ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2017/27
Karar Sayısı : 2017/117
Karar Tarihi : 12.7.2017
R.G.Tarih-Sayısı :
22.9.2017 - 30188
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Sayıştay
3. Dairesi
İTİRAZIN KONUSU: A.
21.9.2006 tarihli ve 5544 sayılı Meslekî Yeterlilik Kurumu Kanunu’nun 25.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının,
B. 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ek
11. maddesinin birinci fıkrasının, 12.7.2013 tarihli ve 6495 sayılı Kanun’un
73. maddesiyle değiştirilen (c) bendinin “Mesleki Yeterlilik
Kurumu” yönünden,
Anayasa’nın 49., 53., 54. ve 55. maddelerine aykırılığı ileri
sürülerek iptallerine karar verilmesi talebidir.
OLAY: Meslekî Yeterlilik Kurumu personeline fazla ödeme yapılması
nedeniyle oluşan kamu zararının sorumlulardan tahsili yönünde düzenlenen rapor
üzerine yapılan yargılamada, sorumluların Anayasa’ya aykırılık iddiasını
ciddi bulan Mahkeme, itiraz konusu kuralların iptalleri için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ İLE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME
KURALI
1. 5544 sayılı Kanun’un 25. maddesinin itiraz konusu (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Malî haklar
MADDE 25- (1) Başkan, yönetici personel ve diğer personelin ücret,
malî ve sosyal hakları; bakanlık genel müdürüne yapılan ödemeleri aşmamak
kaydıyla, Yönetim Kurulunun kararı ve Genel Kurulun onayı ile belirlenir.”
2. 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) ek 11. maddesinin
birinci fıkrasının itiraz konusu (c) bendi şöyledir:
“c) (Değişik: 12/7/2013-6495/73
md.) Türk Akreditasyon Kurumu Genel Sekreterliği, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü Başkanlığı, Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk
Standardları Enstitüsü Başkanlığı, kalkınma ajansları ve Mesleki Yeterlilik
Kurumu kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan genel müdür, genel
sekreter, genel müdür yardımcısı ve genel sekreter yardımcısı unvanlı personel ile uzman unvanlı meslek personeline, ilgili
mevzuatı uyarınca ödenen her türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret,
prim, zam, tazminat, ikramiye, fazla çalışma ücreti, kâr payı ve her ne ad
altında olursa olsun yapılan diğer ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar
kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdî ödemelerin bir aylık toplam net tutarı;
genel müdür ve genel sekreterler için bakanlık genel müdürü, genel müdür
yardımcısı ve genel sekreter yardımcıları için bakanlık genel müdür yardımcısı,
uzman unvanlı meslek personeli için Başbakanlık uzmanlarına mevzuatında
kadrosuna bağlı olarak malî haklar ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında
yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçemez.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN,
Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Osman Alifeyyaz
PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M.
Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Recai AKYEL ve Yusuf Şevki
HAKYEMEZ’in katılımlarıyla 9.2.2017 tarihinde yapılan ilk inceleme
toplantısında öncelikle uygulanacak kural sorunu görüşülmüştür.
2. Anayasa’nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre, bir davaya
bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun
hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya
taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına
varması durumunda, bu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaya
yetkilidir. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine
başvurabilmesi için, elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir
davanın bulunması, iptali istenen kuralın da o davada uygulanacak olması
gerekir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde
ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da
olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.
3. Başvuran Mahkeme, 5544 sayılı Kanun’un 25. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının iptali ile 375 sayılı KHK’nın ek 11. maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendinin “Mesleki Yeterlilik Kurumu” yönünden
iptalini talep etmiştir.
4. 5544 sayılı Kanun’un 25.
maddesinin itiraz konusu (1) numaralı fıkrası, Meslekî Yeterlilik Kurumu
Başkanının, yönetici personelinin ve diğer personelinin ücret, malî ve sosyal
haklarının; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı genel müdürüne yapılan
ödemeleri aşmamak kaydıyla, Yönetim Kurulunun kararı ve Genel Kurulun onayı ile
belirleneceğini düzenlemektedir.
5. Başvuran Mahkemede görülmekte olan dava ise
Meslekî Yeterlilik Kurumu personeline, anılan kuralda belirtilen sınırdan fazla
ödeme yapılması nedeniyle oluşan kamu zararının sorumlulardan tahsili yönünde düzenlenen
rapor üzerine yapılan yargılamaya ilişkindir. Bu itibarla, 5544 sayılı Kanun’un
25. maddesinin itiraz konusu (1) numaralı fıkrasının “Başkan, yönetici personel ve diğer personelin ücret, malî
ve sosyal hakları;…” ve “…Yönetim Kurulunun kararı ve
Genel Kurulun onayı ile belirlenir.” bölümü, bakılmakta olan
davada uygulanacak kural değildir. Bu nedenle, belirtilen bölüme yönelik
başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.
