ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:2019/48
Karar Sayısı:2019/74
Karar Tarihi:19/9/2019
R.G. Tarih – Sayı:19/11/2019
– 30953
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Bakırköy 13. İş Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU:
13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar
Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’un 4/1/1961 tarihli ve 212
sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değiştirilen;
A. 14. maddesinin
ikinci fıkrasının,
B. Ek
1. maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesinin,
Anayasa’nın 2., 5., 10., 11., 48. ve 49. maddelerine
aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi talebidir.
OLAY: Ödenmeyen
fazla çalışma ücreti ile fazla çalışma ücretinin günlük yüzde beş fazlası olan
alacaklarının tahsiline karar verilmesi talebiyle açılan alacak davasında
itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme,
iptalleri için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ
Kanun’un 4/1/1961
tarihli ve 212 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değiştirilen ve itiraz konusu kuralların da yer aldığı;
1. 14. maddesi
şöyledir:
“Ücret:
Madde 14 - (Değişik: 4/1/1961 - 212/1 md.)
(Değişik birinci fıkra: 17/4/2008-5754/83 md.) Kararlaştırılan ücret,
her ay peşin olarak ödenir. İlave ücretlerin sigorta primlerinin ödenmesi
mecburidir. Çalıştırılan gazetecinin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki
her çeşit istihkakının özel olarak açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle
ödenmesi hususunda; tabi olduğu vergi mükellefiyeti türü, işletme büyüklüğü,
çalıştırdığı gazeteci sayısı, işyerinin bulunduğu il ve benzeri gibi unsurları
dikkate alarak işverenleri zorunlu tutmaya, banka hesabına yatırılacak ücret,
prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakın, brüt ya da kanuni
kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktar üzerinden olup olmayacağını
belirlemeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine
Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanlığı müştereken yetkilidir. Çalıştırdığı
gazetecilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını
özel olarak açılan banka hesapları vasıtasıyla ödeme zorunluluğuna tabi tutulan
işverenler, gazetecilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit
istihkaklarını özel olarak açılan banka hesapları dışında ödeyemezler.
Gazetecinin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaklarının
özel olarak açılan banka hesaplarına yatırılmak suretiyle ödenmesine ilişkin
diğer usûl ve esaslar anılan bakanlıklarca müştereken çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir.
Gazetecilere ücretlerini vaktinde ödemeyen işverenler, bu
ücretleri, geçecek her gün için yüzde beş fazlasiyle ödemeye mecburdurlar.
Mukavele müddeti sona ermeden evvel kendisine
atfedilebilecek bir kusuru olmaksızın işine son verilen gazeteci, peşin almış
olduğu ücretin henüz işlememiş bulunan kısmını iade etmeye mecbur tutulamaz.
Gazeteciler her hizmet yılı sonunda işverenin sağladığı
karın emeklerine düşen nispi karşılığı olarak asgari birer aylık ücret tutarında
ikramiye alırlar.”
2. Ek 1. maddesi
şöyledir:
“Çalışma Müddeti ve fazla mesai:
Ek Madde 1 – (Değişik: 12/2/1954 - 6253/2 md; Değişik:
4/1/1961 - 212/1 md.)
5953 sayılı Kanunun birinci maddesindeki gazeteci
tabirinin şümulü içinde bulunan kimselerden müessese, matbaa, idarehane ve büro
gibi yerlerde hizmetlerinin mahiyeti itibariyle müstemirren çalışanlar için
günlük iş müddeti, gece ve gündüz devrelerinde sekiz saattir.
Yukarıki fıkra hükmünün dışında kalarak, gündüz veya gece
devresindeki çalışma müddetinin daha fazla hadlere artırılması ve ulusal
bayram, genel tatiller ve hafta tatilinde çalışılması bu kanuna göre (Fazla
saatlerde çalışma) sayılır.
Pazar gününden başka bir gün hafta tatili yapan gazeteci,
pazar günü fazla mesai yapmış sayılmaz.
Her bir fazla çalışma saati için verilecek ücret, normal
çalışma saati ücretinin % 50 fazlasıdır.
Ancak, günlük normal çalışma müddetine ilaveten bu madde
gereğince tatbik edilecek fazla çalışmaların saat 24 den sonraya tesadüf eden
saatlerinde ücret bir misli fazlasiyle ödenir.
Fazla saatlerin hesabında, yarım saatten az olan
müddetler yarım saat, fazlası ise bir saat sayılır.
Fazla saatlerde çalışma, ücretlerini parça başına veya
yapılan iş miktarına göre alan gazetecilere yaptırıldığı takdirde dahi bu
kimselerin fazla saatlere tekabül eden ücretleri bu maddedeki esaslara göre
ödenir.
Fazla çalışmalara ait ücretin, mütaakıp ücret tediyesiyle
birlikte ödenmesi mecburidir. Fazla çalışma ücretlerinin gününde verilmemesi
halinde, her geçen gün için % 5 fazlasiyle ödenir.
Fazla mesai günde üç saati geçemez.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü
ARSLAN, Engin YILDIRIM, Hasan Tahsin GÖKCAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Recep KÖMÜRCÜ,
Burhan ÜSTÜN, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ,
Kadir ÖZKAYA, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ve Yıldız SEFERİNOĞLU’nun
katılımlarıyla 15/5/2019 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle
uygulanacak kural sorunu görüşülmüştür.
2. Anayasa’nın 152. ve
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya bakmakta olan
mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı
kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan
birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması
durumunda bu hükümlerin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir.
Ancak anılan maddeler uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine
başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir
davanın bulunması, iptali talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması
gerekir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde
ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da
olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.
3. İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, 5953 sayılı Kanun’un
14. maddesinin ikinci fıkrası ile ek 1. maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci
cümlesinin iptallerini talep etmiştir. Kanun’un 14. maddesinin itiraz konusu
ikinci fıkrası, ücreti zamanında ödenmeyen 5953 sayılı Kanun’a tabi basın
mensubunun bu ücretinin günlük yüzde beş fazlasıyla ödenmesini öngörmekte iken
ek 1. maddenin sekizinci fıkrasının itiraz konusu ikinci cümlesi, Kanun
kapsamındaki basın mensubuna ödenmeyen fazla çalışma ücretinin günlük yüzde beş
fazlasıyla tahsil edilmesini hükme bağlamaktadır.
