"...
I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ
İptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren dava
dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir:
''
II. GEREKÇE
1)15.04.2010 Tarihli ve 5981 Sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 1 inci Maddesi ile
28.03.1983 Tarihli ve 2809 Sayılı Kanuna Eklenen Ek Madde 119'un Anayasaya
Aykırılığı
Ek madde 119 ile Vakıflar Genel Müdürlüğünce idare ve temsil
olunan Fatih Sultan Mehmet Han, Sinan Ağa Bin Abdurrahman, Nurbanu Valide
Sultan, Hatice Sultan ve Hacı Abdülaziz Ağa Mazbut Vakıfları adına Vakıflar
Genel Müdürlüğü tarafından Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi kurulmuştur.
Osmanlı devletinde vakıflar oldukça geniş bir faaliyet alanına
sahiptir. Vakfiyelerde, sosyal hizmetlerden, eğitim ve sağlık hizmetlerine,
dini ve askeri hizmetlere varana kadar pek çok amaçla vakıf kurulduğu
görülmektedir. Vakıflar dönemin toplumsal ihtiyaçları için kurulan birer hayır
ve hizmet kuruluşlarıdır. Osmanlıdaki fonksiyonu da budur. Diğer taraftan
mazbut vakıfların günümüzde yöneticileri yoktur. Bu sebepten dolayı bu
vakıfları günümüzde Vakıflar Genel Müdürlüğü temsil etmektedir. Vakıflar Genel
Müdürlüğünün görevi, en genel ifade ile mazbut vakıfların vakfiyelerinde
belirtilen hayrî, sosyal, kültürel ve ekonomik şart ve hizmetleri yerine
getirmektir. Bu görevler 5737 sayılı kanunun 36 ncı maddesinde tadat
edilmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğü bu vakfiyelerde belirtilen sosyal
yardımları yapmakla, sanat ve eski eserlerin restorasyonu ile vakıf emlak ve
paralarını değerlendirmekle görevlendirilmiştir. Vakfiyelerin günümüzdeki
amaçlarına en uygun faaliyetler, Vakıflar Genel Müdürlüğünün sosyal yardım
faaliyetleridir. Bunlar; vakıfların imaret hizmetleri, muhtaçlara ve âmâlara
bağlanan maaşlar, vakıf hastanesinde yoksullara yönelik yapılan sağlık
yardımları, vs. şeklinde sıralanabilir.
Fatih Sultan Mehmet Üniversitesinin kurulabilmesi için öncelikle
vakıflara ilişkin vakfiyelerde üniversite kurulması amacının bulunması ya da
5737 sayılı Vakıflar Kanununun 14 üncü maddesi uyarınca işlem yapılması
gerekmektedir.
Adı geçen vakıflara ilişkin vakfiyeler incelendiğinde, beş vakfa
ait vakfiyede de üniversite kurulması amacının bulunmadığı görülmektedir. Fatih
Sultan Mehmet Han ile Nurbanu Valide Sultan vakıflarına ilişkin vakfiyelerde,
kurulmuş medreselere yardımdan bahsedilmiş; Hatice Sultan vakfına ilişkin
senette ise, medreseden de bahsedilmemiş, sadece mekteplere yardım ifadesi
kullanılmıştır.
Görüleceği üzere hiçbir vakıf senedinde üniversite kurulması
amacından bahsedilmediği gibi medrese kurmak amacından da bahsedilmemektedir.
Kaldı ki, medreseler ile üniversitelerin benzerlikleri öne sürülerek her iki
kurumu aynı hukuki temelde ve aynı düzlemde düşünmek, bir hatadır. Birer modern
ve laik kurum olan günümüz üniversiteleri ile dini kurum olan medreselerin
birbirlerinin devamıymış gibi düşünmek doğru değildir. Nitekim 03 Mart 1924
yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu çıkartıldığında, Şer'iye ve Evkaf Vekâleti
veya vakıflar tarafından idare edilen medreseler ve bunlara tahsis edilen
ödenekler Milli Eğitim Bakanlığına devredilmiştir. Bu bağlamda, bu mazbut
vakfın vakfiyelerine dayalı olarak üniversite kuruluşu gerçekleştirilemeyeceği
ortaya çıkmaktadır.
5737 sayılı Vakıflar Kanununun 14 üncü maddesinde 'Vakıfların,
vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesine fiilen veya hukuken imkân
kalmaması halinde; vakfedenin iradesine aykırı olmamak kaydıyla mazbut vakıflarda
Genel Müdürlüğün; mülhak, cemaat ve esnaf vakıflarında, vakıf yöneticilerinin
teklifi üzerine bu şartları değiştirmeye; hayır şartlarındaki parasal değerleri
güncel vakıf gelirlerine uyarlamaya Meclis yetkilidir.' hükmü yer almaktadır.
Fatih Sultan Mehmet Han, Sinan Ağa Bin Abdurrahman, Nurbanu Valide
Sultan, Hatice Sultan ve Hacı Abdülaziz Ağa Mazbut Vakıflarının vakfiyelerinde,
yoksullukla mücadele gibi sosyal hizmetler bu vakıfların amaçları arasında
sayılmıştır. Bu açıdan, adı geçen mazbut vakıfların vakfiyelerindeki şartların
yerine getirilmesinin fiilen ya da hukuken imkânsız kalması haline ilişkin
hiçbir somut durum söz konusu değildir. Kaldı ki, ülkemizin içinde bulunduğu
ekonomik ve sosyal koşullar düşünüldüğünde yoksullara yardım edilmesi gibi bir
amacın geçerliliğini yitirdiğini söylemek gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Vakıf
mallarının vakfiye şartlarında yer almayan bir amaca özgülenmesi ya da vakfiye
şartlarının hayata geçirilmesi fiilen ve hukuken imkânsız hale gelmeden, söz konusu
vakıflara ait mal varlığının başka bir amaca, yani üniversite kurulmasına
özgülenmesi Anayasanın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesinin ihlali
niteliğinde olduğu için iptali gerekir.