6. 375 sayılı KHK’nın ek 11. maddesinin birinci fıkrasının itiraz
konusu (c) bendinde ise Türk Akreditasyon Kurumu Genel Sekreterliği, Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü Başkanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk Standardları Enstitüsü Başkanlığı, kalkınma
ajansları ve Meslekî Yeterlilik Kurumu kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya
yeniden atanan genel müdür, genel sekreter, genel müdür yardımcısı ve genel
sekreter yardımcısı unvanlı personel ile uzman unvanlı meslek personeline,
ilgili mevzuatı uyarınca ödenen her türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim,
zam, tazminat, ikramiye, fazla çalışma ücreti, kâr payı ve her ne ad altında
olursa olsun yapılan diğer ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında
yapılan bütün aynî ve nakdî ödemelerin bir aylık toplam net tutarının; genel
müdür ve genel sekreterler için bakanlık genel müdürü, genel müdür yardımcısı
ve genel sekreter yardımcıları için bakanlık genel müdür yardımcısı, uzman
unvanlı meslek personeli için Başbakanlık uzmanlarına mevzuatında kadrosuna
bağlı olarak malî haklar ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması
öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçemeyeceği hükme
bağlanmıştır.
7. İtiraz konusu KHK kuralı, Türk Akreditasyon Kurumu
Genel Sekreterliği, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü Başkanlığı, Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk
Standardları Enstitüsü Başkanlığı, kalkınma ajansları ve Meslekî Yeterlilik
Kurumu kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan genel müdür, genel
sekreter, genel müdür yardımcısı ve genel sekreter yardımcısı unvanlı personel
ile uzman unvanlı meslek personelini kapsamaktadır.
8. 5544 sayılı Kanun’a bağlı “İHDAS EDİLEN
POZİSYONLAR CETVELİ” ile bakılmakta olan davadaki yargılamaya esas
rapor gözetildiğinde davaya konu fazla ödemenin, 375 sayılı KHK’nın itiraz
konusu kuralında belirtilen unvanlardan yalnızca “uzman unvanlı meslek
personeli”ne yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
9. Bu itibarla, KHK kuralında yer alan “Türk
Akreditasyon Kurumu Genel Sekreterliği, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü
Başkanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı, Türk Standardları Enstitüsü Başkanlığı, kalkınma ajansları ve…”, “…genel
müdür, genel sekreter, genel müdür yardımcısı ve genel sekreter yardımcısı
unvanlı personel ile…” ve “… genel müdür ve genel sekreterler
için bakanlık genel müdürü, genel müdür yardımcısı ve genel sekreter
yardımcıları için bakanlık genel müdür
yardımcısı,…” ibarelerinin
uyuşmazlıkta uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle, söz
konusu ibareler yönünden başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi
gerekir.
10. Açıklanan nedenlerle;
A. 21.9.2006 tarihli ve 5544 sayılı Meslekî Yeterlilik Kurumu
Kanunu’nun 25. maddesinin;
1. (1) numaralı fıkrasında yer alan
“…bakanlık genel müdürüne yapılan ödemeleri aşmamak
kaydıyla,…” ibaresinin esasının incelenmesine,
2. (1) numaralı fıkrasının kalan bölümünün, itiraz başvurusunda
bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bu
bölüme yönelik başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
B. 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ek
11. maddesinin birinci fıkrasının, 12.7.2013 tarihli ve 6495 sayılı Kanun’un
73. maddesiyle değiştirilen;
1. (c) bendinde yer alan “Türk Akreditasyon Kurumu Genel
Sekreterliği, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü Başkanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk Standardları
Enstitüsü Başkanlığı, kalkınma ajansları ve…”, “…genel müdür, genel
sekreter, genel müdür yardımcısı ve genel sekreter yardımcısı unvanlı personel ile…” ve “… genel müdür ve genel
sekreterler için bakanlık genel müdürü, genel müdür yardımcısı
ve genel sekreter yardımcıları için bakanlık genel müdür yardımcısı,…” ibarelerinin,
itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı
bulunmadığından, bu ibarelere yönelik başvurunun Mahkemenin yetkisizliği
nedeniyle REDDİNE,
2. (c) bendinin kalan bölümünün esasının incelenmesine,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
11. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Volkan HAS tarafından
hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü ile KHK
kuralı, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri
ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp
düşünüldü:
A. İtirazın Gerekçesi
12. Başvuru kararında
özetle; Meslekî Yeterlilik Kurumu (MYK) personelinin iş hukuku mevzuatına tabi olarak istihdam edildiği,
MYK personeline yapılacak ödemelerde üst sınır öngörülmesi sebebiyle itiraz konusu kuralların, toplu iş
sözleşmesi hükümleri ve Yüksek Hakem Kurulu kararları uyarınca
sağlanan malî ve sosyal haklardan MYK personelini mahrum bıraktığı, öte
yandan 375 sayılı KHK’da yer alan kuralla personelin malî ve sosyal haklarında,
MYK’da istihdam edilme tarihine göre farklılaştırma yaratıldığı, aynı unvanlı
personelin farklı ücret statülerine tabi olduğu, bu durumun ise çalışma
barışını bozduğu ve ücrette adaletsizliğe yol açtığı belirtilerek kuralların,
Anayasa’nın 49., 53., 54. ve 55. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
B. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
13. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca ilgisi nedeniyle
kurallar, Anayasa’nın 13. maddesi yönünden de incelenmiştir.
