"...
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
'İstanbul C.Başsavcılığı 25/02/2010 tarih, 2010/416 - 215 esas
sayılı iddianamesi ile suça sürüklenen çocuklar hakkında 'silahlı terör
örgütüne üye olma, örgüt propagandası yapma, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak
bulundurma veya el değiştirme' atılı suçları ile ilgili olarak kamu davası
açılmıştır. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK'nun 250. maddesi ile görevli)
12/08/2010 tarih, 2010/164 esas, 2010/163 karar sayılı kararı ile 6008 sayılı
Yasa ile CMK'nun 250. maddesine eklenen 4. fıkrası göz önünde bulundurularak
dosyanın tefriki ile yaşı küçük sanıklar hakkında görevsizlik kararı vermiş,
dosyayı Bakırköy 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesine göndermiştir. Bakırköy 2. Çocuk
Ağır Ceza Mahkemesi 08/09/2010 tarih, 2010/367 esas, 2010/143 karar sayılı
kararı ile görevsizlik kararı vermiş, dosya mahkememize intikal etmiştir.
6008 sayılı Kanun ile getirilen yeni düzenleme Anayasanın 10.
maddesine açıkça aykırıdır. Bu sebeple iptali gerekir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 1. maddesinde; 'Ceza Kanununun
amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini,
kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir.
Kanunda, bu amacın gerçekleştirilmesi için ceza sorumluluğunun temel esasları
ile suçlar, ceza ve güvenlik tedbirlerinin türleri düzenlenmiştir.' hükmü yer
almaktadır.
Ceza hukukunun temel ilkelerini özetleyecek olursak;
Ceza hukukun en önemli iki temel ilkesi suçta ve cezada kanunilik
ilkesi ve suçta ve cezada kusur ilkesidir.
1- Suçta ve cezada kanunilik ilkesi (nulla poena sine lege);
Suç ve bunun karşılığı olan cezanın ancak kanun ile
belirlenmesidir. Bu temel ilke, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 2. maddesinin
1. fıkrasında yer almaktadır: 'Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için
kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.' Bu da suç tanımının
belirgin ve açık biçimde kanunla düzenlenmesini gerektirir. Belirsiz ve muğlak
ifadelerle suç tanımlanamaz (nulla poena sine lege certa).
Kanunilik ilkesinin gerektirdiği bir başka şart da, aleyhe olan
kanunun geçmişe yürüyemeyeceğidir. Yani, işlendiği sırada suç olmayan bir
fiilden dolayı, sonradan fiilin suç olarak düzenlenmesi nedeniyle kimse
cezalandırılamaz (nulla poena sine lege praevia).
Gene kanunilik ilkesinin getirdiği bir başka koşul da failin
aleyhine kıyas yasağıdır. Hukuk biliminde kıyas, kanunda boşluk bulunması
halinde bu boşluğun en benzer hukuk kuralı bulunarak doldurulmasını ifade eder.
Ceza hukukunda kıyas, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 2. maddesinin 3.
fıkrasında 'Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas
yapılamaz.' şeklinde belirtildiği üzere uygulanamaz (nulla poena sine lege
stricta).
2- Suçta ve cezada kusur ilkesi;
Ceza hukuku anlamında kusur, bir fiilin isnat yeteneği mevcut bir
kimse tarafından bilerek ve istenerek işlenmesidir. Yani, failin cezalandırılabilmesi
için fiili bilerek ve isteyerek yapmış olması gerekir. Bu ilkeden de ancak
fiili bizzat-işlemişfailin cezalandırılabileceği ilkesi türetilmiştir. Bu ilke
de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 20. maddesinin 1. fıkrasında yer
almaktadır: 'Ceza sorumluluğu şahsîdir. Kimse başkasının fiilinden dolayı
sorumlu tutulamaz.'
Suçun unsurları;
Bir fiilin cezalandırılacak bir suç teşkil etmesi için belli
unsurların mevcut olması gerekir. Suçu oluşturan temel unsurlar, kanuni unsur,
maddi unsur, hukuka aykırılık unsuru ve manevi unsurdur.
1- Kanuni unsur (tipiklik);
Kanuni unsur, işlenmiş bulunan bir fiilin ceza kanununda
düzenlenen suç tanımına birebir uygun olmasıdır. Bu unsura tipiklik adı da
verilmektedir. Örneğin, hırsızlık suçunun gerçekleşmesi için failin 'zilyedinin
rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir
yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alması' gerekir. Kanunda tanımlanan
bu unsurlardan biri yoksa, mesela alınan malın zilyedinin rızası varsa,
hırsızlık suçunun kanuni unsuru oluşmaz.
2- Maddi unsur (hareket/fiil);
Suçun meydana gelebilmesi için failin bir fiil işlemesi gerekir.
Fiilden kasıt, insanın kendi iradesiyle dış dünyayı değiştiren bir iş ortaya
çıkarmasıdır. Mesela refleks hareketleri veya epilepsi hastasının bilincini
kaybettiğinde gerçekleştirdiği hareketler fiil unsuru taşımaz.
3- Hukuka aykırılık unsuru;
İşlenen fiil hukuk düzeniyle uyuşmazlık içindeyse hukuka
aykırılık unsuru tamamlanır. İlke olarak kanuni unsuru gerçekleştiren bir
hareket hukuka aykırıdır. Ancak, ceza hukuku hukuka aykırılığa bir takım
istisnalar getirerek, kanuni unsuru tamamlayan bazı fiillerin hukuka uygun
olacağını belirlemiştir, bunların başlıcaları şunlardır:
Kanunun hükmü ve amirin emri (TCK m. 24/1)
Meşru savunma ve zorunluluk hâli (TCK m. 25)
Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası (TCK m. 26)
4- Manevi unsur (kusur);
Suçu gerçekleştiren son unsur kanuni tipikliği mevcut hukuka
aykırı fiilin isnat yeteneği var olan bir kimse tarafından bilerek ve isteyerek
yapılmasıdır. Bu unsur aynı zamanda, ceza hukukunun evrensel ilkelerinden biri
olan kusursuz suç ve ceza olmaz ilkesinin suçu oluşturan unsurlara
yansımasıdır.
5237 SAYILI KANUNUN IKINCI BÖLÜMÜNDE CEZA SORUMLULUĞUNU KALDIRAN
VEYA AZALTAN NEDENLER (İSNAT YETENEĞİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER) düzenlenmiştir.
Buna göre;
KANUNUN HÜKMÜ VE AMİRİN EMRİ
Madde 24- (1) Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza
verilmez.
(2) Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği
zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz.
(3) Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine
getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur.
(4) Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından
engellendiği hâllerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur.
MEŞRU SAVUNMA VE ZORUNLULUK HÂLİ
Madde 25- (1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka
yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir
saldırıyı o anda hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek
zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
(2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup,
bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve
muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve
tehlikenin ağırlığı ilekonu vekullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu
ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
HAKKIN KULLANILMASI VE İLGİLİNİN RIZASI
Madde 26- (1) Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez.
(2) Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir
hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden
dolayı kimseye ceza verilmez.
SINIRIN AŞILMASI
Madde 27- (1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast
olmaksızın aşılması hâlinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa,
taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı
indirilerek hükmolunur.
(2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir
heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.
CEBİR VE ŞİDDET, KORKUTMA VE TEHDİT
Madde 28- (1) Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve
şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen
kimseye ceza verilmez. Bu gibi hâllerde cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi
kullanan kişi suçun faili sayılır.
HAKSIZ TAHRİK
Madde 29- (1) Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya
şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası
yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde
verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.