2886 sayılı Devlet İhale Kanunun kapsam başlıklı 1 inci maddesinde
geçen 'Genel bütçeye dâhil dairelerle katma bütçeli idarelerin, özel idare ve
belediyelerin alım, satım, hizmet, yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri ayni
hak tesisi ve taşıma işleri bu Kanunda yazılı hükümlere göre yürütülür.' hükmü
ile 4734 sayılı kamu İhale Kanununun Kapsam başlıklı 2 nci maddesinde 'Aşağıda
belirtilen idarelerin kullanımında bulunan her türlü kaynaktan karşılanan mal
veya hizmet alımları ile yapım işlerinin ihaleleri bu Kanun hükümlerine göre
yürütülür: a) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli
idareler, il özel idareleri ve belediyeler ile bunlara bağlı; döner sermayeli
kuruluşlar, birlikler (meslekî kuruluş şeklinde faaliyet gösterenler ile
bunların üst kuruluşları hariç), tüzel kişiler.' hükümleri birlikte
değerlendirildiğinde Vakıflar Genel Müdürlüğünün hem Devlet İhale Kanununa hem
de Kamu İhale Kanununa tabi olduğu açıktır. İptali istenen hüküm, Fatih Sultan
Mehmet Üniversitesine tahsis edilen malların üzerinde her türlü tasarruf hakkını,
anılan kanunların kapsamı dışına çıkartarak, sadece Üniversite Mütevelli
Heyetin iradesine bırakılması sonucunu doğurmaktadır. Yükseköğretim Kanunu
burada Vakıflar Genel Müdürlüğünün üniversite kurarken tahsis ettiği mallar
üzerinde tasarruf yetkisini tamamen elinden almakta ve Üniversite Mütevelli
Heyetine bu yetkiyi vermektedir. Burada Türk Medeni Kanununa tabi diğer
vakıflar için aynı sorun neden gündeme gelmemektedir sorusu akıllara gelebilir.
Ancak, yeni vakıf olarak tabir edilen diğer vakıflar zaten Devlet İhale Kanunu
ve Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında özel hukuk tüzel kişiliğini haizdirler.
Oysa Vakıflar Genel Müdürlüğü idare ettiği vakıflar açısından bir kamu tüzel
kişiliğidir. Dolayısıyla yapılan yasal düzenleme Anayasanın 2 nci maddesinde yer
alan hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
Vakıflar Genel Müdürlüğünün en başta gelen asli görevleri arasında
vakıfları vakfiyeleri doğrultusunda yaşatmak görevi bulunmaktadır. 5737 Sayılı
Vakıflar Kanununun 36 ncı maddesi (a) bendinde Genel Müdürlüğün görevleri
arasında sayılan 'Mazbut vakıfların vakfiyelerinde veya vakfiye yerine geçen
hüccet, berat, ferman gibi belgelerinde yazılı hayrî, sosyal, kültürel ve
ekonomik şart ve hizmetleri yerine getirmek' ile (b) bendinde getirilen 'Vakfiyelerde
öngörülen hizmetlerin en iyi şekilde yerine getirilebilmesini sağlamak amacıyla
Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait paralar ile malları değerlendirmek,
daha fazla gelir getirici yatırımlara tahsis etmek.' hükümleri ile bu
vakıfların amaçları doğrultusunda faaliyetlerine devam etmesi görev olarak
verilmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğünün bu amaçları açık iken Fatih Sultan
Mehmet Han, Sinan Ağa Bin Abdurrahman, Nurbanu Valide Sultan, Hatice Sultan ve
Hacı Abdülaziz Ağa Mazbut Vakıflarının yoksullara yardım amacı dışında,
üniversite kurulması için mal varlıklarının bu amaca özgülenmesi Anayasanın 2
nci maddesinde yer alan sosyal devlet ilkesine de aykırıdır ve iptali gerekir.
Vakıf malları devletin malik olduğu mal niteliğinde olmayıp, başka
amaca özgülenmiş vakıf mallarının gelirleriyle vakıf üniversitesi kurulması
Anayasanın 35 inci maddesine açıkça aykırıdır.
Nitekim Anayasa Mahkemesinin 30.01.1969 tarihli, E.1967/47,
K.1969/9 sayılı kararında da aynen şöyle denilmektedir;
'Anayasanın 36 ncı maddesi hükmünce mülkiyet hakkı, Anayasa
güvencesi altına alınmış ve bu hakkın ancak kamu yararı düşüncesi ile veya yasa
hükmü ile sınırlanabilmesi öngörülmüştür. Yukarıda da söylendiği gibi, vakıf
malların mülkiyetinin Devlete değil, vakıf tüzel kişiliğine ait olduğu, bugünkü
Vakıflar Kanunuyla kabul edilmiş bulunmaktadır. (')
(') Bir an için, devletin bu payların ucuz para ile öbür
paydaşlara verilmesi sonucunda onların, kolayca mal sahibi veya başka deyimle
konut sahibi olmalarını sağlamak istediği ve böylece Anayasanın kendisine
yüklediği bir ödevi yerine getirmiş olacağı düşünülse bile, Devletin,
başkasının taşınmaz malına el atabilmesi, ancak kamulaştırma yolu ile ve o
malın gerçek karşılığını ödeyerek olabileceğinden (Anayasa Madde 38); bunun
dışında bir davranışla Devletin kamu yararı düşüncesi ile dahi olsa, başkasının
taşınmaz malını gerçek değerinden az bir değerle kimi yurttaşlara vermesi,
Anayasaya uygun ve Anayasanın 36 ncı maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren
bir durum sayılamaz. Bu nedenlerle Anayasaya aykırı bulunan itiraz konusu
hükmün iptali gereklidir.'
Yine Anayasa Mahkemesinin 30.01.1969 tarihli ve E.1969/35 ve
K.1969/70 sayılı kararında aynen şu ifadelere yer verilmiştir:
'Vakıf, kökü İslâm hukukuna dayanan bir sosyal yardım kurumudur.
Bu kurumun temeli, vakfeden kimsenin, malını vakfetmek yani belli bir işe süre
siz olarak bağlamak iradesidir. İslâm Hukuku açısından vakıf, bir özel hukuk
kurumu ve ondan doğan ilişkiler, özel hukuk ilişkileridir ve böylece vakıf mal
vakfın özel mülkiyetinde bulunan malıdır. 6762 sayılı Vakıflar Kanunu, eski
vakıfları düzenlerken vakıf kurumunun ve ondan doğan ilişkilerin hukukî
niteliğinde ve bu arada vakıf mallarının özel mülkiyet konusu mallar olmasında,
herhangi bir değişiklik yapmış değildir. Bu durum, sözü edilen Yasanın
düzenlediği bütün eski vakıfların malları için böyledir. Bu düzenlemenin yasa
koyucusunun eski vakıfları kuranların iradelerine olabildiğince saygı gösterme
ilkesine dayandığı ve sözleşme özgürlüğüne Anayasal temel bulunan, Anayasanın
40 ıncı maddesinin doğrultusunda olduğu açıktır. Nitekim Anayasa Mahkemesinin,
daha önceki verilmiş, bir kararında da, vakıf mallarının vakıf özel
mülkiyetinde olduğu ve 6762 sayılı Vakıflar Kanununun bu durumda bir değişiklik
yapmadığı belirtilmiş bulunmaktadır. (30 Ocak 1969 günlü, 1967/47 esas, 1969/9
karar sayılı Anayasa Mahkemesi Kararı, 24.12.1960 günlü 13382 sayılı Resmî
gazete, S. 4).
İptal konusu kuralın yazılışı ve fıkranın tümü göz önünde
tutulunca, vakıflar idaresine ait mallar sözü ile 6762 sayılı Vakıflar
Kanununun kapsamına giren malların anlatıldığı sonucuna varılmaktadır. Nitekim
hukuk uygulamalarında, Vakıflar İdaresine ait mal denilince, genellikle, Medenî
yasadan önce kurulmuş bulunan ve hukukî durumları 6762 sayılı Vakıflar
Kanununda düzenlenmiş olan mallardan söz edildiği herkesçe benimsenen bir
gerçektir. Vakfa ait malların vakıf tüzel kişiliğinin özel mülkiyetindeki
mallar olması karşısında, Anayasanın 38 inci maddesinin açık hükmü gereğince
malın gerçek karşılığı peşin olarak ödenmedikçe bu malların vakıf tüzel
kişiliğinin elinden alınması Anayasaya uygun görülemez. Bundan ötürü itiraz
konusu kuralın iptaline Anayasanın 147 inci maddesinin birinci fıkrası ve 151
inci maddesi uyarınca karar verilmelidir.'
04.11.1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun Ek 3
üncü Maddesinin (d) bendinde yükseköğretim kurumu kurulabilmesi için Yükseköğretim
Kurulu Başkanlığına sunulması gereken belgeler arasında 'Vakıf yükseköğretim
kurumunun eğitim-öğretim fonksiyonunu yerine getiremeyeceğinin anlaşılması
halinde, bu madde ile yükseköğretim kurumuna tahsis edilenlere yapılacak işlemi
gösterir belge,' de sayılmıştır. Yükseköğretim Kanununun Ek 3 üncü Maddesi
yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesi kararlarıyla birlikte düşünüldüğünde, söz
konusu kuralın Anayasanın 46 ncı maddesine açıkça aykırı olduğu görülmektedir.
Ek 3 üncü Maddesinin (d) bendi hükmünü dayanak alan, Vakıf
Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 9/g bendinde de 'Vakfın, Yükseköğretim
Kurulu tarafından kabul edilebilecek mücbir sebepler dışında yükseköğretim
kurumunu, tüzel kişilik kazandığı tarihten itibaren üç yıl geçtiği halde
açmaması veya açamaması veya açılan birimlerde Yükseköğretim Kurulunca
belirlenen yetersizliği bir yıl içinde gidermemesi veya giderememesi, Kanun ve
Yönetmelik hükümlerine ve tespit edilen esaslara aykırı hareket edilmesi,
eğitim ' öğretime başlandıktan sonra en çok üç yıl içinde eğitim ' öğretim
düzeyinin bulunduğu ildeki, o ilde yoksa Yükseköğretim Kurulunca belirlenecek
en yakın ildeki, Devlet üniversitesinin eğitim ' öğretim düzeyine ulaşmaması ve
bunun düzeltilmesi için yapılan uyarıya rağmen bir yıl sonunda istenilen
seviyeye ulaştırılmaması; Devletin varlığı ve bağımsızlığı ve milletin ve
ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği aleyhinde faaliyette bulunulması, Atatürk
ilkeleri ve inkılapları ile özellikle laiklikle bağdaşmayan bir durumun uyarıya
rağmen sürmesi hallerinde, 2547 sayılı Kanun'un Ek-3 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendi hükmüne göre yükseköğretim kurumuna tahsis edilen taşınır
ve taşınmaz malların ve hakların vakıfça belirlenen bir yükseköğretim kurumuna
devrini peşinen kabul ettiğine dair taahhüt belgesi ve bu taahhüdün, belirlenen
yükseköğretim kurumunun yetkili organınca kabul edildiğine dair karar örneği.'
hükmü yer almaktadır. Söz konusu yasa ve yönetmelik hükümleri vakıf
üniversitelerinin kurulması için YÖK'e verilen taahhüt çerçevesinde çıplak
mülkiyet veya intifa hakkı tahsis edilen taşınmazların belirtilen şartlar
oluştuğunda, adı geçen Mazbut Vakıfların, dolayısıyla da Vakıflar Genel
Müdürlüğünün elinden çıkması sonucunu doğurabilecektir.
5981 sayılı yasanın yasalaşma sürecinde Fatih Sultan Mehmet Vakıf
Üniversitesine tahsis edilen taşınır ve taşınmaz mallara ve haklara ilişkin
taahhüt belgesinin de Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına sunulmuş olması
gerekmektedir. Yükseköğretim Kanununun Ek 3 üncü Maddesinin (d) bendinin, Fatih
Sultan Mehmet Han, Sinan Ağa Bin Abdurrahman, Nurbanu Valide Sultan, Hatice
Sultan ve Hacı Abdülaziz Ağa Mazbut Vakıflarının taşınır ve taşınmaz mallarının
ve haklarının el değiştirmesine dayanak oluşturabileceği açık bir gerçekliktir.
Bu açılardan adı geçen vakıfların mallarının bedelleri ödenmeden devlet
üniversitelerine devri sonucuna neden olabilecek düzenlemenin Anayasanın 46 ncı
maddesine açıkça aykırılık taşıdığından iptali gerekir.
Anayasanın 130 uncu maddesinde kazanç amacına yönelik olmamak
şartı ile vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tâbi
yükseköğretim kurumları kurulabilmesine olanak tanınmıştır. Ancak, Anayasanın
130 uncu maddesinde kastedilen vakıfların mazbut vakıflar olmadığı açıktır.
Mazbut vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıflardır. 5737 sayılı
Vakıflar Kanunuyla, Mazbut Vakıfların hukuki statülerinde yapılan kısmi
değişiklikler, konu hakkındaki Anayasal düzenlemelerin maksadını ve ruhunu
değiştiremez. Bu tüzel kişilik adına, bir kamu tüzel kişiliği olan kanuni
temsilcisi konumundaki Vakıflar Genel Müdürlüğünün bir yüksek öğretim kurumu
kurma ehliyetine sahip olmadığı, devlet üniversitelerinin doğrudan doğruya
devlet hazinesinden kaynak ayrılarak kurulmaları gerektiği açıktır. Bu
gerekçelerle söz konusu düzenleme Anayasanın 130 uncu maddesine aykırıdır ve
iptali gerekir.
Açıklanan nedenlerle, 15.04.2010 tarihli ve 5981 sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun
1 inci maddesi ile 28.03.1983 tarihli ve 2809 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde
119 Anayasanın 2 nci, 35 inci, 46 ncı ve 130 uncu maddelerine aykırı olup,
iptali gerekmektedir.
2)15.04.2010 Tarihli ve 5981 Sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 1 inci Maddesi ile
28.03.1983 Tarihli ve 2809 Sayılı Kanuna Eklenen Ek Madde 124'ün Anayasaya
Aykırılığı
Ek madde 124 ile Vakıflar Genel Müdürlüğünce idare ve temsil
olunan Bezm-i Âlem Valide Sultan, Silahtar Abdullah Ağa ve Abdülhamid Sani
mazbut vakıfları adına Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Bezm-i Âlem Vakıf
Üniversitesi kurulmuştur.
Bezm-i Âlem Vakıf Üniversitesinin kurulabilmesi için öncelikle
vakıflara ilişkin vakfiyelerde üniversite kurulması amacının bulunması ya da
5737 sayılı Vakıflar Kanununun 14 üncü maddesi uyarınca işlem yapılması
gerekmektedir.
Adı geçen vakıfların vakfiyelerine ilişkin 21.04.2009 tarihli ve
195 sayılı Vakıflar Meclisi kararı incelendiğinde (bkz. Ek. 1);
- Bezmialem Valide Sultan'ın 1263 H. (1851 M.) tarihli vakfiyesine
ek olarak düzenlenen 1267 H. (1851 M) tarihli zeyl vakfiyesinde, Rüşdiye
Mektebi yapılması ve diğer Rüşdiye Mektepleri gibi Arapça, Farsça, Coğrafya,
Matematik, Dil ve Edebiyet, Tarih, Tercüme Usulü (Mütercimlik, çevirmenlik) ve
İlm-i İcmali hasıl olacak derecede Hendese (diğer ilimlere yetecek derecede
Mühendislik ilimleri) öğrenilmesi,
- Silahtar Abdullah Ağa'nın 1209 H. (1795 M.) tarihli
vakfiyesinde, Şazeli Dergahına gelip giden fukara ve dervişlerle ilgili irşad,
evrad okutulması, yeme içme ve misafir olarak gelip gidenlerin ağırlanması,
- Abdülhamid Sani'nin 1306 H. (1888 M.) tarihli vakfiyesinde de
yine Şazeli Dergahı ile ilgili harcamalar ve dergah hizmetleri şartlarının
bulunduğu,
görülmektedir. Söz konusu Vakıflar Meclisi Kararının amacı bu
mazbut vakıflara ait hayır şartlarının değiştirilmesidir.
Vakfiyelerde yer alan hayır şartları incelendiğinde, Bezm-i Alem
Valide Sultan vakfı dışındaki vakıflarda, bırakın üniversite kurma amacının
eğitim amacına dönük bir ifadenin dahi yer almadığı; Bezm-i Alem Valide Sultan
vakfında ise sadece rüştiye kurulmasından bahsedildiği anlaşılmaktadır. Bu
durum zaten mazbut vakıfların amacını değiştirmek için girişimde
bulunulmasından da anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, 3 vakfa ait vakfiyelere dayalı
olarak üniversite kuruluşunun gerçekleştirilemeyeceği ortaya çıkmaktadır.
Bezm-i Âlem Vakıf Üniversitesi kurulmasına ilişkin 1970'li
yıllardan itibaren bir dizi girişimde bulunulmuş, ancak bu girişimler sonucunda
hukuki olanaksızlıklardan dolayı üniversite kurulması gerçekleştirilememiştir.
(Bkz. Ek 2,sh. 5-7) Rıza Kutaniş'in aktarmasında da görüleceği gibi 1989
yılındaki girişim, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu tarafından
engellenmiş, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı yeni bir karar alarak üniversite
kuruluşuna ilişkin daha önce aldığı kararı iptal etmiştir. Ek 3'te yer alan
07.03.1989 tarihli ve 89.11.403 Karar Nolu Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı
kararında vakfiyede yükseköğretim kurulu kurulması iradesinin bulunmaması
nedeniyle üniversite kurulması kararının iptal edildiği açıklamasına yer
verilmektedir.
5737 sayılı Vakıflar Kanununun 14 üncü maddesinde 'Vakıfların,
vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesine fiilen veya hukuken imkân
kalmaması halinde; vakfedenin iradesine aykırı olmamak kaydıyla mazbut
vakıflarda Genel Müdürlüğün; mülhak, cemaat ve esnaf vakıflarında, vakıf
yöneticilerinin teklifi üzerine bu şartları değiştirmeye; hayır şartlarındaki
parasal değerleri güncel vakıf gelirlerine uyarlamaya Meclis yetkilidir.' hükmü
yer almaktadır.
Bezm-i Âlem Valide Sultan, Silahtar Abdullah Ağa ve Abdülhamid
Sani mazbut vakıflarının vakfiyelerinde, yoksullukla mücadele gibi sosyal
hizmetler bu vakıfların amaçları arasında sayılmıştır. Bu açıdan, adı geçen
mazbut vakıfların vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesinin fiilen ya da
hukuken imkânsız kalması haline ilişkin hiçbir somut durum söz konusu değildir.
Kaldı ki, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal koşullar düşünüldüğünde
yoksullara yardım edilmesi gibi bir amacın geçerliliğini yitirdiğini söylemek
gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Vakıf mallarının vakfiye şartlarında yer almayan
bir amaca özgülenmesi ya da vakfiye şartlarının hayata geçirilmesi fiilen ve
hukuken imkânsız hale gelmeden, söz konusu vakıflara ait mal varlığının başka
bir amaca, yani üniversite kurulmasına özgülenmesi Anayasanın 2 nci maddesinde
yer alan hukuk devleti ilkesinin ihlali niteliğinde olduğu için iptali gerekir.
Bezm-i Âlem Vakıf Üniversitesi kurulmasına ilişkin yasa önerisi,
15.12.2009 tarihinde Başbakanın imzası ile TBMM Başkanlığına sunulmuş ve söz
konusu Tasarı Komisyonda görüşülerek 461 Sıra Sayısını almıştır. Ancak Bezm-i
Âlem Vakıf Üniversitesinin kuruluşu, 461 Sıra Sayılı Komisyon raporunun TBMM
Genel Kurulunda görüşülerek kabulü şeklinde olmamıştır. 487 Sıra Sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının TBMM Genel Kurulunda görüşülmesi sırasında verilen iki önergenin
kabulü ile yasalaşmıştır.
Bezm-i Âlem Vakıf Üniversitesi kurulmasına ilişkin 461 Sıra Sayılı
Komisyon Raporunda, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ve Hükümet temsilcileri
tarafından verilen ek açıklama ve cevaplarda;
'Yükseköğretim Kurulu tarafından vakıf üniversitelerinin kuruluşu
sırasında kuruluş talebinde bulunan vakfın mali yapısının incelendiği,
üniversitenin kuruluş aşamasında gösterilen malvarlığının ayni hak tesisi
yoluyla üniversitenin hizmetine sunulmasının vakıf tarafından taahhüt
edilmesinin şart olarak arandığı,
- Kurucu vakıfların üniversiteye tahsis edecekleri arazi ve
gelirlerin üniversitenin kurulması ve faaliyete geçmesine yeterli olduğu; bu
çerçevede, Bezm-i Alem Valide Sultan Vakfına ait Vakıf Gureba Hastanesi,
Silahtar Abdullah Vakfına ait Okmeydanı'nda bulunan 332 dönüm arazi ve II.
Abdülhamit Sani Vakfına ait Akaretlerin gelirlerinin kurulacak üniversiteye
tahsis edildiği,' bilgilerine yer verilmiştir.
Ek 2'de yer alan Doç. Dr. Rıza Kurtaniş tarafından hazırlanan
'Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakfiyeleri ve Vakıf Gureba Hastanesi' başlıklı
çalışmada da Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıflarına ait menkul ve gayrimenkul
mal varlığı net bir şekilde yer almaktadır.
Vakıf malları devletin malik olduğu mal niteliğinde olmayıp, başka
amaca özgülenmiş vakıf mallarının gelirleriyle vakıf üniversitesi kurulması
Anayasanın 35 inci maddesine açıkça aykırıdır.
Nitekim Anayasa Mahkemesinin 30.01.1969 tarihli, E.1967/47,
K.1969/9 sayılı kararında da aynen şöyle denilmektedir;
'Anayasanın 36 ncı maddesi hükmünce mülkiyet hakkı, Anayasa
güvencesi altına alınmış ve bu hakkın ancak kamu yararı düşüncesi ile veya yasa
hükmü ile sınırlanabilmesi öngörülmüştür. Yukarıda da söylendiği gibi, vakıf
malların mülkiyetinin Devlete değil, vakıf tüzel kişiliğine ait olduğu, bugünkü
Vakıflar Kanunuyla kabul edilmiş bulunmaktadır. (')
(') Bir an için, devletin bu payların ucuz para ile öbür paydaşlara
verilmesi sonucunda onların, kolayca mal sahibi veya başka deyimle konut sahibi
olmalarını sağlamak istediği ve böylece Anayasanın kendisine yüklediği bir
ödevi yerine getirmiş olacağı düşünülse bile, Devletin, başkasının taşınmaz
malına el atabilmesi, ancak kamulaştırma yolu ile ve o malın gerçek karşılığını
ödeyerek olabileceğinden (Anayasa Madde 38); bunun dışında bir davranışla
Devletin kamu yararı düşüncesi ile dahi olsa, başkasının taşınmaz malını gerçek
değerinden az bir değerle kimi yurttaşlara vermesi, Anayasaya uygun ve
Anayasanın 36 ncı maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren bir durum
sayılamaz. Bu nedenlerle Anayasaya aykırı bulunan itiraz konusu hükmün iptali
gereklidir.'
Yine Anayasa Mahkemesinin 30.01.1969 tarihli ve E.1969/35 ve
K.1969/70 sayılı kararında aynen şu ifadelere yer verilmiştir:
'Vakıf, kökü İslâm hukukuna dayanan bir sosyal yardım kurumudur.
Bu kurumun temeli, vakfeden kimsenin, malını vakfetmek yani belli bir işe süre
siz olarak bağlamak iradesidir. İslâm Hukuku açısından vakıf, bir özel hukuk
kurumu ve ondan doğan ilişkiler, özel hukuk ilişkileridir ve böylece vakıf mal
vakfın özel mülkiyetinde bulunan malıdır. 6762 sayılı Vakıflar Kanunu, eski
vakıfları düzenlerken vakıf kurumunun ve ondan doğan ilişkilerin hukukî
niteliğinde ve bu arada vakıf mallarının özel mülkiyet konusu mallar olmasında,
herhangi bir değişiklik yapmış değildir. Bu durum, sözü edilen Yasanın
düzenlediği bütün eski vakıfların malları için böyledir. Bu düzenlemenin yasa
koyucusunun eski vakıfları kuranların iradelerine olabildiğince saygı gösterme
ilkesine dayandığı ve sözleşme özgürlüğüne Anayasal temel bulunan, Anayasanın
40 ıncı maddesinin doğrultusunda olduğu açıktır. Nitekim Anayasa Mahkemesinin,
daha önceki verilmiş, bir kararında da, vakıf mallarının vakıf özel
mülkiyetinde olduğu ve 6762 sayılı Vakıflar Kanununun bu durumda bir değişiklik
yapmadığı belirtilmiş bulunmaktadır. (30 Ocak 1969 günlü, 1967/47 esas, 1969/9
karar sayılı Anayasa Mahkemesi Kararı, 24.12.1960 günlü 13382 sayılı Resmî
gazete, S. 4).
İptal konusu kuralın yazılışı ve fıkranın tümü göz önünde
tutulunca, vakıflar idaresine ait mallar sözü ile 6762 sayılı Vakıflar
Kanununun kapsamına giren malların anlatıldığı sonucuna varılmaktadır. Nitekim
hukuk uygulamalarında, Vakıflar İdaresine ait mal denilince, genellikle, Medenî
yasadan önce kurulmuş bulunan ve hukukî durumları 6762 sayılı Vakıflar
Kanununda düzenlenmiş olan mallardan söz edildiği herkesçe benimsenen bir
gerçektir. Vakfa ait malların vakıf tüzel kişiliğinin özel mülkiyetindeki
mallar olması karşısında, Anayasanın 38 inci maddesinin açık hükmü gereğince
malın gerçek karşılığı peşin olarak ödenmedikçe bu malların vakıf tüzel
kişiliğinin elinden alınması Anayasaya uygun görülemez. Bundan ötürü itiraz
konusu kuralın iptaline Anayasanın 147 nci maddesinin birinci fıkrası ve 151
inci maddesi uyarınca karar verilmelidir.'
04.11.1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun Ek 3
üncü Maddesinin (d) bendinde yükseköğretim kurumu kurulabilmesi için
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına sunulması gereken belgeler arasında 'Vakıf
yükseköğretim kurumunun eğitim ' öğretim fonksiyonunu yerine getiremeyeceğinin
anlaşılması halinde, bu madde ile yükseköğretim kurumuna tahsis edilenlere
yapılacak işlemi gösterir belge,' de sayılmıştır. Yükseköğretim Kanununun Ek 3
üncü Maddesi yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesi kararlarıyla birlikte
düşünüldüğünde, söz konusu kuralın Anayasanın 46 ncı maddesine açıkça aykırı
olduğu görülmektedir.
