ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2020/13
Karar Sayısı : 2020/68
Karar Tarihi : 12/11/2020
R.G. Tarih-Sayısı :
12/2/2021-31393
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Ankara 15. İdare Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş
Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında
Kanun’un 12/7/2013 tarihli ve 6495 sayılı Kanun’un 73. maddesiyle değiştirilen
2. maddesinin;
A.
İkinci fıkrasında yer alan “...hane içinde kişi başına düşen ortalama
...” ibaresinin,
B. Üçüncü
fıkrasının birinci cümlesinin,
Anayasa’nın 2., 10. ve 61. maddelerine
aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi talebidir.
OLAY: Engelli
aylığının kesilmesine ilişkin işlemin iptali talebiyle açılan davada itiraz
konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptalleri
için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ
Kanun’un itiraz konusu kuralların da yer aldığı 2.
maddesi şöyledir:
“Madde 2- (Değişik:
12/7/2013-6495/73 md.)
65 yaşını doldurmamış olmasının yanı sıra;
a) Başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam
ettiremeyecek şekilde engelli olduklarını ilgili mevzuatı çerçevesinde alınacak
sağlık kurulu raporu ile kanıtlayan, 18 yaşını dolduran Türk vatandaşı engellilerden;
sosyal güvenlik kuruluşlarının herhangi birisinden her ne nam altında olursa
olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlananlar ile uzun vadeli sigorta
kolları açısından zorunlu olarak sigortalı olunması gereken bir işte çalışanlar
veya nafaka bağlanmış ya da bağlanması mümkün olanlar hariç olmak üzere, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından muhtaç olduğuna karar verilenlere
muhtaçlık hâli devam ettiği müddetçe (4.860) gösterge rakamının memur aylık
katsayısı ile çarpımından bulunacak tutarda,
b) İlgili mevzuatı çerçevesinde alınacak sağlık kurulu
raporu ile engelli olduklarını kanıtlayan, 18 yaşını dolduran ve talebine
rağmen Türkiye İş Kurumu tarafından işe yerleştirilememiş olan Türk
vatandaşlarından; sosyal güvenlik kuruluşlarının herhangi birinden her ne nam
altında olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlananlar ile uzun
vadeli sigorta kolları açısından zorunlu olarak sigortalı olunması gereken bir
işte çalışanlar veya nafaka bağlanmış ya da nafaka bağlanması mümkün olanlar
hariç olmak üzere, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından muhtaç
olduğuna karar verilenlere muhtaçlık hâli devam ettiği müddetçe (3.240)
gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımından bulunacak tutarda,
aylık bağlanır.
Nafaka bağlanan veya nafaka bağlanması mümkün olanlar ile
sosyal güvenlik kuruluşlarının herhangi birinden her ne nam altında olursa
olsun gelir veya aylık hakkından yararlanan durumunda ya da uzun vadeli sigorta
kolları açısından zorunlu olarak sigortalı olunması gereken bir işte çalışan
durumunda kendisine bakmakla yükümlü bir yakını bulunan engelli çocuklar hariç
olmak kaydıyla; Türk vatandaşı olan, 18 yaşını tamamlamamış ve ilgili mevzuatı
çerçevesinde alınacak sağlık kurulu raporu ile engelli oldukları kanıtlanmış
durumundaki engelli yakınlarının bakımını üstlenen Türk vatandaşlarından, her
ne nam altında olursa olsun her türlü gelirler toplamı esas alınmak suretiyle hane
içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarı 16 yaşından büyükler
için belirlenmiş olan asgari ücretin aylık net tutarının 1/3’ ünden daha az
olan ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından muhtaç olduğuna
karar verilenlere muhtaçlık hâli devam ettiği müddetçe ve bakım ilişkisini
fiilen gerçekleştirmeleri kaydıyla, (3.240) gösterge rakamının memur aylık
katsayısı ile çarpımından bulunacak tutarda aylık bağlanır.
Birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamına giren
engellilerden veya ikinci fıkra gereğince aylık bağlanacak engelli
yakınlarından, her ne nam altında olursa olsun her türlü gelirler toplamı esas
alınmak suretiyle, hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık tutarı, 16
yaşından büyükler için belirlenmiş olan asgari ücretin aylık net tutarının 1/3’
ünden fazla olanlar ile aynı tutardan fazla gelir sağlaması mümkün olan
kimseler muhtaç kabul edilemez ve kendilerine aylık bağlanamaz. (Ek cümle: 20/2/2014-6535/12 md.) Ayrıca, 2828 sayılı
kanun hükümlerine göre harçlık ödenenler de muhtaç olarak kabul edilemez ve
kendilerine bu Kanun hükümlerine göre aylık bağlanamaz.