HATA
Madde 30- (1) Fiilin icrası sırasında suçun kanunî tanımındaki
maddî unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata
dolayısıyla taksirli sorumluluk hâli saklıdır.
(2) Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli
hâllerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
(3) Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait
koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu
hatasından yararlanır.
(4) (Ek fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./4. mad) İşlediği fiilin
haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi
cezalandırılmaz.
YAŞ KÜÇÜKLÜĞÜ
Madde 31- (1) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan
çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması
yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
(2) (Değişik fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./5. mad) Fiili işlediği
sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların
işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını
yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu
yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine
hükmolunur. İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille
ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler
hakkında suç ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki
yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan
onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve
bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.
(3) (Değişik fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./5. mad) Fiili işlediği
sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler
hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde
onsekiz yıldan yirmidört yıla; |müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde
oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte
biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan
fazla olamaz.
AKIL HASTALIĞI
Madde 32- (1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî
anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını
yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak,
bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.
(2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği
fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl
hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek ceza, altıda birden fazla
olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla,
kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da
uygulanabilir.
SAĞIR VE DİLSİZLİK
Madde 33- (1) Bu Kanunun, fiili işlediği sırada oniki yaşını
doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmamış olan
sağır ve dilsizler hakkında; oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını
doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz
yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; onbeş yaşını doldurmuş
olup da onsekiz yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onsekiz yaşını
doldurmuş olup da yirmibir yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında
da uygulanır.
GEÇİCİ NEDENLER, ALKOL VEYA UYUŞTURUCU MADDE ETKİSİNDE OLMA
Madde 34- (1) Geçici bir nedenle ya da irade dışı alman alkol
veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını
algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği
önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez.
(2) İradî olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç
işleyen kişi hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.
Böylece Kanunla ihtilaf halinde olan, diğer bir ifade ile
kanunlardasuç sayılanbir eylemi gerçekleştirdiği iddia edilen çocukların, hangi
yaş diliminde, bu eylemlerinden hangi koşullarda sorumlu olduklarına ilişkin
düzenleme TürkCeza Kanunun Birinci Kitap, İkinci Kısım ve İkinci Bölümünde'YaşKüçüldüğü'
başlığı altında 31. maddede de açık bir şekilde belirtilmiştir.
Türk Ceza Kanunun 6. maddesinde 'Çocuk' henüz 18 yaşını
doldurmamış kişi olarak tanımlanmıştır.
Türk Ceza Kanundaçocuklar yaş küçüklüğü başlığı altındaki
düzenlemeçerçevesinde, Türk Ceza Kanununda suç teşkil eden fiilleri
işlediklerinin iddia edilmesihalinde ceza sorumlulukları söz konusudur. Yani
Ceza Hukuku sistematiğindeçocuklar şu suçu işleyemez, sorumlulukları yoktur, bu
suçtansadece yetişkinlersorumludur şeklinde suç ve ceza sorumluluğu açısından
yetişkinlerle çocuklararasında birayırıma gidilmemiştir. Sadece isnada etki
eden faktörleri gözönüne alınmış,düzenlemeye göre de,
0-12ceza ehliyeti yok. kusur yeteneği yok
12-15bunların temyiz kudreti olup olmadığına bakılır.
15-18 ayırt etme gücü varsa indirilir, yoksa ceza verilmez.
Anlayışı benimsenmiştir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Ceza Adaleti Sistemi Uygulaması
Hakkında Asgarî Standart Kurallar
(Beijing Kuralları)
Genel Kurul'un 29 Kasım 1985 tarih ve 40/33 sayılı kararıyla
kabul edilmiştir
ÖNSÖZ
Genel Kurul,
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Uluslararası Kişisel ve
Siyasal Haklar Sözleşmesi ve Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar
Sözleşmesi ile genç insanların haklarına ilişkin diğer uluslararası insan
hakları belgelerini dikkate alarak,
1985 yılının Uluslararası Gençlik Yılı: Katılım, Kalkınma ve
Barış Yılı ilân edildiğini; uluslararası topluluğun, Çocuk Hakları Bildirgesine
tanınan önemin de gösterdiği gibi genç insanların haklarının korunmasına ve
geliştirilmesine önem verdiğini dikkate alarak, Üye Devletler için model teşkil
edecek olan, çocuk ceza adaleti sisteminin yönetimi ve çocuk suçluların bakımı
için asgarî standart kuralların geliştirilmesi çağrısında bulunan ve Suçların
Önlenmesi ve Suçlulara Muamele 6. Birleşmiş Milletler Kongresi tarafından kabul
edilen çözüm 4'ü anımsatarak, ayrıca taslak kuralların, 14-18 Mayıs 1984
tarihleri arasında Beijing'de yapılan Uluslararası Hazırlık Toplantısı
aracılığıyla 26 Ağustos - 6 Eylül 1985 tarihleri arasında Milano'da yapılan
Suçların Önlenmesi ve Suçlulara Muamele 7. Birleşmiş Milletler Kongresi'ne
aktarılmasına temel olan 25 Mayıs 1984 tarih ve 1984/153 sayılı Ekonomik ve
Sosyal Konsey kararını anımsatarak,
Gençlerin, insanî gelişme sürecinin erken aşamalarında
bulunmaları nedeniyle, fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişme açısından özel
bakıma ve yardıma; barış, özgürlük, değer ve güvenlik koşullarında yasal
korumaya gereksinimleri olduğunu kabul ederek,
Mevcut ulusal yasal düzenlemelerin, politikaların ve
uygulamaların gözden geçirilmesi gerekebileceğini belirleyerek,
Ayrıca, mevcut sosyal, ekonomik, kültürel, siyasal ve hukukî
koşullarda bu tür standartların yerleştirilmesinin güç olabileceğini kabul
etmekle birlikte, aynı standartların en azından asgarî bir sınır olacak
hedeflenebileceğim kabul ederek,
1. Çocuk Ceza Adaleti Sisteminin Uygulanması Hakkında Asgarî
Standart Kuralların geliştirilmesi konusunda Suç Önleme ve Kontrol Komitesi,
Genel Sekreter ve Birleşmiş Milletler Suç Önleme ve Suçlulara Muamele Asya ve
Uzak Doğu Enstitüsü ile diğer Birleşmiş Milletler kuruluşlarının yaptıkları
çalışmaları memnuniyetle karşılar;
2. Genel Sekreter'in, Çocuk Ceza Adaleti Sisteminin Uygulanması
Hakkında Asgarî Standart Kurallarla ilgili taslağa ilişkin raporunu yine
memnuniyetle karşılar;
3. Beijing'de yapılan Bölgelerarası Hazırlık Toplantısı'nı,
görüşme ve nihaî girişim için Suçların Önlenmesi ve Suçlulara Muamele 7. Birleşmiş
Milletler Kongresi'ne sunulan kurallar metnini nihaî haline getirdiği için
kutlar;
4. Bu karara ek olarak verilen ve Yedinci Kongre tarafından
benimsenen Birleşmiş Milletler Çocuk Ceza Adaleti Sisteminin Uygulanması
Hakkında Asgarî Standart Kuralları ve Yedinci Kongre'nin bu Kurallar'ın Beijing
Kuralları olarak anılmasına ilişkin tavsiyesini kabul eder;
5. Üye Devletler'i, gerektiği durumlarda, kendi ulusal
yasalarını, politikalarını ve uygulamalarını, bu arada özellikle çocuk ceza
adaleti sisteminde görev yapan kişilerin eğitilmelerine ilişkin uygulamaları
Beijing Kurallarına uygun hale getirmeye ve bu Kurallara ilgili yetkililere ve
genel kamuoyuna sunmaya davet eder;
6. Suç Önleme ve Kontrol Komitesi'ne, Birleşmiş Milletler'in, suç
önleme ve suçlulara muamele alanında görev yapan kuruluşlarının da yardımıyla,
Beijing Kuralları'nın etkili biçimde uygulanmasını sağlayacak önlemleri alma
çağrısında bulunur;
7. Üye Devletler'i, Beijing Kuralları'nın uygulanması konusunda
Genel Sekretere bilgi vermeye ve alınan sonuçlara ilişkin raporları düzenli
olarak Suç Önleme ve Kontrol Komitesi'ne iletmeye davet eder,
8. Üye Devletler'den ve Genel Sekreter'den, çocuk ceza adaleti
alanındaki etkili uygulama ve politikalar konusunda araştırma yapmalarını ve
veri tabanı geliştirmelerini talep eder;
9. Beijing Kuralları'nın Birleşmiş Milletlerin bütün resmî
dilleriyle mümkün olan en geniş biçimde tanıtılması ve bu arada çocuk ceza
adaleti alanındaki etkinlikler konusunda bilgilendirmenin yoğunlaştırılması
için Genel Sekreter'den talepte bulunur ve Üye Devletler'i de bu yöndeki
çalışmalara davet eder;
10. Genel Sekreter'den, Beijing Kuralları'nın uygulanmasına
yönelik pilot projeler geliştirmesini talep eder;
11. Genel Sekreter'den ve Üye Devletlerden, Beijing
Kuralları'nın, özellikle personel alımı, eğitimi ve mübadelesi ile araştırma ve
değerlendirme gibi alanlarda başarılı biçimde uygulanmasını ve kurumlara
yerleştirme dışında yeni alternatifler geliştirilmesini sağlayacak gerekli
kaynakları sağlamalarını talep eder;
12. Birleşmiş Milletler Suç Önleme ve Suçlulara Muamele 8.
Kongresi'nden, Beijing Kuralları ile buradaki kararda yer alan tavsiyelerin
uygulanmasında kaydedilen mesafeyi çocuk ceza adaleti kapsamında ayrı bir
gündem maddesi olarak ele almasını talep eder;
13. Birleşmiş Milletler sisteminin ilgili bütün organlarını, bu
arada özellikle bölge komisyonlarını ve uzman kuruluşları, Birleşmiş
Milletler'in suç önleme ve suçlulara muamele ile ilgili kurumlarını, diğer
hükümetler arası kuruluşlarla hükümet dışı kuruluşları Sekreterya ile işbirliği
yapıp, Beijing Kuralları'nda yer alan ilkelerin uygulanması için kendi teknik
yetkinlik alanlarında uyumlu ve sürekli çabalara zemin oluşturacak gerekli
önlemleri almaya davet eder.
BİRİNCİ BÖLÜM GENEL İLKELER
1.Temel görüşler
1.1 Üye ülkeler, kendi temel çıkarları dairesinde, çocukların ve
ailelerin daha iyiye yönlendirilmelerini sağlamalıdır.
1.2 Üye ülkeler, çocukların doğru yoldan saptırılmaya müsait
yaşlarda olmaları nedeniyle, bu dönemlerinde onlara toplum içinde yararlı bir
yaşam sağlamak için çaba göstermeli ve suçtan ve kabahatlerden uzak bir yaşam
için çocukların içinde bulundukları koşulları iyileştirmelidirler.
1.3 Çocukların refahını arttırmak amacı ile aile, gönüllüler ve
öteki toplumsal gruplar yanında okullar ile diğer kurumlar da dahil olmak üzere
her kaynağın harekete geçilerek elbirliği ile çalışmalarını sağlamak için
gerekli özen gösterilmeli, böylece hukukun araya girmesi olabildiğince aza
indirilmeli ve hukuka aykırı davranışta bulunan çocuklara etkili, hakkaniyetli
ve insanca davranılması sağlanılmalıdır.
1.4 Gençliğin korunması ve toplumda barış düzenin sürdürülmesi
amacı ile tüm çocuklara ayrıntılı bir sosyal adalet çerçevesi içinde
uygulanacak adalet, her ülkenin ulusal kalkınma sürecinin bir parçası olarak
görülmelidir.
1.5 Bu Kurallar bütününün her üye ülkede uygulama yöntemleri o
ülkenin ekonomik, sosyal, kültürel koşullarına bağlıdır.
1.6 Çocuk ceza adaleti hizmetleri, hizmetteki personelin çalışma
yöntemleri, yaklaşımları ve bilgileri de dahil olmak üzere sistematik olarak
geliştirilmelidir.
Açıklama
Temel nitelik taşıyan bu genel ilkeler, genel olarak kapsayıcı
sosyal politikaları gerektirip çocukların refah düzeylerinin mümkün olduğunca
artırılmasını amaçlamaktadır. Bu sayede çocuk ceza adaleti sisteminin devreye
girme gereklilikleri en aza indirilecek, böylece söz konusu uygulamaların
çocuklar üzerinde yaratabileceği zararlı etkiler de azaltılmış olacaktır.
Çocukların, suçun işlenmesinden önce bu tür bakım ve özenden yararlanmaları,
Kurallar'ın uygulanmasına gerek bırakmayacak temel politikaları
oluşturmaktadır.
1.1'den 1.3'e kadar olan kurallar, çocuklara yönelik yapıcı bir
sosyal politikanın, başka şeylerin yanısıra, çocuk suçlarının ve çocuk
suçluluğunun önlenmesindeki önemli rolüne işaret etmektedir. Kural 1.4 çocuk
ceza adaleti sistemini çocuklara yönelik sosyal adaletin ayrılmaz bir parçası
olarak görürken, kural 1.6 çocuk ceza adaleti sisteminin sürekli olarak
iyileştirilmesi, genel olarak çocuklara yönelik geliştirici bir sosyal politika
çizgisinden geriye düşülmemesi ve bu arada personel hizmetlerinin sürekli
geliştirilmesi gerekliliğine değinmektedir.
Kural 5.1 ise Üye Devletler'de halen mevcut koşulları dikkate
alarak, belirli kuralların uygulanma tarzının ülkeden ülkeye farklılık gösterebileceğine
işaret etmektedir.
2. Kuralların uygulama alanları ve tanımlar
2.1 Aşağıdaki Standart Kurallar, çocuk suçlulara ırk, renk,
cinsiyet, dil, din, siyasi ve diğer görüşler, millî ve sosyal köken, varlık,
doğum yeri vs. hiçbir ayrım gözetmeksizin uygulanacaktır.
2.2 Kurallar'ın amaçları bakımından aşağıdaki tanımlar, üye
ülkelerin kendi hukuk sistemleri ile bağdaşabildiği ölçüde uygulamada
kullanılacaktır.
(a) Çocuk, mevcut hukuk sistemi içinde işleyebileceği bir suçtan
dolayı kendisine büyük insanlardan farklı davranılması gereken kişidir;
(b) Suç, mevcut hukuk sistemi içinde ceza verilmesini
gerektirecek her türlü eylem ve ihmaldir;
(c) Çocuk suçlu, suç işlediği iddia edilen ya da suç işlediği
ortaya çıkan bir çocuk veya genç bir insandır.
2.3 Her hukuk sisteminde aşağıdaki amaçların gerçekleştirilmesi
için özellikle çocuk suçlulara uygulanabilecek kanunlar kabul edilmeli ve çocuk
ceza adaleti alanında düzenlemeler yapılmalı ve anılan kişiler için kurum ve
kuruluşlar gerçekleştirilmelidir. Bu amaçlar şunlardır:
a) Çocuk suçluların temel hakları korunurken, aynı zamanda her
çeşit gereksinimlerinin karşılanması;
b) Toplumun gereksinimlerinin karşılanması;
c) Aşağıdaki kuralların tamamen ve hakkaniyetle uygulanması.
Açıklama
Bu Kurallar, farklı hukuk sistemlerinde uygulanmak üzere
düzenlenmiş olup çocuk suçlularla ilgili her sistem ve tanım altında bu
kişilere uygulanacak işlemlere ilişkin asgarî standartları içermektedir.
Kurallar daima tarafsızlıkla ve hiçbir ayrım gözetmeksizin uygulanmalıdır.
Dolayısıyla kural 2.1, Kuralların her zaman tarafsız biçimde ve herhangi bir
ayrım gözetmeksizin uygulanmasının önemine işaret etmektedir. Bu kural Çocuk
Hakları Bildirgesi'nin 2. ilkesinin metnine uygundur. Kural 2.2, Asgarî
Standart Kuralların konusunu oluşturan 'çocuk', 'suç' ve 'çocuk suçlu'
kavramlarını tanımlamaktadır, (bkz. kural 3 ve 4). Şu da göz önüne alınmalıdır
ki, yaş sınırı her üye ülkenin ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi ve hukukî
sistemlerine dayalı olarak farklılıklar gösterecektir. Dolayısıyla, Üye
Devletler'in ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve hukukî sistemlerine gerekli
saygı gösterilmektedir. Bu durumda 7 yaşından 18 yaşına (ya da daha fazlaya)
kadar olan sınırlar içinde bir çocuk tanımı getirmiştir. Çok değişik hukuk
sistemleri içinde farklılık kaçınılmaz olsa bile bu durum Asgarî Standart
Kurallar'ın geçerliliğini ortadan kaldırıcı nitelikte değildir.
Kural 2.3, Asgarî Standart Kurallar'ın millî hukuk sistemleri
içinde yasal ve pratik uygulamasında özellikle bu amaca yönelik millî
kanunların gerekliliğini işaret etmektedir.
3. Kuralların kapsamının genişletilmesi
3.1 Bu Kurallar'ın ilgili hükümleri sadece çocuk suçlulara değil,
fakat aynı zamanda büyük tarafından yapıldığı zaman suç oluşturmayacak bir
eylemi gerçekleştiren herhangi bir çocuğa da uygulanmalıdır.
3.2 Kurallar'ın temel ilkelerinin, haklarında koruma ve sosyal
yardım tedbirleri alınmış olan bütün çocuklara teşmil edilmesi için de çaba
harcanmalıdır.
3.3 Ayrıca Kurallar'ın aynı zamanda genç (çocuk olmayan)
suçlulara da teşmili için çaba harcanmalıdır.
Açıklama
Kural 3, Asgarî Standart Kurallar'ın kapsamını aşağıda
belirtildiği şekilde genişletilmiştir:
(a) Değişik millî hukuklarda 'statü suçları' olarak tanınan ve
büyüklerden ziyade çocuklar için suç oluşturan (örneğin okuldan kaçmak, okula
ve aileye itaatsizlik, toplum içinde sarhoşluk gibi) bazı eylemler anlatılmak
istenmiştir (kural 3.1);
(b) Haklarında koruma ve sosyal yardım tedbirleri alınmış olan
çocukları da kapsayacak şekilde bu Kurallar'ın uygulama alanları
genişletilmiştir (kural 3.2);
(c) Her olay için önceden belirlenmiş yaş sınırları içindeki
çocuk olmayan yetişkin suçlulara da teşmil edilmiştir (kural 3.3).
Bu Kurallar'ın bu üç alana genişletilmesi haklı sebeplere dayanır
görülmektedir. Kural 3.1 bu alanda asgarî teminatlar öngörmektedir ve kural
3.2'de kanunla ihtilafa düşen çocuklar açısından daha insancıl, daha
hakkaniyete dayalı ve daha doğru bir ceza adaleti getirmek açısından daha
özlenen bir aşama oluşturulmaktadır.
4.Cezaî sorumluluk yaşı
4.1Cezaî sorumluluğun alt sınırını belirleyen sistemler
açısından, bu sınır çocuğun duygusal, zihinsel ve entelektüel açılardan
olgunluğa eriştiği yaşın altında tutulmamalıdır.
Açıklama
Cezaî sorumluluğa ilişkin asgarî yaş sınırı, tarih ve kültüre
göre değişmektedir. Bu konuda modern yaklaşım, çocuğun cezaî sorumluluğunun
gerektirdiği ahlâkî ve psikolojik unsurlara uyumlu olarak cezaî sorumluluğun
psikolojik ve manevî sonuçlarını kaldırmaya hazır olup olmadığıdır. Yani,
çocuğun kişisel anlama ve isteme yeteneğinin anti sosyal davranışından onu
sorumlu tutmaya yeterli olup olmadığıdır. Cezaî sorumluluk yaşı küçük tutulur
ya da böyle bir sınır hiç konulmamış olursa sorumluluk kavramı anlamını
kaybeder. Genelde suç ve kabahat oluşturan davranışlara ilişkin sorumlulukla,
öteki sosyal hak ve sorumlulukların sınır yaşı arasında bir ilişki vardır
(örneğin evlenme yaşı, rüşt yaşı vb.).
Bu durumda, uluslararası alanda genel kabul görebilecek makul bir
yaş sınırı belirlemek üzere çaba harcanması gerekmektedir.
5. Çocuk ceza adaleti sisteminin amaçları
5.1 Çocuk ceza adaleti sisteminde daima çocuğun iyileştirilmesi
ön plana alınmalıdır ve çocuk suçlulara gösterilecek tepki hem suçun hem de
suçlunun içinde bulunduğu koşullarla orantılı olmalıdır.
Açıklama
Kural 5, çocuk ceza adaleti sisteminin en önemli iki hedefini
açıklamaktadır. Birinci hedef çocuğun durumunun iyileştirilmesidir. Bu amaç,
çocuk suçluların, çocuk mahkemelerinde yahut idarî makamlarda yargılandıkları
hukuk sistemlerinde odak noktayı oluşturmaktadır. Fakat çocuğun iyileştirilmesi
amacının çocukların genel mahkemelerde yargılandıkları sistemlerde de vurgulanması
gereklidir.
İkinci hedef ise 'oran ilkesidir'. Bu ilke genel anlamıyla suçun
ağırlığı ile ilişkili olarak cezaî hükümlerin ayarlanmasıdır. Çocuk suçlular
söz konusu olunca, yalnızca bu ağırlığın değil, aynı zamanda kişisel koşulların
da göz önüne alınması gerekmektedir. Bu koşullar (sosyal durum, aile durumu,
suçla ortaya çıkan zarar ya da kişisel koşullar üzerine etki yapan diğer
noktalar) kararı dengelenmelidir (örneğin suçlunun verdiği zararı tazmin için
gösterdiği gayret ya da sağlıklı ve yararlı bir yaşama dönme arzusu gibi).
Aynı şekilde, çocuk suçlunun korunmasını amaçlayan tedbirler bazı
durumlarda gerektiğinden fazla ileri gitmekte ve onun temel haklarına zarar
vermektedir. Burada da olayla tepkiyi iyi ayarlamak gerekir.
Özünde Kural 5 bu haliyle genç suçlunun işlediği suça ne fazla ne
de eksik bir tepki gösterilmesini istemektedir. Bu maddede düzenlenen hususlar,
yeni bazı tepki tiplerinin geliştirilmesini özendirdiği gibi çocuklar üzerindeki
sosyal kontrolün gereksiz yere büyümesini de önleyecek tedbirlerin de
alınmasını özendirmektedir.
6. Takdir yetkisinin kapsamı
6.1 Çocuk suçluların çeşitli özel ihtiyaçları ve çeşitli uygun
yaptırımlar göz önüne alındığında, yargılamanın her aşamasında, özellikle
inceleme, soruşturma, muhakeme ve tedbirlerin uygulanması sırasında yeterli bir
takdir yetkisi tanınmaktadır.
6.2 Anılan takdir yetkisinin her aşamada kullanılmasında bu
yetkinin sorumlulukla uygulanmasının sağlanmasına çalışılacaktır.
6.3 Bu yetkiyi kullanan kişiler bunu uygulamak için özel olarak
eğitilmiş ve bunu kullanacak nitelikte kimseler olacak ve bu yetkilerini
görevlerine uygun titizlik ve hakkaniyetle kullanacaklardır.
Açıklama
Kurallar 6.1, 6.2 ve 6.3, çocuk ceza adaleti sisteminin etkili ve
insanca uygulanabilmesi açısından konuyla ilgili bir çok hususu ortaya
koymaktadır. Öncelikle takdir yetkisinin yargılamanın önemli evrelerinde
kullanılmasına izin vermek suretiyle karar mercilerinin her olaya özgü, doğru
karar vermelerinin sağlanması söz konusudur. Bunun yanısıra gerekli denetim ve
dengelerden söz edilerek takdir yetkisinin aşırıya kaçması engellenmiştir. Bu
aşırıya kaçmayı önlemenin en yerinde iki yolunun meslekten olmak ve sorumluluk
taşımak olduğu belirtilmektedir. Aynı zamanda kalifiye meslek eğitiminin ve
uzman yetiştirmenin çocuk suçlularla ilgili davalarda takdir yetkisinin adilane
kullanımında yararlı olduğu belirtilmektedir. Bu metinde ayrıca takdir
yetkisinin yanında, iadei muhakeme, temyiz gibi kararların yeniden
incelenmesine olanak tanıyan kurallara atıfta, bulunarak sorumluluğun önemi
anlatılmaktadır. Bu mekanizmaların burada ayrı ayrı belirtilmesinin sebebi,
değişik hukuk sistemleri olan ülkelerin göz önüne alınarak uluslararası genel
bir Asgarî Kurallar dizisi getirmektedir.
7. Çocukların hakları
7.1 Masumiyet karinesi, suçlamanın bildirilmesi, konuşmama hakkı,
avukatla temsil edilme hakkı, veli veya vasinin hazır bulunması hakkı,
tanıklarla yüzleştirme ve tanıklara çapraz sorgu hakkı, daha üst makama temyiz
hakkı ve temel usulî güvenceler yargılamanın her aşamasında güvence altına
alınmalıdır.
Açıklama
Kural 7.1, yürürlükteki insan haklarına ilişkin düzenlemelerle
tanınmış olan dürüst ve hakkaniyetli yargılamanın esaslı bazı unsurlarını dile
getirmektedir. Sözgelimi masumiyet karinesi aynı zamanda İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi'nin 11. maddesinde ve Uluslararası Kişisel ve Siyasal Haklar
Sözleşmesinin 14. maddesinde de yer almaktadır. Bu Asgarî Kurallar'ın 14.
maddesi ise çocukların yargılanmasına ilişkin özel hükümler de getirmektedir.
8. Özel yaşamın gizliliğinin korunması
8.1 Her aşamada çocuğun afişe olması yahut damgalanması gibi
zararlara yol açabilecek durumların ortadan kaldırılması için gizliliğe azamî
özen gösterilmelidir.
8.2 İlke olarak, çocuk suçlunun kimliğine ilişkin hiçbir bilginin
yayınlanmasına izin verilmemelidir.
Açıklama
Kural 8, çocuğun kimliğinin gizlenmesi hakkının korunması
ilkesinin önemine işaret etmektedir. Genç insanlar 'damgalanmak' konusunda
özellikle çok hassastır. Kriminolojik araştırmalar, genç insanların 'kabahatli'
ve 'suçlu' gibi sıfatlarla tanınmaktan büyük çapta ve zararlı olarak
etkilendiklerini ortaya çıkarmıştır.
Bu Kural ayrıca dava hakkında kitle iletişim araçlarında
yayınlanan haberlerin zararlı etkilerinden de çocukların korunmasını
amaçlamaktadır. Çocuğun çıkarı, hiç değilse ilke düzeyinde korumaya alınmıştır.
(8. maddenin genel olarak kapsamına aldığı şeyler 21. madde de ayrıntıları ile
belirlenmiştir.)
9. Mevcut hükümlerin mahfuz tutulması
9.1 Bu Kurallar'daki hiçbir hüküm Birleşmiş Milletler'ce kabul
edilen Hükümlülerin Islahı İçin Asgarî Standart Kurallar'ın ve öteki İnsan
Hakları'nı düzenleyici Kurallar ile evrensel olarak tanınan çocukları korumaya
yönelik standartların uygulanmasını engelleyici şekilde yorumlanmamalıdır.
Açıklama
Kural 9'un amacı, bu Kurallar'ın konuyla ilgili öteki
düzenlemelerle birlikte uygulandıkları durumlarda herhangi bir yanlış anlamaya
meydan verilmemesidir. Örneğin İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi; Uluslararası
Ekonomik, Sosyal, Kültürel Haklar Sözleşmesi, Uluslararası Kişisel ve Siyasal
Haklar Sözleşmesi, Çocuk Hakları Bildirgesi ve Çocuk Haklarına Dair Sözleşme
sayılabilir. Mevcut Kurallar'ın uygulanmasında unutulmaması gerekli en önemli
nokta, daha geniş hükümler içeren uluslararası düzenlemelerin uygulanmasının
engellenmemesidir (bkz. madde 27).
İKİNCİ BÖLÜM İNCELEME VE SORGULAMA
10. İlk aşama
10.1 Bir çocuk gözaltına alınır alınmaz durum derhal ebeveynlerine
veya yasal veli ya da vasisine bildirilir. Durumun derhal bildirilmesi mümkün
olmazsa bu bildirim mümkün olan en kısa zamanda yapılır.
10.2 Hakim ya da yetkili makam gecikmesizin çocuğun serbest
bırakılma durumunu tetkik etmelidir.
10.3 Yasayı uygulamakla görevli makamlarla çocuk suçlunun
ilişkileri daima çocuğun yasal durumunu gözetir tarzda ve onun iyiliği ve
olayın özelliğinden dolayı zarar görmemesi esasına dayalı olarak
düzenlenmelidir.
Açıklama
Kural 10.1 Hükümlülerinin Islahı İçin Asgarî Standart Kuralların
92. maddesindeki ilkenin tekrarıdır.
Kural 10.2 ise hakim veya yetkili makamın vakit geçirmeksizin
çocuğu serbest bırakmasını öngörmektedir. Kuralda sözü edilen yetkili makam
polis de dahil olmak üzere gözaltına alınan birini serbest bırakmaya yetkili
tüm kamu kurum ve kuruluşlarını kapsamaktadır (ayrıca bkz. Uluslararası Kişisel
ve Siyasal Haklar Sözleşmesi, madde 9, parag.3)
Kural 10.3 ise usul hükümlerinin bazı yönleriyle, çocukların
işledikleri suçlarla ilgili polisin davranışlarından söz etmektedir. Bu maddede
geçen çocuğun zarar görmesi deyimi çok esnek bir anlatım olup meydana
gelebilecek bir çok zararlı davranışı kapsamaktadır (örneğin çok sert bir dille
hitap, fiziksel saldırı veya çevreye afişe etmek gibi). Adaletin çocuğa
uygulanmasının bizatihi kendisi çocuğa zarar verebilir. Bu itibarla zararın
önlenmesi deyimi çok geniş yorumlanmalıdır ki, ilk başta böyle davranmakla
çocuğun daha fazla zarara uğraması önlenebilsin. Bu husus özellikle çocuklarla
ilk temasa geçen yetkili makamlar için geçerlidir. Zira bunların davranışı
çocuğun devlet ve topluma bakış açısını ve tutumunu köklü olarak etkileyebilir.
Daha da ötesinde, ileride yapılacak müdahalelerin başarısı da bu ilk
davranışlara bağlıdır. Merhamet ve tatlı sert davranmak bu durumlar için çok
önemlidir.
11. Yargı dışı yollara başvurma
11.1 Çocuk suçlularla ilgili olarak kural 14.1 de sözü edilen
yetkili makamlarca genel mahkemede yargılamadan başka çarelerin olup olmadığı
hususu göz önüne alınmalıdır.
11.2 Çocukların davalarıyla ilgili polis, savcılık veya öteki
yetkili makamlar, resmî ceza usulüne başvurmaksızın, her hukuk sisteminde ve
işbu Asgarî Kurallar çerçevesinde olayı halletmeye yetkili olmalıdır.
11.3 Çocuklara özgü bu yargı dışı yollara başvurma halinde,
yetkili topluluk ya da kuruluşa yapılacak başvurunun çocuğun veya kanunî veli
veya vasisinin rızasını içeren yargılama sonunda verilecek kararın başvuru
halinde temyiz edilebilir olması gerekmektedir.
11.4 Çocuk suçluluğu olaylarının yargı mekanizması dışında
hallini kolaylaştırmak için topluluk programları, geçici gözetim ve rehberlik
ve suç mağdurlarının zararlarının tazmini gibi çeşitli çabalar harcanmalıdır.
Açıklama
Çocukların genel mahkemeler yerine özel kurumlarda yargılanmaları
bir çok hukuk sisteminde resmî ya da gayri resmî olarak uygulama alanı
bulmuştur. Bu uygulamanın çocuklar için bir avantajı da, normal bir yargılama
usulünün olumsuz sonuçlarının engellenmiş olmasıdır (örneğin bir mahkumiyet ya
da hüküm nedeniyle damgalanma gibi). Bir çok halde, herhangi bir müdahalede
bulunmamak en iyi çözümdür. Budurumözellikle suçun çok ciddî nitelikte olmadığı
ve ailenin, okulun veya öteki gayri resmî sosyal kontrol müesseselerinin olumlu
ya da yapıcı tepki göstermeye müsait olduğu durumlarda söz konusu olmaktadır.
Kural 11.2'dedebelirtildiği gibi,yargıdışıdiğer yollara başvurma
işlemi, karar sürecinin herhangibiraşamasındapolis, savcılık yada mahkemeler,kurullarvekonseyler
gibibaşka organlar tarafından gerçekleştirilebilir.Bu yetki, ilgili sistemdegeçerlikurallarave
usullerle,bu belgede yer alan kurallara göre tek bir makam, birkaç makam ya da
ilgili makamların hepsi tarafından gerçekleştirilebilir. Sözkonusu işlemin
yalnız çocuk suçlularla sınırlı tutulmaması, bu yöntemi önemli bir araç haline
getirmektedir.
Kural 11.3, çocuğun ya da veli veya vasinin önerilen çözümü
onaylamalarını öngörmektedir. (Bu onay olmaksızın toplum hizmetleri yaptırmak
Angaryayı Lağveden Konvansiyona aykırı düşmektedir.) Yine de bu onay, gayri
kabili rücu olmamalıdır. Çünkü bazen çocuk buna çaresizlik içinde muvafakat
etmiş olabilir. Bu madde, yargı dışı çözümlerin her safhasında, zorlama ve
korkutma olanaklarını en aza indirmeye gayret edilmesi gereğini
vurgulamaktadır. Çocuklar (örneğin mahkeme önüne çıkmamak için) bir baskı
hissetmemeliler ya da onay vermeye zorlanmamalıdırlar. Böylelikle, talep
halinde yetkili merciin, çocuk suçlularla ilgili hükümlerin uygun olup
olmadığının objektif bir değerlendirmesini yapması tavsiye edilir. (Bu yetkili
mercii kural 14'de belirtilen başka bir mercii de olabilir)
Kural 11.4, Çocuklar için normal yargı prosedürünün yerini alabilecek
gerçekçi çözümlerin, toplumsal programlarla düzenlenmesini önerir; özellikle
mağdurdan haksız alınmış malların geri verilmesi, tazmin edilmesi veya çocuklar
üzerinde geçici bir gözetim ve yönlendirme programı uygulanarak ilerde kanuna
karşı gelmelerinin önlenmesi gibi. Yargı dışı tedbirlere başvurmanın
gerekçeleri (daha ağır suçların işlenmiş olmaları halinde dahi) her durumun
özel koşullarına göre değişir (ilk suç, bir çetenin baskısı ile suç işleme
gibi).
12. Polis teşkilatın da uzmanlaşma
12.1 Doğrudan doğruya çocukların suçtan korunması konusunda
görevlendirilen, yahut görevleri gereği çocuk suçlularla sık sık temas etmek
durumunda olan polis görevlilerinin özel olarak eğitilmesi gereklidir. Bu
amaçlarda büyük kentlerde özel polis birimleri oluşturulmalıdır.
Açıklama
Kural 12, çocuk ceza adaletinin çocuklara uygulanması ile görevli
tüm kanun adamlarının özel olarak eğitilmesine dikkat çekmektedir. Polisin
çocuk suçlularla ilk temas noktası olduğu göz önüne alındığında, bilgili olması
ve iyi davranışta bulunması büyük önem arzetmektedir.
Kentleşme ile suç arasındaki ilişkilerin karmaşık bir nitelik
taşıdığı açıkken, çocuk suçlarındaki artışla kentlerin özellikle hızlı ve
plansız biçimde daha da büyümesi arasında ilişki kurulmuştur. Dolayısıyla,
alanlarında uzmanlaşmış polis birimlerinin varlığı, yalnızca bu belgede yer
alan belirli ilkelerin (örneğin kural 1.6 gibi) uygulanması açısından değil,
ayrıca daha genel olarak çocuk suçlarının önlenmesi, denetlenmesi ve çocuk
suçlulara yönelik muamele açısından da vazgeçilmez olmaktadır.
3713 SAYILI TERÖRLE MÜCADELE KANUNU'NDA;
TERÖR TANIMI
Madde 1- (Değişik fıkra: 15/07/2003 - 4928 S.K../20. md.) Terör;
cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit
yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini,
siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin
varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak
veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış
güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup
kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.
(Değişik fıkra: 15/07/2003 - 4928 S.K./20. mad.;Mülga fıkra:
29/06/2006-5532 S.K./17. mad)
(Mülga fıkra: 29/06/2006-5532 S.K,/17. mad)
TERÖR SUÇLUSU
Madde 2- Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana
getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile
beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin
mensubu olan kişi terör suçlusudur.
Terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına suç işleyenler de
terör suçlusu sayılır ve örgüt mensupları gibi cezalandırılırlar.
TERÖR SUÇLARI
Madde 3- (Değişik madde: 29/06/2006-5532 S.K./2. mad)
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 302, 307,
309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 320 nci maddeleri ile 310 uncu maddesinin
birinci fıkrasında yazılı suçlar, terör suçlarıdır.