14. İtiraz konusu kurallar,
5544 sayılı Kanun’un 25. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…bakanlık genel
müdürüne yapılan ödemeleri aşmamak kaydıyla,…” ve 375
sayılı KHK’nın ek 11. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin “…Mesleki
Yeterlilik Kurumu kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan … uzman
unvanlı meslek personeline, ilgili
mevzuatı uyarınca ödenen her türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim, zam, tazminat,
ikramiye, fazla çalışma ücreti, kâr payı ve her ne ad altında olursa olsun
yapılan diğer ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılan bütün
ayni ve nakdî ödemelerin bir aylık toplam net tutarı; … uzman unvanlı meslek personeli
için Başbakanlık uzmanlarına mevzuatında kadrosuna bağlı olarak malî haklar ile
sosyal hak ve yardımlar kapsamında
yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçemez.” bölümü olup anılan bölüm, “Mesleki
Yeterlilik Kurumu” yönünden incelenmektedir.
15. İtiraz konusu Kanun hükmü, MYK Başkanının, yönetici
personelinin ve diğer personelinin, Yönetim Kurulunun kararı ve Genel Kurulun
onayı ile belirlenen ücret, malî ve sosyal haklarına bir üst sınır öngörmekte
ve bu hakların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Genel Müdürüne yapılan
ödemeleri aşmaması gerektiğini belirtmektedir. İtiraz konusu KHK kuralı da MYK
kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan uzman unvanlı meslek
personeline, ilgili mevzuatı uyarınca ödenen her türlü maaş, aylık, ücret,
ek ücret, prim, zam, tazminat,
ikramiye, fazla çalışma ücreti, kâr payı ve her ne ad altında olursa olsun
yapılan diğer ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılan bütün
aynî ve nakdî ödemelerin bir aylık toplam net tutarının, Başbakanlık
uzmanlarına mevzuatında kadrosuna bağlı olarak malî haklar ile sosyal hak ve
yardımlar kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net
tutarını geçemeyeceğini hükme bağlamaktadır.
16. MYK’da görevli uzman unvanlı meslek personeline yapılacak
bütün aynî ve nakdî ödemeler yönünden KHK kuralı ile getirilen üst sınır, KHK
kuralında değişiklik öngören yasal düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten
sonra MYK kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan uzman unvanlı
meslek personeli bakımından geçerli iken yürürlük tarihinden önce atanmış
bulunan uzman unvanlı meslek personelini kapsamamaktadır.
17. Anayasa’nın 49. maddesinde, çalışmanın, herkesin hakkı ve
ödevi olduğu, Devletin çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma
hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı
desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve
çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alacağı
belirtilmiştir. Anayasa’nın “Ücrette adalet sağlanması”başlıklı
55. maddesinde de “Ücret emeğin karşılığıdır. Devlet, çalışanların
yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal
yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır.” denilmektedir.
18. Anayasa’nın 51. maddesinde güvenceye bağlanan sendika hakkı,
demokratik toplumun temeli olan örgütlenme özgürlüğünün bir parçasıdır.
Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kolektif
oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğüdür. Bu özgürlük,
bireylere topluluk hâlinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını
gerçekleştirme imkânı sağlar. Sendika hakkı da çalışanların, bireysel ve ortak
çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenebilme serbestisini
gerektirmekte ve bu niteliğiyle örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olarak
görülmektedir.
19. Sendika hakkı, çalışanların ve çalıştıranların sadece
istedikleri sendikaları kurmaları ve bunlara üye olmaları yolunda bir hakla
sınırlı kalmamakta, aynı zamanda oluşturdukları tüzel kişiliklerin varlığının
ve bu tüzel kişiliklerin kendine özgü faaliyetlerinin de garanti altına
alınmasını içermektedir. Üyelerinin ekonomik ve sosyal ortak menfaatlerini
korumak ve geliştirmek amacıyla kurulan sendikalar ve bunların üst
kuruluşlarının, iş uyuşmazlığı çıkarması, toplu görüşme ve toplu iş sözleşmesi
yapması, grev ve lokavt kararı vermesi ve uygulaması da sendika hakkının
gereklerindendir.
20. Anayasa, sendika hakkının bir unsuru olan toplu iş
sözleşmesi hakkını, 53. maddede özel olarak düzenlemiştir. Anılan maddenin
birinci fıkrasında, “İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik
ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş
sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.” denildikten sonra devamındaki
fıkrada, “Toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağı kanunla
düzenlenir.” hükmüne yer verilmiştir.
21. Anayasa’nın 53. maddesinin ikinci fıkrasında, toplu iş
sözleşmesinin nasıl yapılacağının kanunla düzenleneceği belirtilmekle birlikte
bu hakkın sınırlama sebeplerine yer verilmemiştir. Ancak toplu iş sözleşmesi
hakkı, sendika hakkının bir unsuru olarak görüldüğünden Anayasa’nın 51.
maddesinin ikinci fıkrasında sendika hakkı için öngörülen sınırlama
nedenlerinin toplu iş sözleşmesi hakkı yönünden de geçerli olduğunun kabulü
gerekir. Buna göre, toplu iş sözleşmesi hakkının, millî güvenlik, kamu düzeni,
suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerine dayanılarak kanunla sınırlanması
mümkündür.
22. Anayasa’nın 54. maddesinde, toplu iş sözleşmesinin yapılması
sırasında, uyuşmazlık çıkması halinde işçilerin grev hakkına sahip oldukları,
grev ve lokavtın yasaklanabileceği veya ertelenebileceği, grev ve lokavtın
yasaklandığı veya ertelendiği durumlarda ertelemenin sonunda, uyuşmazlığın
Yüksek Hakem Kurulunca çözüleceği, uyuşmazlığın her safhasında tarafların da
anlaşarak Yüksek Hakem Kuruluna başvurabilecekleri, Yüksek Hakem Kurulu
kararlarının kesin ve toplu iş sözleşmesi hükmünde olduğu belirtilmiştir.
