ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2016/150
Karar Sayısı : 2017/179
Karar Tarihi : 28.12.2017
R.G. Tarih – Sayı :
15.2.2018 - 30333
İPTAL DAVASINI AÇAN: Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeleri Engin ALTAY, Levent GÖK ve Özgür ÖZEL ile birlikte 130 milletvekili
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR:
1. İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi (E.2016/134)
2. Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2016/137)
3. Malatya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) (E.2016/138)
4. Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi (E.2016/147)
5. Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi (E.2016/149)
6. Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi (E.2016/151)
7. Alaşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi
Sıfatıyla) (E.2016/176)
8. Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2016/186)
9. İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi (E.2016/189)
10. Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) (E.2016/190)
11. Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi (E.2016/193)
12. Gönen Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) (E.2017/1)
13. Bolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2017/9)
14. Alaşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (E.
2017/11)
15. Derinkuyu Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2017/22)
16. Niğde 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2017/40)
17. Ceylanpınar Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2017/82)
18. Kahramanmaraş 3. Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2017/91)
19. Nazilli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi
Sıfatıyla) (E.2017/92)
20. Suluova Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2017/96)
21. İstanbul 3. Tüketici Mahkemesi (E.2017/111)
22. Kaş Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) (E.2017/115)
23. Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) (E.2017/126)
24. Silifke 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi
Sıfatıyla) (E.2017/146)
25. Kâhta 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2017/153)
26. Gaziantep 4. Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2017/164)
DAVA VE İTİRAZLARIN KONUSU: 4.6.2016
tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun’un;
A. 1. maddesiyle değiştirilen 14.6.1935 tarihli ve 2804 sayılı
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Kanunu’nun ek 1. maddesinin ikinci
fıkrasının,
B. 2. maddesiyle 18.12.1981 tarihli ve 2565 sayılı Askeri Yasak
Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu’na eklenen 27/A maddesinin,
C. 3. maddesiyle 9.7.1982 tarihli ve 2690 sayılı Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu Kanunu’na eklenen “Yapı Denetimi” başlıklı ek
1. maddenin,
D. 4. maddesiyle 19.2.1985 tarihli ve 3154 sayılı Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 2. maddesinin
birinci fıkrasına eklenen (j) bendinin “... 14/3/2013 tarihli ve 6446
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında dağıtım lisansı sahibi tüzel
kişileri veya özel hukuk tüzel kişilerini...” ve “...veya bu
tüzel kişilerden hizmet satın almak ve bu tüzel kişilerin nitelikleri,
yetkilendirilmesi, hak ve yükümlülükleri ile bu tüzel kişilere uygulanacak
yaptırımları...” bölümlerinin,
E. 6. maddesiyle 4.6.1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanunu’na
eklenen ek 12. maddenin,
F. 11. maddesiyle değiştirilen 4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı
Kamu İhale Kanunu’nun 3. maddesinin birinci fıkrasının (o) bendinin “...TETAŞ
tarafından tedarik amaçlı yapılacak elektrik enerjisi alımları...” bölümünün,
G. 15. maddesiyle 14.3.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası
Kanunu’nun 3. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (şş) bendinin,
H. 17. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’un 6. maddesine eklenen
(10) numaralı fıkranın,
I. 21. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’un;
1. 17. maddesinin değiştirilen (1), (3) ve (4) numaralı
fıkralarının,
2. 17. maddesinin (6) numaralı fıkrasının değiştirilen (a),
(ç), (d) ve (f) bentlerinin,
3. 17. maddesine eklenen (10) numaralı fıkranın,
İ. 22. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’un 18. maddesine eklenen
(5) numaralı fıkranın;
1. İkinci cümlesinin,
2. Beşinci cümlesinde yer alan “...varlıkların veya
hisselerin devrine yönelik olarak, bedel alınmaksızın...” bölümünün,
J. 24. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’un 27. maddesine eklenen
(7) numaralı fıkranın ikinci cümlesinin,
K. 25. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’un yeniden düzenlenen
geçici 8. maddesinin,
L. 26. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’a eklenen geçici 19. ve
geçici 20. maddelerin,
Anayasa’nın 2., 5., 7., 9., 10., 11., 13., 35., 36., 40., 41.,
43., 47., 56., 63., 73., 125., 128., 138., 153., 167. ve 172. maddelerine
aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve 6446 sayılı Kanun’un 3. maddesinin
birinci fıkrasına eklenen (şş) bendi, 17. maddesinin değiştirilen (1), (3), (4)
numaralı fıkraları, (6) numaralı fıkrasının değiştirilen (a) bendi, (ç)
bendinin birinci cümlesi, ikinci cümlesinin “…teknik ve teknik olmayan
kayıp maliyeti…” ibaresi dışındaki kısmı, (d) ve (f) bentleri ile
6446 sayılı Kanun’a eklenen geçici 19. madde haricindeki kuralların
yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talepleridir.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ
İptali istenen kuralların yer aldığı 6719 sayılı Kanun’un;
1. 1. maddesiyle değiştirilen 2804 sayılı Kanun’un ek 1.
maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
“Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün yurt dışı
faaliyetleriyle ilgili yurt dışında çalıştırılacak personelin niteliği, görev
süresi, bunlara ödenecek ücretler ile harcamalara ilişkin usul ve esaslar
Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenir.”
2. 2. maddesiyle 2565 sayılı Kanun’a eklenen 27/A maddesi şöyledir:
“Madde 27/A- Askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgelerinde veya
ülke güvenliği ile doğrudan ilgili Türk Silahlı Kuvvetlerine tahsisli ve fiilen
kullanımında olan araziler, harekat ve savunma amaçlı yerlerdeki tesisler
(konut ve sosyal tesisler hariç) ile özel güvenlik bölgesi ilan edilen
yerlerdeki tesisler, rafineri, petrokimya tesisleri ve eklentileri ile nükleer
santral projeleri kapsamında yapılması öngörülen tesis ve faaliyetler hakkında
4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanununun kıyılar, sahil şeritleri,
doldurma ve kurutma yoluyla kazanılan arazilere ilişkin yapı ve yapılaşmaya
dair sınırlayıcı hükümleri ile 3 üncü maddesi hükümleri ve nükleer santral
projeleri kapsamında yapılması öngörülen tesis ve faaliyetler hakkında
26/1/1939 tarihli ve 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin
Aşılattırılması Hakkında Kanunun sınırlayıcı hükümleri uygulanmaz.”
3. 3. maddesiyle 2690 sayılı Kanun’a eklenen “Yapı Denetimi” başlıklı
ek 1. madde şöyledir:
“Ek Madde 1- Nükleer santral sahalarında yapılacak yapılar
hakkında 29/6/2001 tarihli ve 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun
hükümleri ile 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununun fenni mesuliyete
ilişkin hükümleri uygulanmaz. Ancak bu yapıların yapı denetimi Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu tarafından yetkilendirilen tüzel kişiliğe sahip yapı denetimi
kuruluşları tarafından, denetim kuruluşu ile nükleer santralin lisans sahibi
arasında akdedilen hizmet sözleşmesi hükümlerine göre yapılır. Yapı denetiminin
bu kuruluşlar tarafından yapılması nükleer santral lisans sahibinin münhasır ve
kusursuz sorumluluğunu kısmen veya tamamen ortadan kaldırmaz. Bu yapılara
ilişkin olarak yapılacak yetkilendirme ve denetimlerle ilgili usul ve esaslar
ile yapı denetimi kuruluşu ile nükleer santral lisans sahibi arasında
akdedilecek hizmet sözleşmesinin kapsamına ilişkin hususlar Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının görüşü alınarak Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir.”
4. 4. maddesiyle 3154 sayılı Kanun’un 2. maddesinin birinci fıkrasına
eklenen (j) bendi şöyledir:
“Madde 2- Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının görevleri (Ek ibare: 20/2/2001-4628/17
md.) ilgili Kanunlarda piyasada faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlara
bırakılmadığı takdirde ve ölçüde şunlardır:
...
j) Elektrik üretim, iletim, dağıtım ve tüketim
tesislerinin milli menfaatlere ve modern teknolojiye uygun şekilde kurulması ve
işletilmesi için gerekli yükümlülükleri ile ilgili olarak inceleme, tespit,
raporlama, proje onay ve kabul işlemleri yapmak üzere; ihtisas sahibi kamu
kurum ve kuruluşlarını, 14/3/2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu kapsamında dağıtım lisansı sahibi tüzel kişileri veya özel
hukuk tüzel kişilerini görevlendirmek, yetkilendirmek veya bu
tüzel kişilerden hizmet satın almak ve bu tüzel kişilerin nitelikleri,
yetkilendirilmesi, hak ve yükümlülükleri ile bu tüzel kişilere uygulanacak
yaptırımları ve diğer hususları yönetmelikle düzenlemek.”
5. 6. maddesiyle 3213 sayılı Kanun’a eklenen ek 12. madde şöyledir:
“Ek Madde 12- Bu Kanun uyarınca kamu kurum ve kuruluşlarına ait
IV. Grup (b) bendi madenlere ilişkin ruhsatlar, rezerv kaybına sebep olmayacak
şekilde, elektrik üretimine yönelik olmak üzere Bakanlık onayı ile ayrı
ruhsatlara bağlanabilir.”
6. 11. maddesiyle değiştirilen 4734 sayılı Kanun’un 3. maddesinin
birinci fıkrasının (o) bendi şöyledir:
“İstisnalar
Madde 3- (Değişik: 30/7/2003-4964/2
md.)
...
o) (Ek: 25/6/2009-5917/31 md.;
Değişik: 4/6/2016-6719/11 md.) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının bağlı,
ilgili veya ilişkili kurum veya kuruluşlarının, faaliyetleri ile ilgili olarak
birbirlerinden veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarından karşılanan enerji,
yakıt, mal, hizmet, danışmanlık alımları ve büyük onarım işleri, TETAŞ
tarafından tedarik amaçlı yapılacak elektrik enerjisi alımları,
...
Ceza ve ihalelerden yasaklama hükümleri hariç bu Kanuna tâbi
değildir.”
7. 15. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci
fıkrasına eklenen (şş) bendi şöyledir:
“MADDE 3- (1) Bu Kanunun uygulanmasında;
…
şş) Teknik ve teknik olmayan kayıp: Dağıtım sistemine giren enerji
ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı
arasındaki farkı oluşturan ve maliyeti etkileyen; teknik kayıp ve/veya kaçak
kullanım gibi sebeplerden kaynaklanan ve teknik bir sebebe dayanmayan kaybı,
…
ifade eder.”
8. 17. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’un 6. maddesine eklenen (10)
numaralı fıkra şöyledir:
“(10) Nükleer enerji üretim tesisleri için alınacak yapı ruhsatı
ve diğer mevzuattan kaynaklanan inşaata ilişkin izin, onay, lisans, ruhsat ve
benzeri belgeler ile üretim tesisinin kurulacağı sahanın mülkiyet veya kullanım
hakkının elde edildiğine ilişkin belgeler üretim lisansı verilmesinden sonra
olmak üzere, Kurul tarafından belirlenen süre içinde Kuruma sunulur. Kurul
tarafından belirlenen süre içinde istenen belgelerin mücbir sebepler veya
lisans sahibinden kaynaklanmayan haklı sebepler dışında Kuruma sunulmaması
hâlinde üretim lisansı iptal edilir. Bu üretim tesislerinde, diğer mevzuattan
kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmesi kaydıyla üretim lisansı
alınmadan önce üretim tesisi ile doğrudan ilgili olmayan yapıların inşasına
başlanabilir.”
9. 21. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’un değişiklikler yapılan
17. maddesi şöyledir:
“MADDE 17- (1) (Değişik: 4/6/2016-6719/21 md.) Bu Kanun kapsamında
düzenlenen ve bir sonraki dönem uygulanması önerilen tarifeler, ilgili tüzel
kişi tarafından Kurulca belirlenen usul ve esaslara göre, tarife konusu
faaliyete ilişkin tüm maliyet ve hizmet bedellerini içerecek şekilde hazırlanır
ve onaylanmak üzere Kuruma sunulur. Kurul, mevzuat çerçevesinde uygun bulmadığı
tarife tekliflerinin revize edilmesini ister veya gerekmesi hâlinde resen
revize ederek onaylar. İlgili tüzel kişiler Kurul tarafından onaylanan
tarifeleri uygulamakla yükümlüdür.
(2) Lisans sahibinin, her yıl uygulayacağı tarifelerde yapacağı
aylık enflasyon değişimi ve lisansında belirtilen diğer hususlarla ilgili
ayarlamalar Kurul tarafından onaylanır. Onaylanan tarifeler kapsamında belirlenen
fiyat formülleri mevzuatta belirtilen koşullarda tadil edilebilir.
(3) (Değişik: 4/6/2016-6719/21 md.) Onaylanan tarifeler içinde,
söz konusu tüzel kişinin tarife konusu faaliyetine ilişkin tüm maliyet ve
hizmet bedelleri dışında piyasa faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan
hiçbir unsur yer alamaz. İletim ek ücreti bu hükmün istisnasını oluşturur.
(4) (Değişik: 4/6/2016-6719/21 md.) İlgili faaliyete ilişkin tüm
maliyet ve hizmet bedellerini içeren Kurul onaylı tarifelerin hüküm ve şartları,
bu tarifelere tabi olan tüm gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Bir gerçek veya
tüzel kişinin tabi olduğu tarifede öngörülen ödemelerden herhangi birini
yapmaması hâlinde, söz konusu hizmetin durdurulabilmesini de içeren usul ve
esaslar Kurum tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir. Kurul tarafından
tüketici özelliklerine göre abone grupları belirlenebilir. Kurulca düzenlemeye
tabi tarifeler, doğrudan nihai tüketiciye veya nihai tüketiciye yansıtılmak
üzere ilgili tüketiciye enerji tedarik eden lisans sahibi tüzel kişilere
yansıtılır.
(5) Tarife onayı gerektiren bir lisansın verilmesi ile birlikte,
içinde bulunulan yıla ait tarife de Kurulca incelenerek onaylanır.
(6) Kurulca düzenlemeye tabi tarife türleri şunlardır:
a) (Değişik: 4/6/2016-6719/21 md.) Bağlantı tarifeleri: Bağlantı
tarifeleri, ilgili bağlantı anlaşmasına dâhil edilecek olan bir dağıtım
sistemine bağlantı için eşit taraflar arasında ayrım yapılmaması esasına dayalı
fiyatları, hükümleri ve şartları içerir. Bağlantı tarifeleri, şebeke yatırım
maliyetlerini kapsamaz; bağlantı yapan kişinin iç tesisatının dağıtım
şebekesine bağlanması için inşa edilen bağlantı hattı kapsamında katlanılan
masraflar ile sınırlıdır. Bağlantı hattının tüketici tarafından tesis edilmesi
hâlinde, bağlantı hattı işletme ve bakım sorumluluğu karşılığı dağıtım
şirketine devredilir, bu tüketicilerden bağlantı bedeli alınmaz.
b) İletim tarifesi: TEİAŞ tarafından hazırlanacak olan iletim
tarifesi; üretilen, ithal veya ihraç edilen elektrik enerjisinin iletim sistemi
üzerinden naklinden yararlanan tüm kullanıcılara eşit taraflar arasında ayrım
gözetmeksizin uygulanacak fiyatları, hükümleri ve şartları içerir. TEİAŞ’ın
yapacağı şebeke yatırımları ve iletim ek ücretleri iletim tarifesinde yer alır.
c) Toptan satış tarifesi: Kurumun belirleyeceği usul ve esaslar
kapsamında, elektrik toptan satış fiyatları taraflarca serbestçe belirlenir.
Dağıtım şirketlerinin teknik ve teknik olmayan kayıpları ile genel aydınlatma
kapsamında temin edeceği elektrik enerjisi ile tarifesi düzenlemeye tabi
tüketicilere yapılacak elektrik enerjisi satışı için TETAŞ’tan tedarik edilecek
elektrik enerjisinin toptan satış tarifesi TETAŞ’ın mali yükümlülüklerini
yerine getirebilme kapasitesi dikkate alınarak Kurul tarafından belirlenir.
ç) (Değişik: 4/6/2016-6719/21 md.) Dağıtım tarifeleri: Dağıtım
şirketleri tarafından hazırlanacak olan dağıtım tarifeleri, elektrik
enerjisinin dağıtım sistemi üzerinden naklinden yararlanan tüm gerçek ve tüzel
kişilere eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin uygulanacak hizmetlere
ilişkin fiyatları, hükümleri ve şartları içerir. Dağıtım tarifeleri; dağıtım
sistemi yatırım harcamaları, sistem işletim maliyeti, teknik ve teknik olmayan
kayıp maliyeti, kesme-bağlama hizmet maliyeti, sayaç okuma maliyeti, reaktif
enerji maliyeti gibi dağıtım faaliyetinin yürütülmesi kapsamındaki tüm maliyet
ve hizmetleri karşılayacak bedellerden oluşur. Dağıtım şirketlerinin
tarifelerine esas alınacak teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranlar
bu kayıpları düşürmeyi teşvik edecek şekilde Kurul tarafından belirlenir.
Kurulca belirlenen hedef oranlarını geçmemek kaydı ile teknik ve teknik olmayan
kayıplara ilişkin maliyetler dağıtım tarifelerinde yer alır ve tüketicilere
yansıtılır. Teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranlarının
tespiti ve değiştirilmesi ile oluşacak maliyetin tarifelerde yer alması ve
tüketicilere yansıtılmasına ilişkin usul ve esaslar Kurul tarafından
düzenlenir.
d) (Değişik: 4/6/2016-6719/21 md.) Perakende satış tarifeleri:
Serbest tüketici niteliğini haiz olmayan tüketiciler için, eşit taraflar
arasında ayrım gözetmeksizin uygulanacak fiyatları, hükümleri ve şartları
içerir. Serbest tüketici niteliğini haiz olmayan tüketicilere uygulanacak
perakende satış tarifeleri, görevli tedarik şirketi tarafından önerilir ve
Kurul tarafından incelenerek onaylanır. Tedarik lisansı sahibi şirketin
lisansında, elektrik enerjisi tüketim miktarlarına göre değişen tipte
tarifelerin veya fiyat aralıklarının uygulanmasına ilişkin yükümlülükler yer
alabilir ve buna ilişkin hususlar Kurul tarafından düzenlenir. Perakende satış
tarifeleri, aktif enerji maliyeti, faturalama ve müşteri hizmetleri maliyeti,
perakende satış hizmet maliyeti gibi perakende satış faaliyetinin yürütülmesi kapsamındaki
tüm maliyet ve hizmetleri karşılayacak bedellerden oluşur.
e) Piyasa işletim tarifesi: EPİAŞ’ın faaliyetlerini sürdürmesi
için gereken gelir ihtiyacının karşılanabilmesi ve mali sürdürülebilirlik
esasına göre hazırlanır.
f) (Değişik: 4/6/2016-6719/21 md.) Son kaynak tedarik tarifesi:
Serbest tüketici niteliğini haiz olduğu hâlde elektrik enerjisini, son kaynak
tedarikçisi olarak yetkilendirilen tedarik lisansı sahibi şirket dışında bir
tedarikçiden temin etmeyen tüketicilerin rekabetçi piyasaya geçmesini teşvik
edecek ve son kaynak tedarikçisinin makul kâr etmesine imkân verecek düzeyde,
yürürlükteki perakende satış tarifeleri ile piyasa fiyatları dikkate alınarak
hazırlanır. Ancak, bu sınırlamalarla bağlı olmaksızın; Kurulca sosyal ve ekonomik
durumlar gözetilerek belirlenecek bir miktarın altında elektrik enerjisi
tüketen tüketiciler için ayrı tarife yapılabilir. Son kaynak tedarik
yükümlülüğü kapsamında uygulanması öngörülen tarifeler tedarik lisansı
sahiplerince ayrıca teklif edilir. Son kaynak tedarik tarifesi, aktif enerji
maliyeti, faturalama ve müşteri hizmetleri maliyeti, perakende satış hizmet
maliyeti gibi son kaynak tedariği kapsamındaki tüm maliyet ve hizmetleri
karşılayacak bedellerden oluşur.
(7) Belirli bölgelere veya belirli amaçlara yönelik olarak
tüketicilerin desteklenmesi amacıyla sübvansiyon yapılması gerektiğinde,
sübvansiyon fiyatlara müdahale edilmeksizin yapılır. Sübvansiyonun tutarı ile
usul ve esasları ilgili bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenir
ve ilgili kurumun bütçesinden ödenir.
(8) Elektrik enerjisinin kalitesizliğinden veya kesintilerinden
kaynaklanan zarar ve hasarların ilgililerinden tazminine ilişkin usul ve
esaslar Kurum tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
(9) İletim veya dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından
yapılacak altyapı çalışmaları, altyapı kazı ruhsat harcına tabi değildir.
Ruhsat başvuruları dâhil olmak üzere altyapı çalışmalarında teminat sunulması
koşulu aranmaz. Altyapı çalışmaları nedeniyle doğacak zemin tahrip bedellerinin
belirlenmesine esas birim fiyatlar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yayımlanan
birim fiyatları aşamaz. İletim ve dağıtım lisansı sahibi tüzel kişilerce
yapılan altyapı kazı ruhsat başvuruları ilgili kamu tüzel kişilerince ivedilikle
sonuçlandırılır.
(10) (Ek: 4/6/2016-6719/21 md.) Kurum tarafından gelir ve tarife
düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan
başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin
yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi
ile sınırlıdır.”
10. 22. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’un 18.
maddesine eklenen (5) numaralı fıkra şöyledir:
“(5) Bakanlık tarafından, EÜAŞ ile bağlı ortaklıklarına ait
varlıkların veya bu bağlı ortaklıkların hisselerinin yenilenebilir enerji
kaynakları veya yerli kömüre dayalı elektrik üretim tesisi kurulması amacıyla
özelleştirilmesinin talep edilmesi hâlinde, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca
bu Kanun uyarınca gerçekleştirilecek özelleştirme işlemlerinde, 4046 sayılı
Kanunun bu maddeye aykırı olmayan hükümleri ile birlikte bu fıkra hükümleri
uygulanır. Bu fıkra kapsamında yapılacak özelleştirme ihalesine yönelik
olarak varlıkların veya hisselerin değer tespiti yapılmaz. Özelleştirme
ihalesi, bu madde kapsamında imzalanacak Elektrik Satış Anlaşması için geçerli
olacak elektrik enerjisi satış fiyatının belirlenmesi amacıyla, 4046 sayılı
Kanunda belirtilen pazarlık usulü uygulanmak suretiyle gerçekleştirilir.
Pazarlık usulü eksiltmeye esas elektrik enerjisi başlangıç satış fiyatından
eksiltme yapılmak suretiyle uygulanır ve ihale komisyonu tarafından gerekli
görüldüğü takdirde ihale, pazarlık görüşmesine devam edilen teklif sahiplerinin
katılımı ile açık eksiltme suretiyle sonuçlandırılabilir. Özelleştirme ihalesi
sonucunda, varlıkların veya hisselerin devrine yönelik olarak, bedel
alınmaksızın EÜAŞ ve ihale üzerinde kalan teklif sahibi arasında
imzalanacak devir sözleşmesi ile eş zamanlı şekilde, kurulacak elektrik üretim
tesisinde üretilecek elektrik enerjisinin satışına ilişkin olarak, ihale
üzerinde kalan teklif sahibi veya bağlı ortaklık ile TETAŞ veya EÜAŞ arasında
ihale sonucu belirlenen elektrik enerjisi satış fiyatı üzerinden, Elektrik
Satış Anlaşması imzalanır. İhalede eksiltmeye esas olacak elektrik enerjisi
başlangıç satış fiyatı ile Elektrik Satış Anlaşması fiyatının güncellenmesi
dâhil diğer usul ve esaslar ihale ilanına çıkılmadan önce Bakanlık tarafından
Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bildirilir. Bu usul ve esaslar ihale
şartnamesinde belirtilir.”
11. 24. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’un 27.
maddesine eklenen (7) numaralı fıkra şöyledir:
“(7) TETAŞ; üçüncü, beşinci ve altıncı fıkralarda belirtilen
elektrik enerjisi miktarını, mevcut sözleşmeler kapsamında karşılayamaması
durumunda yerli kömür yakıtlı elektrik üretim santrallerini işleten
şirketlerden temin eder. Söz konusu teminle ilgili miktar, süre ve
fiyat belirleme dâhil diğer usul ve esaslar Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenir.”
12. 25. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’un
yeniden düzenlenen geçici 8. maddesi şöyledir:
“GEÇİCİ MADDE 8- EÜAŞ veya bağlı ortaklık, iştirak, işletme ve
işletme birimleri ile varlıklarına ve 4046 sayılı Kanun kapsamında
oluşturulacak kamu üretim şirketlerine ve kamu üretim şirketlerine ait üretim
tesislerine, bunlardan bu maddede yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği
tarihten önce özelleştirilmiş olanlarla, yürürlük tarihinden sonra
özelleştirilecek olanlar için de geçerli olmak üzere, çevre mevzuatına uyumuna
yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli
izinlerin tamamlanması amacıyla 31/12/2019 tarihine kadar süre tanınır. Bu süre
zarfında ve önceki dönemlere ilişkin olarak bu gerekçeyle, EÜAŞ veya bağlı
ortaklık, iştirak, işletme ve işletme birimleri ile varlıklarında ve 4046
sayılı Kanun kapsamında oluşturulacak kamu üretim şirketlerinde ve kamu üretim
şirketlerine ait üretim tesislerinde, bunlardan bu maddede yapılan değişikliğin
yürürlüğe girdiği tarihten önce özelleştirilmiş olanlarla, yürürlük tarihinden
sonra özelleştirilecek olanlar için de geçerli olmak üzere, elektrik üretim
faaliyeti durdurulamaz ve idari para cezası uygulanmaz. Çevre mevzuatına uyuma
yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli
izinlerin tamamlanmasına ilişkin usul ve esaslar bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren bir yıl içinde Bakanlık tarafından çıkarılan yönetmelikle
belirlenir.”
13. 26. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’a
eklenen geçici 19. ve geçici 20. madde şöyledir:
“GEÇİCİ MADDE 19- (1) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen
düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan
mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan
hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.”
“GEÇİCİ MADDE 20- (1) Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk
ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak
bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve
başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.”
II. İLK İNCELEME
A. E.2016/150 Sayılı Başvuru Yönünden
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü
ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Osman
Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz
AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA ve Rıdvan
GÜLEÇ’in katılımlarıyla 7.9.2016 yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada
eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine; yürürlüğü durdurma
talebinin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
B. E.2016/134, E.2016/137, E.2016/138, E.2016/147, E.2016/149,
E.2016/151, E.2016/176, E.2016/189, E.2016/190, E.2016/193, E.2017/1,
E.2017/11, E.2017/22, E.2017/82, E.2017/91, E.201/92, E.2017/96, E.2017/111,
E.2017/115, E.2017/126, E.2017/146, E.2017/153, E.2017/164 Sayılı Başvurular
Yönünden
2. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca E.2016/134,
E.2016/137, E.2016/138 sayılı dosyaların 14.7.2016 tarihinde; E.2016/147,
E.2016/149, E.2016/151 sayılı dosyaların 7.9.2016 tarihinde; E.2016/176 sayılı
dosyanın 2.11.2016 tarihinde; E.2016/189, E.2016/190, E.2016/193 sayılı
dosyaların 14.12.2016 tarihinde; E.2017/1 sayılı dosyanın 18.1.2017 tarihinde;
E.2017/11, E.2017/22 sayılı dosyaların 9.2.2017 tarihinde; E.2017/82,
E.2017/91, E.2017/92 sayılı dosyaların 15.3.2017 tarihinde; E.2017/96 sayılı dosyanın
29.3.2017 tarihinde; E.2017/111, E.2017/115 sayılı dosyaların 4.5.2017
tarihinde; E.2017/126 sayılı dosyanın 31.5.2017 tarihinde; E.2017/146 sayılı
dosyanın 26.7.2017 tarihinde; E.2017/153 sayılı dosyanın 7.9.2017 tarihinde,
E.2017/164 sayılı dosyanın 28.9.2017 tarihinde yapılan ilk inceleme
toplantılarında dosyalarda eksiklik bulunmadığından işlerin esasının
incelenmesine, E.2017/91 sayılı dosyada yürürlüğün durdurulması talebinin 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından
reddine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
C. E.2016/186 Sayılı Başvuru Yönünden
3. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü
ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT,
Recep KÖMÜRCÜ, Nuri NECİPOĞLU, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN,
Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ’in
katılımlarıyla 23.11.2016 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında
öncelikle uygulanacak kural sorunu görüşülmüştür.
4. Anayasa’nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre, bir davaya
bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun
hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya
taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına
varması durumunda bu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaya
yetkilidir. Ancak bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine
başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve görevine giren bir davanın
bulunması, iptali istenen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir.
Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan
sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde
etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.
5. Başvuran Mahkemenin iptalini talep
ettiği kurallar arasında 6446 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasına
eklenen (şş) bendinde yer alan “…teknik olmayan kayıp…” ibaresi
ile “…ve/veya kaçak kullanım gibi sebeplerden kaynaklanan ve teknik bir
sebebe dayanmayan kaybı…”bölümü de bulunmaktadır.
6. Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasının (şş) bendinde teknik
ve teknik olmayan kayıp tanımlanmıştır. Buna göre teknik ve teknik olmayan
kayıp, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere
tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı oluşturan ve maliyeti
etkileyen; teknik kayıp ve/veya kaçak kullanım gibi sebeplerden kaynaklanan ve
teknik bir sebebe dayanmayan kayıptır.
7. Bakılmakta olan dava; elektrik faturası kapsamında tahsil
edilen kayıp–kaçak, dağıtım, sayaç okuma, iletim, BTV, TRT payı, perakende
satış hizmet bedeli ve bu bedellere yansıtılan KDV tutarının tazmini talebine
ilişkindir. İtiraz konusu kuralların yer aldığı Kanun’un 3. maddesinin birinci
fıkrasının (şş) bendinde teknik ve teknik olmayan kayıp (kayıp-kaçak) bedelinin
tüketicilerden tahsil edileceğine ilişkin bir hüküm olmadığı gibi taraflar
arasında teknik ve teknik olmayan kayıp bedelinin tanımı ile ilgili bir
uyuşmazlık da bulunmamaktadır. Dolayısıyla itiraz konusu kural bakılmakta olan
davada uygulanacak kural değildir.
8. Başvuran Mahkemenin iptalini talep ettiği kurallar arasında
Kanun’un 17. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “...tarife
konusu faaliyete ilişkin tüm maliyet ve hizmet bedellerini içerecek şekilde...”
bölümü de bulunmaktadır.
9. Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasının (ff) bendinde tarife,
elektrik enerjisinin ve/veya kapasitesinin iletimi, dağıtımı ve satışı ile
bunlara dair hizmetlere ilişkin fiyat hüküm ve şartları içeren düzenlemeler
olarak tanımlanmıştır. İtiraz konusu kuralın yer aldığı Kanun’un 17. maddesinin
(1) numaralı fıkrasında Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında düzenlenen ve
bir sonraki dönem uygulanması önerilen tarifelerin ilgili tüzel kişi tarafından
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunca (Kurul) belirlenen usul ve esaslara göre
tarife konusu faaliyete ilişkin tüm maliyet ve hizmet bedellerini içerecek
şekilde hazırlanarak onaylanmak üzere Kurula sunulacağı, Kurulun mevzuat
çerçevesinde uygun bulmadığı tarife tekliflerinin revize edilmesini isteyeceği,
gerekmesi hâlinde resen revize ederek onaylayacağı, ilgili tüzel kişilerin
Kurul tarafından onaylanan tarifeleri uygulamakla yükümlü olduğu
belirtilmiştir.
10. İtiraz konusu kuralın yer aldığı Kanun’un 17. maddesinin (1)
numaralı fıkrası, Kanun’un 17. maddesinin (6) numaralı fıkrasında ayrıntılı
olarak düzenlenmiş olan tüm tarifelerin hazırlanması ve onaylanması ile ilgili
genel hüküm niteliğinde olup davada uygulanma durumu bulunmayan bağlantı
tarifesi, perakende satış tarifesi, piyasa işletim tarifesi gibi tarifelerin de
hazırlanmasına ilişkin genel çerçeve çizmektedir. Bunun yanında Kanun’un 17.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde davanın konusunu
oluşturan kayıp-kaçak ve diğer bedellerin tarifelerde yer alacağı ve
tüketicilerden tahsil edileceğine ilişkin hüküm de bulunmamaktadır. Bu bağlamda
itiraz konusu kuralın bakılmakta olan davada uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
11. Başvuran Mahkemenin talep ettiği kurallar arasında Kanun’un
17. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan “...tarife konusu
faaliyetine ilişkin tüm maliyet ve hizmet bedelleri dışında…” bölümü
de bulunmaktadır.
12. İtiraz konusu kuralın yer aldığı Kanun’un 17. maddesinin (3)
numaralı fıkrasında onaylanan tarifeler içinde söz konusu tüzel kişinin tarife
konusu faaliyetine ilişkin tüm maliyet ve hizmet bedelleri dışında piyasa
faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan hiçbir unsur yer alamayacağı, iletim
ek ücretinin bu hükmün istisnasını oluşturduğu belirtilmiştir.
13. Kanun’un 17. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci
cümlesi ile tarifelerin kapsamının belirlenmesi ile ilgili olarak tarife konusu
faaliyete ilişkin tüm maliyet ve hizmet bedellerinin tarifelerde yer
alabileceği piyasa faaliyetleriyle ilgili olmayan unsurların ise tarifelerde
yer alamayacağı ilkesi düzenlenmekte olup kural davanın konusunu oluşturan
kayıp-kaçak ve diğer bedellerin tarifelerde yer alacağı ve tüketicilerden
tahsil edilebileceğine ilişkin hüküm içermemektedir. Bu bağlamda itiraz konusu
kuralın bakılmakta olan davada uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
14. Başvuran Mahkemenin iptalini talep ettiği kurallar arasında Kanun’un
17. maddesinin (4) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “ilgili
faaliyete ilişkin tüm maliyet ve hizmet bedellerini içeren...” bölümü
ile aynı fıkranın üçüncü ve dördüncü cümleleri de bulunmaktadır.
15. Kanun’un 17. maddesinin (4) numaralı fıkrasının birinci
cümlesinde, ilgili faaliyete ilişkin tüm maliyet ve hizmet bedellerini içeren
Kurul onaylı tarifelerinin hüküm ve şartlarının bu tarifelere tabi olan gerçek
ve tüzel kişileri bağlayacağı belirtilmektedir. Bu düzenleme Kurul tarafından
onaylanan tüm tarifelerin bağlayıcı olduğuna ilişkin genel hüküm niteliğinde
olup düzenlemede dava konusu oluşturan kayıp-kaçak ve diğer bedellerin tarifede
yer alacağına ve tüketicilerden tahsil edileceğine ilişkin hüküm
bulunmadığından kuralın bakılmakta olan davada uygulanma olanağı
bulunmamaktadır.
16. Kanun’un 17. maddesinin (4) numaralı fıkrasının itiraz konusu
üçüncü cümlesinde Kurul tarafından tüketici özelliklerine göre abone
gruplarının belirlenebileceği ifade edilmiştir. Kurul kararıyla belirlenen
abone grupları sanayi, mesken, tarımsal sulama, aydınlatma ve ticarethane abone
grupları olup bakılmakta olan davada taraflar arasında abone gruplarının
oluşturulmasıyla ilgili bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dolayısıyla itiraz
konusu kural davada uygulanacak kural değildir.
17. Kanun’un 17. maddesinin (4) numaralı fıkrasının itiraz
konusu dördüncü cümlesinde Kurulca düzenlemeye tabi tarifelerin doğrudan
nihai tüketiciye veya nihai tüketiciye yansıtılmak üzere ilgili tüketiciye
enerji tedarik eden lisans sahibi tüzel kişilere yansıtılacağı belirtilmiş olup
kural davada uygulanma durumu olmayan bağlantı tarifeleri, toptan satış
tarifesi, piyasa işletim tarifesi ve perakende satış tarifelerini de
kapsadığından genel bir düzenlemedir. Kuralda tüketicilere yansıtılacak
tarifelerin içeriği ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu bağlamda
kuralın bakılmakta davada uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
18. Başvuran Mahkemenin talep ettiği kurallar arasında Kanun’un
17. maddesinin (6) numaralı fıkrasının (a) bendinin, ikinci cümlesinde yer
alan “...iç tesisatının dağıtım şebekesine bağlanması için inşa
edilen bağlantı hattı kapsamında katlanılan masraflar ile sınırlıdır.” bölümü
ile üçüncü cümlesi de bulunmaktadır.
