atanır”. Bu anayasal hüküm rektörlerin Cumhurbaşkanı, dekanların ise
Yükseköğretim Kurulu tarafından atanmasını, daha önemlisi bunların atanmasına
ilişkin usul ve esasların kanunla düzenlenmesini öngörmektedir.
12. Elbette dekanların üst kademe yönetici olup olmadığı özerk yorum
kapsamında tartışılabilir. Ancak 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 6. maddesinde “dekan” Anayasa
Mahkemesine seçilebilecek “üst kademe yöneticileri” arasında
sayılmıştır. Bu durumda dekanların ve rektörlerin atanmalarına ilişkin usul ve
esasların Anayasa’nın 130. maddesi uyarınca münhasıran kanunla
düzenlenmesi gerekmektedir. Zira bu madde Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu
fıkrası karşısında üst kademe yöneticilerin atanmaları bakımından özel
bir düzenleme mahiyetindedir.
13. Anayasa koyucu rektörlerin atanmalarına ilişkin esasların da CBK
ile düzenlenmesini murat etmiş olsaydı bunu açıkça yapabilirdi. Nitekim 2017
anayasa değişikliği sırasında Devlet Denetleme Kurulu (DDK) ve Milli Güvenlik
Kurulunun (MGK) düzenlendiği anayasal hükümlerde bu yönde değişiklikler
yapılmıştır. Anayasa’nın 108. maddesinde DDK’nın başkan ve üyelerinin
Cumhurbaşkanınca atanması yanında, üyelerin özlük işlerinin de CBK ile
düzenlenmesi öngörülmüştür. Aynı şekilde Anayasa’nın 118. maddesinin son
fıkrasında MGK genel sekreterliğinin teşkilatı ve görevlerinin CBK ile
düzenleneceği belirtilmiştir.
14. Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, anayasa koyucu
üniversitelerin özerk statüsünü dikkate alarak yönetim ve denetim organlarının
oluşum ve işleyişinden devletin sağladığı mali kaynakların kullanılmasına kadar
hemen her konunun kanunla düzenlenmesini öngörmüştür. Anayasa üniversite
özerkliğini korumaya yönelik temel ilke ve esasları belirlemiş, bilhassa
yürütmenin bu özerkliğe zarar vermesini önlemek amacıyla da bazı hususların
düzenlenmesini kanun koyucuya bırakmıştır.
15. Üniversitelerin en üst düzey yöneticileri olan ve üniversite
tüzel kişiliğini temsil eden rektörlerin atanma şartları da bu kapsamda kanunla
düzenlenmesi gereken bir konudur. Esasen bu durum Anayasa’nın 130. maddesi
uyarınca, “kamu tüzel kişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip” olan
üniversitelerin kanunla kurulma zorunluluğunun da bir gereğidir. Kanunla
kurulma, üniversitelerin organlarına atanma şartlarının da kanunla
düzenlenmesini gerektirmektedir. Bu itibarla, dava konusu CBK kuralı
Anayasa’nın münhasıran kanunla düzenlenmesini öngördüğü bir konuyu düzenlediği
için 104. maddenin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırıdır.
16. Öte yandan, dava konusu kural rektör seçilebilmek için en az üç
yıl profesörlük yapmış olma şartının kaldırılması nedeniyle kamu görevlisi
olmayan profesörlerin de dışarıdan rektör olarak atanmasının yolunu açmıştır.
Dolayısıyla kural, Anayasa’nın 70. maddesinde güvence altına alınan kamu
hizmetine girme hakkına yönelik bir düzenleme yapmaktadır. Bu nedenle de
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırıdır.
17. İptali istenen CBK kuralı kanunda açıkça düzenlenen konuda
yapılan bir CBK düzenlemesi mahiyetindedir. Rektörlerin atanmasına ilişkin
hükümler 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 13. maddesinde düzenlenmiş
durumdadır. Çoğunluğa göre 2547 sayılı Kanun’un 13. maddesinde yer alan rektör
atanacaklarda aranacak niteliklere ilişkin düzenlemeler 703 sayılı
KHK’nın 135. maddesiyle 9/7/2018 tarihi itibarıyla yürürlükten kaldırıldığı
için konuya ilişkin herhangi bir kanuni düzenleme bulunmamaktadır (§ 171).
18. Bu görüşün isabetli olmadığını açıklamak için 2547 sayılı
Kanun’un 13. maddesindeki değişiklik sürecine kısaca değinmek gerekecektir. “Rektör”
başlıklı 13. maddenin “Atanması” alt başlıklı (a) fıkrasının birinci
paragrafının birinci cümlesinin ilk halinde rektörün Yükseköğretim Kurulunun
(YÖK) önereceği yüksek öğretimden sonra en az onbeş yıl başarılı hizmet vermiş
tercihen devlet hizmetinde bulunmuş ikisi üniversitelerde görevli
profesörlerden olmak üzere dört kişi arasından Devlet Başkanınca atanması
öngörülmekteydi. Bu hüküm muhtelif zamanlarda yasal değişikliğe uğramış, bu
kapsamda en son 1/2/2018 tarihli ve 7070 sayılı Kanun’un 69. maddesiyle yapılan
değişiklikle rektörlerin YÖK tarafından önerilecek, profesör olarak en az üç
yıl görev yapmış üç aday arasından Cumhurbaşkanınca atanacağı
belirtilmiştir. Bilahare 28/6/2018 tarihli ve 5772 sayılı Kanun’un 2.
maddesiyle de rektörlerin profesör akademik unvanına sahip kişiler arasından
üniversite öğretim üyeleri tarafından seçilecek adaylar arasından
Cumhurbaşkanınca atanacağı belirtilmiştir.
19. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişle birlikte 9/7/2018 tarihli
Resmî Gazetede yayımlanan 703 sayılı KHK’nın 135. maddesiyle yapılan değişiklik
sonucunda 2547 sayılı Kanun’un 13. maddesinin (a) fıkrasının birinci
paragrafının birinci cümlesi “Devlet ve vakıf üniversitelerine rektör,
Cumhurbaşkanınca atanır” şeklini almıştır. Bu değişiklikten sonra
rektörlerin atanmaları için -yaş haddine ilişkin düzenleme hariç- 2547 sayılı
Kanun’da “en az üç yıl görev yapma” dahil herhangi bir şart kalmamıştır.
20. Diğer yandan, 15/7/2018 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan (4)
numaralı CBK’nın 800. maddesiyle, (3) numaralı CBK’nın 3. maddesine (5)
numaralı fıkra eklenerek “Rektörler, en az üç yıl profesörlük
yapanlar arasından atanır.” şeklini almıştır. 12/9/2018 tarihli dava konusu
CBK kuralı ise en az üç yıl ibaresini metinden çıkarmak suretiyle
rektörlerin profesörlük yapanlar arasından atanmasını öngörmüştür.
21. Bu durumda rektörlerin atanmasına yönelik olarak bir yanda “profesörlük”
şartı aramayan 2547 sayılı Kanun’un 13. maddesinin (a) fıkrasının birinci
paragrafının birinci cümlesi, diğer yanda da iptali istenen CBK kuralı ile
değiştirilen ve “profesörlük” şartı arayan (3) numaralı CBK’nın 3.
maddesinin (5) numaralı fıkrası bulunmaktadır. 2547 sayılı Kanun’un 13.
maddesinde atanmaya ilişkin olarak yaş dışında bir şarta yer verilmemiş olması,
rektör atama konusunun kanunda düzenlenmediği anlamına gelmez. Dahası bu durum,
kanun hükmünün bu haliyle uygulan(a)mayacağı anlamına da gelmemektedir. Şayet
CBK kuralları olmasaydı rektörlerin atanmasına ilişkin olarak 2547 sayılı
Kanun’un 13. maddesi uygulanabilecek, Cumhurbaşkanı profesörlük yapan veya
yapmayanlar arasından rektör atayabilecekti.