4. İtiraz yoluna başvuran Mahkemenin bakmakta olduğu
davanın konusu, 5953 sayılı Kanun’a tabi bir basın mensubu olan davacının,
çalıştığı dönemde mesai saatleri dışında yapmış olduğu çalışmaları karşılığında
kendisine ödenmesi gereken fazla çalışma ücretinin günlük yüzde beş fazlasıyla
tahsiline karar verilmesi talebidir.
5. Bu itibarla bakılmakta olan davanın konusunu oluşturan
fazla çalışma ücretinin günlük yüzde beş fazlasıyla tahsiline yönelik talebin
dayanağını, Kanun’un “Çalışma Müddeti ve fazla mesai:” başlıklı ek 1.
maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesi oluşturmaktadır.
6. Bakılmakta olan davada, davacı tarafından fazla
çalışma ücretlerinin ödenmemesi nedeniyle ödenmeyen fazla çalışma ücretinin
günlük yüzde beş fazlasıyla tahsiline karar verilmesi talep edilmekte olup 14.
maddede düzenlenen aylık ücretin ödenmediğine ilişkin bir iddia veya bu yönde
bir talep bulunmamaktadır. Dolayısıyla Kanun’un 14. maddesinin itiraz konusu
ikinci fıkrasının somut uyuşmazlıkta uygulanma imkânı bulunmamaktadır.
7. Açıklanan nedenlerle 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı
Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi
Hakkında Kanun’un 4/1/1961 tarihli ve 212 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle
değiştirilen;
A. 14. maddesinin
ikinci fıkrasının, itiraz başvurusunda bulunan
Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu fıkraya ilişkin başvurunun
Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
B. Ek 1. maddesinin sekizinci
fıkrasının ikinci cümlesinin esasının
incelenmesine,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
8. Başvuru kararı ve ekleri Raportör Fatih TORUN
tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü,
dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri okunup
incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. İtirazın Gerekçesi
9. Başvuru kararında özetle; iş sözleşmesi ile işçi
statüsünde çalışanların büyük bölümünün 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş
Kanunu’na tabi olarak çalıştığı, bunun yanı sıra basın sektöründe çalışan
gazetecilerin tabi olduğu 5953 sayılı Kanun gibi özel kanunların da bulunduğu,
4857 sayılı Kanun’a tabi olarak çalışan işçilerin ücret ve fazla çalışma ücreti
alacaklarının zamanında ödenmemesi durumunda en yüksek banka mevduat faizinin
uygulanmasının öngörüldüğü, basın çalışanlarına ücret ve fazla çalışma ücreti
alacaklarının zamanında ödenmemesi hâlinde ise temerrüt şartı dahi aranmaksızın
borcun günlük yüzde beş, yıllık yüzde 1825 fazlası ile ödenmesinin gerekeceği,
ayrıca bu zamlı ödemeye yıllık yüzde dokuz oranında yasal faiz uygulanacağı, bu
durumda basın mesleğinde çalışanların diğer çalışanlara göre yüz kat daha fazla
ödeme alacağı, çalışanlar açısından ücret ve fazla çalışma ücretinin zamanında
ödenmemesi durumunda uygulanacak zam ve faiz oranında yüz kat gibi bir fark
oluşması nedeniyle diğer çalışanlara göre gazetecilere bariz bir ayrıcalık
tanındığı ve bunun kanun önünde eşitlik, hukuk devleti ve hukuki güvenlik
ilkelerini zedelediği, gazetecilerin görevleri ve konumları gereği diğer
çalışanlardan farklı olduğu düşünülse bile zam ve faiz oranında yüz kat gibi
bir fark oluşmasının makul ve ölçülü olmadığı, söz konusu hükmün basın mesleğinde
çalışanlar ile çalıştıranlar arasında serbestçe sözleşme yapılmasını önlediği
için sözleşme hürriyetini zedelediği ayrıca çalışma barışına da zarar verdiği
belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 5., 10., 11., 48. ve 49. maddelerine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
B. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
10. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural,
ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 13. maddesi yönünden de incelenmiştir.
11. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem
ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri
koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, hukuki güvenliği sağlayan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan,
hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
12. Kanunların kamu yararının sağlanması amacına yönelik
olması genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini
gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu nedenle kanun koyucunun hukuki
düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde
adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini gözönünde tutarak kullanması
gerekir.
13. Anayasa’nın “Çalışma ve sözleşme hürriyeti”
başlıklı 48. maddesinde “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme
hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir./Devlet, özel
teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini,
güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır”
denilerek çalışma ve teşebbüs hürriyeti güvence altına alınmıştır.
14. Çalışma
hürriyeti, kişinin çalışıp çalışmama, çalışacağı işi seçme ve çalıştığı işten
ayrılma özgürlüğünü korur. Çalışma hürriyeti, ücretli olarak bağımlı çalışma
hakkını olduğu kadar iktisadi ve ticari faaliyet yapma ve mesleki faaliyette
bulunma hakkını da içerir. Çalışma hürriyetinin bir parçası olan özel teşebbüs
hürriyeti de her gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin tercih ettiği alanda
iktisadi-ticari faaliyette bulunmak üzere teşebbüs kurabilmesini, dilediği
mesleki faaliyete girebilmesini ve faaliyetiyle mesleğini devletin veya üçüncü
kişilerin müdahalesi olmaksızın dilediği biçimde yürütebilmesini güvence altına
almaktadır.
15. İtiraz konusu kural, gazetecilere fazla çalışma ücretlerinin
gününde ödenmemesi durumunda bu ücretlerin her geçen gün için yüzde beş
fazlasıyla ödenmesine ilişkin olup bu oran yıllık yüzde 1825’e tekabül
etmektedir. Söz konusu yüzde beş fazla ödeme kuralı, bu kuralın icrası ve
doğurduğu sonuçlar bakımından basın sektöründe faaliyette bulunan teşebbüs ve
işletmeleri doğrudan etkileyebilecek niteliktedir. Bu nedenle itiraz konusu
kuralın Anayasa’ya uygunluk denetiminin öncelikle basın sektöründe faaliyet
yürüten kişilerin teşebbüs özgürlüğü çerçevesinde ele alınması gerekir.
16. Anayasa’nın
13. maddesinde “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik
toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olamaz” denilmektedir. Buna göre teşebbüs hürriyetine sınırlama getiren
kanuni düzenlemelerin Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine uygun olması ve
ölçülü olması gerekir.