65 yaşın doldurulmasından önce bu madde hükümlerine göre
bağlanmış olan aylıkların aynı şekilde ödenmesine devam olunur. (Değişik
ikinci cümle: 14/4/2016-6704/2 md.) Bu Kanunun 1 inci maddesine göre aylık
bağlananlara; başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek kadar
engelli olduklarını ilgili mevzuatına göre alınacak sağlık kurulu raporu ile
kanıtlamaları ve birinci fıkranın (a) bendi ile üçüncü fıkradaki koşulları
taşımaları hâlinde, birinci fıkranın (a) bendine göre aylık bağlanır. Aylık
bağlanmasına esas teşkil eden engellilik oranı değişen kişilerin aylıkları
durumlarına göre yeniden tespit olunur. Engellilik oranı, bu Kanuna göre aylık
bağlanması gereken oranın altına düşen kişiler ile üçüncü fıkrada belirtilen
aylık ortalama gelir tutarından fazla gelir elde etmeye başlayan kişilerin
aylıkları kesilir.
İkinci fıkra kapsamına giren 18 yaşından küçük
engelliler, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun
60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (3) numaralı alt bendi
kapsamına girenlere ilişkin hükümler çerçevesinde genel sağlık sigortasından
yararlandırılır. Bu engellilerin bakımı amacıyla ikinci fıkraya göre aylık
bağlanacak kişilerden genel sağlık sigortalısı veya bakmakla yükümlü olunan
kişi durumunda olmayanlar 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında kabul edilir.
Birinci fıkra hükümlerine göre aylık almaya hak kazanacak
şekilde engelli olduğunu belgeleyen ve herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan
yetim olarak aylık veya gelir almakta olan çocuklardan bu kurumlardan aldıkları
aylık veya gelir toplamı tutarları, bu madde gereğince durumlarına göre
ödenebilecek tutardan daha az olanlara; aradaki fark ilgili sosyal güvenlik
kurumu tarafından (birden fazla sosyal güvenlik kurumundan aylık veya gelir
alanlar için yalnızca tercih edecekleri bir sosyal güvenlik kurumu tarafından)
ödenir ve bu şekilde ödenen tutarlar Hazineden tahsil edilir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Recep KÖMÜRCÜ, Serdar
ÖZGÜLDÜR, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI,
Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf
Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU ve
Selahaddin MENTEŞ’in katılımlarıyla 19/2/2020 tarihinde yapılan ilk inceleme
toplantısında öncelikle davada uygulanacak kural ve sınırlama sorunları
görüşülmüştür.
2. Anayasa’nın
152. ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya bakmakta
olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı
kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan
birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması
durumunda bu hükümlerin iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurmaya
yetkilidir. Ancak anılan maddeler uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine
başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir
davanın bulunması ve iptali talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması
gerekir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde
ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da
olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.
3. İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, 2022
sayılı Kanun’un 2. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “...hane içinde
kişi başına düşen ortalama ...” ibaresi ile üçüncü fıkrasının
birinci cümlesinin iptallerini talep etmiştir.
4. Kanun’un 2. maddesinin itiraz konusu
ibarenin de yer aldığı ikinci fıkrası, 18 yaşını tamamlamamış engellilerin
bakımını üstlenen yakınlarına aylık bağlanmasının şartlarını düzenlemektedir. Anılan
maddenin üçüncü fıkrasının itiraz konusu birinci cümlesi ise engelliler ile
engelli yakınlarının hangi durumlarda muhtaç kabul edilmeyeceklerini ve
kendilerine aylık bağlanmayacağını öngörmektedir. Söz konusu cümlede yer alan “…ve
(b)…” ile “…veya ikinci fıkra gereğince aylık bağlanacak engelli
yakınlarından…” ibareleri sağlık kurulu raporu ile engelli olduklarını
kanıtlayan, 18 yaşını dolduran ve talebine rağmen Türkiye İş Kurumu tarafından
işe yerleştirilememiş olan Türk vatandaşları ile 18 yaşını tamamlamamış
engellilerin bakımını üstlenen yakınlarını ifade etmektedir.
5. Bakılmakta olan davanın konusu ise 18
yaşını doldurmuş ve başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek
şekilde engelli olan kişiye aylık bağlanmasına ilişkindir. Bu itibarla Kanun’un
ikinci fıkrasında yer alan “...hane
içinde kişi başına düşen ortalama ...” ibaresi ile üçüncü fıkrasının
birinci cümlesinde yer alan “…ve (b)…” ve “…veya ikinci fıkra
gereğince aylık bağlanacak engelli yakınlarından,…” ibarelerinin bakılmakta
olan davada uygulanma imkânı bulunmamaktadır.