22. Esasen dava konusu CBK bir anlamda kanunla öngörülen atama
şartlarında değişiklik yapmak suretiyle, kanunla düzenlenmiş bir konuda CBK ile
yeni bir kural ihdas etmiştir. Kuşkusuz rektör atanmasına ilişkin esaslarda
zamanla değişiklik yapılabilir. Ancak bu değişikliğin başta üniversitelerin
bilimsel özerkliği olmak üzere, Anayasa’nın 130. maddesinde güvence altına
alınmış olan ilke ve esaslara aykırı olmamak şartıyla ancak kanunla
yapılması mümkündür. Bu nedenle, dava konusu CBK kuralı Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü cümlesine de aykırıdır.
23. Yukarıda (A) ve (B) başlıkları altında açıklanan gerekçelerle
dava konusu kuralların konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı
olduğunu düşündüğümden aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.
KARŞIOY GEREKÇESİ
A. 17 Numaralı CBK’nın 1. Maddesiyle 1 Numaralı CBK’nın
Sekizinci Bölümüne Eklenen Geçici 1. Maddenin 2 Numaralı Fıkrasının “Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda bulunanların
görevleri sona erer” Bölümü
1. Anayasa Mahkemesi CBK kurallarının denetiminde
incelemeyi öncelikle Anayasa’nın CBK düzenlenebilmesi için verdiği yetki (konu)
yönünden yapmaktadır. Bu yönden yapılan incelemede Anayasaya aykırılık tespit
edilemediğinde içerik yönünden Anayasaya aykırılık olup olmadığı
incelenmektedir. Başka deyişle yasama yetkisine ilişkin asli ve genel düzenleme
yetkisine karşın Anayasada 104. maddenin 17. fıkrasının ilk cümlesi uyarınca
istisna olarak “yürütme yetkisine ilişkin konular” ile sınırlı şekilde CBK
çıkarma yetkisi tanınmıştır. Bu istisnai fakat asli nitelikli yetki ayrıca
Anayasanın 106/son maddesinde olduğu gibi diğer bazı konuları da kapsamaktadır.
Öte yandan Anayasanın 104. maddesinin 17. fıkrasında CBK kurallarının ihdası
yönünden genel ve temel hükümler öngörülmüştür. Anılan fıkrada belirtilen bu
hükümler tüm CBK’lar yönünden uyulması gereken ilkeleri ifade etmektedir.
Bununla birlikte Anayasada CBK çıkarılması öngörülen özel CBK alanları da söz
konusu olduğundan, 104/17. maddedeki temel hükümlerin uygulama alanının, somut
olaya göre ilgili hükümlerin birlikte değerlendirilerek belirlenmesi
gerekmektedir.
2. İncelenen kuralda kadrosu kaldırılan bir kısım kamu
görevlisinin görevlerinin CBK hükmü ile sona erdirildiği görülmektedir.
Anayasanın 128. maddesi uyarınca kamu görevlilerinin atanmaları, görev ve
yetkilerinin kanunla düzenleneceği belirtilmektedir. Herşeyden önce
belirtilmelidir ki Anayasada öngörülen kanunla düzenleme zorunluluğu kanunla
bireysel işlem kurma yetkisi anlamına gelmemektedir. Anayasa uyarınca kanun
atama ve görevlendirme ya da görevden almayla ilgili kuralları koyma, bu
yetkiyi kullanacak olanları belirleme gibi usul ve esaslara ilişkin çerçeveyi
belirlemelidir. Bireysel işlem tesisi ise kanunla yetki verilen idari merciler
tarafından kullanılır. Anayasada CBK’ya verilen yetki ise 106/son maddede bir
bakanlık veya taşra teşkilatının kurulmasının, genel olarak bunların görev ve
yetkilerinin ve teşkilat yapısının belirlenmesinden ibarettir. Başka deyişle
Anayasa’da CBK’ya verilen yetki yine diğer anayasal hükümlerde kanunla
düzenlenmesi öngörülen alanlarla sınırlanmıştır. Nitekim CBK yetkisini sınırlayan
kurallar 104. maddenin 17. fıkrasında ifade edilmektedir. Öte yandan kadrosu
kaldırılanların görevlerine son verilmesi işlemi teşkilat kurmanın zorunlu bir
sonucu da değildir.
3. Diğer taraftan 657 sayılı DMK’nın 33. maddesinde
kadrosu kaldırılan memurların durumu, 375 sayılı KHK’nın ek 33. maddesinde ise
CBK ile kadro veya pozisyonları kaldırılan personelin durumu düzenlenmektedir.
Başka deyişle incelenen kuralla hem münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir
konuda, hem de daha önce kanunda düzenlenen bir konuda CBK ile düzenleme
yapılarak Anayasanın 104. maddesinin 17. fıkrasının 3. ve 4. cümlelerine
aykırılık oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kural konu bakımından
Anayasaya aykırı görülerek iptal edilmelidir.
B. 17 Numaralı CBK’nın 3. Maddesiyle 3 Numaralı CBK’nın
3. Maddesinin 5 Numaralı Fıkrasında Rektörlerin Atanmasıyla İlgili Olarak Yer
Alan “üç yıl” İbaresinin Madde Metninden Çıkartılması
4. Anayasanın 104/9. maddesinde üst kademe yöneticilerini
atama, görevden alma ile buna ilişkin usul ve esasların Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle düzenleneceği belirtilmektedir. Bu yetki uyarınca CBK ile üst
kademe yöneticilerinin atanması ve görevden alınmasıyla ilgili kriterler, usul
ve esaslar belirlenecektir. Bununla birlikte Anayasada CBK’ya verilen yetkinin
sınırsız olmadığı, sınırın yine Anayasadaki diğer hükümler gözetilerek
belirlenmesi gerektiği açıktır. Nitekim Anayasanın 130/6. maddesi uyarınca
rektörleri atama yetkisi Cumhurbaşkanına verilmiş ise de bu atama yetkisinin
kanunda belirlenen usul ve esaslara tabi olduğu da ifade edilmiştir. Anayasanın
130. maddesinde üniversitelerin Devletin gözetim ve denetimine tabi olmakla
birlikte bilimsel özerkliğe sahip olduğu belirtilmiştir. Üniversitelerin
bilimsel özerkliğinin korunması, belli ölçüde idari özerkliği de
gerektirmektedir. Nitekim aynı maddenin onuncu fıkrasında üniversitelerin
yönetim ve denetim organları ile öğretim elemanlarının genel yönetim
birimlerine karşı bağımsız kılındığı görülmektedir.
5. Üniversitelerin özerk niteliğinin ve rektörlerin
atanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesine özgü bir düzenleme olan
Anayasanın 130. maddesi karşısında CBK ile rektörlerin atanmasına ilişkin
niteliklerin düzenlenemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu nedenle incelenen kuralın
konu bakımından yetki yönüyle Anayasaya (104/17-3.c.) aykırı olduğu ve iptal
edilmesi gerektiği görüşündeyim.
|
|
|
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
A) “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü
kadrosunda bulunanların görevleri sona erer…” kuralı yönünden
1. Kuralda bahsi geçen kişilerin görevlerine son verilmesi
işleminin Anayasa’nın 128. maddesi gereğince kanun yoluyla gerçekleştirilmesi
gerekirdi. Dolayısıyla kural, konu yönünden Anayasa’nın 104. maddesinin
onyedinci fıkrasının üçüncü cümlesiyle uyuşmamaktadır.
2. Kaldı ki dava konusu kuralla ilgili aynı konuda 657 sayılı
Kanun’un 91. maddesinde bir düzenleme bulunmaktadır. Bu nedenle de kural,
Anayasa’nın 104. maddesinin onyedinci fıkrasının dördüncü cümlesine aykırı
düşmektedir.
B) “…en az üç yıl…” ibaresi yönünden
3. Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu fıkrasıyla
Cumhurbaşkanı’na üst kademe yöneticilerini atama, görevlerine son verme ve
bunların atanmalarına ilişkin usul ve esasları CBK ile düzenleme yetkisi
verilmiştir. Rektör, bu madde kapsamında bir üst düzey kamu yöneticisidir.
4. Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’nın 104. maddesinin dokuzuncu fıkrası
uyarınca bu özel alanda doğrudan düzenleme yapma yetkisi olmakla beraber
Anayasa’nın 70., 128. ve 130. maddelerine baktığımızda dava konusu düzenlemenin
kanunla yapılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
5. Üniversiteler Anayasa’nın 130. maddesi uyarınca bilimsel
özerkliğe sahip yapılardır. Bilimsel özerklik sadece üniversite öğretim üye ve
görevlilerinin eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetlerinde özerk olmasıyla
sınırlı bir kavram olarak anlaşılmamalıdır. Burada Anayasa’nın 130. maddesi
kişi olarak üniversite öğretim üyelerinin bilimsel özerkliğinin yanında kurum
olarak üniversitenin bilimsel özerkliğini de güvence altına almaktadır. Nitekim
Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nün “özerklik” maddesine baktığımızda, “Bir topluluğun,
bir kuruluşun ayrı bir yasaya bağlı olarak kendi kendini yönetme hakkı,
muhtariyet, otonomi, otonomluk: Bilimsel özerklik. Üniversite özerkliği.”,
şeklinde bir tanımlama yapıldığı görülmektedir. Dolayısıyla bilimsel özerklik
kurumsal olarak kendi kendini yönetme hakkını da içermektedir.
6. Nasıl ki yüksek yargı organlarının başkanları üst düzey kamu
yöneticisi sıfatına haiz olmalarına rağmen bunlarla ilgili Anayasa’nın 104.
maddesine dayanarak CBK ile bir düzenleme yapılması söz konusu olamazsa, benzer
şekilde üniversite rektörlerinin atanmalarıyla ilgili düzenlemelerin de
yukarıdaki açıklamalar ışığında CBK ile yapılmaması beklenir. Burada
üniversitelerin bilimsel özerkliğinin yargı organlarının bağımsızlığıyla aynı
seviyede olduğunu kastetmiyoruz, zira ilkinde özerklik söz konusuyken,
diğerinde bağımsızlık söz konusudur. Elbette, anayasal olarak yargı
organlarının bağımsızlığı ile üniversite özerkliği aynı şey değildir ancak
Anayasa’nın 130. maddesinde yer alan kanunla düzenleme koşulunu ve bilimsel
özerklik kavramını birlikte değerlendirdiğimizde dava konusu kuralın CBK ile
değil de, kanunla düzenlenmesi gerektiğini söyleyebiliriz.
7. Dava konusu kural konu yönünden Anayasa’nın 70. maddesiyle
bağlantılı olarak Anayasa’nın 104. maddesinin onyedinci fıkrasının ikinci
cümlesine ve 128. ve 130. maddeleriyle bağlantılı olarak Anayasa’nın 104.
maddesinin onyedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırıdır.
KARŞIOY GEREKÇESİ
(17) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin (CBK) 1.
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendiyle (1) numaralı CBK’nın Altıncı
Kısmının Sekizinci Bölümüne eklenen geçici 1. maddenin (2) numaralı fıkrasının
“Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda
bulunanların görevleri sona erer…” bölümünün Anayasaya aykırı olmadığına ve
iptal talebinin reddine karar verilmiştir.
Red kararının gerekçesinde; bakanlıkların kadrolarının
ihdası ve iptali ile ilgili düzenlemelerin idarenin teşkilât yapısıyla ilgili
olmasından dolayı yürütme yetkisine ilişkin konulardan olduğu, Anayasada CBK
ile düzenlenmesi yasaklanan haklar ve ödevlerle ilgisinin bulunmadığı,
Anayasanın 106. maddesinin son fıkrası ile bağlantılı olarak 104. maddenin
onyedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı olmadığı gibi daha önce kanunlarda
da açıkça düzenlenmediği, bu nedenlerle kuralın konu yönünden Anayasanın 104.
maddesine aykırı olmadığı belirtilmiştir.
Kararda da açıklandığı üzere, anılan kadrolar 4970 sayılı
Kanunla ihdas edilmiş ve 703 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesi sonucunda
yürürlükten kalkmıştır. İncelenen hükümle bu kadroda bulunanların görevlerinin
sona ereceği hükme bağlanmıştır.
Memur statüsündeki bu kişilerin nitelikleri, atanmaları,
görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri ile diğer özlük işleri gibi
görevlerinin sona ermesi de Anayasanın 128. maddesi uyarınca kanunla
düzenlenmesi gereken konular arasındadır.
Bu itibarla CBK’nın geçici 1. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının, maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü kadrosunda
bulunanların görevlerinin sona ereceğine ilişkin bölümü CBK ile
düzenlenemeyeceğinden Anayasaya aykırıdır (aynı yönde bkz. 31/3/2021 tarihli ve
E.2020/8, K. 2021/25 sayılı; 28/9/2022 tarihli ve E.2021/90, K.2022/108 sayılı
kararlara ilişkin karşıoy gerekçelerim).
Yukarıda belirtilen sebeplerle, anılan kuralın konu
bakımından yetki yönünden Anayasanın 104. maddesinin onyedinci fıkrasının
üçüncü cümlesine aykırı olduğu ve iptal edilmesi gerektiği düşüncesiyle
çoğunluğun red kararına karşıyım.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Mahkememiz
çoğunluğunun 12/9/2018 tarihli ve (17) numaralı Bazı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin
1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendiyle (1) numaralı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Sekizinci Bölümüne eklenen geçici 1. maddenin
(2) numaralı fıkrasının “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler
Müdürü kadrosunda bulunanların görevleri sona erer...” bölümü ile 3. maddesinin
(5) numaralı fıkrasında yer alan “...en az üç yıl...” ibaresinin madde
metninden çıkarılmasının konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı
olmadığına ilişkin kararlarına katılmamaktayım.
2. İptali
gerektiği kanaatinde olduğum ve (1) numaralı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Sekizinci Bölümüne eklenen geçici 1. maddenin
(2) numaralı fıkrası ile (17) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin geçici
1. maddesinin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürlüğü kadrosunda
bulunanların görevinin sona ermesi öngörülmektedir.
3. Dava konusu
kuralın (17) numaralı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi ile “Dernekler Dairesi Başkanlığı”nın “Sivil Toplumla İlişkiler
Genel Müdürlüğü” şeklinde yeniden yapılanmaya gidilmiş olmasından kaynaklanan
dönüşümün bir gereği olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte dava konusu
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi kuralının birer kamu görevlisi sayılan İl
Dernekler Müdürlüğü kadrosunda bulunanların görevlerine son verme ile ilgili
bir düzenleme yaptığı aşikardır. Anayasa’nın 128. maddesinin (2) numaralı
fıkrası hükmü gereğince göreve son vermeye ilişkin bu biçimdeki bir
düzenlemenin ise münhasıran kanunla yapılması gerekmektedir.
4. Bu nedenle dava
konusu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi kuralının konu bakımından yetki yönü ile “Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen
konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz.” şeklindeki Anayasa’nın 104. maddesinin onyedinci fıkrasının üçüncü
cümlesine aykırılık gerekçesiyle konu bakımından yetki yönünden iptali
gerekmektedir.
5. (17) numaralı
Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin iptali
gerektiği kanaatinde olduğum ve üniversite rektörlerinin atanması hususundaki
“en az üç yıl” profesörlük yapma şartını kaldıran kural da Anayasa’da
münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir konuyu düzenlemesi nedeniyle konu
bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırıdır.
6. Burada kuralın
Anayasa’nın 130. maddesindeki kanunla yapılması gerektiği şeklindeki özel vurgu
nedeniyle Anayasa’ya aykırı olduğunu öncelikle ifade etmek gerekir. Zira
Anayasa’nın 130. maddesinin (6) numaralı fıkrasında “Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler
Cumhurbaşkanınca” atanır hükmüne yer verilmektedir. Anayasa’nın 130. maddesi
hükmü esasında rektörlerin merkezi idare dışında, ayrı kamu tüzelkişiliğine
sahip ve yine Anayasa’nın 130. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ifade
edildiği üzere bilimsel özerkliğe sahip olan üniversitelerin en üst yöneticisi
olmaları nedeniyle bu yöneticilerin atanması ile ilgili şartların mutlaka
kanunla düzenlenmesi gereğine özel olarak vurgu yapmaktadır.
7. Kuralın içerik
yönü ile Anayasa’ya aykırılık taşımadığı için iptal isteminin bu yönü ile reddi
gerektiği şeklindeki Mahkememiz çoğunluk kararına katılmaktayım. Zira
Anayasa’nın 130. maddesinden üniversite rektörlerinin en az üç yıl profesörlük
şartına sahip olması gerektiği şeklindeki bir anayasal zorunluluk
çıkarılamayacağı kanaatindeyim. Bununla birlikte bu kuraldaki temel Anayasa’ya
aykırılık üniversite rektörlüğüne atanma ile ilgili bir şartın kanunla
düzenlenmesi gerektiği halde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenmesinden
kaynaklanmaktadır.
8. Anayasa’nın
104. maddesinin dokuzuncu fıkrasında Cumhurbaşkanının yetkileri arasında üst
kademe kamu yöneticilerini atama yetkisine ve bunların atanmalarına ilişkin
usul ve esasların Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleneceği hükmüne yer
verilse ve rektörlerin de bu yönü ile üst kademe yöneticisi olduğu kabul edilse
dahi 2017 yılında yeni hükümet sistemine geçilirken yapılan Anayasa
değişiklikleri sonrasında bile halen Anayasa’nın 130. maddesinde bahse konu
“kanunla düzenleme” şeklindeki özel vurgunun aynen yer almayı sürdürdüğüne
dikkat etmek gerekir. Rektör atanma ile ilgili şartlar konusundaki Anayasa’nın
özel hükmü halen Anayasa’nın 130. maddesinin (6) numaralı fıkrası olduğuna göre
Cumhurbaşkanınca rektörlerin atanması ile ilgili şartların bu özel Anayasa
hükmü gereğince mutlaka kanunla düzenlenmesi gerekmektedir.
9. Burada ayrıca
vurgulamak gerekir ki yukarıda da değinildiği üzere ayrı kamu tüzelkişiliği ve
özerkliği gereğince yerinden yönetim esasına göre çalışmaları ve merkezi idare
dışında örgütlenmeleri aynı zamanda üniversite rektörlerinin atanması ile
ilgili şartların belirlenmesinde de münhasıran kanun koyucunun düzenleme
yapması gerektiği sonucuna ulaşmayı zorunlu kılmaktadır. Esasında yükseköğretim
kurumlarının düzenlendiği Anayasa’nın 130. maddesinde rektörlerin atanması
konusu yanında diğer birçok fıkrada belirtilen hususlardaki düzenlemelerin
münhasıran kanunla yapılması gereğine vurgu yapılıyor olması da üniversitelerin
bu özel konumuyla izah edilebilir.
10. Bu nedenle
üniversite rektörlerinin atanması konusunda “en az üç yıl” profesörlük yapma
şartını kaldıran dava konusu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hükmünün de
Anayasa’nın 104. maddesinin onyedinci fıkrasının üçüncü cümlesindeki hüküm
gereğince Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konulardan
birisini düzenlemesi nedeniyle konu bakımından yetki yönü ile Anayasa’ya aykırı
olduğundan iptali gerektiği gerekçesiyle çoğunluğun aksi yöndeki kanaatine
katılmamaktayım.
KARŞI OY
1. 12/09/2018 tarihli 17 numaralı bazı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamelerinde Değişiklik yapılması hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin
(3 numaralı CBK’nın 3. Maddesinin (5) Fıkrasında yer alan “… en az üç yıl…” ibaresinin
madde metninden çıkarılması yönündeki iptal talebinin reddi yönündeki sayın
çoğunluğun görüşüne katılmadım.
2. Davanın konusu rektör olarak atanacak profesörlerin görev
süresinin ve niteliklerinin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle düzenlenmesinin Anayasa’nın
2.,70.,104.,128. ve 130. Maddelerine aykırı olduğu
iddiasına ilişkindir.
3. Anayasa’nın 2. Maddesinde belirtilen
hukuk devleti ilkesi mahkememizin kararlarında da geçtiği üzere “ eylem ve
işlemler hukuka uygun insan haklarına saygılı, hak ve özgürlüklerin koruyup
güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren,
hukuki güvenliği sağlayan anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuk
kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimi açık olan devlettir.
4. Anayasa’nın 70. Maddesinde de görevin
gerektirdiği niteliklerin atamada temel kriter olarak düzenleneceği ifade
edilmiştir. Görevin gerektirdiği nitelik kamu hizmetlerinin genel bir ilkesi
olan liyakat esası üzerinde belirginleşir. Anayasa’nın 2. Maddesi ile birlikte
yorumlandığında liyakat esas almayan bir düzenlemenin kamu yararını amaçladığı
söylenemez.
5. Anayasa’nın 130. Maddesinde
Yüksek Öğretim Kurumları ve Üst Kuruluşlar başlığı altında Çağdaş
eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin
ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile; ortaöğretime dayalı
çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık
yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu
tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler Devlet tarafından
kanunla kurulur. Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına
yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine
tâbi yükseköğretim kurumları kurulabilir .Kanun, üniversitelerin ülke sathına
dengeli bir biçimde yayılmasını gözetir. Üniversiteler ile öğretim üyeleri ve
yardımcıları serbestçe her türlü bilimsel araştırma ve yayında bulunabilirler.
Ancak, bu yetki, Devletin varlığı ve bağımsızlığı ve milletin ve ülkenin bütünlüğü
ve bölünmezliği aleyhinde faaliyette bulunma serbestliği vermez. Üniversiteler
ve bunlara bağlı birimler, Devletin gözetimi ve denetimi altında olup, güvenlik
hizmetleri Devletçe sağlanır. Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre;
rektörler Cumhurbaşkanınca, dekanlar ise Yükseköğretim Kurulunca seçilir ve
atanır. Üniversite yönetim ve denetim organları ile öğretim elemanları;
Yükseköğretim Kurulunun veya üniversitelerin yetkili organlarının dışında kalan
makamlarca her ne suretle olursa olsun görevlerinden uzaklaştırılamazlar.
Üniversitelerin hazırladığı bütçeler; Yükseköğretim Kurulunca tetkik ve
onaylandıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığına sunulur ve merkezi yönetim
bütçesinin bağlı olduğu esaslara uygun olarak işleme tabi tutularak yürürlüğe konulur
ve denetlenir.(1)Yükseköğretim kurumlarının kuruluş ve organları ile
işleyişleri ve bunların seçimleri, görev, yetki ve sorumlulukları üniversiteler
üzerinde Devletin gözetim ve denetim hakkını kullanma usulleri, öğretim
elemanlarının görevleri, unvanları, atama, yükselme ve emeklilikleri, öğretim
elemanı yetiştirme, üniversitelerin ve öğretim elemanlarının kamu kuruluşları
ve diğer kurumlar ile ilişkileri, öğretim düzeyleri ve süreleri, yükseköğretime
giriş, devam ve alınacak harçlar, Devletin yapacağı yardımlar ile ilgili
ilkeler, disiplin ve ceza işleri, malî işler, özlük hakları, öğretim
elemanlarının uyacakları koşullar, üniversitelerarası ihtiyaçlara göre öğretim
elemanlarının görevlendirilmesi, öğrenimin ve öğretimin hürriyet ve teminat
içinde ve çağdaş bilim ve teknoloji gereklerine göre yürütülmesi, Yükseköğretim
Kuruluna ve üniversitelere Devletin sağladığı malî kaynakların kullanılması
kanunla düzenlenir. Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları, malî
ve idarî konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının
sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim
kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tâbidir.(1) 29/10/2005
tarihli ve 5428 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “genel ve
katma bütçelerin” ibaresi “merkezi yönetim bütçesinin” şeklinde
değiştirilmiştir.
Yukarıda tam metni verilen Anayasa hükmüyle Anayasa
koyucunun üniversiteleri bilimsel özerkliği esas alan liyakat esasının
korunduğu bir sistemi benimsemiştir. Nitekim Anayasa mahkemesi 2014/100 E.
2015/6 K sayılı kararında şu şekilde ifade edilmiştir.