23. MYK hizmetlerinin, iş mevzuatı hükümlerine göre istihdam
edilen uzman yardımcısı, uzman ve diğer personel eliyle
yürütüleceğini, MYK personelinin, emeklilik ve sosyal güvenlik yönünden
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4.
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine tabi olduğunu öngören 5544
sayılı Kanun’un 24. maddesi göz önünde bulundurulduğunda MYK personelinin
işçi statüsünde bulundukları ve toplu iş sözleşmesi ile grev haklarına sahip
oldukları açıktır.
24. Toplu iş sözleşmesi hakkı, işçilere, üyesi bulundukları
sendikalar aracığıyla işverenle karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal
durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla görüşme ve anlaşma
yapabilme yetkisi tanıyan sendikal bir haktır. MYK personeline verilebilecek
ücret, malî ve sosyal haklar yönünden itiraz konusu kurallarla üst sınırların
belirlenmesi, norm alanını daralttığı için sendika özgürlüğünün birer parçası
olan toplu iş sözleşmesi ve grev haklarına müdahale niteliği taşımaktadır.
25. Kanun’un 3. maddesi uyarınca MYK’nın, kamu tüzelkişiliğini
haiz, idari ve malî özerkliğe sahip, özel bütçeli, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının ilgili kuruluşu, bu itibarla kamu gelirlerinden harcama yapma
yetkisi verilen bir kamu idaresi olması karşısında itiraz konusu kuralların
kamusal harcamaları sınırlandırmak, bütçe disiplinini ve bu suretle kamu
yararını sağlamak ve başkalarının hak ve özgürlüklerini
korumak amacına hizmet ettiği açıktır. Nitekim MYK’nın harcamaları, aynı
amaç doğrultusunda, Sayıştay denetimine tabi kılınmıştır. Kanun koyucunun,
çalışan personele yapılacak ödemelerin üst sınırını belirlerken, hizmetin
niteliği ve niceliğinin yanı sıra ülkenin ekonomik ve malî kaynaklarını
gözeterek tavan belirlemesi takdir yetkisi içindedir.
26. Bununla birlikte, bir düzenlemenin kamu yararına yönelik
olarak yapılmış olması, onun Anayasa’ya uygunluğu bakımından tek başına yeterli
değildir. Temel hak ve hürriyetler bakımından meşru amaçla getirilen
sınırlamalar Anayasa’nın 13. maddesinde ifade edilen ölçütlere aykırı olamaz.
Bu anlamda itiraz konusu kurallar yönünden kanun koyucunun, çalışan personele
yapılacak ödemelerin üst sınırlarını belirleme yetkisinin Anayasa’nın 13.
maddesine aykırılık taşımaması gerekir.
27. Temel hak ve özgürlükler, özlerine dokunulmaksızın
yalnızca Anayasa’da öngörülen
sebeplerle ve ancak kanunla sınırlanabilir. Dokunulamayacak “öz”,
her temel hak ve özgürlük açısından farklılık göstermekle birlikte
kanunla getirilen sınırlamanın hakkın özüne dokunmadığının kabulü için temel
hakların kullanılmasını ciddi surette güçleştirip, amacına ulaşmasına engel
olmaması ve etkisini ortadan kaldırıcı bir nitelik taşımaması gerekir.
28. Temel hak ve özgürlüklerin özlerine dokunulmaksızın
yapılan sınırlamalar yönünden ise bu
sınırlamaların, demokratik toplum düzeninin gerekleri ile ölçülülük ilkesine aykırı
olamayacağı belirtilmiştir. Bir başka deyişle, öze dokunan sınırlamalar, “demokratik
toplum düzeninin gerekleri” ve “ölçülülük” ilkelerine
evleviyetle aykırı olacağından, temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunan
sınırlamalar yönünden “demokratik toplum düzeninin gerekleri” ve “ölçülülük” ilkeleri
bakımından ayrıca inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
29. Öze dokunma yasağını ihlal etmeyen müdahaleler yönünden
gözetilmesi öngörülen “demokratik toplum düzeninin gerekleri” kavramı,
öncelikle ilgili hak yönünden getirilen sınırlamaların zorunlu ya da istisnai
tedbir niteliğinde olmalarını, başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek
en son önlem olarak kendilerini göstermelerini gerektirmektedir. “Demokratik
toplum düzeninin gerekleri”nden olma, bir sınırlamanın demokratik bir
toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik
olmasını ifade etmektedir.
30. Anayasa’nın 13. maddesinde ifade edilen “ölçülülük
ilkesi”, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin
başvurularda dikkate alınması gereken bir diğer ilkedir. Demokratik toplum
düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkeleri, iki ayrı ölçüt olarak düzenlenmiş
olmakla birlikte bu iki ölçüt arasında sıkı bir ilişki vardır. Temel hak ve
özgürlüklere yönelik herhangi bir sınırlamanın, demokratik toplum düzeni için
gerekli nitelikte, başka bir ifadeyle öngörülen kamu yararı amacını
gerçekleştirmekle birlikte, temel haklara en az müdahaleye olanak veren ölçülü
bir sınırlama niteliğinde olup olmadığının incelenmesi gerekir.