19. Kanun’un 17. maddesinin altıncı fıkrasının (a) bendinde
bağlantı tarifelerinin ilgili bağlantı anlaşmasına dâhil edilecek olan bir
dağıtım sistemine bağlantı için eşit taraflar arasında ayrım yapılmaması
esasına dayalı fiyatları hükümleri ve şartları içerdiği, şebeke yatırım
maliyetlerini kapsamadığı, bağlantı yapan kişinin iç tesisatının dağıtım
şebekesine bağlanması için inşa edilen bağlantı hattı kapsamında katlanılan
masraflar ile sınırlı olduğu, bağlantı hattının tüketici tarafından tesis
edilmesi hâlinde bağlantı hattı işletme ve bakım sorumluluğu karşılığı dağıtım
şirketine devredileceği ve bu tüketicilerden bağlantı bedeli alınmayacağı
belirtilmiştir.
20. Bağlantı tarifeleri kapsamında bulunan bağlantı bedeli,
dağıtım sistemine bağlantı yapan kişinin iç tesisatının dağıtım şebekesine
bağlanması için inşa edilen bağlantı hattı kapsamında katlanılan masraflarla
sınırlı bir bedel olup tüketicilerden tek seferde alınmaktadır. Bağlantı
bedeli, tüketicilerden elektrik faturası kapsamında düzenli olarak her ay
tahsil edilen bir bedel değildir. Bakılmakta olan davada, davacı tarafından
bağlantı bedelinin tazmini talep edilmediğinden itiraz konusu kurallar davada
uygulanacak kural değildir.
21. Başvuran Mahkemenin iptalini talep ettiği kurallar
arasında Kanun’un 17. maddesinin (6) numaralı fıkrasının (d) bendinin
dördüncü cümlesi de bulunmaktadır.
22. Kanun’un 17. maddesinin altıncı fıkrasının (d) bendinde
perakende satış tarifeleri düzenlenmiş olup bu tarife serbest tüketici
niteliğini haiz olmayan tüketicileri kapsamaktadır. Serbest tüketici, Kanun’un
3. maddesinin birinci fıkrasının (cc) bendinde tanımlanmış olup kurul
tarafından belirlenen elektrik enerjisi miktarından daha fazla tüketimi
bulunduğu veya iletim sistemine doğrudan bağlı olduğu veya organize sanayi
bölgesi tüzel kişiliğini haiz olduğu için tedarikçisini seçme hakkına sahip
gerçek veya tüzel kişilerdir. Serbest olmayan tüketici ise elektrik enerjisi
veya kapasite alımlarını sadece bölgesinde bulunduğu perakende satış lisansı
sahibi dağıtım şirketi veya perakende satış şirketlerinden yapabilen gerçek
veya tüzel kişilerdir. Somut olayda davacının dört adet tarımsal sulama
aboneliği olup Kurul tarafından yıllık belirlenen tüketimden daha fazla
tüketime sahip olduğundan serbest tüketici konumundadır. İtiraz konusu kural
serbest tüketici niteliğine sahip olmayan tüketicilere uygulanan perakende
satış tarifesi kapsamına giren bedelleri düzenlediğinden kuralın bakılmakta
olan davada uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
23. Açıklanan nedenlerle 4.6.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;
A.1. 15. maddesiyle 14.3.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu’nun 3. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (şş) bendinde yer
alan “…teknik olmayan kayıp…” ibaresi ile “…ve/veya kaçak kullanım
gibi sebeplerden kaynaklanan ve teknik bir sebebe dayanmayan kaybı…”bölümünün,
2. 21. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’un 17. maddesinin;
a. Değiştirilen (1) numaralı fıkrasının
birinci cümlesinde yer alan “…tarife konusu faaliyete ilişkin tüm
maliyet ve hizmet bedellerini içerecek şekilde…” bölümünün,
b. Değiştirilen (3) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde
yer alan “…tarife konusu faaliyetine ilişkin tüm maliyet ve hizmet
bedelleri dışında …” bölümünün,
c. Değiştirilen (4) numaralı fıkrasının;
ca. Birinci cümlesinde yer alan “İlgili faaliyete
ilişkin tüm maliyet ve hizmet bedellerini içeren…” bölümünün,
cb. Üçüncü ve dördüncü cümlelerinin,
d. (6) numaralı fıkrasının değiştirilen;
da. (a) bendinin;
daa. İkinci cümlesinde yer alan “…iç tesisatının
dağıtım şebekesine bağlanması için inşa edilen bağlantı hattı kapsamında
katlanılan masraflar ile sınırlıdır.” bölümünün,
dab. Üçüncü cümlesinin,
db. (d) bendinin dördüncü cümlesinin,
itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada
uygulanma olanağı bulunmadığından bu cümlelere, bölümlere ve ibareye ilişkin
başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
B. 1. 21. maddesiyle;
a. 6446 sayılı Kanun’un 17. maddesinin (6) numaralı
fıkrasının değiştirilen;
aa. (ç) bendinin ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci
cümlelerinin,
ab. (f) bendinin dördüncü cümlesinin,
b. 6446 sayılı Kanun’un 17. maddesine eklenen (10)
numaralı fıkranın,
2. 26. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’a eklenen geçici 20.
maddenin,
esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
D. E.2017/9 Sayılı Başvuru Yönünden
24. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü
ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Osman
Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer
TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Recai AKYEL ve Yusuf
Şevki HAKYEMEZ’in katılımlarıyla 9.2.2017 tarihinde yapılan ilk inceleme
toplantısında öncelikle uygulanacak kural ve başvurunun yöntemine uygunluğu
sorunları görüşülmüştür.
25. Başvuran Mahkemenin iptalini talep ettiği kurallar arasında
Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (şş) bendi de bulunmaktadır.
26. Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasının (şş) bendinde teknik
ve teknik olmayan kayıp tanımlanmıştır. Buna göre teknik ve teknik olmayan
kayıp, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere
tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı oluşturan ve maliyeti
etkileyen; teknik kayıp ve/veya kaçak kullanım gibi sebeplerden kaynaklanan ve
teknik bir sebebe dayanmayan kayıptır.
27. Bakılmakta olan dava, elektrik faturası kapsamında tahsil
edilen kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma, iletim ve perakende satış hizmet
bedellerinin tazmini talebine ilişkindir. İtiraz konusu kuralda teknik ve
teknik olmayan kayıp (kayıp-kaçak) bedelinin tüketicilerden tahsil edileceğine
ilişkin bir hüküm olmadığı gibi taraflar arasında teknik ve teknik olmayan
kayıp bedelinin tanımı ile ilgili bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.
Dolayısıyla itiraz konusu kural bakılmakta olan davada uygulanacak kural
değildir.
28. Diğer taraftan 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendinde, bir davaya bakmakta olan mahkemenin, bu
davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini
Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü
aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda, iptali istenen
kuralların Anayasa’nın hangi maddelerine aykırı olduklarının açıklanması
gerektiği belirtilmiş, anılan maddenin (4) numaralı fıkrasında ise
açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz
başvurularının, Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye geçilmeksizin
gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.
29. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 46. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendinde de itiraz yoluna başvuran Mahkemenin gerekçeli
kararında, Anayasa’ya aykırılıkları ileri sürülen hükümlerin her birinin
Anayasa’nın hangi maddelerine, hangi nedenlerle aykırı olduğunun ayrı ayrı ve
gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Yine
İçtüzüğün 49. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde de Anayasa
Mahkemesince yapılan ilk incelemede, başvuruda eksikliklerin bulunduğu tespit edilirse
itiraz yoluna ilişkin işlerde esas incelemeye geçilmeksizin başvurunun reddine
karar verileceği belirtilmiştir.
30. Başvurunun incelenmesinden itiraz yoluna başvuran Mahkeme
tarafından 6446 sayılı Kanun’un geçici 20. maddesinin hangi nedenlerle Anayasa’nın
2. ve 138. maddelerine aykırı olduğunun ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte
açıkça gösterilmediği anlaşılmıştır. Dolayısıyla Kanun’un geçici 20. maddesi
yönünden yapılan başvurunun yöntemine uygun olmadığından esas incelemeye
geçilmeksizin reddi gerekir.
31. Açıklanan
nedenlerle 4.6.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;
A. 15.
maddesiyle 14.3.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 3.
maddesinin birinci fıkrasına eklenen (şş) bendinin itiraz başvurusunda bulunan
Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından bu bende
ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
B. 26. maddesiyle 6446
sayılı Kanun’a eklenen geçici 20. maddenin iptaline karar verilmesi talebiyle
yapılan itiraz başvurusunun, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası
gereğince yöntemine uygun olmadığından REDDİNE,
C. 21. maddesiyle 6446
sayılı Kanun’un 17. maddesinin;
1. Değiştirilen
(3) numaralı fıkrasının,
2. Eklenen (10) numaralı
fıkrasının,
esasının incelenmesine
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
E. E.2017/40 Sayılı Başvuru Yönünden
32. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü
ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT,
Recep KÖMÜRCÜ, Nuri NECİPOĞLU, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ,
Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL ve Yusuf Şevki
HAKYEMEZ’in katılımlarıyla1.3.2017 tarihinde yapılan ilk inceleme
toplantısında öncelikle uygulanacak kural sorunu görüşülmüştür.
33. Başvuran Mahkemenin iptalini talep ettiği kurallar arasında
Kanun’un 17. maddesinin (1) numaralı fıkrası da bulunmaktadır.
34. Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasının (ff) bendinde
tarife, elektrik enerjisinin ve/veya kapasitesinin iletimi, dağıtımı ve satışı
ile bunlara dair hizmetlere ilişkin fiyat hüküm ve şartları içeren düzenlemeler
olarak tanımlanmıştır. İtiraz konusu kuralda Elektrik Piyasası
Kanunu kapsamında düzenlenen ve bir sonraki dönem uygulanması önerilen
tarifelerin ilgili tüzel kişi tarafından Kurulca belirlenen usul ve esaslara
göre tarife konusu faaliyete ilişkin tüm maliyet ve hizmet bedellerini içerecek
şekilde hazırlanarak onaylanmak üzere kurula sunulacağı, Kurulun mevzuat
çerçevesinde uygun bulmadığı tarife tekliflerinin revize edilmesini isteyeceği,
gerekmesi hâlinde resen revize ederek onaylayacağı, ilgili tüzel kişilerin
Kurul tarafından onaylanan tarifeleri uygulamakla yükümlü olduğu
belirtilmiştir.
35. İtiraz konusu kural, Kanun’un 17. maddesinin (6) numaralı
fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiş olan tüm tarifelerin hazırlanması ve
onaylanması ile ilgili genel hüküm niteliğinde olup bakılmakta olan davada
uygulanma olanağı bulunmayan bağlantı tarifesi, perakende satış tarifesi,
piyasa işletim tarifesi gibi tarifelerin hazırlanmasına ilişkin olarak da genel
çerçeve çizmektedir. Bunun yanında itiraz konusu kuralda davanın konusunu
oluşturan kayıp-kaçak ve diğer bedellerin tarifelerde yer alacağı ve
tüketicilerden tahsil edileceğine ilişkin hüküm de bulunmamaktadır. Bu bağlamda
itiraz konusu kuralın bakılmakta olan davada uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
36. Başvuran Mahkemenin iptalini talep ettiği kurallar arasında
Kanun’un 17. maddesinin (3) numaralı fıkrası da bulunmaktadır.
37. Kanun’un 17. maddesinin (3) numaralı fıkrasında onaylanan tarifeler
içinde söz konusu tüzel kişinin tarife konusu faaliyetine ilişkin tüm maliyet
ve hizmet bedelleri dışında piyasa faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan
hiçbir unsurun yer alamayacağı, iletim ek ücretinin bu hükmün istisnasını
oluşturduğu belirtilmiştir.
38. Kanun’un 17. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci
cümlesi ile tarifelerin kapsamının belirlenmesi ile ilgili olarak tarife konusu
faaliyete ilişkin tüm maliyet ve hizmet bedellerinin tarifelerde yer
alabileceği piyasa faaliyetleriyle ilgili olmayan unsurların ise tarifelerde
yer alamayacağı ilkesi düzenlenmekte olup kural davanın konusunu oluşturan
kayıp-kaçak ve diğer bedellerin tarifelerde yer alacağı ve tüketicilerden
tahsil edilebileceğine ilişkin hüküm içermemektedir. Bu bağlamda bu kuralın da
bakılmakta olan davada uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
39. Diğer taraftan Kanun’un 17. maddesinin (3) numaralı fıkrasının
ikinci cümlesinde iletim ek ücretinin, tarife konusu faaliyetle ilgili olmadığı
hâlde tarifede yer almasına ilişkin özel bir düzenleme getirilmiştir. Bakılmakta
olan davada elektrik faturası kapsamında tahsil edilen bu bedelin de tazminini
talep edildiğinden Kanun’un 17. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ikinci
cümlesi davada uygulanacak kuraldır.
40. Başvuran Mahkemenin iptalini talep ettiği kurallar arasında Kanun’un
17. maddesinin (4) numaralı fıkrası da bulunmaktadır.
41. Kanun’un 17. maddesinin (4) numaralı fıkrasının birinci
cümlesinde, ilgili faaliyete ilişkin tüm maliyet ve hizmet bedellerini içeren
Kurul onaylı tarifelerinin hüküm ve şartlarının bu tarifelere tabi olan gerçek
ve tüzel kişileri bağlayacağı belirtilmektedir. Bu düzenleme Kurul tarafından
onaylanan tüm tarifelerin bağlayıcı olduğuna ilişkin genel hüküm niteliğinde
olup bu düzenlemede davanın konusunu oluşturan kayıp-kaçak ve diğer bedellerin
tarifede yer alacağına ve tüketicilerden tahsil edileceğine ilişkin hüküm
bulunmadığından söz konusu kuralın bakılmakta olan davada uygulanma
olanağı bulunmamaktadır.
42. Kanun’un 17. maddesinin (4) numaralı fıkrasının ikinci
cümlesinde de bir gerçek ve tüzel kişinin tabi olduğu tarifede öngörülen
ödemelerden herhangi birini yapmaması hâlinde, söz konusu hizmetin
durdurulabilmesini de içeren usul ve esasların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
(EPDK) tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. Taraflar
arasındaki uyuşmazlık elektrik faturası kapsamında kayıp-kaçak ve diğer
bedellerin tahsil edilip edilemeyeceği noktasında toplanmakta olup taraflar arasında
tarifelerde öngörülen bedelin ödenmemesi durumunda elektrik hizmetinin
durdurulup durdurulamayacağı veya bu hususun yönetmelikle düzenlenip
düzenlenemeyeceği noktasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu cümle
de bakılmakta olan davada uygulanacak kural değildir.
43. Kanun’un 17. maddesinin (4) numaralı fıkrasının üçüncü
cümlesinde ise Kurul tarafından tüketici özelliklerine göre abone
gruplarının belirlenebileceği ifade edilmiştir. Kurul kararıyla belirlenen
abone grupları sanayi, mesken, tarımsal sulama, aydınlatma ve ticarethane abone
grupları olup bakılmakta olan davada taraflar arasında abone gruplarının
oluşturulmasıyla ilgili bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu kural da
bakılmakta olan davada uygulanacak kural değildir.
44. Kanun’un 17. maddesinin (4) numaralı fıkrasının dördüncü
cümlesinde de Kurulca düzenlemeye tabi tarifelerin doğrudan nihai
tüketiciye veya nihai tüketiciye yansıtılmak üzere ilgili tüketiciye enerji
tedarik eden lisans sahibi tüzel kişilere yansıtılacağı belirtilmiş olup kural
davada uygulanma durumu olmayan bağlantı tarifeleri, toptan satış tarifesi,
piyasa işletim tarifesi ve perakende satış tarifelerini de kapsadığından genel
bir düzenlemedir. Kuralda tüketicilere yansıtılacak tarifelerin içeriği ile ilgili
bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu bağlamda kuralın bakılmakta olana davada
uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
45. Başvuran Mahkemenin iptalini talep ettiği kurallar arasında Kanun’un
21. maddesiyle değiştirilen 6446 sayılı Kanun’un 17. maddesinin (6) numaralı
fıkrasının (a) bendi de bulunmaktadır.
46. Kanun’un 17. maddesinin altıncı fıkrasının (a) bendinde
bağlantı tarifelerinin ilgili bağlantı anlaşmasına dâhil edilecek olan bir
dağıtım sistemine bağlantı için eşit taraflar arasında ayrım yapılmaması
esasına dayalı fiyatları hükümleri ve şartları içerdiği, şebeke yatırım
maliyetlerini kapsamadığı, bağlantı yapan kişinin iç tesisatının dağıtım
şebekesine bağlanması için inşa edilen bağlantı hattı kapsamında katlanılan
masraflar ile sınırlı olduğu, bağlantı hattının tüketici tarafından tesis
edilmesi hâlinde bağlantı hattı işletme ve bakım sorumluluğu karşılığı dağıtım
şirketine devredileceği ve bu tüketicilerden bağlantı bedeli alınmayacağı
belirtilmiştir.
47. Bağlantı tarifeleri kapsamında bulunan bağlantı bedeli,
dağıtım sistemine bağlantı yapan kişinin iç tesisatının dağıtım şebekesine
bağlanması için inşa edilen bağlantı hattı kapsamında katlanılan masraflarla
sınırlı bir bedel olup tüketicilerden tek seferde alınmaktadır. Bağlantı bedeli
tüketicilerden elektrik faturası kapsamında düzenli olarak her ay tahsil edilen
bir bedel değildir. Bakılmakta olan davada, davacı tarafından bağlantı
bedelinin tazmini talep edilmediğinden itiraz konusu bent davada uygulanacak
kural değildir.
48. Başvuran Mahkemenin iptalini talep ettiği kurallar
arasında Kanun’un 21. maddesiyle değiştirilen 6446 sayılı Kanun’un 17.
maddesinin (6) numaralı fıkrasının (d) bendi de bulunmaktadır.
49. Kanun’un 17. maddesinin altıncı fıkrasının (d) bendinde
perakende satış tarifeleri düzenlenmiş olup bu tarife serbest tüketici
niteliğini haiz olmayan tüketicileri kapsamaktadır. Serbest tüketici, Kanun’un
3. maddesinin birinci fıkrasının (cc) bendinde tanımlanmış olup kurul
tarafından belirlenen elektrik enerjisi miktarından daha fazla tüketimi bulunduğu
veya iletim sistemine doğrudan bağlı olduğu veya organize sanayi bölgesi tüzel
kişiliğini haiz olduğu için tedarikçisini seçme hakkına sahip gerçek veya tüzel
kişilerdir. Serbest olmayan tüketici ise elektrik enerjisi veya kapasite
alımlarını sadece, bölgesinde bulunduğu perakende satış lisansı sahibi dağıtım
şirketi veya perakende satış şirketlerinden yapabilen gerçek veya tüzel
kişilerdir. Somut olayda davacı, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulu
tarafından yıllık belirlenen tüketimden daha fazla tüketime sahip olduğundan
serbest tüketici konumundadır. İtiraz konusu kural serbest tüketici niteliğine
sahip olmayan tüketicilere uygulanan perakende satış tarifesini düzenlediğinden
kuralın bakılmakta olan davada uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
50. Açıklanan nedenlerle 4.6.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 17.
maddesinin;
A. 1. Değiştirilen
(1) numaralı fıkrasının,
2. Değiştirilen
(3) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin,
3. Değiştirilen (4) numaralı
fıkrasının,
4. (6) numaralı
fıkrasının değiştirilen (a) ve (d) bentlerinin,
itiraz başvurusunda bulunan
Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından bu fıkra,
cümle ve bentlere ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
B. 1. Değiştirilen
(3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin,
2. (6) numaralı
fıkrasının değiştirilen (ç) ve (f) bentlerinin,
3. Eklenen (10) numaralı
fıkrasının,
esasının incelenmesine
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. BİRLEŞTİRME KARARLARI
51. E.2016/137 ve E.2016/138 sayılı dosyaların 14.7.2016 tarihinde
E.2016/134 sayılı dosya ile birleştirilmesine, E.2016/134 sayılı dosyanın
12.10.2016 tarihinde, E.2016/147, E.2016/149 ve E.2016/151 sayılı dosyaların
7.9.2016 tarihinde; E.2016/176 sayılı dosyanın 2.11.2016 tarihinde, E.2016/186
sayılı dosyanın 23.11.2016 tarihinde, E.2016/189, E.2016/190 ve E.2016/193
sayılı dosyaların 14.12.2016 tarihinde; E.2017/1 sayılı dosyanın 18.1.2017
tarihinde, E.2017/9, E.2017/11 ve E.2017/22 sayılı dosyaların 9.2.2017
tarihinde; E.2017/40 sayılı dosyanın 1.3.2017 tarihinde, E.2017/82, E.2017/91
ve E.2017/92 sayılı dosyaların 15.3.2017 tarihinde; E.2017/96 sayılı dosyanın
29.3.2017 tarihinde, E.2017/111 ve E.2017/115 sayılı dosyaların 4.5.2017
tarihinde, E.2017/126 sayılı dosyanın 31.5.2017 tarihinde, E.2017/146 sayılı
dosyanın 26.7.2017 tarihinde, E.2017/153 sayılı dosyanın 7.9.2017 tarihinde,
E.2017/164 sayılı dosyanın 28.9.2017 tarihinde, aralarındaki hukuki irtibat
nedeniyle E.2016/150 sayılı dava ile birleştirilmesine, esaslarının
kapatılmasına, esas incelemenin E.2016/150 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
IV. ESASIN İNCELENMESİ
52. Dava dilekçesi ve başvuru kararları ile ekleri, Raportör Osman
KODAL tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, iptali istenen
kanun hükümleri, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların
gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43.
maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı Müsteşarı Fatih DÖNMEZ, Müsteşar Yardımcısı Abdullah TANCAN, Müsteşar
Yardımcısı Necati YAMAÇ, Müsteşar Yardımcısı Abdülkerim YÖRÜKOĞLU, Bakan
Danışmanı Ertuğrul ALTIN, Bakan Danışmanı Tahsin YAZAR, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Zafer
DEMİRCAN, I. Hukuk Müşaviri Hayrettin KURT, Av. Nilüfer ÖZDEMİR MALLI, Hukuk
Müşaviri Önder GENÇ, Proje Grup Başkanı Hilal YÜCEL, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu Başkanı Mustafa YILMAZ, Başkan Yardımcısı Mehmet ERTÜRK,
Tarifeler Dairesi Başkanlığı Grup Başkanı Ali Rıza DİNÇ’in 28.12.2017
tarihinde yaptıkları sözlü açıklamaları dinlendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
A. Kanun’un 1. Maddesiyle Değiştirilen 2804 Sayılı Kanun’un
Ek 1. Maddesinin İkinci Fıkrasının İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
53. Dava dilekçesinde özetle; Anayasa’nın 7. maddesinde öngörülen
yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesi uyarınca yürütme organına genel ve
sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisi verilemeyeceği, Anayasa’nın 128.
maddesinde de memurlar ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları,
görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ile diğer
özlük işlerinin kanunla düzenleneceğinin öngörüldüğü, dava konusu kuralla Maden
Tetkik ve Arama (MTA) Genel Müdürlüğünün yurt dışında faaliyet gösterecek
personeli hakkında 6245 sayılı Harcırah Kanunu’nun uygulanmasının ortadan
kaldırılarak MTA Genel Müdürlüğünün yurt dışı faaliyetlerinde görevlendirilecek
personelin niteliği, görev süresi, bunlara ödenecek ücretleri ile harcamalara
ilişkin usul ve esasların Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikle
düzenlenmesinin Anayasa’nın 7. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
54. Kanun’un ek 1. maddesinin dava konusu ikinci fıkrasında MTA
Genel Müdürlüğünün yurt dışı faaliyetleriyle ilgili yurt dışında çalıştırılacak
personelin niteliği, görev süresi, bunlara ödenecek ücretler ile harcamalara ilişkin
usul ve esasların Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulan yönetmelikle
düzenlenmesi öngörülmektedir.
55. Anayasa’nın 7. maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti
adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.”
denilmektedir. Yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) ait
olması ve bu yetkinin devredilememesi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir
gereğidir. Bu hükme yer veren Anayasa’nın 7. maddesinin gerekçesinde yasama
yetkisinin parlamentoya ait olması “demokrasi rejimini benimseyen siyasi
rejimlerde kaçınılmaz bir durum” olarak nitelendirilmiştir.
56. Söz konusu maddenin gerekçesinden de anlaşılacağı üzere yasama
yetkisinin devredilmezliği esasen kanun koyma yetkisinin TBMM dışında bir
organca kullanılamaması anlamına gelmektedir. Anayasa’nın 7. maddesi ile
yasaklanan husus, kanun yapma yetkisinin devredilmesi olup bu madde, yürütme
organına hiçbir şekilde düzenleme yapma yetkisi verilemeyeceği anlamına
gelmemektedir. Kanun koyucu, bir konuyu doğrudan kanunla düzenleyebileceği gibi
bu hususta düzenleme yapma yetkisini yürütme organına da bırakabilir.
57. Yürütmenin türevselliği ilkesi gereğince, yürütme organının
bir konuda düzenleme yapabilmesi için yasama organınca yetkilendirilmesi
gerekmektedir. Kural olarak kanun koyucunun genel ifadelerle yürütme organını
yetkilendirmesi yeterli olmakla birlikte Anayasa’da kanunla düzenlenmesi
öngörülen konularda genel ifadelerle yürütme organına düzenleme yapma yetkisi
verilmesi, yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırılık oluşturabilmektedir.
Bu nedenle Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda
kanunun temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması gerekmektedir.
Anayasa koyucunun açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü konularda, yasama
organının temel kuralları saptadıktan sonra, uzmanlık ve idare tekniğine
ilişkin hususları yürütmeye bırakması, yasama yetkisinin devri olarak
yorumlanamaz.
58. Anayasa’nın 128. maddesinde “Devletin, kamu iktisadî
teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre
yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli
görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür./Memurların ve
diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları
ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla
düzenlenir. Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri
saklıdır./ Üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları, kanunla
özel olarak düzenlenir.” denilmiştir. Anılan hükümle kamu
görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve
yükümlülüklerinin kanunla düzenlenmesi öngörülmektedir.
59. 2804 sayılı Kanun’un 2. maddesinde MTA Genel Müdürlüğünün
başlıca görevi, ülkemizde işletmeğe elverişli maden ve taş ocağı sahaları
bulunup bulunmadığını ve işletilen maden ve taş ocaklarının daha faydalı
surette işletilmelerinin nelere bağlı olduğunu araştırmak, arama faaliyetleri
yapmak, fennî ve jeolojik çalışmalar yapmak, madenlerin tahlil ve fennî
usullere göre tespit edilmesini sağlamak, ülkemizde bulunan rezervleri
raporlamak, ekonomik değerlendirmelerini gerçekleştirmek ve ülkemiz
madenlerinde ve maden sanayinde çalışacak Türk mühendis, fen memuru, ustabaşı
ve mütehassıs işçi yetiştirmek olarak belirlenmiştir.
60. 2804 sayılı Kanun’un ek 1. maddesinin birinci fıkrasında,
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün Kanun’un 2. maddesinde belirtilen
görevleri kapsamına giren iş ve hizmet konularında 11.9.1981 tarihli ve 2522
sayılı Kamu Kuruluşlarının Yurt Dışındaki İhalelere Katılması Hakkında Kanuna
tâbi olmaksızın bağlı bulunduğu Bakanlık onayı ile yurt dışında arama ve
araştırma faaliyetleri yapmaya, bu faaliyetlerin yürütülmesi amacıyla yurt
dışında şirket kurmaya, yerli ve/veya yabancı gerçek veya tüzel kişilerle yurt
dışında şirket veya ortaklık kurmaya, imtiyazlı ortak olmaya, şirketler veya
ortaklıklarla ilgili her türlü pay, hisse senedi ve diğer ortaklık paylarını
alıp satmaya ve yurt dışında çalışma büroları açmaya yetkili olduğu
belirtilmiştir.
61. Madde gerekçesinde MTA Genel Müdürlüğünün yurt dışında arama
ve araştırma faaliyetleri yaparak ülkemizin ihtiyacı olan ham madde tedarik
güvenliği ve çeşitliliğini sağlamasının planlandığı, bu kapsamda ülkemizin ham
madde tedarik stratejisine katkı sağlamak amacıyla başta çevre ülkeler olmak
üzere yurt dışında arama, proje geliştirme ve yatırım konularında iş birliği
yapılacağı, MTA Genel Müdürlüğünün yer bilimlerinde sahip olduğu bilgi
birikimini ve tecrübesini kullanarak yurt dışında faaliyet gösterecek yerli
firmalara ücret karşılığında danışmanlık yaparak yol göstermeye de çalışacağı
belirtilmiştir.
62. MTA Genel Müdürlüğünün yurt dışı faaliyetleriyle ilgili
olarak yurt dışında çalıştıracağı personeli, kurumun kendi personeli ile arama
ve araştırma faaliyeti yapma konusunda anlaşma sağladığı ülkeden temin edeceği
yerli ve yabancı personel oluşturmaktadır. Bu kapsamda MTA kendi bünyesinde çalışan
kamu görevlilerini yurt dışında açacağı çalışma bürolarında görevlendirmek
suretiyle faaliyette bulanabileceği gibi yurt dışında kuracağı veya ortağı
olacağı şirketlerde ilgili ülkeden temin edeceği mahallî personeli çalıştırmak
suretiyle de faaliyette bulunabilecektir.
63. MTA Genel Müdürlüğünün bünyesinde çalışmakta olan personelden
memur, geçici personel ve kadrolu işçilerin statüleri belirli olup bunlar
hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 4857 sayılı İş Kanunu ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uygulanmaktadır.
64. Kural gereğince MTA, bünyesinde çalışmakta olan ve Anayasa’nın
128. maddesi kapsamında olmayan geçici personel ile işçileri yurt dışı
faaliyetleri ile ilgili yurt dışında çalıştırmak üzere görevlendirebileceği
gibi MTA bünyesinde çalışmakta olan memurları da yurt dışı faaliyetleriyle
ilgili olarak görevlendirebilecektir.
65. Kuralla MTA Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan personelle
ilgili yeni bir statü oluşturulmamakta, statüleri belirli olan personelden yurt
dışında çalıştırılacak olanların niteliği, görev süresi bunlara ödenecek
ücretlere ilişkin hususların yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmektedir. Bu
bağlamda yurt dışında görevlendirilecek personelin sahip olduğu statü devam
etmekte, statüleri gereği almakta oldukları maaş ve ücretlerin yanında yurt
dışında görevlendirmeleri nedeniyle ödenecek ilave ücretlerin belirlenmesi
yönetmeliğe bırakılmaktadır.
66. Ayrıca MTA Genel Müdürlüğü, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanunu’na ekli (II) sayılı cetvelin “özel bütçeli idareler” bölümünde
yer almakta olup 6245 sayılı Harcırah Kanunu’nun 1. maddesinin (a) fıkrasında
özel bütçeli idareler hakkında Harcırah Kanunu hükümlerinin uygulanacağı
belirtildiğinden MTA’nın bünyesinde çalışan memurların yurt dışında faaliyette
bulunmak üzere görevlendirilmesi durumunda bu personele Harcırah Kanunu
uygulanacaktır.
67. MTA Genel Müdürlüğünün yurt dışında arama ve araştırma
faaliyeti gerçekleştireceği ülkelerin ekonomik ve sosyal şartları, piyasa
koşulları, hukuki ve idari şartlarının farklı olması, insan kaynağının
teminindeki güçlük ve iş güçlüğü hususları göz önünde bulundurulduğunda yurt
dışında çalıştırılacak personelin niteliği, görev süresi ve bunlara ödenecek
ücretlere ilişkin hususlar gelişen koşul ve durumlara göre değişik önlemler
almayı ve sık sık değişiklik yapılmasını gerektiren uzmanlık ve idare tekniğine
ilişkin konular arasına girmektedir.
68. Dolayısıyla kuralla MTA Genel Müdürlüğünün yurt dışı
faaliyetleriyle ilgili yurt dışında çalıştırılacak personelin niteliği, görev
süresi ve bunlara ödenecek ücretlere ilişkin değişen koşullara göre farklılık
gösterebilecek uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususların yönetmelikle
düzenlenmesi, yasama yetkisinin devri olarak nitelendirilemeyeceği gibi kuralda
memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve
yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin
kanunla düzenleneceğini öngören Anayasa’nın 128. maddesine aykırılık da
bulunmamaktadır.
69. Diğer taraftan dava konusu kuralla MTA Genel Müdürlüğünün yurt
dışı faaliyetleriyle ile ilgili harcamalara ilişkin usul ve esasların da
Bakanlar Kurulu tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenmesi
öngörülmektedir.
70. MTA’nın yurt dışı faaliyetleriyle ilgili harcamaları, yurt
dışında arama ve araştırma faaliyetleri kapsamında gerçekleştireceği mal,
hizmet alımı ve yapım işlerine ilişkin harcamalarıdır.
71. MTA’nın yurt dışı faaliyetleriyle ilgili harcamalara ilişkin
usul ve esasların kanunla düzenlenmesini öngören bir Anayasa kuralı
bulunmamaktadır. Kanun koyucunun MTA’nın yurt dışı faaliyetleriyle ilgili
harcamalara ilişkin farklı usuller benimsemesinde anayasal açıdan bir engel
yoktur. MTA Genel Müdürlüğünün yurt dışında arama ve araştırma faaliyetleri
kapsamında gerçekleştireceği mal, hizmet alımı ve yapım işlerine ilişkin
harcama usulleri, arama ve araştırma yapılacak ülkede ihtiyaç duyulacak mal ve
hizmetlerin niteliğine ve ilgili ülkenin ekonomik, idari ve sosyal koşullarına
göre sık sık değişebilecek niteliktedir. Bu bağlamda kuralla MTA’nın yurt
dışında arama ve araştırma faaliyetiyle sınırlı olarak gerçekleştireceği
harcamalara ilişkin usul ve esasların yönetmelikle düzenlenmesinin öngörülmesi
yasama yetkisinin devri olarak nitelendirilemez.
72. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 7. ve 128. maddelerine
aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
73. Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM, Serruh KALELİ, Osman
Alifeyyaz PAKSÜT, Celal Mümtaz AKINCI, M. Emin KUZ ve Hasan Tahsin GÖKCAN
kuralda yer alan “…yurt dışında çalıştırılacak personelin niteliği, görev
süresi, bunlara ödenecek ücretler ile …” ibaresi yönünden bu görüşe
katılmamışlardır.
B. Kanun’un 2. Maddesiyle 2565 Sayılı Kanunu’na Eklenen 27/A
Maddesinin İncelenmesi
74. Dava konusu kural 31.10.2016
tarihli ve 678 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 5. maddesiyle değiştirilmiştir.
75. Bu nedenle konusu kalmayan maddeye ilişkin iptal talebi
hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir.
76. Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe katılmamıştır.
