“Uşak Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 28.12.2018 tarihli 2018/4791 Esas sayılı iddianamesi ile sanıklar hakkında "Silahla Tehdit, Kasten Öldürmeye Teşebbüs, Kasten Öldürme" suçlarından cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmış, mahkememizin 05.12.2019 tarihli kararı ile sanıkların kasten öldürme ve kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından beraatlerine, sanıklar ..... "Silahla Tehdit" suçundan cezalandırılmalarına, "Kasten Öldürmeye Teşebbüs ve Kasten Yaralama" suçları yönüyle hakkında dava açılmayan .... hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmiş, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi'nin 03.07.2020 tarih ve 2020/1294 Esas, 2020/1334 Karar sayılı ilamı ile ...... hakkında yapılan suç duyurusunun beklenip açılacak davanın dosyayla birleştirilmesi ve diğer eksiklikler yönüyle mahkememiz kararının bozulmasına karar verilmiş, mahkememizin 22.04.2021 tarih 2020/234 Esas, 2021/243 Karar sayılı ilamı ile suç duyurusu nedeniyle açılacak dosya konusunda Cumhuriyet Başsavcılığı'nın takdir yetkisinde olduğu, eldeki mevcut davanın bitirilmesine engel herhangi bir neden bulunmadığı gerekçeleriyle İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi'nin kararındaki diğer eksiklikler giderilerek aynı yönde hüküm tesis edilmiştir. Hükmün istinaf edilmesi üzerine bu kez İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi tarafından .... hakkındaki suç duyurusunun akıbetinin beklenerek soruşturmanın ardından açılacak dava bulunması halinde birleştirilmesi gerekirken bu yola gidilmemesi nedeniyle CMK 284/1 maddesindeki direnme yasağına aykırı olacak şekilde hüküm kurulduğu belirtilerek mahkememizin kararının bozulması yönünde 22.12.2021 tarih ve 2021/3057 Esas, 2021/3109 Karar sayılı hüküm tesis edilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi'nin CMK 284/1 maddesine aykırı olarak karar verilemeyeceği yönündeki hukuki görüşü ve bunun dayanağı olan CMK 284/1 maddesi açıkça Anayasa'ya aykırıdır. Şöyle ki: Anayasa'nın 2. maddesinde "Türkiye Cumhuriyeti'nin ... adalet anlayışı içinde ... sosyal bir hukuk devleti olduğu" şeklinde, Anayasa'nın 5.maddesinde "Devletin temel amaç ve görevlerinin kişinin temel hak ve hürriyetlerini korumak, ...adalet ilkeleriyle bağdaşmayan engelleri kaldırmak" şeklinde , Anayasa'nın 9. maddesinde "yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağı" yönünde, Anayasa'nın 10. maddesinde "herkesin kanun önünde eşit olduğu" yönünde, Anayasa'nın 36. maddesinde "Herkes meşru vasıta yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve ya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir" yönünde, Anayasa'nın 138/2 maddesinde "Hiç bir organ, makam veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez ...tavsiye ve telkinde bulunamaz" şeklinde, Anayasa'nın 141. maddesinde "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir" şeklinde düzenlemeler bulunduğu belirtilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemeleri sonradan kurulmuş ilk derece mahkemelerin üstünde gerektiğinde duruşmayı açarak yargılamayı yapan, gerektiğinde dosyayı bozarak ilk derece mahkemesine göndermekle görevli ve yetkili kılınmıştır. Gerek ilk derece mahkemelerinin, gerek istinaf mahkemelerinin amacı maddi hakikatin ortaya çıkartılmasını sağlamak, adaleti tecelli ettirmek, yasal mevzuat çerçevesinde en kısa sürede hukuka uygun bir şekilde karar verilmesini sağlamaktır. Bölge Adliye Mahkemesinin kararına direnilemeyeceği yönündeki düzenleme Anayasa'nın yukarıda belirtilen maddelerine ve adil yargılanma hakkına aykırıdır. Başvuruya konu dosyadaki olayda 09.02.2017 tarihinde gerçekleşen bir öldürme, tehdit ve kasten yaralama eylemleri söz konusudur. Mahkememizce aynı konuda iki kez hüküm verilmesine rağmen mahkeme zorlanmak suretiyle dava dışı ...... hakkında dava açtırılarak açılan bu dava ile birleştirilerek karar verilmesi istenilmektedir. Neden bu yola tevessül edilmediği mahkememiz kararlarında açıkça ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesi'ne son zamanlarda davanın uzun sürmesi nedeniyle tazminat istemlerinde bulunulduğu, bunun hak kaybı oluşturduğu, Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda uzun yargılamalar