31. Ölçülülük, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanma amaçları
ile sınırlama araçları arasındaki ilişkiyi yansıtır. Ölçülülük denetimi,
ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak için seçilen aracın
denetlenmesidir. Bu sebeple, kuralın hedeflenen amaca ulaşabilmek için
elverişli, gerekli ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir.
32. Belirtilen nitelikleri gereği,
Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ve aralarında sıkı bir ilişki
bulunan, “temel hak ve hürriyetlerin özü”, “demokratik
toplum düzeninin gerekleri” ve “ölçülülük ilkesi” kavramları,
bir bütünün parçaları olup, “demokratik bir hukuk devleti”nin
özgürlükler rejiminde gözetilmesi gereken temel ölçütleri oluşturmaktadır.
33. İtiraz konusu kurallarla öngörülen üst sınırlar
gözetilmek kaydıyla ücret, malî ve sosyal haklarla ilgili konular da dâhil
olmak üzere toplu iş sözleşmesinin içerdiği tüm konularda toplu iş sözleşmesi ve grev haklarının kullanılmaya devam
edilebilmesi karşısında, toplu iş sözleşmesi veya grev neticesinde elde
edilebilecek ücret, malî ve sosyal haklar yönünden belirli bir ölçü ve denge
gözetilerek üst sınırların belirlenmesi, toplu iş sözleşmesi ve grev haklarını
ortadan kaldıran veya onları kullanılamayacak ölçüde sınırlayan bir düzenleme
olarak nitelendirilemez.
34. Merkezi yönetim bütçesi kapsamında yer alan, özel bütçeli
bir kamu kuruluşu olan MYK’nın personeline ücret, malî ve sosyal haklar
kapsamında yapılacak ödemeler yönünden üst sınırlar belirlenmesi
suretiyle kamusal kaynakların etkili ve verimli kullanılmasının, kamusal
harcamaların kısıtlanmasının, bütçe disiplininin sağlanmasının ve bu
suretle kamu yararının gerçekleştirilmesinin amaçlandığı gözetildiğinde,
söz konusu sınırlamaların, “demokratik toplum düzeninin gerekleri”ne
aykırılık taşımadığı açıktır.
35. Diğer yandan, getirilen sınırlamaların toplu iş
sözleşmesinde yer alan konulardan
sadece biri olan ücret, malî ve sosyal haklara ilişkin olması, buna karşılık
toplu iş sözleşmesine konu
olabilecek diğer alanların tamamında ve öngörülen üst sınırlar aşılmamakkaydıyla
ücret, malî ve sosyal haklarda da toplu iş sözleşmesi ve grev haklarını
kullanma imkânının devam etmesi nedeniyle, toplu iş sözleşmesi ve grev
haklarına yapılan müdahalenin, ölçülü olduğu ve çalışanlara aşırı bir külfet
yüklemediği sonucuna ulaşılmaktadır.
36. Ayrıca, MYK’da görevli uzman unvanlı meslek personeline
yapılacak bütün aynî ve nakdî ödemeler yönünden üst sınır öngören itiraz konusu
KHK kuralının, aynı veya benzer kadrolarda olup farklı kurumlarda görev
yapanlar arasındaki ücret dengesizliğini gidermeye yönelik olduğu
anlaşılmaktadır. Nitekim, itiraz konusu kuralın temelini oluşturan 666 sayılı
KHK’nın gerekçesinde düzenlemenin amacı şu şekilde açıklanmıştır: “Kamu
görevlilerine mali haklar kapsamında değişik adlar altında ve farklı tutarlarda
ilave ödemeler yapılması, aynı veya benzer kadrolarda görev yapan kamu
görevlileri arasında maaş farklılıklarına neden olmuştur. Ayrıca bazı kamu
idarelerinde çeşitli statülerde personel istihdam edilmesi ve bazı kamu
idarelerine mali hak tespitine yönelik verilmiş olan yetkiler genel ücret
dengelerini bozmuştur… Bu Kanun Hükmünde Kararname ile; kapsama giren kamu
kurum ve kuruluşlarındaki tüm kurumsal ek ödemeler kaldırılarak tek bir ek
ödeme sistemi getirilmekte ve farklı kurumlarda aynı hizmet sınıfında, aynı
veya benzer unvanlı kadrolarda çalışan kamu görevlilerinin aynı tutarda ek
ödemeden yararlandırılmaları sağlanmaktadır./… Yapılan düzenlemeler ile kamu
görevlilerinin mali hakları açısından mevcut adaletsizliklerin giderilmesi
amaçlanmakta, mevcut çalışanların mali haklarında herhangi bir azalma ve mevcut
statülerinde herhangi bir değişiklik öngörülmemektedir.” Dolayısıyla
çalışanlar arasında var olan ücret dengesizliğinin giderilmesi amacıyla kabul
edilen kuralın, kamu yararına aykırı olduğu söylenemez. Kanun koyucunun, kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla
çalışanların ücret politikasında geleceğe dönük olarak değişiklik
yapmasında Anayasa’ya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Nitekim aksi düşüncenin
kabulü, çalışanların ücret politikalarında hiçbir zaman idarece değişiklik
yapılamayacağı sonucunu doğurur ki bu, idari fonksiyonun değişkenliği
karşısında mümkün değildir.