C. Kanun’un 17. Maddesiyle 6446 Sayılı Kanun’un 6. Maddesine
Eklenen (10) Numaralı Fıkranın İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
77. Dava dilekçesinde özetle; kuralla nükleer üretim tesislerine
mülkiyet veya kullanım hakkı elde edilmeden üretim lisansı verilmesine imkân
tanındığı, bu durumun mülkiyet hakkını ihlal edeceği, ön proje onayı alınmadan
başlanacak her türlü faaliyetin ilerleyen süreçte alınamayan izinler ve onaylar
sonucunda atıl hâle gelebileceği, idari kurumlardan gerekli izinler alınmadan
ormanlık alanlarda veya diğer alanlarda yapılacak her türlü faaliyetin çevre
hakkını ihlal edeceği, düzenlemede üretim tesisi ile ilgili olmayan yapıların
inşasına üretim lisansı alınmadan da başlanılabilmesinin öngörüldüğü ancak
üretim lisansı alınamadığı takdirde bu yapıların akıbetinin ve atıl kalmaları
durumunda çevrede meydana gelen tahribatın nasıl giderileceğinin belirli olmadığı,
insanın, toplumun ve çevrenin varlık, sağlık ve güvenliği ile bu konuda
Anayasa’nın devlete yüklediği görev göz önünde bulundurulduğunda nükleer
santral tesislerinin ön lisans aşamasındaki esaslara tâbi olmamasının kabul
edilemeyeceği, üretim lisansı verilmesinden sonra ne kadar sürede bu izinlerin
ve onayların tamamlanması gerektiği hususunun kanunla belirlenmediği, lisans
sahibinden kaynaklanmayan haklı sebeplerin bulunması hâlinde belgelerin
verilmemesinin lisans iptalinin istisnalarından sayılarak belirsiz bir alan
oluşturulup idareye geniş takdir yetkisi tanındığı, düzenlemede kamu yararının
bulunmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 5., 35. ve 56. maddelerine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
78. Kuralla nükleer enerji üretim tesisleri için alınacak yapı
ruhsatı ve diğer mevzuattan kaynaklanan inşaata ilişkin izin, onay, lisans,
ruhsat ve benzeri belgeler ile üretim tesisinin kurulacağı sahanın mülkiyet
veya kullanım hakkının elde edildiğine ilişkin belgelerin üretim lisansı
verilmesinden sonra olmak üzere Kurul tarafından belirlenen süre içinde Kuruma
sunulacağı, Kurul tarafından belirlenen süre içinde istenen belgelerin mücbir
sebepler veya lisans sahibinden kaynaklanmayan haklı sebepler dışında Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumuna sunulmaması hâlinde üretim lisansının iptal
edileceği, bu üretim tesislerinde diğer mevzuattan kaynaklanan yükümlülüklerin
yerine getirilmesi kaydıyla üretim lisansı alınmadan önce üretim tesisi ile
doğrudan ilgili olmayan yapıların inşasına başlanılabileceği belirtilmiştir.
79. Anayasa’nın 35. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes,
mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.” denilmek suretiyle mülkiyet
hakkı güvenceye bağlanmıştır. Mülkiyet hakkı, kişiye başkasının hakkına zarar
vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla sahibi olduğu şeyi
dilediği gibi kullanma, ürünlerinden yararlanma ve tasarruf olanağı veren bir
haktır.
80. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkının kamu yararı
amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği ve kullanılmasının toplum yararına
aykırı olamayacağı belirtilmiştir.
81. Anayasa’nın 56. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes,
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.” hükmüne yer
verilmek suretiyle sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı güvenceye
bağlanmıştır. Anılan maddenin ikinci fıkrasında; çevreyi geliştirmenin, çevre
sağlığını korumanın ve çevre kirlenmesini önlemenin devletin ve vatandaşların
ödevi olduğu belirtilmiştir.
82. 6446 sayılı Kanun’un 6. maddesinin birinci fıkrası uyarınca
üretim lisansı başvurusunda bulunan tüzel kişiye, üretim tesisinin yatırımına
başlayabilmesi için mevzuattan kaynaklanan izin, onay, ruhsat ve benzeri
belgeleri edinebilmesi ve üretim tesisinin kurulacağı sahanın mülkiyet veya
kullanım hakkını elde edebilmesi için Kurum tarafından belirli süreli ön lisans
verilmektedir. Ön lisans, sahibine lisansına konu üretim tesisi yatırımına
başlamak için mevzuattan kaynaklanan izin, onay, ruhsat ve benzeri belgeleri
edinebilmek ve üretim tesisinin kurulacağı sahanın mülkiyet veya kullanım
hakkını elde edebilmek için ilgili kurum ve kuruluşlar nezdinde girişimde
bulunma hakkını vermektedir. Ön lisans kapsamında öngörülen yükümlülüklerini
süresi içinde tamamlayan tüzel kişiye ise Kurul kararı ile üretim lisansı
verilmektedir.
83. Kuralla; nükleer enerji üretim tesisleri yönünden farklı bir
düzenlemeye gidilerek nükleer enerji üretim tesisi kurmak isteyen tüzel kişiye
önce üretim lisansının verilmesi, daha sonra nükleer üretim tesisi
yatırımlarına başlanılabilmesi için alınması gereken yapı ruhsatı ve diğer
mevzuattan kaynaklanan inşaata ilişkin izin, onay, lisans, ruhsat ve benzeri
belgeler ile üretim tesisinin kurulacağı sahanın mülkiyet veya kullanım
hakkının elde edildiğine ilişkin belgelerin Kurul tarafından belirlenen süre
içinde Kuruma sunulması öngörülmüştür.
84. Nükleer santraller, nükleer güvenlik gerekliliği sebebiyle
diğer tüm elektrik üretim tesislerinden farklı olarak Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu (TAEK) tarafından yürütülen ayrı bir lisanslama sürecine tabidir.
85. 19.12.1983 tarihli ve 18256 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Nükleer Tesislere Lisans Verilmesine İlişkin Tüzük’ün 8. maddesi çerçevesinde
nükleer enerji santrallerinin lisanslanması; TAEK tarafından yer lisansı,
inşaat lisansı ve işletme lisansı olmak üzere üç aşamada tamamlanmaktadır.
86. Nükleer enerji üretim tesislerinin yatırımına başlanılabilmesi
için 2872 sayılı Kanun’un 10. maddesi uyarınca ÇED olumlu kararı, TAEK’ten yer
lisansı, inşaat lisansı, sınırlı çalışma izni, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumundan üretim lisansının alınmış olması, nükleer üretim tesisinin
kurulacağı sahanın mülkiyet veya kullanım hakkının elde edilmiş olması, tesisin
kurulacağı sahaya ilişkin imar planlarının onaylanmış olması ve 3194 sayılı İmar
Kanunu’nun 21. ve 22. maddeleri uyarınca yapı ruhsatının bulunması
gerekmektedir.
87. Nükleer enerji üretim tesisleri yönünden üretim lisansının
önceden alınmış olması; belirtilen diğer izin, ruhsat ve belgeler temin
edilmeksizin nükleer üretim tesisinin yatırımına, diğer bir ifadeyle inşasına
başlanılmasına imkân vermemektedir.
88. Bu bağlamda dava konusu kuralla nükleer enerji üretim
tesisleri, üretim lisansı haricindeki diğer izin, onay, ruhsat ve benzeri
belgelerden muaf tutulmamakta; diğer elektrik üretim tesisleri yönünden üretim
lisansından önce ön lisans aşamasında alınması gereken izin, onay, ruhsat ve
benzeri belgelerin nükleer enerji santralleri yönünden üretim lisansı
alınmasından sonra Kurul tarafından belirlenen sürede Kuruma sunulması
öngörülmektedir.
89. Kurul tarafından belirlenen süre içinde istenen belgelerin mücbir
sebep veya lisans sahibinden kaynaklanmayan haklı sebepler dışında Kuruma
sunulmaması hâlinde ise üretim lisansının iptal edileceği kuralda
belirtilmiştir. Kanun koyucu; kuralla hangi durumların mücbir sebep veya lisans
sahibinden kaynaklanmayan haklı sebep olduğunu tek tek belirlemek yerine genel
bir belirleme yapmış, her bir olayın özelliğine göre mücbir sebep veya lisans
sahibinden kaynaklanmayan haklı sebebin gerçekleşip gerçekleşmediğini belirleme
yetkisini Kurula vermiştir.
90. Kurula verilen bu yetki, kamu yararının sağlanmasının yanı
sıra hizmet gerekleri ve yetkiyi veren Kanun’un amacının gerçekleştirilmesi ile
sınırlıdır. Kurul, takdir yetkisini kullanırken hukukun genel ilkelerine ve
hakkaniyete de uygun davranmak zorunda olup Kurulun işlemleri yargı denetimine
tâbidir. Anayasa’nın 125. maddesinde “İdarenin her türlü eylem ve
işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” denilerek idarenin hukuka
bağlılığı, yargı denetimi sayesinde etkili biçimde sağlanmış ve idare
edilenler, idarenin hukuka aykırı davranışlarına karşı korunmuştur.
91. Diğer taraftan kuralla nükleer enerji üretim tesislerinde,
diğer mevzuattan kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmesi kaydıyla üretim
lisansı alınmadan önce üretim tesisi ile doğrudan ilgili olmayan yapıların
inşasına başlanılabileceği hüküm altına alınmıştır.
92. Nükleer güvenlikle ilgisi olmayan liman, yol, su, elektrik,
sosyal tesisler gibi yapılar nükleer üretim tesisi ile doğrudan ilgili
olmadığından TAEK tarafından lisanslamaya tabi değildir. Bu bağlamda kuralla
nükleer enerji üretim tesisi ile doğrudan ilgili olmayan bu yapıların inşasına
üretim lisansı alınmadan önce başlanılabilmesine olanak sağlanmaktadır. Ancak
kuralda bu yapıların inşasına başlanılabilmesi, diğer mevzuatlardan kaynaklanan
yükümlülüklerin yerine getirilmesi şartına bağlı kılındığından bu yapılarla
ilgili 3194 sayılı İmar Kanunu ve 2872 sayılı Çevre Kanunu gibi diğer
mevzuatlarda öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerekmektedir.
93. Bütün bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda nükleer enerji
üretim tesislerinin kendine özgü yapısını dikkate alarak bu tesislerin
kurulmasına ilişkin izin ve belgelerin ne zaman teslim edileceğini düzenleyen
kuralın Anayasa’nın 35. ve 56. maddelerinde öngörülen mülkiyet hakkı ve çevre
hakkını sınırlayan bir düzenleme olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.
94. Kanun koyucu, yasama yetkisinin genelliği ilkesinin bir gereği
olarak Anayasa’da düzenlenmeyen bir alanı doğrudan düzenleyebilir. Bu bağlamda
nükleer üretim tesislerinin kurulması anayasal bir konu olmayıp anayasal
sınırlar içinde kalmak kaydıyla kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında
kalmaktadır.
95. Kuralın gerekçesinde Hazineye ait ve Orman ve Su İşleri
Bakanlığına tahsisli arazilerin yatırımcılara kullanım hakkı veya irtifak hakkı
ile devri esnasında 19.6.2007 tarihli ve 26557 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmelik ile 18.4.2014
tarihli ve 28976 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Orman Kanunu’nun 17/3 ve 18.
maddelerinin Uygulama Yönetmeliği kapsamında yatırımcıdan elektrik üretim
lisansı istenilmekte olduğu ancak 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 6.
maddesi ile elektrik üretim lisansı alınması için üretim tesisinin kurulacağı
sahanın mülkiyet veya kullanım hakkının elde edilmesi şartının olmasının
uygulamada sorunlara yol açtığı, kuralla milletlerarası anlaşma hükümleri
uyarınca yapılması öngörülen üretim tesisinin kurulacağı sahanın mülkiyet veya
kullanım hakkının elde edildiğine ilişkin belgelerin üretim lisansı
alınmasından sonra Kurul tarafından belirlenen süre içinde Kuruma sunulması ve
böylece ortaya çıkması muhtemel zararların önüne geçilmesinin amaçlandığı
belirtilmiştir.
96. Kanun koyucu tarafından kuralla nükleer enerji üretim
tesislerine ilişkin yapı ruhsatı ve diğer mevzuattan kaynaklanan inşaata
ilişkin izin, onay, lisans, ruhsat ve benzeri belgeler ile üretim tesisinin
kurulacağı sahanın mülkiyet veya kullanım hakkının elde edildiğine ilişkin
belgelerin üretim lisansı verilmesinden sonra olmak üzere Kurul tarafından
belirlenen süre içinde Kuruma sunulacağını öngörülmesi suretiyle nükleer enerji
üretim tesislerinin kurulmasının kolaylaştırılmasının hedeflendiği
anlaşılmaktadır. Bu itibarla kamu yararı amacı dışında bir amaç gözettiği
saptanamayan ve kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında kalan kuralda, hukuk
devleti ilkesine aykırılık söz konusu değildir.
97. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2., 35. ve 56.
maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
98. Kuralın Anayasa’nın 5. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
D. Kanun’un 3. Maddesiyle 2690 Sayılı Kanun’a Eklenen Ek 1.
Maddenin İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
99. Dava dilekçesinde özetle; kuralda nükleer santral sahalarında
yapılacak yapıların denetimi konusunda 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun
ile 3194 sayılı İmar Kanunu’nun fennî mesuliyete ilişkin hükümlerinin
uygulanmayacağının belirtildiği ancak nükleer santral sahalarındaki yapılara
ilişkin ödevlerin ne şekilde yerine getirileceğinin öngörülmediği, sağlıklı ve
dengeli bir çevrede yaşama hakkının sağlanmasına ilişkin ödevlerin somut
tedbirlere bağlanması ve bu tedbirlerin de hukuk devletinin bir gereği olan
kanun yoluyla alınması gerektiği, kuralda denetim şirketlerinin yetkilerinin
sınırları, söz konusu denetim sonuçlarının TAEK yönünden bağlayıcılık taşıyıp
taşımadığı, TAEK’in denetim yetkisinin devam edip etmediği, hizmet sözleşmesi
kapsamında yapılacak inceleme ve denetimlerde denetleyen şirketle denetlenen
şirketin yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmediğinin ya da usulsüzlük
yapıldığının tespiti hâlinde uygulanacak yaptırım ve sonuçları, denetimin
tekrarlanabilirliği hususlarında açıklık bulunmadığı, kuralla denetim
şirketlerinin yetkileri ve nitelikleri ile bu şirketler tarafından yapılacak
denetimin usul ve esaslarına ilişkin temel ilkeler belirlenmeksizin yürütme
organına düzenleme yetkisi verildiği, bu durumun belirsizliğe yol
açtığı gibi bu belirsizliğin de kuralın Anayasa’nın 128. maddesi yönünden
yapılacak denetimine engel oluşturduğu belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 5.,
7., 56. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
100. Kuralda nükleer santral sahalarında yapılacak
yapılar hakkında 29.6.2001 tarihli ve 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun
hükümleri ile 3.5.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun fennî mesuliyete
ilişkin hükümlerinin uygulanmayacağı ancak bu yapıların yapı denetiminin
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından yetkilendirilen tüzel kişiliğe sahip
yapı denetimi kuruluşları tarafından, denetim kuruluşu ile nükleer santralin
lisans sahibi arasında akdedilecek hizmet sözleşmesi hükümlerine göre
yapılacağı, yapı denetiminin bu kuruluşlar tarafından yapılmasının nükleer
santral lisans sahibinin münhasır ve kusursuz sorumluluğunu kısmen veya tamamen
ortadan kaldırmayacağı, bu yapılara ilişkin olarak yapılacak yetkilendirme ve
denetimlerle ilgili usul ve esaslar ile yapı denetimi kuruluşu ile nükleer
santral lisans sahibi arasında akdedilecek hizmet sözleşmesinin kapsamına
ilişkin hususların Çevre ve Şehircilik Bakanlığının görüşünün alınarak Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu tarafından maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
bir yıl içinde çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir.
101. Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel
ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal
düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve
kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması;
ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi
de gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey
hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun
bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisi tanıdığını bilmelidir.
Birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve
davranışlarını belirler.
102. 2690 sayılı Kanun’un 1. maddesinde; Kanun’un amacının barışçıl
amaçlarla Türkiye’de atom enerjisinin kalkınma planlarına uygun olarak ülke
yararına kullanılmasını sağlamak, temel ilke ve politikaları belirleyip
önermek, bilimsel, teknik ve idari çalışmaları yapmak, düzenlemek, desteklemek,
koordine etmek ve denetlemek üzere Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun kuruluşu,
işleyişi, görevi, yetki ve sorumluluklarını saptamak olduğu belirtilmiştir.
103. TAEK’in görev ve yetkilerinin düzenlendiği Kanun’un 4.
maddesinin (e) fıkrasında, nükleer güç ve araştırma reaktörleri ve yakıt
çevrimi tesislerinin yer seçimi, inşaat, işletme ve çevre güvenliğiyle ilgili
her türlü onay, izin ve lisansı vermek; gerekli inceleme ve denetimi yapmak,
izin ve lisansa uyulmayan hâllerde işletme yetkilerini sınırlamak; verilen izin
veya lisansı geçici veya sürekli olarak iptal etmek ve bu tesislerin
kapatılması için Başbakana öneride bulunmak ve bu amaçlarla gerekli teknik
mevzuat, tüzük ve yönetmelikleri hazırlamak; (k) fıkrasında nükleer madde ve
tesislerin korunması ile ilgili esasları belirleyen tüzük ve yönetmelikleri
hazırlamak, uygulamak ve bunlarla ilgili hususları denetlemek ve diğer
kuruluşların konu ile ilgili olarak hazırlayacakları yönetmelikler hakkında
görüş bildirmek Kurumun görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
104. Kanun’un 8. maddesinin (a) fıkrası uyarınca TAEK’in ihtisas
dairelerinden olan Nükleer Güvenlik Dairesi, Kanun’un 4. maddesinde belirtilen
görevlerden nükleer güvenlikle ilgili olanları yerine getirmek; nükleer
tesislerin yer seçimi, inşaat, sistem mühendisliği, hizmete alma, işletme,
fiziksel korunma konuları ile radyasyondan korunma, nükleer madde güvenliği ve
denetimi, çevre güvenliği hizmetlerini ve diğer ilgili görevleri yapmakla
görevli kılınmıştır.
105. TAEK nükleer santrallerin kurulmasından ve denetlenmesinden
birinci derecede yetkili ve sorumlu kuruluş olup 2690 sayılı Kanun’un
belirtilen bu hükümlerinde TAEK’in nükleer santralleri denetleme yetkisi, bu
yetkinin çerçevesi ve yaptırımlar öngörülmüştür.
106. Kuralla TAEK’in denetleme ve yaptırım uygulama yetkisi
kaldırılmamakta nükleer santral sahalarında kurulacak nükleer güvenlik
açısından önemli olan yapı ve sistemlerin imalat, inşaat ve montaj
faaliyetlerine ilişkin ikincil ve özel bir denetim öngörülmektedir.
107. Bu bağlamda kuralda nükleer santral sahalarında yapılacak
nükleer güvenlik açısından önemli olan yapıların TAEK tarafından
yetkilendirilen tüzel kişiliğe sahip yapı denetim kuruluşları tarafından,
denetim kuruluşu ile nükleer santralin lisans sahibi arasında yapılacak hizmet
sözleşmesi hükümlerine göre gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Bu nitelikte
özel bir denetim oluşturma 15.12.1994 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile
onaylanan ve 14.1.1995 tarihli ve 22171 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Nükleer Güvenlik Sözleşmesi’nin devlete yüklediği yükümlülükten
kaynaklanmaktadır.
108. Nitekim Nükleer Güvenlik Sözleşmesi’nin 9. maddesi “Her
Akit Taraf bir nükleer tesisin güvenliği için asıl sorumluluğun ilgili lisans
sahibine ait olmasını temin edecek ve her lisans sahibinin sorumluluklarını
yerine getirmesini temin etmek için uygun tedbirleri alacaktır.”biçimindedir.
Bu düzenlemeye göre nükleer güvenliğin sağlanmasından birinci derece sorumlu
lisans sahibi ise de devletin lisans sahibinin sorumluluklarını yerine
getirmesi için uygun tedbirleri alma yükümlülüğü bulunmaktadır. Kuralla bu
çerçevede nükleer santral kuran kuruluşların sorumlulukları ve bu
sorumluluklarının yerine getirilip getirilmediğinin denetimine ilişkin
düzenleme getirilmektedir. Bu bağlamda nükleer santrallere ilişkin
faaliyetlerin ilgili mevzuata uygun olarak yürütülmesinden kurucu diğer bir
ifadeyle lisans sahibi münhasıran ve kusursuz olarak sorumludur. Kurucunun
münhasıran ve kusursuz sorumluğu; nükleer santral sahalarında bulunan yapı,
sistem ve bileşenlerin imalat, inşaat ve montaj faaliyetlerinin idari ve fennî
mesuliyetini, denetim sorumluluğunu, etüt ve proje müellifliğini de
kapsamaktadır.
109. Nükleer santrallerin asıl denetim yetkisi TAEK’te kalmaya
devam etmekte, TAEK bu denetimi lisanslama ve uygulama projelerini kabul
ederken gerçekleştirmektedir. TAEK’in ayrıca nükleer yapı denetim kuruluşlarını
da denetleme yetkisi bulunmaktadır. TAEK denetimleri sırasında nükleer santral
sahibinin sorumluluklarını yerine getirmediğini tespit etmesi hâlinde nükleer
santral sahibinin lisansını iptal edebilme imkânına sahip olduğu gibi nükleer
yapı denetim kuruluşunun da görevlerini yerine getirmediğini belirlemesi
hâlinde nükleer yapı denetim kuruluşunun yetkisini kaldırabilme imkânı da
bulunmaktadır.
110. Bu itibarla kuralla nükleer santral sahalarında bulunan
nükleer güvenlik açısından önemli olan yapıların yapı denetiminin TAEK
tarafından yetkilendirilen nükleer yapı denetim kuruluşları tarafından
gerçekleştirilmesine olanak tanınmakta olup nükleer yapı denetim kuruluşlarının
denetleme yetkisinin tek başına icrai bir yetki olmaması, denetim sonucunda
idari yaptırım uygulama yetkisinin TAEK’te kalmaya devam etmesi, ayrıca
konusunda teknik ve uzmanlık bilgisine sahip özel nitelikteki nükleer yapı
denetim kuruluşlarınca gerçekleştirilecek denetim hizmetlerinin devletin genel
idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu asli ve sürekli kamu hizmeti
niteliğinde olmaması hususları göz önünde bulundurulduğunda kural Anayasa’nın
128. maddesine aykırı değildir.
111. Anayasa’nın açıkça kanunla düzenlenmesini öngörmediği
konularda kanunda genel ifadelerle düzenleme yapılarak ayrıntının yürütmeye
bırakılması mümkündür. Anayasa’da münhasıran kanunla düzenleme yapılması
öngörülmeyen konularda yürütme organının doğrudan ve ilk elden düzenleyici
işlem yapabileceği düşünülebilirse de yasamanın asliliği ve yürütmenin
türevselliği ilkeleri gereği idari işlemlerin kanuna dayanması zorunluluğu
vardır. Ancak bu durumda kanunda belirlenmesi beklenen çerçeve, Anayasa’nın
kanunla düzenlenmesini öngördüğü durumdakinden çok daha geniş olabilecektir.
Başka bir ifadeyle Anayasa’ya göre mutlaka kanunla düzenlenmesi gerekmeyen bir
konu, kanuni dayanağı olmak kaydıyla idarenin düzenleyici işlemlerine bırakılabilir.
Aksi yorum Anayasa’da bazı hususların kanunla düzenlenmesinin öngörülmüş
olmasını anlamsız hâle getirmektedir.
112. Nükleer santrallerin yapı denetiminin kanunla düzenlenmesini
öngören bir hüküm Anayasa’da bulunmadığından kanun koyucu yasal çerçeveyi
belirlerken daha geniş takdir yetkisine sahip olacaktır. 2690 sayılı Kanun’un
4. maddesinin (e) ve (k) fıkraları, 8. maddesinin (a) fıkrası ile dava konusu
kuralda nükleer santrallerin yapı denetiminin nasıl gerçekleştirileceği ve
kapsamı düzenlenmiştir. Bu hükümler uyarınca nükleer santrallerin yapı
denetimi, hem TAEK tarafından hem de TAEK tarafından yetkilendirilmiş nükleer
yapı denetim kuruluşları tarafından gerçekleştirilecektir. Nükleer yapı denetim
kuruluşu, nükleer santralin kurucusu ile yapacağı hizmet sözleşmesine göre bu
denetimi gerçekleştirecektir. Nükleer yapı denetim kuruluşunun yetki ve denetim
sınırları hizmet sözleşmesinde belirtilecektir. Hizmet sözleşmesinin hukuki
çerçevesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda belirtilmiştir.
113. Nükleer santrallerin yapı denetimini gerçekleştirecek olan
yapı denetim kuruluşları TAEK tarafından yetkilendirilecektir. Nükleer yapı
denetim kuruluşuna uygulanacak yaptırım olarak TAEK yapı denetim kuruluşunun
yetkisini kaldırabilecektir. Nükleer santralin kurucusu ile hizmet sözleşmesi
imzalamış olan yapı denetim kuruluşunun yetkisini kaybetmesi durumunda hizmet
sözleşmesi sona erecektir. Ayrıca gerek nükleer santralin kurucuları olan
firmalar gerekse tüzel kişiliğe sahip nükleer yapı denetim kuruluşları 6102
sayılı Türk Ticaret Kanunu’na tâbi şirketler olacağından bunların kuruluşuna
ilişkin düzenlemede de bir belirsizlik bulunmamaktadır.
114. Dolayısıyla 2690 sayılı Kanun’da yapı denetim kuruluşlarınca
nükleer santrallerde yapılacak denetime ilişkin yasal çerçeve; hizmet
sözleşmesi, yetkilendirme, lisanslama boyutuyla ortaya konulduğundan idareye
belirlenen bu çerçeve içerisinde idari, teknik ve uzmanlık gerektiren konularda
düzenleme yetkisi verilmesi yasama yetkisinin devri anlamına gelmediği gibi
kuralda belirsizlik de bulunmamaktadır.
115. Dava konusu kuralla TAEK’in nükleer santralleri denetleme ve
yaptırım uygulama yetkisi ortadan kaldırılmadan nükleer santral sahalarında
kurulacak nükleer güvenlik açısından önemli yapı ve sistemlerle ilgili ikincil
ve özel bir denetim öngörülerek nükleer santraller sıkı bir denetime tabi
tutulmaktadır. Nükleer santrallerin bu şekilde sıkı denetime tabi tutulması,
nükleer santrallerin işletilmesinin çevre ve insan sağlığında ortaya çıkarması
muhtemel zararların önlenmesine hizmet edeceğinden kural, devletin temel amaç
ve görevlerini düzenleyen Anayasa’nın 5. maddesi ve çevre ve sağlık hakkını
düzenleyen Anayasa’nın 56. maddesiyle de uyumludur.
116. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2., 5., 7., 56. ve
128. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
E. Kanun’un 4. Maddesiyle 3154 Sayılı Kanun’un 2. Maddesinin
Birinci Fıkrasına Eklenen (j) Bendinin “... 14/3/2013 tarihli ve 6446
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında dağıtım lisansı sahibi tüzel
kişileri veya özel hukuk tüzel kişilerini...” ve “...veya bu
tüzel kişilerden hizmet satın almak ve bu tüzel kişilerin nitelikleri,
yetkilendirilmesi, hak ve yükümlülükleri ile bu tüzel kişilere uygulanacak
yaptırımları...” Bölümlerinin İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
117. Dava dilekçesinde özetle; Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının elektrik üretim, iletim, dağıtım ve tüketim tesislerinin millî
menfaatlere ve modern teknolojiye uygun şekilde kurulması ve işletilmesi için
gerekli yükümlülükleri ile ilgili olarak inceleme, tespit, raporlama, proje
onay ve kabul işlemlerinin asli ve sürekli bir kamu görevi olması nedeniyle
Anayasa’nın 128. maddesi uyarınca ancak memurlar ve diğer kamu görevlileri
eliyle yürütülmesi gerektiği, kuralla bu işlemlerin 6446 sayılı Kanun
kapsamında dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler ile özel hukuk tüzel kişileri
tarafından gerçekleştirilmesine imkân verildiği, dağıtım lisansı sahibi tüzel
kişiler veya özel hukuk tüzel kişilerinin yetkilerinin sınırları, söz konusu
işlemlerin Bakanlık yönünden bağlayıcılık taşıyıp taşımadığı, ihtisas sahibi
kamu kurum ve kuruluşlarının yetkilerinin devam edip etmediği, muhatap şirket
ile işlemi yapan şirketin yükümlülüklerini yerine getirmediğinin veya
usulsüzlük yapıldığının tespiti hâlinde uygulanacak yaptırım ve sonuçları,
işlemlerin tekrarlanabilirliği konusunda kuralda açıklık bulunmadığı, konunun
temel ilkeleri ve çerçevesi çizilmeksizin yürütme organına düzenleme yetkisi
verilmesinin kuralın belirsizliğine yol açtığı, diğer taraftan kuralla
inceleme, tespit, raporlama, proje onay ve kabul işlemleri ihtisas sahibi kamu
kurum ve kuruluşları tarafından yaptırılan tesisler ile bu işlemleri 6446
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında dağıtım lisansı tüzel kişiler veya
özel hukuk tüzel kişiler eliyle yaptırılan tesisler yönünden işlem giderlerinin
karşılanacağı kaynak ve giderler konusunda aynı hukuki konumda bulunan tesis
sahiplerine farklı yükümlülükler getirildiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın
2., 7., 10. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
118. Dava konusu kuralların yer aldığı 3154 sayılı Kanun’un 2.
maddesinin birinci fıkrasına eklenen (j) bendinde “elektrik üretim,
iletim, dağıtım ve tüketim tesislerinin millî menfaatlere ve modern teknolojiye
uygun şekilde kurulması ve işletilmesi için gerekli yükümlülükleri ile ilgili
olarak inceleme, tespit, raporlama, proje onay ve kabul işlemleri yapmak üzere;
ihtisas sahibi kamu kurum ve kuruluşlarını, 14/3/2013 tarihli ve 6446 sayılı
Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında dağıtım lisansı sahibi tüzel kişileri veya
özel hukuk tüzel kişilerini görevlendirmek, yetkilendirmek veya bu tüzel
kişilerden hizmet satın almak ve bu tüzel kişilerin nitelikleri,
yetkilendirilmesi, hak ve yükümlülükleri ile bu tüzel kişilere uygulanacak
yaptırımları ve diğer hususları yönetmelikle düzenlemek” Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığının görevleri arasında sayılmıştır.
119. 3154 sayılı Kanun’un 2. maddesinin (d) fıkrasında kamu
ihtiyaç, güvenlik ve yararına uygun olarak enerji ve tabii kaynaklar ile
enerjinin üretim, iletim, dağıtım, tesislerinin etüt, kuruluş, işletme ve devam
ettirme hizmetlerinin genel politikasını tespit çalışmalarının koordinasyonunu
temin etmek ve denetlemek, yine aynı maddenin (g) fıkrasında, Bakanlığa bağlı
ve Bakanlıkla ilgili kuruluşların çalışmalarını ve işlemlerini her bakımdan
tetkik, tahkik ve teftişe tabi tutmak, gerekli her türlü emri vermek ve
denetlemek Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının görevleri
arasında sayılmıştır.
120. Kanun’un 10. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde de
enerji kaynaklarının üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin millî menfaatlere
ve modern teknolojiye en uygun şekilde kurulmaları ve işletilmeleri için
gerekli tedbirleri almak ve aldırtmak Enerji İşleri Genel Müdürlüğünün
görevleri arasında belirtilmiştir.
121. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının denetim birimlerinden
olan Denetim Hizmetleri Başkanlığının görevlerini düzenleyen Kanun’un 13.
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, Bakanlığın denetimi altındaki her
türlü kuruluş ile gerçek ve tüzel kişilerin faaliyet ve işlemleri ile ilgili
olarak Bakanlığın görev ve yetkileri çerçevesinde inceleme, denetim ve
soruşturma yapmak Denetim Hizmetleri Başkanlığının görevleri arasında
sayılmıştır.
122. Dava konusu kuralların yer aldığı 3154 sayılı Kanun’un 2.
maddesinin birinci fıkrasına eklenen (j) bendi, elektrik piyasasında faaliyet
gösteren kişilerin teknik faaliyet olan projelendirme, tesis etme konuları ile
ilgili olup elektrik piyasasında faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişilerin
idari, mali, hukuki alanlardaki nitelik ve faaliyetlerine yönelik değildir.
123. 6.11.2015 tarihli ve 29524 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Elektrik Üretim Tesisleri Kabul Yönetmeliği’nin 4. maddesinin birinci fıkrasının
(e) bendinde “Kontrol Firması (KF): Tesisin yapım sürecinin
tamamlanmasını müteakip, saha testlerine nezaret etmek, tesisin onaylı
projelerine uygunluğunu kontrol etmek ve bu amaçla gereken test ve uygulamayı
yaptırarak sonuçlarını raporlamak ve Güvenilir İşletme Raporunu hazırlamak
üzere Bakanlık tarafından yetkilendirilen ihtisas sahibi kamu kurum ve
kuruluşları ile özel hukuk tüzel kişiler” biçiminde; (h) bendinde
ise “Proje Onay Birimi (POB): Elektrik tesislerinin, hesap ve
raporlarını inceleyerek proje paftalarını onaylamak üzere görevlendirilmiş
Bakanlık birimini veya bu amaçla Bakanlık tarafından yetkilendirilen Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ), Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ),
Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (TEDAŞ), Elektrik Dağıtım Anonim
Şirketleri (EDAŞ), Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ), Organize Sanayi
Bölgeleri (OSB), Türk Standartları Enstitüsü Kurumu (TSE), İller Bankası (İB),
Türkiye Elektromekanik Sanayi Anonim Şirketi (TEMSAN), Tarım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Kurumu (TKDK) ve benzeri ihtisas sahibi kurum ve kuruluşları” biçiminde
tanımlanmıştır.
124. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının elektrik tesislerinin
yapım aşamasında bir görevi bulunmamaktadır. Bakanlık tarafından yetkilendirilen
Kontrol Firmaları, elektrik tesisinin yapım sürecinin tamamlanmasına müteakip
saha testlerine nezaret etmekte, tesisin onaylı projelerine uygunluğunu kontrol
etmekte, senkronizasyon öncesi testlere nezaret etmekte sonuçların standartlara
uygunluğunu teyit ederek ön kabul raporu hazırlamakta, senkronizasyon sonrası
test ve kontrolleri kapsayan nihai rapor hazırlamakta, bakanlık tarafından
yetkilendirilmiş olan Proje Onay Birimi (POB) tarafından oluşturulan geçici
kabul heyetine refakat etmekte ve tesisin işletmeye alınmasından sonra can, mal
ve çevre açısından emniyetli olduğuna dair güvenli işletme raporu
hazırlamaktadır. Elektrik tesisin proje onayı ve kabul işlemleri ise Bakanlık
veya Bakanlığın yetkilendirdiği POB tarafından gerçekleştirilmektedir.
125. Dolayısıyla elektrik tesislerinin millî menfaatlere ve modern
teknolojiye uygun şekilde kurulması ve işletilebilmesi için yapılması gereken
inceleme tespit ve raporlama, proje onay ve kabul işlemleri, Bakanlık
tarafından yetkilendirilen Kontrol Firmaları ile Proje Onay Birimi tarafından
yerine getirilmektedir.
126. Bu bağlamda dava konusu kuralla elektrik üretim, iletim,
dağıtım ve tüketim tesislerinin millî menfaatlere ve modern teknolojiye uygun
şekilde kurulması ve işletilebilmesi için bu tesislerle ilgili inceleme,
tespit, raporlama, proje onay ve kabul işlemlerini yapmak üzere 6446 sayılı
Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında dağıtım lisansı sahibi tüzel kişilerinin
veya özel hukuk tüzel kişilerinin görevlendirmesine, yetkilendirmesine veya bu
tüzel kişilerden hizmet satın alınmasına olanak sağlanmaktadır.
127. Elektrik tesislerinin millî menfaatlere ve modern teknolojiye
uygun şekilde kurulması ve işletilebilmesi için bu tesislerle ilgili inceleme,
tespit, raporlama, proje onay ve kabul işlemlerini yapmak üzere Bakanlık
tarafından yetkilendirilen Kontrol Firmaları ile Proje Onay Birimlerini
Bakanlığın denetleme yetkisi bulunmaktadır.
128. Diğer taraftan 6446 sayılı Kanun’un 15. maddesi uyarınca
elektrik piyasası faaliyetleri olan üretim, iletim, dağıtım, toptan satış,
perakende satış, piyasa işletim, ithalat ve ihracat faaliyetlerini
gerçekleştiren kişilerin bu faaliyetleri de inceleme ve denetime tabidir.
Bunlardan dağıtım faaliyeti ile iştigal eden dağıtım şirketlerinin denetimi
Bakanlık tarafından yapılırken diğer elektrik piyasası faaliyetleri ile
lisanssız faaliyet gösteren kişilerin inceleme ve denetimi EPDK tarafından
yapılmaktadır. EPDK’nın 6446 sayılı Kanun’un 16. maddesi uyarınca elektrik
piyasasındaki faaliyetleri gerçekleştiren kişilere yaptırım uygulama yetkisi
bulunmaktadır.