“Üniversitelerin özerkliği ve öğretim elemanlarının
konumu
Anayasa'nın yükseköğretim kurumlarını düzenleyen 130.
maddesinde çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin
ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile Devlet ya da
vakıflar tarafından Devletin gözetim ve denetimine tâbi olarak kurulan
yükseköğretim kurumlarının bilimsel özerkliğe sahip oldukları belirtilmektedir.
Madde gerekçesinde ise, yasaya bırakılan konuların “bilimsel özerklik ilkesi
göz önünde bulundurularak düzenlenmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Üniversiteler, eğitim-öğretim, yayın ve danışmanlık
faaliyetinde bulunur ve bu suretle ülkeye ve insanlığa hizmet etme amacını
gerçekleştirirler.
Anayasa Mahkemesi'ne göre "özerklik, belli sınırlar
içerisinde serbestçe davranabilmeyi anlatır." Bilimsel özerklik ise geniş
bir kavram olup bu ilke ile üniversiteler Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan
ana niteliklere sahip bir hukuk devletinin üniversitesine yaraşır biçimde
öğretim, araştırma ve yayın konularını belirlemek ve yürütmek ve ilgilerini bu
doğrultuda çalışmaya yöneltmek serbestliğine sahip kılınmışlardır. (AYM'nin
30.5.1990 günlü, E. 1990/2, K. 1990/10 sayılı kararı).
130. maddenin yükseköğretim kurumlarının düzenlenişine
ilişkin 9. fıkrasında ise "(...) öğretim elemanlarının görevleri,
unvanları, atama, yükselme ve emeklilikleri, öğretim elemanı yetiştirme,
üniversitelerin ve öğretim elemanlarının kamu kuruluşları ve diğer kurumlar ile
ilişkileri, öğretim düzeyleri ve süreleri, yükseköğretime giriş, devam ve
alınacak harçlar, Devletin yapacağı yardımlar ile ilgili ilkeler, disiplin ve
ceza işleri, malî işler, özlük hakları, öğretim elemanlarının uyacakları
koşullar, üniversitelerarası ihtiyaçlara göre öğretim elemanlarının
görevlendirilmesi, öğrenimin ve öğretimin hürriyet ve teminat içinde ve çağdaş
bilim ve teknoloji gereklerine göre yürütülmesi, Yükseköğretim Kuruluna ve
üniversitelere Devletin sağladığı malî kaynakların kullanılması kanunla
düzenlenir." hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi çeşitli kararlarında öğretim
elemanlarının statülerine ilişkin tespitlerde bulunmuş ve üniversitelerde
yürütülen bilimsel ve akademik faaliyetin aktörleri olan öğretim elemanlarının
ayrı bir meslek grubu oluşturduklarının altını çizmiştir. Yüksek Mahkeme,
Anayasa'nın 130. maddesinin, üniversitelerin bir hukuk devletinin
üniversitesine yaraşır biçimde, uygar ve evrensel karakterde öğretim-eğitim,
araştırma ve yayın konularında bilimsel özerkliğe sahip bir kamu tüzelkişisi
biçiminde kurulmasını ve Cumhuriyetin temel organları içinde bu niteliğiyle yer
almasını istediğini ve buna bağlı olarak üniversitelerin öğretim üyeleri ve
yardımcılarını kapsayan kendine özgü önem ve değerde bir meslek sınıfı
düşündüğünü ve buna göre düzenlemeler yaptığını ifade etmektedir (AYM'nin
30.5.1990 günlü, E. 1990/2, K. 1990/10 sayılı kararı). Anayasa Mahkemesi'ne
göre "Anayasa'da üniversite, bilimsel çalışmaların yapıldığı ve bilimin
öğretildiği kurum olarak nitelendirilip bilimsel ve idari özerkliğe sahip
kılınarak diğer kamu kurumlarından farklı değerlendirilmiş, öğretim üyelerine
de kamu görevlisi olmakla birlikte genel sınıflandırma içinde ayrı bir yer
verilerek kendilerine özgü önem ve değerde bir meslek sınıfı olduğu
belirtilmiştir. Öğretim üyelerinin bu konumları dikkate alındığında bunları
diğer kamu görevlileri gibi değerlendirmek mümkün değildir." (16.7.2010
günlü, E. 2010/29, K. 2010/90 sayılı karar).”
Hukuk devleti ilkesinin gereği ve Anayasa’nın 130.,70.
Maddeleri uyarınca liyakat esasının sağlanabilmesi için atanma usul ve
esaslarının kanun ile açıkça düzenlenmesi gerekmektedir.
6. Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin hangi alanda çıkarılacağına
ilişkin düzenleme Anayasa’nın 104. Maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Madde’nin
17. Fıkrasına göre Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen
konularda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarılamaz şeklinde düzenlenmiştir.
7. Anayasa’nın 130. Maddesinde rektör atamalarının münhasıran
kanunla düzenlenmesi gereken alanlardan olduğu yukarıda belirtilen gerekçelerle
ifade edildiğinden kural konu bakımından yetki yönüyle Anayasa’ya aykırıdır. İptali gerekir.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. 12/9/2018 tarihli ve (17) numaralı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması Hakkinda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin
1. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin konu bakımından yetki yönünden
Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline çoğunluğun oyuyla karar verilmiştir.
Aşağıdaki nedenlerle çoğunluğun kararına katılamadım.
2. (1) numaralı CBK’nun “Sivil Toplumla İlişkiler Genel
Müdürlüğü” başlıklı 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendi şöyledir.
“Dernekler ve şubelerin, derneklerin ve vakıfların üst
kuruluşlarının; 3335 sayılı kanuna göre kurulan teşekkürlerin; yabancı dernek,
vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye'deki şube ve temsilcilikleri
ile 5253 sayılı kanunun 5 inci maddesine göre verilen her türlü izin ve
faaliyetin denetimini yapmak”
3. Kural genel müdürlüğe 3335 sayılı kanun kapsamındaki
teşekküllerin yabancı dernek vakıf ve kar amacı gütmeyen kuruluşların
Türkiye'deki şube ve temsilcilikleri ile 5253 sayılı kanunun 5 maddesine göre
verilen her türlü izin ve faaliyetlerin denetimini yapma yetkisini vermektedir.
4. 6771 sayılı kanunla yapılan Anayasa değişikliği ile
hukuk sistemimize giren cbkaların esasları anayasanın 104 maddesinin 17
fıkrasında düzenlenerek cumhurbaşkanına bazı konularda cbk ile düzenleme yapma
yetkisi verilmiştir.
5. Kurala göre; bir dernek, vakıf veya kâr amacı gütmeyen
kuruluşların kurulmasına izin verilip verilmemesi tartışma konusu değildir.
Anılan kural; dernek, vakıf veya kuruluşlara verilen izin ve faaliyetlerinin
denetimini yapmakla sınırlıdır. Herhangi bir müeyyide veya yaptırım uygulaması
yetkisini içermediği gibi faaliyetin denetiminin ilgili dernek, vakıf veya
kuruluşun tüzüğünde belirtilen amaçlara göre yapılıp yapılmadığını
değerlendirmekle sınırlıdır. Kural, Anayasa’nın 33. maddesindeki “Dernek kurma
hürriyeti”ne yönelik bir müdahale olarak görülemeyeceği gibi, anılan hükümdeki
hürriyetleri sınırlandıran veya düzenleyen bir ibare de içermediği dikkatten
kaçmamalıdır. Tekim İçişleri bakanlığı sivil toplumla ilişkiler Genel Müdürlüğü
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Yönetmelik’te Genel Müdürlüğün görevi ayrıntılı
şekilde belirtilmiştir.
6. Öte yandan 5253 sayılı kanunun 19. maddesinde
derneklerin İçişleri Bakanlığı ve mülki idare amiri tarafından
denetlettirilebileceği düzenlenmiştir. Benzer şekilde 3335 sayılı Kanun’un 2
maddesinde de söz konusu teşekkürlerin denetiminin Dernekler Kanunu’na göre
yapılacağı hükme bağlanmıştır. Dava konusu kuralla 5253 ve 5335 sayılı
Kanunlarla İçişleri Bakanlığı'na verilen görevin Sivil Toplumla İlişkiler Genel
müdürlüğünce yerine getirileceği düzenlenmiştir. Kanunla verilen bir görevin
hangi idari birim tarafından yerine getirileceğini düzenleyen kuralın
Anayasa’nın 33 maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğü ile ilgili
düzenleme yaptığı düşünülemez. Genel müdürlüğe tanınan denetim yapma yetkisinin
ilgili mevzuatta Bakanlığa tanınan yetkileri aşan bir yönü bulunmamaktadır. Bu
yönüyle kural, hizmet birimlerinden olan Genel Müdürlüğün görev ve yetkilerine,
dolayısıyla yürütme yetkisine ilişkin bir konuyu düzenlemektedir.