37. Öte yandan MYK personeli, hangi hak ve yükümlülüklere
sahip olduklarını önceden bilerek ve kendi rızaları ile çalışmaya
başlamaktadır. Bir başka ifadeyle, MYK Yönetim Kurulunun kararı ve Genel
Kurulun onayı ile belirlenen ücret, malî ve sosyal hakların Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı Genel Müdürüne yapılan ödemeleri aşamayacağının, MYK kadro
ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan uzman unvanlı meslek
personeline, ilgili mevzuatı uyarınca ödenen her türlü aynî ve nakdî ödemelerin
bir aylık toplam net tutarının, Başbakanlık uzmanlarına mevzuatında kadrosuna
bağlı olarak yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını
geçemeyeceğinin, görevi kabul eden MYK personelince işe girme öncesinde
bilindiği açıktır. Bu anlamda, MYK personelinin ücret, malî ve sosyal hakları
yönünden itiraz konusu kurallarla öngörülen sınırlamaları bilmedikleri söylenemez. Herhangi bir zorlama olmadan,
serbest iradeleriyle bu şartlarda
çalışmayı kabul etmeleri karşısında MYK personelinin ücret, malî ve sosyal
hakları yönünden üst sınırların
belirlenmiş olması, Devletin, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal
yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alma yükümlülüğüne
bir aykırılık oluşturmadığı gibi ülkenin ekonomik ve malî kaynakları, kamu
yararı ve hizmetin gerekleri dikkate alınarak ilk defa veya yeniden atanacak
olan MYK uzmanları yönünden geçerli olacak, aynî ve nakdî
ödemelere ilişkin yeni bir düzenleme yapılmasının da Devletin, çalışma barışını
sağlamak için gerekli tedbirleri alma yükümlülüğüyle bağdaşmayan bir yönü
bulunmamaktadır.
38. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 13., 49., 53., 54.
ve 55. maddelerine aykırı değildir. İptal taleplerinin reddi gerekir.
39. Engin YILDIRIM, Hasan Tahsin GÖKCAN ile Rıdvan
GÜLEÇ bu görüşe katılmamışlardır.
IV. HÜKÜM
A. 21.9.2006 tarihli ve 5544 sayılı Meslekî Yeterlilik Kurumu
Kanunu’nun 25. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…bakanlık
genel müdürüne yapılan ödemeleri aşmamak kaydıyla,…” ibaresinin,
B. 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ek
11. maddesinin birinci fıkrasının, 12.7.2013 tarihli ve 6495 sayılı Kanun’un
73. maddesiyle değiştirilen (c)
bendinin “…Mesleki Yeterlilik Kurumu kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden
atanan … uzman unvanlı meslek personeline, ilgili mevzuatı uyarınca ödenen her
türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim, zam, tazminat, ikramiye, fazla
çalışma ücreti, kâr payı ve her ne ad altında olursa olsun yapılan diğer
ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdî
ödemelerin bir aylık toplam net tutarı; … uzman unvanlı meslek personeli için Başbakanlık uzmanlarına mevzuatında
kadrosuna bağlı olarak malî haklar ile sosyal hak ve yardımlar
kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını
geçemez.” bölümünün “Mesleki Yeterlilik Kurumu” yönünden,
Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve itirazın REDDİNE, Engin
YILDIRIM, Hasan Tahsin GÖKCAN ile Rıdvan GÜLEÇ’in karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA, 12.7.2017 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Burhan ÜSTÜN
|
Başkanvekili
Engin YILDIRIM
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Serruh KALELİ
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Nuri NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üye
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
KARŞIOY GÖRÜŞÜ
1. İtiraz konusu kurallar, 5544 sayılı
Kanun’un 25. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…bakanlık
genel müdürüne yapılan ödemeleri aşmamak kaydıyla,…” ve 375 sayılı
KHK’nın ek 11. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde bulunan “…Mesleki
Yeterlilik Kurumu…” ibareleridir.
2. Bu kurallarda Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) Başkanının,
yönetici personelinin ve diğer personelinin, Yönetim Kurulunun kararı ve Genel
Kurulun onayı ile belirlenen ücret, malî ve sosyal haklarına bir üst sınır
öngörülmekte ve bu hakların bakanlık (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı)
genel müdürüne yapılan ödemeleri aşmaması gerektiği ifade edilmektedir. İtiraz
konusu KHK kuralı da MYK kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan
uzman unvanlı meslek personeline, ilgili mevzuatı uyarınca ödenen her türlü
maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim, zam, tazminat, ikramiye, fazla çalışma
ücreti, kâr payı ve her ne ad altında olursa olsun yapılan diğer ödemeler ile
sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdî ödemelerin bir
aylık toplam net tutarının, Başbakanlık uzmanlarına mevzuatında kadrosuna bağlı
olarak malî haklar ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen
ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçemeyeceğini hükme bağlamaktadır.
3. MYK hizmetlerinin, iş mevzuatı hükümlerine göre istihdam
edilen uzman yardımcısı, uzman ve diğer personel eliyle
yürütüleceğini, MYK personelinin, emeklilik ve sosyal güvenlik yönünden
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4.