129. Bütün bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda elektrik
üretim, iletim, dağıtım ve tüketim tesislerinin millî menfaatlere ve modern
teknolojiye uygun şekilde kurulması ve işletilebilmesi için bu tesislerle ilgili
inceleme, tespit, raporlama, proje onay ve kabul işlemlerini yapmak üzere
dağıtım lisansı sahibi tüzel kişilerinin veya özel hukuk tüzel kişilerinin
görevlendirilmesi, yetkilendirilmesi veya bu tüzel kişilerden hizmet satın
alınmasını öngören kuralda Anayasa’nın 128. maddesine aykırı bir yön
bulunmamaktadır.
130. Anayasa’nın açıkça kanunla düzenlenmesini öngörmediği
konularda kanunda genel ifadelerle düzenleme yapılarak ayrıntının yürütmeye
bırakılması mümkündür. Elektrik tesislerinin özel hukuk tüzel kişileri
tarafından denetlenmesi konusunun kanunla düzenlenmesini öngören bir hüküm
Anayasa’da bulunmadığından kanun koyucu yasal çerçeveyi belirlerken daha geniş
takdir yetkisine sahiptir. Bu bağlamda kanun koyucu dava konusu kuralda
Bakanlığın elektrik tesislerinin millî menfaatlere ve modern teknolojiye uygun
şekilde kurulması ve işletilmesi için gerekli yükümlülükleri ile ilgili olarak
inceleme tespit, raporlama, proje onay ve kabul işlemlerini yapmak üzere 6446
sayılı Kanun kapsamında dağıtım şirketlerini veya özel hukuk tüzel kişilerini
yetkilendirebileceği veya bu tüzel kişilerden hizmet satın alabileceği ve bu
tüzel kişilerin nitelikleri, yetkilendirilmesi, hak ve yükümlülükleri ile bu
tüzel kişilere uygulanacak yaptırımları ve diğer hususları yönetmelikle
düzenleyebileceğini belirtmek suretiyle konunun genel çerçevesini çizmiştir.
131. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 48. maddesinde denetim
faaliyeti, danışmanlık hizmeti olarak kabul edilmiş ve bu suretle denetim
faaliyetinin danışmanlık hizmeti satın alınması yoluyla üçüncü kişilere
gördürülmesine olanak tanınmıştır. Anılan Kanun’un 2. maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendine göre, genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin
kullanımında bulunan her türlü kaynaktan karşılanan mal veya hizmet alımları
ile yapım işlerine ilişkin ihalelerin bu Kanun hükümlerine göre yürütülmesi
zorunlu olduğundan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının denetim hizmeti satın
alması da anılan Kanun hükümleri uyarınca yerine getirilecektir. Dolayısıyla
denetim şirketlerinin niteliklerinin belirlenmesi, seçimi ve
yetkilendirilmesinin 4734 sayılı Kanun’da yer alan hükümler çerçevesinde
gerçekleştirileceği anlaşılmaktadır.
132. Bakanlık tarafından ihtisas sahibi kamu kurum ve kuruluşları
haricinde yetkilendirilecek dağıtım şirketlerinin veya özel hukuk tüzel
kişilerinin 6102 sayılı Kanun’a göre kurulmuş şirketler olacağında kuşku
bulunmamaktadır. Ayrıca Bakanlığın bu şirketlerden hizmet satın alması bir özel
hukuk sözleşmesiyle olacağından şirketlerin hak ve yükümlülükleri ile
sözleşmeye aykırılık durumunda uygulanacak yaptırımlar 6098 sayılı Türk Borçlar
Kanunu, 4734 sayılı Kanun ve 6102 sayılı Kanun hükümleri uyarınca
belirlenecektir.
133. Bu bağlamda konunun genel çerçevesi ve temel kurallar 3154
sayılı Kanun, 6446 sayılı Kanun, 4734 sayılı Kanun ve 6102 sayılı Kanun ile
belirlendikten sonra denetim şirketlerinin nitelikleri, yetkilendirilmesi, hak
ve yükümlülükleriyle ilgili idari ve teknik ayrıntılara ilişkin usul ve
esasların düzenlenmesinin yönetmeliğe bırakılması yasama yetkisinin devri
anlamına gelmediği gibi kuralda belirsizlik de bulunmamaktadır.
134. Öte yandan Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik
ilkesi, birbiriyle aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını ve
ayrıcalıklı kişi veya toplulukların yaratılmasını engellemektedir. Durum ve
konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik
kuralları ve değişik uygulamaları gerekli kılabilir. Aynı durumda olanlar için
ayrı düzenleme yapılması eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur. Anayasa’nın
amaçladığı eşitlik, eylemli değil hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar
aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’nın
öngördüğü eşitlik ilkesi ihlal edilmiş olmaz.
135. Elektrik üretim, iletim, dağıtım ve tüketim tesislerinin
millî menfaatlere ve modern teknolojiye uygun şekilde kurulması ve
işletilebilmesi için bu tesislerle ilgili inceleme, tespit, raporlama, proje
onay ve kabul işlemleri, ihtisas sahibi kamu kuruluşları, yetkilendirilen
dağıtım şirketleri veya özel hukuk tüzel kişileri tarafından gerçekleştirilmesi
hâllerinde işlem giderleri ilgili lisans sahibi tarafından karşılanmaktadır. Bu
bağlamda elektrik tesisleriyle ilgili bu işlemlerin ihtisas sahibi kamu kuruluşları,
yetkilendirilen dağıtım şirketleri veya özel hukuk tüzel kişileri tarafından
gerçekleştirilmesi durumunda bu işlemlerin giderlerinin karşılanması noktasında
bir farklılık bulunmadığından kuralın eşitlik ilkesine aykırılık oluşturduğu
söylenemez.
136. Açıklanan nedenlerle kurallar Anayasa’nın 2., 7., 10. ve 128.
maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
F. Kanun’un 6. Maddesiyle 3213 Sayılı Kanun’a Eklenen Ek 12.
Maddenin İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
137. Dava dilekçesinde özetle; kuralla ruhsatların bölünmezliği
ilkesine istisna getirilerek kamu kurum ve kuruluşlarına ait belirli madenlere
ilişkin ruhsatlarının rezerv kaybına neden olmayacak şekilde elektrik üretimine
yönelik olmak üzere bölünebilmesine olanak sağlandığı, ruhsat bölme ve ayrı
ruhsata bağlama işlemlerinde uygulanacak kriter olarak kuralda belirtilen “rezerv
kaybına sebep olmama” kriterinin soyut bir kriter olduğundan
belirsizliğe yol açtığı, ruhsatların bölünmezliği kuralına sadece kamu kurum ve
kuruluşlarına ait ruhsatlar yönünden bir istisna getirilerek belirli bir
zümreye imtiyaz sağlandığı, kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ruhsatların
bölünmek suretiyle devlet tarafından belirli şirketlere ihale edileceği, kamu
kurum ve kuruluşlarına ait ruhsat sahalarını ihaleyle işleten kişiler ile özel
kişilere ait olan ve ruhsatları bölünemeyen kömür sahalarını işletenler
arasında devlet eliyle eşitsizlik yaratıldığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın
2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
138. Kanun’un dava konusu ek 12. maddesinde kamu kurum ve
kuruluşlarına ait IV. Grup (b) bendi madenlere ilişkin ruhsatların rezerv
kaybına sebep olmayacak şekilde, elektrik üretimine yönelik olmak üzere Bakanlık
onayı ile ayrı ruhsatlara bağlanabileceği öngörülmektedir.
139. Kanunların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması,
hukuk devleti olmanın gereğidir. Anayasa’nın çeşitli hükümlerinde yer alan kamu
yararı kavramının Anayasa’da bir tanımı yapılmamıştır. Anayasa Mahkemesi
kararlarında belirtildiği gibi kamu yararı; bireysel, özel çıkarlardan ayrı ve
bunlara üstün olan toplumsal yarardır. Kamu yararı düşüncesi olmaksızın yalnız
özel çıkarlar için veya yalnız belli kişilerin yararına olarak kanun hükmü
konulamaz. Böyle bir durumun açık bir biçimde ve kesin olarak saptanması
hâlinde söz konusu kanun hükmü Anayasa’nın 2. maddesine aykırı düşer. Açıklanan
ayrık hâl dışında, bir kanun hükmünün ülke gereksinimlerine uygun olup olmadığı
ve hangi araç ve yöntemlerle kamu yararının sağlanabileceği bir siyasi tercih
sorunu olarak kanun koyucunun takdirinde olduğundan bu kapsamda kamu yararı
değerlendirmesi yapmak anayasa yargısıyla bağdaşmaz.
140. Kuralın gerekçesinde; mevcut kömür madenleri ruhsatlarının teknik
ve ekonomik sebeplerden dolayı daha verimli elektrik üretimi tesisi
kurulabilmesi amacıyla bölünmesinin meri mevzuatta mümkün olmadığı, bu durumun
birçok ruhsat alanının etkin olarak kullanımını kısıtladığı, kömür madenlerinin
kalite açısından ancak yerinde elektrik üretimi amacıyla kullanılabileceği
dikkate alındığında bir kısım ruhsatların ancak bölünerek yatırımcıya uygun
koşullarda devredilmesinin mümkün olduğu, büyük sahaların rezerv kaybına neden
olmadan elektrik üretimine yönelik bölünmesi ve farklı sektörlerde kömür
üretilmesiyle herhangi bir ruhsat bölgesinde sorun yaşansa bile diğer
ruhsatlarda çalışma ve kömür üretiminin devam edeceği ifade edilmiştir.
141. 3213 sayılı Kanun’un 5. maddesinin birinci fıkrasında “Madenler
üzerinde tesis olunan ilk müracaat (takaddüm),(…), arama ruhsatnamesi,
buluculuk, (…) ve işletme ruhsatı haklarının hiç birisi hisselere bölünemez.
Her biri bir bütün halinde muameleye tabi tutulur.” denilmektedir. Bu
düzenleme uyarınca kural olarak maden haklarının bölünmemesi, tek bir gerçek
veya tüzel kişide toplanması gerekir.
142. Kuralla kamu kurum ve kuruluşlarına ait IV. Grup (b) bendi
madenlere ilişkin ruhsatların rezerv kaybına sebep olmayacak şekilde elektrik
üretimine yönelik olmak üzere Bakanlık onayı ile ayrı ruhsatlara
bağlanabileceği belirtilmek suretiyle Kanun’un 5. maddesinde öngörülen maden
haklarının bölünmemesi kuralına istisna getirilmiştir.
143. Kamu kurum ve kuruluşlarına ait IV. Grup (b) bendi madenlere
ilişkin ruhsatların bölünmesiyle kamunun uhdesinde bulunan büyük ruhsat
sahalarında birden fazla sektörün çalışmasıyla; mevcut kömür rezervlerinin
hızlı ve etkin bir şekilde ekonomiye kazandırılması, işletme kolaylığının
sağlanması, enerji üretiminin artırılması, sektörlerden birinde olumsuzluk
yaşanması hâlinde diğer sektörün üretime devam etmesiyle enerji üretiminin
kesintiye uğramasının önüne geçilmesi, istihdamın artırılması ve finans
yükünün azaltılarak yatırımların daha hızlı hayata geçirilmesinin hedeflendiği
anlaşılmaktadır. Bu bağlamda kamu yararı amacı dışında bir amaç güdüldüğü
saptanamayan kural anayasal sınırlar içinde kanun koyucunun takdir yetkisi
kapsamında kalmaktadır.
144. 3213 sayılı Kanun’un 2. maddesinde madenler beş grupta
sınıflandırılmış olup maden arama ve işletme ruhsatları bu gruplara göre
verilmektedir. Dava konusu kuralda belirtilen IV. Grup (b) bendi madenler;
turba, linyit, taş kömürü, antrasit, asfaltit, bitümlü şist, bitümlü şeyl,
kokolit ve sapropeldir.
145. Kuralda belirtilen rezerv kavramı Kanun’un 3. maddesinde
kaynağın boyutları ve tenörü/kalitesi belirlenmiş ve günün şartlarında ekonomik
olarak üretilebilir ve işlenebilir kısmı; görünür rezerv, kaynağın üç boyutu
ile belirlenmiş olan ve bu boyutlar içinde sürekliliği konusunda en az risk
taşıyan, jeolojik, madencilik, metalürjik, ekonomik, pazarlama, hukuki,
çevresel, sosyal, mali etkenlerin altında ve günün şartlarında işletilebilir
kısmı; muhtemel rezerv ise sürekliliği görünür rezervde olduğu kadar tarif
edilemeyen, ekonomik işletilebilirliği jeolojik, madencilik, metalürjik,
ekonomik, pazarlama, hukuki, çevresel, sosyal ve mali etkenler ile ilgili
belirsizlikler içeren cevher miktarı olarak tanımlanmıştır.
146. Kamu kurum ve kuruluşlarına ait IV. Grup (b) bendi madenlere
ilişkin ruhsatların ayrı ruhsatlara bağlanması işlemi teknik ve uzmanlık
gerektiren bir konu olup kuralda ruhsat bölme işleminin “rezerv kaybına
sebep olmayacak şekilde” gerçekleştirileceği belirtilmek suretiyle ruhsat
bölme işlemindeki kriter ortaya konulmuştur. Bu kriterin kamu yararı amacını
gerçekleştirmeye yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
147. Bunun yanında kuralda ayrı ruhsata bağlama işleminin elektrik
üretimine yönelik olmak üzere Bakanlık onayıyla gerçekleştirileceği belirtilmek
suretiyle bu konuda yetkili birim de gösterilmiştir.
148. Bu itibarla ruhsat bölme işleminin hangi maden ruhsatlarına
ilişkin, kim tarafından, hangi kriterlere göre gerçekleştirileceği, açık, net,
anlaşılır ve nesnel bir şekilde belirtildiğinden kuralda belirsizlik
bulunmamaktadır.
149. Dava dilekçesinde kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan
ruhsatların bölünmek suretiyle devlet tarafından belirli şirketlere ihale
edileceği, belirli bir zümreye imtiyaz sağlanacağı, kamu kurum ve kuruluşlarına
ait ruhsat sahalarını ihaleyle işleten kişiler ile özel kişilere ait olan ve
ruhsatları bölünemeyen kömür sahalarını işletenler arasında devlet eliyle
eşitsizlik yaratılacağı ileri sürülmüş ise de kuralla kamunun uhdesinde bulunan
ruhsat sahalarının daha verimli kullanılması amacıyla Bakanlık oluru ile
bölünerek özel sektörün bu sahaları kullanmasına imkân tanınmakta olup bu
ruhsat sahalarına ilişkin işletme hakkının elde edilmesi noktasında özel
sektörde faaliyette bulunan tüm gerçek ve tüzel kişiler eşit durumda olduğundan
kuralla belli bir zümreye imtiyaz sağlandığı söylenemez.
150. Dolayısıyla kamu kurum ve kuruluşlarına ait IV. Grup (b)
bendi madenlere ilişkin ruhsatların rezerv kaybına sebep olmayacak şekilde,
elektrik üretimine yönelik olmak üzere Bakanlık onayı ile ayrı ruhsatlara
bağlanabileceğini öngören kuralda eşitlik ilkesine aykırılık bulunmamaktadır.
151. Diğer taraftan Anayasa’nın 168. maddesi gereğince, tabii
servetler ve kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altında olup bunların
aranması ve işletilmesi hakkı devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre
için gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabii servet ve
kaynağın arama ve işletmesinin devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak
veya doğrudan gerçek ve tüzel kişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine
bağlıdır.
152. Anayasa’nın 168. maddesinin madenlerin aranması ve
işletilmesi hakkının gerçek ve tüzel kişilere devredilmesi konusunda kanun
koyucuya düzenleme yapma yetkisi verdiği hususu göz önünde bulundurulduğunda
kamu kurum ve kuruluşlarına ait enerji üretimini sağlayan maden ruhsatlarının
rezerv kaybına sebep olmayacak şekilde ayrı ruhsatlara bağlanması suretiyle
aynı sahada özel sektörün de maden işletme hakkı elde etmesine olanak sağlayan
ve Kanun’da düzenlenen bu hüküm Anayasa’nın 168. maddesiyle de uyumludur.
153. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine
aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
G. Kanun’un 11. Maddesiyle Değiştirilen 4734 Sayılı Kanun’un 3.
Maddesinin Birinci Fıkrasının (o) Bendinin “…TETAŞ tarafından tedarik amaçlı
yapılacak elektrik enerjisi alımları…”Bölümünün İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
154. Dava dilekçesinde özetle; kuralla Türkiye Elektrik Ticaret ve
Taahhüt Anonim Şirketinin (TETAŞ) tedarik amaçlı yapacağı elektrik enerjisi
alımlarının 4734 sayılı Kanun’un kapsamı dışında tutulduğu, bu alımların 6446
sayılı Kanun’un 27. maddesinin 7. fıkrasında belirtilen yerli kömür yakıtlı
elektrik üretim santrallerinden gerçekleştirilecek elektrik enerjisi alımlarını
ifade ettiği, kuralın kamu denetiminden bağışık tutulan elektrik enerjisi
üreticilerine keyfî hareket edebileceği çok geniş ve kuralsız bir takdir alanı
tanıdığı, hukuki güvenliği ve öngörülebilirliği sağlamadığı, adalet, hakkaniyet
ve kamu yararı ölçütleriyle bağdaşmadığı, belli elektrik üreticilerinden
sağlanan tedariğin rekabetçilikten uzak bir şekilde karşılanmasının sektörün
sağlıklı ve düzenli işlemesini sekteye uğratacak sonuçlara yol açacağı
belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2. ve 167. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
155. Kuralda TETAŞ tarafından tedarik amaçlı yapılacak elektrik
enerjisi alımlarının ceza ve ihalelerden yasaklama hükümleri hariç 4734 sayılı
Kanun’a tâbi olmadığı hüküm altına alınmıştır.
156. Devletin genel enerji ve ekonomi politikasına uygun olarak
elektrik ticaret ve taahhüt faaliyetlerinde bulunmak amacıyla kurulmuş olan
TETAŞ, elektrik enerjisinin toptan satışı ve serbest tüketicilere satışı ile
iştigal eden kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun kârlılık, verimlilik
ilkeleri doğrultusunda faaliyet gösteren bir kamu iktisadi devlet teşekkülüdür.
157. TETAŞ’ın hak ve yükümlülüklerini düzenleyen 6446 sayılı
Kanun’un 27. maddesinin (3) numaralı fıkrasında TETAŞ’ın görevli tedarik şirketlerine
tarifesi düzenlemeye tabi olan tüketiciler için toptan satış tarifesinden
elektrik enerjisi satacağı, (5) numaralı fıkrasında Kurul tarafından son kaynak
tedarikçisi olarak yetkilendirilen tedarikçilerin son kaynak tedarikçisi
kapsamındaki müşteriler için temin ettiği elektrik enerjisinin Kurul tarafından
her yıl belirlenecek oranı kadarını TETAŞ’tan temin etmekle yükümlü olduğu, (6)
numaralı fıkrasında dağıtım şirketlerinin genel aydınlatma ile teknik ve teknik
olmayan kayıplarından dolayı enerji ihtiyaçlarını TETAŞ’tan temin edecekleri
belirtilmiştir. Aynı maddenin (7) numaralı fıkrasında ise TETAŞ’ın üçüncü,
beşinci ve altıncı fıkralarda belirtilen elektrik enerjisi miktarını mevcut
sözleşmeler kapsamında karşılayamaması durumunda yerli kömür yakıtlı elektrik
üretim santrallerini işleten şirketlerden temin edeceği kural altına
alınmıştır.
158. Devlet harcamalarında 4734 sayılı Kanun’un uygulanmasını
zorunlu kılan bir Anayasa kuralı bulunmadığından kanun koyucunun bazı mal ve
hizmetler yönünden farklı usuller benimsemesinde anayasal açıdan bir engel
yoktur. Ancak bir mal ve hizmet alımı ihalesi 4734 sayılı Kanun’da belirlenen
usullerin dışına çıkarılırken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan kamu
yararı amacı gözetilmelidir.
159. Elektrik enerjisi diğer mallara göre daha kısıtlı depolanma
imkânına sahip olup tüketildiği anda üretilmesi gereken ve tüketildiğinin
belirlenmesi ve ölçülmesinden sonra miktarı kesinleşen bir metadır. Elektrik
enerjisinin üretim ve tüketimi saat, gün ve mevsim bazında hatta anlık olarak
değişebilmektedir. Ayrıca elektrik enerjisi ihtiyacı sürekli olup elektrik
enerjisinin hızlı bir şekilde temin edilmesi ve tüketiciye kesintisiz olarak
sunulması gerekmektedir. Bu nedenlerle elektrik piyasasında faaliyet gösteren
TETAŞ’ın enerji ihtiyacının temininde piyasa koşulları gözetilerek acil
kararlar alma yükümlülüğü bulunmaktadır.
160. Kuralla mal ve hizmet alımları ile yapım işleri ihaleleri
yönünden 4734 sayılı Kanun’un kapsamına giren TETAŞ’ın mevcut portföyünün
dışında, acil tedarik amaçlı elektrik enerjisi alımları Kamu İhale Kanunu
kapsamı dışına çıkartılmaktadır. Kanun koyucu, Anayasa’ya ve hukukun genel
ilkelerine aykırı olmamak kaydıyla her türlü düzenlemeyi yapmak ve halkın
çıkarlarını en iyi şekilde belirleyebilecek organ konumuyla, hangi araç ve
yöntemlerle kamu yararının sağlanabileceği konusunda takdir yetkisine sahiptir.
TETAŞ’ın tedarik amaçlı yapacağı elektrik enerjisi alımlarının Kamu İhale
Kanunu kapsamı dışına çıkarılmasında kamu yararı amacı dışında bir amaç
güdüldüğü saptanamadığından kuralda hukuk devleti ilkesine aykırılık söz konusu
değildir.
161. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2. maddesine aykırı
değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
162. Kuralın Anayasa’nın 167. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
H. Kanun’un 22. Maddesiyle 6446 Sayılı Kanun’un 18. Maddesine
Eklenen (5) Numaralı Fıkranın İkinci Cümlesi İle Beşinci Cümlesinde Yer
Alan “…varlıkların veya hisselerin devrine yönelik olarak, bedel
alınmaksızın…” Bölümünün İncelenmesi
1. İptal Talebinin gerekçesi
163. Dava dilekçesinde özetle; kuralların bulunduğu Kanun’un 18.
maddesinin (5) numaralı fıkrası ile kamunun elinde bulunan elektrik üretimine
yönelik varlıkların yürürlükteki özelleştirme mevzuatının dışında bir yöntemle
özel sektöre devrinin öngörüldüğü, elektrik üretim amaçlı her türlü varlığın
özelleştirilmesinde özelleştirilecek olan kamu varlıklarının ve hisselerinin
bedelinin tespiti ve tahsil yönteminin kanunla düzenlenmesi gerektiği,
kurallarla elektrik üretim amaçlı her türlü varlığın bedel tespiti ve tahsilatı
yapılmaksızın özelleştirilmesinin öngörülmesinin Anayasa Mahkemesinin 9.12.1994
tarihli ve E.1994/43, K.1994/42-2 sayılı kararıyla çeliştiği belirtilerek
kuralların Anayasa’nın 7., 11., 47. ve 153. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
164. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca ilgisi nedeniyle
kural Anayasa’nın 2. maddesi yönünden de incelenmiştir.
165. Dava konusu kuralların yer aldığı 6446 sayılı Kanun’un 18.
maddesinin (5) numaralı fıkrasında Bakanlık tarafından, Elektrik Üretim Anonim
Şirketi (EÜAŞ) ile bağlı ortaklıklarına ait varlıkların veya bu bağlı
ortaklıkların hisselerinin yenilenebilir enerji kaynakları veya yerli kömüre
dayalı elektrik üretim tesisi kurulması amacıyla özelleştirilmesinin talep
edilmesi hâlinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca 6446 Kanun uyarınca
gerçekleştirilecek özelleştirme işlemlerinde 4046 sayılı Kanun’un 6446 sayılı Kanun’un
18. maddesine aykırı olmayan hükümleri ile birlikte (5) numaralı fıkra
hükümlerinin uygulanacağı, bu fıkra kapsamında yapılacak özelleştirme ihalesine
yönelik olarak varlıkların veya hisselerin değer tespiti yapılmayacağı,
özelleştirme ihalesinin bu madde kapsamında imzalanacak Elektrik Satış
Anlaşması için geçerli olacak elektrik enerjisi satış fiyatının belirlenmesi
amacıyla 4046 sayılı Kanun’da belirtilen pazarlık usulü uygulanmak suretiyle
gerçekleştirileceği, pazarlık usulü eksiltmeye esas elektrik enerjisi başlangıç
satış fiyatından eksiltme yapılmak suretiyle uygulanacağı ve ihale komisyonu
tarafından gerekli görüldüğü takdirde ihalenin pazarlık görüşmesine devam
edilen teklif sahiplerinin katılımı ile açık eksiltme suretiyle
sonuçlandırılabileceği ifade edilmiş; özelleştirme ihalesi sonucunda
varlıkların veya hisselerin devrine yönelik olarak bedel alınmaksızın EÜAŞ ve
ihale üzerinde kalan teklif sahibi arasında imzalanacak devir sözleşmesi ile eş
zamanlı şekilde, kurulacak elektrik üretim tesisinde üretilecek elektrik
enerjisinin satışına ilişkin olarak ihale üzerinde kalan teklif sahibi veya
bağlı ortaklık ile TETAŞ veya EÜAŞ arasında ihale sonucu belirlenen elektrik
enerjisi satış fiyatı üzerinden elektrik satış anlaşması imzalanacağı belirtilmiştir.
166. 6446 sayılı Kanun’un 18. maddesinin (5) numaralı fıkrasında
EÜAŞ ile bağlı ortaklıklarına ait varlıkların veya bu bağlı ortaklıkların
hisselerinin yenilenebilir enerji kaynakları ile yerli kömüre dayalı elektrik
üretim tesisi kurulması amacıyla özelleştirilmesine ilişkin kurallar
düzenlenmiştir.
167. Bu düzenlemeye göre EÜAŞ ile bağlı ortaklıklarına ait
varlıkların veya bu bağlı ortaklıkların hisselerinin yenilenebilir enerji
kaynakları veya yerli kömüre dayalı elektrik üretim tesisi kurulması amacıyla
Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca, gerçekleştirilecek özelleştirme
işlemlerinde 4046 sayılı Kanun’un 6446 sayılı Kanun’un 18. maddesine aykırı
olmayan hükümleri ile birlikte (5) numaralı fıkra uygulanacaktır. Fıkra
kapsamında yapılacak özelleştirme ihalesine yönelik olarak varlıkların veya
hisselerin değer tespiti yapılmayacak; özelleştirme ihalesi, elektrik satış
anlaşması için geçerli olacak elektrik enerjisi satış fiyatının belirlenmesi
amacıyla 4046 sayılı Kanun’da belirtilen pazarlık usulü uygulanmak suretiyle
gerçekleştirilecektir. Pazarlık usulü Bakanlık tarafından belirlenen eksiltmeye
esas elektrik enerjisi başlangıç satış fiyatından eksiltme yapılmak suretiyle
uygulanacak özelleştirme ihalesi sonucunda varlıkların veya hisselerin devrine
yönelik olarak bedel alınmaksızın EÜAŞ ve ihale üzerinde kalan teklif sahibi
arasında devir sözleşmesi imzalanacak, aynı zamanda kurulacak elektrik üretim
tesisinde üretilecek elektrik enerjisinin satışına ilişkin olarak ihale
üzerinde kalan teklif sahibi veya bağlı ortaklık ile TETAŞ veya EÜAŞ arasında
ihale sonucu belirlenen elektrik enerjisi satış fiyatı üzerinden elektrik satış
anlaşması imzalanacaktır.
168. Anayasa’nın 47. maddesinde “.../Devletin, kamu
iktisadî teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan
işletme ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin esas ve usuller kanunla
gösterilir./Devlet, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişileri
tarafından yürütülen yatırım ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleşmeleri
ile gerçek veya tüzelkişilere yaptırılabileceği veya devredilebileceği kanunla
belirlenir.” denilmiştir.
169. 6446 sayılı Kanun’un 18. maddesinin (5) numaralı fıkrasında,
EÜAŞ ile bağlı ortaklıklarına ait varlıkların veya bu bağlı ortaklıkların
hisselerinin yenilenebilir enerji kaynakları veya yerli kömüre dayalı elektrik
üretim tesisi kurulması amacıyla özelleştirilmesinde 4046 sayılı Kanun’un bu
maddeye aykırı olmayan hükümleri ile birlikte bu fıkra hükümlerinin
uygulanacağı belirtilmek suretiyle 4046 sayılı Kanun’a atıfta bulunulmuştur.
170. 4046 sayılı Kanun’un 18. maddesinde özelleştirme yöntemleri;
satış, kiralama, işletme hakkının verilmesi, mülkiyetin gayrı ayni hakların
tesisi ve gelir ortaklığı modeli ve işin gereğine uygun sair hukuki tasarruflar
olarak belirlenmiş ve özelleştirme programına alınan kuruluşların bu
yöntemlerden birinin veya birkaçının birlikte uygulanması suretiyle
özelleştirileceği ifade edilmiş; 3. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinde
ise kuruluşların; satış, kiralama, işletme hakkı devri, mülkiyetin gayri ayni
hakların tesisi ve işin gereğine uygun sair hukuki tasarruflar ile
devredilmelerine ilişkin özelleştirme yöntemlerinden hangisi ile
özelleştirileceğini belirlemek Özelleştirme Yüksek Kurulunun görevleri arasında
belirtilmiş; 2. maddesinde ise tabii kaynakların, belli bir süre için sadece
işletme hakkının verilmesi suretiyle özelleştirileceği, özelleştirme
uygulamalarında esas alınacak ilkeler arasında öngörülmüştür. Dolayısıyla EÜAŞ
ile bağlı ortaklıklarına ait varlıkların yenilenebilir enerji kaynakları veya
yerli kömüre dayalı elektrik üretim tesisi kurulması amacıyla
özelleştirilmesinde işletme hakkının verilmesi yöntemiyle özelleştirmenin
gerçekleştirileceği anlaşılmaktadır.
171. Kanun’un 18. maddesinin (5) numaralı fıkrasında EÜAŞ ile
bağlı ortaklıklarına ait varlıkların veya bu bağlı ortaklıkların hisselerinin
yenilenebilir enerji kaynakları veya yerli kömüre dayalı elektrik üretim tesisi
kurulması amacıyla özelleştirilmesinde varlıkların ve hisselerin değer
tespitinin yapılmaması ve varlıkların ve hisselerin devrine yönelik bedel
alınmaması öngörülürken düzenlemede aynı zamanda özelleştirilen sahalarda
kurulacak elektrik üretim tesisinde üretilecek elektrik enerjisinin satış
anlaşmasına ilişkin hükümlere de yer verilmektedir. Bu hükümlere göre elektrik
satış anlaşması için geçerli olacak elektrik enerjisi satış fiyatının
belirlenmesi amacıyla 4046 sayılı Kanun’da belirtilen pazarlık usulüyle
Bakanlık tarafından belirlenen başlangıç satış fiyatından eksiltme yapılmak
suretiyle ihale sonuçlandırılacak; ihale üzerinde kalan teklif sahibi ile TETAŞ
veya EÜAŞ arasında ihale sonucunda belirlenen elektrik satış fiyatı üzerinden
elektrik satış sözleşmesi, devir sözleşmesi ile eş zamanlı olarak
imzalanacaktır.
172. Bu bağlamda 6446 sayılı Kanun’un 18. maddesinin (5) numaralı
fıkrasında EÜAŞ ile bağlı ortaklıklarına ait varlıkların veya bu bağlı
ortaklıkların hisselerinin özelleştirme amacı, yöntemi, özeleştirme ihalesinin
nasıl gerçekleştirileceği belirtildiğinden kuralların belirsizliğinden ve
öngörülemezliğinden söz edilemez.
173. Kamu varlıklarının özelleştirilmesinde Anayasa’nın öngördüğü
zorunlu bir yöntem olmadığından kanun koyucunun bazı mal ve hizmetler yönünden
farklı usuller benimsemesinde anayasal açıdan bir engel bulunmamaktadır. Ancak
kanun koyucu takdir yetkisini kullanırken hukuk devletinin bir gereği olan kamu
yararını gözetmelidir.
174. 6446 sayılı Kanun’un 18. maddesinin (5) numaralı fıkrasında
belirtilen özelleştirme yönteminde EÜAŞ ile bağlı ortaklıklarına ait
varlıkların veya bu bağlı ortaklıkların hisselerinin yerli kömüre dayalı
elektrik üretim tesisi kurulması amacıyla özelleştirilmesinin talep edilmesi
hâlinde varlıkların veya hisselerin değer tespiti yapılmamakla birlikte
pazarlık usulü uygulanmak suretiyle en düşük elektrik satış fiyatı üzerinden
elektrik satış anlaşması imzalanmaktadır. Bu özelleştirme yönteminde kamu
varlıklarının işletme hakkı bedelsiz devredilmekle birlikte özelleştirme
bedeli, en düşük elektrik satış fiyatı üzerinden sağlanmaktadır. Bunun yanında
yatırım maliyetine katlanılmadan elektrik üretim santrali yaptırılmakta,
böylece atıl durumda bulunan kömür kaynaklarının ekonomiye kazandırılması
hedeflenmektedir. Bu itibarla kamu yararı amacı dışında bir amaç gözetildiği
saptanamayan ve kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında kalan kurallarda,
hukuk devleti ilkesine aykırı bir husus bulunmamaktadır.
175. Kurallar kapsamında bulunan EÜAŞ ile bağlı ortaklıklarına ait
varlıkların veya bu bağlı ortaklıkların hisselerinin yenilenebilir enerji
kaynakları veya yerli kömüre dayalı elektrik üretim tesisi kurulması amacıyla
özelleştirilmesinde 4046 sayılı Kanun’un 6446 sayılı Kanun’un 18. maddesine
aykırı olmayan hükümleri ile birlikte bu maddenin (5) numaralı fıkrasında belirtilen
hükümlerin uygulanmasının öngörülmesi, kanun koyucunun bu konudaki takdirini ve
tercihini yansıtmakta; bu yönüyle kurallarda, özelleştirmeye ilişkin usul ve
esasların kanunla gösterilmesini öngören Anayasa’nın 47. maddesine aykırılık
bulunmamaktadır.
176. Açıklanan nedenlerle kurallar Anayasa’nın 2. ve 47.
maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
177. Kuralların Anayasa’nın 7., 11. ve 153. maddeleriyle ilgisi
görülmemiştir.
I. Kanun’un 24. Maddesiyle 6446 Sayılı Kanun’un 27. Maddesine
Eklenen (7) Numaralı Fıkranın İkinci Cümlesinin İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
178. Dava dilekçesinde özetle; kuralla 6446 sayılı Kanun’un 18.
maddesinin beşinci fıkrası uyarınca yapılacak olan özelleştirme ihalesi
sonucunda belirli fiyat, miktar ve üzerinden imzalanacak olan sözleşme
kapsamında verilecek olan alım garantisine ilişkin şartları tamamen değiştirme
yetkisinin Bakanlar Kuruluna verildiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2. ve
7. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
179. Dava konusu kuralın bulunduğu Kanun’un 27. maddesinin (7) numaralı
fıkrasında TETAŞ’ın üçüncü, beşinci ve altıncı fıkralarda belirtilen elektrik
enerjisi miktarını, mevcut sözleşmeler kapsamında karşılayamaması durumunda
yerli kömür yakıtlı elektrik üretim santrallerini işleten şirketlerden temin
edeceği, söz konusu teminle ilgili miktar, süre ve fiyat belirleme dâhil diğer
usul ve esasların Bakanlar Kurulu tarafından belirleneceği hüküm altına
alınmıştır.