6. Öte yandan Kanun’un 2. maddesinin
üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin “…(a)…”
ibaresi dışında kalan kısmı, 18 yaşını doldurmuş ve başkasının yardımı olmaksızın
hayatını devam ettiremeyecek şekilde engelli olan kişilerin yanı sıra
bakılmakta olan davada uygulanma imkânı olmayan engelli olup 18 yaşını dolduran
ve talebine rağmen Türkiye İş Kurumu tarafından işe yerleştirilememiş olan Türk
vatandaşları ile 18 yaşını tamamlamamış engellilerin bakımını üstlenen
yakınları bakımından da geçerli, ortak kural niteliğindedir. Bu itibarla anılan
cümlenin kalan kısmının esasına ilişkin incelemenin bakılmakta olan davanın
konusu gözetilerek cümlede yer alan “…(a)…”
ibaresi ile sınırlı olarak yapılması
gerekmektedir.
7. Açıklanan nedenlerle 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık
Bağlanması Hakkında Kanun’un 12/7/2013 tarihli ve 6495 sayılı Kanun’un 73.
maddesiyle değiştirilen 2. maddesinin;
A.
İkinci fıkrasında yer alan “...hane içinde kişi başına düşen ortalama...”
ibaresinin itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada
uygulanma imkânı bulunmadığından bu ibareye ilişkin başvurunun Mahkemenin
yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
B. Üçüncü
fıkrasının;
1. Birinci
cümlesinde yer alan “…ve (b)…” ile “…veya ikinci fıkra gereğince
aylık bağlanacak engelli yakınlarından,…” ibarelerinin itiraz başvurusunda
bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu
ibarelere ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
2. Birinci
cümlesinin kalan kısmının esasının incelenmesine, esasa ilişkin incelemenin
cümlede yer alan “…(a)…” ibaresi ile sınırlı olarak yapılmasına,
19/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
8. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Cengiz ERTEN
tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü,
dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri okunup
incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Anlam ve
Kapsam
9. 2022 sayılı Kanun’un 2. maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan kural, 2. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına
giren engellilerden -her ne nam altında olursa olsun her türlü gelirler toplamı
esas alınmak suretiyle- hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir
tutarının 16 yaşından büyükler için belirlenmiş olan asgari ücretin aylık net
tutarının 1/3’ünden fazla olanlar ile aynı tutardan fazla gelir sağlaması
mümkün olan kimselerin muhtaç kabul edilemeyeceklerini ve kendilerine aylık
bağlanamayacağını öngörmektedir.
10. (a) bendi kapsamında bulunan engelliler; 65 yaşını
doldurmamış, başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek şekilde
engelli olduklarını ilgili mevzuatı çerçevesinde alınacak sağlık kurulu raporu
ile kanıtlayan ve 18 yaşını dolduran Türk vatandaşlarıdır. Bu kapsamdaki
engellilerin yardıma muhtaç olduklarının sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları
tarafından belirlenmesi durumunda anılan engellilere muhtaçlık hâlleri devam
ettiği sürece (4.860) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımından
bulunacak tutarda aylık bağlanır. Ancak söz konusu engellilerden, sosyal
güvenlik kuruluşlarının herhangi birisinden her ne nam altında olursa olsun bir
gelir veya aylık hakkından yararlananlar ile uzun vadeli sigorta kolları
açısından zorunlu olarak sigortalı olunması gereken bir işte çalışanlar veya
nafaka bağlanmış ya da bağlanması mümkün olanlar aylık alamazlar.
11. Kanun’un 2. maddesinde yer alan “…hane…” ve “…kişi
başına düşen gelir…” kavramları 25/1/2013 tarihli ve 28539 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanan 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşları ile Engelli ve Muhtaç Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Yönetmelik’in 4. maddesinde tanımlanmış olup buna göre hane, şehir dışında öğrenim gören çocuklar dâhil olmak üzere
aralarında akrabalık bağı bulunsun ya da bulunmasın adrese dayalı nüfus kayıt
sistemine göre aynı konut ya da aynı konut bölümüne kaydedilmiş kişi veya
kişilerden sosyal inceleme raporu ile birlikte yaşadığı tespit olunanları; kişi başına düşen gelir ise engelli ve engelli yakını
aylıklarında hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarını ifade
etmektedir.
12. Bu kapsamda aylığa hak kazanan
kişilere Kanun’un 8. maddesi gereğince Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığınca (Bakanlık) aylık bağlanır ve Bakanlık bütçesinin ilgili
tertibinden ödeme yapılır. Yine aynı maddede aylık bağlanmasında, sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıflarınca sosyal inceleme raporları ve gerektiğinde
sağlık kurulu raporları da dikkate alınarak ilgililerin bu Kanun’a göre aylık
bağlanması şartlarını haiz oldukları yönünde verilmiş kararların esas alınacağı
belirtilmiştir. Kanun’un 2. maddesinin dördüncü fıkrası gereğince, üçüncü
fıkrada belirtilen aylık ortalama gelir tutarından fazla gelir elde etmeye
başlayan kişilerin aylıkları ise kesilecektir.