7. Sonuç olarak anılan kural, Anayasa’nın CBK ile
düzenlenmesi yasaklanan İkinci Kısmının Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan
temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümünde yer alan siyasi
haklar ve ödevler ile ilgili herhangi bir düzenlenme içermemekte, yürütme
yetkisine ilişkin bir konuyu düzenlemektedir. Ayrıca kural kanunda açıkça
düzenlenen konuda çıkarılmış CBK hükmü niteliğinde de değildir.
8. Öte yandan kural, Bakanlığın hizmet birimlerinden olan
Genel Müdürlüğe denetim yapma yetkisi vermektedir. İlgili mevzuat
incelendiğinde bu denetim yetkisinin, 5253 sayılı Kanun hükümleri uyarınca
Bakanlığa tanınan denetim işlem ve faaliyetlerinin yerine getirilmesinin
sağlanması gerektiğinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda kuralda
belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık bulunmadığı da açıktır.
9. Açıklanan nedenlerle kuralın Anayasa’nın 104
maddesinin onyedinci fıkrasına ve Anayasa’nın 2 maddesine de aykırı olmadığı
düşüncesiyle çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmadım.
KARŞI OY
1. 12/9/2018
tarihli ve (17) numaralı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında CBK’nın 1. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendiyle (1)
numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Sekizinci Bölümüne eklenen geçici 1.
maddenin “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte İl Dernekler Müdürü
kadrosunda bulunanların görevleri sona erer...” şeklindeki (2)
numaralı fıkrasının “konu bakımından yetki yönünden” Anayasa’ya aykırı
olmadığına dair çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
2. Kuralda Dava
konusu CBK hükmü ile il dernekler müdürü kadrosunda bulunanların görevleri sona
erdirilmektedir.
3. İl dernekler
müdürü kadrosu, 31/7/2003 tarihli ve 4970 sayılı Bazı Kanunlarda ve 190 Sayılı
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun ile ihdas edilmiş olmakla birlikte 703 sayılı KHK’nın Geçici 9.
maddesinin 9/7/2018 tarihinde yürürlüğe girmesi sonucunda ise ilga edilmiştir.
Bu doğrultuda söz konusu kadro ilga edilmeden önce kadroya atanma usulünün,
kadroya atananların görev ve yetkilerinin düzenlendiği 8/6/2007 tarihli Resmî
Gazetede yayımlanan mülga İçişleri Bakanlığı Personeli Yer Değiştirme ve Atama
Yönetmeliği ile 15/10/2002 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan mülga Dernekler
Dairesi Başkanlığı Merkez ve Taşra Teşkilatı Kuruluş, Görev, Çalışma ve Denetim
Usul ve Esaslarına Dair Yönetmeliğin ilgili hükümleri incelendiğinde il
dernekler müdürlerinin, Anayasa’nın 128. maddesinde belirtilen memur veya diğer
kamu görevlisi niteliğinde görev ifa ettikleri sonucuna varılmaktadır.
4. Anayasa’nın
128. maddesi gereğince memurların niteliklerinin, atanmalarının, görev ve
yetkilerinin, hakları ve yükümlülüklerinin, aylık ve ödeneklerinin ve diğer
özlük işlerinin kanun ile düzenlenmesi Anayasal bir zorunluluktur.
5. Anayasa’nın
104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü cümlesi uyarınca CBK kuralının
Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken konulara ilişkin olmaması
gereklidir.
6. Açıklanan
nedenle kural “konu bakımından yetki” yönüyle Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı olduğu ve iptali gerektiği kanaati ile iptal
talebinin reddine dair çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.
KARŞIOY GEREKÇESİ
12/9/2018 tarihli ve (17) Numaralı Bazı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin
1. Maddesinin Birinci Fıkrasının (c) Bendiyle 10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı
Resmî Gazete’de Yayımlanan (1) Numaralı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Başlığı İle Birlikte Değiştirilen 263.
Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (a) Bendinde Yer Alan “…kayıtlarını
tutmak,…” İbaresi
1. Mahkememiz çoğunluğu, 10/7/2018 tarihli ve 30474
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin (CBK) 13/9/2018 tarihli ve 30534 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanan (17) numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 1.
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendiyle değiştirilen 263. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…”
ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
2. Dava konusu kural, dernekler ve şubelerinin,
derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının, yabancı dernek, vakıf ve kâr
amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ile temsilciliklerinin
kayıtlarını tutulmasını Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün (Genel
Müdürlük) görevleri arasında düzenlemektedir.
3. Çoğunluk görüşünün gerekçesinde, Genel Müdürlüğe
verilen bu görevin kişisel verilere ilişkin bir düzenleme niteliğinde olup
Anayasa’nın ikinci bölümünde kişinin hakları ve ödevleri başlığı altında özel
hayatın gizliliği kapsamında kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına
yönelik bir düzenleme niteliği taşıdığı ve bu itibarla CBK ile düzenlenemeyecek
yasak alan içinde kaldığı belirtilmiştir. Dava konusu kuralın Anayasa’ya uygun
olduğu kanaatinde olduğumdan çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
4. Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi (AYM) CBK’ların
anayasal çerçevesini ve yargısal denetimine ilişkin ilkeleri daha önceki
kararlarında belirlemiştir. Buna göre CBK’ların yargısal denetiminde öncelikle
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci ila dördüncü
cümlelerinde belirtilen konu bakımından yetki kurallarına uygunluğunun ele
alınması gerekmekte olup bu kapsamda düzenlemenin; yürütme yetkisine ilişkin
olması, Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan
temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan siyasi
haklar ve ödevlerle ilgili olmaması, Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi
öngörülen ya da kanunda açıkça düzenlenen konulara ilişkin olmaması gerekir.
Anılan fıkra yönünden herhangi bir aykırılık tespit edilmemesi durumunda ise bu
defa CBK’ların içerik yönünden Anayasa’ya uygunluk denetimi yapılmalıdır (AYM,
E.2019/78, K.2020/6, 23/01/2020, §§ 3-13; E.2019/31, K.2020/5, 23/01/2020, §§
3-13).
5. CBK’nın 256. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ğ)
bendiyle Genel Müdürlük, İçişleri Bakanlığı’nın hizmet birimlerinden biri olarak
düzenlenmiştir. Bu hizmet biriminin görevinin belirlenmesine ilişkin olan dava
konusu kuralın, yürütme yetkisine ilişkin bir konuda yapılan düzenleme
niteliğinde olduğu dolayısıyla Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasının birinci cümlesine aykırı olmadığı anlaşılmaktadır.
6. Kuralın Anayasa’ya uygun olup olmadığının denetimi
yapılırken ikinci olarak incelenmesi gereken husus, Anayasa’nın İkinci
Kısmı’nın Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve
ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan siyasi haklar ve ödevlerle ilgili olup
olmadığıdır.
7. Anayasa’da olağan dönemde CBK ile düzenleneceği özel
olarak belirtilen konuların Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasında
CBK’lar için öngörülen sınırlamalara tabi olmayacağına ilişkin herhangi bir
hükme yer verilmemiştir. Dolayısıyla Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasında CBK’lar için getirilen sınırlamalar, Anayasa’da CBK ile
düzenleneceği özel olarak belirtilen konular için de geçerlidir. Bununla
birlikte söz konusu sınırlamalar Anayasa’nın CBK’lara ilişkin diğer hükümleri
ile birlikte yorumlanmalıdır (AYM, E.2019/31, K.2020/5, 23/01/2020, § 25).
8. Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrasında “Bakanlıkların
kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve
taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir”
denilmek suretiyle bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve
yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması
Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci fıkrası uyarınca CBK ile
düzenlenebileceği özel olarak belirtilen konular kapsamında kalmaktadır. Anılan
maddede bakanlıkların teşkilat yapısına ilişkin düzenlemelerin açıkça CBK ile
düzenlenebileceği belirtilmektedir.
9. Bu itibarla, İçişleri Bakanlığının hizmet birimi
olarak ihdas edilen Genel Müdürlüğe verilen dernekler ve şubelerinin,
derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının, yabancı dernek, vakıf ve kâr
amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ile temsilciliklerinin
kayıtlarının tutulması hususunda görev verilmesinin CBK ile düzenlenebileceği
ve bu düzenlemelerin Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci
cümlesine aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
10. Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının
üçüncü cümlesi uyarınca CBK’lar bakımından aranan bir diğer husus, CBK
kuralının Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken konulara ilişkin
olmaması gereğidir.
11. Anayasa’nın CBK tarafından düzenleneceğini özel
olarak öngördüğü yukarıda belirtilen bakanlıkların kurulması, kaldırılması,
görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez, taşra ve yurt dışı
teşkilatlarının kurulması ile düzenlenmesi kapsamında, bu konularla sınırlı
olmak üzere Anayasa’nın 106. maddesinin anılan hükmünde belirtilen hususlarda
CBK ile düzenleme yapılabilir.
12. Bu çerçevede kuralın Anayasa’nın 106. maddesinin on
birinci fıkrasında CBK ile düzenlenmesi öngörülen İçişleri Bakanlığının
teşkilat yapısına ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Bu itibarla kuralın Anayasa’nın
106. maddesinin on birinci fıkrasıyla bağlantılı olarak 104. maddesinin on
yedinci fıkrasının üçüncü cümlesine aykırı bir yönü de bulunmamaktadır.
13. Kuralla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya
esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme tespit
edilememiştir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça düzenlenen bir konuya ilişkin
olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
14. Açıklanan nedenlerle kuralın, Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı olmadığını ve iptal talebinin
reddedilmesi gerektiğini düşündüğümden çoğunluk kararına katılmıyorum.
15. Çoğunluk kararında kuralın Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı olduğu sonucuna
ulaşıldığından, içerik yönünden inceleme yapılmamıştır. Çoğunluk kararının
aksine kuralın Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı olmadığı
kanaatinde olduğumdan, içerik yönünden inceleme yapılması gerekmektedir.
16. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti;
eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve
özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, hukuki güvenliği sağlayan, Anayasa’ya aykırı durum ve
tutumlardan kaçınan, hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine
açık olan devlettir.
17. Hukuk devletinin temel unsurlarından biri belirlilik
ilkesidir. Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararlarına göre anılan ilke, yasal
düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve
kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel
olmasını gerektirmektedir.
18. Anılan ilkenin yürütmenin asli düzenleyici işlemi
niteliğinde olan CBK’lar bakımından da geçerli olduğunda şüphe bulunmamaktadır.
Kuralla Genel Müdürlüğe verilen görevin konusunun, kapsamının ve sınırlarının
açık, net ve anlaşılır bir şekilde düzenlendiği görüldüğünden kuralda
belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık bulunmadığı
anlaşılmaktadır.
19. Açıklanan nedenlerle kuralın Anayasa’nın 2. maddesine
de aykırı olmadığı düşünülmektedir.
CBK’nın 263. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (b)
Bendinde Yer Alan “…kayıtlarını tutmak…” İbaresi
20. Mahkememiz çoğunluğu, CBK’nın 263. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak…”
ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
21. Dava konusu kural, Genel Müdürlüğe 3335 sayılı Kanun
kapsamında kurulan teşekkülerin kayıtlarının tutulması görevi tanımaktadır.
22. Çoğunluk görüşünde, CBK’nın 263. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…”
ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçelerin dava
konusu kural için de geçerli olduğu dolayısıyla kuralın kişisel verilere
ilişkin bir düzenleme niteliğinde olup CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan
içinde kaldığı belirtilmiştir.
23. CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a)
bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresine dönük karşıoyumdaki
gerekçeler bu kural yönünden de geçerlidir. Bu itibarla kuralın Anayasa’ya
uygun olduğu kanaatinde olduğumdan çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
CBK’nın 263. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (f) Bendi
24. Mahkememiz çoğunluğu, CBK’nın 263. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (f) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar
vermiştir.
25. Dava konusu kuralda, dernekler ve şubelerinin,
derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının; 3335 sayılı Kanun’a göre kurulan
teşekküllerin; yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların
Türkiye’deki şube ve temsilcilikleri ile 5253 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre
verilen her türlü izin ve faaliyetin denetimini yapmak Genel Müdürlüğün görev
ve yetkisi olarak düzenlenmiştir.
26. Çoğunluk görüşünün gerekçesinde, Genel Müdürlüğe
verilen bu görev ve yetkinin Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın İkinci Bölümü’nde yer
alan dernek kurma özgürlüğüne ilişkin bir düzenleme niteliği niteliği taşıdığı
ve bu itibarla CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kaldığı
belirtilmiştir. Dava konusu kuralın Anayasa’ya uygun olduğu kanaatinde
olduğumdan çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
27. CBK’nın 256. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ğ)
bendiyle İçişleri Bakanlığının hizmet birimi olarak düzenlenen Genel Müdürlüğün
görev ve yetkisinin belirlenmesine ilişkin olan dava konusu kuralın, yürütme
yetkisine ilişkin bir konuda yapılan düzenleme niteliğinde olduğu dolayısıyla
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının birinci cümlesine aykırı
olmadığı anlaşılmaktadır.
28. Ayrıca CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresine dönük
karşıoyumdaki gerekçe doğrultusunda dava konusu kuralla Genel Müdürlüğe verilen
dernekler ve şubelerinin, derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının; 3335
sayılı Kanun’a göre kurulan teşekküllerin; yabancı dernek, vakıf ve kâr amacı
gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şube ve temsilcilikleri ile 5253 sayılı
Kanun’un 5. maddesine göre verilen her türlü izin ve faaliyetin denetimini
yapmak hususunda görev ve yetki verilmesinin CBK ile düzenlenebileceği ve bu
düzenlemelerin Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci
cümlesine aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
29. Öte yandan kuralın, Anayasa’nın 106. maddesinin on
birinci fıkrasında CBK ile düzenlenmesi öngörülen İçişleri Bakanlığının teşkilat
yapısına ilişkin olduğu anlaşıldığından Anayasa’nın 106. maddesinin on birinci
fıkrasıyla bağlantılı olarak 104. maddesinin on yedinci fıkrasının üçüncü
cümlesine aykırı bir yönü de bulunmamaktadır.
30. Kuralla aynı alanda hüküm ifade eden karşılaştırmaya
esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir düzenleme de tespit
edilememiştir. Bu itibarla kuralın kanunda açıkça düzenlenen bir konuya ilişkin
olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
31. Açıklanan nedenlerle kuralın, Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı olmadığını ve iptal talebinin
reddedilmesi gerektiğini düşündüğümden çoğunluk kararına katılmıyorum.
32. Çoğunluk kararında kuralın Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı olduğu sonucuna ulaşıldığından,
içerik yönünden inceleme yapılmamıştır. Çoğunluk kararının aksine kuralın
Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasına aykırı olmadığı kanaatinde
olduğumdan, içerik yönünden inceleme yapılması gerekmektedir.
33. Kuralla Genel Müdürlüğe verilen görev ve yetkinin
konusunun, kapsamının ve sınırlarının açık, net ve anlaşılır bir şekilde
düzenlendiği görüldüğünden Anayasa’nın 2. maddesi yönünden kuralda belirlilik
ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık bulunmadığı anlaşılmaktadır.
34. Açıklanan nedenlerle kuralın Anayasa’nın 2. maddesine
de aykırı olmadığı düşünülmektedir.
CBK’nın 263. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (g) Bendi
35. Mahkememiz çoğunluğu, CBK’nın 263. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (g) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar
vermiştir.
