ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2005/16
Karar Sayısı : 2009/139
Karar Günü : 8.10.2009
R.G. Tarih-Sayı
:19.03.2010-27526
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Danıştay İdari Dava
Daireleri Genel Kurulu
İTİRAZIN KONUSU: 22.6.1965 günlü, 633
sayılı Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'a 4415
sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle eklenen Ek Madde 3'ün birinci fıkrasının üçüncü
tümcesi ile ikinci fıkrasının, Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 42., 138. ve
174. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve yürürlüğünün durdurulması
istemidir.
I- OLAY
Yaz Kur'an kurslarının haftalık süresini üç günden beş güne
çıkaran Yönetmelik değişikliğinin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle
Danıştay Sekizinci Dairesi'nde açılan davada verilen red kararı üzerine davacı
tarafından yapılan temyiz başvurusunda, itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı
olduğu kanısına varan Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, iptali ve
yürürlüğünün durdurulması için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
22.6.1965 günlü, 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun'a 4415 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle eklenen ve
itiraz konusu kuralları içeren Ek Madde 3 şöyledir:
'İlk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu din kültürü ve
ahlak bilgisi dersleri dışında, Kur'anı-Kerim ve mealini öğrenmek, hafızlık
yapmak ve dini bilgiler almak isteyenlerden ilköğretimi bitirenler için,
Diyanet İşleri başkanlığınca Kur'an kursları açılır. Bu kurslardaki din eğitim
ve öğretimi kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcilerinin
talebine bağlıdır. Ayrıca ilköğretimin 5 inci sınıfını bitirenler için
tatillerde ve Milli Eğitim Bakanlığının denetim ve gözetiminde yaz Kur'an
kursları açılır.
Kur'an kurslarının açılış, eğitim-öğretim ve denetimleri ile bu
kurslarda okuyan öğrencilerin barındığı yurt veya pansiyonların açılış ve
çalışmalarına dair hususlar yönetmelikle düzenlenir.'
B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 42., 138. ve
174. maddelerine dayanılmış, 24. maddesi ilgili görülmüştür.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince, Mustafa
BUMİN, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Tülay TUĞCU, Ahmet
AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Mustafa YILDIRIM, Cafer ŞAT, A.Necmi ÖZLER ve Serdar
ÖZGÜLDÜR'ün katılımlarıyla 22.2.2005 gününde yapılan ilk inceleme
toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine,
yürürlüğü durdurma isteminin bu konudaki raporun hazırlanmasından sonra karara
bağlanmasına, oybirliğiyle karar verilmiştir.
V - ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz
konusu Yasa kuralı, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ile bunların
gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında, Danıştay'ın hukuka aykırı bularak iptal ettiği
kuralların Yasa ile düzenlendiği, temel eğitim yıllarında laik eğitimi
kesintisiz olarak ve bir bütünlük içerisinde tamamlamamış çocuklara dinsel
eğitim verilmesinin öngörüldüğü, bu nedenlerle düzenlemenin Anayasa'nın Başlangıç'ı
ile 2., 42., 138. ve 174.maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İtiraz yoluna başvuran Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu
Anayasa'ya aykırılık gerekçesini Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 42., 138. ve
174. maddelerine dayandırmış ise de, 2949 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29. maddesinde
Anayasa Mahkemesi'nin kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün Anayasa'ya aykırılığı hususunda ilgililer
tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmak zorunda olmadığı ve taleple bağlı
kalmak kaydıyla başka gerekçe ile de Anayasa'ya aykırılık incelemesi
yapabileceğinden, itiraz konusu kural belirtilen maddelerle birlikte
Anayasa'nın 24. maddesi yönünden de incelenmiştir.
İtiraz konusu kurallarla, ilköğretimin beşinci sınıfını bitirenler
için tatillerde ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın denetim ve gözetiminde yaz Kur'an
kursları açılması ve bu kursların açılış, eğitim-öğretim ve denetimleri ile bu
kurslarda okuyan öğrencilerin barındığı yurt ya da pansiyonların açılış ve
çalışmalarına ilişkin hususların yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmektedir.
Anayasa'nın Başlangıç'ında lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal
din duygularının Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı, 2.
maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin başlangıçta belirtilen temel ilkelere
dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu, 24. maddesinde
herkesin din ve vicdan özgürlüğüne sahip olduğu, 42. maddesinde eğitim ve öğretimin
Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda çağdaş bilim ve eğitim esaslarına
göre Devletin gözetim ve denetimi altında yapılacağı, 138. maddesinde yasama ve
yürütme organları ile idarenin Mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları, bu
organların ve idarenin Mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremeyeceği ve
yerine getirilmesini geciktiremeyeceği öngörülmüş, 174. maddesinde de eğitim ve
öğretim birliği esasını getiren Tevhidi Tedrisat Kanunu'nun da korunması
gereken inkılap yasalarından olduğu belirtilmiş ve bu kuralların Anayasa'ya
aykırı olduğu şekilde anlaşılamayacağı ve yorumlanamayacağı vurgulanmıştır.
Buna göre, ülkemizde eğitim ve öğretim birliği esası geçerlidir.
Anayasa'nın 42. maddesi genel olarak eğitim ve öğrenim hakkını düzenlerken, 24.
maddesi din ve ahlak eğitim ve öğretimini düzenlemiştir. Anayasa bu
düzenlemeleriyle, eğitim ve öğretimin Atatürk ilke ve inkılâpları
doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve
denetimi altında yapılmasını öngörmüştür.
Anayasa'nın 24. maddesinin gerekçesinde ve Anayasa
Mahkemesi'nin 16.9.1998 günlü, K:1998/52 sayılı kararında da belirtildiği
gibi, din eğitim ve öğretiminin devletin gözetim ve denetimi altında
yapılmasının öngörülmesi ile, eğitim ve öğretim özgürlüğünün kötüye
kullanılmasının engellenmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Dinler hakkında
yansız ve tanıtıcı bilgiler vermek ve ahlaki değerleri benimsetmek amacıyla din
kültürü ve ahlak öğretimi dersleri ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulan
zorunlu dersler arasına alınmış, bunun dışındaki din eğitimi ve öğretimi ise,
kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin iznine bağlı
tutulmuştur.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın gözetim ve denetiminde faaliyet
gösterecek yaz Kur'an Kurslarını açacak olan Diyanet İşleri Başkanlığı,
Başbakanlığa bağlı Anayasal bir kuruluştur. Anayasa'nın 136. maddesinde, genel
idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, laiklik ilkesi
doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma
ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine
getireceği belirtilmiştir. 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun'un 1. maddesinde de Diyanet İşleri Başkanlığı'nın
görevleri 'İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili
işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini
yönetmek' olarak düzenlenmiştir.
Din eğitiminde büyüklerden farklı olarak küçüklerin gelişim
psikolojileri büyük önem taşır. Dini kavramların bazılarının soyut olması,
küçüklerin din eğitiminde zihinsel gelişim basamaklarının dikkate alınmasını
zorunlu kılar. İtiraz konusu kural, küçüklerin zihinsel gelişim basamaklarına
uygun olarak somut kavramlar döneminden çıkarak soyut kavramları da anlama
olgunluğuna eriştiği düşünülen beşinci sınıfı bitirenler için, zorunlu temel
eğitimlerini de aksatmayacak şekilde sadece okulların yaz tatilinde Milli
Eğitim Bakanlığı'nın gözetim ve denetiminde yaz Kur'an kurslarının açılmasını
öngörmektedir.
Buna göre, ilköğretimin beşinci sınıfını bitirenler için,
okulların tatil olduğu dönemde, Diyanet İşleri Başkanlığı'nca açılıp, Milli
Eğitim Bakanlığı'nın gözetim ve denetiminde yürütülecek ve katılımın kişilerin
kendi isteği, küçüklerin ise kanuni temsilcilerinin talebine bağlı olduğu yaz
Kur'an kurslarının, sekiz yıllık zorunlu ve kesintisiz laik eğitim ve öğretim
faaliyetini engellemesinin sözkonusu olmadığı açıktır.
Öte yandan yasakoyucunun Anayasa'ya aykırı olmamak koşuluyla
düzenleme yapması yasama yetkisi içinde bulunduğundan, mahkeme kararlarına konu
olmuş alanlarda da bu yetki geçerlidir.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural, Anayasa'nın Başlangıç'ı
ile 2., 24., 42., 138. ve 174.maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin
reddi gerekir.
Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Cafer ŞAT ve Zehra Ayla PERKTAŞ
bu görüşe katılmamışlardır.
VI - YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN İNCELENMESİ
22.6.1965 günlü, 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun'a 4415 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle eklenen Ek
Madde 3'ün birinci fıkrasının üçüncü tümcesi ile ikinci fıkrasına,
Yönelik iptal istemleri, 8.10.2009 günlü, E:2005/16, K:2009/139
sayılı kararla reddedildiğinden, bu fıkra ve tümceye ilişkin YÜRÜRLÜĞÜN
DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE, 8.10.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
VII- SONUÇ
22.6.1965 günlü, 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun'a 22.7.1999 günlü, 4415 sayılı Yasa'nın 1.
maddesiyle eklenen Ek Madde 3'ün;
1- Birinci fıkrasının üçüncü tümcesinin,
2- İkinci fıkrasının,
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Fulya
KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Cafer ŞAT ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA, 8.10.2009 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim
KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Sacit
ADALI
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Ahmet
AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet
ERTEN
|
Üye
Mustafa
YILDIRIM
|
Üye
Cafer
ŞAT
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Serruh
KALELİ
|
Üye
Zehra
Ayla PERKTAŞ
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'a
22.7.1999 günlü, 4415 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle eklenen Ek Madde 3'ün ilk
fıkrasında 'ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu din kültürü ve
ahlâk bilgisi dersleri dışında, Kur'an-ı Kerim ve mealini öğrenmek, hafızlık
yapmak ve dini bilgiler almak isteyenlerden ilköğretimi bitirenler için,
Diyanet İşleri Başkanlığınca Kur'an kursları açılır. Bu kurslardaki din eğitim
ve öğretimi kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcilerinin
talebine bağlıdır. Ayrıca ilköğretim 5 inci sınıfını bitirenler için tatillerde
ve Millî Eğitim Bakanlığının denetim ve gözetiminde yaz Kur'an kursları
açılır.' İkinci fıkrasında da 'Kur'an kurslarının açılış, eğitim-öğretim ve
denetimleri ile bu kurslarda okuyan öğrencilerin barındığı yurt veya
pansiyonların açılış ve çalışmalarına dair hususlar yönetmelikle düzenlenir'
denilmiş, itiraz yoluna başvuran Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu
tarafından bu maddenin birinci fıkrasının son tümcesi ile ikinci fıkrasının
Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenmiştir.
İtiraz konusu kuralın yer aldığı 4415 sayılı Yasa'nın Anayasal
dayanağını oluşturan Diyanet İşleri Başkanlığı'na ilişkin düzenleme 1961
Anayasası'nın 154. maddesinde 'Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri
Başkanlığı, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir' biçiminde yer
almış, 1982 Anayasası'nın konuya ilişkin 136. maddesinde ise daha ayrıntılı
olarak düzenlenerek, genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın,
lâiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında
kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek özel kanununda
gösterilen görevleri yerine getireceği belirtilmiştir. İki kural
karşılaştırıldığında, 1961 Anayasası'ndan farklı olarak 1982 Anayasası'nda,
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın lâiklik ilkesi doğrultusunda görevlerini yerine
getirmesine ve her türlü siyasi görüş ve düşüncenin dışında kalmasına vurgu
yapıldığı görülmektedir. Lâiklik ilkesini benimseyen bir devletin tüm kurum ve
kuruluşlarının bu ilke doğrultusunda görevlerini yerine getirmelerinin Anayasal
bir zorunluluk olmasına karşın, Diyanet İşleri Başkanlığı'na ilişkin
düzenlemede bu ilkenin bir kez daha altının çizilmesi, Kurum uygulamaları açısından
lâiklik ilkesinin taşıdığı yaşamsal önemi göstermektedir.
Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen lâik devletin, en önemli
özelliklerinden biri hiç kuşkusuz yasa kurallarının dini gerekler gözetilerek
ya da herhangi bir dine ayrıcalık tanıyacak biçimde düzenlenmemesi, başka bir
anlatımla devletin bütün din ve inançlara eşit uzaklıkta olmasıdır. Buna göre,
itiraz konusu kuralla sadece İslâm Dininin öğretilmesine yönelik kurslar
açılmasına izin verilmesinin, farklı dinlere mensup vatandaşlar arasında ayırıma
yol açarak lâiklik ilkesini zedeleyeceği açıktır. Ayrıca, Anayasa'nın 10.
maddesi uyarınca, herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi
inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde
eşit olduğundan farklı dinlere mensup vatandaşlara da aynı olanakların
sağlanması eşitlik ilkesinin de gereğidir. Toplumun büyük çoğunluğunun İslâm
dinine mensup olması da yapılan ayrımcılığın nedeni olamaz. Çağdaş demokrasiler
çoğunlukçu değil çoğulcu rejimlerdir. Anayasa'nın tanıdığı haklardan
yararlanmada vatandaşlar arasında çoğunluğu oluşturup oluşturmamalarına göre
ayırım yapılamaz.
Öte yandan, Anayasa'nın dördüncü fıkrasında 'din eğitim ve
öğretimi ancak kişilerin kendi isteğine kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır'
denilerek ana babanın çocuğa dini eğitim verme hakkına din ve vicdan özgürlüğü
kapsamında yer verilmiş ise de bu hak mutlak olmayıp Anayasa'nın 41.
maddesindeki çocukların korunmasını devlete, görev olarak yükleyen kuralla
birlikte değerlendirilmesi gereken bir haktır. Çocukların korunmasının, çağdaş
dünyada anayasaları aşıp evrensel kurallar haline dönüşmesi, konunun
uluslararası boyutunu da ortaya koymaktadır. Din ve vicdan özgürlüğüyle ilgili
olarak Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 14. maddesinde, 'Taraf Devletler çocuğun
düşünce, vicdan ve din özgürlükleri hakkına saygı gösterirler' denilmektedir.
Ancak, çocuğun din ve vicdan özgürlüğüne saygı gösterilmesinin bunun bilincine
varmasıyla olanaklı hale gelebileceği de bir gerçektir. Bu durum, belli bir
yaşa ve olgunluğa erişmeden çocuğun din ve vicdan özgürlüğünü etkileyecek bir
baskının yapılmamasını da zorunlu kılar. Anayasa Mahkemesi'nin ilköğretim
kurumlarında sekiz yıllık kesintisiz zorunlu temel eğitimi öngören 16.8.1997
günlü 4306 sayılı Yasa'ya ilişkin kararında, temel eğitimin, kişinin yaşama
maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının yaşama geçirilmesini,
kendisine ailesine ve topluma karşı ödev ve sorumluluklarının bilincinde akıl
ve bilgiyi esas alan çağın gerektirdiği özelliklere sahip olarak yetişebilmesini
ve çocuğun zihinsel gelişimini sağlayarak yeteneklerinin ortaya çıkmasını
kolaylaştıracağı, böylece ana babanın çocuğa vereceği mesleki ve dini terbiye
için sağlıklı bir temel oluşturacağı görüşüne yer verilmiştir. Bu
değerlendirmelerin ailenin dini terbiye verme hakkı ile çocuğun korunması
olgusunu dengeleyen bir anlayışı yansıttığı açıktır.
Anayasa'nın 42. maddesinin üçüncü fıkrasında, eğitim ve öğretimin,
Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim
esaslarına göre Devletin gözetim ve denetimi altında yapılacağı, bu esaslara
aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamayacağı hükme bağlanmıştır. Bir eğitim
türü olan din eğitim ve öğretiminin de aynı anayasal ilkeler çerçevesinde
verilmesi zorunlu olduğundan bu ilkelere koşut olarak yapılacak eğitimin de
idarenin takdir ve tercihine bırakılmayarak ilkelerinin, çerçevesinin, gözetim
ve denetimiyle ilgili esasların yasada gösterilmesi gerekir.
Ulusun geleceğini oluşturan çocukların her konudaki eğitiminin
aklın ve bilimin öncülüğünde yapılması, bunun esaslarının objektif olarak
belirlenmesi, Devlete Anayasa'nın 5. maddesi ile verilen insanın maddi ve
manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama yükümlülüğünün de
doğal bir sonucudur.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kuralların Anayasa'ya aykırı
olduğu ve iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Cafer
ŞAT
|
KARŞI OY
İtiraz konusu kurallar, devlet okullarının kapalı olduğu yaz
tatili döneminde Milli Eğitim Bakanlığı'nın denetim ve gözetimi altında,
ilköğretimin 5. sınıfını bitiren öğrenciler için yaz Kur'an kursları açılmasına
ve bu kursların açılış, eğitim - öğretim ve denetimleri ile öğrencilerin
barınacağı yurt veya pansiyonların açılış ve çalışmalarının yönetmelikle
düzenlenmesine ilişkin konuları içermektedir.
Yaz Kur'an kursları ile verilmek istenen eğitimin ayrımcılığa
neden olduğuna ilişkin Fulya Kantarcıoğlu'nun 'karşıoy gerekçesi'nde belirttiği
düşünceye katılıyorum.
Ayrıca; Anayasa'nın 'Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi' başlıklı
42. maddesinin eğitim esaslarının belirlendiği üçüncü fıkrasında, 'Eğitim
ve öğretim Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve
eğitim esaslarına göre Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu
esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz' denilmiş;
Gerekçesinde de öğrenim hakkının fert yönünden bir hak, Devlet
yönünden ise başta gelen ödevlerden olduğu, eğitim ve öğretimin Devletin
gözetim ve denetimi altında yapılacağı, eğitim ve öğretim özgürlüğünün hiçbir
şekilde Anayasanın temel felsefesine ve ilkelerine aykırı davranmanın bahanesi
olamayacağı, Devletin, bu özgürlüğün kullanılmasında Atatürk ilkelerine çağdaş
bilim ve eğitim esaslarına uyulmasını gözeteceği hususları yer almıştır.
Anayasa'nın 24. maddesinde de '... din ve ahlâk eğitim ve
öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din Kültürü ve Ahlâk
öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer
alır. Bunun dışındaki din eğitimi ve öğretimi ancak kişilerin kendi isteğine,
küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır...' denilmiştir.
Buna göre, Anayasa'da öngörülen eğitim ve öğretim tanımı içinde
yer aldığı konusunda kuşku bulunmayan din eğitimi ve öğretiminin de (yaz
Kur'an kurslarının da) Atatürk İlkeleri ve inkılâpları doğrultusunda ve yine
Anayasa'da çağdaş bilim ve eğitim olarak ifade edilen öğretim birliği ilkesine
uygun olmak üzere Devletin denetim ve gözetimini sağlayan İlk ve orta öğretim
kurumlarının bağlı olduğu Milli Eğitim Bakanlığının doğrudan denetim ve
gözetimi altında yapılacağı, bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yeri
açılamayacağı anlaşılmaktadır.
Gerçekten de Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nda, Ülkemizdeki eğitim
ve öğretimin, eğitim ve öğretim birliği esasına göre gerçekleştirileceği, dini
nitelikteki eğitim ve öğretim dahil tüm eğitim ve öğretim faaliyetlerinin
sadece Milli Eğitim Bakanlığı'nca yerine getirileceği kabul edilmiş, din
hizmetlerinin yerine getirilmesi için de elaman yetiştirilmek üzere ayrı
okullar ve İlahiyat Fakülteleri açılabileceği öngörülerek, Anayasa'da
belirtilençağdaş bilim ve eğitimin nasıl olması gerektiği açıklanmıştır.
Milli Eğitim Temel Kanunu'nda öngörülen eğitim ve öğretim ile de
Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak, millî
birlik ve bütünlük içinde iktisadî, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek
ve hızlandırmak, nihayet Türk Milletini çağdaş uygarlığın yaratıcı ve seçkin
bir ortağı yapmak hedef seçilerek, çağdaş bilim ve eğitim esasları çerçevesinde
yapılacak eğitim ile elde edileceği ifade edilmiştir.
Bu durumda, İlköğretimin 5. sınıfını bitiren öğrenciler için
tatillerde ve Milli Eğitim Bakanlığının denetim ve gözetiminde Diyanet
İşleri Başkanlığı'nca açılacak yaz Kur'an kurslarında verilecek din eğitimi ve
öğretiminin de Anayasa'da öngörülen ilkeler doğrultusunda verilmesi gerekir.
Bunun gerçekleşebilmesi için de Devletin denetim ve gözetimini sağlayan İlk ve orta
öğretim kurumlarının bağlı olduğu Milli Eğitimi Bakanlığı'nın bu kurslar
üzerindeki denettim ve gözetim yetkisinin niteliğinin, koşullarının ve ne
şekilde yapılacağının söz konusu kursların Diyanet İşleri Başkanlığı'nca
açılacağı, söz konusu eğitim ve öğretimin bu kurum ile birlikte
gerçekleştirileceği de gözetilerek Anayasa'da belirtilen ilkelere uygun olarak
kanununda açıkça gösterilmesi gerekir. Bu hususlara kanunda yer verilmemesi,
Devletin denetim ve gözetim yetkisini zayıflatacak, bunun sonucunda da
Anayasa'da ilkeleri belirtilen eğitim ve öğretim birliğinden ayrılarak farklı
bir eğitim sisteminin oluşması, toplumun ayrışması, aralarındaki düşünce ve
dayanışmanın bozulması kaçınılmaz olacaktır.
Anayasa'nın öğretim ve eğitime verdiği özel önem gereğince bu
konuda belirlediği ilkelerin tamamının ödünsüz olarak uygulanması gerekir.
Bunun için de uygulamaya yönelik kanunların sözü edilen ilkelere uygun biçimde
ve açıklıkta düzenlenmesi, çağdaş bilim ve eğitim ile korunmak istenen toplumun
geleceği için zorunludur.
Bu nedenle kurallar, Anayasa'nın 24. ve 42. maddelerine aykırıdır.
İptalleri gerekir.
KARŞIOY GEREKÇESİ
22.06.1965 günlü, 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun'a 22.07.1999 günlü, 4415 sayılı Yasa'nın 1.
maddesiyle eklenen Ek Madde 3'ün birinci fıkrasının üçüncü tümcesinde 'Ayrıca
ilköğretim'in 5 inci sınıfını bitirenler için tatillerde ve Milli Eğitim
Bakanlığının denetim ve gözetiminde yaz Kur'an kursları açılır.' ikinci
fıkrasında 'Kur'an kurslarının açılış, eğitim-öğretim ve denetimleri ile bu
kurslarda okuyan öğrencilerin barındığı yurt ve pansiyonların açılış ve çalışmalarına
dair hususlar yönetmelikle düzenlenir.' hükümlerinin Anayasa'ya aykırı olduğu
ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Anayasa'nın 42. maddesinin üçüncü fıkrasında, 'Eğitim ve öğretim,
Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim
esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara
aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.', dördüncü fıkrasında 'Eğitim ve
öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.' beşinci
fıkrasında, 'İlköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve
Devlet okullarında parasızdır.' denilmektedir.
Bu düzenlemelerden, milli eğitimin amacının Türk milletinin bütün
bireylerinin Atatürk ilke ve inkılâplarına ve Atatürk milliyetçiliğine bağlı,
Anayasanın Başlangıç Bölümünde belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik,
laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı görev ve
sorumluluklarını bilen ve bunları yaşamında uygulayan vatandaşlar olarak
yetiştirmek olduğu anlaşılmaktadır. Bunun sonucunda bilimsel veriler ışığında,
çağdaş eğitimle pozitif bilimleri yeterince öğrenerek, neden sonuç ilişkisini
kurabilen, özgür düşünerek sorgulayan beden, zihin, ahlâk ve ruh ve duygu
bakımından dengeli ve sağlıklı bireylerin yetişmesi hedeflenmiştir.