B. İtirazın Gerekçesi
13. Başvuru kararında özetle; muhtaçlık
ölçütü belirlenirken hane içindeki diğer bireylerin gelirlerinin esas alındığı,
bu durumun kendisine ait hiçbir geliri olmayan engellinin aylığının kesilmesine
ya da hiç aylık bağlanmamasına sebebiyet verdiği, bu suretle gelir sahibi
olmayan engellinin bir varsayıma dayalı olarak gelir sahibi gibi muamele
gördüğü, gelir sahibi olmayan engellinin bağımsız hareket etme kabiliyetinin
kısıtlandığı, bir kez daha maddi ve manevi olarak başkasına bağımlı ve muhtaç
hâle getirildiği ve toplum hayatına intibakının geciktirildiği belirtilerek
kuralın Anayasa’nın 2., 10. ve 61. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
14. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi
nedeniyle Anayasa’nın 13., 35. ve 60. maddeleri yönünden de incelenmiştir.
15. Anayasa’nın 60. maddesinde, “Herkes,
sosyal güvenlik hakkına sahiptir./ Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli
tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” hükmüne yer verilmiştir. Anayasa’nın
61. maddesinin ikinci fıkrasında da “Devlet,
sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri
alır” denilmek suretiyle engellilerin
sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gerekenler kapsamında olduğu
belirtilmiştir.
16. 2022 sayılı Kanun’da belirtilen
şartları taşıyanlara her ay düzenli şekilde verilen bir ödeme olan itiraz
konusu kurala konu yardım aylığının öncelikle hukuki niteliğinin ortaya
konulması gerekmektedir. Kuralın öngördüğü aylık, Kanun’un 2. maddesi
kapsamındaki kişilerin sosyal güvenliklerini sağlamak için getirilmiş, sosyal
yardım nitelikli bir ödemedir.
17. Anayasa’nın sosyal güvenlik hakkına ilişkin 60. maddesinin
birinci fıkrası ve engellilerin korunmasını düzenleyen 61. maddesinin ikinci
fıkrası hükümlerine göre devlet, engellilerin korunması ve toplum hayatına
intibakını sağlamak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Başka bir
geliri olmayan muhtaç durumdaki engellilere hangi koşullarda aylık
bağlanacağını belirleme konusunda kanun koyucu Anayasal ilke ve hükümlere
aykırı olmamak kaydıyla takdir yetkisine sahiptir. Kanun koyucu itiraz konusu
kural ile engellilere aylık bağlanabilmesi veya bağlanmış aylığın kesilmemesi
için öngördüğü şartlarla muhtaç olma ölçütünü belirlemektedir. Bu bağlamda
mevzuatımızda da engellilerin korunması amacıyla öngörülmüş çeşitli tedbirler
söz konusudur. Nitekim 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Engelliler Hakkında
Kanun’un çeşitli hükümlerinde nakdi yardım dışında başka tedbirler suretiyle de
engellilerin korunması ve toplum hayatına intibakının sağlanmasının
düzenlendiği anlaşılmaktadır.
18. Kanun koyucu ayrıca özellikle bir
geliri bulunmayan engelliler yönünden nakdi veya aynî yardım yapılmasını da
öngörebilir. Nitekim kuralın yer aldığı Kanun ile engellilere aylık nakdi
yardım yapılması yönünde bir düzenleme yapılmıştır. Bununla birlikte devletin
özellikle parasal yardım konusundaki yükümlülükleri Anayasa’nın 65. maddesine
göre malî kaynakları ile sınırlıdır. Anılan maddeye göre devlet, sosyal ve
ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına
uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine
getirir. Engellilerin korunmasının amaca uygun bir öncelik olduğu kuşkusuzdur.
Ancak kural ile devletin malî kaynaklarının sınırlılığı çerçevesinde aynı hane
içinde birlikte yaşadığı kişilerin belirli bir gelir seviyesinin altında olduğu
engellilere yardım yapılmasının bir öncelik olarak görüldüğü anlaşılmaktadır.
Yeterli bir yaşam standardı bulunmayan engellilere öncelik tanınması ve bu
standardın belirlenmesinde kendisinin yanında ailesinin gelirlerinin de dikkate
alınması devletin mali kaynaklarının yeterliliği kapsamında makul görülebilir
bir husustur.
19. Sosyal güvenlik yönünden özel olarak
korunması gereken engellilerin aylığa hak kazanması bakımından kural uyarınca
aranan -her ne nam altında olursa olsun her türlü gelirler toplamı esas alınmak
suretiyle- hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarının 16
yaşından büyükler için belirlenmiş olan asgari ücretin aylık net tutarının
1/3’ünden fazla olmaması ve aynı tutardan fazla gelir sağlanmasının mümkün
olmaması koşulu muhtaçlık hâlinin belirli bir ölçü ve denge gözetilerek
tespitini sağlamayı amaçlamaktadır. Bu itibarla kural Anayasa’nın 60. ve 61.
maddesi çerçevesinde devletin engellilerin korunması ve toplum hayatına
intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alma yükümlülüğüne aykırı bir yön
taşımamaktadır.