180. 6446 sayılı Kanun’un 27. maddesinde TETAŞ’ın hak ve
yükümlülükleri düzenlenmiştir. Maddenin (3) numaralı fıkrasında TETAŞ’ın
görevli tedarik şirketlerine tarifesi düzenlemeye tabi olan tüketiciler için
toptan satış tarifesinden elektrik enerjisi satacağı, (5) numaralı fıkrasında
Kurul tarafından son kaynak tedarikçisi olarak yetkilendirilen tedarikçilerin,
son kaynak tedarikçisi kapsamındaki müşteriler için temin ettiği elektrik
enerjisinin Kurul tarafından her yıl belirlenecek oranı kadarını TETAŞ’tan
temin etmekle yükümlü olduğu, (6) numaralı fıkrasında dağıtım şirketlerinin
genel aydınlatma ile teknik ve teknik olmayan kayıplarından dolayı enerji
ihtiyaçlarını TETAŞ’tan temin edecekleri belirtilmiştir.
181. TETAŞ, 6446 sayılı Kanun’un 27. maddesinde belirtilen hak ve
yükümlülükleri kapsamında görevli tedarik şirketleri ve dağıtım şirketlerine
temin etmekle yükümlü olduğu elektrik enerjisini, EÜAŞ ve bağlı ortaklıklarının
bünyelerinde bulunan elektrik üretim santralleri, yap-işlet, yap-işlet-devret
ve işletme hakkı devredilen santrallerden mevcut sözleşmelerle karşılamaktadır.
182. 6446 sayılı Kanun’un 27. maddesinin (7) numaralı fıkrasıyla
elektrik arz güvenliğinin sağlanması için TETAŞ’ın görevli tedarik şirketleri
ve dağıtım şirketlerine temin etmekle yükümlü olduğu elektrik enerjisini mevcut
sözleşmeleri kapsamında karşılayamaması durumunda mevcut faaliyette bulunan
yerli kömür yakıtlı elektrik üretim santrallerini işleten şirketlerden temin
edebilmesine olanak tanınmakta; dava konusu kuralla da yerli kömür yakıtlı
elektrik üretim santrallerinden temin edilecek enerji miktarı, temin süresi ve
fiyat belirleme dâhil diğer usul ve esasları belirleme yetkisi Bakanlar
Kuruluna verilmektedir.
183. 6446 sayılı Kanun’un 18. maddesinin (5) numaralı fıkrasında
ise EÜAŞ ile bağlı ortaklıklarına ait varlıkların veya bu bağlı ortaklıkların
hisselerinin yenilenebilir enerji kaynakları veya yerli kömüre dayalı elektrik
üretim tesisi kurulması amacıyla özelleştirilmesine ilişkin yöntem
düzenlenmektedir. Buna göre Bakanlık tarafından EÜAŞ ile bağlı ortaklıklarına
ait varlıkların veya bu bağlı ortaklıkların hisselerinin yenilenebilir enerji
kaynakları veya yerli kömüre dayalı elektrik üretim tesisi kurulması amacıyla
özelleştirilmesinin talep edilmesi hâlinde varlıkların veya hisselerin değer
tespiti yapılmaksızın, bedelsiz olarak işletme hakkı devredilmekte ancak bunun
karşılığında özel sektör tarafından ileride kurulacak olan elektrik üretim
santrallerinden en düşük satış fiyatı üzerinden elektrik enerjisi temin
edilmesi amacıyla pazarlık usulüyle ihale gerçekleştirilmekte; ihale sonucunda
en düşük elektrik satış fiyatı üzerinden elektrik satış anlaşması
imzalanmaktadır.
184. Bu bağlamda dava konusu kuralla 6446 sayılı Kanun’un 18.
maddesinin (5) numaralı fıkrası kapsamında gerçekleştirilecek özelleştirme
ihalesi sonucunda imzalanacak elektrik satış sözleşmesine ilişkin şartları
değiştirme yetkisinin Bakanlar Kuruluna verilmesi söz konusu değildir.
185. Diğer taraftan Anayasa’nın açıkça kanunla düzenlenmesini
öngörmediği konularda kanunda genel ifadelerle düzenleme yapılarak ayrıntının
yürütmeye bırakılması mümkündür. TETAŞ’ın elektrik enerjisi ihtiyacını mevcut
sözleşmeler kapsamında karşılayamaması durumunda yerli kömür yakıtlı elektrik
üretim santrallerinden temin etme konusu, Anayasa’da kanunla düzenlenmesi
gereken hususlar arasında bulunmadığından kanun koyucu yasal çerçeveyi
belirlerken daha geniş takdir yetkisine sahiptir.
186. 6446 sayılı Kanun’un 27. maddesinin (7) numaralı fıkrasında
TETAŞ’ın yerli kömür yakıtlı elektrik üretim santrallerini işleten şirketlerden
hangi yükümlülükleri kapsamında ve hangi şartlarda elektrik enerjisini temin
edeceği hususları herhangi bir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açık, net,
anlaşılır ve uygulanabilir şekilde düzenlenerek konuya ilişkin temel kurallar
kanunla belirlenmiştir. Bu itibarla kanunla temel ilkeleri belirlenmiş ve
çerçevesi çizilmiş konuda dava konusu kuralla TETAŞ’ın yerli kömür yakıtlı
elektrik üretim santrallerinden temin edeceği enerji miktarı, temin süresi ve
fiyat belirleme dâhil diğer usul ve esasları belirleme yetkisinin yürütmeye
verilmesi yasama yetkisinin devri olarak nitelendirilemez.
187. Öte yandan TETAŞ’ın yerli kömür yakıtlı elektrik üretim
santrallerini işleten şirketlerden temin edeceği elektrik enerjisinin miktarı,
temin süresi ve fiyatı gibi unsurlar sık sık değişebilen, dönemsel, teknik ve uzmanlık
gerektiren işlerdendir. Bu bağlamda kuralda temel ilkeler ve sınırlar
gösterildikten sonra ayrıntı ve uzmanlık gerektiren hususları düzenleme
yetkisinin yürütmeye verilmesinde Anayasa’ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
188. Açıklanan nedenle kural Anayasa’nın 7. maddesine aykırı
değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
189. Kuralın Anayasa’nın 2. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
İ. Kanun’un 25. Maddesiyle Yeniden Düzenlenen 6446 Sayılı Kanun’un
Yeniden Düzenlenen Geçici 8. Maddesinin İncelenmesi
1. İptal Talebinin Gerekçesi
190. Dava dilekçesinde özetle; kuralla EÜAŞ veya bağlı ortaklık,
iştirak, işletme birimleri ile varlıklarına ve 4046 sayılı Kanun kapsamında
oluşturulacak kamu üretim şirketlerine ve kamu üretim şirketlerine ait üretim
tesislerine, bunlardan bu maddede yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği
tarihten önce özelleştirilmiş olanlara, yürürlük tarihinden sonra özelleştirilecek
olanlar için de geçerli olmak üzere çevre mevzuatına uyum sağlamaya yönelik
yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli izinlerin
tamamlanması amacıyla 31.12.2019 tarihine kadar süre tanındığı, bu süre
zarfında anılan kamu üretim şirketlerinin elektrik faaliyetinin
durdurulamayacağı ve bu şirketlere idari para cezasının uygulanmayacağının
öngörüldüğü, Anayasa Mahkemesinin 22.5.2014 tarihli ve E.2013/65 K.2014/93
sayılı kararıyla 6446 sayılı Kanun’un geçici 8. maddesinin sadece kuralda
belirtilen sürenin ölçülü olmadığı gerekçesiyle değil aynı zamanda belirtilen
süre zarfında elektrik üretim faaliyetlerinin çevreye uygunluğunun idare
tarafından denetimini olanaksız kıldığı ve elektrik üretim faaliyetleri
açısından denetimsiz bir alan oluşturduğu, bunun da devletin bu konudaki
gözetim ve denetim görevini yerine getirmesine engel teşkil ettiği
gerekçeleriyle iptal edildiği, bu iptal kararının bağlayıcı olmasına rağmen
kanun koyucunun sadece süreyi yeniden düzenlediği, elektrik üretim
faaliyetlerinin denetim eksikliğini gidermediği, yeniden düzenlenen sürenin de
ölçülü olmadığı gibi sürdürülebilir çevre ilkesiyle de uyumlu olmadığı,
düzenlemenin kamu yararını sağlamaya yönelik olmadığı, adalet ve hakkaniyet
ölçütlerini gözetmediği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 5., 56. ve 153.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
191. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca ilgisi nedeniyle
kural Anayasa’nın 13. maddesi yönünden de incelenmiştir.
192. Kanun’un dava konusu geçici 8. maddesinde; EÜAŞ veya bağlı
ortaklık, iştirak, işletme ve işletme birimleri ile varlıklarına ve 4046 sayılı
Kanun kapsamında oluşturulacak kamu üretim şirketlerine ve kamu üretim
şirketlerine ait üretim tesislerine, bunlardan maddede yapılan değişikliğin
yürürlüğe girdiği tarihten önce özelleştirilmiş olanlarla yürürlük tarihinden
sonra özelleştirilecek olanlar için de geçerli olmak üzere çevre mevzuatına
uyumuna yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı açısından
gerekli izinlerin tamamlanması amacıyla 31/12/2019 tarihine kadar süre
tanınacağı, bu süre zarfında ve önceki dönemlere ilişkin olarak bu gerekçeyle
EÜAŞ veya bağlı ortaklık, iştirak, işletme ve işletme birimleri ile varlıklarında
ve 4046 sayılı Kanun kapsamında oluşturulacak kamu üretim şirketlerinde ve kamu
üretim şirketlerine ait üretim tesislerinde bunlardan maddede yapılan
değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce özelleştirilmiş olanlarla yürürlük
tarihinden sonra özelleştirilecek olanlar için de geçerli olmak üzere elektrik
üretim faaliyetinin durdurulamayacağı ve idari para cezasının uygulanmayacağı,
çevre mevzuatına uyuma yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre
mevzuatı açısından gerekli izinlerin tamamlanmasına ilişkin usul ve esasların
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde Bakanlık tarafından
çıkarılan yönetmelikle belirleneceği hüküm altına alınmıştır.
193. Anayasa’nın 13. maddesinde, hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasının ölçütü gösterilmiştir. Buna göre “Temel hak ve
hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde
belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu
sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik
Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
194. Anılan madde hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını, ilgili
temel hak ve özgürlüğe ilişkin Anayasa maddesinde gösterilen özel sebeplerin
bulunmasına bağlı kılmıştır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi kararlarında,
özel sınırlama nedeni öngörülmemiş özgürlüklerin de o özgürlüğün doğasından
kaynaklanan bazı sınırlarının bulunduğu, ayrıca Anayasa’da yer alan konuya
ilişkin diğer kuralların da hak ve özgürlüklere sınır teşkil edebileceği kabul
edilmektedir.
195. Anayasa Mahkemesinin 22.5.2014 tarihli ve E.2013/65 K.2014/93
sayılı kararıyla 6446 sayılı Kanun’un geçici 8. maddesinin EÜAŞ veya bağlı
ortaklık, iştirak, işletme ve işletme birimleri ile varlıklarına ve 4046 sayılı
Kanun kapsamında oluşturulacak kamu üretim şirketlerine, çevre mevzuatına uyumuna
yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli
izinlerin tamamlanması amacıyla 31.12.2018 tarihine kadar süre tanınmasının, bu
sürenin üç yıla kadar uzatılması konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmesinin
ve ayrıca anılan kamu üretim şirketlerinin elektrik üretim faaliyetinin
durdurulamayacağı ve idari para cezası uygulanmayacağı hususunun kurala
bağlanmasının belirtilen süre zarfında elektrik üretim faaliyetlerinin çevreye
uygunluğunun idare tarafından denetimini olanaksız kıldığı, elektrik üretim
faaliyetleri açısından denetimsiz bir alan oluşturduğu, bunun da devletin bu
konudaki gözetim ve denetim görevini yerine getirmesine engel olduğu, EÜAŞ’a
bağlı santraller ile özelleştirilen santrallerin 2018 yılının sonuna kadar çevre
mevzuatı hükümlerine tâbi olmaktan çıkarılmasının ve bu durumun üç yıl daha
uzatılabilmesi ihtimali karşısında tanınan sürenin ölçülü olmadığı
gerekçeleriyle iptaline karar verilmiştir.
196. 6446 sayılı Kanun’un iptal edilen geçici 8. maddesinde; EÜAŞ
veya bağlı ortaklık, iştirak, işletme ve işletme birimleri ile varlıklarına ve
4046 sayılı Kanun kapsamında oluşturulacak kamu üretim şirketlerine, çevre
mevzuatına uyumuna yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı
açısından gerekli izinlerin tamamlanması amacıyla öngörülen sürenin Bakanlar
Kurulu tarafından 3 yıl daha uzatıldığında 8 yıl 9 ay 1 gün olduğu, 6446 sayılı
Kanun’un yeniden düzenlenen geçici 8. maddesinde öngörülen sürenin ise 3 yıl 6
ay 14 gün olduğu ve bu sürenin Bakanlar Kurulu tarafından uzatılmasının ise
mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
197. EÜAŞ devletin genel enerji ve ekonomi politikasına uygun
olarak kamu adına elektrik üretim ve satış faaliyetlerinde bulunmak amacıyla
kurulmuş bir iktisadi devlet teşekkülü olup ülkemizde ihtiyaç duyulan
elektriğin üretilmesinde EÜAŞ’ın önemli rolü bulunmaktadır.
198. Kuralla EÜAŞ veya bağlı ortaklık, iştirak, işletme ve işletme
birimleri ile varlıklarına ve 4046 sayılı Kanun kapsamında oluşturulacak kamu
üretim şirketlerine ve bu şirketlere ait üretim tesislerine, çevre mevzuatına
uyumuna yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı açısından
gerekli izinlerin tamamlanması amacıyla 31.12.2019 tarihine kadar süre
tanınmakta olup bu süre zarfında elektrik üretim faaliyetinin kesintisiz devam
etmesi suretiyle elektrik arz güvenliğinin sağlanması amaçlandığından
düzenlemenin kamu yararı amacıyla ihdas edildiği ve kanun koyucunun takdir
yetkisinde kaldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kanun koyucunun takdir
yetkisine dayanarak ve kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla düzenlediği
kuralda hukuk devleti ilkesine aykırılık bulunmamaktadır.
199. Öte yandan kuralla EÜAŞ veya bağlı ortaklık, iştirak, işletme
ve işletme birimleri ile varlıklarına ve 4046 sayılı Kanun kapsamında
oluşturulacak kamu üretim şirketlerine ve bu şirketlere ait üretim tesislerine,
çevre mevzuatına uyumuna yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre
mevzuatı açısından gerekli izinlerin tamamlanması amacıyla 31.12.2019 tarihine
kadar süre tanınması, bu süre zarfında çevre mevzuatına aykırılık bulunduğu
gerekçesiyle belirtilen işletmelerin üretim faaliyetinin durdurulamayacağının
ve idari para cezası verilemeyeceğinin öngörülmesi nedeniyle çevre kirliliğinin
ve tahribatının önlenmesi bakımından gereken tedbirlerin alınması
engellendiğinden kuralın sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
müdahale niteliği taşıdığı görülmektedir. Ancak bu müdahalenin Anayasa’nın 13.
maddesi uyarınca demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olması
gerekir.
200. Ülkemizde faaliyette bulunan EÜAŞ ve bağlı ortaklıklarına ait
olan termik santrallerin üretime başladığı tarihler göz önünde
bulundurulduğunda kurulduğu dönemin teknolojisiyle dizayn edilen bu tesislerin
geçerli emisyon değerlerini sağlamasında güçlükler bulunmaktadır.
201. EÜAŞ ve bağlı ortaklıklarına ait olan termik santrallerinin
çevre mevzuatıyla uyumlu biçimde üretim faaliyetlerine devam edebilmesi için
çevre mevzuatına uyumlarına yönelik yatırımların yapılması ve çevre izinlerinin
alınması zorunlu olup bu çevresel yatırımların yapılması ve çevre izinlerinin
alınması belirli bir süreyi gerektirmektedir.
202. Devlet; tüketicilere güvenilir, kaliteli, kesintisiz ve düşük
maliyetli elektrik enerjisi hizmeti verilmesini temin etmek için gerekli
tedbirleri almakla yükümlüdür. Bu tedbirlerden birisi de elektrik arz
güvenliğinin sağlanmasıdır. Bu bağlamda EÜAŞ ve bağlı ortaklıklarına ait olan
termik santrallerinin çevre mevzuatına uyumlu hâle getirilmeleri ve çevre
izinlerinin alınması için süre tanımadan bu üretim tesislerin faaliyetlerinin
durdurulması bölgesel ve ulusal düzeyde enerji dengesini etkileyebilecek,
elektrik enerjisinin arz güvenliğinin sağlanabilmesini tehlikeye
sokabilecektir.
203. Dolayısıyla kuralla EÜAŞ veya bağlı ortaklık, iştirak,
işletme ve işletme birimleri ile varlıklarına ve 4046 sayılı Kanun kapsamında
oluşturulacak kamu üretim şirketlerine ve bu şirketlere ait üretim tesislerine,
çevre mevzuatına uyumuna yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre
mevzuatı açısından gerekli izinlerin tamamlanması amacıyla süre tanınması kamu
yararını gerçekleştirme amacına yönelik olup bu amacı gerçekleştirmeye
elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.
204. Kanun koyucu tarafından dava konusu kuralla EÜAŞ veya bağlı
ortaklık, iştirak, işletme ve işletme birimleri ile varlıklarına ve 4046 sayılı
Kanun kapsamında oluşturulan kamu üretim şirketlerine ve bu şirketlere ait
üretim tesislerine, çevre mevzuatına uyumuna yönelik yatırımların
gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli izinlerin tamamlanması
amacıyla 31.12.2019 tarihine kadar tanınan süre kesin olup bu sürenin çevresel
yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre izinlerinin alınmasının gerektirdiği
zaman göz önünde bulundurularak geçici bir tedbir olarak öngörüldüğü
anlaşıldığından ulaşılmak istenen amaçla orantılıdır. Bu itibarla dava konusu
kuralla öngörülen müdahalenin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
ölçüsüz bir müdahale teşkil etmediği sonucuna ulaşılmaktadır.
205. Anayasa’nın 153. maddesinin son fıkrasında Anayasa Mahkemesi
kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile idare makamlarını, gerçek
ve tüzel kişileri bağlayacağı hükmüne yer verilmiştir. Anayasa’nın bu kuralı
Mahkemenin somut olarak Anayasa’ya aykırı bularak iptal ettiği hükümlerin
bağlayıcılığıyla sınırlı olup bu bağlayıcılık kanun koyucunun iptal
edilen konuyla ilgili olarak ileriye yönelik yeniden bir düzenleme yapamayacağı
ve eğer yaparsa yeni düzenlemenin sırf bu nedenle Anayasa’ya aykırı hâle
geleceği anlamına gelmemektedir. Bu yönüyle kuralın Anayasa’nın 153. maddesine
aykırılığından söz edilemez.
206. Açıklanan nedenle kural Anayasa’nın 2., 5., 13., 56. ve 153.
maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
J. Kanun’un 21. Maddesiyle Değiştirilen 6446 Sayılı Kanun’un 17.
Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
207. Anayasa’nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya
bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun
hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya
taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına
varması durumunda bu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaya
yetkilidir. Ancak bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine
başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir
davanın bulunması, iptali istenen kuralın da o davada uygulanacak olması
gerekir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde
ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da
olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.
208. Başvuran Mahkeme (E.2016/137), Kanun’un 21.
maddesiyle değiştirilen 6446 sayılı Kanun’un 17. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının iptalini talep etmiştir.
209. 6446 sayılı Kanun’un itiraz konusu 17. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında düzenlenen ve bir
sonraki dönem uygulanması önerilen tarifelerin ilgili tüzel kişi tarafından
Kurulca belirlenen usul ve esaslara göre tarife konusu faaliyete ilişkin tüm
maliyet ve hizmet bedellerini içerecek şekilde hazırlanarak onaylanmak üzere
Kurula sunulacağı, Kurulun mevzuat çerçevesinde uygun bulmadığı tarife
tekliflerinin revize edilmesini isteyeceği, gerekmesi hâlinde resen revize
ederek onaylayacağı, ilgili tüzel kişilerin Kurul tarafından onaylanan
tarifeleri uygulamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir.
210. Bakılmakta olan dava elektrik faturası kapsamında tahsil
edilen kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma, enerji fonu, iletim, dağıtım,
BTV, TRT payı, perakende satış hizmet bedeli ve bu bedellere yansıtılan
KDV tutarının tazmini talebine ilişkindir.
211. İtiraz konusu kural Kanun’un 17. maddesinin (6) numaralı
fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiş olan tüm tarifelerin hazırlanması ve
onaylanması ile ilgili genel hüküm niteliğinde olup davada uygulanma durumu
bulunmayan bağlantı tarifesi, perakende satış tarifesi, piyasa işletim tarifesi
gibi tarifelerin de hazırlanmasına ilişkin genel çerçeve çizmektedir. Bunun
yanında itiraz konusu kuralda davanın konusunu oluşturan kayıp-kaçak ve diğer
bedellerin tarifelerde yer alacağı ve tüketicilerden tahsil edileceğine ilişkin
hüküm de bulunmamaktadır. Bu bağlamda itiraz konusu kuralın bakılmakta olan
davada uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
212. Açıklanan nedenlerle kurala yönelik başvurunun Mahkemenin
yetkisizliği nedeniyle reddine karar vermek gerekir.
K. Kanun’un 21. Maddesiyle Değiştirilen 6446 Sayılı Kanun’un 17.
Maddesinin (3) Numaralı Fıkrasının;
1. Birinci Cümlesinin İncelenmesi
213. Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2016/137) ve Bolu 2.
Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2017/9) Kanun’un 17. maddesinin (3) numaralı
fıkrasının birinci cümlesinin iptalini talep etmiştir.
214. İtiraz konusu kuralın yer aldığı Kanun’un 17. maddesinin (3)
numaralı fıkrasında onaylanan tarifeler içinde söz konusu tüzel kişinin tarife
konusu faaliyetine ilişkin tüm maliyet ve hizmet bedelleri dışında piyasa
faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan hiçbir unsur yer alamayacağı ve
iletim ek ücretinin ise bu hükmün istisnasını oluşturduğu belirtilmiştir.
215. 6446 sayılı Kanun’un 17. maddesinin (3) numaralı fıkrasının
birinci cümlesi ile tarifelerin kapsamının belirlenmesi ile ilgili olarak
tarife konusu faaliyete ilişkin tüm maliyet ve hizmet bedellerinin tarifelerde
yer alabileceği piyasa faaliyetleriyle ilgili olmayan unsurların ise
tarifelerde yer alamayacağı ilkesi düzenlenmekte olup kural davaların konusunu
oluşturan kayıp-kaçak ve diğer bedellerin tarifelerde yer alacağı ve
tüketicilerden tahsil edilebileceğine ilişkin hüküm içermemektedir. Bu bağlamda
itiraz konusu kuralın bakılmakta olan davalarda uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
216. Açıklanan nedenlerle Kanun’un 17. maddesinin (3) numaralı
fıkrasının birinci cümlesine yönelik başvuruların Mahkemelerin yetkisizliği
nedeniyle reddine karar vermek gerekir.
2. İkinci Cümlesinin İncelenmesi
a. İtirazların Gerekçeleri
217. Başvuru kararlarında özetle; elektrik enerjisinin üretilip
dağıtılması kamu hizmeti sayılmakla birlikte bedeli mukabilinde dağıtılan
elektrik enerjisi satış fiyatı üzerine elektrik enerjisini satın alan
tüketiciye ait olmayan maddi külfetlerin eklendiği, tüketicilerin “hizmetsiz
bedel olmaz”ilkesi gereği almadığı bir hizmetin bedelini ödemek zorunda
kaldığı, kuralla tüketiciden dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti,
kayıp-kaçak, iletim vs. bedellerin tahsil edilmesi yönünde yasal zemin
oluşturulduğu, dürüst tüketicinin katlanmaması gereken ve yürütülen hizmetin
doğası gereği hizmetin yürütülmesi sırasında tüm tedbirlere rağmen işletmeci
konumundaki dağıtım şirketi tarafından işletme riski kabul edilerek
katlanılması gereken kayıp-kaçak bedelinin Kurul tarafından onaylanan elektrik
satış tarifesi içinde hizmetin maliyetini etkileyen bir bileşen olarak
değerlendirilerek dürüst tüketici aleyhine ek mali yük oluşturulduğu, dağıtım
şirketleri lehine getirilen bu düzenlemenin hukuk devletinin ayrılmaz ve
vazgeçilmez bir parçası olan hukuki güvenlik ilkesi ile bağdaşmadığı
belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 5. ve 10. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
b. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
218. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca ilgisi nedeniyle
kural Anayasa’nın 73. maddesi yönünden de incelenmiştir.
219. 6446 sayılı Kanun’un 17. maddesinin (3) numaralı fıkrasının
birinci cümlesinde onaylanan tarifeler içinde söz konusu tüzel kişinin tarife
konusu faaliyetine ilişkin tüm maliyet ve hizmet bedelleri dışında piyasa
faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan hiçbir unsurun yer alamayacağı ifade
edilmiş, itiraz konusu kuralla da iletim ek ücretinin bu hükmün istisnasını
oluşturduğu belirtilmiştir.
220. Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan sosyal hukuk devleti insan
haklarına dayanan, kişilerin huzur, refah ve mutluluk içinde yaşamalarını
güvence altına alan, kişi hak ve özgürlükleriyle kamu yararı arasında adil bir
denge kurabilen, millî gelirin adalete uygun biçimde dağıtılması için gereken
önlemleri alan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve toplumsal
dengeleri gözeten devlettir.
221. Anayasa’nın 73. maddesinde, herkesin kamu giderlerini
karşılamak üzere vergi ödemekle yükümlü bulunduğu, vergi, resim, harç ve
benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya
kaldırılacağı öngörülerek Anayasa’nın 2. maddesinde nitelikleri belirtilen
hukuk devleti ilkesi, vergilendirme ilkeleri yönünden somut biçimde dile
getirilmiştir.
222. Verginin kanuniliği ilkesi gereği, kanun koyucunun yalnızca
konusunu belli ederek bir vergi, resim, harç veya benzeri bir mali yükümlülük
alınmasına izin vermesi bunun kanunla konulmuş sayılması için yeterli değildir.
Getirilen mali yükümlülüğün miktar ve oranının da kanunda gösterilmesi gerekir.
Ancak vergi, resim, harç veya benzeri mali yükümlülüklerle ilgili düzenleme
yapılırken bu yükümlülüklere ilişkin tüm unsurların aynı kanun, madde veya
fıkrada düzenlenmesi zorunlu değildir. Bu çerçevede konuya ilişkin kanunla
belirlenmesi zorunlu olan unsurlar aynı kanunun farklı hükümlerinde
düzenlenebileceği gibi farklı kanunlarda da düzenlenebilir.
223. 6446 sayılı Kanun’un 17. maddesinin (6) numaralı fıkrasının
(b) bendinde; Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ) tarafından
hazırlanan iletim tarifesinin üretilen, ithal veya ihraç edilen elektrik
enerjisinin iletim sistemi üzerinden naklinden yararlanan tüm kullanıcılara
eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin uygulanacak fiyatları, hükümleri ve
şartları içerdiği, TEİAŞ’ın yapacağı şebeke yatırımları ve iletim ek
ücretlerinin iletim tarifesinde yer aldığı belirtilmiştir.
224. 4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun’un 5. maddesinin yedinci fıkrasının (h) bendinde
iletim ek ücreti oranını belirlemek ve iletim ek ücreti tutarının TEİAŞ
tarafından tahsili ve Kuruma ödenmesine ilişkin düzenlemeleri yapmak Kurulun
yetkileri arasında belirtilmiş; 10. maddesinin (A) fıkrasının (e) bendinde de
iletim tarifesinin en fazla yüzde biri oranındaki iletim ek ücretlerinin
Kurumun elektrik piyasası ile ilgili gelir kalemleri arasında olduğu ifade
edilmiştir.
225. İletim ek ücreti, iletim faaliyetinin yürütülmesi kapsamında
bir maliyet, hizmet bedeli olmadığı hâlde iletim sistemini kullanan
üreticilerden ve tüketicilerden tahsil edilmekte; TEİAŞ tarafından EPDK’ya
aktarılmaktadır.
226. İtiraz konusu kuralda düzenlenen iletim ek ücretinin iletim
faaliyetiyle ilgili bir maliyet ve hizmet bedeli olmadığı hâlde iletim
tarifesinde yer alması, EPDK’nın gelir kaynaklarından birisi olması, EPDK
tarafından sunulan bir hizmetin karşılığında alınmaması hususları dikkate
alındığında harç ve ücret olmadığı anlaşılmaktadır.
227. İletim ek ücretinin iletim tarifesi üzerinden EPDK tarafından
kamu otoritesi kullanılarak yıllık belirlenen iletim ek ücreti oranına göre
alınması, iletim ek ücretinin alınıp alınmaması noktasında kullanıcıların bir
iradesinin olmaması, elektrik enerjisinin iletim faaliyeti ile ilgili maliyet
ve hizmet bedeli olmaması nedeniyle karşılığının bulunmaması hususları göz
önünde bulundurulduğunda iletim ek ücreti vergiye benzemektedir. Ancak iletim
ek ücretinin belirli bir kamu hizmeti olan elektrik hizmeti ile ilgili olarak
iletim tarifesi kapsamında iletim sistemini kullanan üreticilerden ve
tüketicilerden alınması hususu dikkate alındığında iletim ek ücretinin vergi
olmadığı anlaşılmaktadır.
228. Dolayısıyla iletim ek ücreti, kamu gücüne dayalı olarak, tek
taraflı bir iradeyle belirlendiğinden “vergi, resim, harç benzeri mali
yükümlülük” kavramı içinde değerlendirilebilecek bir kamu geliri
niteliği taşımaktadır.
229. Vergilendirme, devletin egemenlik hakkından kaynaklanan en
önemli yetkilerinden biridir. Devlet, Anayasa’da öngörülen vergilendirme
ilkelerine aykırı olmamak kaydıyla uygun gördüğü kaynaklar için vergi
koyabilir.
230. Bu bağlamda elektrik piyasasının düzenleyici ve denetleyici
kuruluşu olan EPDK’nın gelir kaynaklarından olan ve mali yükümlülük içeren
iletim ek ücretinin elektrik enerjisinin iletim sistemi üzerinden naklinden
yararlanan tüm kullanıcılara iletim tarifesi kapsamında yansıtılmasına olanak
sağlayan kural, kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında kanunla
düzenlendiğinden “verginin yasallığı” ilkesine aykırı olmadığı
gibi devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen Anayasa’nın 5. maddesine de
aykırı değildir.
231. Her ne kadar söz konusu mali yükümlülüğün düzenlendiği
fıkrada, mali yükümlülüğün miktar ve oranı belirtilmemişse de mali yükümlülüğe
ilişkin unsurların 4628 sayılı Kanun’un 10. maddesinin (A) fıkrasının (e)
bendinin konusunu oluşturduğu anlaşılmaktadır.
232. Öte yandan Anayasa’nın 10. maddesinde öngörülen eşitlik
ilkesine aykırılıktan söz edilebilmesi için bir yasanın aynı hukuksal durumda
olanlar arasında bir ayrım veya ayrıcalık yaratması gerekir. İtiraz konusu
kural uyarınca öngörülen iletim ek ücreti, iletim tarifesi kapsamında elektrik
enerjisinin naklinden yararlanan tüm kullanıcılara uygulandığından kuralda
eşitlik ilkesine aykırılık bulunmamaktadır.
233. Diğer taraftan kuralda tüketicilerden dağıtım, sayaç okuma,
iletim ve kayıp-kaçak bedeli alınacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yer
almadığından dağıtım, iletim sayaç okuma ve kayıp-kaçak bedeli alınmasına
yönelik Anayasa’ya aykırılık iddialarının bu kural kapsamında
değerlendirilmesine olanak bulunmamaktadır.
234. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2., 5., 10. ve 73.
maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
L. Kanun’un 21. Maddesiyle Değiştirilen 6446 Sayılı Kanun’un 17.
Maddesinin (4) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
235. Başvuran Mahkeme (E.2016/137) Kanun’un 21. maddesiyle
değiştirilen 6446 sayılı Kanun’un 17. maddesinin (4) numaralı fıkrasının
iptalini talep etmiştir.
236. Kanun’un 17. maddesinin (4) numaralı fıkrasının birinci
cümlesinde, ilgili faaliyete ilişkin tüm maliyet ve hizmet bedellerini içeren Kurul
onaylı tarifelerinin hüküm ve şartlarının bu tarifelere tabi olan gerçek ve
tüzel kişileri bağlayacağı belirtilmektedir. Bu düzenleme Kurul tarafından
onaylanan tüm tarifelerin bağlayıcı olduğuna ilişkin genel hüküm niteliğinde
olup düzenlemede bakılmakta olan davanın konusunu oluşturan kayıp- kaçak ve
diğer bedellerin tarifede yer alacağına ve tüketicilerden tahsil edileceğine
ilişkin hüküm bulunmadığından kuralın davada uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
237. Kanun’un 17. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci
cümlesinde, bir gerçek ve tüzel kişinin tabi olduğu tarifede öngörülen
ödemelerden herhangi birini yapmaması hâlinde söz konusu hizmetin
durdurulabilmesini de içeren usul ve esasların EPDK tarafından çıkarılan
yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık
elektrik faturası kapsamında kayıp-kaçak ve diğer bedellerin tahsil edilip
edilemeyeceği noktasında toplanmakta olup taraflar arasında tarifelerde
öngörülen bedelin ödenmemesi durumunda elektrik hizmetinin durdurulup
durdurulamayacağı veya bu hususun yönetmelikle düzenlenip düzenlenemeyeceği
noktasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu cümle de bakılmakta olan
davada uygulanacak kural değildir.
238. Kanun’un 17. maddesinin (4) numaralı fıkrasının üçüncü
cümlesinde Kurul tarafından tüketici özelliklerine göre abone gruplarının
belirlenebileceği ifade edilmiştir. Kurul kararıyla belirlenen abone grupları
sanayi, mesken, tarımsal sulama, aydınlatma ve ticarethane abone grupları olup
bakılmakta olan davada taraflar arasında abone gruplarının oluşturulmasıyla
ilgili bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu cümle de davada
uygulanacak kural değildir.
239. Kanun’un 17. maddesinin (4) numaralı fıkrasının dördüncü
cümlesinde Kurulca düzenlemeye tabi tarifelerin doğrudan nihai tüketiciye veya
nihai tüketiciye yansıtılmak üzere ilgili tüketiciye enerji tedarik eden lisans
sahibi tüzel kişilere yansıtılacağı belirtilmiş olup kural, davada uygulanma
durumu olmayan bağlantı tarifeleri, toptan satış tarifesi, piyasa işletim
tarifesi ve perakende satış tarifelerini de kapsadığından genel bir
düzenlemedir. Kuralda tüketicilere yansıtılacak tarifelerin içeriği ile ilgili
bir düzenleme bulunmadığından bu cümle de bakılmakta olana davada uygulanma olanağı
bulunmamaktadır.
240. Açıklanan nedenlerle kurala yönelik başvurunun Mahkemenin
yetkisizliği nedeniyle reddine karar vermek gerekir.
M. Kanun’un 21. Maddesiyle Değiştirilen 6446 Sayılı Kanun’un 17.
Maddesinin (6) Numaralı Fıkrasının (a) Bendinin İncelenmesi
241. Başvuran Mahkeme (E.2016/137) Kanun’un 21.
maddesiyle değiştirilen 6446 sayılı Kanun’un 17. maddesinin (6) numaralı
fıkrasının (a) bendinin iptalini talep etmiştir.
242. 6446 sayılı Kanun’un 17. maddesinin altıncı fıkrasının (a)
bendinde; bağlantı tarifelerinin ilgili bağlantı anlaşmasına dâhil edilecek
olan bir dağıtım sistemine bağlantı için eşit taraflar arasında ayrım
yapılmaması esasına dayalı fiyatları hükümleri ve şartları içerdiği, şebeke
yatırım maliyetlerini kapsamadığı, bağlantı yapan kişinin iç tesisatının
dağıtım şebekesine bağlanması için inşa edilen bağlantı hattı kapsamında
katlanılan masraflar ile sınırlı olduğu, bağlantı hattının tüketici tarafından
tesis edilmesi hâlinde bağlantı hattı işletme ve bakım sorumluluğu karşılığı
dağıtım şirketine devredileceği ve bu tüketicilerden bağlantı bedeli
alınmayacağı belirtilmiştir.