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine tabi olduğunu öngören 5544
sayılı Kanun’un 24. maddesi göz önünde bulundurulduğunda MYK personelinin
işçi statüsünde bulundukları ve toplu iş sözleşmesi ile grev haklarına sahip
oldukları açıktır.
4. Anayasa’nın 51. maddesinde güvenceye bağlanan sendika hakkının
önemli bir boyutunu toplu görüşme ve toplu sözleşme yapmak
oluşturmaktadır. Anayasa, sendika hakkının bir unsuru olan toplu sözleşme
hakkını, 53. maddede özel olarak düzenlemiştir. Anılan maddenin birinci
fıkrasında, “İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve
sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş
sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.” denilmektedir.
5. Anayasa’nın 54. maddesinde, toplu iş sözleşmesinin yapılması
sırasında, uyuşmazlık çıkması halinde işçilerin grev hakkında sahip oldukları,
grev ve lokavtın yasaklanabileceği veya ertelenebileceği, grev ve lokavtın
yasaklandığı veya ertelendiği durumlarda ertelemenin sonunda, uyuşmazlığın
Yüksek Hakem Kurulunca çözüleceği, uyuşmazlığın her safhasında tarafların da
anlaşarak Yüksek Hakem Kuruluna başvurabilecekleri, Yüksek Hakem Kurulu
kararlarının kesin ve toplu iş sözleşmesi hükmünde olduğu belirtilmiştir.
6. Toplu iş sözleşmesi hakkı, işçilere, üyesi bulundukları
sendikalar aracığıyla işverenle karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal
durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla görüşme ve anlaşma
yapabilme yetkisi tanıyan sendikal bir haktır. MYK personeline
verilebilecek ücret, malî ve sosyal haklar yönünden itiraz konusu kurallarla
üst sınırların belirlenmesi sendika özgürlüğünün birer parçası olan toplu
iş sözleşmesi ve grev haklarına müdahale niteliği taşımaktadır.
7. Temel hak ve hürriyetler bakımından meşru amaçla getirilen
sınırlamalar Anayasa’nın 13. maddesinde ifade edilen ölçütlere aykırı olamaz.
Bu anlamda itiraz konusu kurallar yönünden kanun koyucunun, çalışan
personele yapılacak ödemelerin üst sınırlarını belirleme yetkisinin
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen ölçülülük ilkesine ve demokratik toplum
düzeni gereklerine aykırılık taşımaması şarttır.
8. Demokratik toplum düzeninin gerekleri ölçütü ilgili
sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacı
giderilmesi gerektiğini ifade etmektedir. İlgili
kurallardaki zorlayıcı toplumsal ihtiyaç, çoğunluk görüşüne
göre “kamusal kaynakların etkili ve verimli kullanılmasının, kamusal harcamaların
kısıtlanmasının, bütçe disiplininin sağlanmasının ve bu suretle kamu
yararının” gerçekleştirilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu kurallar yukarıda
belirtilen hedeflerin gerçekleşmesine bir katkı yapmakla birlikte bunun
gerektirdiği fedakarlığı ve maliyeti tek başına MYK çalışanlarına yüklemek,
anayasanın tanıdığı bir temel hakkı kullanmalarından dolayı onları neredeyse
bir yaptırıma tabi tutmakla eşdeğer anlam taşımaktadır. Bildiğim kadarıyla iş
kanununa tabi olupta serbest toplu pazarlık sisteminde ücretlerin üst düzeyinin
devlet tarafından tek taraflı sınırlandırıldığı başka bir grup çalışan yoktur.
9. İtiraz konusu kurallar toplu iş sözleşmesi ve grev
haklarını ortadan kaldıran veya onları kullanılamayacak ölçüde sınırlayan
düzenlemeler içermemekle birlikte demokratik toplum düzeni gerekleri ölçütü
açısından ilgili hakka getirilen sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir
niteliğinde olmadığını ve başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en
son önlem olarak da nitelendirilemeyeceğini rahatlıkla
söyleyebiliriz. Getirilen düzenlemeler anayasada güvence altına alınan
toplu sözleşme özerkliğine demokratik toplum düzeninin gerçekleştirilmesi ve
sürdürülmesi bakımından hiç de gerekli olmayan sınırlamalar getirmektedir.
Kurallarla amaçlanan kamu yararı hak öznelerinin ilgili hakkını daraltmadan
yasa koyucu tarafından başka şekillerde sağlanabilir.
10. Anayasa’nın 53. maddesinin son fıkrasında, toplu sözleşme
hakkının kapsamının, istisnalarının, toplu sözleşmeden yararlanacakların, toplu
sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğünün kanunla düzenleneceği
belirtilmekle birlikte bu hakkın sınırlama sebeplerine yer verilmemiştir. Ancak
toplu sözleşme hakkı, sendika hakkının bir unsuru olarak görüldüğünden
Anayasa’nın 51. maddesinin ikinci fıkrasında sendika hakkı için öngörülen
sınırlama nedenlerinin toplu sözleşme hakkı yönünden de geçerli olduğunun
kabulü gerekir. Buna göre, toplu sözleşme hakkının, millî güvenlik, kamu
düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerine dayanılarak kanunla
sınırlanması mümkündür. Bununla birlikte serbest toplu sözleşme düzenine
yönelik itiraz konusu kurallarla getirilen sınırlamaların yukarıda sayılan
sınırlama nedenlerinden kaynaklanmadığı da son derece açıktır.