17. Ölçülülük ilkesi
elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden
oluşmaktadır. Elverişlilik,
öngörülen sınırlamanın ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli
olmasını; gereklilik, ulaşılmak
istenen amaç bakımından sınırlamanın zorunlu olmasını, diğer bir ifadeyle aynı
amaca daha hafif bir sınırlama ile ulaşılmasının mümkün olmamasını; orantılılık ise hakka getirilen sınırlama ile ulaşılmak istenen
amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir.
18. Anayasanın 13.
maddesi, hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını ilgili temel hak ve özgürlüğe
ilişkin Anayasa maddesinde gösterilen özel sebeplerin bulunmasına bağlı
kılmıştır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi kararlarında özel sınırlama nedeni
öngörülmemiş özgürlüklerin de o özgürlüğün doğasından kaynaklanan bazı
sınırlarının bulunduğu, ayrıca Anayasa’nın başka maddelerinde yer alan hak ve özgürlükler ile devlete yüklenen ödevlerin de temel hak ve özgürlüklere sınır teşkil
edebileceği kabul edilmektedir (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014; AYM,
E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015).
19. Anayasa’nın “Ücrette adalet sağlanması”
başlıklı 55. maddesinde, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret
elde etmeleri için devletin gerekli önlemleri alacağı öngörülmüştür. Anılan
maddeyle çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret almaları anayasal
güvence altına alınmıştır.
20. İşçinin
emeğinin karşılığı olan ücret gelirini korumak ve bu yolla kamu düzenini
sağlamak amacıyla birtakım hukuki düzenlemelerin yapılması doğaldır.
Mevzuatımızda da işçi ücretlerini koruyucu hükümlere yer verilmiş ve bu suretle
işçi için önem arz eden ücret alacağının güvence altına alınması
hedeflenmiştir. İş hukukumuzda işçinin gereksinimleri asgari ücret yolu ile
asgari düzeyde karşılanmaya çalışılmış olsa da bu ücretin eksiksiz ve zamanında
ödenmesini sağlamak üzere kanuni düzenlemelere yer verilmesi ücretin sosyal
karakterinin getirdiği bir ihtiyaçtır. Ücret hakkının gerçek anlamda korunması
sadece işçiye adaletli bir ücret sağlamayla değil bu ücretin işçiye tam ve
zamanında ödenmesini sağlayacak güvenceli bir düzenin kurulabilmesiyle mümkün
olacaktır.
21. Bu çerçevede devletin pozitif yükümlülükleri
bağlamında ücrette adaletin sağlanması için çalışanların yaptıkları işe uygun
adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları
için gerekli tedbirleri almak amacıyla teşebbüs hürriyetine sınırlamalar
getirmesi mümkündür.
22.
Gazeteciliğin diğer iş kollarına göre farklı çalışma tarzı ve demokratik
toplumun varlığında ve devam ettirilmesinde sahip olduğu önemli rolü nedeniyle
bazı özel düzenlemelere bağlı kılınması konusunda gazeteciler yönünden farklı
bir koruma rejiminin benimsenmesi kanun koyucunun takdirindedir. Toplumu doğru
bilgilendirme gibi önemli görevleri bulunan gazetecilerin bu görevi yerine
getirirken işverenin etkisinden mümkün olduğu kadar arındırılmaları ve bunun
için de ücretlerinin güvence altına alınması gerekmektedir. Bazı alacakların
gününde ödenmemesi hâlinde günlük yüzde beş fazlasıyla ödenmesi gerektiği
yönündeki düzenlemenin amacının da toplumu doğru bilgilendirme görevi olan
gazetecilerin ücret ve fazla çalışma ücreti alacaklarını güvence altına almak
olduğu anlaşılmaktadır.
23. Bu bağlamda, gazetecilerin demokratik toplumda
yüklendikleri görev ve sorumluluklarını en iyi şekilde yerine getirebilmeleri
için diğer ücretlilere göre ücret alacaklarının özel düzenlemelerle teminat
altına alınmasının anılan amaca ulaşma yönünde elverişli ve gerekli olmadığı
söylenemez.
24. Ancak getirilen sınırlamanın orantılı bir tedbir olup
olmadığı da değerlendirilmelidir. Kişilerin iktisadi faaliyetlerini
etkileyebilecek düzenlemeler açısından orantılılık ilkesi kamu yararı ile
kişinin teşebbüs hürriyetinden yararlanabilmesi arasında makul bir denge
kurulmasını gerektirmektedir. Bir başka ifadeyle işverenin teşebbüs özgürlüğü
ile gazetecilerin ve toplumun çıkarları arasında makul bir denge kurulmalıdır.
Bu bağlamda fazla çalışma ücreti alacaklarının zamanında ödenmemesi durumunda
uygulanacak yaptırımın teşebbüs sahiplerine aşırı ve katlanılamaz bir külfet
yüklememesi gerektiği açıktır. Çok yüksek meblağlara ulaşabilen yüzde beş fazla
ödeme kuralının, işverene aşırı bir külfet getirdiği ve bu sınırlamanın sebepsiz
zenginleşmeye sebep olabileceği anlaşılmaktadır.
25. Ülkemizde reel enflasyon ve yasal faiz oranları
dikkate alındığında yılda yüzde 1825 oranında fazla ödemeye ulaşabilen
sorumluluğun orantılı bir sınırlama öngördüğü söylenemez.
26. Yüzde beş fazla ödemenin yılda yüzde 1825 oranına
ulaşabilmesinin yanı sıra fazla çalışma ücreti esas ücretle birlikte ödenecek
olup 4857 sayılı Kanun’dan farklı olarak ücret ve fazla çalışma ücretinin
ödenme zamanının 5953 sayılı Kanun’da belirlenmiş olması nedeniyle gazeteciler
yönünden temerrüt şartı da aranmayacaktır. Bir başka ifadeyle ücretin ödenme
zamanı kesin biçimde Kanun’da gösterildiğinden ücret alacağı ile birlikte yüzde
beş fazla ödeme talep edebilmek için işverenin temerrüde düşürülmesi dahi
gerekmemektedir. Bunun yanı sıra yüzde beşlik fazla ödemeye faiz yürütülmesi de
mümkün olup fazla çalışma ücreti alacağı ile yüzde beşlik fazla ödemeye ayrıca
yasal faiz uygulanabilecektir.