243. Bağlantı tarifeleri kapsamında bulunan bağlantı bedeli,
dağıtım sistemine bağlantı yapan kişinin iç tesisatının dağıtım şebekesine
bağlanması için inşa edilen bağlantı hattı kapsamında katlanılan masraflarla
sınırlı bir bedel olup tüketicilerden tek seferde alınmaktadır. Bağlantı
bedeli, tüketicilerden elektrik faturası kapsamında düzenli olarak her ay
tahsil edilen bir bedel değildir. Bakılmakta olan davada, davacı tarafından
bağlantı bedelinin tazmini talep edilmediğinden itiraz konusu bent davada
uygulanacak kural değildir.
244. Açıklanan nedenlerle kurala yönelik başvurunun Mahkemenin
yetkisizliği nedeniyle reddine karar vermek gerekir.
N. Kanun’un 21. Maddesiyle Değiştirilen 6446 Sayılı Kanun’un 17.
Maddesinin (6) Numaralı Fıkrasının (d) Bendinin İncelenmesi
245. Başvuran Mahkeme (E.2016/137) Kanun’un 21. maddesiyle
değiştirilen 6446 sayılı Kanun’un 17. maddesinin (6) numaralı fıkrasının (d)
bendinin iptalini talep etmiştir.
246. 6446 sayılı Kanun’un 17. maddesinin altıncı fıkrasının (d)
bendinde perakende satış tarifeleri düzenlenmiş olup bu tarife serbest tüketici
niteliğini haiz olmayan tüketicileri kapsamaktadır. Serbest tüketici, Kanun’un
3. maddesinin birinci fıkrasının (cc) bendinde tanımlanmış olup Kurul
tarafından belirlenen elektrik enerjisi miktarından daha fazla tüketimi
bulunduğu veya iletim sistemine doğrudan bağlı olduğu veya organize sanayi
bölgesi tüzel kişiliğini haiz olduğu için tedarikçisini seçme hakkına sahip
gerçek veya tüzel kişilerdir. Serbest olmayan tüketici ise elektrik enerjisi
veya kapasite alımlarını sadece bölgesinde bulunduğu perakende satış lisansı
sahibi dağıtım şirketi veya perakende satış şirketlerinden yapabilen gerçek
veya tüzel kişilerdir. Bakılmakta olan davada davacıların üç adet tarımsal sulama
aboneliği olup Kurul tarafından yıllık belirlenen serbest tüketici limitinden
daha fazla tüketime sahip olduklarından serbest tüketici konumundadırlar.
İtiraz konusu kural serbest tüketici niteliğine sahip olmayan tüketicilere
uygulanan perakende satış tarifesini düzenlediğinden kuralın bakılmakta olan
davada uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
247. Açıklanan nedenlerle kurala yönelik başvurunun Mahkemenin
yetkisizliği nedeniyle reddine karar vermek gerekir.
O. Kanun’un 21. Maddesiyle Değiştirilen 6446 Sayılı Kanun’un 17.
Maddesinin (6) Numaralı Fıkrasının (ç) Bendinin İncelenmesi
1. İptal Taleplerinin Gerekçeleri
248. Dava dilekçesinde ve başvuru kararlarında özetle; kuralla
dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim bedelleri ile tüketicinin
sorumluluğunda olmaması gereken kayıp-kaçak bedelinin tahsil edilmesi yönünde
yasal zemin oluşturulduğu, kanun koyucunun dağıtım şirketlerinin mali
yükümlülüklerini ortadan kaldırmak amacıyla hareket ettiği, sorumluluğun
şahsiliği ilkesi gereğince tüketicilerin yalnızca kendi kullandığı ve tükettiği
mal ve hizmetin bedelini ödemekle yükümlü olduğu, elektrik enerjisinin nakli
esnasında meydana gelen kayıp ile başka kişiler tarafından hırsızlık suretiyle
kullanılan elektrik bedellerinin kurallara uyan tüketicilerden tahsil
edilmesinin hukuk devleti ve adalet ölçüleri ile bağdaşmadığı, kayıpları
önlemek için gerekli teknik yatırımları yapmak ve kaçağı önlemek için kaçak
elektrik kullananları takip etmek, kaçak kullanılan elektriğin bedelini kaçak
elektrik kullananlardan hukuk içinde takip ve tahsil etmenin dağıtıcı şirketin
sorumluluğunda olduğu, kuralın dağıtıcı şirketin kayıp ve kaçağı önlemek için
kendi teknik alt ve üst yapısını yenileme ve kaçak elektrik kullanan kişileri
takip ederek gerekli önlemleri almak konusundaki gayretini de azaltacak
nitelikte olduğu, belirsiz olan kuralda kamu yararı gözetilmediği gibi
düzenlemenin tüketicilere yönelik ekonomik engeller içerdiği belirtilerek
kuralın Anayasa’nın 2., 5., 10. ve 172. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
249. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca ilgisi nedeniyle
kural Anayasa’nın 48. ve 167. maddeleri yönünden de incelenmiştir.
250. Kuralda dağıtım şirketleri tarafından hazırlanacak olan
dağıtım tarifelerinin elektrik enerjisinin dağıtım sistemi üzerinden naklinden
yararlanan tüm gerçek ve tüzel kişilere eşit taraflar arasında ayrım
gözetmeksizin uygulanacak hizmetlere ilişkin fiyat, hüküm ve şartları içerdiği,
dağıtım tarifelerinin dağıtım sistemi yatırım harcamaları, sistem işletim
maliyeti, teknik ve teknik olmayan kayıp maliyeti, kesme - bağlama hizmet
maliyeti, sayaç okuma maliyeti, reaktif enerji maliyeti gibi dağıtım
faaliyetinin yürütülmesi kapsamındaki tüm maliyet ve hizmetleri karşılayacak
bedellerden oluştuğu, dağıtım şirketlerinin tarifelerine esas alacakları teknik
ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranların kayıpları düşürmeyi teşvik
edecek şekilde Kurul tarafından belirleneceği, Kurul tarafından belirlenen
hedef oranlarını geçmemek kaydıyla teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin
maliyetlerin dağıtım tarifelerinde yer alacağı ve tüketicilere yansıtılacağı,
teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranlarının tespiti ve
değiştirilmesi ile oluşacak maliyetin tarifelerde yer alması ve tüketicilere
yansıtılmasına ilişkin usul ve esasların Kurul tarafından düzenleneceği hüküm
altına alınmıştır.
251. Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal bir
hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Sosyal devlet sosyal adaletin, sosyal
refahın ve sosyal güvenliğin gerçekleşmesini sağlayan devlettir. Ekonomik ve
mali politikalar sosyal devletin gerçekleşmesini sağlayan araçlardır.
252. Anayasa’nın 48. maddesinde herkesin dilediği alanda çalışma
ve sözleşme, özel teşebbüsler kurma hürriyetine sahip olduğu ve devletin özel
teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini,
güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alacağı
belirtilmektedir. Anayasa’nın 167. maddesinde de devletin para, kredi, sermaye,
mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve
geliştirici tedbirleri alacağı ifade edilerek ekonomik hayatın işleyişini
düzenlemek, gerektiğinde bu alana müdahale etmek hususunda görevli kılındığı
anlaşılmaktadır.
253. Anayasa’nın 172. maddesinde devletin tüketicileri koruyucu ve
aydınlatıcı tedbirleri alacağı, tüketicilerin kendilerini koruyucu
girişimlerini teşvik edeceği belirtilmiştir.
254. 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile elektriğin yeterli,
kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin
kullanımına sunulması için rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre
faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik
enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve
denetimin yapılması amaçlanmıştır.
255. 6446 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasında
elektrik piyasasındaki lisansa tabi faaliyetler üretim, iletim, dağıtım, toptan
satış, perakende satış, piyasa işletim, ithalat ve ihracat faaliyetleri olarak
belirtilmiştir. Bu faaliyetlerden dağıtım faaliyeti elektrik enerjisinin 36 kV
ve altındaki hatlar üzerinden nakledilerek tüketicilere ulaştırılması
faaliyetidir. Kanun’un 9. maddesi uyarınca dağıtım faaliyeti, lisansı
kapsamında dağıtım şirketleri tarafından lisanslarında belirlenen bölgede
yürütülmektedir. Dağıtım şirketleri, lisanslarında belirlenen bölgede
sayaçların okunması, bakımı ve işletilmesi hizmetlerinin yerine getirilmesinden
sorumludur. Dağıtım şirketleri, lisanslarında belirtilen bölgedeki dağıtım
sistemini elektrik enerjisi üretimi ve satışında rekabet ortamına uygun şekilde
işletmek, bu tesisleri yenilemek, kapasite ikame ve artırım yatırımlarını
yapmak, dağıtım sistemine bağlı ve/veya bağlanacak olan tüm dağıtım sistemi
kullanıcılarına ilgili mevzuat hükümleri doğrultusunda eşit taraflar arasında
ayrım gözetmeksizin hizmet sunmakla yükümlüdür.
256. Diğer taraftan tüketicilere güvenilir, kaliteli, kesintisiz
ve düşük maliyetli elektrik enerjisi hizmeti verilmesini teminen gerekli
düzenlemeleri yapma görevi 4628 sayılı Kanun’un 5. maddesinin altıncı fıkrasının
(c) bendi gereğince EPDK’ya verilmiş, 4628 sayılı Kanun’un 5. maddesinin
yedinci fıkrasının (e) ve (f) bentleri gereğince de Kurul, toptan satış fiyat
tarifesini, iletim tarifesini, dağıtım tarifeleri ile perakende satış
tarifelerini incelemek ve onaylamak, iletim, dağıtım, toptan satış ve perakende
satış için yapılacak fiyatlandırmaların ana esaslarını tespit etmek ve
gerektiğinde ilgili lisans hükümleri doğrultusunda revize etmekle
yetkilendirilmiştir.
257. EPDK’nın tarifeler açısından tüketiciler ile tedarikçilerin
çıkarlarının dengelenmesi, rekabetin teşvik edilmesi, ekonomik verimliliğin
teşvik edilmesi gibi sorumlulukları bulunmaktadır. EPDK, tarife
düzenlemelerinde elektriğin düşük maliyetli şekilde kullanıcıya sunulmasının
yanında elektrik sektörünün mali açıdan sürdürülebilir olmasını da göz önünde
bulundurmaktadır.
258. Dağıtım şirketleri tarafından dağıtım faaliyetleri kapsamında
hazırlanan ve Kurul tarafından onaylanan dağıtım tarifeleri, elektrik
enerjisinin dağıtım sistemi üzerinden naklinden yararlanan tüm gerçek ve tüzel
kişilere eşit taraflar arasında ayrım gözetilmeksizin uygulanacak hizmetlere
ilişkin fiyat hüküm ve şartları içermektedir.
259. Dağıtım tarifeleri kapsamında bulunan bedeller ise dağıtım
şirketlerinin dağıtım faaliyetlerini yürütebilmesi için gerekli olan
maliyetlerden hareketle belirlenmektedir. Bu bağlamda dağıtım sisteminin
kullanımına ilişkin bedellerin belirlenmesinde dağıtım faaliyetinin yürütülmesi
kapsamında gerekli olan yatırım harcamaları ile yatırım harcamalarına ilişkin
makul getiri, sistem işletim maliyeti, teknik ve teknik olmayan kayıp maliyeti,
kesme-bağlama hizmet maliyeti, sayaç okuma maliyeti, reaktif enerji
maliyeti ve iletim tarifesi kapsamında ödenen tutarlar gibi tüm maliyet ve
hizmetler dikkate alınmaktadır.
260. Dağıtım tarifeleri içinde yer alan teknik ve teknik olmayan
kayıp maliyeti şeklinde ifade edilen “kayıp-kaçak elektrik” dağıtım
sistemine giren toplam enerji ile tüketicilere fatura edilen enerji arasındaki
farkı oluşturan elektrik enerjisidir. Bu kayıp, elektriğin dağıtımı esnasında
meydana gelen teknik sorunlardan meydana gelebileceği gibi elektriğin mevzuata
aykırı şekilde kullanılmasından da kaynaklanabilmektedir.
261. Kuralla teknik ve teknik olmayan kayıp bedeli, dağıtım
sistemi yatırım harcamaları, sistem işletim maliyeti, kesme-bağlama hizmet
maliyeti, sayaç okuma maliyeti, reaktif enerji maliyeti gibi diğer maliyet
unsurları ile birlikte dağıtım tarifeleri kapsamında bir maliyet kalemi olarak
kabul edilmekte; dağıtım şirketlerinin tarifelerine esas alacakları teknik ve
teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranların bu kayıpları düşürmeyi teşvik
edecek şekilde belirlenmesi hususunda Kurula yetki verilmekte; Kurul tarafından
belirlenecek hedef oranlarını geçmemek kaydıyla teknik ve teknik olmayan
kayıplara ilişkin maliyetlerin dağıtım tarifelerinde yer alması, tüketicilere
yansıtılması, teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranların
tespiti ve değiştirilmesi ile oluşacak maliyetin tarifelerde yer alması ve
tüketicilere yansıtılmasına ilişkin usul ve esasların Kurul tarafından
düzenlenmesi öngörülmektedir.
262. Kuralın gerekçesinde elektriğin üretim aşamasından nihai
tüketiciye ulaştırılmasına kadar oluşan bütün maliyet kalemlerinin tarifeye
yansıtılmak zorunda olunduğu, maliyet kalemlerinin elektrik enerjisinin
maliyetinin elektrik enerjisinin tüketicilere ulaştırılabilmesi için katlanılan
yatırım maliyetleri ve işletme giderlerinden oluştuğu, dağıtım faaliyetinin
yürütülmesi aşamasında kaçınılmaz olarak oluşan kayıp-kaçak maliyeti ve diğer
maliyet unsurlarının da tarifelerde dikkate alınması ve tüketiciye yansıtılması
gerektiği, kayıp-kaçak maliyetlerinin yansıtılmasında şirketler için Kurul
tarafından belirlenmiş olan hedef kayıp-kaçak oranlarının dikkate alınacağı,
dağıtım şirketlerinin belirlenen hedef kayıp-kaçak oranlarına ulaşabilmek
amacıyla planlanan yatırımları yapması ve kaçak kullanım ile etkin bir şekilde
mücadele etmesi gerektiği, teknik ve teknik olmayan kayıpların azaltılmasını
teşvik etmek amacıyla hedef kayıp-kaçak oranı ile gerçekleşen kayıp-kaçak oranı
arasındaki farkın dağıtım şirketinin kazancı veya zararı olduğu belirtilmiştir.
263. Elektriğin üretim aşamasından nihai tüketiciye
ulaştırılmasına kadar oluşan teknik ve teknik olmayan kayıp bedeli tüketicilere
yansıtılırken Kurul tarafından belirlenen hedef kayıp-kaçak oranları dikkate
alınmaktadır. Kurul, dağıtım bölgelerinde hedef kayıp-kaçak oranlarını
belirlerken önceki yıllarda gerçekleşen kayıp-kaçak oranlarını göz önünde
bulundurmakta; dağıtım şirketleri de Kurul tarafından belirlenen hedef
kayıp-kaçak oranlarını geçmemek kaydıyla teknik ve teknik olmayan kayıp
bedelini tüketicilere yansıtmaktadır. Dağıtım bölgesinde gerçekleşen
kayıp-kaçak oranı Kurul tarafından belirlenen hedef kayıp-kaçak oranından fazla
olması durumunda aradaki farka dağıtım şirketi katlanmakta, gerçekleşen
kayıp-kaçak oranı Kurul tarafından belirlenen hedef kayıp-kaçak oranından düşük
olması durumunda aradaki fark dağıtım şirketinin kârını oluşturmaktadır. Kurul
tarafından belirlenen hedef kayıp-kaçak oranları, dağıtım şirketlerinin teknik
ve teknik olmayan kayıpla mücadele noktasında teşvik unsuru olmaktadır. Bu
bağlamda kuralın dağıtım şirketlerinin kayıp ve kaçağı önlemek için kendi
teknik alt ve üst yapısını yenileme ve kaçak elektrik kullanan kişileri takip
ederek gerekli önlemleri alma konusundaki gayretini azaltacak nitelikte olduğu
söylenemez.
264. 6446 sayılı Kanun’un 27. maddesinin (6) numaralı fıkrası
uyarınca elektrik enerjisinin tüketicilere kesintisiz sürekli biçimde sunulması
için dağıtım şirketlerinin teknik ve teknik olmayan kayıplardan dolayı elektrik
enerjisini TETAŞ’tan satın almak suretiyle temin etmeleri gerekmektedir.
Dağıtım şirketlerinin teknik ve teknik olmayan kayıp enerji için TETAŞ’a
ödedikleri bu bedel tüketicilerden dağıtım tarifeleri kapsamında tahsil
edilmekte ve TETAŞ’a ödenmektedir. Dağıtım şirketleri, Kurul tarafından belirlenen
hedef kayıp-kaçak oranlarını geçmemek kaydıyla teknik ve teknik olmayan kayıp
bedelini tüketicilere yansıttıklarından bölgelerinde gerçekleşen kayıp-kaçak
oranlarının Kurul tarafından belirlenen hedef kayıp-kaçak oranlarının üzerinde
gerçekleşmesi durumunda Kurul tarafından belirlenen hedefin üzerinde oluşan
kayıp-kaçak elektrik enerjisinin bedelini tüketicilere yansıtmaksızın doğrudan
TETAŞ’a ödemek durumundadır. Dolayısıyla EPDK’nın belirlediği hedef kayıp-kaçak
oranları gözetilerek tahsil edilen kayıp-kaçak bedelinin kamu kaynaklarına geri
döndüğü anlaşılmaktadır.
265. Anayasa’nın 48. ve 167. maddeleri gereğince devlet, elektrik
enerjisinin kaliteli, sürekli, kesintisiz, düşük maliyetli şekilde
tüketicilerin kullanımına sunulması ve bu sayede istikrarlı bir elektrik
enerjisi piyasasının oluşturulması amacıyla gerekli tedbirleri almakla
yükümlüdür. Kuralın da elektrik enerjisi piyasasının sağlıklı bir şekilde
işlemesini sağlamaya yönelik tedbirler kapsamında ihdas edildiği
anlaşılmaktadır. Kurala ilişkin yasama belgelerinin incelenmesinden ve kuralın
objektif anlamından kamu yararı dışında bir amaç güttüğüne dair bir sonuca
ulaşılamamaktadır.
266. Bunun yanı sıra dağıtım tarifelerinin kimlere uygulanacağı,
hangi bedellerden oluştuğu, dağıtım şirketlerinin tarifelerine esas alacakları
teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranların kim tarafından nasıl
belirleneceği, açık, net, anlaşılır bir şekilde belirtildiğinden kuralda
belirsizlik bulunmamaktadır.
267. Bu itibarla tüketicilere güvenilir, kaliteli ve kesintisiz
elektrik enerjisi hizmeti verilebilmesi amacıyla teknik ve teknik olmayan kayıp
maliyeti ile diğer maliyet unsurlarının dağıtım tarifeleri içinde bir maliyet
kalemi olarak kabul edilmesini, dağıtım şirketlerinin tarifelerine esas
alacakları teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranların bu
kayıpların düşürülmesini teşvik edecek şekilde Kurul tarafından belirlenmesini,
Kurul tarafından belirlenen hedef oranları geçmemek kaydıyla teknik ve teknik
olmayan kayıp maliyetlerinin tüketicilere yansıtılmasını öngören ve Kurula bu
konulara ilişkin usul ve esasları düzenleme yetkisi veren kural, kanun
koyucunun takdir yetkisi kapsamında olup hukuk devleti ilkesine
aykırı olmadığı gibi devletin millî ekonominin gereklerine uygun şekilde mal ve
hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemesini sağlayıcı tedbirler
almasını öngören Anayasa’nın 48. ve 167. maddeleriyle de uyumludur.
268. Öte yandan elektrik enerjisi hizmetinin tüketicilere
kaliteli, güvenilir ve sürekli verilebilmesi amacıyla dağıtım tarifeleri içinde
diğer maliyet kalemleriyle birlikte bir maliyet kalemi olarak kabul edilen
teknik ve teknik olmayan kayıp bedeli, tüketicilere Kurul tarafından belirlenen
hedef oranları geçmemek kaydıyla yansıtılmakta olup Kurul tarafından belirlenen
hedef kayıp-kaçak oranlarının dağıtım şirketlerinin teknik ve teknik olmayan
kayıp ile mücadele etmelerini sağlama fonksiyonu bulunduğundan bu bağlamda
kural, devletin tüketicileri koruyucu tedbirler almasını öngören Anayasa’nın
172. maddesiyle de uyumludur.
269. Anayasa’nın 10. maddesinde yer verilen “eşitlik ilkesi”
ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmektedir. Eşitlik ilkesinin amacı,
aynı durumda bulunan kişilerin kanunla aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak
ve kişilere kanunlar karşısında ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını
önlemektir. Bu bağlamda eşitlik ilkesine aykırılıktan söz edilebilmesi için bir
yasanın aynı hukuksal durumda olanlar arasında bir ayrım veya ayrıcalık
yaratması gerekir. Dava konusu kuralla dağıtım tarifeleri içerisinde öngörülen
maliyet ve hizmet bedelleri, elektrik enerjisinin dağıtım sistemi üzerinden
naklinden yararlanan tüm gerçek ve tüzel kişilere uygulanması öngörüldüğünden
kuralda eşitlik ilkesine aykırılık bulunmamaktadır.
270. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2., 5., 10., 48., 167.
ve 172. maddelerine aykırı değildir. İptal taleplerinin reddi gerekir.
271. Osman Alifeyyaz PAKSÜT ve Celal Mümtaz AKINCI bu görüşe
katılmamışlardır.
Ö. Kanun’un 21. Maddesiyle Değiştirilen 6446 Sayılı Kanun’un 17.
Maddesinin (6) Numaralı Fıkrasının (f) Bendinin İncelenmesi
1. İtirazların Gerekçeleri
272. Başvuru kararlarında özetle; elektrik enerjisinin üretilip
dağıtılması kamu hizmeti sayılmakla birlikte bedeli mukabilinde dağıtılan
elektrik enerjisi satış fiyatı üzerine elektrik enerjisini satın alan
tüketiciye ait olmayan maddi külfetlerin eklendiği, kuralla tüketiciden
dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve tüketicinin
sorumluluğunda olmaması gereken kayıp-kaçak bedelinin tahsil edilmesi yönünde
düzenleme getirildiği, kaçak elektrik kullanımının önlenmesinin dağıtım
şirketlerinin sorumluluğunda olduğu, elektrik enerjisi bedellerinin tahsil etme
oranının her bölgede ve her yerde aynı olmadığı ve kayıp-kaçak bedelinin elektrik
enerjisi bedeli ödeyen tüketiciye yüklenmesinin kaçınılmaz olduğu
gerekçelerinin kabul edilemeyeceği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 5. ve
10. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
273. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca ilgisi nedeniyle
kural Anayasa’nın 48. ve 167. maddeleri yönünden de incelenmiştir.
274. Kuralda son kaynak tedarik tarifesinin serbest tüketici
niteliğini haiz olduğu hâlde elektrik enerjisini, son kaynak tedarikçisi olarak
yetkilendirilen tedarik lisansı sahibi şirket dışında bir tedarikçiden temin
etmeyen tüketicilerin rekabetçi piyasaya geçmesini teşvik edecek ve son kaynak
tedarikçisinin makul kâr etmesine imkân verecek düzeyde, yürürlükteki perakende
satış tarifeleri ile piyasa fiyatları dikkate alınarak hazırlanacağı, ancak bu
sınırlamalarla bağlı olmaksızın, Kurulca sosyal ve ekonomik durumlar
gözetilerek belirlenecek bir miktarın altında elektrik enerjisi tüketen
tüketiciler için ayrı tarife yapılabileceği, son kaynak tedarik yükümlülüğü
kapsamında uygulanması öngörülen tarifelerin tedarik lisansı sahiplerince
ayrıca teklif edileceği ve son kaynak tedarik tarifesinin aktif enerji
maliyeti, faturalama ve müşteri hizmetleri maliyeti, perakende satış hizmet
maliyeti gibi son kaynak tedariği kapsamındaki tüm maliyet ve hizmetleri
karşılayacak bedellerden oluştuğu belirtilmiştir.
275. 6446 sayılı Kanun’un 3. maddesinin (cc) bendinde serbest
tüketici, Kurul tarafından belirlenen elektrik enerjisi miktarından daha fazla
tüketimi bulunduğu veya iletim sistemine doğrudan bağlı olduğu veya organize
sanayi bölgesi tüzel kişiliğini haiz olduğu için tedarikçisini seçme hakkına
sahip gerçek veya tüzel kişi olarak tanımlanmıştır. Serbest tüketici, elektrik
enerjisi veya kapasite alımlarını bulunduğu bölgede faaliyet gösteren ve Kurul
tarafından yetkilendirilmiş görevli tedarik şirketinden yapabileceği gibi Kurul
tarafından görevli tedarik şirketi olarak yetkilendirilmemiş bir tedarik
şirketinden de bu alımlarını gerçekleştirebilir. Diğer bir ifadeyle serbest
tüketici, elektrik enerjisi alımını görevli tedarik şirketi haricinde elektrik
piyasasında faaliyet gösteren tedarik şirketinden ikili anlaşma yapmak
suretiyle gerçekleştirebilir. Ancak serbest tüketici, bu hakkını kullanmadan
doğrudan EPDK tarafından yetkilendirilmiş dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren
görevli tedarik şirketinden de elektrik alımı yapabilir. Bu durumda serbest
tüketiciye son kaynak tedarik tarifesi uygulanmaktadır.
276. Son kaynak tedarik tarifesi, serbest tüketicilerin rekabetçi
piyasaya geçmelerini teşvik edecek şekilde ve son kaynak tedarikçinin makul kâr
etmesine imkân verecek düzeyde, serbest olmayan tüketicilere uygulanan
perakende satış tarifesi ve piyasa fiyatları dikkate alınarak hazırlanmaktadır.
Ancak bu sınırlamalara bağlı olmaksızın son kaynak tedarik tarifesi kapsamında
Kurulca, sosyal ve ekonomik durumlar gözetilerek belirlenecek bir miktarın
altında elektrik enerjisi tüketen tüketiciler için ayrı tarife
yapılabilmektedir. Son kaynak tarifesi, aktif enerji maliyeti, faturalama ve
müşteri hizmetleri maliyeti perakende satış hizmetleri maliyeti gibi son kaynak
tedariği kapsamındaki tüm maliyet ve hizmetleri karşılayacak bedellerden
oluşmaktadır.
277. Perakende satış hizmet bedeli, Kurul tarafından son kaynak
tedarikçisi olarak yetkilendirilen tedarik lisansı sahibi şirketin faturalama
ve müşteri hizmetleri maliyeti, perakende satış hizmetleri maliyeti gibi son
kaynak tedariği kapsamındaki tüm maliyet ve hizmetleri dikkate alınarak
belirlenmektedir.
278. Tüketicilere güvenilir, kaliteli ve kesintisiz elektrik
enerjisi hizmeti verilebilmesi için elektrik enerjisinin üretiminden tüketimine
kadar geçen süreçte oluşan maliyet kalemlerinin karşılanması gerekmektedir.
Kurul tarafından son kaynak tedarikçisi olarak yetkilendirilen tedarik lisansı
sahibi şirketinin elektrik enerjisinin perakende satış faaliyeti kapsamında
oluşan faturalama ve müşteri hizmetleri, perakende satış hizmetleri maliyeti
gibi maliyetleri de bu kapsama girmektedir. Bu bağlamda son kaynak tedarik
tarifesi kapsamında bulunan tüketicilere güvenilir, kaliteli ve kesintisiz
elektrik enerjisi hizmeti verilebilmesi için elektrik enerjisinin perakende
satış faaliyeti kapsamında oluşan faturalama, müşteri hizmetleri, perakende
satış hizmetleri maliyeti gibi maliyetlerin yansıtılmasında Anayasa’ya aykırı
bir yön bulunmamaktadır.
279. Anayasa’nın 48. ve 167. maddeleri gereğince devlet elektrik
enerjisinin kaliteli, sürekli, kesintisiz, düşük maliyetli şekilde
tüketicilerin kullanımına sunulması ve bu sayede istikrarlı bir elektrik
enerjisi piyasasının oluşturulması amacıyla gerekli tedbirleri almakla
yükümlüdür. İtiraz konusu kuralın da elektrik enerjisi piyasasının sağlıklı bir
şekilde işlemesini sağlamaya yönelik tedbirler kapsamında ihdas edildiği
anlaşılmaktadır. Kurala ilişkin yasama belgelerinin incelenmesinden ve kuralın
objektif anlamından kamu yararı dışında bir amaç güttüğüne dair bir sonuca
ulaşılamamaktadır.
280. Bu itibarla serbest tüketici niteliğine haiz olduğu hâlde
elektrik enerjisini Kurul tarafından son kaynak tedarikçisi olarak
yetkilendirilen tedarik lisansı şirket dışında bir tedarikçiden temin etmeyen
tüketicilere uygulanan son kaynak tedarik tarifesini düzenleyen ve bu bağlamda
son kaynak tedarik tarifesinin aktif enerji maliyetinin yanında faturalama ve
müşteri hizmetleri maliyeti, perakende satış hizmet maliyeti gibi son kaynak
tedariği kapsamında tüm maliyet ve hizmetleri karşılayacak bedellerden
oluştuğunu belirten itiraz konusu kural, tüketicilere yönelik ekonomik engeller
içermemekle birlikte kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında olup hukuk
devleti ilkesine aykırı olmadığı gibi devletin millî ekonominin gereklerine
uygun şekilde mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemesini
sağlayıcı tedbirler almasını öngören Anayasa’nın 48. ve 167. maddeleriyle
uyumludur.
281. Öte yandan eşitlik ilkesine aykırılıktan söz edilebilmesi
için bir yasanın aynı hukuksal durumda olanlar arasında bir ayrım veya
ayrıcalık yaratması gerekir. Son kaynak tedarik tarifesi içinde öngörülen
maliyet ve hizmet bedelleri, son kaynak tedarik tarifesi kapsamında bulunan tüm
gerçek ve tüzel kişilere yansıtılacağından kuralda eşitlik ilkesine aykırılık
bulunmamaktadır.
282. Diğer taraftan başvuru kararlarında, kuralın tüketicilerden
dağıtım, sayaç okuma, iletim, kayıp-kaçak bedelinin tahsil edilmesi yönünde
düzenleme getirdiği, kaçak elektrik kullanımının önlenmesinin dağıtım
şirketlerinin sorumluluğunda olduğu, elektrik enerjisi bedellerinin tahsil etme
oranının her bölgede ve her yerde aynı olmadığı ve kayıp- kaçak bedelinin
dengeli biçimde elektrik enerjisi bedeli ödeyen tüketiciye yüklenmesinin
kaçınılmaz olduğu gerekçelerinin kabul edilemeyeceği belirtilerek kuralın
Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmekte ise de dava konusu kuralda,
tüketicilerden dağıtım, sayaç okuma, iletim, kayıp-kaçak bedeli alınacağına
ilişkin herhangi bir düzenleme yer almadığından dağıtım, iletim sayaç okuma ve
kayıp-kaçak bedeli alınmasına yönelik Anayasa’ya aykırılık iddialarının bu
kural kapsamında değerlendirilmesine olanak bulunmamaktadır.
283. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2., 5., 10., 48. ve
167. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
P. Kanun’un 21. Maddesiyle 6446 Sayılı Kanun’un 17. Maddesine
Eklenen (10) Numaralı Fıkranın İncelenmesi
1. İptal Taleplerinin Gerekçeleri
284. Dava dilekçesinde ve başvuru kararlarında özetle; kuralla
tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkilerinin EPDK’nın düzenleyici
işlemleri ile tüketiciden alınacak bedellerin uygunluğunu denetlemekle
sınırlandırıldığı, hukuki denetimin şekilsel bir denetim hâline getirildiği,
hakem heyetleri ve yargısal denetim yapan mahkemeler önünde hakkını arayan
tüketicilerin hak arama hürriyetlerinin ve adil yargılanma haklarının ihlal
edildiği, kuralın devletin Anayasa’ya göre alması gereken koruyucu tedbirlere
aykırı bir düzenlemenin hayata geçirilmesine yol açtığı, Anayasa’nın üstünlüğü
ve bağlayıcılığı ilkesi ve kuvvetler ayrılığı ilkesi ile bağdaşmadığı
belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 5., 9., 10., 11., 35., 36., 73., 125.,
138. ve 172. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
285. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca ilgisi nedeniyle
kural Anayasa’nın 13. maddesi yönünden de incelenmiştir.
286. Dava konusu kuralda EPDK tarafından gelir ve tarife
düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan
başvurularda ve açılan davalarda, tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin
yetkisinin bu bedellerin Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi
ile sınırlı olduğu belirtilmiştir.
287. Adil yargılanma hakkını düzenleyen Anayasa’nın 36.
maddesinde “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir./Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya
bakmaktan kaçınamaz.” denilmektedir. Maddeyle güvence altına alınan
hak arama özgürlüğü, bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel
hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını
sağlayan en etkili güvencelerden birini oluşturmaktadır. Kişinin uğradığı bir
haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı
haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp
kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en etkili ve güvenceli yolu
yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir. Kişilere yargı mercileri
önünde dava hakkı tanınması, adil yargılanmanın ön koşulunu oluşturur.
288. Anayasa’nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü için herhangi
bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte özel sınırlama nedeni
öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu
kabul edilmektedir. Anayasa’nın başka maddelerinde yer alan kurallara dayanarak
bu hakların sınırlandırılması da mümkündür. Ancak bu sınırlamalar Anayasa’nın
13. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olamaz.
289. Anayasa’nın 13. maddesine göre temel hak ve hürriyetler,
özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen
sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,
demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olamayacağı gibi hak ve özgürlüklerin özlerine de dokunamaz.
290. Çağdaş demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş
ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlükleri
büyük ölçüde kısıtlayan ve kullanılamaz hâle getiren sınırlamalar hakkın özüne
dokunur. Temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamaların yalnız ölçüsü değil
koşulları, nedeni, yöntemi, kısıtlamaya karşı öngörülen kanun yolları gibi
güvenceler demokratik toplum düzeni kavramı içinde değerlendirilmelidir. Bu
nedenle temel hak ve özgürlükler, istisnai olarak ve özüne dokunmamak koşuluyla
demokratik toplum düzeninin gerekleri için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak
kanunla sınırlandırılabilirler.
291. Demokratik bir toplumda temel hak ve özgürlüklere getirilen
sınırlamanın bu sınırlamayla öngörülen amacın gerektirdiğinden fazla olması
düşünülemez. Bunun yanında demokratik hukuk devletinde amaç ne olursa olsun
kısıtlamaların bu rejimlere özgü olmayan yöntemlerle yapılmaması ve belli bir
özgürlüğün kullanılmasını önemli ölçüde zorlaştıracak ya da ortadan kaldıracak
düzeye vardırılmaması gerekir.
292. EPDK tarafından gelir ve tarife kapsamında düzenlenen
bedeller, aktif enerji maliyeti, faturalama, müşteri hizmetleri maliyeti,
perakende satış hizmet maliyeti, dağıtım sistemi yatırım harcamaları, sistem
işletim maliyeti, teknik ve teknik olmayan kayıp maliyeti, kesme-bağlama hizmet
maliyeti, sayaç okuma maliyeti ve reaktif enerji maliyeti gibi tüm maliyet ve
hizmetleri karşılayacak bedellerden oluşmakta; bu bedeller Kurumun düzenleyici
işlemlerinden olan Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği, Kurul tebliğleri,
kararları doğrultusunda belirlenmekte ve tüketicilerden tahsil edilmektedir.
293. Dava konusu kuralla, EPDK tarafından gelir ve tarife
kapsamında düzenlenen ve tüketicilerden tahsil edilen bedellerin iadesi talebiyle
tüketici hakem heyetlerine başvurulması veya bu bedellerin tazmini talebiyle
mahkemelerde dava açılması durumunda tüketici hakem heyetleri veya mahkemelerin
yetkisi sadece tüketicilerden tahsil edilen bu bedellerin Kurumun düzenleyici
işlemlerine uygun olarak tahsil edilip edilmediğinin denetlenmesiyle sınırlı
tutulmak suretiyle hak arama hürriyetine sınırlama getirilmektedir.