Ek 3 üncü Maddesinin (d) bendi hükmünü dayanak alan, Vakıf
Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 9/g bendinde de 'Vakfın, Yükseköğretim
Kurulu tarafından kabul edilebilecek mücbir sebepler dışında yükseköğretim
kurumunu, tüzel kişilik kazandığı tarihten itibaren üç yıl geçtiği halde
açmaması veya açamaması veya açılan birimlerde Yükseköğretim Kurulunca
belirlenen yetersizliği bir yıl içinde gidermemesi veya giderememesi, Kanun ve
Yönetmelik hükümlerine ve tespit edilen esaslara aykırı hareket edilmesi,
eğitim ' öğretime başlandıktan sonra en çok üç yıl içinde eğitim ' öğretim
düzeyinin bulunduğu ildeki, o ilde yoksa Yükseköğretim Kurulunca belirlenecek
en yakın ildeki, Devlet üniversitesinin eğitim ' öğretim düzeyine ulaşmaması ve
bunun düzeltilmesi için yapılan uyarıya rağmen bir yıl sonunda istenilen
seviyeye ulaştırılmaması; Devletin varlığı ve bağımsızlığı ve milletin ve
ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği aleyhinde faaliyette bulunulması, Atatürk
ilkeleri ve inkılapları ile özellikle laiklikle bağdaşmayan bir durumun uyarıya
rağmen sürmesi hallerinde, 2547 sayılı Kanun'un Ek-3 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendi hükmüne göre yükseköğretim kurumuna tahsis edilen taşınır
ve taşınmaz malların ve hakların vakıfça belirlenen bir yükseköğretim kurumuna
devrini peşinen kabul ettiğine dair taahhüt belgesi ve bu taahhüdün, belirlenen
yükseköğretim kurumunun yetkili organınca kabul edildiğine dair karar örneği.'
hükmü yer almaktadır. Söz konusu yasa ve yönetmelik hükümleri vakıf
üniversitelerinin kurulması için YÖK'e verilen taahhüt çerçevesinde çıplak
mülkiyet veya intifa hakkı tahsis edilen taşınmazların belirtilen şartlar
oluştuğunda, adı geçen Mazbut Vakıfların, dolayısıyla da Vakıflar Genel
Müdürlüğünün elinden çıkması sonucunu doğurabilecektir.
5981 sayılı Yasanın yasalaşma sürecinde Bezm-i Âlem Üniversitesine
tahsis edilen taşınır ve taşınmaz mallara ve haklara ilişkin taahhüt belgesinin
de Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına sunulmuş olması gerekmektedir.
Yükseköğretim Kanununun Ek 3 üncü Maddesinin (d) bendinin, Bezm-i Âlem Valide
Sultan, Silahtar Abdullah Ağa, Abdulhamit Sani Mazbut Vakıflarının taşınır ve
taşınmaz mallarının ve haklarının el değiştirmesine dayanak oluşturabileceği
açık bir gerçekliktir. Bu açılardan adı geçen vakıfların mallarının bedelleri
ödenmeden devlet üniversitelerine devri sonucuna neden olabilecek düzenlemenin
Anayasanın 46 ncı maddesine açıkça aykırılık taşıdığından iptali gerekir.
2886 sayılı Devlet İhale Kanunun kapsam başlıklı 1 inci maddesinde
geçen 'Genel bütçeye dâhil dairelerle katma bütçeli idarelerin, özel idare ve
belediyelerin alım, satım, hizmet, yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri ayni
hak tesisi ve taşıma işleri bu Kanunda yazılı hükümlere göre yürütülür.' hükmü
ile 4734 sayılı kamu İhale Kanununun Kapsam başlıklı 2 nci maddesinde 'Aşağıda
belirtilen idarelerin kullanımında bulunan her türlü kaynaktan karşılanan mal
veya hizmet alımları ile yapım işlerinin ihaleleri bu Kanun hükümlerine göre
yürütülür: a) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli
idareler, il özel idareleri ve belediyeler ile bunlara bağlı; döner sermayeli
kuruluşlar, birlikler (meslekî kuruluş şeklinde faaliyet gösterenler ile
bunların üst kuruluşları hariç), tüzel kişiler.' hükümleri birlikte
değerlendirildiğinde Vakıflar Genel Müdürlüğünün hem Devlet İhale Kanununa hem
de Kamu İhale Kanununa tabi olduğu açıktır. İptali istenen hüküm, Bezm-i Âlem
Vakıf Üniversitesine tahsis edilen malların üzerinde her türlü tasarruf
hakkını, anılan kanunların kapsamı dışına çıkartarak, sadece Üniversite
Mütevelli Heyetinin iradesine bırakılması sonucunu doğurmaktadır. Yükseköğretim
Kanunu burada Vakıflar Genel Müdürlüğünün üniversite kurarken tahsis ettiği
mallar üzerinde tasarruf yetkisini tamamen elinden almakta ve Üniversite
Mütevelli Heyetine bu yetkiyi vermektedir. Burada Türk Medeni Kanununa tabi
diğer vakıflar için aynı sorun neden gündeme gelmemektedir sorusu akıllara
gelebilir. Ancak, yeni vakıf olarak tabir edilen diğer vakıflar zaten Devlet İhale
Kanunu ve Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında özel hukuk tüzel kişiliğini
haizdirler. Oysa Vakıflar Genel Müdürlüğü idare ettiği vakıflar açısından bir
kamu tüzel kişiliğidir. Dolayısıyla yapılan yasal düzenleme Anayasanın 2 nci
maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
Anayasanın 130 uncu maddesinde kazanç amacına yönelik olmamak
şartı ile vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tâbi
yükseköğretim kurumları kurulabilmesine olanak tanınmıştır. Ancak, Anayasanın
130 uncu maddesinde kastedilen vakıfların mazbut vakıflar olmadığı açıktır.