TERÖR AMACI İLE İŞLENEN SUÇLAR
Madde 4- (Değişik madde: 29/06/2006-5532 S.K./3. mad)
Aşağıdaki suçlar 1 inci maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda
suç işlemek üzere kurulmuş bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlendiği
takdirde, terör suçu sayılır:
a) Türk Ceza Kanununun 79, 80, 81, 82, 84, 86, 87, 96, 106, 107,
108, 109, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 142, 148, 149, 151, 152, 170, 172,
173, 174, 185, 188, 199, 200, 202, 204, 210, 213, 214, 215, 223, 224, 243, 244,
265, 294, 300, 316, 317, 318 ve 319 uncu maddeleri ile 310 uncu maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan suçlar.
b) 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar
ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan suçlar.
c) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu
maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma
suçları.
ç) 10/7/2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
d) Anayasanın 120 nci maddesi gereğince olağanüstü hal ilan
edilen bölgelerde, olağanüstü halin ilanına neden olan olaylara ilişkin suçlar.
e) 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununun 68 inci maddesinde tanımlanan suç.
CEZALARIN ARTIRILMASI
Madde 5- (Değişik madde: 29/06/2006-5532 S.K./4. mad)
3 ve 4 üncü maddelerde yazılı suçları işleyenler hakkında ilgili
kanunlara göre tayin edilecek hapis cezaları veya adlî para cezaları yarı
oranında artırılarak hükmolunur. Bu suretle tayin olunacak cezalarda, gerek o
fiil için, gerek her nevi ceza için muayyen olan cezanın yukarı sınırı
aşılabilir. Ancak, müebbet hapis cezası yerine, ağırlaştırılmış müebbet, hapis
cezasına hükmolunur.
Suçun, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması dolayısıyla
ilgili maddesinde cezasının artırılması öngörülmüşse; sadece bu madde hükmüne
göre cezada artırım yapılır. Ancak, yapılacak artırım, cezanın üçte ikisinden
az olamaz.
(Ek fıkra:22.07.2010 - 6008 S.K./4. mad) Bu madde hükümleri
çocuklar hakkında uygulanmaz.
TERÖR ÖRGÜTLERİ
Madde 7- (Değişik madde: 29/06/2006-5532 S.K./6. mad)
Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme
veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak
suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar
Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün
faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.
Terör örgütünün propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile
işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ayrıca, basın ve
yayın organlarının suçun işlenişine iştirak etmemiş olan *1* yayın sorumluları
hakkında da bin günden onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak,
yayın sorumluları hakkında, bu cezanın üst sınırı beşbin gündür. Aşağıdaki fiil
ve davranışlar da bu fıkra hükümlerine göre cezalandırılır:
a) Terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve
gösteri yürüyüşlerinde, kimliklerin gizlenmesi amacıyla yüzün tamamen veya
kısmen kapatılması.
b) Terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek
şekilde, örgüte ait amblem ve işaretlerin taşınması, slogan atılması veya ses
cihazları ile yayın yapılması ya da terör örgütüne ait amblem ve işaretlerin
üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi. İkinci fıkrada belirtilen suçların;
dernek, vakıf, siyasî parti, işçi ve meslek kuruluşlarına veya bunların yan
kuruluşlarına ait bina, lokal, büro veya eklentilerinde veya öğretim
kurumlarında veya öğrenci yurtlarında veya bunların eklentilerinde işlenmesi
halinde bu fıkradaki cezanın iki katı hükmolunur.
HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARI VERİLMEMESİ,
SEÇENEK YAPTIRIMLARA ÇEVİRME VE ERTELEME YASAĞI
Madde 13- (Değişik madde: 29/06/2006 - 5532 S.K./l0. mad; Değişik
madde: 26.02.2008 - 5739 S.K./3. mad)
Bu Kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak Ceza Muhakemesi
Kanununun 231 inci maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı
verilemez; verilen hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilemez ve ertelenemez.
Ancak bu hükümler (Mülga cümle: 22.07.2010 - 6008 S.K./l0. mad) çocuklar
hakkında uygulanmaz.
5271 SAYILI CEZA MUHAKEMESİ KANUNU
Madde 250- (1) Türk Ceza Kanununda yer alan;
a) (Değişik bend: 26.06.2009 - 5918 S.K./7. mad) Örgüt faaliyeti
çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde imâl ve ticareti suçu veya
suçtan kaynaklanan mal varlığı değerini aklama suçu,
b) Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün
faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar,
c) İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci
Bölümünde tanımlanan suçlar (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler
hariç),
Dolayısıyla açılan davalar; Adalet Bakanlığının teklifi üzerine
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı çevresi birden çok ili kapsayacak
şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde
görülür.
(2) Gelen iş durumu göz önünde bulundurularak birinci fıkrada
belirtilen suçlara bakmakla görevli olmak üzere, aynı yerde birden fazla ağır
ceza mahkemesi kurulmasına, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilir. Bu hâlde, mahkemeler numaralandırılır.
Bu mahkemelerin başkan ve üyeleri adlî yargı adalet komisyonunca, bu
mahkemelerden başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez.
(3) Birinci fıkrada belirtilen suçları işleyenler sıfat ve
memuriyetleri ne olursa olsun bu Kanunla görevlendirilmiş ağır ceza
mahkemelerinde yargılanır. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yargılayacağı
kişilere ilişkin hükümler ile savaş ve sıkıyönetim halinde*2*askerî
mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır.
(4) (Ek fıkra: 22.07.2010 - 6008 S.K./8. mad) Çocuklar, bu madde
hükümleri uyarınca kurulan mahkemelerde yargılanamazlar ve bu mahkemelere özgü
soruşturma ve kovuşturma hükümleri çocuklar bakımından uygulanmaz.
TERÖRLE MÜCADELE KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN
Kanun No. 6008 Kabul Tarihi: 22/7/2010
MADDE3- 2911sayılı Kanuna 34 üncü maddeden sonra gelmek üzere
aşağıdaki madde eklenmiştir.
'Çocuklar hakkında uygulanmayacak hüküm
MADDE 34/A- Bu Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine
katılarak direnme suçunu veya katıldıkları toplantı ve gösteri yürüyüşleri
sırasında propaganda suçunu işleyen çocuklar hakkında bu suçlara bağlı olarak
ayrıca 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası
hükmü uygulanmaz.'
MADDE 4- 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanununun 5 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
'Bu madde hükümleri çocuklar hakkında uygulanmaz.'
MADDE 8- 5271 sayılı Kanunun 250 nci maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
'(4) Çocuklar, bu madde hükümleri uyarınca kurulan mahkemelerde
yargılanamazlar ve bu mahkemelere özgü soruşturma ve kovuşturma hükümleri
çocuklar bakımından uygulanmaz.'
MADDE 9- 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107 nci maddesinin dördüncü fıkrasının
sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.
'Bu fıkra hükümleri çocuklar hakkında uygulanmaz.'
MADDE 10- A)
Terörle Mücadele Kanununun;
1) 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi,
2) 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer
alan 'onbeş yaşını tamamlamamış' ibaresi,
B) İnfaz Hâkimliği Kanununun 2 nci maddesinin üçüncü fıkrası,
yürürlükten kaldırılmıştır.
ANAYASANIN;
X. KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİK
MADDE 10-Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce,
felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun
önünde eşittir.
(Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara
sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. (Ek
cümle: 12/9/2010-5982/1 md.) Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine
aykırı olarak yorumlanamaz.
(Ek fıkra: 12/9/2010-5982/1 md.) Çocuklar, yaşlılar, özürlüler,
harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak
tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. (*)
III. TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN KÖTÜYE KULLANILAMAMASI
Madde 14- (Değişik madde: 03/10/2001 - 4709 S.K./3. md.)
Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi
ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan
demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler
biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere,
Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada
belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette
bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.
Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak
müeyyideler, kanunla düzenlenir.'
Bu durumda;
Eşitlik, biri mutlak, diğeri nispî olmak üzere iki değişik
anlamda anlaşılmaktadır.
1. Mutlak Eşitlik
Mutlak eşitlikten kastedilen şey, kanunların herkese eşit olarak
uygulanmasıdır. Kişilerin kişisel ve özel durumlarına bakılmaz.
2. Nispî Eşitlik
Nispî eşitlikten kastedilen şey ise, aynı durumda bulunan
kişilerin aynı işleme tâbi tutulmasıdır. Bu şu anlama gelir ki,farklıdurumlarda
bulunan kişiler,farklıişlemlere tâbi tutulabilirler. Diğer bir ifadeyle, nispî
eşitlik anlayışına göre, eşit olmayanlara farklı kuralların uygulanması eşitlik
ilkesine aykırı değildir. Bu ilkeye göre, kişinin hakları ve ödevleri,
yetkileri ve sorumlulukları, durumunu, niteliğine yaptığı işe göre
değişebilecektir.
Anayasaya giren başka bir kavram pozitif ayırımcılık.
POZİTİF AYIRIMCILIK, yalnızca 'dezavantajlı' gruplara mensup
bireylere verilen ekstra haklardır. Pozitif ayrımcılık, dezavantajlı gruplar
herkesin rahatça kullanabildiği bazı hakları çeşitli sebeplerden dolayı
kullanamayabileceği için; onlar ancak bazı özel birtakım haklara sahip
olurlarsa çoğunlukla gerçekten eşit olma şansını yakalayabilecekleri
düşüncesiyle yapılır.
POZİTİF AYRIMCILIK FAZLADAN BİR HAK DEĞİLDİR. SADECE HERKESLE GERÇEKTEN
EŞİT OLUNABİLMESİNİN GARANTİ ALTINAALINMASIDIR.
3713 sayılı Yasa kapsamında yargılanan yaşı küçük sanık ve yaşı
büyük sanık ile ilgili örnek verecek olursak;
Toplantı ve gösteri yürüyüşüne aykırı olarak toplantıya katılan,
bölücü terör örgütü lehine propaganda yapan şahıslar ile ilgili olarak
Örgüt
Üyesi olmayan 18 yaşından büyük (cezalar alt hadden belirlenmiştir)
|
Örgüt
Üyesi olmayan 18 yaşından küçük (Cezalar alt hadden belirlenmiştir )
|
-
2911 sayılı Kanunun 32. maddesine
Muhalefetten
6 Ay Hapis
-
3713 sayılı Kanunun 2/2 maddesi gereğince örgüt adına suç işlemesi sebebi ile
örgüt gibi cezalandırılacağı için TCK'nun 314/2. maddesi gereğince 5 Yıl
Hapis Cezası ile Cezalandırılmasına,
-
3713 sayılı Kanunun 5. maddesi gereğince cezası 1/2 oranında artırılarak 7
Yıl 6 Ay Hapis Cezası ile Cezalandırılmasına,
|
-
2911 sayılı Kanunun 32. maddesine
Muhalefetten
6 Ay Hapis
-
3713 sayılı Kanunun 2/2. maddesi toplantı ve gösteri yürüyüşlerde
uygulanamayacağı için TCK'nun 314/2. maddesi gereğince bu kişilere ceza
vermek mümkün değildir.
|
Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere 18 yaşını 1 gün ile
ikmal eden şahıs ile bir gün eksik ile 15-18 yaş grubunda bulunan şahıslara
verilen cezalar arasında büyük orantısızlık mevcuttur. 3713 sayılı Yasanın
infaz hükümleri de farklı olduğundan eşitsizlik yaşı büyükler noktasında üst
hadde ulaşmaktadır. Bu durum hem ceza hukuku hem de infaz hukuku açısından
büyük adaletsizlik oluşturmaktadır.
3713 sayılı Kanunun 13. maddesi hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararı verilmemesi, seçenek yaptırımlara çevirme ve erteleme yasağı
da getirmektedir.
21. Yüzyıla girerken dünya terör ile tanışmış, dünyanın bir çok
ülkesi terör ile mücadele ederken sağlam, caydırıcı, toplumsal huzur ve barışı
en üst seviyede koruyucu yasal önlemler alma yoluna gitmiştir. Ülkemizde yasa
koyucu da aynı yöntemi izlemiştir. 3713 sayılı Kanunun 1. maddesinde bu husus
çok net olarak açıklanmıştır. 6008 sayılı Yasa, fırsatçı terör örgütüne daha
çok toplumsal olay yaratma bu toplumsal olaylarda çocuk olarak tanımlanan 15-18
yaş grubunu kullanma fırsatı verecektir. Nitekim geldiğimiz noktada ülkemizin
bir çok il ve ilçelerinde taşlı, sopalı, toplumsal olaylarda artış
gözlemlenmiş, yazılı ve görsel basında bu olaylar hemen hemen her gün gündemde
yer almaya başlamıştır. Toplumsal olayların aktörleri de daha çok 6008 sayılı
Yasa ile ayrıcalık getirilen şahıslar oluşturmaktadır.
Terör örgütünün düzenlediği organizasyonlarda yer alan toplantı
ve gösteri yürüyüşüne katılan, toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılarak polise
direnen Molotofkokteyli atan bölücü lider ve örgüt adına propaganda suçunu
işleyen çocuklar hakkında 3713 sayılı Kanunun 2. maddesinin uygulanmaması terör
ile mücadelede de zafiyet oluşturacaktır.İŞLEDİĞİ FİİLİN HUKUKÎ ANLAM VE
SONUÇLARINI ALGILAMA VE BU FİİL İLE İLGİLİ OLARAK DAVRANIŞLARINI YÖNLENDİRME
YETENEĞİNE SAHİP OLAN BU KİŞİLERİN EYLEMLERİNİN YAPTIRIMSIZ KALMASI ANAYASANIN
10. MADDESİ İLE TCK'NUN SİSTEMATİĞİNE AÇIKCA AYKIRIDIR.
Ben terör örgütü adına suç işlerim, toplantı ve gösteri
yürüyüşüne katılırım, istediğim gibi kolluk güçlerine direnirim, sloganımı
atarım diyen şahsa yasaların hayır ben seni 3713 sayılı Yasanın 2/2. maddesi
gereğince terör suçlusu olarak kabul etmiyorum deme lüksü yoktur. İsnat
yeteneğine etki eden faktörler yukarıda açıklanmıştır. Yetişkinler ile yaşı
küçükler arasında suç işleme konusunda bir ayrım yapılmamıştır. 15-18 yaş
grubunun katıldığı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılarak direnme suçunu veya
katıldıkları toplantı ve yürüyüşleri sırasında propaganda suçunu işleyen
çocukların sanki yasal bir derneğe üyeymiş gibi tipiklik unsuru düzenlenmiş,
3713 sayılı Yasanın uygulanmaması hukuka ve Anayasaya uygun değildir. Türk
devletinin ve Cumhuriyet'in varlığını tehlikeye düşürecek her türlü eyleme
karşı yasa koyucunun gerekli önlemleri alması şart ve gereklidir. 3713 sayılı
Kanunda bu zorunluluktan doğmuştur. Getirilen düzenlemenin pozitif ayrımcılık
olmadığı yukarıda açıklanmıştır.
NETİCE-İ TALEP: Yukarıda belirtilen nedenler gereğince 22/07/2010
tarihinde kabul edilen 25/07/2010 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan Terör ile
Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6008 sayılı
Kanunun 3, 4, 8, 9, 10. maddelerinin iptaline karar verilmesini saygılarımla
arz ederim.'"