27. Gazetecinin fazla çalışma ücretini korumak, elde
edemediği fazla çalışma ücretinin zamanında ödenmesini sağlamak için kuralla
getirilen ekonomik tedbirin ağırlığı dikkate alındığında, böyle bir ödemeye
karar verildiğinde ulaşılan miktar, işverenin ekonomik varlığını ve geleceğini
ağır bir şekilde etkileyebilecektir.
28. Açıklanan nedenlerle kuralla teşebbüs ve çalışma
özgürlüğüne getirilen sınırlamanın orantısız olduğu ve bu nedenle kuralın
ölçülülük ilkesini ihlal ettiği anlaşılmaktadır.
29. Diğer
iş kollarına göre farklı çalışma tarzı ve demokratik bir toplumda sahip olduğu
önemli rol nedeniyle gazetecilerin ücret alacağının teminat altına alınması
amacıyla özel düzenlemeler yapılması kanun koyucunun takdirindedir. Ancak
itiraz konusu kural gereğince fazla çalışma ücreti alacaklarının zamanında
ödenmemesi durumunda temerrüt şartı dahi aranmaksızın günlük yüzde beş, yıllık
yüzde 1825’e varan oranda fazla ödeme yapılması zorunluluğunun ve bu fazla
ödemeye yasal faiz uygulanması sonucunda fazla çalışma ücreti olarak ödenmesi
gereken çok yüksek meblağların ortaya çıkması hukuk
devletinin gereklerinden olan adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle de
bağdaşmamaktadır.
30. Diğer taraftan Anayasa’nın 10. maddesinde “Herkes,
dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir./Kadınlar ve erkekler
eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla
yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak
yorumlanamaz./Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve
yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı
sayılmaz./ Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz./
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik
ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” denilmek suretiyle kanun
önünde eşitlik ilkesine yer verilmiştir.
31. Anayasa’nın anılan maddesinde belirtilen kanun önünde
eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile
eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı aynı
durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını
sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle
aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun
karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her
yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki
özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve
uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal
durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi
zedelenmez.
32. İş sözleşmesi ile işçi statüsünde çalışmakla birlikte
farklı kanun hükümlerine tabi olan işçilerin fazla çalışma ücreti alacaklarının
zamanında ödenmemesi durumuna ilişkin olarak eşitlik ilkesi yönünden yapılacak
anayasallık denetiminde öncelikle Anayasa’nın 10. maddesi çerçevesinde aynı ya
da benzer durumda bulunan kişilere farklı muamelenin mevcut olup olmadığı
tespit edilmeli, bu bağlamda aynı ya da benzer durumdaki kişiler arasında
farklılık gözetilip gözetilmediği belirlenmelidir. Bundan sonra farklı
muamelenin nesnel ve makul bir temele dayanıp dayanmadığı ve nihayetinde nesnel
ve makul bir temele dayanıyorsa söz konusu farklı muamelenin ölçülü olup
olmadığı hususları irdelenmelidir.
33. İş sözleşmesi; bir çalışan ile işveren arasında
kurulan iş ilişkisine dayalı, işçinin iş görmeyi işverenin de bu işe karşılık
ücret ödemeyi taahhüt ettiği sözleşmedir. İş sözleşmesi ile işçi statüsünde
çalışanların büyük bölümü 4857 sayılı Kanun’a tabi olarak çalışmakla birlikte
basın sektöründe çalışan gazetecilerin tabi olduğu 5953 sayılı Kanun gibi özel
iş kanunları da bulunmaktadır.
34. Bu itibarla fazla çalışma ücretlerinin zamanında
ödenmemesi durumu bakımından, farklı kanun hükümlerine tabi olmakla birlikte iş
sözleşmesiyle işçi statüsünde çalışan kişilerin karşılaştırma yapılmaya müsait
olacak şekilde benzer durumda oldukları açıktır. Öte yandan fazla çalışma
ücreti alacaklarının zamanında ödenmemesi durumuna ilişkin olarak 4857 sayılı
Kanun’a tabi olarak çalışan işçiler bakımından en yüksek banka mevduat faizinin
uygulanması öngörülmüştür. Basın sektöründe çalışan gazetecilere fazla çalışma
ücreti alacaklarının zamanında ödenmemesi durumunda ise günlük yüzde beş
oranında fazla bir ödemenin düzenlendiği, bu yolla 5953 sayılı Kanun’a tabi
çalışan gazeteciler ile diğer kanunlara tabi çalışan işçiler arasında bir
farklılık yaratıldığı anlaşılmaktadır.
35. Eşitlik ilkesinin gereği olarak karşılaştırma
yapılmaya müsait olacak şekilde benzer durumda olanlar arasından bir kısmı
lehine getirilen farklı düzenlemenin bir ayrıcalık tanınması niteliğinde
olmaması için nesnel ve makul bir temele dayanması ve ölçülü olması gerekir.
İtiraz konusu kural ile demokratik toplumun varlığında ve devam ettirilmesinde önemli bir rol oynayan gazetecilerin görevlerini
yerine getirirken fazla çalışma ücretinin zamanında ödenmesinin güvence altına
alınmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Gazetecilerin ifa ettikleri görevin
özelliği gözetildiğinde diğer ücretlilere göre fazla çalışma ücreti
alacaklarının birtakım özel düzenlemeler ile teminat altına alınması için
gazeteciler lehine getirilen farklı muamelenin nesnel ve makul bir temele
dayanmadığı söylenemez.
36. Ancak nesnel ve makul bir temele dayalı olan farklı
muamelenin ölçülü olup olmadığının da değerlendirilmesi gerekir. Mevzuatımızda
4857 sayılı Kanun’a tabi olarak çalışan işçiler yönünden fazla çalışma ücreti
alacaklarının zamanında ödenmemesi durumuna ilişkin olarak en yüksek banka
mevduat faizinin uygulanması öngörülmüştür. İtiraz konusu kural ise gazeteciler
için fazla çalışma ücreti alacaklarının zamanında ödenmemesi durumunda temerrüt
şartı dahi aranmaksızın günlük yüzde beş, yıllık yüzde 1825’e varabilen yüksek
oranda fazla ödeme yapılması zorunluluğunu öngörmekte olup bu fazla ödemeye
ayrıca yasal faiz uygulanmaktadır. Bu hâliyle kural, basın sektöründe
çalışanlar için diğer çalışanlara göre nesnel ve makul bir nedenle de olsa
orantısız bir farklı muamelenin getirilmesine yol açmaktadır. Bu itibarla
kuralla gazeteciler lehine kabul edilen farklı muamelenin ölçülü olduğu
söylenemeyeceğinden kural eşitlik ilkesiyle de bağdaşmamaktadır.