36. Dava konusu kuralda, Türk vatandaşları tarafından
yurt dışında kurulan dernek ve benzeri kuruluşların kayıtlarını tutmak, kuruluş
ve faaliyetlerini yurt içinde ve yurt dışında ilgili makamlar aracılığıyla
izlemek, değerlendirmek ve bu derneklerle ilgili gerekli işlemlerin yapılmasını
sağlamak Genel Müdürlüğün görev ve yetkisi olarak düzenlenmiştir.
37. Çoğunluk görüşünün gerekçesinde, CBK’nın 263.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan “…kayıtlarını
tutmak,…” ibaresinin ve söz konusu fıkranın (f) bendinin Anayasa’ya
uygunluk denetimi bölümlerinde belirtilen gerekçelerin mahiyetine uygun olduğu
ölçüde dava konusu kural için de geçerli olduğu ifade edilerek kuralla Genel
Müdürlüğe verilen görev ve yetkinin Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen
kişisel verilerin korunması hakkı ile Anayasa’nın 33. maddesinde düzenlenen
dernek kurma özgürlüğüyle ilgili olduğu dolayısıyla kuralın Anayasa’nın 104.
maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca CBK ile düzenlenemeyecek
yasak alan içinde kaldığına kanaat getirilmiştir. Dava konusu kuralın
Anayasa’ya uygun olduğu kanaatinde olduğumdan çoğunluk görüşüne
katılmamaktayım.
38. CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a)
bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresine ve söz konusu
fıkranın (f) bendine ilişkin karşıoyumda belirtilen gerekçeler mahiyetine uygun
olduğu ölçüde dava konusu kural için de geçerlidir.
39. Buna göre dava konusu kural, yürütme yetkisine
ilişkin olup Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci ve üçüncü
cümlelerine aykırı olmadığı gibi kuralla aynı alanda hüküm ifade eden
karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir
düzenleme de tespit edilememiştir.
40. Öte yandan kuralla Genel Müdürlüğe verilen görev ve
yetkinin konusunun, kapsamının ve sınırlarının açık, net ve anlaşılır bir
şekilde düzenlendiği görüldüğünden Anayasa’nın 2. maddesi yönünden kuralda
belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık bulunmadığı da
anlaşılmaktadır.
41. Açıklanan nedenlerle kuralın, konu ve içerik yönünden
Anayasa’ya aykırı olmadığını ve iptal talebinin reddedilmesi gerektiğini
düşündüğümden çoğunluk kararına katılmıyorum.
CBK’nın 263. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (ğ) Bendi
42. Mahkememiz çoğunluğu, CBK’nın 263. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (ğ) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline
karar vermiştir.
43. Dava konusu kuralda, Genel Müdürlüğe aynı fıkranın
(a) ve (b) bentlerinde belirtilen kuruluşların yönetici veya üyelerinin
yasalara aykırı faaliyetleri hakkında ilgili kuruluşlarla iş birliği içinde
çalışarak gerekli işlemleri yapma görev ve yetkisi verilmiştir.
44. Çoğunluk görüşünün gerekçesinde, kuralın 5253 sayılı
Kanun’un 33. maddesinin üçüncü fıkrası ile aynı konuda bir düzenleme niteliğinde
olduğu dolayısıyla Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının dördüncü
cümlesine aykırı düzenleme getirdiği sonucuna varılmıştır. Dava konusu kuralın
Anayasa’ya uygun olduğu kanaatinde olduğumdan çoğunluk görüşüne
katılmamaktayım.
45. Çoğunluk görüşünde dava konusu kural ile aynı konuda
düzenleme niteliğinde olduğuna kanaat getirilen 5253 sayılı Kanun’un 33.
maddesinin üçüncü fıkrası ile anılan Kanun’da yazılı olan idarî yaptırımlara
karar vermeye mahalli mülki amirin yetkili olduğu hüküm altına alınmıştır.
İptali istenen kuralda ise Genel Müdürlüğe dernekler ve şubelerinin,
derneklerin ve vakıfların üst kuruluşlarının, yabancı dernek, vakıf ve kâr
amacı gütmeyen kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ile temsilcilikleri ile 3335
sayılı Kanun uyarınca kurulan teşekküllerin yönetici veya üyelerinin yasalara
aykırı faaliyetleri hakkında ilgili kuruluşlarla iş birliği içinde çalışarak
gerekli işlemleri yapma görev ve yetkisi verilmiştir. Bu çerçevede 5253 sayılı
Kanun’un 33. maddesinin üçüncü fıkrasında 5253 sayılı Kanun’a kapsamındaki
idari yaptırımlara hangi merci tarafından karar verileceğinin düzenlendiği,
dava konusu kuralla Genel Müdürlüğe verilen yasalara aykırı faaliyetler
hakkında ilgili kuruluşlarla iş birliği içinde çalışarak gerekli işlemleri yapma
görev ve yetkisinin düzenlendiği anlaşıldığından kuralların aynı konuda ihdas
edilmiş düzenlemeler niteliğinde olduğu kabul edilemez.
46. Öte yandan kuralla Genel Müdürlüğe verilen görev ve
yetkinin konusunun, kapsamının ve sınırlarının açık, net ve anlaşılır bir
şekilde düzenlendiği görüldüğünden Anayasa’nın 2. maddesi yönünden kuralda
belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık bulunmadığı da
anlaşılmaktadır.
47. Açıklanan nedenlerle kuralın, konu ve içerik yönünden
Anayasa’ya aykırı olmadığını ve iptal talebinin reddedilmesi gerektiğini
düşündüğümden çoğunluk kararına katılmıyorum.
CBK’nın 263. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının “Bu
maddede belirtilen dernek ve kuruluşlar ve bunların üyelerinin kaydedileceği
kütüğün şekli, düzenleme ve kayıt esasları ile…” Bölümü
48. Mahkememiz çoğunluğu, CBK’nın 263. maddesinin (2)
numaralı fıkrasının “Bu maddede belirtilen dernek ve kuruluşlar ve bunların
üyelerinin kaydedileceği kütüğün şekli, düzenleme ve kayıt esasları ile…”
bölümünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
49. Dava konusu kuralda, CBK’nın 263. maddesinde
belirtilen dernek ve kuruluşlarla bunların üyelerinin kaydedileceği kütüğün
şekli ile düzenleme ve kayıt esaslarının Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle
düzenlenmesi öngörülmüştür.
50. Çoğunluk görüşünün gerekçesinde, CBK’nın 263.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan “…kayıtlarını
tutmak,…” ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümlerinde belirtilen
gerekçelerin mahiyetine uygun olduğu ölçüde dava konusu kural için de geçerli
olduğu ifade edilerek kuralla Genel Müdürlüğe verilen görev ve yetkinin
Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen kişisel verilerin korunması hakkı ile
ilgili olduğu dolayısıyla kuralın Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci
fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde
kaldığına kanaat getirilmiştir. Dava konusu kuralın Anayasa’ya uygun olduğu
kanaatinde olduğumdan çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
51. CBK’nın 263. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a)
bendinde yer alan “…kayıtlarını tutmak,…” ibaresine ilişkin karşıoyumda
belirtilen gerekçeler mahiyetine uygun olduğu ölçüde dava konusu kural için de
geçerlidir.
52. Buna göre dava konusu kural, yürütme yetkisine
ilişkin olup Anayasa’nın 104. maddesinin on yedinci fıkrasının ikinci ve üçüncü
cümlelerine aykırı olmadığı gibi kuralla aynı alanda hüküm ifade eden
karşılaştırmaya esas olabilecek nitelikte, kanunla yapılan herhangi bir
düzenleme de tespit edilememiştir.
53. Öte yandan kuralla Genel Müdürlüğe verilen görev ve
yetkinin konusunun, kapsamının ve sınırlarının açık, net ve anlaşılır bir
şekilde düzenlendiği görüldüğünden Anayasa’nın 2. maddesi yönünden kuralda
belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık bulunmadığı da
anlaşılmaktadır.
54. Açıklanan nedenlerle kuralın, konu ve içerik yönünden
Anayasa’ya aykırı olmadığını ve iptal talebinin reddedilmesi gerektiğini
düşündüğümden çoğunluk kararına katılmıyorum.