nedeniyle tazminata hükmettiği bilinmektedir. Mahkemelerin asıl amacı önüne gelen dosyayı ve olayı çözmek, hukuka uygun bir şekilde karar vermek, eğer başka bir suçun işlendiği yönünde dosyaya yansıyan bir delil bulunması halinde bununla ilgili olarak ihbarda bulunmaktır. Mahkememiz tarafından bu yerine getirilmiştir. Buna rağmen her defasında aynı gerekçeyle dosyanın iade edilmesi, adil yargılanma hakkına, mahkemelerin bağımsızlığına ve tarafsızlığına, adalet ve eşitlik ilkelerine, hukuk devletinin amaçlarına aykırıdır. Bölge Adliye Mahkemeleri'nin iş yoğunluğu nedeniyle duruşma açmamak için farklı yöntemler geliştirdikleri, yapacakları basit bir araştırmayla dava konusu hakkında karar verecekleri açık olmasına rağmen bunun yerine dosyanın önlerine gelmemesi için usulü bozmalar yaptıkları görülmektedir. Yapılan bu uygulama davanın daha uzun sürmesi, adaletin geç tecelli etmesinden başka bir amaca hizmet etmemektedir. Davaya konu olayda kasten öldürmeden verilen beraat kararları incelenmemiştir. Sanık olarak yargılanan kişiler hakkında kasten öldürme suçundan verilen beraat kararları incelenmediğinden bu kişilerin hukuki durumları askıda kalmıştır. Yargılama bu şekilde sürüncemede bırakılmış, ilgili kişiler yıllarca mahkemeye gelip gitmek durumunda kalmışlardır. Kasten öldürme suçunun yasal yaptırımı TCK 81/1 maddesinde müebbet hapis olarak düzenlenmiştir. Dosya bu suç yönüyle karara bağlandığından istinaf mahkemesinin kararına temyiz edildiğinde Yargıtay'a gidecektir. Buna rağmen Yargıtay'a gidecek bir dosyayla ilgili olarak Bölge Adliye Mahkemesi'nin dosyada direnme kararı verilemeyeceğine atıfta bulunarak mahkemeyi zorlayıcı ve dosyaya hiçbir katkısı olmayan bir yola tevessül etmesi hukukun temel ilkelerine aykırıdır.
Mahkemeler idari bürolar değildir. Her mahkemenin ve her hakimin davaya konu eylem hakkında farklı görüşlerinin oluşması doğaldır. Bir heyet tarafından mahkumiyet kararı tesis edilirken başka bir heyet tarafından benzer olaya beraat kararı verilmesi hukuken mümkündür. Bu itibarla bunun önünü kapatacak şekilde yapılan yasal düzenleme Bölge Adliye Mahkemelerine bu hakkı vermektedir. 5 yıla kadar olan hapis cezalarında verilen mahkumiyet kararlarına ilişkin istinaf mahkemesinin red kararı halinde hüküm kesinleşmekteyken 5 yıl 1 gün hapis cezasına karşı Bölge Adliye Mahkemesinin vermiş olduğu esastan red kararına yönelik olarak Yargıtay yasa yolu açık tutulmaktadır. Bu belirtilen örnekte ifade edildiği üzere bu husus açıkça Anayasa'daki hak arama hürriyetine, mahkeme kararlarının gerekçeli olup kararlara karşı yasal yollara başvurulabileceğine dair düzenlemelere aykırıdır.
Bölge Adliye Mahkemeleri kurulurken dosya yoğunluğunun oluşmaması, dosyaların birikmesinin önüne geçilmesi, içtihat mahkemesi olan Yargıtay'ın maddi vaka yargılamasından uzaklaşması, bu yolla dosya sayısının azaltılması gibi kaygılar gözetilmiştir. Yargılama yönteminin belirlenmesi Anayasa'nın 142 maddesi gereğince kanun koyucunun takdir yetkisinde olmakla beraber yapılan düzenleme Anayasa'nın 138 maddesinin öngördüğü mahkemelerin bağımsızlığına aykırılık teşkil etmektedir. Yerel mahkeme tarafından yerinde olmadığı düşünülen istinaf kararına karşı bu karara uymaktan başka bir yolun bırakılmaması en başta hakimlerin vicdani kanaatlerine göre hüküm verecekleri yönündeki bu düzenlemeye aykırılık oluşturmaktadır. Yerel mahkeme tarafından istinaf mahkemesi kararları mutlaka dikkate alınmalı, hukuki birlik, eksik hususların giderilmesi, hatalı durumun düzeltilmesi ve yargılamaya katkısı olacak hususların dikkate alınması gerekmekle beraber yargılamayla ilgisi olmayan konularda bunlara uymak zorunda kalınması hukuki çeşitliliği, konuların tartışılmasını devre dışı bırakmaktadır. Dosya kapsamına göre hakkında dava açılmayan ...... bu dosyaya ısrarla dahil edilmesi ve dosyaların birleştirilmesi talep edilmektedir. Ancak bu yöndeki talep dikkate alınırken diğer sanıkların durumu göz ardı edilmiştir. Mahkemeler CMK 225 maddesi gereğince ancak açılan eylem ve faille sınırlı olarak yargılama yapma yetkisine haizdir. Bunun kapsamı genişletilerek buna mahkemenin uyma zorunluluğu olduğunun belirtilmesi yargılanan sanıklar açısından hukuki güvenilirliği zedelemektedir.