37. Açıklanan nedenlerle
kural Anayasa’nın 2., 10., 13. ve 48. maddelerine
aykırıdır. İptali gerekir.
Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Muammer TOPAL ve
Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamışlardır.
Kural, Anayasa’nın 2., 10., 13. ve 48. maddelerine
aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 49. maddesi yönünden incelenmemiştir.
Kuralın Anayasa’nın 5. ve 11.
maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde
Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’un
4/1/1961 tarihli ve 212 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değiştirilen ek 1.
maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve
İPTALİNE, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Muammer TOPAL ile Selahaddin MENTEŞ’in
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA 19/9/2019 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü
ARSLAN
|
Başkanvekili
Engin
YILDIRIM
|
Başkanvekili
Hasan
Tahsin GÖKCAN
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
Muammer
TOPAL
|
Üye
M.
Emin KUZ
|
Üye
Kadir
ÖZKAYA
|
Üye
Rıdvan
GÜLEÇ
|
Üye
Recai
AKYEL
|
Üye
Yusuf
Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin
MENTEŞ
|
KARŞIOY GÖRÜŞÜ
1. İtiraz konusu kural, Basın İş Kanunu’na tabi
gazetecilerin fazla çalışma ücretlerinin gününde verilmemesi halinde her geçen
gün için yüzde beş fazla ödeme yapılmasını öngörmektedir.
2. Çoğunluk,
kuralı yüzde beş fazla ödemenin bir yılda çok yüksek bir orana ulaşması
olasılığının işveren gazetenin ekonomik varlığına tehdit oluşturarak basın
özgürlüğünün bir parçası olan yayın yapma girişimine ve halkın haber alma
özgürlüğüne ölçüsüz yaptırım olarak değerlendirmiş ve kuralı iptal etmiştir.
3. Anayasa Mahkemesi konuyla ilgili daha önce verdiği bir
kararda (E.2005/28, K.2008/122) kuralın “Çalışma koşulları bakımından
işçilerden farklı bir konumda olan ve kamuoyunu doğru bilgilendirme görevleri
bulunan gazetecileri işveren karşısında korumak amacıyla getirildiği” ve “basın
özgürlüğü yönünden önemli bir işlev gördüğü” tespitinde bulunmuştur.
4. Kural, fazla çalışma ücretinin zamanında ödenmemesi
şartına bağlı olarak uygulanma imkânına sahiptir. Fazla çalışma ücretinin
zamanında ödenmesi halinde kuralın öngördüğü yaptırım uygulanmayacaktır.
Gazetecilerin haber alma, verme, basma ve yayma gibi demokratik toplum
düzeninin inşasında ve sürekliliğinin sağlanmasında hayati öneme sahip
işlevleri yerine getiren bir mesleğe mensup olduklarını düşündüğümüzde çalışma
şartları ve ücretlerle ilgili konularda diğer çalışanlardan daha ayrıcalıklı
bir muameleye tabi tutulmalarının haklı bir nedene dayandığını söyleyebiliriz.
5. Gazetecinin basın ve ifade özgürlüğü için oynadığı
önemli rolden kaynaklanan sahip oldukları hakların gazete işvereninin girişim
ve çalışma özgürlüğünü ölçüsüz bir şekilde sınırlandırdığı söylenemez. Her
şeyden önce gazete işvereni çoğu durumda büyük bir holding veya gruptur ve
gazeteciye göre iktisaden çok daha güçlü bir konumdadır. Öngörü sahibi
basiretli bir tacir olarak gazete işvereni gazetecinin fazla çalışma ücretini
gününde ödememesinin kendisine ne gibi mali külfetler yükleyeceğinin farkında
olması gerekir. Gazetecinin emeği karşılığında hak ettiği fazla çalışma ücretini,
gazete işvereninin, örneğin bir yıl gibi uzun bir süre ödememesinin mali
boyutunu hesap etmesi ve ona göre teşebbüsü için gerekli tedbirleri alması
beklenir. Böyle bir öngörüde bulunmayarak işletmesini zora sokması tamamen
kendi hatasından kaynaklanacaktır.
6. Sonuç olarak, itiraz konusu kuralın çalışma
hürriyetine ölçüsüz bir müdahalede bulunmadığı kanaatiyle karara katılmıyorum.
|
|
|
|
Başkanvekili
Engin YILDIRIM
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. İptal istemine
konu kural on bir yıl önce yine Anayasa Mahkemesi’nin önüne getirilmiş; Anayasa
Mahkemesi 12/6/2008 tarih ve E.2005/28, K.2008/122 sayılı kararıyla
(oybirliğiyle) şu gerekçeyle iptal istemini reddetmiştir;
“...İptali istenen kurallarla gazetecilere, zamanında
ödenmeyen ücret ve fazla çalışma ücreti açısından diğer çalışanlara tanınmayan
lehe düzenlemeler getirilmiştir. Buna ilişkin olarak yasama belgelerinde,
basında mevcut bir huzursuzluğun çözümüyle işçi ve memur statüsünden farklı çalışma
koşullarına tâbi gazetecileri korumanın amaçlandığı ifade edilmiştir. Basın İş
Kanunu kapsamında çalışanların, yaptıkları iş gözetilerek İş Kanunu’na tâbi
olanlardan farklı yasal düzenlemelere konu edilmeleri mümkündür. Bu iki grup,
aynı hukuki statüde bulunmadıklarından, itiraz gerekçelerinde öne sürülen
karşılaştırmaya elverişli değillerdir. Bu nedenle düzenlemelerin Anayasa’nın
eşitlik ilkesine aykırı bir yönü görülmemiştir... İptali istenen kurallarda yer
alan ‘günlük yüzde beş fazlası’ ibaresi nedeniyle, ücret veya fazla çalışma
olarak zamanında ödenmeyen meblağın kısa zamanda yüksek miktarlara ulaşabildiği
anlaşılmaktadır. Çalışma koşulları bakımından işçilerden farklı bir konumda
olan ve kamuoyunu doğru bilgilendirme görevleri bulunan gazetecileri işveren
karşısında korumak amacıyla getirildiği anlaşılan itiraz konusu bu kurallarla,
gazetecilerin bazı alacaklarının zamanında ödenmesine, gecikme halinde ise
belli miktarda ilave yapılarak tahsiline imkân sağlanmıştır. Fazla çalışma
ücretiyle normal ücretin yüzde beş fazlasıyla ödenmesine ilişkin bu kuralların,
‘zamanında’ ödenmeme koşuluna bağlı olarak uygulanabilir oldukları açıktır.