20. Anayasa’nın 35. maddesinin birinci
fıkrasında “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.”
denilmektedir. Anayasa’nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı,
ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı
hakkını kapsamaktadır.
21. Anayasa Mahkemesi kararlarında
açıklandığı üzere belirli durumlarda, bir ekonomik değer veya icrası
mümkün bir alacağı elde etmeye yönelik haklı (meşru) bir beklenti de
Anayasa’nın mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir. Haklı beklenti; makul
bir şekilde ortaya konmuş icra edilebilir bir iddianın doğurduğu, mevzuatta
belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma şansının yüksek olduğunu gösteren
yerleşik ve istikrarlı bir yargı içtihadına dayanan, yeterli somutluğa sahip
nitelikteki bir beklentidir. Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece
hukukta mülkiyet hakkı kapsamında savunulabilir bir iddianın varlığı haklı
beklentinin kabulü için yeterli değildir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi,
B. No: 2012/636, 15/4/2014, § 37).
22. Kuralın mülkiyet hakkı kapsamında
incelenmesi gerekip gerekmediğinin tespiti bakımından öncelikle kendilerine
aylık bağlananların kural gereğince aylıklarının kesilmesi nedeniyle haklı
bir beklenti içine girmelerine neden olabilecek şartların bulunup
bulunmadığı belirlenmelidir.
23. Kuralın yürürlüğe girmesinden önce
herhangi bir nedenle kendilerine aylık bağlanmamış olup yürürlük tarihinden
sonra aylık bağlanacaklar bakımından yeterli somutluğa sahip bir beklentiden
bahsedilemeyeceği için haklı beklentiden söz etmek mümkün değildir. Buna
karşılık aylık bağlanma koşullarını yeniden düzenleyen kuralın yürürlüğe
girmesinden önce ilgili maddenin o anki hâline göre kendilerine aylık
bağlananların bu aylıklarının devam edeceği yönündeki beklentileri, kanun
hükmüne dayanması ve yeterli somutluğa sahip olması nedeniyle haklı beklenti
niteliğindedir. Dolayısıyla kural, yalnızca yürürlük tarihinden önce
kendilerine aylık bağlanmış olanlar yönünden mülkiyet hakkına yönelik bir sınırlama
öngörmektedir.
24. Anayasa’nın 13. maddesinde “Temel
hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve
lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” denilmektedir.
Buna göre mülkiyet hakkına getirilen
sınırlamanın Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine ve ölçülülük ilkesine uygun olması gerekir.
25. Mülkiyet hakkının düzenlendiği Anayasa’nın 35.
maddesinde söz konusu hakkın kamu yararı amacıyla sınırlanabileceği hükme
bağlanmıştır. Kuralın,
aylık bağlanması için hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir
tutarını esas alan muhtaçlık ölçütü öngörmek suretiyle yardıma ihtiyacı olan
engellilerin belirlenerek bunlara nakdi yardım yapılmasını sağlama amacı
taşıdığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla kuralla getirilen sınırlama kamu yararı
biçimindeki anayasal meşru bir amaca dayanmaktadır.
26. Kuralın öngördüğü sınırlamanın
Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca ölçülü de olması gerekir. Ölçülülük ilkesi ise
elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt
ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen sınırlamanın ulaşılmak
istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak
istenen amaç bakımından sınırlamanın zorunlu olmasını diğer bir ifadeyle aynı
amaca daha hafif bir sınırlama ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık
ise hakka getirilen sınırlama ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir
dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir.
27. Kuralla aylık bağlanması için hane
içindeki kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarının esas alınmasının
nakdi yardıma ihtiyacı olan engellilerin tespit edilmesi amacına ulaşma
bakımından elverişli olduğu açıktır.
28. Mali kaynakların sınırlı olduğu,
prime dayalı olmayan sosyal güvenlik yardımlarının usul ve koşullarını
belirleme konusunda kanun koyucunun geniş bir takdir yetkisinin bulunduğu
gözetildiğine nakdi yardım yapılmasını öngören kuralda gelir seviyesini esas
alan objektif bir ölçütün benimsenmesinin yardıma muhtaç olan engellilerin
tespit edilmesi bakımından gerekli olmadığı
söylenemez.
29. Orantılılık ilkesi gereği kişilerin
mülkiyet hakkının sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı
ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil
denge, kişilerin aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda
bozulmuş olacaktır. Sınırlamanın orantılılığı değerlendirilirken bir taraftan
ulaşılmak istenen meşru amacın önemi, diğer taraftan da sınırlamanın niteliği
ile kişilere yüklenen külfet dikkate alınacaktır (Doğan Depişgen, B. No:
2016/12233, 11/3/2020, § 60; Arif Güven, B. No: 2014/13966, 15/2/2017,
§§ 58, 60).
30. Anayasa’nın 35. maddesi herhangi bir
sosyal güvenlik yardımının veya ödemesinin yapılıp yapılmaması ya da bu
çerçevede hangi menfaatlerin sağlanacağı veyahut bu yardım ve ödemelerin
miktarı ile ilgili olarak karar verilmesi konusunda bir koşul öngörmemektedir.
Kişinin bir sosyal güvenlik yardımı kapsamına dâhil edilmesi bu sistemin
değiştirilemeyeceği anlamına da gelmemektedir. Buna göre sağlanan yardım veya
aylığın kapsamı gereğince ödeme koşullarının değiştirilebilmesi de anayasal ilke
ve hükümlerle sınırlı olarak kanun koyucunun takdirindedir. Bu kapsamda
ekonomik ve sosyal yapıdaki değişikliklere, sosyal yardıma ihtiyaç duyan kişi
kategorileri hakkında gelişen görüşlere ve ayrıca bireysel durumların
gelişimine bağlı olarak sosyal güvenlik yardımı mevzuatında değişikliklerin
yapılabilmesi mümkündür.
31. Bu bağlamda malî kaynakların sınırlılığı, değişen
ekonomik ve toplumsal ihtiyaçlar gözetilerek engelli kişilere aylık bağlanması
için gerekli koşullarda değişiklik yapılmasının ve bu kapsamda hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir
tutarının, 16 yaşından büyükler için belirlenmiş olan asgari ücretin aylık net
tutarının üçte birini aşmaması ölçütünün benimsenmesinin mülkiyet
hakkının korunmasına yönelik adil dengeyi bozmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Kaldı ki kural engelli aylığı bağlanmış olan kişileri bu aylığı almaktan
tümüyle yoksun bırakmamaktadır. Bu çerçevede engelli aylığı bağlanmış olanların
tümünün değil sadece hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık tutarı 16 yaşından büyükler için belirlenmiş olan asgari ücretin üçte birinden fazla olanlar yönünden
aylık ödenmemesi öngörülmektedir. Başka bir ifadeyle kural uyarınca hiçbir
geliri olmayan ve hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık tutarı kuralda
belirtilen miktardan az olan engellilerin aylıklarının kesilmesi söz konusu
olmayacaktır. Bu itibarla kural kişilere aşırı külfet yüklememekte ve haklı
beklentiyi ihlâl etmemektedir.
32. Açıklanan nedenlerle kural
Anayasa’nın 13., 35., 60. ve 61. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi
gerekir.
Engin YILDIRIM bu görüşe katılmamıştır.
Kuralın Anayasa’nın 2. maddesine de aykırı olduğu ileri
sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 35., 60. ve 61.
maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması
nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek
görülmemiştir.
Kuralın Anayasa’nın 10. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
1/7/1976 tarihli ve
2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’un 12/7/2013 tarihli ve 6495 sayılı Kanun’un
73. maddesiyle değiştirilen 2. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde
yer alan “…(a)…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve
itirazın REDDİNE Engin YILDIRIM’ın karşıoyu
ve OYÇOKLUĞUYLA 12/11/2020 tarihinde karar
verildi.
Başkanvekili
Hasan
Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Kadir
ÖZKAYA
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
Muammer
TOPAL
|
Üye
M.
Emin KUZ
|
Üye
Rıdvan
GÜLEÇ
|
Üye
Recai
AKYEL
|
Üye
Yusuf
Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin
MENTEŞ
|
|
|
|
|
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. İtiraz konusu kural, ilgili Kanun’un 2. maddesinin (a)
bendi kapsamına giren engellilerin, her ne nam altında olursa olsun her türlü
gelirler toplamı esas alınmak suretiyle, hane içinde kişi başına düşen ortalama
aylık gelir tutarı, 16 yaşından büyükler için belirlenmiş olan asgari ücretin
aylık net tutarının 1/3’ünden fazla olması veya aynı tutardan fazla gelir
sağlaması mümkün olması hallerinde muhtaç kabul edilemeyeceklerini ve
kendilerine aylık bağlanmayacağını öngörmektedir.
2. Kuralda yer verilen muhtaçlık ölçütü hane içindeki diğer
bireylerin gelirleri esas alınarak kişi başına düşen ortalama gelirin
hesaplanması üzerinden belirlenmektedir. Buna göre, Kanun’da sosyal güvenlik yönünden özel olarak korunması gereken
engellilerin aylığa hak kazanmasında, hane içinde kişi başına düşen ortalama
aylık gelir tutarında itiraz konusu kuralda belirlenen miktar muhtaçlık hâlini
aylığa hak kazanma bakımından tanımlamaktadır.
