“....
CMK 280/1-d maddesinde, bölge adliye mahkemesinin, “İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,” karar vereceği düzenlenmiştir.
CMK'nın 289. maddesi ise “Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.
c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.
d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.
e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi.
g) Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.
h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu durumda, 280/1-d maddesinde belirtilen g ve h bentleri dışında olabilecek olan bozma nedenleri arasında yer alan ve hukuka kesin aykırılık sayılan hallerin hiç biri bozulan dosyamızda mevcut değildir.
İstinaf mahkemesi ise yasada yer almayan bir nedenle, yasaya aykırı olarak bozma kararı vermektedir. Ancak verilen bu karar kesin nitelikli olduğundan ve CMK 'nın 284/1 maddesinde yer alan “bölge adliye mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilmez; bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemez” şeklindeki hüküm nedeni ile mahkememizce direnme kararı verilememekte ve üçüncü bir merci önüne, tespit edilen yasaya aykırılık, taşınamamaktadır. Bölge adliye mahkemesinin hukuka açıkça aykırı bir kararına karşı mahkememizin bozmaya uymak dışında bir yolu bulunmamaktadır.
Her ne kadar bozma kararında Tavşanlı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/629 Esas sayılı dosyasının birleştirilmesi gerektiğinden bahsedilmiş ise de, 2. Asliye Ceza Mahkemesinin iddianamesinde bahsedilen olay mahkememizde açılan iddianamede zaten anlatılmıştır. Bu sebeple CMK'nın 225. maddesi gereğince iddianamede anlatılan fiil hakkında mahkememiz iddia ile bağlı kalmadan CMK'nın 226. maddesi uyarınca karar verilebilecektir. Bu nedenle mahkememiz kararının bozulmasına sebep teşkil etmemektedir. Başka bir mahkemede aynı nedene dayalı olarak mükerrer bir davanın görülmekte olması halinde ise CMK'nın 223. maddesinde yapılacak işlemler düzenlenmiştir. Bu sebeple davaların birlikte görülmesinde bir zorunluluk bulunmamaktadır.
Mahkememiz Bölge Adliye Mahkemesine karşı haklılığını ileri sürememekte ve istinaf mahkemesi kararının hukuken denetlenmesini CMK'nın 284/1 maddesi nedeniyle sağlayamamaktadır.
Anayasanın 9. maddesinde; yargı yetkisi Türk Milleti Adına Bağımsız ve Tarafsız mahkemelerce kullanılır hükmü bulunmaktadır.
Anayasanın 138. maddesinde; hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasa, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi karşı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir veya talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz hükmü bulunmaktadır.
Anayasanın 140. maddesinde; hakimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimliğin teminatı esaslarına göre görev ifa ederler hükmü bulunmaktadır.
CMK'nın 284/1 maddesinde yer alan engel nedeni ile yerel mahkemeler, Bölge Adliye Mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnememektedir. Bu sebeple Bölge Adliye Mahkemesinin kararının hukuka açıkça aykırı olmasına rağmen, yerel mahkeme bu karara uymak zorunda kalmaktadır. Bu durum ise; hakimin vicdani kanaatine göre verdiği kararın, hukuka, kanuna ve Anayasaya uygun olduğunu ileri sürebilmesine engel olmakta ve hakimin bağımsızlığı ilkesine, hiçbir mercinin, mahkemelere ve hakimlere tavsiye, talimat, telkin veremeyeceği ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır.
Zira mahkemeler kendilerine istinaf mahkemelerince telkin edilen kanaati, bu hususu üçüncü bir merci önüne taşıma imkanı olmadan, taşımaya mecbur bırakılmaktadır. Mahkemelerin hangi vicdani kanaate sahip olması gerektiği kendilerine dayatılamaz. Mahkemelerin vicdani kanaatleri, merkeze bağlı bir şube mesabesindeymiş gibi merkez hangi kanaati ön görmüş ise ona uymaya zorlanamaz. Aksi durum Anayasaya aykırılık teşkil etmektedir.
Yerel mahkemenin direnme kararı verebilmesi halinde ortak yetkili üst bir kurulun ihtilafa düşülen konuda ihtilafı sonlandırıcı karar vermesinin önü açılacaktır. Nitekim Yargıtay kararlarına karşı yerel mahkemelerin direnme hakkı vardır. Yargıtay Genel Kurulunca ihtilafın hukuk alemindeki çözümü yapılmaktadır.
Hukukun gelişimi ise; yerel mahkemenin istinaf mahkemesi gibi düşünmediği hususları, gerekçeleri ile açıklayabilmesinin önünün açılması ile mümkün olabilecektir.
Yerel mahkemeler bağımsızdır. Hakimler vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler, bu ilkeler Anayasal güvence altına alınan olmazsa olmaz ilkelerdir. Hakimler düşünmediği ve inanmadığı bir kararı vermeye direnme hakkı olmadan zorlanamaz, hareketsiz bırakılamaz. Ortak yetkili üst bir merciye ihtilafın halledilmesi konusunda dosyanın tevdi edilmesi hakkından mahrum bırakılmaz.
Bu nedenle CMK'nın 284/1. maddesi, Anayasaya açıkça aykırı olduğundan Anayasanın 152. maddesi gereğince iptali için Anayasa mahkemesine başvurma zarureti hasıl olmuştur.
SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda arz ve izah edilen gerekçelerle CMK'nın 284/1. maddesi, Anayasaya açıkça aykırı olduğundan, Anayasanın 152. maddesi gereğince İPTALİNE karar verilmesi, mahkememizin 05.03.2019 tarihli tensip kararı uyarınca, arz ve talep olunur.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2019/33
Karar Sayısı : 2019/17
Karar Tarihi : 10/4/2019
R.G.Tarih – Sayısı : Tebliğ edildi
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Tavşanlı Ağır Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 284. maddesinin (1) numaralı fıkrasının Anayasa’nın 9., 138. ve 140. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Şüphelilerin kasten öldürmeye teşebbüs ve silahlı tehdit suçlarından cezalandırılması talebiyle açılan dava sonucunda verilen hükmün bölge adliye mahkemesi tarafından bozulması üzerine yapılan yargılamada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 284. maddesi şöyledir:
“Direnme yasağı
Madde 284- (1) Bölge adliye mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilemez; bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemez.
(2) İtiraz ve temyize ilişkin hükümler saklıdır.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında başvuru kararı ve ekleri, Raportör Berrak YILMAZ tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu, itiraz konusu kanun hükmü okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. Anayasa’nın “Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi” kenar başlığını taşıyan 152. maddesinin son fıkrasında “Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz” denilmiştir. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Başvuruya engel durumlar” kenar başlığını taşıyan 41. maddesinin (1) numaralı fıkrasında da “Mahkemenin işin esasına girerek verdiği ret kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından itibaren on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla itiraz başvurusu yapılamaz” hükmüne yer verilmiştir.
3. 5271 sayılı Kanun’un 284. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “Bölge adliye mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilemez;…” bölümüne yönelik iptal talebi, Anayasa Mahkemesinin 26/7/2017 tarihli ve E.2017/48, K.2017/129 sayılı kararıyla Anayasa’ya aykırı olmadığı gerekçesiyle esastan reddedilmiş ve bu karar 26/9/2017 tarihli ve 30192 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
4. Anayasa Mahkemesince işin esasına girilerek reddedilen kural hakkında yeni bir başvurunun yapılabilmesi için önceki kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı 26/9/2017 tarihinden başlayarak geçmesi gereken on yıllık süre henüz dolmamıştır.
5. Bu nedenle 5271 sayılı Kanun’un 284. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “Bölge adliye mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilemez;…” bölümünün iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun Anayasa’nın 152. maddesinin son fıkrası ve 6216 sayılı Kanun’un 41. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince reddi gerekir.
6. Öte yandan 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinde Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurularda izlenecek yöntem belirlenmiştir. Maddenin (1) numaralı fıkrasında, bir davaya bakmakta olan mahkemenin bu davada uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu fıkrada sayılan belgeleri dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine göndereceği kurala bağlanmış; anılan fıkranın (a) bendinde de “İptali istenen kuralların Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslı” Mahkemeye gönderilecek belgeler arasında sayılmıştır. Anılan maddenin (4) numaralı fıkrasında ise açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvurularının Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.
7. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde de itiraz yoluna başvuran mahkemenin gerekçeli kararında Anayasa’ya aykırılıkları ileri sürülen hükümlerin her birinin Anayasa’nın hangi maddelerine hangi nedenlerle aykırı olduğunun ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Yine İçtüzük’ün 49. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde de Anayasa Mahkemesince yapılan ilk incelemede başvuruda eksikliklerin bulunduğu tespit edilirse itiraz yoluna ilişkin işlerde esas incelemeye geçilmeksizin başvurunun reddine karar verileceği, (2) numaralı fıkrasında ise anılan (b) bendi uyarınca verilen kararın itiraz yoluna başvuran mahkemenin eksiklikleri tamamlayarak yeniden başvurmasına engel olmadığı belirtilmiştir. Bu durumda söz konusu eksikliklerin tamamlanması ve Anayasa Mahkemesine başvurulması yolunda yeni bir karar alınması suretiyle başvurunun yinelenebilmesi mümkündür.
8. Yapılan incelemede, itiraz yoluna başvuran Mahkeme tarafından 5271 sayılı Kanun’un 284. maddesinin (1) numaralı fıkrasının “…bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemez.” bölümünün hangi nedenlerle Anayasa’nın 9., 138. ve 140. maddelerine aykırı olduğunun ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmediği anlaşılmıştır.
9. Açıklanan nedenle 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile İçtüzük’ün 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasına aykırı olduğu anlaşılan 5271 sayılı Kanun’un 284. maddesinin (1) numaralı fıkrasının “…bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemez.” bölümüne yönelik itiraz başvurusunun 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından esas incelemeye geçilmeksizin reddi gerekir.
III. HÜKÜM
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 284. maddesinin (1) numaralı fıkrasının;
A. “Bölge adliye mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilemez;…” bölümüne yönelik itiraz başvurusunun, Anayasa’nın 152. maddesinin dördüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 41. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince REDDİNE,
B. “…bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemez.” bölümüne yönelik itiraz başvurusunun, 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından, esas incelemeye geçilmeksizin REDDİNE,
10/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Burhan ÜSTÜN
Engin YILDIRIM
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Recep KÖMÜRCÜ
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU