logo
Norm Denetimi Kararları Kullanıcı Kılavuzu

(AYM, E.2012/96, K.2012/206, 27/12/2012, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI 

 

Esas Sayısı : 2012/96

Karar Sayısı : 2012/206

Karar Günü : 27.12.2012

R.G. Tarih-Sayı : 25.05.2013-28657

 

İPTAL DAVASINI AÇAN : Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Emine Ülker TARHAN ve Levent GÖK ile birlikte 116 milletvekili

İPTAL DAVASININ KONUSU : 14.6.2012 günlü, 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu'nun;

1- 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendinin,

2- 4., 5. ve 6. maddelerinin,

3- 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasının,

4- 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinin,

5- 11. maddesinin (5) ve (6) numaralı fıkralarının,

6- 13. ve 15. maddelerinin,

7- 17. maddesinin (4) numaralı fıkrasının ilk cümlesinin,

8- 18. maddesinin,

9- 20. maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkralarının,

10- 22. maddesinin,

11- 24. maddesinin (2) numaralı fıkrasının,

12- Geçici 1. maddesinin (4) numaralı fıkrasının,

Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 5., 6., 7., 8., 9., 10., 11., 17., 19., 36., 38., 74., 81., 103., 123., 125. ve 128. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir. 

II- YASA METİNLERİ

A- İptali İstenilen Yasa Kuralları

14.6.2012 günlü, 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu'nun dava konusu kuralları da içeren maddeleri şöyledir:

'MADDE 3- (1) Bu Kanunun uygulanmasında;

a) Başdenetçi: Kamu Başdenetçisini,

b) Başdenetçilik: Kamu Denetçiliği Kurumu Başdenetçiliğini,

c) Başkanlık: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığını,

ç) Denetçi: Kamu denetçisini,

d) Genel Kurul: Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunu,

e) İdare: Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarını, mahallî idareleri, mahallî idarelerin bağlı idarelerini, mahallî idare birliklerini, döner sermayeli kuruluşları, kanunlarla kurulan fonları, kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüslerini, sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait kuruluşlar ile bunlara bağlı ortaklıklar ve müesseseleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını, kamu hizmeti yürüten özel hukuk tüzel kişilerini,

f) Komisyon: Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyelerinden oluşan Karma Komisyonu,

g) Kurum: Kamu Denetçiliği Kurumunu,

ifade eder.

(2) Komisyonun Başkanı, Başkanvekili, Sözcüsü ve Kâtibi; Dilekçe Komisyonunun Başkanı, Başkanvekili, Sözcüsü ve Kâtibidir.

MADDE 4- (1) Bu Kanunda belirtilen görevleri yerine getirmek amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı, kamu tüzel kişiliğini haiz, özel bütçeli ve merkezi Ankara'da bulunan Kamu Denetçiliği Kurumu kurulmuştur.

(2) Kurum, Başdenetçilik ve Genel Sekreterlikten oluşur.

(3) Kurumda, bir Başdenetçi ve beş denetçi ile Genel Sekreter ve diğer personel görev yapar.

(4) Kurum, gerekli gördüğü yerlerde büro açabilir.

Kurumun görevi

MADDE 5- (1) Kurum, idarenin işleyişi ile ilgili şikâyet üzerine, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevlidir.

(2) Ancak;

a) Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler ile resen imzaladığı kararlar ve emirler,

b) Yasama yetkisinin kullanılmasına ilişkin işlemler,

c) Yargı yetkisinin kullanılmasına ilişkin kararlar,

ç) Türk Silahlı Kuvvetlerinin sırf askerî nitelikteki faaliyetleri,

Kurumun görev alanı dışındadır.

Başdenetçilik

MADDE 6- (1) Başdenetçilik; Başdenetçi ve denetçilerden oluşur.

(2) Kurum, Başdenetçi tarafından yönetilir ve temsil edilir.

MADDE 8- (1) Başdenetçi, denetçiler arasında iş birliğini sağlar ve bunların uyumlu çalışmasını gözetir.

(2) Denetçiler, Başdenetçi tarafından görevlendirildikleri konu veya alanlarda tek başlarına çalışır ve önerilerini Başdenetçiye sunarlar.

(3) Kurum, faaliyetlerinde elektronik ortam ve iletişim araçlarının kullanılmasını gözetir.

(4) Denetçilerin Başdenetçi tarafından görevlendirilecekleri konu veya alanlara ve aralarındaki iş bölümüne ilişkin ilkeler yönetmelikle belirlenir.

Başdenetçi ve denetçilerin nitelikleri

MADDE 10- (1) Başdenetçi veya denetçi seçilebilmek için aşağıdaki şartlar aranır:

a) Türk vatandaşı olmak.

b) Seçimin yapıldığı tarihte Başdenetçi için elli, denetçi için kırk yaşını doldurmuş olmak.

c) Tercihen hukuk, siyasal bilgiler, iktisadi ve idarî bilimler, iktisat ve işletme fakültelerinden olmak üzere dört yıllık eğitim veren fakültelerden veya bunlara denkliği kabul edilmiş yurt içi veya yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak.

ç) Kamu kurum ve kuruluşlarında, uluslararası kuruluşlarda, sivil toplum kuruluşlarında veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında ya da özel sektörde toplamda en az on yıl çalışmış olmak.

d) Kamu haklarından yasaklı olmamak.

e) Başvuru sırasında herhangi bir siyasi partiye üye olmamak.

f) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile kasten işlenen bir suçtan dolayı hapis cezasına ya da affa uğramış olsa veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olsa bile Türk Ceza Kanununun ikinci kitabının birinci kısmının bir ve ikinci bölümündeki suçlar, Devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, millî savunmaya karşı suçlar, Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçları ile yabancı devletlerle olan ilişkilere karşı suçlardan veya zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.

Adaylık ve seçim

MADDE 11- (1) Başdenetçi veya denetçilerden birinin görev süresinin bitmesinden doksan gün önce, bu görevlerin herhangi bir sebeple sona ermesi hâlinde ise sona erme tarihinden itibaren onbeş gün içinde durum, Kurum tarafından Başkanlığa bildirilir.

(2) Başkanlık tarafından ilân edilen başvuru süresi içinde, 10 uncu maddede yazılı nitelikleri taşıyanlardan, Başdenetçi veya denetçi aday adayı olmak isteyenler Başkanlığa başvuruda bulunurlar.

(3) Komisyon, Başdenetçi seçiminde başvuruda bulunan aday adayları arasından üç adayı, başvuru süresinin bittiği tarihten itibaren onbeş gün içinde belirleyerek Genel Kurula sunulmak üzere Başkanlığa bildirir.

(4) Genel Kurul, bildirim tarihinden itibaren onbeş gün içinde, Başdenetçi seçimlerine başlar. Başdenetçi gizli oyla seçilir.

(5) Başdenetçi, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile seçilir. Birinci oylamada bu çoğunluk sağlanamadığı takdirde ikinci oylamaya geçilir. İkinci oylamada da üye tamsayısının üçte iki çoğunluğunun oyu aranır. Bu oylamada üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu sağlanamadığı takdirde üçüncü oylamaya geçilir ve üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyunu alan aday seçilmiş sayılır. Üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır. Dördüncü oylamada karar yeter sayısı olmak şartıyla en fazla oy alan aday seçilmiş olur.

(6) Komisyon tarafından oluşturulacak alt komisyon, başvuruda bulunan aday adayları arasından, seçilecek denetçi sayısının üç katı kadar adayı, başvuru süresinin bittiği tarihten itibaren onbeş gün içinde belirler ve Komisyona sunar. Komisyon sonraki onbeş gün içinde denetçi seçimlerini yapar. Denetçiler, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile seçilir. Birinci oylamada bu çoğunluk sağlanamadığı takdirde ikinci oylamaya geçilir. İkinci oylamada da üye tamsayısının üçte iki çoğunluğunun oyu aranır. Bu oylamada üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu sağlanamadığı takdirde üçüncü oylamaya geçilir ve üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyunu alan aday seçilmiş olur. Üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu sağlanamadığı takdirde en çok oy alan adaylardan, seçilecek aday sayısının iki katı kadar aday ile seçime gidilir. Dördüncü oylamada karar yeter sayısı olmak şartıyla en fazla oy alan aday seçilmiş olur. Birden fazla denetçi seçimi yapılacağı durumlarda adaylar için birleşik oy pusulası düzenlenir. Adayların adlarının karşısındaki özel yer işaretlenmek suretiyle oy kullanılır. Seçilecek denetçilerin sayısından fazla verilen oylar geçersiz sayılır.

(7) Seçimler, Kurumun Başkanlığa başvuruda bulunduğu tarihten itibaren en geç doksan gün içinde sonuçlandırılır.

(8) Bu maddede yer alan süreler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde olması veya araverme sırasında işlemez. 

 

Andiçme

MADDE 13- (1) Görevlerine başlarken Başdenetçi Genel Kurulda, denetçiler ise Komisyonda aşağıdaki şekilde andiçerler:

'Görevimi tam bir tarafsızlık, dürüstlük, hakkaniyet ve adalet anlayışı içinde yerine getireceğime, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.'

Görevden alınma ve görevin sona ermesi

MADDE 15- (1) Başdenetçinin veya denetçilerin 10 uncu maddede sayılan nitelikleri taşımadıklarının sonradan anlaşılması veya bu nitelikleri seçildikten sonra kaybetmeleri hâlinde, durumun Komisyon tarafından tespit edilmesini takiben Başdenetçinin görevinin sona ermesine Genel Kurul tarafından görüşmesiz olarak; denetçilerin görevinin sona ermesine ise Komisyon tarafından karar verilir.

(2) Seçilmeye engel bir suçtan dolayı kesin hüküm giyen veya kısıtlanan Başdenetçi hakkındaki kesinleşmiş mahkeme kararının Genel Kurulun; denetçi hakkındaki kesinleşmiş mahkeme kararının Komisyonun bilgisine sunulmasıyla Başdenetçi veya denetçi sıfatı sona erer.

Başvuru ve usulü

MADDE 17- (1) Kuruma, gerçek ve tüzel kişiler başvurabilirler. Başvuru sahibinin talebi üzerine başvuru gizli tutulur.

(2) Başvuru; başvuru sahibinin adı ve soyadı, imzası, yerleşim yeri veya iş adresini ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için vatandaşlık kimlik numarasını, yabancılar için pasaport numarasını, başvuru sahibi tüzel kişi ise tüzel kişinin unvanı ve yerleşim yeri ile yetkili kişinin imzasını, varsa, merkezi tüzel kişilik numarasını ve yetki belgesini içeren Türkçe dilekçe ile yapılır. Bu başvuru, yönetmelikte belirlenen şartlara uyulmak kaydıyla elektronik ortamda veya diğer iletişim araçlarıyla da yapılabilir.

(3) Yapılan başvurulardan;

a) Belli bir konuyu içermeyenler,

b) Yargı organlarında görülmekte olan veya yargı organlarınca karara bağlanmış uyuşmazlıklara ilişkin olanlar,

c) İkinci fıkrada belirtilen şartları taşımayanlar,

ç) Sebepleri, konusu ve tarafları aynı olanlar ile daha önce sonuçlandırılanlar,

incelenmez.

(4) Kuruma başvuruda bulunulabilmesi için, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda öngörülen idari başvuru yolları ile özel kanunlarda yer alan zorunlu idari başvuru yollarının tüketilmesi gereklidir. İdari başvuru yolları tüketilmeden yapılan başvurular ilgili kuruma gönderilir. Ancak Kurum, telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ihtimali bulunan hâllerde, idari başvuru yolları tüketilmese dahi başvuruları kabul edebilir.

(5) Kuruma, illerde valilikler, ilçelerde kaymakamlıklar aracılığıyla da başvurulabilir.

(6) Başvurulardan herhangi bir ücret alınmaz.

(7) Kuruma, dördüncü fıkra uyarınca yapılacak başvuruya idare tarafından verilecek cevabın tebliği tarihinden, idare başvuruya altmış gün içinde cevap vermediği takdirde bu sürenin bitmesinden itibaren altı ay içinde başvurulabilir. Başvuru tarihi, dilekçenin Kuruma, valilik veya kaymakamlıklara verildiği, diğer hâllerde başvurunun Kuruma ulaştığı tarihtir.

(8) Dava açma süresi içinde yapılan başvuru, işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurur.

Bilgi ve belge istenmesi

MADDE 18- (1) Kurumun inceleme ve araştırma konusu ile ilgili olarak istediği bilgi ve belgelerin, bu isteğin tebliğ edildiği tarihten itibaren otuz gün içinde verilmesi zorunludur. Bu süre içinde istenen bilgi ve belgeleri haklı bir neden olmaksızın vermeyenler hakkında Başdenetçi veya denetçinin başvurusu üzerine ilgili merci soruşturma açar.

(2) Devlet sırrı veya ticari sır niteliğindeki bilgi ve belgeler, yetkili mercilerin en üst makam veya kurulunca gerekçesi belirtilmek suretiyle verilmeyebilir. Ancak, Devlet sırrı niteliğindeki bilgi ve belgeler Başdenetçi veya görevlendireceği denetçi tarafından yerinde incelenebilir.

İnceleme ve araştırma

MADDE 20- (1) Kurum, inceleme ve araştırmasını başvuru tarihinden itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandırır.

(2) Kurum, inceleme ve araştırma sonucunu ve varsa önerilerini ilgili mercie ve başvurana bildirir. Kurum, başvurana, işleme karşı başvuru yollarını, başvuru süresini ve başvurulacak makamı da gösterir.

(3) İlgili merci, Kurumun önerileri doğrultusunda tesis ettiği işlemi veya Kurumun önerdiği çözümü uygulanabilir nitelikte görmediği takdirde bunun gerekçesini otuz gün içinde Kuruma bildirir.

Raporlar

MADDE 22- (1) Kurum, her takvim yılı sonunda yürütülen faaliyetleri ve önerileri kapsayan bir rapor hazırlayarak Komisyona sunar. Komisyon, bu raporu araverme ve tatil dönemleri hariç olmak üzere iki ay içinde görüşüp kendi kanaat ve görüşlerini de içerecek şekilde özetleyerek Genel Kurula sunulmak üzere hazırladığı raporu Başkanlığa gönderir. Komisyonun raporu Genel Kurulda ivedilikle görüşülür.

(2) Kurumun yıllık raporu, ayrıca Resmî Gazetede yayımlanmak suretiyle kamuoyuna duyurulur.

(3) Kurum; açıklanmasında fayda gördüğü hususları yıllık raporu beklemeksizin her zaman kamuoyuna duyurabilir.

Personelin atanması

MADDE 24- (1) Genel Sekreter, en az dört yıllık yükseköğretim kurumu mezunu, Devlet Memurları Kanununa tabi görevlerde on yıl hizmeti bulunan ve aynı Kanunun 48 inci maddesinde yazılı şartlara sahip olanlar arasından Başdenetçi tarafından atanır.

(2) Diğer personel Başdenetçi tarafından atanır.

GEÇİCİ MADDE 1- (1) Başdenetçi ve denetçilerin seçimi ile Kamu Denetçiliği Kurumu kurulur.

(2) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten onbeş gün sonra Başkanlık tarafından Başdenetçi ve denetçi seçimi için aday adaylığı başvuru süreci başlatılır ve 11 inci maddede öngörülen usule uyularak seçim sonuçlandırılır.

(3) Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelikler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dokuz ay içinde yürürlüğe konulur.

(4) Başdenetçi ve denetçilerin seçimi tamamlandıktan sonra Başdenetçi tarafından doksan gün içinde; bir defaya mahsus olmak ve ekli listede yer alan Kamu Denetçiliği Uzmanı unvanlı serbest kadro adedinin yüzde ellisini geçmemek üzere, 25 inci ve 26 ncı maddelerdeki şartlar aranmaksızın, doktora yapmış üniversite öğretim elemanları veya kamu kurum ve kuruluşlarında görevli olup, mesleğe özel yarışma sınavı ile girilen ve belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda atanmış olanlardan kamu denetçiliği uzmanı olarak atama yapılabilir. Kamu denetçiliği uzmanı olarak atanacakların mesleklerinde en az beş yıllık deneyime sahip olmaları gerekir.

(5) Bu Kanun hükümleri, mahallî idarelerin eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışları hakkında, bu Kanunun bütün hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarihten bir yıl sonra uygulanmaya başlanır.'

            B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları

  Dava dilekçesinde, Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 5., 6., 7., 8., 9., 10., 11., 17., 19., 36., 38., 74., 81., 103., 123., 125. ve 128. maddelerine dayanılmış; 41., 105. ve 124. maddeleri ise ilgili görülmüştür.

  III- İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Haşim KILIÇ, Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN ve Muammer TOPAL'ın katılımlarıyla yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine ve yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına 8.11.2012 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

IV- ESASIN İNCELENMESİ

Davave ek dava dilekçesi ile ekleri, Raportör Erhan TUTAL tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, iptali istenilen Yasa kuralları, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

           A- Kanun'un 3. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (f) Bendi ile 4. ve 6. Maddelerinin İncelenmesi

Dava dilekçesinde, Kamu Denetçiliği Kurumu'nun etkin bir şekilde çalışabilmesi açısından Meclis'de bu işe özgü bir komisyonun kurulmasının Kurum'un bağımsızlığı için gerekli olduğu, kurulması öngörülen Kurumun yapılandırılması itibariyle ülkemizin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğu, Kurumun Anayasa'nın Başlangıç metninde yer alan ilkelere aykırı bir şekilde kurulduğu ve yapılandırıldığı, görev alanının ve etkisinin sınırlandığı, Kanun'da tanımlanan tüm yetki ve görevlerin Başdenetçi ile denetçilere verilmiş olmasının, Kurumun kuruluş biçimi ve TBMM'ye bağlı olmasının hukuk devleti ilkesine aykırı bulunduğu, şikâyetleri incelemekle görevli bir idari kurumun TBMM Başkanlığına bağlanmasının, yasamanın bu Kurum'un işlevleri bakımından yürütme üzerinde üstünlük kazanması anlamına geleceği ve Anayasa'nın Başlangıç'ında belirtilen kuvvetler ayrılığı ilkesi ile bağdaşmayacağı, anılan maddelerle getirilen düzenlemelerin Anayasa'nın 5. maddesinde Devlet'e verilen görevlerin ifasını imkansız hale getirdiği, hak arama hürriyetini kısıtladığı, Kurum'un yapısı itibariyle idari yargının yükünü artıracağı belirtilerek kuralların, Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 5., 6., 7., 8., 9., 11. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Kanun'un 'Tanımlar' başlıklı 3. maddesinde, Kanun'da geçen kavramlar tanımlanmaktadır. Maddenin (1) numaralı fıkrasının dava konusu olan (f) bendinde, 'Komisyon'un tarifi yapılmıştır. Kanun'un 4. ve 6. maddelerinde ise Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluş biçimini düzenleyen hükümlere yer verilmiş olup, 4. maddenin (1) numaralı fıkrasında, Kanun'da belirtilen görevleri yerine getirmek amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı, kamu tüzel kişiliğini haiz, özel bütçeli ve merkezi Ankara'da bulunan Kamu Denetçiliği Kurumu kurulduğu; (2) numaralı fıkrasında, Kurumun, Başdenetçilik ve Genel Sekreterlikten oluştuğu; (3) numaralı fıkrasında, Kurumda, bir Başdenetçi ve beş denetçi ile Genel Sekreter ve diğer personelin görev yapacağı; (4) numaralı fıkrasında ise Kurumun, gerekli gördüğü yerlerde büro açabileceği belirtilmiştir. Kanun'un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, Başdenetçiliğin, Başdenetçi ve denetçilerden oluşacağı; (2) numaralı fıkrasında, Kurumun, Başdenetçi tarafından yönetileceği ve temsil edileceği kurala bağlanmıştır.

Anayasa'nın 6. maddesinde, 'Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.'; 7. maddesinde, 'Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.'; 8. maddesinde, 'Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.'; 9. maddesinde, 'Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.'; 36. maddesinde ise 'Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.' hükümlerine yer verilmiştir.

Kuvvetler ayrılığı ilkesi genellikle hukuk devleti ilkesi ile ilişkilendirilmektedir. Günümüzde kuvvetler ayrılığı bir taraftan hükümet sistemlerinin tanımlanmasının bir aracı olarak kullanılmakta, diğer taraftan ise farklı devlet organları arasında bir kontrol ve denge sistemi olarak görülmektedir. Bu ilkenin tek bir anlamı ve uygulama biçimi olmadığından her ülkenin özgün tarihsel ve siyasal koşullarına bağlı olarak farklı uygulamaların ortaya çıkması doğaldır. Bu farklı tercihlerden birisinin, diğerlerine göre üstün tutulması söz konusu değildir.

Anayasa'nın Başlangıç'ının dördüncü paragrafında kuvvetler ayrılığının, ''Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu' ifade edilmektedir.

Kuvvetler ayrılığı sadece yasama, yürütme ve yargı işlevlerinin ayrı organlara verilmesini değil, bazen tek bir kuvvetin çeşitli organlar arasında bölüşülebilmesini de içerebileceğinden, demokratik sistemi ortadan kaldıran ve bütün yetkileri tek elde toplayan veya diğer organları bir organın kontrolü altına alan bir sistem öngörülmedikçe kuvvetler ayrılığı ilkesinin anlamsız hale getirildiği ya da ortadan kaldırıldığı söylenemez.

Hukuk devleti ilkesi, özünde yönetimin hukukla bağlılığı, yöneticilerin şahsi ve keyfi iradesinin değil, hukukun hâkim olması anlamına gelmektedir. Hukuk devletinden söz edebilmek için genel, soyut, önceden bilinebilir, anlaşılabilir ve istikrarlı kurallardan oluşan bir hukuk düzeni mevcut olmalı ve hukuk kuralları, yönetilenler kadar siyasi iktidarı kullanan devlet organlarını ve yöneticilerini de bağlamalıdır.

Hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık devlettir.

Hukuk devletinin somut uygulamasında farklı hukuk devleti anlayışları ve farklı devlet uygulamalarının ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bundan dolayı anayasa koyucunun hukuk devleti ilkesinin nasıl hayata geçirileceğini belirleme konusunda geniş bir takdir yetkisine sahip olması doğaldır. Bu nedenle hukuk devleti ilkesinin ortadan kaldırılmasından ya da anlamsız hale getirilmesinden söz edebilmek için, devlet organlarının hukuka bağlılığı ilkesini veya bunun kurumsal güvencelerini ortadan kaldıran bir değişikliğin yapılmış olması gerekir. Yoksa anayasa koyucunun farklı hukuk devleti uygulama modellerinden herhangi birisine yönelik tercihinin yerindeliğine ilişkin yargısal denetim yetkisi bulunduğu söylenemez. Bu çerçevede ülkemizde Kamu Denetçiliği Kurumu adıyla oluşturulan ombudsmanlık kurumunun temel işlevi kamu yönetiminin şeffaflaşması ve bireylerin temel haklarına saygı göstermesine katkıda bulunmak suretiyle hukuk devletinin güçlenmesini sağlamaktır.

Kamu gücünü kullanan makamların işlemleriyle ilgili olarak vatandaşların şikâyetlerini incelemekle görevli bağımsız bir kurum olan Kamu Denetçiliği Kurumunun, kendine ulaşan şikâyetlerle ilgili olarak hukuka ve hakkaniyete uygunluk açısından inceleme yaparak ulaştığı sonuçları ilgili yerlere bildirmesi ve gerekli tedbirlerin alınmasını amaçladığı anlaşılmaktadır. Böyle bir Kurumun oluşturulmasının hukuk devletini ortadan kaldırdığı ya da içini boşaltarak anlamsızlaştırdığı söylenemez ve Anayasa­'nın 74. maddesinde yapılan düzenlemeyle Kamu Denetçiliği Ku­rumunun TBMM'ye bağlanması ise anayasa koyucunun tercihidir.

Kuvvetler ayrılığı ilkesi, Anayasa'nın Başlangıç kısmında da belirtildiği gibi, devlet organları arasında medeni bir işbölümü ve işbirliği anlamına gelip organların karşılıklı olarak birbirlerini dengelemeleri esasına dayanır. Yürütmenin yasama organına bağlı bir kurum tarafından denetlenmesi de bu ilkenin somutlaştırılması anlamına gelir. Bu nedenle Kamu Denetçiliği Kurumu'nun kurulması kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı değildir.

Dava dilekçesinde, Kurumun sadece Kamu Başdenetçisi ve denetçilerden oluşmasının yeterli olmadığı, uzmanlaşmaya yer verilmediği, Kurumun oluşum ve yapılanma itibariyle ihtiyacı karşılamaktan uzak olduğu belirtilerek yapılanmanın hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkelerine aykırı olduğu ileri sürülmüşse de, Anayasa'ya aykırı olmamak koşuluyla kamu tüzel kişiliğini haiz bir kurumun kurulması ve yapılandırılması kanun koyucunun takdir yetkisi içinde olduğundan, bu hükümlerle somutlaşan tercihin kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldırdığı ve hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu söylenemez.

TBMM, çalışmalarını öncelikle Genel Kurul adına niyabeten görev yapan Komisyonları aracılığıyla olgunlaştırmaktadır. TBMM komisyonlarının görev alanları ise en başta yasama ve denetim işlevine göre belirlenmekte; denetim ve yasama komisyonları arasın­daki görev dağılımı da ihtisaslaşmaya göre belirlenmektedir.

Kamu Denetçiliği Kurumunun, bu alanda ihtisas sahibi Dilekçe ve İnsan Hakları İncele­me Komisyonu ile ilişkilendiril­mesi çerçevesinde adı geçen Komisyonlarca oluşturulan Karma bir Komisyon kurulmasında Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.

Kurumun yapısı, özerkliğinin ne şekilde daha güçlü olacağı, kurumun yapısı itibariyle iş yüküyle başa çıkıp çıkamayacağı, Kuruma hazırlık işlemlerinde yardımcı olmak amacıyla Komisyon kurulması ve bu komisyonun oluşumu, görev alanının ve etkinliğinin sınırı, Başdenetçi ile denetçilere verilen yetkiler gibi konular kanun koyucunun takdir yetkisi alanında olan hususlar olup, bizzat anayasa koyucu tarafından bu hususlarla ilgili düzenleme yapma yetkisi kanun koyucuya bırakılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu kurallar Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 6., 7., 8., 9. ve 36. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

Kuralların, Anayasa'nın 5. ve 11. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

B- Kanun'un 5. Maddesinin İncelenmesi

Dava dilekçesinde, denetçiye idari yargı yoluna başvurma yolunun tanınmamış olmasının vatandaşın mağduriyetlerini giderme imkânını ortadan kaldırdığı, Anayasa değişikliklerinden sonra Cumhurbaşkanı halk tarafından seçileceği için Kurum tarafından denetlenmesi gerektiği, 'askeri nitelikteki faaliyet' kavramının muğlak olduğu, Kurumun görev alanı dışında bırakılan işlem ve kararlarla insan hakları ihlallerine göz yumulduğu belirtilerek kuralın, Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 6., 8., 9., 11., 17., 19., 36., 38. ve 125. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Kanun'un 5. maddesinde, Kurumun görevi ile görev alanı dışında kalan durumlar belirtilmiştir. Maddenin (1) numaralı fıkrasında, Kurumun, idarenin işleyişi ile ilgili şikâyet üzerine, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını, insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevli olduğu; (2) numaralı fıkrasında ise Cumhurbaşkanı'nın tek başına yaptığı işlemler ile resen imzaladığı kararlar ve emirlerin, yasama yetkisinin kullanılmasına ilişkin işlemlerin, yargı yetkisinin kullanılmasına ilişkin kararların ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin sırf askerî nitelikteki faaliyetlerinin Kurumun görev alanı dışında kaldığı belirtilmiştir.

Anayasa'nın 74. maddesinde, Kurumun görevi ve bu görevin kapsamı ile istisnaların kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Dolayısıyla, Başdenetçi veya denetçiye idari yargıda dava açma yetki ve görevi verilip verilmeyeceği hususu kanun koyucunun takdir yetkisi içinde yer almaktadır. Buna göre, Kurumun, şikâyet halinde idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını, insan haklarına dayanan adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden inceleme, araştırma ve idareye önerilerde bulunmakla görevli kılınmasında Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.

Öte yandan, dava dilekçesinde, Cumhurbaşkanı'nın Anayasa değişikliği sonrasında artık halk tarafından seçileceği, bu nedenle tek başına yaptığı işlemler ile resen imzaladığı kararlar ve emirler nedeniyle denetlenmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

Anayasa'nın 105. maddesinde, 'Cumhurbaşkanının, Anayasa ve diğer kanunlarda Başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır; bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur.

Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dâhil, yargı mercilerine başvurulamaz.

Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır.' denilmiştir. 

Yargı denetimi, hukuka uygunluk denetimini kapsar. Anayasa ile belirli işlem ve eylemlere karşı yargı yolunun kapatılması ile bu işlem ve eylemlerin hukuka uygunluk denetimi kapsamı dışında tutulması amaçlanmaktadır. Kanun koyucunun bu alandaki takdir yetkisini kullanarak iptali istenen kural ile Anayasa'daki bu hükümlere paralel olarak belirtilen nitelikteki işlem ve eylemlere ilişkin denetim yapılmamasını öngördüğü anlaşılmıştır. Bu nedenle, Cumhurbaşkanı'nın tek başına yaptığı işlemler ile resen imzaladığı kararlar ve emirlerin Kurumun görev alanı dışında bırakılmasında Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.

İptali istenen kuralla, 'Yargı yetkisinin kullanılmasına ilişkin kararlar' da Kurumun görev alanı dışında tutulmuştur. Yapılan düzenlemeyle, yargı mensuplarının, yargısal görevlerini yerine getirirken verdikleri kararların, Kurumun görev alanı kapsamı dışına çıkarılmasının, Anayasa'nın 138. ila 140. maddelerinde yer alan 'mahkemelerin bağımsızlığı' ve 'hâkimlik-savcılık teminatı'na ilişkin hükümlerle uyum içerisinde olduğu ve TBMM ile ilişkili bir kurumun yargı kararlarını denetlemesinin mahkemelerin bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal edeceği açıktır.

Dava dilekçesinde, Kurumun görev alanı dışında tutulan 'Türk Silahlı Kuvvetlerinin sırf askerî nitelikteki faaliyetleri' ibaresinin belirsiz olduğu ileri sürülmektedir.

Askeri kuruluşlar da idari yapı içinde yer almaktadır. Bu nedenle bu kuruluşların da idari işlem tesis ettikleri ve idari eylemlerde bulundukları göz önüne alındığında bunların da Kurumun denetim yetkisi kapsamında bulunması doğaldır. Ancak, söz konusu kuruluşların bazı faaliyetleri niteliklerinden ötürü kanun koyucunun bu konudaki takdir yetkisi çerçevesinde Kurumun görev alanı dışına çıkarılmıştır. 'Türk Silahlı Kuvvetlerinin sırf askerî nitelikteki faaliyetleri' ibaresinin belirsiz olduğu ileri sürülmekte ise de bu ibare ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin eğitim, talim, tatbikat gibi sadece askeri nitelikteki faaliyetleri kastedilmekte olduğundan kuralda Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 6., 8. ve 9. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

Kuralın, Anayasa'nın 11., 17., 19., 36., 38. ve 125. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

Fulya KANTARCIOĞLU, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ve Engin YILDIRIM 'Türk Silahlı Kuvvetlerinin sırf askerî nitelikteki faaliyetleri' ibaresi yönünden bu görüşe katılmamışlardır.

C- Kanun'un 8. Maddesinin (4) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi

Dava dilekçesinde, yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir konu hakkında yasa kuralının temel ilkeleri belirlemesi, çerçeveyi çizmesi daha sonra ayrıntılı düzenlemeleri yürütme organına bırakması gerekirken dava konusu kuralda yasama yetkisinin devredildiği, memurların atanmaları, görev ve yetkilerinin kanunla düzenlenmediği gerekçesiyle kuralın, Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 5., 6., 7., 8., 11. ve 128. maddelerine aykırı olduğu belirtilmiştir.

Kanun'un Kurumun çalışma ilkelerinin belirtildiği 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasında, denetçilerin Başdenetçi tarafından görevlendirilecekleri konu veya alanlara ve aralarındaki iş bölümüne ilişkin ilkelerin yönetmelikle belirlenmesi öngörülmüştür.

Anayasa'nın 7. maddesine göre yasama yetkisi, Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir. Bu yetki devredilemez.

           

Anayasa'nın 124. maddesine göre, Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak koşuluyla yönetmelik çıkarabilirler.

             

Anayasa'da kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu nedenle, Anayasa'da öngörülen ayrık durumlar dışında, kanunlarla düzenlenmemiş bir alanda, kanun ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez. Bu bağlamda, yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralının Anayasa'nın 7. maddesine uygun olabilmesi için temel ilkeleri koyması, çerçeveyi çizmesi, sınırsız, belirsiz, geniş bir alanı yürütmenin düzenlenmesine bırakmaması gerekir.

Kurumun ve Başdenetçi ile denetçilerin görevlerinin Kanun ile belirlenmek suretiyle genel çerçevenin çizildiği, dava konusu kuralda ise Kanun tarafından belirlenmiş görevlerin konu ve alan itibariyle denetçiler arasında nasıl paylaştırılacağının ve denetçiler arasındaki iş bölümünün nasıl düzenleneceğine ilişkin ilkelerin yönetmelikle belirleneceği öngörüldüğü anlaşıldığından Kurumun iç işleyişine ilişkin ilkelerin yönetmelikle düzenlenmesi asli düzenleme yetkisinin devri olarak nitelendirilemez.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 2., 7. ve 128. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

Dava konusu kuralın, Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 5., 6., 8. ve 11. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

D- Kanun'un 10. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (c) Bendinin İncelenmesi

Dava dilekçesinde, Başdenetçi veya denetçi olabilmek için hukuk fakültelerinden ya da yeteri kadar hukuk eğitimi veren siyasal bilgiler fakültelerinden mezun olma şartı getirilmesi gerekirken diğer fakülte mezunlarından da görevlendirme yapılacak olmasının Kurum'un görevlerini aksatacağı belirtilerek düzenlemenin Anayasa'nın 2., 5., 6., 11. ve 74. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Kanun'un Başdenetçi ve denetçilerin niteliklerinin belirlendiği 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde, Başdenetçi veya denetçi seçilebilmek için tercihen hukuk, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler, iktisat ve işletme fakültelerinden olmak üzere dört yıllık eğitim veren fakültelerden veya bunlara denkliği kabul edilmiş yurt içi veya yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak şartı getirilmiştir.

Kanun'un 10. maddesinin gerekçesinde konuyla ilgili olarak ''Başvuru konularının çeşitliliği dikkate alınarak, Başdenetçi ve Denetçilerin dört yıllık eğitim veren fakültelerden veya bunlara denkliği kabul edilmiş yurtiçi veya yurtdışındaki yüksek öğretim kurumlarından mezun olanlar arasından seçilmesi öngörülmektedir...' denilmiştir.

Kanun'un madde gerekçesinden de anlaşılacağı üzere Başdenetçi veya denetçi olabilmek için aranacak mezuniyet şartının belirlenmesinde anılan kadrolarda görev yapacak olan kişilerin yapacakları işin niteliği dikkate alınmıştır. Söz konusu belirleme mesleğe alınma ile ilgili olup Anayasa'nın 74. maddesinin de verdiği yetki çerçevesinde Kanunla Başdenetçi ve denetçilerin nitelikleri ve seçimine ilişkin şartlar belirlenmiştir. Bu nedenle Kuruma yapılacak başvuruların konu ve alan itibariyle çeşitliliği de göz önüne alınmak suretiyle yapılacak işin niteliğine uygun mezuniyet şartının aranmasında Anayasa'nın 2. ve 74. maddelerine aykırılık bulunmamaktadır. İptal isteminin reddi gerekir.

Dava konusu kuralın, Anayasa'nın 5., 6. ve 11. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

E- Kanun'un 11. Maddesinin (5) ve (6) Numaralı Fıkralarının İncelenmesi

Dava dilekçesinde, Kurum'un bağımsız ve tarafsız olabilmesi için Başdenetçi ve denetçi seçiminin nitelikli çoğunlukla yapılması gerektiği, nitelikli çoğunluğun öngörülmemiş olmasının iktidar partisini Başdenetçi ve denetçi seçimlerinde tek söz sahibi konumuna getireceği belirtilerek kuralların, Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 6., 7., 8. ve 9. maddelerinde aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Kanun'un 11. maddesinin (5) numaralı fıkrasında, Başdenetçinin, (6) numaralı fıkrasında ise denetçilerin seçimine ilişkin hususlar düzenlenmiştir. Buna göre, Başdenetçi, TBMM üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile seçilecektir. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki çoğunluğunun oyu aranır. Bu oylamalarda üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu sağlanamadığı takdirde üçüncü oylamaya geçilir ve üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyunu alan aday seçilmiş sayılır. Üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır. Dördüncü oylamada karar yeter sayısı olmak şartıyla en fazla oy alan aday Başdenetçi seçilmiş olur. Denetçiler ise benzer usulle Komisyon tarafından seçilecektir. Buna göre, Komisyon tarafından oluşturulacak alt komisyon aday adayları arasından seçilecek denetçi sayısının üç katı kadar adayı belirleyerek Komisyon'a sunacaktır. Komisyon, denetçileri üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile seçer. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki çoğunluğunun oyu aranır. Bu oylamalarda üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu sağlanamadığı takdirde üçüncü oylamaya geçilir ve üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyunu alan aday seçilmiş sayılır. Üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu sağlanamazsa, en çok oy alan adaylardan, seçilecek aday sayısının iki katı kadar aday ile seçime gidilir. Dördüncü oylamada karar yeter sayısı olmak şartıyla en fazla oy alan aday seçilmiş olur.

Anayasa'nın 74. maddesinde, 'Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler'.. Kamu Başdenetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla oy alan aday seçilmiş olur. Bu maddede sayılan hakların kullanılma biçimi, Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluşu, görevi, çalışması, inceleme sonucunda yapacağı işlemler ile Kamu Başdenetçisi ve kamu denetçilerinin nitelikleri, seçimi ve özlük haklarına ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.' denilmiştir.

Görüldüğü üzere, Başdenetçinin seçimine ilişkin usul, Anayasa'nın 74. maddesinde düzenlenmiş, denetçilerin seçimine ilişkin usul Anayasa'da düzenlenmemekle birlikte bunların seçimine ilişkin usul ve esasların kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Başdenetçinin seçim usulü Anayasa'da düzenlendiğinden ve denetçilerin seçimine ilişkin usulü belirleme yetkisi kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında olduğundan dava konusu kurallarda Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.  

Öte yandan, kuralların kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı olduğu ileri sürülmekte ise de, Kanun'un 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendi ile 4. ve 6. maddelerinin incelendiği bölümde belirtilen gerekçeler, dava konusu kurallar yönünden de geçerlidir

Açıklanan nedenlerle, dava konusu kurallar Anayasa'nın 2., 6. ve 7. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

Dava konusu kuralların Anayasa'nın 8. ve 9. maddeleri ile ilgisi görülmemiştir.

F- Kanun'un 13. Maddesinin İncelenmesi

Dava dilekçesinde, Anayasa'nın 81. maddesinde milletvekillerinin, 103. maddesinde de Cumhurbaşkanı'nın andiçmesinden bahsedildiği, sayılanlar dışında herhangi birinin TBMM Genel Kurulu'nda andiçmesinin Anayasa'nın 81. ve 103. maddelerine, Anayasa'nın anılan maddelerinde yer alan ant metninin kısaltılarak 'Cumhuriyetin temel niteliklerine bağlı kalma' ibaresinin metinden çıkarılmasının da Anayasa'nın 2. ve 11. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Kanun'un 13. maddesinde Başdenetçinin TBMM Genel Kurulu'nda, denetçilerin ise Komisyon'da andiçmeleri hususu düzenlenmiş ve ant metnine yer verilmiştir. Buna göre, Başdenetçi ve denetçiler 'Görevimi tam bir tarafsızlık, dürüstlük, hakkaniyet ve adalet anlayışı içinde yerine getireceğime, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.' şeklinde andiçeceklerdir.

Kanun'un başdenetçi ve denetçilerin andiçmelerine ilişkin 13. maddesinin gerekçesinde 'Maddeyle, Başdenetçi ve Denetçilerin, bağımsızlıklarını ve tarafsızlıklarını kendilerine hatırlatmak, vatandaşların da Kuruma olan güven ve saygılarını kuvvetlendirmek üzere, Başdenetçinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, Denetçilerin ise Komisyonda andiçerek görevlerine başlamaları öngörülmektedir.' denilmiştir.

Yasama yetkisinin genelliği, kanunla düzenleme alanının konu itibariyle sınırlandırılmamış olduğunu, Anayasa'ya aykırı olmamak şartıyla her konunun kanunla düzenlenebileceğini ifade eder. Anayasa'da belirtilen istisnalar dışında yasama organı istediği alanda ve istediği içerikte kanun çıkarabilir. Bu konuda geniş bir takdir alanına sahiptir. Ancak, çıkarılan kanunların içeriğinin Anayasa'ya aykırı olmaması gerekir.

Her ne kadar Anayasa'nın 81. maddesinde milletvekillerinin, 103. maddesinde Cumhurbaşkanının, 112. maddesinde de milletvekili olmayan Bakanlar Kurulu üyelerinin TBMM önünde andiçmeleri öngörülmüş ise de, diğer görevlilerin TBMM önünde andiçmelerini yasaklayan herhangi bir hüküm Anayasa'da bulunmamaktadır. Bu nedenle yasama yetkisinin genelliği ilkesi gereğince kanun koyucu tarafından Başdenetçinin TBMM Genel Kurulunda, denetçilerin ise Komisyonda andiçmesinin ve ant metninin düzenlenmesinde Anayasa'nın 81. ve 103. maddelerine aykırı bir yön bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 2., 11., 81. ve 103. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

G- Kanun'un 15. Maddesinin İncelenmesi

Dava dilekçesinde, maddede getirilen düzenlemenin net olmadığı, görevden almaya ilişkin düzenlemenin usul ve biçimde paralellik ilkesine aykırı olduğu, savunma hakkının kısıtlandığı belirtilerek kuralın Anayasa'nın 2., 6., 9., 10. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

Dava konusu kuralda, Başdenetçi ve denetçilerin görevden alınması ve görevlerinin sona ermesi düzenlenmektedir. Buna göre, Başdenetçinin veya denetçilerin 10. maddede sayılan nitelikleri taşımadıklarının sonradan anlaşılması veya bu nitelikleri seçildikten sonra kaybetmeleri hâlinde, durumun Komisyon tarafından tespit edilmesini takiben Başdenetçinin görevinin sona ermesine Genel Kurul tarafından görüşmesiz olarak; denetçilerin görevinin sona ermesine ise Komisyon tarafından karar verileceği, seçilmeye engel bir suçtan dolayı kesin hüküm giyen veya kısıtlanan Başdenetçi hakkındaki kesinleşmiş mahkeme kararının Genel Kurul'un denetçi hakkındaki kesinleşmiş mahkeme kararının ise Komisyonun bilgisine sunulmasıyla Başdenetçi veya denetçi sıfatları sona erecektir.

İdare hukukunda geçerli olan 'usulde paralellik ilkesi', bir idari işlemin o işlemin tesisinde izlenen usule göre geri alınması, kaldırılması ya da değiştirilmesi gerektiğini ifade eden bir ilkedir. Bu ilke uyarınca, bir göreve getirilmede uygulanan usulün, o görevden alınmada da uygulanması gerekmektedir. Buna göre, Başdenetçi ve denetçi seçiminde yetkili olan TBMM ve Komisyon, bu kişilerin görevlerinin sona erdirilmesinde de yetkili bulunmaktadır.

Her ne kadar dava dilekçesinde iptali istenilen kuralla getirilen düzenlemenin net olmadığı, görevden almaya ilişkin düzenlemenin usul ve biçimde paralellik ilkesine aykırı olduğu ileri sürülmekte ise de, kuralla getirilen düzenleme yeterli açıklıkta olup usulde paralellik ilkesi gereğince Başdenetçiyi seçmeye yetkili olan TBMM Genel Kurulu yine aynı usulle Başdenetçiyi maddede sayılan hallerde görevden alabilecektir.

Öte yandan, dava dilekçesinde, kuralla getirilen düzenlemenin savunma hakkını engellediği ileri sürülmekte ise de, maddenin (1) numaralı fıkrasında Başdenetçi ve denetçilerin Kanun'da sayılan niteliklerinin bulunmadığının sonradan tespit edilmesi hâlinde ilgili organlarca görevin sona ermesine karar verileceği düzenlenmiş olup, Kanun'da sayılan niteliklerin bulunmadığının tespiti ve nitelik kaybı değerlendirmesinde ilgilinin konu hakkında beyanının alınacağında kuşku yoktur. Maddenin (2) numaralı fıkrasında ise, seçilmeye engel bir suçtan dolayı kesin hüküm giyen veya kısıtlanan Başdenetçi hakkındaki mahkeme kararının TBMM Genel Kurulu'nun, denetçi hakkındaki mahkeme kararının ise Komisyon'un bilgisine sunulmasıyla anılan sıfatların herhangi bir işleme gerek olmaksızın kendiliğinden sona ereceği düzenlenmiş olup savunma hakkının mahkeme aşamasında kullanılacağı açıktır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

Kuralın, Anayasa'nın 6., 9., 10. ve 36. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

H- Kanun'un 17. Maddesinin (4) Numaralı Fıkrasının İlk Cümlesinin İncelenmesi

Dava dilekçesinde, Kurum'a başvurunun sıkı şekil şartlarına bağlandığı ileri sürülerek idari başvuru yollarının tüketilmesi şartının getirilmesinin Kurum'un etkinliğini azaltacağı, Kurum'un olaylara müdahalesinin gecikeceği, zaten idari başvuru yollarından da bir sonuç alınamadığı belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 36., 74. ve 125. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

Kanun'da Kuruma yapılacak başvuru ve usulün düzenlendiği 17. maddesinin (4) numaralı fıkrasının ilk cümlesinde, Kuruma başvuruda bulunulabilmesi için 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda yer alan idari başvuru yolları ile özel kanunlarda yer alan zorunlu idari başvuru yollarının tüketilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Kanun'un 17. maddesinin gerekçesinde konuyla ilgili olarak, 'Dördüncü fıkrada, Kuruma başvuru yapılabilmesi için, İdari Yargılama Usulü Kanununda öngörülen idarî başvuru yollarının tüketilmesi zorunluluğu getirilmektedir. Böylelikle, idarenin işlemlerini gözden geçirmesi ve düzeltmesi imkânı sağlanmakta, dolayısıyla ilgililerin Kuruma veya mahkemeye başvurmadan sorunlarının giderilmesi amaçlanmaktadır.' denilmiştir.

Dava konusu kural ile bir kısım uyuşmazlıkların yargı mercilerinin önüne gelmeden, vatandaş ve devlet açısından olumlu şekilde sonuçlandırılması amaçlanmaktadır. Kanun'un madde gerekçesinde de belirtildiği gibi idari başvuru yollarının tüketilmesi gerekliliğinin getirilmesindeki amaç idarenin işlemlerini gözden geçirmesi ve gerekirse düzeltmesine olanak sağlanması olup, dava dilekçesinde ileri sürüldüğü gibi genel olarak idari başvuru yollarından sonuç alınamadığı gerekçesiyle dava konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu söylenemez.

Kaldı ki dava konusu kuralın devamında, Kurumun telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ihtimali bulunan hallerde, idari başvuru yollarının tüketilmemiş olması halinde dahi başvuruları kabul edeceği hükmüne yer verilmek suretiyle Kuruma gerekli hallerde etkili müdahalede bulunabilme imkânı da sağlanmıştır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 74. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

Kuralın, Anayasa'nın 36. ve 125. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

I- Kanun'un 18. Maddesinin İncelenmesi

Dava dilekçesinde, devlet sırrı niteliğindeki belgelerin Cumhuriyet savcısı veya milletvekillerince bile görülebilmesi mümkün değilken Başdenetçi veya görevlendireceği denetçiye bu tür belgeleri inceleme yetkisinin verilemeyeceği, bu yetkinin anılan kişilere verilmesinin yasama ve yargı yetkisinin devri anlamına geldiği belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2., 6., 7., 8., 9., 11. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Kanun'un 'Bilgi ve belge istenmesi' başlıklı 18. maddesinde, Kurumun inceleme ve araştırma konusu ile ilgili olarak istediği bilgi ve belgelerin, bu isteğin tebliğ edildiği tarihten itibaren otuz gün içinde verilmesinin zorunlu olduğu, süresi içinde istenen bilgi ve belgeleri haklı bir neden olmaksızın vermeyenler hakkında Başdenetçi veya denetçinin başvurusu üzerine ilgili merciin soruşturma açacağı, devlet sırrı veya ticari sır niteliğindeki bilgi ve belgelerin, yetkili mercilerin en üst makam veya kurulunca gerekçesi belirtilmek suretiyle verilmeyebileceği ancak devlet sırrı niteliğindeki bilgi ve belgelerin Başdenetçi veya görevlendireceği denetçi tarafından yerinde incelenebileceği belirtilmiştir.

Dava dilekçesindeki Anayasa'ya aykırılık iddiaları 'devlet sırrı' sayılan bilgi ve belgelere ulaşılması ile ilgilidir.

Yaptığı inceleme ve araştırma neticesinde verdiği kararların herhangi bir hukuki bağlayıcılığı bulunmayan Kurumun, başvurular hakkındaki incelemelerini daha sağlıklı yapabilmesi ve doğru sonuca ulaşabilmesi için, maddenin (2) numaralı fıkrasında belirtilen devlet sırrı veya ticari sır niteliğindeki bilgi ve belgeler, Başdenetçi veya denetçiler tarafından sadece başvuruların hukuka ve hakkaniyete uygun olarak sonuçlandırılması amacıyla karar vermeye yardımcı olması için incelenebilecek olup, şeffaflığın sağlanması yolunda getirilen düzenlemede Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.

Öte yandan, dava dilekçesinde devlet sırrı niteliğindeki belgelerin Cumhuriyet savcısı veya milletvekillerince bile görülebilmesi mümkün değilken Başdenetçi veya görevlendireceği denetçiye bu tür belgeleri inceleme yetkisinin verilmesinin Anayasa'ya aykırı olduğu belirtilmekte ise de Cumhuriyet savcısı veya milletvekillerine tanınmayan bir yetkinin yaptığı görevin niteliğinin farklılığı nedeniyle Başdenetçi veya denetçilere tanınması düzenlemeyi Anayasa'ya aykırı hale getirmez.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

Kuralın, Anayasa'nın 6., 7., 8., 9., 11. ve 36. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

K- Kanun'un 20. Maddesinin (1) ve (3) Numaralı Fıkralarının İncelenmesi

Dava dilekçesinde, ülkemiz koşulları itibariyle başvuruların altı aylık sürede bitirilemeyeceği, ilgili merciin tesis edeceği işlem hakkında Kuruma geri bildirimde bulunmaması halinde ne yapılacağına ilişkin herhangi bir hükmün bulunmadığı, iş yükü nedeniyle maddedeki sürelere uyulamayacağı ileri sürülerek kuralların, Anayasa'nın 74. maddesine aykırı olduğu belirtilmiştir.

Kanun'un 'İnceleme ve araştırma' başlıklı 20. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, Kurumun inceleme ve araştırmasını başvuru tarihinden itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandıracağı; (3) numaralı fıkrasında ise ilgili merciin, Kurum'un önerileri doğrultusunda tesis ettiği işlemi veya Kurum'un önerdiği çözümü uygulanabilir nitelikte görmediği takdirde bunun gerekçesini otuz gün içinde Kurum'a bildireceği belirtilmiştir.

Kanun'un madde gerekçesinde konuyla ilgili olarak, 'Maddeyle, kişilerin hak arama talebinin sağlıklı yürütülebilmesini ve kısa sürede sonuçlandırılmasını sağlamak amacıyla; Kurumun, kendisine yapılan başvuruları en geç altı ay içinde sonuçlandırması gerektiği; yapılan inceleme ve araştırma sonucunun ve varsa önerilerinin Kurum tarafından ilgili mercie ve başvurana bildirileceği, şayet ilgili merci bu öneriler doğrultusunda yeni bir işlem tesis etmiş ise bu işlemi; önerilen çözümü uygulanabilir nitelikte görmediği takdirde ise bunun gerekçesini en geç otuz gün içinde Kuruma bildirmesi gerektiği düzenlenmektedir.' denilmiştir.

Anayasa'nın 74. maddesine göre, ''Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluşu, görevi, çalışması, inceleme sonucunda yapacağı işlemler ile Kamu Başdenetçisi ve kamu denetçilerinin nitelikleri, seçimi ve özlük haklarına ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.'

Kurumun verdiği kararların niteliği de göz önünde bulundurulduğunda, başvuruların kısa süre içinde sonuçlandırılması ve uyuşmazlıkların sağlıklı bir şekilde neticelendirilmesi ve kamu yararı amacıyla getirilen kurallarda Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.

Öte yandan, Kurumun yapısı, oluşumu, görev alanının ve etkinliğinin sınırı, Başdenetçi ile denetçilere verilen yetkiler, Kurum'un iç işleyişine ilişkin süreler gibi konular kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamındadır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu kurallar Anayasa'nın 74. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

L- Kanun'un 22. Maddesinin İncelenmesi

Dava dilekçesinde, Kurum tarafından hazırlanarak Komisyona sunulacak rapora Başdenetçinin görüş ve düşüncelerinin de eklenmesi gerektiği, Kurum'un hazırladığı raporun Komisyon'da değiştirilerek TBMM'ye sunulabileceği gerekçesiyle rapordan beklenen faydanın gerçekleşmeyeceği belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 74. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Kanun'un 22. maddesinde, Kurum'un, her takvim yılı sonunda yürütülen faaliyetleri ve önerileri kapsayan bir rapor hazırlayarak Komisyon'a sunacağı, Komisyon'un, bu raporu iki ay içinde görüşüp kendi kanaat ve görüşlerini de içerecek şekilde özetleyerek Genel Kurul'a sunulmak üzere TBMM Başkanlığına göndereceği, Komisyon'un raporunun Genel Kurul'da ivedilikle görüşüleceği, Kurum'un yıllık raporunun ayrıca Resmi Gazete'de yayımlanmak suretiyle kamuoyuna duyurulacağı ve Kurumun, açıklanmasında fayda gördüğü hususları yıllık raporu beklemeksizin her zaman kamuoyuna duyurabileceği belirtilmiştir.

Genel olarak; kamu denetçileri çalışmalarını bir rapor halinde yasama organına sunmakta ve kamuoyuna açıklamalarda bulunmaktadır. Böylece, Kurum'un tavsi­ye niteliğinde olan kararlarına güç kazandırdığı görülmektedir.

Kamu Denetçiliği Kurumunca hazırlanan yıllık raporun Karma Komisyona sunulması ve bu Komisyonca özetlenen Kurul raporunun Genel Kurulda görüşülmesi, Kamu Denetçiliği Kurumu ile TBMM arasındaki hukuksal ilişkiye dayanmaktadır.

Kurum tarafından hazırlanarak Komisyona sunulan raporun doğal olarak denetçilerle birlikte Başdenetçinin de görüş ve düşüncelerini yansıttığı açıktır. Ayrıca, Komisyon'a sunulan rapora Komisyon tarafından kendi görüş ve kanaatleri eklenecek ve sunulan rapor özetlenerek TBMM Başkanlığı'na gönderilecektir. Burada Kurum tarafından sunulan raporun değiştirilmesi değil özetlenmesi söz konusudur. Kaldı ki, Kurum tarafından hazırlanan rapor Kanun'un 22. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca Resmi Gazete'de de yayımlanacaktır.

Açıklanan nedenlerle dava konusu kuralda Anayasa'nın 74. maddesine aykırı bir yön bulunmamaktadır. İptal isteminin reddi gerekir.

M- Kanun'un 24. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrası ile Geçici 1. Maddesinin (4) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi

Dava dilekçesinde, Genel Sekreter haricindeki diğer personelin niteliğine ilişkin herhangi bir belirleme yapılmadığı, Başdenetçiye atama yapma konusunda sınırsız yetki tanındığı, kamu denetçiliği uzmanı unvanlı kadrolara atama yetkisinin Başdenetçiye verilmesinin Kurumun kuruluş amacıyla bağdaşmadığı, kadroların siyasi saiklerle doldurulacağı belirtilerek kuralların, Anayasa'nın 74. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Kanun'un 'Personelin atanması' başlıklı 24. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, Kurum'un diğer personelinin (Genel sekreter haricindeki personel) Başdenetçi tarafından atanacağı kurala bağlanmış; geçici 1. maddesinin (4) numaralı fıkrasında ise Başdenetçi tarafından, bir defaya mahsus olmak ve kamu denetçiliği uzmanı unvanlı serbest kadro adedinin yüzde ellisini geçmemek üzere, 25. ve 26. maddelerdeki şartlar aranmaksızın, doktora yapmış üniversite öğretim elemanları veya kamu kurum ve kuruluşlarında görevli olup, mesleğe özel yarışma sınavı ile girilen ve belirli süreli meslek içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda atanmış olanlardan kamu denetçiliği uzmanı olarak atama yapılabileceği ve kamu denetçiliği uzmanı olarak atanacakların mesleklerinde en az beş yıllık deneyime sahip olmaları gerektiği belirtilmiştir.

Dava dilekçesinde, başdenetçiye sınırsız yetki tanındığı ve Başdenetçiye verilen yetkinin Kurum'un kuruluş amacıyla bağdaşmadığı ileri sürülmekte ise de, atanması öngörülen 'diğer personel'in özellikleri itibariyle 657 sayılı Kanun'a tabi olduğu, kamu denetçiliği uzmanı kadrolarına atanacakların ise nitelik ve özelliklerinin geçici 1. maddenin (4) numaralı fıkrasında belirtildiği görülmektedir. Bu nitelikleri taşıyanların Başdenetçi tarafından atanmalarını engelleyen bir hüküm bulunmadığı, Başdenetçiye verilen bu yetkinin sınırsız olmadığı, bu tercihin yasa koyucunun takdir hakkı kapsamında kaldığı anlaşıldığından, iptali istenilen kuralın Kanun'un 1. maddesinde yer verilen Kurum'un amaçlarına ve Anayasa'nın 74. maddesine aykırı olduğu söylenemez.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu kurallar Anayasa'nın 74. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ

14.6.2012 günlü, 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu'nun;

1- 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendine,

2- 4., 5. ve 6. maddelerine,

3- 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasına,

4- 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendine,

5- 11. maddesinin (5) ve (6) numaralı fıkralarına,

6- 13. ve 15. maddelerine,

7- 17. maddesinin (4) numaralı fıkrasının ilk cümlesine,

8- 18. maddesine,

9- 20. maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkralarına,

10- 22. maddesine,

11- 24. maddesinin (2) numaralı fıkrasına,

12- Geçici 1. maddesinin (4) numaralı fıkrasına,

yönelik iptal istemleri, 27.12.2012 günlü, E.2012/96, K.2012/206 sayılı kararla reddedildiğinden, bu maddelere, fıkralara, bentlere ve cümleye ilişkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDİNE, 27.12.2012 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

VI- SONUÇ

14.6.2012 günlü, 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu'nun:

A- 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

B- 4. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

C- 5. maddesinin;

a- (2) numaralı fıkrasının (ç) bendinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Engin YILDIRIM'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

b- Kalan bölümünün Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

D- 6. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

E- 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

F- 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

G- 11. maddesinin (5) ve (6) numaralı fıkralarının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

H- 13. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

I- 15. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

J- 17. maddesinin (4) numaralı fıkrasının ilk cümlesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

K- 18. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

L- 20. maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkralarının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

M- 22. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

N- 24. maddesinin (2) numaralı fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

O- Geçici 1. maddesinin (4) numaralı fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,

27.12.2012 gününde karar verildi.

 

Başkan

Haşim KILIÇ

Başkanvekili

Serruh KALELİ

Başkanvekili

Alparslan ALTAN

 

 

 

 

Üye

Fulya KANTARCIOĞLU

Üye

Mehmet ERTEN

Üye

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

 

 

Üye

Zehra Ayla PERKTAŞ

Üye

Recep KÖMÜRCÜ

Üye

Burhan ÜSTÜN

 

 

 

 

Üye

Engin YILDIRIM

Üye

Nuri NECİPOĞLU

Üye

Hicabi DURSUN

 

 

 

 

Üye

Celal Mümtaz AKINCI

Üye

Erdal TERCAN

Üye

Muammer TOPAL

 

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ 

14.6.2012 günlü, 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu'nun 5. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (ç) bendi ile Türk Silâhlı Kuvvetlerinin sırf askeri nitelikteki faaliyetleri Kurum'un görev alanı dışında tutulmuştur.

Anayasa'nın 10. maddesinde, 'Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz' denilmektedir.

Dava konusu 5. maddenin ikinci fıkrası ile yürütme içinde yer alan Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı tasarrufların Kurum'un denetimi dışında bırakılmasının, kaynağını Anayasa'nın 105. maddesinden aldığı anlaşılmakta ise de Türk Silâhlı Kuvvetlerine tanınan ayrıcalığın hangi hukuki nedene dayandığı saptanamamış, Yasa'nın gerekçesinde de bu konuda bir açıklamaya yer verilmemiştir. Cumhurbaşkanlığı dışında, yürütme içinde yer alan kurum ve kuruluşların tümü denetim kapsamına alındığı halde, Türk Silâhlı Kuvvetlerinin kapsam dışında tutulması imtiyaz oluşturduğundan Anayasa'nın 10. maddesi ile bağdaşmamaktadır. Ayrıca, nitelikleri Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinde idarenin, hukuka bağlılığı ve denetlenebilirliği esas olduğundan, bazı eylem ve işlemlerinin yasalarla belirlenmiş denetim türlerinin dışında bırakılması kabul edilemez.

Açıklanan nedenlerle Kural'ın, Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu ve iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

 

 

Üye

Fulya KANTARCIOĞLU

 

 

 

KARŞIOY YAZISI 

6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu'nun 5. maddesinin (2) numaralı fıkrasında Kurumun görev alanı dışında kalan iş ve işlemler belirtilmiş; bu kapsamda fıkranın (ç) bendinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin sırf askeri nitelikteki faaliyetleri de zikredilmek suretiyle Kurumun görev alanı dışına çıkartılmıştır.

Anayasa'nın 74. maddesinde dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı düzenlenmiş olup, maddenin 5928 sayılı kanunla eklenen dördüncü fıkrasında 'Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikayetleri inceler' denilmiş, son fıkrasında Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluşu, görevi, çalışması, inceleme sonucunda yapacağı işlemler ile Kamu Başdenetçisi ve kamu denetçilerinin nitelikleri, seçimi ve özlük haklarına ilişkin usul ve esasların kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.

İptali istenen kural, Türk Silahlı Kuvvetlerinin 'sırf askeri' faaliyetlerini Kamu Denetçiliği Kurumunun görev alanı dışına çıkarmış ancak, 'sırf askeri olmayan' faaliyetleri kapsam içinde bırakmış görünmekte ise de:

İdarenin bir parçası olduğunda kuşku bulunmayan silahlı kuvvetlerin hangi faaliyetlerinin sırf askeri, hangi faaliyetlerinin ise karma veya sivil faaliyetler olduğunun belirlenmesinin idari işlemle gerçekleşeceği, bu nedenle 'sırf askerilik' niteliğinin her somut olayda mevcudiyetinin yargı denetimine tabi olduğu gözetildiğinde, askeri konularla ilgili bir sınırlama getirmeyen ve Kamu Denetçiliğine, bir bütün olarak 'idareyle ilgili şikayetleri inceleme' görevi veren Anayasa'nın amacına aykırı olarak Kurumun görevini sınırlayan kuralın iptali gerekeceği sonucuna varmak gerekir.

Öte yandan Anayasa'nın 117. maddesinde Başkomutanlığın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi varlığından ayrılmayacağı, milli güvenliğin sağlanmasından ve silahlı kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasından Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı Bakanlar Kurulu'nun sorumlu olacağı belirtilmiştir. Kamu Denetçisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı ve Meclis tarafından seçilen bir denetçi sıfatıyla görev yapacak olup, Anayasa tarafından açık bir şekilde kendisine genel görev ve yetki verilmiştir. Bu yetkinin daraltılması sonucunu doğuracak şekilde yasa kuralı konulması, yasa koyucunun takdir alanı içerisinde değildir.

Bu nedenlerle kural Anayasa'nın 74. maddesine aykırıdır.

 

Üye

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ 

6328 sayılı Kanun'un 'Kurumun Görevleri' baslıklı 5. maddesinde kamu denetçiliği kurumunun görevi, 'İdarenin işleyişi ile ilgili şikâyet üzerine, İdarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve İdareye önerilerde bulunmak' şeklinde ifade edilmiştir. Ancak; 'Cumhurbaşkanının tek basına yaptığı işlemler ile resen imzaladığı kararlar ve emirler, yasanın yetkisinin kullanılmasına ilişkin işlemler, yargı yetkisinin kullanılmasına ilişkin kararlar ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin sırf askeri nitelikteki faaliyetleri' kurumun görev alanı dışında bırakılmıştır.

Maddenin tümünün iptali istenmekle beraber, sadece 'sırf askeri nitelikteki faaliyetleri' ibaresi yönünden iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne muhalif kalınmıştır. İlgili yasanın görüşülmesi sırasında Anayasa Komisyonunun oluşturduğu Alt Komisyon, Türk Silahlı Kuvvetlerinin sırf askeri nitelikteki faaliyetlerinin hangi iş, eylem ve işlemlerden oluştuğu konusunda Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı yetkililerinin görüşüne başvurmuştur. Bu yetkililer, sırf askeri nitelikteki faaliyetlerden anlaşılması gerekenin; 'askeriyenin işleyişinden kaynaklanan, atış, manevra, tatbikat, eğitim, nöbet gibi disiplini tesis etmede yararlanılan ve diğer idari kurumlarda benzerlerinin olmadığı faaliyetler' olduğu tespitinde bulunmuştur. Bu husus Alt Komisyonun 1.6.2012 tarihli ve Anayasa Komisyonunun 11.6.2012 tarihli raporlarında yer almıştır.

Sırf askeri nitelikteki faaliyetlerin nelerden oluştuğu konusunda net bir tanım yapılmamıştır ve herkes tarafından kabul görecek bir tanımının yapılması da pek mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla ortada bir belirsizlik bulunmaktadır. Ayrıca, 'diğer idari kurumlarda benzeri olmayan faaliyetler' görüşü de sırf askeri nitelikteki faaliyetlerin tespitinde kullanılabilecek somut bir kıstas değildir. Her idari birimin kendine has bir uzmanlık ve faaliyet alanının bulunması denetim dışı tutulmalarının haklı bir gerekçesi olamaz.

Mevcut düzenleme sayesinde ortaya çıkabilecek her türlü olumsuzluk ve hak ihlali sırf askeri nitelikteki faaliyetler olarak kabul edildiğinde, İdarenin bir parçası olan TSK'nın bu tür faaliyetleri kamu denetçiliği kurumunun denetiminden muaf tutulmuş olacaktır. Sırf askeri nitelikteki bir faaliyet hem silahlı kuvvetler personeli, hem de sivil şahıslar açısından ciddi bir hak ihlaline neden olabilir. İptali istenen düzenleme ordunun sırf askeri nitelikteki faaliyetlerinin ciddi insan hakları ihlallerine yol açabileceği durumların denetlenememesi anlamına gelmektedir.

Yukarıda değindiğimiz askeri yetkililerin görüşünde disiplin endişesi ön plana çıkmış gözükmektedir. Disiplini tesis etme adına hakaret, fiziki şiddet, zor kullanma ve psikolojik baskı yapma gibi hak ihlallerini sırf askeri faaliyet olarak görüp, Meclis adına yapılan bir denetimin dışında tutmak insan hakları düşüncesinin günümüzde ulaştığı seviyeyle uyuşmamaktadır.

Belirtilen gerekçelerle 'sırf askeri nitelikteki faaliyetler' ibaresinin Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu düşüncesiyle, çoğunluk görüşüne muhalefet edilmiştir.

 

Üye

Engin YILDIRIM

 

 

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Dönemi 1982
Karar No 2012/206
Esas No 2012/96
İlk İnceleme Tarihi 08/11/2012
Karar Tarihi 27/12/2012
Künye (AYM, E.2012/96, K.2012/206, 27/12/2012, § …)    
Dosya Sonucu (Karar Türü) Esas - Ret
Başvuru Türü İptal
Başvuran (Genel) - Başvuran (Özel) TBMM Milletvekilleri - Milletvekilleri
Resmi Gazete 25/05/2013 - 28657
Karşı Oy Var
Üyeler Haşim KILIÇ
Serruh KALELİ
Alparslan ALTAN
Fulya KANTARCIOĞLU
Mehmet ERTEN
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Zehra Ayla PERKTAŞ
Recep KÖMÜRCÜ
Burhan ÜSTÜN
Engin YILDIRIM
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Erdal TERCAN
Muammer TOPAL
Zühtü ARSLAN
Raportör Erhan TUTAL

II. İNCELEME SONUÇLARI


6328 Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu 3/1-f Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/135 yok
4 Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/2 , 1982/6 , 1982/7 , 1982/8 , 1982/9 , 1982/36 yok
5 Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/2 , 1982/6 , 1982/7 , 1982/8 , 1982/9 , 1982/36 yok
6 Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/2 , 1982/6 , 1982/8 , 1982/9 yok
8/4 Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/2 , 1982/6 , 1982/7 , 1982/8 , 1982/9 , 1982/36 yok
10/1-c Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/2 , 1982/7 , 1982/128 yok
11/5 Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/2 , 1982/74 yok
11/6 Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/2 , 1982/6 , 1982/7 yok
13 Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/2 , 1982/6 , 1982/7 yok
15 Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/2 , 1982/11 , 1982/81 , 1982/103 yok
17/4 Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/2 yok
18 Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/74 yok
20/1 Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/2 yok
20/3 Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/74 yok
22 Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/74 yok
24/2 Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/74 yok
Geçici 1/4 Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/74 yok

T.C. Anayasa Mahkemesi