3. Bu yöntem esas olarak engelli bireyin aylığa hak
kazanmasını içinde yaşadığı hane içindeki diğer bireylerin gelirlerine
bağlamakta ve kendisine ait hiçbir geliri olmayan engellinin aylığının
kesilmesi veya hiç aylık bağlanmamasına neden olmaktadır. Kural, gelir sahibi
olmayan engellilerin toplumsal hayata bağımsız birey olarak katılmalarını
zorlaştırmakta ve onların maddi ve manevi olarak başkasına bağımlı ve muhtaç
hale gelmeleri sonucuna yol açmaktadır.
4. Kuralın, Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına
alınan mülkiyet hakkına dokunan, onu sınırlandıran bir yönü olmakla birlikte (Anayasa
Mahkemesi daha önceki kararlarında engellilere yardım aylığı gibi sosyal
güvenlik ödemelerinin ekonomik birer mal varlığı değeri olduğundan Anayasa’nın
35. maddesi anlamında mülk teşkil ettiğini kabul etmiştir. Bkz. Ferda
Yeşiltepe [GK], B. No: 2014/7621, 25/7/2017, § 47), anayasal incelemenin
esas olarak 61. madde üzerinden yapılması gerekmektedir. Bu maddenin ikinci fıkrasında yer alan “Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına
intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır.” düzenlemesi engellilerin sosyal
güvenlik bakımından özel olarak korunması gereken bir zümre olduğunu hükme
bağlamaktadır. Bu hüküm, engellilerin korunmasını ve toplum hayatına
intibaklarının sağlanmasında devletin yükümlülük sahibi olduğunu
göstermektedir.
5. Anayasa’nın 2. maddesinde ifade edilen sosyal hukuk
devleti, engellilerin diğer insanlar gibi hak ve özgürlüklerden yararlanmasını
kolaylaştıran ve insan haysiyetine yaraşır hayat sürdürmelerini sağlayan
devlettir.
6. Anayasa’nın 5. maddesi, kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmayı Devlet’in temel amaç ve görevleri arasında saymaktadır. Maddeye göre
devlet, kişinin temel hak ve hürriyetlerine yönelik engelleri kaldırmakla
mükelleftir ve engellilerin yaşamını zorlaştıracak engeller koymak veya var
olan bu engelleri kaldırmamak temel hak ve hürriyetlerin sunduğu güvencelerden
engellilerin yararlanmasının önüne set çekebilecektir.
7. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma
ve geliştirme hakkına sahiptir.” ifadesi yer almaktadır. Anayasanın 60.
maddesine göre de, “herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.”
8. Anayasa’nın 60. maddesine göre herkesin sosyal
güvenlik hakkına sahip olduğunu ve devletin bu güvenliği sağlayacak gerekli
tedbirleri alacağını taahhüt etmektedir.
9. Anayasa’nın 61. maddesinin ikinci
fıkrasında da “Devlet, sakatların
korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır.” denilmek suretiyle engellilerin sosyal güvenlik
bakımından özel olarak korunması gerekenler kapsamında olduğu belirtilmiştir.
10. Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Engellilerin
Haklarına İlişkin Sözleşmenin 4. maddesinin ikinci fıkrasında “Taraf
Devletler ekonomik, sosyal ve kültürel haklarla ilgili olarak kaynakları
ölçüsünde azami tedbirleri almayı ve gerektiğinde uluslararası işbirliği
çerçevesinde engellilerin bu haklardan tam olarak yararlanmasını aşamalı olarak
sağlamak için işbu Sözleşme’de yer alan ve uluslararası hukuka göre derhal
uygulanması gereken yükümlülükleri yerine getirmeyi taahhüt eder” hükmü yer
almaktadır.
11. Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmenin 19.
maddesinde, engellilerin topluma bağımsız bir şekilde dâhil olmalarını ve tam
katılımlarını öngörmektedir. Bu Sözleşmeyi denetleyen Engelli Hakları Komitesi,
yayınladığı “Bağımsız Yaşama ve Topluma Dâhil Olma Hakkında” 5 No’lu Genel
Yorumunda 19. maddenin normatif içeriğini tanımlamıştır. Buna göre “bağımsız
yaşama, engelli bireylere hayatlarını seçme ve kontrol etme ve yaşamlarıyla
ilgili tüm kararları almalarını sağlamak için gerekli tüm araçların sağlanması
anlamına” gelirken, “topluma dâhil olma…sosyal yaşama ve halka sunulan
hizmetlerin tümüne erişimine, engellilerin tam olarak dâhil edilmesini ve
sosyal hayatın her alanına katılmalarını sağlamak için sunulan hizmetlerin”
desteklenmesini kapsamaktadır.1
12. Komite, bir Taraf Devletin, Madde 19’a ilişkin
“gerileyici tedbirleri uygulamaya koymaya çalıştığı zaman, Devlet, bu tür
tedbirlerin geçici, gerekli, Madde 19’ın özüne saygılı olduğunu ve ayrımcı
olmadığını kanıtlamak zorundadır.” değerlendirmesinde bulunarak, bu tür
önlemlerin “engelli kişileri bağımsız yaşama ve topluma dahil olma hakkından
tam olarak yararlanmalarından mahrum” ettiğini vurgulamıştır.2
13. Komite “Ayrımcılık Yasağı ve Eşitlik Hakkında” 6 No’lu
Genel Yorumunda da, taraf devletlerin engellilerin topluma dâhil olmalarını ve
tam katılımlarını kolaylaştırmak için etkin ve gerekli önlemleri alması
gerektiğine işaret etmiştir.3
Buna ek olarak Komite, engelli bireylerin kendileri ve aileleri için yeterli
bir yaşam standardına sahip olma hakkının uygulanmasındaki başarısızlığın, Sözleşme’nin
amaçlarına aykırı olacağını ve engelli bireylerin, diğerleriyle kıyaslanabilir
uygun bir yaşam standardına ulaşmak için genellikle ek masraflar yapmaları
gerektiğinin altını çizmektedir.4
Komite, taraf devletlerin, engelli bireylerin engellilikle ilgili ek
masraflarını karşılayabilmeleri için gerekli tedbirleri almakla yükümlü
olduklarını hatırlatmaktadır.