294. Kuralın gerekçesinde düzenleyici işlemler yürürlükte iken
düzenleyici işlemleri uygulamakla yükümlü bulunan kamu ve özel hukuk tüzel
kişileri aleyhine yargı organları ve tüketici hakem heyetleri ile ilgili kurum
ve kuruluşlara çok sayıda müracaatlarda bulunulduğu ve elektrik piyasasında
faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlar ile yargı organlarının gereksiz iş yükü
altında kaldığı, bu amaçla kuralla ürün veya hizmet bedeline ilişkin olarak
yapılan başvurularda ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile
mahkemelerin yetkisinin ürün veya hizmet bedellerinin Kurumun düzenleyici
işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı tutulduğu belirtilmiştir.
295. Mahkemeye erişim hakkı, hak arama özgürlüğünün bir gereği
olmakla birlikte hak arama özgürlüğünün varlığının kabulü için tek başına
yeterli bulunmamaktadır. Kişilere yargı mercileri önünde dava açma hakkı
tanıyan bir düzenlemenin aynı zamanda yargı mercilerinin etkili bir yargılama
yapmasını engelleyen kurallar içermesi hâlinde bu düzenlemenin hak arama
özgürlüğüne uygun olduğundan söz edilemez.
296. EPDK tarafından gelir ve tarife kapsamında düzenlenen ve
tüketicilerden tahsil edilen bedellerin iadesi talebiyle yapılan başvurularda
ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin söz konusu
bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygun olup olmadığının yanı sıra
uyuşmazlıkla ilgili diğer mevzuat hükümlerini de gözetmeleri adil yargılanma
yapılmasının bir gereğidir.
297. Bu itibarla EPDK tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri
kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan
davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisinin bu bedellerin
sadece Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı
olduğunu öngören kural, hak arama özgürlüğüne ölçüsüz bir müdahalede
bulunmaktadır.
298. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13. ve 36. maddelerine
aykırıdır. İptali gerekir.
299. Rıdvan GÜLEÇ ve Recai AKYEL bu görüşe katılmamışlardır.
300. Kural, Anayasa’nın 13. ve 36. maddelerine aykırı bulunarak
iptal edildiğinden kuralın Anayasa’nın 2., 5., 9., 10., 11., 35., 73., 125.,
138. ve 172. maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
R. Kanun’un 26. Maddesiyle 6446 Sayılı Kanun’a Eklenen Geçici 19.
Maddenin İncelenmesi
1. İtirazın Gerekçesi
301. Başvuru kararında özetle; elektrik enerjisinin üretilip
dağıtılması kamu hizmeti sayılmakla birlikte kuralla bedeli mukabilinde
dağıtılan elektrik enerjisi satış fiyatı üzerine elektrik enerjisini satın alan
tüketiciye ait olmayan maddi külfetlerin eklendiği, tüketicilerin “hizmetsiz
bedel olmaz” ilkesi gereği, almadığı bir hizmetin bedelini ödemek
zorunda bırakıldığı, tüketiciden dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti,
iletim ve tüketicinin sorumluluğunda olmaması gereken kayıp-kaçak bedelinin
tahsil edilmesi yönünde yasal zemin oluşturulduğu, tüketicinin katlanmaması
gereken ve yürütülen hizmetin doğası gereği hizmetin yürütülmesi sırasında tüm
tedbirlere rağmen işletmeci konumundaki dağıtım şirketi tarafından işletme
riski kabul edilerek katlanılması gereken kayıp-kaçak bedelinin Kurul
tarafından onaylanan elektrik satış tarifesi içinde hizmetin maliyetini etkileyen
bir bileşen olarak değerlendirildiği, düzenlemenin hukuk devletinin ayrılmaz ve
vazgeçilmez bir parçası olan hukuki güvenlik ilkesi ile bağdaşmadığı
belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 5. ve 10. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
302. İtiraz konusu kuralla 6719 sayılı Kanun’la öngörülen
düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar Kurul tarafından yürürlüğe konulan
mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının Kanun’a aykırı olmayan
hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı öngörülmektedir.
303. Hukuki güvenlik ile belirlilik ilkeleri, hukuk devletinin ön
koşullarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki
güvenlik ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem
ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde
bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.
Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden
herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır
ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına
karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir.
304. Kanun’un 6719 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle değiştirilen 17.
maddesinin (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesi ile aynı maddenin (6)
numaralı fıkrasının (ç) ve (f) bentlerinin Anayasa’ya uygunluk denetimi
bölümünde belirtilen gerekçeler bu kural yönünden de geçerlidir.
305. Bunun yanında kanun koyucu tarafından Kanun’un 17. maddesinde
yapılan değişiklikler nedeniyle 6446 sayılı Kanun’un alt düzenlemeleri olan
Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği, Dağıtım Sistemi Gelirinin
Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ ve Perakende Enerji Satış Fiyatlarının
Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ ile Kurul kararlarının Kanun’un 17. maddesiyle
uyumlu hâle getirilmesi için yeniden düzenlenmesi gerekebilecektir. Bu
düzenlemelerin yapılmasının da belirli bir süre alacağı kuşkusuzdur. Kuralla bu
düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar Kurul tarafından daha önce yürürlüğe
konulmuş mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının Kanun’a aykırı olmayan
hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı öngörülmek suretiyle tarifelerle
ilgili hangi hükümlerin uygulanacağına ilişkin olası duraksamalar giderilmek
istenmiştir. Bu yönüyle kural, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinin
gerçekleşmesine katkı sağlamaktadır. Dolayısıyla kuralda hukuk devleti ilkesine
aykırı bir yön bulunmamaktadır.
306. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2., 5. ve 10.
maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
S. Kanun’un 26. Maddesiyle 6446 Sayılı Kanun’a Eklenen Geçici 20.
Maddenin İncelenmesi
1. İptal Taleplerinin Gerekçeleri
307. Dava dilekçesinde ve başvuru kararlarında özetle; dava konusu
kuralla Kurul kararlarına uygun olarak tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç
okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili
olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında
değiştirilen ve kişilerin aleyhine yasal dayanak oluşturan Kanun’un 17.
maddesinin uygulanmasının öngörüldüğü, açılan davaların olay sırasında
yürürlükte olan yasal düzenlemeye göre sonuçlandırılması gerekirken yapılan
düzenlemeyle sonradan çıkarılan yasal düzenlemenin daha önceden oluşan ve dava
konusu yapılan işlemleri de kapsayacak şekilde genişletilerek uygulanmasının
sağlandığı, böylece dağıtım şirketlerinin tüketicilerden haksız olarak tahsil
ettiği bedellerin tazmin edilmesinin engellendiği, kanunların geriye
yürümezliği, kazanılmış hak, hukuki güvenlik ve hukuki belirlilik ilkelerinin
ihlal edildiği, mahkemelerin yargı yetkisini kullanmalarına müdahale edildiği,
kuralın hak arama hürriyetini sınırlandırarak hakkın özüne dokunduğu, Anayasa
ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkesin yetkili makama
geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkını ortadan
kaldırdığı, tüketicilerin korunması ve eşitlik ilkesi ile bağdaşmadığı
belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 5., 9., 10., 11., 13., 36., 40., 73., 138.
ve 172. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
308. Dava konusu kuralda Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk
ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak
bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve
başvurular hakkında 6446 sayılı Kanun’un 17. madde hükümlerinin uygulanacağı
hüküm altına alınmıştır.
309. Hukuk devletinin korumakla yükümlü olduğu evrensel ilkelerden
biri hukuk güvenliği ilkesidir. Hukuk güvenliği ilkesi, hukuk normlarının
öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven
duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici
yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılan ortak değerdir. Kural olarak hukuk
güvenliği kanunların geriye yürütülmemesini zorunlu kılar. Daha önce tesis
edilmiş bulunan işlemlerin doğurduğu hukuki sonuçları ortadan kaldıracak
şekilde yasama tasarrufunda bulunulması, hukuk güvenliği ilkesine aykırılık
oluşturur. “Kanunların geriye yürümezliği ilkesi” uyarınca
kanunlar, kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirmesi, kazanılmış hakların
korunması, mali hakların iyileştirilmesi gibi ayrıksı durumlar dışında ilke
olarak yürürlük tarihlerinden sonraki olay, işlem ve eylemlere uygulanmak üzere
çıkarılır. Yürürlüğe giren kanunların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış
hukuksal durumlara etkili olmaması, hukukun genel ilkelerindendir. Ancak kanun
koyucunun kişilerin lehine haklar sağlayan kanuni düzenlemeleri geçmişe etkili
olarak yapma konusunda takdir yetkisine sahip olduğuna kuşku yoktur.
310. Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında, kanunların geriye
yürümezliği ilkesi ile ilgili olarak gerçek geriye yürüme ve gerçek olmayan
geriye yürüme ayrımı yapılmaktadır. Gerçek geriye yürüme, yeni getirilen
kuralın eski kural döneminde tamamlanmış ve hukuki sonuçlarını doğurmuş
hukuksal durum, ilişki ve olaylara uygulanmasıdır. Gerçek olmayan geriye yürüme
ise yeni getirilen kuralın eski kural yürürlükte iken başlamakla beraber henüz
sonuçlanmamış hukuksal durum, ilişki ve olaylara uygulanması anlamına
gelmektedir.
311. Kazanılmış haklara saygı ilkesi, hukukun genel ilkelerinden
biri olup hukuk güvenliği ilkesinin bir sonucudur. Kazanılmış bir haktan söz
edilebilmesi için bu hakkın yeni kanundan önce yürürlükte olan kurallara göre
bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş olması gerekir. Kazanılmış hak, kişinin
bulunduğu statüden doğan, kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel niteliğe
dönüşmüş haktır. Bir statüye bağlı olarak ileriye dönük, beklenen haklar ise bu
nitelikte değildir. Kanunlarda yapılan değişiklikler kazanılmış hakları
etkilemediği ve hukuk güvenliğini zedelemediği sürece bu değişikliklerin hukuk
devleti ilkesine aykırı oldukları ileri sürülemez.
312. 4628 sayılı Kanun’un 4. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca
EPDK, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan
elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu
fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin
formülleri uygulamaktan, bunların denetlenmesinden ve piyasada 4628 sayılı
Kanun’a uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur.
313. Bunun yanında tüketicilere güvenilir, kaliteli,
kesintisiz ve düşük maliyetli elektrik enerjisi hizmeti verilmesini teminen
gerekli düzenlemeleri yapma görevi 4628 sayılı Kanun’un 5. maddesinin altıncı
fıkrasının (c) bendi gereğince EPDK’ya verilmiş; 4628 sayılı Kanun’un 5.
maddesinin yedinci fıkrasının (e) ve (f) bentleri gereğince de Kurul toptan
satış fiyat tarifesini, iletim tarifesini, dağıtım tarifeleri ile perakende
satış tarifelerini incelemek ve onaylamak, iletim, dağıtım, toptan satış ve
perakende satış için yapılacak fiyatlandırmaların ana esaslarını tespit etmek
ve gerektiğinde ilgili lisans hükümleri doğrultusunda revize etmekle
yetkilendirilmiştir.
314. Kayıp-kaçak bedeli ile diğer bedeller, 4628 sayılı Kanun’un
vermiş olduğu yetki kapsamında EPDK tarafından onaylanan tarifeler içinde birer
maliyet kalemi kabul edilerek tüketicilerden tahsil edilmektedir.
315. Kayıp-kaçak bedelinin tüketicilerden tahsil edilip
edilemeyeceği noktasında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile Danıştay 13.
Dairesinin farklı kararlar vermesi üzerine Kanun’un farklı yorumlanmasından
kaynaklanan ihtilafları gidermek için kanun koyucu tarafından Kanun’un 17.
maddesinde kayıp-kaçak bedeli ile diğer bedellerin ilgili tarifeler kapsamında
birer maliyet kalemi kabul edilerek bu bedellerin tüketicilerden tahsil edilmesine
yönelik düzenleme yapıldığı görülmektedir.
316. Elektrik enerjisinin kaliteli, sürekli, kesintisiz bir
şekilde tüketicilerin kullanımına sunulabilmesi için elektriğin üretiminden
tüketicilere sunulması aşamasına kadar oluşan maliyetlerin karşılanması
gerekmektedir. Bu bağlamda kayıp-kaçak bedeli ile diğer bedellerin tarifeler
kapsamında birer maliyet kalemi kabul edilerek tüketicilerden tahsil
edilmesinde kamu yararı bulunmaktadır.
317. Dolayısıyla kanun koyucu tarafından mevcut kanun hükmünün
farklı yorumlanmasından kaynaklanan ihtilafları gidermek amacıyla yapılan
düzenlemenin söz konusu ihtilaf nedeniyle açılmış ve düzenlemenin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla henüz sonuçlanmamış dava ve başvurular hakkında da
uygulanmasını öngören ve hak arama özgürlüğüne bir sınırlama getirmeyen kuralın
Anayasa’ya aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
318. Diğer taraftan kuralla, Kurul kararlarına uygun şekilde
tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve
kayıp-kaçak bedelleri ilgi ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra
takibi, dava ve başvurular hakkında 6446 sayılı Kanun’un 17. madde hükümlerinin
uygulanacağı öngörülmekte olup taraflar arasında eski kural döneminde
tamamlanmış, sona ermiş bir hukuksal durum söz konusu değildir. Dolayısıyla
taraflar arasında devam eden bir hukuki ilişki bulunduğundan kazanılmış haktan
ya da kesinleşmiş işlemlerden söz edilemez.
319. Anayasa’nın “Mahkemelerin bağımsızlığı” başlıklı 138.
maddesinin dördüncü fıkrasında, yasama ve yürütme organları ile idarenin
mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organların ve idarenin mahkeme
kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini
geciktiremeyeceği kurala bağlanmıştır.
320. Yasama organının mahkeme kararlarını değiştirememesi ilkesi,
yasama organının kesinleşmiş olan mahkeme kararlarını kanun yoluyla ortadan
kaldıramaması anlamına gelir. Mahkeme kararının kanun yoluyla değiştirilememesi
ilkesi, maddi hukukta herhangi bir değişiklik yapmaksızın sadece somut mahkeme
kararlarının kanun yoluyla değiştirilmesi ya da uygulanmasının engellenmesi
hâlleri için söz konusu olacaktır.
321. Her kanunun muhatapları ve
uygulayıcılar açısından uyulması zorunlu emirler niteliğinde olması hukuk
kurallarının normatif doğasından kaynaklanır. Bir hukuk devletinde her kamusal
yetkinin hukuka uygun kullanılması gerektiği gibi mahkemelerin de önlerine
gelen uyuşmazlıklar hakkında karar verirken ilgili kanunlara uyma yükümlülüğü
vardır. Bu nedenle kanun koyucu tarafından hukuki ihtilafları gidermek amacıyla
yapılan düzenlemelerin söz konusu ihtilaf nedeniyle açılmış ve düzenlemenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla henüz sonuçlanmamış dava ve başvurular
hakkında da uygulanmasının sağlanmasının yargı bağımsızlığını ihlal edici
nitelikte olduğu söylenemez.
322. Kanun koyucu tarafından yargılamanın ne yönde yapılacağı veya
belirli somut bir uyuşmazlığın nasıl karara bağlanacağı hususunda bir düzenleme
getirilmediği gibi kesinleşmiş mahkeme kararlarının değiştirilmesi veya yerine
getirilmesinin engellenmesi de söz konusu değildir.
323. Bu itibarla kuralla Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk
ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak
bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve
başvurular hakkında 6446 sayılı Kanun’un 17. madde hükümlerinin uygulanmasının
öngörülmesi, hukuki güvenlik ilkesini ihlal edecek bir geriye yürüme olarak
nitelendirilemeyeceği gibi yargı kararını etkisizleştirmeye yönelik bir
düzenleme şeklinde de değerlendirilemez.
324. Öte yandan eşitlik ilkesine aykırılıktan söz edilebilmesi
için bir yasanın aynı hukuksal durumda olanlar arasında bir ayrım veya
ayrıcalık yaratması gerekir. Kuralla dağıtım, sayaç okuma, perakende satış
hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili açılmış olan her türlü
ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 6446 sayılı Kanun’un 17. madde
hükümlerinin uygulanması öngörüldüğünden aynı hukuki durumda bulunan kişilerin
açmış olduğu icra takibi, dava ve başvuruların tamamında Kanun’un 17. maddesi
uygulanacaktır. Bu bağlamda aynı hukuksal durumda bulunan kişiler arasında bir
ayrım veya ayrıcalık yaratılmadığından kuralda eşitlik ilkesine aykırılık da
bulunmamaktadır.
325. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2., 10., 13., 36. ve
138. maddelerine aykırı değildir. İptal taleplerinin reddi gerekir.
326. Engin YILDIRIM, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Celal Mümtaz AKINCI
ve Hasan Tahsin GÖKCAN bu görüşe katılmamışlardır.
327. Kuralın Anayasa’nın 5., 9., 11., 40., 73. ve 172.
maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
V. YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI TALEBİ
328. Dava dilekçesinde özetle, Anayasa’nın 128. maddesine rağmen
MTA’nın bünyesinde çalışan kamu personelinin özlük haklarının düzenlenmesi
konusunda yürütmeye sınırsız yetki verilmesi ve bu yetkinin yanlış kullanımı sonucunda
telafisi güç ya da imkânsız durumların ortaya çıkacağı, 2565 sayılı Kanun 27/A
maddesinin yürürlükte kaldığı süre zarfında kıyıların ve zeytinliklerin bu
maddenin sağladığı istisna durumu nedeniyle görebileceği tahribatın
giderilmesinin ya da onarılmasının mümkün olmayacağı, 2690 sayılı Kanun’a
eklenen ek 1. maddenin iptali söz konusu olsa bile bir takım nükleer santral
yapılarının geçen süre zarfında çevre ve insan sağlığı açısından
değerlendirilmeksizin ruhsata bağlanmasının söz konusu olabileceği, iptal
kararı geriye yürümeyeceği için de kamusal açıdan denetlenmemiş olan yapı
izinleri kazanılmış hak kapsamında değerlendirilebileceğini, Enerji ve Tabi
Kaynaklar Bakanlığının elektrik üretim, iletim, dağıtım ve tüketim tesislerinin
milli menfaatlere ve modern teknolojiye uygun şekilde kurulması ve işletilmesi
için gerekli yükümlülükleri ile ilgili olarak inceleme, tespit, raporlama,
proje onay ve kabul işlemlerinin kamu hizmeti vasfında olduğu, bu iş ve
işlemleri yapmak üzere ihtisas sahibi kamu kurum ve kuruluşları dışında
herhangi bir tüzel kişiliğin görevlendirilmesinin ve yetkilendirilmesinin kamu
yararına aykırı sonuçlar doğurabileceği, kamunun elindeki kömür sahalarına
ilişkin ruhsatların bölünerek ayrı ruhsata bağlanması sonucunda ortaya çıkabilecek
telafisi güç ya da imkânsız rezerv kaybı sonuçları olabileceği ve bu süreçte
Anayasa’nın eşitlik ilkesinin açıkça ihlalinin söz konusu olacağı, TETAŞ’ın
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’ndan istisna tutulması durumunun devam
ettirilmesi, kamu zararına neden olacağı ve elektrik piyasalarında rekabetin
sağlanmasını engelleyeceği için Anayasa’ya aykırı olduğu, nükleer santral
sahalarına lisans ve gerekli diğer izinler alınmaksızın yapılacak olan
yapıların çevresel ve ekonomik anlamda olumsuz sonuçları olabileceği,
tüketicilerin ödemek zorunda bırakıldıkları kayıp-kaçak bedellerine ilişkin, bu
bedellerin haksız yere tahsil edildiği şeklinde oluşmuş olan yargı kararları
ile yüksek yargı içtihatlarına rağmen yürürlüğe konan kanun hükümlerinin hukuk
devleti ile bağdaşmadığı, Anayasa’ya açıkça aykırı olduğu, EÜAŞ ile bağlı
ortaklarına ait varlıkların veya bu bağlı ortaklıkların hisselerinin bedeli
hesaplanmaksızın ve alınmaksızın devredilmesinin, Anayasa’ya açıkça aykırı
olduğu, bu uygulamanın geri döndürülerek telafi edilmesinin imkânsız olduğu,
6446 sayılı Kanun’un 27. maddesinin (7) numaralı fıkrasının ikinci cümlesiyle
Bakanlar Kuruluna verilen yetkinin Anayasa’nın ilgili hükümlerine açıkça aykırı
olduğu Anayasa’ya aykırı bir yetkinin kullanılmasının telafisi güç ya da
imkânsız sonuçlar doğurabileceği, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş
bir kuralın, iptal gerekçeleri giderilmeksizin yeniden kanunlaştırılmasının
Anayasa’ya açıkça aykırı olduğu, Anayasal düzenin hukuka aykırı kural ve
düzenlemelerden en kısa sürede arındırılması, hukuk devleti sayılmanın en
önemli gerekleri arasında sayıldığı, Anayasa’ya aykırılıkların sürdürülmesinin,
özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği, bu ilkenin
zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara
yol açacağı belirtilerek kuralların yürürlüklerinin durdurulması talep
edilmiştir.
4.6.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;
A. 21. maddesiyle 14.3.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen (10) numaralı fıkraya yönelik
yürürlüğün durdurulması talebinin, koşulları oluşmadığından REDDİNE,
B. 1. 1. maddesiyle değiştirilen 14.6.1935 tarihli ve 2804 sayılı
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Kanunu’nun ek 1. maddesinin ikinci
fıkrasına,
2. 3. maddesiyle 9.7.1982 tarihli ve 2690 sayılı Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu Kanunu’na eklenen “Yapı Denetimi” başlıklı ek
1. maddeye,
3. 4. maddesiyle 19.2.1985 tarihli ve 3154 sayılı Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 2. maddesinin
birinci fıkrasına eklenen (j) bendinin “... 14/3/2013 tarihli ve 6446
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında dağıtım lisansı sahibi tüzel
kişileri veya özel hukuk tüzel kişilerini...” ve “...veya bu
tüzel kişilerden hizmet satın almak ve bu tüzel kişilerin nitelikleri,
yetkilendirilmesi, hak ve yükümlülükleri ile bu tüzel kişilere uygulanacak yaptırımları...” bölümlerine,
4. 6. maddesiyle 4.6.1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanunu’na
eklenen ek 12. maddeye,
5. 11. maddesiyle değiştirilen 4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı
Kamu İhale Kanunu’nun 3. maddesinin birinci fıkrasının (o) bendinin “...TETAŞ
tarafından tedarik amaçlı yapılacak elektrik enerjisi alımları...” bölümüne,
6. 17. maddesiyle 14.3.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu’nun 6. maddesine eklenen (10) numaralı fıkraya,
7. 21. maddesiyle değiştirilen 6446 sayılı Kanun’un 17. maddesinin
(6) numaralı fıkrasının (ç) bendinin;
a. İkinci cümlesinde yer alan “...teknik ve teknik olmayan
kayıp maliyeti...” ibaresine,
b. Üçüncü, dördüncü ve beşinci cümlelerine,
8. 22. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’un 18. maddesine eklenen (5)
numaralı fıkranın;
a. İkinci cümlesine,
b. Beşinci cümlesinde yer alan “...varlıkların veya
hisselerin devrine yönelik olarak, bedel alınmaksızın... “ bölümüne,
9. 24. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’un 27. maddesine eklenen (7)
numaralı fıkranın ikinci cümlesine,
10. 25. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’un yeniden düzenlenen geçici
8. maddesine,
11. 26. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’a eklenen geçici 20. maddeye,
yönelik iptal talepleri, 28.12.2017 tarihli, E.2016/150,
K.2017/179 sayılı kararla reddedildiğinden, bu madde, fıkra, cümle, bölüm ve
ibareye ilişkin yürürlüğün durdurulması taleplerinin REDDİNE,
C. 2. maddesiyle 18.12.1981 tarihli ve 2565 sayılı Askeri Yasak
Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu’na eklenen 27/A maddesi hakkında,
28.12.2017 tarihli ve E.2016/150, K.2017/179 sayılı kararla karar verilmesine
yer olmadığına karar verildiğinden, bu maddeye ilişkin yürürlüğün durdurulması
talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
28.12.2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VI. HÜKÜM
4.6.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;[EA25]
A. 1. maddesiyle değiştirilen, 14.6.1935 tarihli ve 2804 sayılı
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Kanunu’nun ek 1. maddesinin ikinci
fıkrasının;
1. “…yurt dışında çalıştırılacak personelin niteliği,
görev süresi, bunlara ödenecek ücretler ile…” ibaresinin Anayasa’ya
aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Engin
YILDIRIM, Serruh KALELİ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Celal Mümtaz
AKINCI, M. Emin KUZ ile Hasan Tahsin GÖKCAN’ın karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
2. Kalan bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal
talebinin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
B. 2. maddesiyle 18.12.1981 tarihli ve 2565 sayılı Askeri
Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu’na eklenen 27/A maddesi, 31.10.2016
tarihli ve 678 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 5. maddesiyle değiştirildiğinden, konusu
kalmayan bu maddeye ilişkin iptal talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE
YER OLMADIĞINA, Osman Alifeyyaz PAKSÜT’ün karşıoyu ve
OYÇOKLUĞUYLA,
C. 3. maddesiyle 9.7.1982 tarihli ve 2690 sayılı Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu Kanunu’na eklenen “Yapı Denetimi” başlıklı
ek 1. maddenin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
D. 4. maddesiyle 19.2.1985 tarihli ve 3154 sayılı Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 2.
maddesinin birinci fıkrasına eklenen (j) bendinin “... 14/3/2013
tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında dağıtım lisansı
sahibi tüzel kişileri veya özel hukuk tüzel kişilerini...” ve “...veya
bu tüzel kişilerden hizmet satın almak ve bu tüzel kişilerin nitelikleri,
yetkilendirilmesi, hak ve yükümlülükleri ile bu tüzel kişilere uygulanacak
yaptırımları...” bölümlerinin Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve
iptal taleplerinin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
E. 6. maddesiyle 4.6.1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden
Kanunu’na eklenen ek 12. maddenin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal
talebinin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
F. 11. maddesiyle değiştirilen, 4.1.2002 tarihli ve 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 3. maddesinin birinci fıkrasının (o) bendinin “...TETAŞ
tarafından tedarik amaçlı yapılacak elektrik enerjisi alımları...” bölümünün Anayasa’ya
aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
G. 17. maddesiyle 14.3.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu’nun 6. maddesine eklenen (10) numaralı fıkranın Anayasa’ya
aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
H. 21. maddesiyle değiştirilen 6446 sayılı Kanun’un 17.
maddesinin;
1. (1) numaralı fıkrasına, (3) numaralı fıkrasının birinci
cümlesine, (4) numaralı fıkrasına ve (6) numaralı fıkrasının (a) ve (d)
bentlerine yönelik olarak Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan başvurunun
(E.2016/137), bu kuralların bakılmakta olan davada uygulanma olanağı
bulunmadığından, Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle
REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2. (3) numaralı fıkrasının birinci cümlesine yönelik olarak Bolu
2. Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan başvurunun (E.2017/9), bu cümlenin
bakılmakta olan davada uygulanma olanağı bulunmadığından, Mahkemenin
yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
3. (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve itirazın REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
4. (6) numaralı fıkrasının;
a. (ç) bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin
REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Celal Mümtaz
AKINCI’nın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
b. (f) bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
5. Eklenen (10) numaralı fıkrasının Anayasa’ya aykırı
olduğuna ve İPTALİNE, Rıdvan GÜLEÇ ile Recai
AKYEL’in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
I. 22. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’un 18. maddesine eklenen (5)
numaralı fıkranın;
1. İkinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve
iptal talebinin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2. Beşinci cümlesinde yer alan “...varlıkların veya
hisselerin devrine yönelik olarak, bedel alınmaksızın...” bölümünün
Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
İ. 24. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’un 27. maddesine eklenen
(7) numaralı fıkranın ikinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
J. 25. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’un yeniden düzenlenen
geçici 8. maddesininAnayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
K. 26. maddesiyle 6446 sayılı Kanun’a eklenen;
1. Geçici 19. maddenin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın
REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2. Geçici 20. maddenin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal
talebinin REDDİNE, Engin YILDIRIM, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Celal
Mümtaz AKINCI ile Hasan Tahsin GÖKCAN’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
28.12.2017 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Burhan ÜSTÜN
|
Başkanvekili
Engin YILDIRIM
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Serruh KALELİ
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Nuri NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üye
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. 6719 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değiştirilen 2804 sayılı
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Kanunu’nun ek 1. maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan “…yurt dışında çalıştırılacak personelin niteliği, görev
süresi, bunlara ödenecek ücret ile…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı
olmadığına karar verilmiştir.
2. İptali istenen kural, Maden Tetkik ve Arama (MTA) Genel
Müdürlüğünün yurt dışı faaliyetleriyle ilgili yurt dışında çalıştırılacak
personelin niteliği, görev süresi ve bunlara ödenecek ücretlere ilişkin usul ve
esasların Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenmesini
öngörmektedir. Çoğunluk kararında da ifade edildiği üzere, kural MTA Genel
Müdürlüğünün kendi bünyesinde çalışmakta olan memurları da yurt dışı
faaliyetleriyle ilgili olarak görevlendirmesine imkân vermektedir (§ 64).
3. Anayasa’da kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda genel
ifadelerle yürütme organına düzenleme yapma yetkisi verilmesi, Anayasa’nın 7.
maddesinde güvenceye alınan yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesiyle
bağdaşmaz. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması, vergi ve
benzeri yükümlülüklerin konması, memurların atanmaları ve özlük hakları gibi
Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda kanunun temel
esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması gerekmektedir (bkz. AYM,
E.2017/51, K.2017/163, 29.11.2017, § 13).
4. Öte yandan kanunla düzenleme, bir konudan kanunda sadece
kavramsal veya kurumsal olarak bahsedilmesi değildir. Hiç kuşkusuz konuya
ilişkin her türlü ayrıntının kanunda yer alması gerekmemektedir. Kanunla
düzenlenmesi öngörülen bir konunun temel esasları, ilkeleri ve kapsamı kanunda
belirlendikten sonra, ancak uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususlar
yürütmeye bırakılabilir.
5. Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca “Memurların
ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri,
hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla
düzenlenir”. Buna göre memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri
ve özlük haklarına ilişkin düzenlemelerin temel esaslarının ve kapsamının
kanunla düzenlenmesi anayasal bir zorunluluktur.
6. Mahkememiz çoğunluğu kuralla yeni bir statü oluşturulmadığı,
statüleri zaten belli olan personelden yurt dışında çalıştırılacak olanların
niteliğinin, görev süresinin ve bunlara ödenecek ücretlerin değişen ülke
şartlarına göre değişiklik arzedecek olan uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin
hususlar olması nedeniyle yönetmeliğe bırakıldığını, bunun da Anayasa’ya aykırı
olmadığını belirtmiştir (§§ 65, 67, 68). Bu görüşün mantıki
sonucu, yurt dışında görevlendirilecek kamu görevlilerinin niteliği, görev
süresi ve alacakları ücret gibi hususların kanunla düzenlenmesinin anayasal
zorunluluk olmadığıdır.
7. Hâlbuki yurt dışında görevlendirilecek memurların ve diğer kamu
görevlilerinin niteliklerinin ve her türlü özlük haklarının kanunla
düzenlenmesi Anayasa’nın 128. maddesinin bir gereğidir. Nitekim 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu ile kariyer mensuplarının özlük haklarını düzenleyen
çok sayıda özel kanun yurt dışında görev alacak devlet memurlarıyla ilgili
düzenlemelere ayrıntılı bir şekilde yer vermektedir.
8. Buna karşılık iptali istenen kural, yurt dışında
görevlendirilecek kamu görevlilerinin niteliği, görev süresi ve ücretleri
konusunda ne 657 sayılı Kanuna ne de başka bir kanuna atıf yapmaktadır. Kanunla
düzenlenmesi öngörülen bir hususu tamamen yürütmeye bırakan kuralın Anayasa’nın
128. maddesiyle bağdaştırılması mümkün değildir.
9. Nitekim Anayasa Mahkemesi, 6253 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu’nun 29. maddesinin (10) numaralı
fıkrasının uluslararası kuruluşlarda görevlendirilecek personelin “niteliği,
mali, sosyal ve diğer özlük hakları ile görevlendirme usul ve esasları”nın
TBMM Başkanlığınca belirleneceğini düzenleyen ikinci cümlesinde yer alan
“… mali, sosyal ve diğer özlük hakları ile...“ ibaresini iptal
etmiştir. Mahkeme iptal kararını şu şekilde gerekçelendirmiştir: “Kuralda,
uluslararası kuruluşlarda görevlendirilenlerin mali, sosyal ve diğer özlük
haklarının TBMM Başkanlığınca belirleneceği düzenlenmiş ancak söz konusu
hususlarla ilgili olarak herhangi bir belirleme yapılmamış, bir çerçeve de
çizilmemiştir. Ayrıca, yurtdışı görevlendirme konusunda genel hükümler ihtiva
eden 657 sayılı Kanun’a herhangi bir atıf da yapılmamıştır. Uluslararası
kuruluşlarda görevlendirilecek olanların kanunla düzenlenmesi gereken mali,
sosyal ve diğer özlük haklarının belirlenmesi yetkisi TBMM Başkanlığına
bırakıldığından, kuralda yer alan, ‘mali, sosyal ve diğer özlük hakları’
ibaresi kanunla düzenlenme ilkesine aykırıdır” (AYM, E.2012/18, K.2013/80,
18.6.2013).
10. Somut davada bu sonuçtan ayrılmayı gerektiren farklı bir durum
bulunmadığından, çoğunluk kararına katılmamız mümkün olmamıştır.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Üye
M.Emin KUZ
|
KARŞIOY
Dava konusu kuralla, MTA Genel Müdürlüğünün 2804 sayılı Yasa’nın
2. maddesinde belirtilen görevleri kapsamına giren iş ve hizmet konularında
yapacağı faaliyetlerle ilgili olarak, yurt dışında çalışma bürolarında MTA
bünyesinde çalışan kamu görevlilerinin niteliği, görev süresi ve bunlara
ödenecek ücretlere ilişkin hususların yönetmelikle düzenleneceği
öngörülmektedir.
Anayasa’nın 128. maddesinde ise kamu hizmetlerinin memur ve diğer
kamu görevlileri eliyle görüleceği bu kişilerin nitelikleri, atanmaları, görev
ve yetkileri, hak ve yükümlülüklerinin, aylık ödenek ve özlük işlerinin kanunla
düzenleneceği ifade edilmektedir.
Kural ile, MTA bünyesinde çalışan personelden yurt dışında
çalışmaya gönderileceklerin, halen tabii oldukları Anayasal güvenceli, hukuki
belirlilik içerisindeki yasal konumlarının ve bu statünün getirdiği niteleme
hak ve görev sürelerinin akıbetinin, yasal zorunluluk yerine, yürütmenin
yönetmelikle belirleme şeklindeki tasarrufuna indirgendiği görülmektedir.
Anayasa’nın 7. maddesinde yetkinin yasama organına ait olduğu ve
devredilemeyeceği söylenirken bu yetkinin de ancak Anayasa’nın 8. maddesine
göre Anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılabileceği ifade edilir.
Anayasa’da kanunla düzenlenmesi gereken bir alanda yürütme
organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisi verilmesi olanaklı
değildir. Çünkü bu yetki açıkça sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir.
Bu nedenlerle Anayasal ayrık durumlar hariç yürütmeye genel nitelikli kural
koyma yetkisi verilemez.
Bu anlamda yürütmeye düzenleme yetkisi veren kuralın, Anayasa’nın
7. maddesine uygunluğu ve yürütmeye yetki devri şeklinde algılanmaması için
kuralda, temel esasların veya temel hükümlerin mutlaka
yer alması, sınırları belirsiz geniş bir alanın yönetimce düzenlenmesine
bırakılmaması, düzenlemenin belirlilik ilkesini içermesi, kişi ve idare
yönünden duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Temel kurallar saptandıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine
ilişkin hususların yürütmeye bırakılmasının yasama yetkisinin devri olarak
nitelenmediği kabul edilse de, kararımızın 67. paragrafındaki gibi dava konusu
kuralın da bu kapsamda olduğunun kabulüne yönelmiş gerekçeye katılmak mümkün
değildir.