Ayrıca, bu düzenlemelerin basın özgürlüğü yönünden önemli bir işlev gördüğü de
yadsınamaz. Gazetecinin görevinin haber alma, verme, basma ve yayma gibi kamu
düzenini yakından ilgilendiren niteliği de göz önüne alındığında, kuralların
başlı başına çalışma barışını bozacak nitelikte oldukları söylenemez...
Yaptıkları işin özelliği nedeniyle basın çalışanlarının ödenmeyen ücretleri
konusunda korumaya yönelik düzenlemelerin Anayasa’nın bu (55nci) maddesine
aykırı bir yönü de bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle kuralların Anayasa’nın
2., 5., 10., 11., 49. ve 55. maddelerine aykırı olmadıkları sonucuna varılmakla
itirazın REDDİ gerekir...”
Anılan kararın gerekçesinin güncelliği devam etmekteyken,
tam aksi yönde bir değerlendirmeyle kuralın iptaline karar verilmesi şeklindeki
sonuca katılmaya imkân görülememiştir.
2. Konuyla çok
yakından ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin çok önceki bir kararı da, yukarıda
özetlenen kararla aynı mahiyettedir. Bu karara konu kural, 8/6/1965 tarih ve
625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 35. maddelindeki “Yönetici ve
öğretmenlere ücretlerini zamanında ödemeyen kurumlar bu ücretleri geçen her gün
işin yüzde üç zammı ile öderler” şeklindeki düzenlemedir. Anayasa Mahkemesi
19/10/1971 tarih ve E.1971/34, K.1971/72 sayılı kararıyla (oybirliğiyle) şu
gerekçeyle iptal istemini reddetmiştir:
“... İtiraz ve inceleme kanunu ‘zam’ itiraz yoluna
başvuran mahkemenin ileri sürdüğü gibi faiz değil, yasal bir gecikme
tazminatından ibarettir. Yasa koyucu bu hükümle ücretin gününde ödenmemesi
halinde gecikme süresince ücret alacaklısının uğrayacağı zararların çalışan
için zararını kanıtlama yükümü olmaksızın ve işveren bakımından tazminat
ödemekten sıyrılma yollarını kapatarak, götürü bir biçimde karşılanmasını,
başka bir deyimle genel hükümlerin elverişsizliği karşısında, belirli bir
alanda çalışanların ücretlerinin gününde ödenmesini özel bir inanca almayı
öngörmüştür. Bu düzenleme Türk İş hukukunda bir yenilik sayılamaz. 20.6.1952
gününde yürürlüğe giren Basın Mesleğinde çalışanlarla çalıştıranlar arasında
Münasebetlerin Tanzimi Hakkındaki 13.6.1952 günlü, 5953 Sayılı Kanunun ‘ücret’
başlıklı 14. maddesinde, gazetecilere ücretlerini vaktinde ödemeyen işverenleri
bu ücretleri geçecek her gün işin yüzde iki fazlasıyla ödemeye mecbur tutan bir
hüküm vardır. 10.1.1961 gününde yürürlüğe giren 4.1.1961 günlü, 212 sayılı
Kanunun 1. maddesi bu 14. maddeyi değiştirmiş ve yüzde iki fazlayı yüzde beşe
çıkarmıştır. Özel öğretim kurumlarında çalışanların ücretlerinin gününde
ödenmesini sağlama gibi olağan ve haklı bir nedene dayanan ve benzeri
tedbirlerin başka alanlarda çalışanlar içinde alınmasını engeller veya yasaklar
bir yönü bulunmayan itiraz konusu hükmün özel öğretim kurumları yönetici ve
öğretmenlerini imtiyazlı bir duruma getirdiği düşünülemez. Hüküm, haklı nedene
dayandığına ve tüm özel öğretim kurumlarındaki yönetici ve öğretmenleri
kapsadığına göre, yasa önünde eşitlik ilkeleriyle de çelişmekte değildir. Demek
ki itiraz ve inceleme konusu hükmün Anayasa’nın 12. maddesine aykırı bir yönü
yoktur. Çalıştırdığı kimselere ücretlerini vaktinde ödeyen bir özel öğretim
kurumunun gecikme tazminatına hüküm giymesi söz konusu olamaz... Hüküm
işverenin durumunu ağırlaştırıyorsa, bundan kurtulmasının tek yolu, borcunu
gününde yerine getirmektir. Onun içindir ki hükmün öğretim alanındaki özel
teşebbüsün güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını engellediğini ve böylece
Anayasa’nın 40. maddesiyle çelişkiye düştüğünü hukukça savunmanın olanağı
yoktur... Özel öğretim kurumları yönetici ve öğretmenlerinin ücretlerinin
gecikme zamlarıyla yükselmesi sırf işverenin kendi tutumunun bir sonucudur.
Eğer işverenin tutumu yüzünden bu ücret gerçekten adaletsiz sayılabilecek bir
tutara varabiliyorsa, aksaklığı alacaklıda veya kanunda bulmanın ve Anayasa’nın
45. maddesine aykırılıktan söz etmenin yeri yoktur. Unutmamalıdır ki şahısların
yaptıkları işe uygun ve insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış seviyesi
sağlamalarına elverişli adaletli bir ücret elde etmeleri için Devletin 45.
madde uyarınca, almakla yükümlü bulunduğu tedbirler içinde böyle bir ücretin
korunmasına yönelik tedbirlerin de yeri ve gereği vardır ve itiraz konusu
hüküm, bu niteliği ile Anayasa’nın 45. maddesine aykırı olmak şöyle dursun, bu
madde ile öngörülenlerden bir bölüm çalışanlar yönünden yerine getirilmesi
anlamını taşır. Özetlemek gerekirse itiraz ve inceleme konusu hüküm Anayasa’nın
12., 40., 45. maddelerine aykırı olmadığı gibi öteki ilkeleriyle de çelişir
durumda değildir. İtirazın bu nedenle reddi gerekir...”
Görüldüğü üzere, anılan karar 2008 tarihli kararla
paralellik göstermekte ve karar gerekçesinde, iptal istemine konu 5953 Sayılı
Kanunun ilgili düzenlemesine de yollama yapmaktadır.
3. 5953 sayılı
Kanun’un 14. ve ek 1. maddeleri (ki bunlardan sadece ek 1. madde uygulanacak
kural olarak kabul edilmiştir) 1952 yılından bu yana 67 yıldır yürürlükte olup,
gazetecinin hukukunu korumak suretiyle basın özgürlüğünün gerçekleşmesine büyük
katkı yapmıştır. Edimini zamanında yerine getiren (gazetecinin özlük haklarını
-başvurunun somutunda fazla çalışma ücretini- gecikmeksizin ödeyen) gazete
işvereni yönünden herhangi bir ek tazminat ödeme yükümlülüğü söz konusu
değildir. Öte yandan, bu edimin bir yıl sonra yerine getirilmesi halinde,
işverence ödenecek tutarın (tazminatın) yıllık yüzde 1825 oranına ulaşacağı,
bunun da ölçüsüz olduğu savı da yerinde görülemez. Bilakis, Yargıtay’ın
uygulamada Borçlar Kanununun ilgili hükümlerinden yararlanarak, yüksek tazminat
tutarlarından hakkaniyet indirimi yapması ve bunu bir İçtihadı Birleştirme
Kararıyla ortaya koyması uygulama yönünden de herhangi bir sorun çıkmadığını ortaya
koyucu mahiyettedir. Anayasa Mahkemesinin yukarıda işaret edilen iki
kararındaki gerekçeler dikkate alındığında, kural ölçülülük ilkesine aykırı
düşmediği gibi, kuralla teşebbüs ve çalışma özgürlüğüne herhangi bir müdahalede
bulunulduğu da kabul edilemez.
4. Açıklanan
nedenlerle, kuralın Anayasa’ya aykırı bir yönü bulunmadığından; iptal isteminin
reddi gerektiği kanaatine ulaştığımdan; çoğunluğun aksi yöndeki kararına
katılmıyorum.
KARŞIOY GEREKÇESİ
İtiraz başvurusunda, zamanında ödenmeyen fazla çalışma
ücretinin günlük yüzde beş fazlasıyla ödenmesini düzenleyen itiraz konusu kural
gereğince, geçecek günle orantılı olarak ödenmesi gereken meblağın kısa sürede
büyük rakamlara ulaştığı, böylece gazetecilere, İş Kanunu’na tâbi olarak işçi
statüsünde çalışanlardan farklı olarak ayrıcalık tanındığı, ayrıca sosyal hukuk
devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak biçimde çalışma barışını bozduğu
gerekçesiyle kuralın Anayasa’nın 2., 5., 10., 11., 48. ve 49. maddelerine
aykırı olduğu ileri sürülmüş; çoğunluk kararında ise kuralın Anayasa’nın 2.,
10., 13. ve 48. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar
verilmiştir.
5953 sayılı Kanun’un ek 1. maddesinin sekizinci
fıkrasının ikinci cümlesine göre, gazetecilerin fazla çalışma ücretlerini
vaktinde ödemeyen işverenler, bu ücreti geçecek her gün için %5 fazlasıyla
ödemeye mecburdurlar.
Kanun’un 1. maddesine göre “gazeteci”, “Bu Kanun
şümulüne giren fikir ve sanat işlerinde ücret karşılığı çalışanlara” denilmekte
ve Kanun’un, ”Türkiye’de yayınlanan gazete ve mevkutelerle haber ve fotoğraf
ajanslarında her türlü fikir ve sanat işlerinde çalışan ve İş Kanunu’ndaki
“işçi” tarifi şümulü haricinde kalan kimselerle bunların işverenleri hakkında
uygulanacağı” belirtilmektedir. Dolayısıyla gazetecilik işyerinde yapılan
çalışmada fikir ve sanat işi yapma koşulunun da gerçekleşmesi gerekmektedir.
5953 sayılı Kanun`a eklenen 1. maddenin sekizinci
fıkrasına göre, fazla çalışmalara ait ücretin müteakip ücret tediyesiyle
birlikte ödenmesi mecburidir. Fazla çalışma ücretleri, gününde verilmemesi
halinde, her geçen gün için % 5 fazlasıyla ödenir. Aynı maddede, gazeteci
tabirinin şümulü içinde bulunan kimselerden müessese, matbaa, idarehane ve büro
gibi yerlerde hizmetlerinin mahiyeti itibarıyla müstemirren çalışanlar için
günlük iş müddetinin, gece ve gündüz devrelerinde sekiz saat olduğu, bunun
dışında gündüz veya gece devresindeki çalışma müddetinin daha fazla hadlere
artırılması ve ulusal bayram, genel tatiller ve hafta tatilinde çalışılmasının
bu Kanuna göre (fazla saatlerde çalışma) sayılacağı, her bir fazla
çalışma saati için verilecek ücretin, normal çalışma saati ücretinin % 50
fazlası olduğu belirtilmiştir.
Başvuru gerekçesinde, kuralda yer alan günlük yüzde beş
fazlasıyla ödemeye ilişkin düzenlemenin itiraza konu edildiği anlaşılmaktadır.
Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin
yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını
ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi
ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi
yasaklanmıştır. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı
anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için
değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı,
ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen
eşitlik ilkesi zedelenmez
İptali istenen kuralla gazetecilere, zamanında ödenmeyen
fazla çalışma ücreti açısından diğer çalışanlara tanınmayan lehe düzenlemeler
getirilmiştir. Buna ilişkin olarak yasama belgelerinde, basında mevcut bir
huzursuzluğun çözümüyle işçi ve memur statüsünden farklı çalışma koşullarına
tâbi gazetecileri korumanın amaçlandığı ifade edilmiştir. Basın İş Kanunu
kapsamında çalışanların, yaptıkları iş gözetilerek İş Kanunu’na tâbi olanlardan
farklı yasal düzenlemelere konu edilmeleri mümkündür. Bu iki grup, aynı hukuki
statüde bulunmadıklarından itiraz gerekçelerinde öne sürülen karşılaştırmaya
elverişli değillerdir. Bu nedenle düzenlemelerin Anayasa’nın eşitlik ilkesine
aykırı bir yönü görülmemiştir.
İptali istenen kuralda yer alan “her geçen gün için %5
fazlasiyle” ibaresi nedeniyle, fazla çalışma olarak zamanında ödenmeyen
meblağın kısa zamanda yüksek miktarlara ulaşabildiği anlaşılmaktadır. Çalışma
koşulları bakımından işçilerden farklı bir konumda olan ve kamuoyunu doğru
bilgilendirme görevleri bulunan gazetecileri işveren karşısında korumak
amacıyla getirildiği anlaşılan itiraz konusu kuralla, gazetecilerin fazla
çalışma ücretlerinin zamanında ödenmesine, gecikme halinde ise belli miktarda
ilave yapılarak tahsiline imkân sağlanmıştır. Fazla çalışma ücretinin yüzde beş
fazlasıyla ödenmesine ilişkin bu kuralın, “gününde” ödenmeme koşuluna bağlı
olarak uygulanabilir olduğu açıktır. Ayrıca, bu düzenlemenin basın özgürlüğü
yönünden önemli bir işlev gördüğü de yadsınamaz. Gazetecinin görevinin haber
alma, verme, basma ve yayma gibi kamu düzenini yakından ilgilendiren niteliği
de gözönüne alındığında kuraldaki müdahalenin orantısız olduğu söylenemez.
Basın mensuplarının yaptıkları işin özelliği nedeniyle
basın çalışanlarını ödenmeyen ücretleri konusunda korumaya yönelik düzenlemenin
Anayasaya aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, kuralın Anayasa’nın 2., 10., 13. ve
48. maddelerine aykırı olmadığı sonucuna varıldığından, çoğunluğun kuralın
iptali yönündeki kararına katılınmamıştır.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde
Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’un
ek 1. maddesinin sekizinci fıkrasının “Fazla çalışma ücretlerinin gününde
verilmemesi halinde, her geçen gün için % 5 fazlasiyle ödenir.” şeklindeki
ikinci cümlesi Mahkememiz çoğunluğunca iptal edilmiştir.
2. İtiraz başvurusunda, 4857 sayılı Kanun’a tabi olarak
çalışan işçilerin fazla çalışma ücreti alacaklarının zamanında ödenmemesi
durumunda en yüksek banka mevduat faizinin uygulanmasının öngörüldüğü, basın
çalışanlarına fazla çalışma ücreti alacaklarının zamanında ödenmemesi hâlinde
ise temerrüt şartı dahi aranmaksızın borcun günlük yüzde beş, yıllık yüzde 1825
zamlı olarak ödenmesinin gerekeceği, ayrıca bu zamlı ödemeye yasal faiz uygulanacağı,
bu durumun kanun önünde eşitlik, hukuk devleti ve hukuki güvenlik ilkelerini
zedelediği, ayrıca çalışma barışına da zarar verdiği belirtilerek kuralın
Anayasa’nın 2., 5., 10., 11., 48. ve 49. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
3. İtiraz konusu kural gereğince, fazla çalışma
ücretlerinin, gününde verilmemesi halinde, bu ücretin her geçen gün için yüzde
beş artırımlı olarak ödenmesi gerekmektedir.
4. Gazetecilerin
iş ilişkilerinin özel bir kanun ile düzenlenmesi ve özel olarak korunması
gazetecilik mesleğinin demokratik toplum yönünden taşıdığı önemden
kaynaklanmakta olup bu tür düzenlemeler basın özgürlüğünün korunmasına da
hizmet etmektedir. Gazetecilik mesleğinin özelliği nedeniyle diğer
çalışanlardan farklı olarak getirilen özel düzenlemelerden birisi de yüzde
beş fazla ödeme kuralıdır. Diğer
işkollarına göre farklı çalışma tarzı ve demokratik bir toplumda sahip olduğu
önemli rol nedeniyle gazetecilerin ücret alacağının teminat altına alınması
amacıyla birtakım özel düzenlemeler yapılması kanun koyucunun takdirindedir. Bu
bağlamda gazetecilerin ücretinin zamanında ödenmesini sağlamaya yönelik yüzde
beş fazla ödeme kuralının Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti
ilkesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
5. Bunun yanı sıra Anayasa Mahkemesi kararlarında
vurgulandığı üzere Anayasa’nın 10. maddesinde belirtilen kanun önünde eşitlik
ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli
değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda
bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak,
ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda
bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında
eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı
kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi
kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları
gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı
kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.
6. İptali istenen kuralla gazetecilere, zamanında
ödenmeyen fazla çalışma ücreti açısından farklı bir düzenleme öngörülmüştür. Bu
düzenleme ile işçi ve memur statüsünden farklı çalışma koşullarına tâbi ve
demokratik toplumun varlığında ve sürdürülmesinde önemli bir role sahip olan
gazetecilerin korunmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır.5953 sayılı Kanun
kapsamında çalışanların, yaptıkları iş gözetilerek 4857 sayılı İş Kanunu’na
tâbi olanlardan farklı kanuni düzenlemelere konu edilmeleri mümkündür. Bu iki
grup, aynı hukuki statüde bulunmadıklarından itiraz gerekçelerinde öne sürülen
karşılaştırmaya elverişli değillerdir. Bu nedenle düzenlemenin Anayasa’nın
eşitlik ilkesine aykırı bir yönü de bulunmamaktadır.
7. Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin aynı kuralın iptali
talebiyle yapılan başvuruya ilişkin olarak verdiği kararda (AYM, E.2005/28,
K.2008/122) ifade ettiği üzere “iptali istenen kuralda yer alan ‘günlük
yüzde beş fazlası’ ibaresi nedeniyle, fazla çalışma ücreti olarak zamanında
ödenmeyen meblağın yüksek miktarlara ulaşabildiği anlaşılmaktadır” Ancak
“fazla çalışma ücretinin yüzde beş fazlasıyla ödenmesine ilişkin bu
kuralın, ‘zamanında’ ödenmeme koşuluna bağlı olarak uygulanabilir olduğu
açıktır. Ayrıca bu düzenlemelerin basın özgürlüğü yönünden önemli bir işlev
gördüğü de yadsınamaz. Gazetecinin görevinin haber alma, verme, basma ve yayma
gibi kamu düzenini yakından ilgilendiren niteliği de göz önüne alındığında”
kuralın çalışma ve teşebbüs hürriyetine aykırı olduğu da söylenemez.
8. Açıklanan gerekçelerle itiraz konusu
kural Anayasa’ya aykırı görülmediğinden iptal isteminin reddi gerektiği oyuyla
çoğunluğun kararına katılmıyorum.