14. Komite, Türkiye ile ilgili Nihai Gözlem Raporunda da
mali kriz zamanlarında, “krizin engelli bireyler üzerinde orantısız olumsuz
etki yaratmasını önlemek amacıyla…, engelli bireylerin sosyal korumaya
erişimleri ve yeterli gelir düzeyleri olduğunun temin edilmesi ve kamu
politikalarında bu teminata her zaman yer verilmesi” gerekliliğine dikkat
çekmiştir.5
15. Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartının 15.
maddesinde de engellilerin toplumsal yaşamda bağımsız olma, sosyal bütünleşme
ve toplumsal yaşama katılma hakkına sahip oldukları güvence altına alınmıştır.
16. Engellilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve
hak ve özgürlüklere ulaşmalarının önündeki her türlü engelin ve sınırlılığın
kaldırılması açısından devlet anayasal bir sorumluluk altındadır. Devletin bu
yükümlülüğü yerine getirirken engellilerin sosyal ve ekonomik haklarının
kullanımı yönünden Anayasa’nın 65. maddesi uyarınca mali kaynaklarının
yeterliliği ile sınırlanması ekonomik ve sosyal hakların aşamalı olarak yerine
getirilmesinin önünde anayasal bir engel olarak görülmemelidir. Aksi halde,
Anayasa’nın güvence altına aldığı sosyal haklar, kişilerin sahip oldukları
haklar olarak değil de devletin ve toplumun karşılaması gereken ödevler veya
yasa koyucuya tavsiye niteliğindeki program haklar olarak genelde içeriği boş,
retorik ya da belagat yönü kuvvetli cümlelerden ibaret hak-benzeri düzenlemeler
olarak kalacaktır.
17. İnsan haklarının temelinde insan haysiyetinin
korunması yatmaktadır. İnsan haysiyetinin hayati bir boyutunu da insanın özerk
bir varlık olması oluşturmaktadır. Özerk bir varlık olabilmek için de temel
insan ihtiyaçlarının karşılanması gerekmektedir. Engelli bireylerin insan
haysiyetine uygun özerk bir yaşam sürebilmeleri için önlerindeki maddi ve
manevi engellerin kaldırılması veya en az düzeye indirilmesinde sosyal devletin
önemli bir sorumluluğu bulunmaktadır. Onların toplumsal hayatın her aşamasına
katılımının sağlanması, sosyal devletin temel amaçlarından biri olarak
benimsenmelidir. Nitekim BM Engelli Hakları Komitesi’nin yukarıda değindiğimiz
Genel Yorumlarının özünü de bu husus oluşturmaktadır.
18. Engelliler birer acınma “nesnesi”, sürekli himmete
muhtaç “aciz” varlıklar değildir. İtiraz konusu kural, engellilerin bağımsız
yaşayabilmeleri ve toplumsal hayata etkin bir şekilde katılımlarının
sağlanabilmesi için önemsiz olduğu söylenemeyecek bir gelir imkânından yoksun
bırakılmalarına neden olmaktadır. Bu durum, engelli bireylerin maddi ve manevi
varlıklarını insan haysiyetine yakışır bir şekilde geliştirmeleri önünde bir
engel oluşturmaktadır. Sosyal devlet, engellilerin önündeki engelleri
kaldırmakla, tamamen kaldıramazsa bile azaltmakla mükelleftir, onlara, gerekçesi
ne olursa olsun, yeni engeller çıkartmakla değil.
19. Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kuralın Anayasa’nın
2. 5. 17. ve 60. maddeleriyle bağlantılı olarak Anayasa’nın 61. maddesine
aykırı olduğu düşüncesiyle çoğunluk kararına muhalif kaldım.