Kuralda ifadesini bulan, MTA’nın çalıştıracağı personelin
NİTELİKLERİNİN, örneğin (... konularında uzman … alanlarında
çalışma yapmış …akademik çalışması bulunan ...mesleki tecrübesi olan …vb.ler
arasında yazılı/sözlü sınav yöntemiyle gibi) ÇALIŞMA SÜRELERİNİN (… süreyle,
performans ve yeterlilik kriterine bağlı olarak idarenin takdiriyle gibi) ve
ÖDENECEK ÜCRETLERİN (uygulanacak kanun hükmüne atıf ya da bulunduğu ülke
koşullarına göre niteliklerine bağlı bir alt üst sınır çizilerek)
belirlenmesinin tespiti ve yasa kapsamına yazılmasının zor olduğu ve bu nedenle
belirlenecek bu unsurların, UZMANLIK ve İDARE TEKNİĞİNE ilişkin konular arasına
girdiği söylenemez.
Görevlendirilecek kişilerde aranan bu unsurlar, Anayasa’nın 128.
maddesinde sayılan kamu hizmetlilerinin nitelikleri ve çalışma koşullarının
belirlenmesi alanlarıdır ve Anayasal güvence kanuni belirlilik ve yasa ile düzenleme
zorunluluğu içermektedir.
Anılan nedenler ile kamu hizmetinin gerektirdiği kamu görevlisi
ile ilgili nitelik belirlemenin Anayasal zorunluluğuna rağmen görev süresini
tayin etme ve ödenecek ücretleri tespite yönelik alanların, bundan böyle idare
tekniği konusu kapsamına girdiği sonucuna meşru zemin sağlayan karar sonucunu
oluşturan çoğunluk görüşüne, kuralın yasama yetkisinin devri niteliğinde olması
nedeniyle Anayasa’ya aykırı bulmuş ve çoğunluk görüşüne katılınmamıştır.
KARŞIOY YAZISI
I- Kanun’un 1. Maddesiyle Değiştirilen, 2804 Sayılı Maden Tetkik
ve Arama Genel Müdürlüğü Kanunu’nun Ek 1. Maddesi:
1. Maddenin ikinci fıkrasında, MTA Genel Müdürlüğünün yurt dışı
faaliyetleriyle ilgili yurt dışında çalıştırılacak personelin görev süreleri,
bunlara ödenecek ücretler ve harcamalara ilişkin usul ve esasların Bakanlar
Kurulunca yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüştür. Bu
düzenleme, her ne kadar tamamen yurt dışında faaliyet gösterecek yabancı
uyruklu personel veya Türk vatandaşı olup da kamu görevlisi statüsünde olmayan
kişiler yönünden Anayasa’ya her hangi bir aykırılık içermemekte ise de;
anlam ve kapsam itibariyle MTA’nın kamu görevlisi statüsündeki
personelinin yurt dışında çalıştırılması halini de içermektedir.
2. Anayasa’nın 128. maddesine göre atanmaları, görev ve
yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri
kanunla düzenlenmesi gereken memur ve diğer kamu görevlisi statüsündeki MTA
personelinin yurt dışı görev süreleri ve ücretlerinin de kanunla belirlenmesi
gerektiği açıktır. Bu personelin yurt dışında, yurt içindekinden farklı
esaslara tabi olması mümkündür. Ancak bu düzenlemelerin kanunla yapılması veya
genel ilke esasların kanunda belirtilip, ayrıntıların yönetmeliğe bırakılması
gerekirken bütün bu konuların yönetmelikle düzenleneceği yolunda belirsiz bir
yasa kuralı çıkartıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, Anayasanın öngördüğü
anlamda bir kanuni düzenleme yapılmış sayılamayacağından, maddenin ikinci
fıkrası, Anayasa’nın 128. maddesine aykırıdır. Bu nedenle kuralın iptali
gerektiği düşüncesindeyim.
II- Kanun’un 2. Maddesiyle 2565 Sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve
Güvenlik Bölgeleri Kanununa Eklenen 27/A Maddesi:
3. Kanun’un 2. maddesiyle Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik
Bölgeleri Kanunu’na eklenen 27/A maddesi şöyledir:
“Askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgelerinde veya ülke
güvenliği ile doğrudan ilgili Türk Silahlı Kuvvetlerine tahsisli ve fiilen
kullanımında olan araziler, harekat ve savunma amaçlı yerlerdeki tesisler
(konut ve sosyal tesisler hariç) ile özel güvenlik bölgesi ilan edilen
yerlerdeki tesisler, rafineri, petrokimya tesisleri ve eklentileri ile nükleer
santral projeleri kapsamında yapılması öngörülen tesis ve faaliyetler hakkında
4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanununun kıyılar, sahil şeritleri,
doldurma ve kurutma yoluyla kazanılan arazilere ilişkin yapı ve yapılaşmaya
dair sınırlayıcı hükümleri ile 3 üncü maddesi hükümleri ve nükleer santral
projeleri kapsamında yapılması öngörülen tesis ve faaliyetler hakkında 26/1/1939
tarihli ve 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması
Hakkında Kanunun sınırlayıcı hükümleri uygulanmaz.”
4. Maddenin iptali istemiyle, süresi içinde ve yöntemine uygun
olarak iptal davası açılmıştır.
5. 27/A maddesine, 31.10.2016 tarihli ve 678 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin
(OHAL KHK) 5. maddesiyle bir ibare eklenmiştir. OHAL KHK’nin 5. maddesi
şöyledir:
“18/12/1981 tarihli ve 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve
Güvenlik Bölgeleri Kanununun 27/A maddesinin birinci fıkrasına “Türk Silahlı
Kuvvetlerine” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya Sahil Güvenlik
Komutanlığına” ibaresi eklenmiştir.”
6. Anayasa Mahkemesi, iptal davası sonuçlanmadan önce yeni bir
değişiklik yapıldığı gerekçesiyle, konusu kalmayan maddeye ilişkin iptal talebi
hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” (KVYO) karar vermiştir.
7. Anayasa mahkemesince iptal davası henüz karara bağlanmadığı bir
safhada iptal istemine konu olan kanun hükümlerinde her hangi bir değişiklik
gerçekleştiğinde KVYO kararı verilmektedir. Böyle bir durumda, değişikliğin
anlam ve kapsamına bakılmamakta ve esası incelenmemektedir. Zira yeniden
yapılmış olan kanuni düzenleme, yeni bir iptal davasının konusu olabilecek ve
kuralın önceki iptal talebinin konusu olan cümle, ibare veya bölümleri yeniden
incelenebilecektir.
8. OHAL KHK ile yapılan değişiklikte ise böyle bir durum söz
konu değildir.
Anayasa’nın 148. maddesinin birinci fıkrasına göre “…
olağanüstü hallerde … çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas
bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz”.
Bu husus, Anayasa Mahkemesinin 2.11.2016 tarihli, Esas: 2016/171; Karar:
2016/164 sayılı kararıyla da teyid edilmiştir.
Öte yandan, Anayasa’nın 151. maddesine göre “Anayasa
Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açma hakkı, iptali istenen kanun,
kanun hükmümde kararname veya içtüzüğün Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak
altmış gün sonra düşer”.
Buna göre, 27/A maddesine OHAL KHK ile eklenen ibarelere karşı
Resmî Gazete’de yayımlandıkları tarihten itibaren altmış gün içinde iptal
davası açılamadığı gibi, hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” karar
verilen, maddenin önceki hali için de, bir yetki kanununa dayanarak çıkarılmış
olağan kanun hükmünde kararnamelerde veya kanunla yapılan düzenlemelerde olduğu
gibi, tekrar iptal davası açılamayacaktır.
9. OHAL KHK’larının aynen veya değiştirilerek kabul edilmesine
ilişkin kanunun (kanunlaştırma kanunu) Resmî Gazete’de yayımlanması ile bu
kararnamelere karşı iptal davası açılabileceğinde tereddüt bulunmamaktadır.
Ancak, OHAL KHK’ya karşı açılabilecek bir iptal davasının konusu, OHAL KHK ile
mevzuata giren madde, fıkra, bent, ibare veya kelimelerdir. Başka bir deyişle,
bahse konu OHAL düzenlemelerine karşı iptal davası açıldığında dahi, bu madde,
fıkra, bent, ibare veya kelimelerin eklendiği veya içerisine derç edildiği
önceki mevzuat hükümlerinin kendiliğinden esas inceleme konusu
yapılabileceğine, Anayasaya uygunluk veya aykırılığının saptanabileceğine veya
verilmiş bir KVYO kararının resen kaldırılabileceğine ilişkin Anayasal veya
kanuni bir dayanak bulunmamaktadır.
10. Anayasa hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, Anayasa’nın
151. maddesindeki sürenin, OHAL KHK’nın olağan kanun hükmü haline gelmesiyle
birlikte, daha önce KVYO kararı verilmiş iptal talepleri yönünden, yeniden ve
geriye dönük olarak eski hale getirilebileceğini söylemek güçtür. OHAL KHK’nın
Anayasaya uygunluk denetimi ise ancak kendi kanunlaştırma kanunu kapsamında
yapılabileceğinden, maddenin incelemesi de ancak OHAL KHK ile eklenen “Sahil
Güvenlik Komutanlığı” ibaresiyle sınırlı bir inceleme olabilecektir.
İptal davasına konu 27/A maddesinin tümünün esas denetimi, ancak Anayasa
Mahkemesinin çok geniş bir yorumla, KVYO kararı verilmiş olan maddenin tümüne
ilişkin esas inceleme talebinin eski hale getirme yoluyla yeniden canlandırılabileceği
şeklinde bugüne kadar mevcut olmayan bir içtihat tesis etmesi suretiyle mümkün
olabilecektir ki, böyle bir içtihadın tesis edilebileceğinin bir güvencesi
olmadığı açıktır.
Bu durumda, 27/A maddesinin esas denetimi ancak itiraz yoluyla,
mahkemelerce Anayasa Mahkemesi önüne getirilebilecek, ancak bu halde de
inceleme mahkemenin uygulayacağı kuralla sınırlı olacağından, maddenin çok
çeşitli düzenlemeler içeren ve Anayasa’nın çeşitli maddelerine aykırılığı öne
sürülen hükümlerinin çoğu anayasallık denetimi dışında kalacaktır.
11. Sonuç olarak, iptal davası açanların Anayasa’nın 148., 150. ve
151. maddelerindeki koşullar dışında mutlak bir hakkı olan, iptal davası
yoluyla bir kanun hükmünün Anayasa’ya uygunluğunu denetlettirme hakkı, içtihat
yoluyla benimsenmiş KVYO uygulaması nedeniyle kullandırılmamış, en azından
zedelenmiş olmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, durumun özelliği gereği, OHAL KHK ile
eklenen ibareler hariç tutularak 27/A maddesinin Anayasa’ya uygunluk
denetiminin yapılmasına devam edilmesi ve esas inceleme sonucuna göre iptal
isteminin karara bağlanması gerektiği, KVYO kararı verilmesinin Anayasa’nın
148. ve 150. maddelerine aykırı olduğu düşüncesiyle, çoğunluk görüşüne
katılmamaktayım.
III- Kanun’un 21. Maddesiyle Değiştirilen 6446 Sayılı Kanunun 17.
Maddesinin Altıncı Fıkrasının (ç) Bendi:
12. Dağıtım tarifelerini düzenleyen bentte;
- Dağıtım tarifelerinin dağıtım şirketleri tarafından
hazırlanacağı, elektrik enerjisinin dağıtım sistemi üzerinden naklinden
yararlanan tüm gerçek ve tüzel kişilere eşit taraflar arasında ayrım gözetmeden
uygulanacak hizmetlere ilişkin fiyatları, hükümleri ve şartları içereceği,
- Dağıtım tarifelerinin sistem yatırım harcamaları, sistem işletim
maliyeti, teknik ve teknik olmayan kayıp maliyeti, kesme-bağlama hizmet
maliyeti, sayaç okuma maliyeti, reaktif enerji maliyeti gibi dağıtım
faaliyetinin yürütülmesi kapsamındaki tüm maliyet ve hizmetleri karşılayacak
bedellerden oluşacağı,
- Dağıtım şirketlerinin tarifelerine esas alınacak teknik ve
teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranların bu kayıpları düşürmeyi teşvik
edecek şekilde Kurul tarafından belirleneceği,
- Kurulca belirlenen hedef oranlarını geçmemek kaydıyla teknik ve
teknik olmayan kayıplara ilişkin maliyetlerin dağıtım tarifelerinde yer alacağı
ve tüketicilere yansıtılacağı,
- Teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranlarının
tespiti ve değiştirilmesi ile oluşacak maliyetin tarifelerde yer alması ve
tüketicilere yansıtılmasına ilişkin usul ve esasların Kurul tarafından
düzenleneceği
Belirtilmektedir.
13. Buna göre, Kurul’ca (EPDK) belirlenecek teknik ve teknik
olmayan kayıplara ilişkin hedef oranlarını geçmemek kaydıyla, kayıplara ilişkin
maliyetler dağıtım tarifelerinde yer alacak ve tüketicilere yansıtılacaktır.
Dolayısıyla kayıplar, tahmini bir miktar olan hedef oranlarının altında
kalırsa, hedef orana kadar olan maliyetler tüketiciye yansıtılacak, hedef oran
ile gerçek teknik ve teknik olmayan kayıp arasındaki fark, enerji dağıtım
şirketinin karını teşkil edecektir.
Bunun anlamı, gerçek kayıplar hedef oranların altında tahakkuk
ettiğinde, dağıtım şirketinin, gerçek olmayan, tahmini ve hayali (fiktif) bir
kayba tekabül eden meblağı tüketiciden alarak, kendi mal varlığına katmasıdır.
Hizmet karşılığı olmayan bu bedellerin tüketiciye iadesi veya daha sonraki
enerji faturalarına mahsubu şeklinde bir düzenlemeye de Kanunda yer
verilmemiştir.
14. Hedef oranları belirleyecek olan Kurulda tüketiciler temsil
edilmediği gibi, Kurulun görevleri arasında tüketici menfaatlerinin gözetilmesi
şeklinde bir ilke de yer almamaktadır. Başka bir deyişle Kurulun, tüketici
lehinde kullanabileceği bir takdir yetkisi bulunmamaktadır.
15. Öte yandan, teknik olmayan kayıplar, daha açık bir ifadeyle
enerji hırsızlığı sonucu oluşan kayıplar, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 163.
maddesinde yer alan “karşılıksız yararlanma” suçunun konusu olup, daha önceki
kanunda cezası daha ağır iken, Devletin bu olguyla baş edememesi ve diğer
nedenlere bağlı olarak, 2.7.2012 tarihli ve 6352 sayılı Kanunla, bu suçun
cezası azaltılmış ve bir yıldan üç yıla kadar hapis olarak belirlenmiştir. Bu
husus yasa koyucunun takdir yetkisi içerisinde olmakla birlikte, suçu önleme
konusunda Devletin asli görevinin devam ettiğinde tereddüt bulunmamaktadır. Bu
nedenle, sosyal hukuk devletinde, kaçak enerji kullanımından (hırsızlığından)
doğan kayıpların tamamen tüketiciye fatura edilmesi yerine bu riskin, devlet,
enerji şirketleri ve tüketiciler arasında hakkaniyetli bir şekilde
paylaştırılması gerekir. Anayasa’nın 172. maddesiyle Devlete verilen,
tüketicinin korunması görevi de bunu gerektirir.
16. Bu nedenlerle Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan sosyal hukuk
devletinin gerekleri ile Anayasa’nın 172. maddesindeki tüketicinin korunması
ilkesine uymayan (ç) bendinin, teknik ve teknik olmayan kayıplar ve hedef
oranlar yönünden iptali gerekir.
IV- Kanun’un 26. Maddesiyle 6446 Sayılı Kanun’a Eklenen Geçici
Madde 20:
16. Geçici Maddede, Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk
ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak
bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve
başvurular hakkında 17. madde hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir.
Buna göre, açılmış olan davalar, icra takipleri ve yapılmış
başvurular, Anayasaya aykırı olan (ç) bendi esaslarına göre
sonuçlandırılacaktır.
Bahse konu bendin Anayasa’ya aykırılığı konusuna yukarıda
belirtilen gerekçelerle, Geçici Madde 20’nin de Anayasanın sosyal hukuk devleti
ve tüketicin korunması konusundaki esaslarına aykırı olacağı düşünülmektedir.
17. Öte yandan, hukuk kurallarının geriye yürütülmemesi, yani
uyuşmazlıkların ortaya çıktığı tarihte yürürlükte olan kanunlara göre
çözümlenmesi hukukta temel ilke olup, aksi yönde sonuçlar öngören Geçici
Madde’nin, Anayasa’nın 2. maddesi kapsamındaki hukuk güvenliği ilkesi yönünden
de iptali gerekmektedir. Şöyle ki:
Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin gereği olan
hukuk güvenliğinin, “belirlilik” ve “öngörülebilirlik” şeklinde alt ilkeleri
bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi, çeşitli kararlarında kanun hükümlerinin
geriye yürütülmesi konusunu incelemiş ve hak arama yollarına başvurmuş olan
kişilerin, bu yolla elde etmek istedikleri alacaklarını almalarının yasama
tasarruflarıyla etkisizleştirilmesinin hukuki güvenlik ilkesine ters düştüğüne
karar vererek, bu yönde sonuç doğuran kanun maddelerini iptal etmiştir.
18. Bu konuda Anayasa Mahkemesinin başlıca:
28.4.2011 tarihli ve Esas: 2009/39; Karar: 2011/68 sayılı,
4.6.2014 tarihli ve Esas: 2014/85; Karar: 2014/103 sayılı, 18.10.2012 tarihli
ve Esas: 2010/82; Karar: 2012/159 sayılı, 17.6.2015 tarihli ve Esas: 2014/194;
Karar: 2015/55 sayılı
kararlarına bakılması uygun olacaktır.
Dava konusu maddeyle ilgili olarak da, yerleşik içtihattan
dönülmesi için Anayasal ve hukuki bir neden bulunmadığını düşünmekteyim.
19. Kanun koyucunun bu yolla enerji faturalarına ilişkin yargı
mercilerindeki ihtilaf sayısını azaltmak istemiş olabileceği öne sürülebilir
ise de; maddenin, bu amaca hizmet etmeyeceği açıktır. Zira, 6446 sayılı
Kanun’un 17. maddesinin (ç) bendindeki gayrı adil düzenlemeler mevcut olduğu
müddetçe, gerçek kayıp-kaçak miktarlarının, hedeflerin altında tahakkuk etmesi
halinde enerji şirketi lehine doğan ve hizmet karşılığı olmayan kazanç ve hedef
oranların belirlenmesinde Kurulun yapacağı idari işlemler, hukuka uygunluk
yönünden her zaman yargı mercileri önüne getirilebilecektir. Bu nedenle, maddenin,
kanunların geriye yürümezliği ilkesinden ve Anayasa Mahkemesinin yerleşik
içtihatlarından ayrılmayı gerektirecek üstün bir kamu yararına hizmet ettiğini
söylemek güçtür.
Açıklanan nedenlerle çoğunluk kararına katılmamaktayım.
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
6719 sayılı Kanunun bazı hükümlerinin iptal istemine ilişkin
davada, diğer konularda Mahkememiz çoğunluğunun oy ve gerekçesine iştirak
etmekle birlikte, iki kural hakkında kullandığımız farklı oya ilişkin
gerekçeleri aşağıda açıklamaktayız.
1- 6719 Sayılı Kanunun 1. Maddesiyle Değiştirilen 2804
Sayılı Kanunun Ek 1. Maddesinin İkinci Fıkrası Yönünden
Ek 1. maddenin ilk fıkrasında Kurumun yurt dışındaki
faaliyetlerini yürütmek amacıyla şirket veya ortaklık kurabileceği veya bürolar
açabileceği belirtilmektedir. İkinci fıkrada ise MTA’nın faaliyetleriyle ilgili
olarak “yurt dışında çalıştırılacak personelin niteliği, görev süresi, bunlara
ödenecek ücretler ile harcamalara ilişkin usul ve esasların Bakanlar Kurulunca
yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenleneceği” hükmü yer almaktadır.
Kuralın ilk fıkrasında belirtilen, yurt dışında kurulan şirket
veya ortaklıkların personeli olarak çalıştırılacaklar yönünden Anayasanın 128.
maddesinin söz konusu olmayacağı anlaşılmaktadır. Buna karşın Kurumun kadrolu
görevlisi iken geçici olarak yurt dışında şirket veya kurum şubesinde
görevlendirilen personelin, Anayasada belirtilen ‘kamu görevlileri’ kapsamında
bulunduğu şüphesizdir. Anayasanın 128. maddesinin ikinci fıkrasında; memur ve
kamu görevlilerinin atama, görev ve yetkileri, hak ve yükümlülükleri, aylık ve
ödenekleri ile diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği” belirtilmektedir.
Anayasa tarafından özel olarak belirtilen kanunla düzenleme ilkesi açıkça, görev
ve yetkilendirmeyi, tüm hak ve yükümlülükler ile ödenekleri kapsadığı
anlaşılmaktadır. Ne var ki incelenen kuralla bu hususları kapsayan yetkilerle
ilgili düzenleme yapma yetkisinin Bakanlar Kuruluna veriliyor olması,
Anayasanın 128/2 ve 7. maddelerine aykırıdır. Bu nedenle çoğunluktan farklı oy
kullanmış bulunmaktayız.
2- 6719 Sayılı Kanunun 26. Maddesiyle 6446 Sayılı Kanuna Eklenen
Geçici 20. Maddesi Yönünden
Kanunun geçici 20. maddesinde yer alan; “Kurul kararlarına uygun
şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti,
iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü
ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır”
denilmektedir. Dolayısıyla bu kural, hizmet satış ve kayıp-kaçak bedellerine
ilişkin olarak 6719 sayılı Kanunda belirlenmiş olan kuralların, devam eden
davalar hakkında da geçerli olmasını öngörmektedir. Gerekçeleri aşağıda
açıklanacak olduğu üzere kural bu şekliyle hukuk devleti ilkesine ve hak arama
özgürlüğüne aykırılık oluşturmaktadır.
İlk olarak belirtelim ki Anayasanın 2. maddesinde yer alan hukuk
devletinin alt unsuru ve bağımsız bir ilkesi olan HUKUK GÜVENLİĞİ İLKESİ gereği
kanunlar bakımından ‘derhal yürürlük’ ve ‘geçmişe yürümeme’ esasları
geçerlidir.
Derhal yürürlük ilkesi, kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren uygulanabilir olmasını ifade eder. Ancak bu ilkenin maddi
hukuk ve usul hukuku bakımından sonuçları farklıdır. Usul hukuku yönünden
derhal yürürlük ilkesi, sürmekte olan bir dava veya soruşturma sürecinde
tamamlanmış usul işlemlerini etkilememek şartıyla geçerlidir. Maddi hukuk
yönünden ise derhal yürürlük ilkesi gereği yeni kanun yalnızca yeni vakalar
hakkında geçerlidir. Sözgelimi 5 Nisan tarihinde yürürlüğe giren yeni kanun
hükmü ile haksız fiil failinin sorumluluğu artırılmış ise, bu hüküm, 5 Nisan ve
sonraki tarihlerde meydana gelen kasıtlı veya taksirli fiillerde uygulanabilir
iken, 4 Nisan ve önceki tarihlerde gerçekleşmiş fiiller hakkında (bunlar
bakımından henüz dava açılmamış olsa dahi) uygulanamaz. Başka bir ifadeyle
önceki tarihli olaylar hakkında önceki kanun hükmü uygulanır.
Hukuk güvenliği ilkesi, kanun koyucunun
iradesini de sınırlayan etkisiyle kanunların genel, eşit, soyut, açık ve
erişilebilir olmasını ve geçmişe yürümemesini gerektirmektedir
(bkz. Onur Sır, Hukuk Devleti Açısından Kanunların Anayasaya Uygunluğunun
Denetimi, Ankara 2011, s. 149). Kanunların geriye yürümemesi ilkesi,
hukukun genel ilkeleri niteliğinde evrensel bir ilkedir (Ender E. Atay, Hukuk
Başlangıcı, 4.B. Ankara 2017, s. 220). Bu ilke uyarınca kanunlar yürürlüğe
girdikleri tarihten sonraki olaylara uygulanır ki hukuki istikrar ve güven
tesis edilebilsin. Bu ilke sayesinde kişiler hukuk düzenini öngörebilir ve
geleceğe dönük tasarrufta bulunup, hayatlarını ona göre tanzim edebilir.
İlkenin yokluğu veya uygulanmaz hale getirilmesi hukuki istikrarı ortadan
kaldırır, keyfiliğe zemin hazırlar ve hayatı çekilmez hale getirir. Ancak bu
ilke mutlak olmayıp, bazı istisnaları bulunmaktadır.
Doktrinde yeni kanunun geriye yürümemesi kuralının istisnaları
olarak; kazanılmış hakların korunması, kamu düzeni gerekliliği ve genel ahlakın
korunması nedenleri gösterilmektedir. Belirtilen istisnai nedenlerden biri
varsa yeni kural geçmişe yürütülebilecektir (bkz. Turhan Esener, Hukuk
Başlangıcı, 8.B. İstanbul 2008, s. 247; Yasemin Işıktaş/Sevtap Metin, Hukuk
Metodolojisi, İstanbul 2016,s . 178; Erdoğan Göğer, Hukuk Başlangıcı Dersleri,
3.B. Ankara 1974, s. 66; Necip Bilge, Hukuk Başlangıcı, 4.B. Ankara 1983, s.
175). İstisnai haller arasında gösterilen ‘kamu düzeni’ nedeni de “yürürlükteki
hukuk düzeninin temel ilkelerine aykırı olan ve halkın hukuk duygusunu
katlanılamaz ölçüde sarsan hükümler” biçimde açıklanmaktadır (Akipek,
Jale/Akıntürk, Turgut, Türk Medeni Hukuku, Birinci Cilt, Başlangıç Hükümleri
Kişiler Hukuku, 6.B. İstanbul 2007, s. 99). Ayrıca, Mahkememizin kararlarında
da belirtildiği üzere ‘haklı beklenti’ de kanun koyucu tarafından
gözetilmelidir.
Diğer taraftan kimi kararlarda aksi görülmekle birlikte ‘kamu
yararı’ da tek başına geçmişe yürütmenin haklı nedenini oluşturamaz. Zira
aksinin kabulü durumunda sınırı belirsiz kamu yararı kavramının bulunduğu
hiçbir yerde bireyin hakkının korunmasından ve hukuki güvenlikten söz
edilemeyecektir. Bu nedenle doktrinde geçmişe yürürlüğü gerektiren istisnai nedenler
sınırlı biçimde sayılmaktadır.
Şu halde istisnai nedenler bulunmamasına karşın kanun hükmünün
geçmişe yürür biçimde vaz edilmesi, hukuki güvenlik ilkesine ve hukuk devletine
aykırıdır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de çeşitli kararlarında hukuk devleti
bakımından kanunların yürürlüğe girdikten sonraki olaylara uygulanmasının kural
olduğunu, ancak kazanılmış hakların korunması, kamu düzeni veya mali haklarda
iyileştirme gibi istisnai hallerde geçmişe yürürlüğün kabul edilebileceğini belirtmiştir.
Örneğin geçmişe yürür şekilde haksız çıkan tarafa yargılama
gideri, harç ve vekalet ücreti yükletilemeyeceğine ilişkin 5998 sayılı Kanunun
geçici 1. maddesi, hukuk devleti ve kanunların geçmişe yürütülememesi ilkesi
uyarınca iptal edilmiştir; AYM 18.10.2012, 2010/82 – 2012/159. Diğer bir
kararda şirket ortaklarının sorumluluğunu genişleten hükümlerin tahsil
edilmeyen alacaklara da uygulanmasını öngören 5766 sayılı Kanunun geçici 1.
maddesi iptal edilmiştir; AYM 28.4.2011, 2009/39 – 2011/168. Yine, 5393 sayılı
Belediye Kanununa 6552 s. Kn. 123. madde ile eklenen ve 15. madde hükümlerinin
devam eden icra takipleri hakkında da uygulanması gerektiğini ve hacizlerin de
kaldırılacağını içeren geçici 8. maddesi de Mahkeme tarafından iptal
edilmiştir; AYM 17.6.2015, 2014/194 – 2015/55; 5393. Anayasa Mahkemesinin
kanunların geçmişe yürümemesi ilkesini esas aldığı başka kararlar da
bulunmaktadır (bkz.4.6.2014, 2014-85/03; 9.5.2013, 2011/42 E. – 2013/60 K. ve
14.11.2013, 2013/24 E. – 2013/33 K.; 18.5.2011, 2008/80 E. – 2011/81 K.).
Kanunların geçmişe yürütülememesi ilkesine Yargıtay İçtihadı Birleştirme
Kararında da vurgu yapılmıştır (YİBK 22.5.1946, 1943/26 E. – 1946/9.K.)
Görüldüğü üzere hukuki güvenlik ilkesi ve hukuki istikrar için
kanunların geçmişe yürümemesi esastır. Geçmişte kazanılan hakkın korunması için
gerekiyorsa istisnaen kuralın geçmişe yürütülmesi kanun koyucunun ödevidir.
Böyle bir durum yoksa esasen, yeni kanun geçmişe yürütülemediğinde, önceki
kanuna göre kazanılmış hak zaten muhafaza edilmektedir. Başka deyişle geçmiş
kanun hükmüne göre kazanılmış bir hakkın yokluğu geçmişe yürür kanun
çıkarılmasını meşru kılmamakta, aksine hukuki güvenlik ilkesi ihlal
edilmektedir.
İkinci olarak, kural hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı
ile de bağdaşmamaktadır. Bir davanın taraflarının mahkemeden beklentileri,
meydana geldiği tarihte geçerli olan kurallar uyarınca uyuşmazlığın
çözümlenmesidir. Davalar ancak mevcut kurallar öngörülerek açılabilir. Hukuki
sorumluluk doğuran kuralın dava sürecinde değiştirilmesi, mahkemenin etkili bir
yargılama yapma ve karar verme yetkisini elinden aldığı gibi, tarafların mevcut
hukuk düzeni karşısında elde etmeyi bekledikleri hakları da yok etmektedir. Devam
eden yargılama süreçlerini etkileyen kural değişiklikleri de ancak yukarıda
belirtilen geçmişe yürüme yasağının istisnalarının varlığı durumunda söz konusu
olabilir. Dolayısıyla kuralın, Anayasanın 36. maddesine de aykırı olduğu
düşüncesindeyiz.
Sonuç olarak Anayasanın 2. maddesinde mündemiç bulunan hukuki
güvenlik ilkesine aykırı biçimde düzenlenmesi ve Anayasanın 36. maddesinde yer
alan hak arama özgürlüğü ile adil yargılanma hakkını ihlal etmesi nedenleriyle,
geçici 20. maddenin iptali gerektiği görüşünde olduğumuzdan, çoğunluğun oy ve
gerekçelerine katılamamaktayız.
Üye
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Üye
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. 6719 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle 6446 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen (10) numaralı fıkranın Anayasa’nın
13. ve 36. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
2. Dava konusu kural, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından
gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak
yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile
mahkemelerin yetkisinin, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine
uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğunu öngörmektedir.
3. Elektrik enerjisinin üretilmesinden tüketilmesi aşamasına kadar
çeşitli maliyet kalemleri oluşmaktadır. Elektrik enerjisinin kaliteli, sürekli,
kesintisiz bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulabilmesi için elektriğin
üretiminden tüketicilere sunulması aşamasına kadar oluşan bu maliyetlerin
karşılanması gerekmektedir.
4. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun birer maliyet kalemi olarak
gelir ve tarife kapsamında öngördüğü bedeller, aktif enerji maliyeti,
faturalama, müşteri hizmetleri maliyeti, perakende satış hizmet maliyeti,
dağıtım sitemi yatırım harcamaları, sistem işletim maliyeti, teknik ve teknik
olmayan kayıp maliyeti, kesme–bağlama hizmet maliyeti, sayaç okuma maliyeti ve
reaktif enerji maliyeti gibi bedeller olup bu bedeller Kurumun düzenleyici
işlemlerinden olan Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği, Kurul tebliğleri,
kararları doğrultusunda belirlenmekte ve tüketicilere uygulanmaktadır.
5. Kanun’un gerekçesinde düzenleyici işlemler yürürlükte iken,
düzenleyici işlemleri uygulamakla yükümlü bulunan kamu ve özel hukuk tüzel
kişileri aleyhine yargı organları ve tüketici hakem heyetleri ile ilgili kurum
ve kuruluşlara çok sayıda müracaatlarda bulunulduğu ve elektrik piyasasında
faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlar ile yargı organları gereksiz iş yükü
altında kaldığı, bu amaçla kuralla ürün veya hizmet bedeline ilişkin olarak
yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile
mahkemelerin yetkisinin ürün veya hizmet bedellerinin, Kurumun düzenleyici
işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı tutulduğu ifade edilmiştir.
6. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatlarına göre, Anayasa’nın
2. maddesinde yer alan hukuk devletinin gereklerinden olan hukuki güvenlik
ilkesi, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde
Devlete güven duyabilmesini, Devletin de yasal düzenlemelerde bu güven
duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılmaktadır.
7. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes,
meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına
sahiptir…” denilerek söz konusu haklar güvence altına alınmıştır.
Anayasa’nın 125. maddesinin birinci fıkrasında ise “İdarenin her türlü
eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır…” denilmektedir.
8. Dava konusu kuralda “Kurum tarafından gelir ve tarife
düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan
başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin
yetkisinin, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun
denetimi ile sınırlıdır.” denilmiştir. Dava konusu kuralla
başvurucular bakımından değil Mahkemenin yargı yetkisine ilişkin bir düzenleme
getirilmektedir. Dolayısıyla tüketicilerin mahkemeye erişim hakkının
kısıtlanması söz konusu değildir.
9. Anayasa’ya uygun yorum, bir kanunun ilgili hükmünü iptal
etmeden Anayasa’ya uygun bir anlam verilerek uygulamada kalmasının
sağlanmasıdır. Anayasa’ya uygun yorum ilkesi Anayasa’nın 11. maddesinde
düzenlenen “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” ilkesine
dayanmaktadır. Anayasa Mahkemesinin 31.3.1987 tarihli ve E.1986/24, K.1987/8
sayılı kararında “…bir yasa hükmünün değişik yorumlara açık bulunması
halinde Anayasa’yla bağdaşan ihtimale öncelik tanıma Anayasa’ya uygunluk
denetiminde yerleşik bir yorum yöntemidir.” denilmiştir.
10. Dava konusu kural Anayasa’nın 125. maddesi bağlamında yargı
yetkisine bir sınırlama getirmemekte, bir somutlaştırma yapmaktadır. İptali
istenen kural daha ziyade Anayasa’nın 125. maddesinin dördüncü fıkrasında yer
alan “Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun
denetimi ile sınırlı olduğu, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde
kullanılamaz…”hükmünün, dava konusu kural özelinde somutlaştırılması olarak
yorumlanmalıdır.
11. Dava konusu kuralla yargılama faaliyetine ilişkin bir
sınırlama getirilmemekte, “…tüketici hakem heyetleri ile Mahkemelerin
yetkisinin bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi
ile sınırlıdır.” denilmek suretiyle yerindelik denetimi yerine “hukuka
uygunluk denetimi” yapılması vurgulanmaktadır. Mevzuata uygunluk
denetimi, hukuk devleti ilkesine aykırı değildir. Kuralla kanun koyucunun
kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir gereği olarak Mahkemelerin yerindelik denetimi
yapmalarının önüne geçilmesini hedeflediği anlaşılmaktadır.
12. Bu sebeplerle dava konusu kuralın Anayasa’ya aykırı
olmadığını ve iptal ve itiraz başvurularının reddine karar verilmesi
gerektiğini düşündüğümüzden, iptal yönündeki çoğunluk görüşüne katılmamaktayız.
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|