Mazbut vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıflardır. 5737 sayılı
Vakıflar Kanunuyla, Mazbut Vakıfların hukuki statülerinde yapılan kısmi
değişiklikler, konu hakkındaki Anayasal düzenlemelerin maksadını ve ruhunu
değiştiremez. Bu tüzel kişilik adına, bir kamu tüzel kişiliği olan kanuni
temsilcisi konumundaki Vakıflar Genel Müdürlüğünün bir yüksek öğretim kurumu
kurma ehliyetine sahip olmadığı, devlet üniversitelerinin doğrudan doğruya
devlet hazinesinden kaynak ayrılarak kurulmaları gerektiği açıktır. Bu
gerekçelerle söz konusu düzenleme Anayasanın 130 uncu maddesine aykırıdır ve
iptali gerekir.
Açıklanan nedenlerle, 15.04.2010 tarihli ve 5981 sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 1 inci
maddesi ile 28.03.1983 tarihli ve 2809 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 124
Anayasanın 2 nci, 35 inci, 46 ncı ve 130 uncu maddelerine aykırı olup, iptali
gerekmektedir.
3) 15.04.2010 Tarihli ve 5981 Sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici Madde 1'in
Anayasaya Aykırılığı
Geçici 1 inci maddenin son fıkrasında 'Bu maddenin uygulanmasında
ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye ve uygulama esaslarını belirlemeye
Başbakanlık yetkilidir.' hükmü bulunmaktadır. Uygulama esaslarının sınırları
tespit edilmemiş, bu nedenle Başbakanlığa bu konuda sınırsız yetki devri
yapılmıştır. Yine 'tereddütleri gidermek' kavramı çerçevesinde Başbakanlığa
yetki devredildiği görülmektedir. Ayrıca 'tereddüt giderme' kapsamında
yapılacak işlemlerin ve bu işlemlerin sonuçlarının ne olacağına ilişkin bir
belirleme yapılmamıştır.Bu belirsizlikler de hukuki güven duygusunu zedelemekte
ve söz konusu düzenlemenin hukuk devleti ilkesine aykırılığı çok açık hale
gelmektedir.
Geçici 1 inci maddeBezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba
Hastanesi çalışanlarının üniversite kurulmasından sonraki özlük hakları
düzenlenmektedir.
Bu nedenle, iptali istenen Geçici 1 inci madde hükmü de, yukarıda
(2) numaralı başlık altında ve yukarıdaki paragrafta belirtilen nedenlerle,
Anayasanın 2 nci, 35 inci, 46 ncı ve 130 uncu maddelerine aykırı olup, iptali
gerekmektedir.
III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
Öte yandan, Anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı
kurallardan arındırılması, hukuk devleti sayılmanın da gereğidir. Anayasaya
aykırılığın sürdürülmesinin, bir hukuk devletinde sübjektif yararların üstünde,
özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği
kuşkusuzdur. Hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende, kişi hak ve
özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesinin
hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında
duraksama bulunmamaktadır.
İptali istenen hükümlerle, Vakıflar Genel Müdürlüğünün yönetim ve
denetiminde olan 8 mazbut vakfın mal varlığı, mülkiyet el değiştirmesini
sağlayacak şekilde kurulacak olan 2 üniversiteye tahsis edilmektedir. Söz
konusu mal varlığı emlak değeri açısından İstanbul'un en pahalı bölgesinde yer
almaktadır. Mal varlığının emlak rantı sağlamak için hiçbir denetime tabi
olmadan üniversitelerin mütevelli heyetlerinin kararlarıyla el değiştirmesi
olanaklıdır. Bu durumun ise, ileride telafisi imkânsız zararlar doğuracağı
açıktır.
Vakıflar Genel Müdürlüğünün tabi olduğu 2886 sayılı Devlet İhale
Kanunu ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanununu kapsamı dışına çıkarılarak bu mallar
üzerindeki tasarruf yetkisini Üniversite Mütevelli Heyetlerine bırakan söz
konusu düzenleme ekonomik anlamda gerçek ve tüzel kişi tarafların önceden
öngöremeyecekleri büyük kayıplarına sebebiyet verebilecektir.
Anayasanın hükümlerine açıkça aykırılık taşıdığı muhakkak olan bu
düzenlemenin uygulamaya geçmesi durumunda ise telafisi imkânsız zararlar
doğacaktır.
Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla, Anayasaya
açıkça aykırı olan iptali istenen hükümlerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar
yürürlüklerinin de durdurulması istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıştır.
IV. SONUÇ VE İSTEM
Yukarıda açıklanan gerekçelerle,15.04.2010 tarihli ve 5981 sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunun;
1)1 inci maddesi ile 28.03.1983 tarihli ve 2809 sayılı Kanuna
eklenen Ek Madde 119'un, Anayasanın 2 nci, 35 inci, 46 ncı ve 130 uncu
maddelerine aykırı olduğundan,
2)1 inci maddesi ile 28.03.1983 tarihli ve 2809 sayılı Kanuna
eklenen Ek Madde 124'ün, Anayasanın 2 nci, 35 inci, 46 ncı ve 130 uncu
maddelerine aykırı olduğundan,
3) Geçici Madde 1'in, Anayasanın 2 nci, 35 inci, 46 ncı ve 130
uncu maddelerine aykırı olduğundan,
iptallerine, Anayasaya açıkça aykırı olmaları ve uygulanmaları
halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için, iptal
davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine
ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz. 18.06.2010'"