11. Devletin tek taraflı olarak müzakere edilebilecek konuları
belirlemesi ve bunlarla ilgili çeşitli sınırlamalar getirmesi serbest toplu
sözleşme sisteminin ruhuna ve özerk yapısına uymamaktadır. Nitekim ILO Sendika
Özgürlüğü Komitesi de bu durumun 98 sayılı ILO Örgütlenme ve Toplu Pazarlık
Hakkı Sözleşmesiyle (özellikle 4. maddesiyle) bağdaşmadığını teyit etmiştir.[1] Komite,
toplu pazarlık konusu olan ücretlere bir üst sınır konulabileceğini ama bunun
ekonomik istikrar politikaları çerçevesinde gerekli olması, istisnai bir
nitelik taşıması ve makul bir süreyi aşmaması hususlarına dikkat çekmiştir.[2] İtiraz
konusu kurallar bu özelliklerin hiçbirini taşımamaktadır.
12. Sonuç itibarıyla dava konusu kuralların Anayasa’nın 13., 53.
ve 54. maddelerine aykırı olduğu düşüncesiyle çoğunluk kararına katılmıyoruz.
Başkanvekili
Engin YILDIRIM
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
İtiraz yoluyla, 5544 sayılı Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanununun
25. Maddesinin birinci fıkrası ile, 375 sayılı KHK’nın 6495 sayılı Kanunun 73.
maddesiyle değiştirilen ek 11. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi’nin iptaline
karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Kanunla kurulan Mesleki Yeterlilik Kurumu, ulusal ve uluslararası
alanda mesleki standartları ve mesleki yeterlilik esaslarını belirlemek
amacıyla kurulan ve kuruluş amaçlarını gerçekleştirmek üzere teşkilatlandırılan
bir kamu tüzel kişisidir.
Mahkememiz çoğunluk gerekçesinde de belirtildiği üzere Kurum kamu
tüzelkişiliğini haiz olmakla birlikte, idari ve mali özerkliğe sahip olup, tüm
personeli özel hukuk hükümlerine tabi kılınmıştır. Yöneticiler de dahil,
çalıştırılan personel işçi statüsünde ve personelin özlük hakları da özel hukuk
(iş hukuku) hükümlerine tabi kılınmıştır (5544/m.24). Dolayısıyla çalıştırılan
personel, Anayasanın 128. maddesinde sözü edilen "memur veya diğer kamu
görevlisi" statüsünde değildir. Personel iş akdi ile istihdam edilmekte ve
uyuşmazlıklar da İş Kanunu ve ilgili mevzuata göre çözümlenmektedir. Buna
karşın, iptali istenilen kurallar ile toplu iş sözleşmesi hakkı ve ücrette
adalet hakkına aykırılık oluştur biçimde ölçüsüz bir sınırlama getirilmiştir.
Anayasanın 53. maddesi uyarınca işçiler ve işverenler, ekonomik ve
sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş
sözleşmesi yapma hakkına sahiptir. Hatta aynı maddenin 5. fıkrası uyarınca
memurlar ve diğer kamu görevlileri de bu hakka sahip kılınmıştır. Toplu iş
sözleşmesiyle ilgili uyuşmazlıkları çözümleme konusunda da Anayasa ile Kamu
Görevlileri Hakem Kurulu ve grev-lokavt hakkı uyuşmazlıkları konusunda da
Yüksek Hakem Kurulu görevlendirilmiştir. Bu hakların Anayasada belirtilen veya
niteliğinden kaynaklanan nedenlerle sınırlandırılması söz konusu olabilir ise
de sınırlamanın Anayasanın 13. maddesi uyarınca demokratik toplumda gerekli ve
ölçülü bulunması zorunludur. Anayasada toplu iş sözleşmeleri için kabul edilen
bir hukuk düzeni varken, iptali istenilen kuralla bu Anayasal düzeni işlevsiz
bırakır düzeyde getirilen sınırlama, Kurum personelinin haklarına müdahale
niteliğindedir.
Kanunla işçi niteliği tanınan ve iş akdi ile istihdam edilen
personelin, diğer işçilere getirilmeyen ve hatta diğer kamu tüzel kişilerinde
istihdam edilen işçi statüsünde çalışanlar için de geçerli olmayan özel bir
sınırlama hükmüne ölçüsüzce tabi kılınması, demokratik toplumda gerekli
olmadığı gibi, Anayasanın 55. maddesinde belirtilen ücrette adalet hak ve
ilkesine de aykırılık ve ölçüsüz bir müdahale oluşturmaktadır. Bu hukuki
gerekçeler dolayısıyla kuralların iptali gerektiği düşüncesinde olduğumdan,
farklı oy kullanmış bulunmaktayım.
[1] Freedom of association - Digest of
decisions and principles of the Freedom of Association Committee of the
Governing Body of the ILO. Fifth (revised) edition,
2006, http://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/---ed_norm/---normes/documents/publication/wcms_090632.pdf,
§§ 912, 919, erişim tarihi 15 Temmuz 2017.
[2] Freedom of association - Digest of
decisions and principles of the Freedom of Association Committee of the
Governing Body of the ILO. Fifth (revised) edition,
2006, http://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/---ed_norm/---normes/documents/publication/wcms_090632.pdf,
§§ 1024, 1030, erişim tarihi 15 Temmuz 2017.