Bölge Adliye Mahkemeleri kurulurken gerektiğinde dosyayı bozmak, gerekirse duruşma açmak konusunda yetkiye haizken iş yoğunluğu nedeniyle son zamanlarda duruşma açmak yerine bir takım eksikliklerle kararların bozularak geri gönderildiği görülmektedir. Mevcut durumda yerel mahkemeler yargılama yapmak, istinaf mahkemesi ve Yargıtay ise denetim yapmak görevini yüklemişlerdir. Dolayısıyla istinaf mahkemesi Yargıtay gibi denetim yaparak adeta küçük bir Yargıtay konumuna bürünmüş, bu nedenle fiiliyatta Türk hukukunda ilk derece mahkemeleri tek yargılama merci, istinaf ve Yargıtay olmak üzere iki dereceli inceleme merci oluşturulmuştur. Bu ilk derece mahkemelerinin iş yükünü artırmakta, ilk derece mahkemeleri tarafından Bölge Adliye Mahkemelerinin verdiği kararlardan hukuka aykırı olduğu düşünülen kararlara karşı kanun yollarını kapatmaktadır.
SONUÇ :
Tüm bu nedenlerle bu hukuka aykırılığın giderilmesi amaçlanarak CMK 284/1 maddesinin Anayasa'nın 2, 5, 9 10, 36, 138 ve 141 maddelerine aykırı olması nedeniyle bu yasa hükmünün iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne iptal başvurusunda bulunulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.
Gereğinin yapılması arz olunur.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2022/149
Karar Sayısı : 2022/143
Karar Tarihi : 30/11/2022
R.G. Tarih - Sayı : Tebliğ Edildi.
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Uşak 1. Ağır Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 284. maddesinin (1) numaralı fıkrasının Anayasa’nın 2., 5., 9., 10., 36., 138. ve 141. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Kurulan hükme karşı istinaf yoluna başvurulması sonucunda hükmün bölge adliye mahkemesince bozulması üzerine yapılan yargılamada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 284. maddesi şöyledir:
“Direnme yasağı
Madde 284- (1) Bölge adliye mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilemez; bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemez.
(2) İtiraz ve temyize ilişkin hükümler saklıdır.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında başvuru kararı ve ekleri, Raportör Murat ÖZDEN tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu ve itiraz konusu kanun hükmü okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesinde Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurularda izlenecek yöntem belirlenmiştir. Anılan maddenin (1) numaralı fıkrasında bir davaya bakmakta olan mahkemenin bu davada uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu fıkrada sayılan belgeleri dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine göndereceği kurala bağlanmış; söz konusu fıkranın (a) bendinde de “İptali istenen kuralların Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslı” Anayasa Mahkemesine gönderilecek belgeler arasında sayılmıştır. Maddenin (4) numaralı fıkrasında ise açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvurularının Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.
3. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde itiraz yoluna başvuran mahkemenin gerekçeli kararında Anayasa’ya aykırılıkları ileri sürülen hükümlerin her birinin Anayasa’nın hangi maddelerine hangi nedenlerle aykırı olduğunun ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmesi gerektiği, (2) numaralı fıkrasında da itiraz başvurusunda gerekçeli başvuru kararının aslının Anayasa Mahkemesine sunulacağı ifade edilmiştir.
4. İçtüzük’ün 49. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde ise Anayasa Mahkemesince yapılan ilk incelemede başvuruda eksikliklerin bulunduğu tespit edilirse itiraz yoluna ilişkin işlerde esas incelemeye geçilmeksizin başvurunun reddine karar verileceği belirtilmiştir.
5. Yapılan incelemede itiraz yoluna başvuran Mahkemenin gerekçeli başvuru kararının imzalı olmadığı anlaşılmıştır.
6. Açıklanan nedenle 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile İçtüzük’ün 46. maddesinin (2) numaralı fıkrasına aykırı olduğu anlaşılan başvurunun anılan Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından reddi gerekir.
III. HÜKÜM
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 284. maddesinin (1) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından REDDİNE 30/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Üye
Engin YILDIRIM
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
Basri BAĞCI
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Muhterem İNCE