Nitekim 16.08.1997 günlü 4306 sayılı Yasa ile ilköğretim
kurumlarında sekiz yıllık kesintisiz zorunlu temel eğitim öngörülmüştür. Bu
yasanın iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi'nin 16.09.1998 günlü E:
1997/562, K: 1998/52 sayılı kararı ile reddedilmiştir. Bu kararın gerekçesinde;
temel eğitimin, kişinin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme
hakkının, kendisine ailesine ve topluma karşı ödev ve sorumluluklarının
bilincinde akıl ve bilgiyi esas alan çağın gerektirdiği özelliklere sahip
olarak yetişebilmesini sağlayacağı, çocuğun zihinsel gelişimini sağlayarak
yeteneklerinin ortaya çıkmasını kolaylaştıracağı, böylece ana babanın çocuğa
vereceği mesleki ve dini terbiye için sağlıklı bir temel oluşturacağı
belirtilmiştir.
Anayasa'nın 24. maddesinin dördüncü fıkrasında 'Din ve ahlâk
eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve
ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler
arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin
kendi isteğine, küçüklerinde kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.' hükmü yer
almış olup, madde hükmü ile kanuni temsilcilere küçüklere din eğitimi verilmesi
konusunda talep etme hakkı verilmekle birlikte, bunun çocukların din ve vicdan
özgürlüğü ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği açık bulunmaktadır.
Kaldı ki, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 14.
maddesinde; 'Taraf Devletler çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlükleri
hakkına saygı gösterirler.' denilmektedir. Çocuğun din ve vicdan özgürlüğü,
bunun bilincine varacak ruh ve beden gelişimini tamamladığı belli bir yaş ve
olgunluğa erişmesi ile mümkündür. Bu ise 18.08.1997 gün ve 4306 sayılı Yasa'da
öngörülen sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitimin bitirilmesi sonucunda alınan
ilköğretim diploması ile mümkün olacaktır.
Anayasa'nın 174. maddesinde, Anayasa'nın hiçbir hükmünün Türk
toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin
laiklik niteliğini koruma amacını güden, aralarında Tevhidi Tedrisat Yasası'nın
da bulunduğu maddede sayılan inkılâp kanunlarının halkoyu ile kabul edildiği
tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin Anayasa'ya aykırı olduğu şeklinde
anlaşılamayacağı ve yorumlanamayacağı belirtilmektedir. Tevhidi Tedrisat
Yasası'nın 4. maddesi ile devlete din eğitimi ve öğretimi görev olarak
verilmemiş, yalnız halkın dini gereksinmelerinin karşılanabilmesi için bu
alanda hizmet verecek kamu görevlilerinin yetiştirilmesine yönelik mesleki
eğitim verecek okulların açılması öngörülmüştür. Uygulamada ilköğretimin
bitirilmesinden sonra gidilen imam hatip liseleri ve daha sonra ilahiyat
fakülteleri ile bu eğitim gerçekleştirilmektedir.
Netice olarak; din kültürü ve ahlâk derslerinin sekiz yıllık temel
eğitim süresince zorunlu olarak verildiği göz önünde tutulduğunda; henüz çağdaş
bilim ve eğitimin gereği olan laik eğitimini kesintisiz olarak bitirmek
suretiyle, beden, zihin, duygu bakımından gelişimini tamamlamamış ilkokul 5
inci sınıf öğrencileri için yaz aylarında kur'an kursu açılmasına ve bu
kurslardaki öğrenciler için yurt ve pansiyon açılmasına ilişkin düzenleme
Anayasa'nın 2., 24., 42., 174. maddelerine aykırıdır.
Açıklanan nedenle 633 sayılı Yasaya, 4415 sayılı Yasa ile eklenen
Ek Madde 3' ün birinci fıkrasının üçüncü tümcesi ile ikinci fıkrasının iptali
gerektiği oyu ile çoğunluk kararına katılmıyorum.