ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı: 1991/17
Karar Sayısı: 1991/23
Karar Günü: 19.7.1991
R.G. Tarih-Sayı :07.08.1991-20953
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : 1. Ordu Komutanlığı Sıkıyönetim 2 Nolu
Askeri Mahkemesi- İSTANBUL
İTİRAZIN KONUSU: 12.4.1991 günlü, 3713 sayılı "Terörle
Mücadele Kanunu"nun geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b)
bentlerinin, Anayasa'nın 2., 10. ve 38. maddelerine aykırılığı savıyla iptali
istemidir.
I- OLAY:
Çeşitli eylemleriyle, "Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye
Kanunu'-nun tamamını veya bir kısmını tağyir ve tebdil veya ilgaya ve bu kanun
ile teşekkül etmiş olan Büyük Millet Meclisini ıskata veya vazifesini yapmaktan
men'e cebren teşebbüs" ettikleri ve yasa dışı Devrimci-Yol örgütü üyesi
oldukları savıyla sanıklar hakkında, I. Ordu Komutanlığı Sıkıyönetim Askeri
Savcılığı'nın 24.2.1982 günlü iddianamesi ile, Türk Ceza Yasası'nın 146/1.
maddesi uyarınca cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmıştır.
Üzerlerine atılı suçlardan tutuklu bulunan kimi sanıklar da, 12.4.
1991 günlü, 3713 sayılı "Terörle Mücadele Kanunu"nun yürürlüğe
girmesi üzerine 26.4.1991 günlü ortak dilekçeleriyle bu Yasa'nın kendilerine de
uygulanmasını ve "tutukluluklarının sona erdirilmesini"
istemişlerdir.
Sanıkların istemleri konusunda Askeri Savcılığın görüşünü alan ve
sanıkların dilekçelerinde ileri sürdükleri ve Savcılıkça da paylaşılan
Anayasa'ya aykırılığa ilişkin savın ciddi olduğu kanısına varan ve esasen aynı
görüşte olan Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi, uygulamak durumunda olduğu, 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun geçici 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve
(b) bentlerinin, Anayasa'nın 2., 10. ve 38. maddelerine aykırı olduğunu ileri
sürerek, iptali için itiraz yoluna başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ:
A. İptali İstenen Yasa Kuralları:
12.4.1991 günlü, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun geçici 4.
maddesinin birinci fıkrasının (a) ve. (b) bentleri şöyledir:
"Geçici Madde 4.- 8.4.1991 tarihine kadar;
a) Bu Kanunda terör suçlarından sayılan eylemler sonucu memur ve
kamu görevlilerini görevlerini ifa ederken veya sıfatları kalkmış olsa bile bu
görevlerini yapmalarından dolayı öldürenler veya öldürmeye teşebbüs edenler
ile, bu suçlara iştirak edenler,
b) Türk Ceza Kanunu'nun 125, 146 (son fıkra hariç), 403, 404/1,
405, 406, 407, 414, 416/ilk ve 418 inci maddelerine giren suçları
işleyenler,"
B. Dayanılan Anayasa Kuralları:
1. "Madde 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan
demokratik, lâik ve sosyalbir hukuk Devletidir."
2. "Madde 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasİ
düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve. benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
3. "Madde 38.- Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan
kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu
işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza
verilemez.
Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda
da yukarıdaki fıkra uygulanır.
Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla
konulur. Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.
Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir
beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
Ceza sorumluluğu şahsidir. Genel müsadere cezası verilemez.
İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir
müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla
istisnalar getirilebilir.
Vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye geri verilemez."
IV- İLK İNCELEME:
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince, Yekta Güngör
ÖZDEN, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Mustafa GÖNÜL, Mustafa ŞAHİN, İhsan PEKEL, Selçuk
TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Erol CANSEL, Yavuz NAZAROĞLU, Güven DİNÇER, Haşini
KILIÇ'ın katılmalarıyla 16.5.1991 günü yapılan ilk inceleme toplantısında,
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar
verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ:
işin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, Anayasa'ya
aykırı olduğu ileri sürülen Yasa kuralları ile dayanılan Anayasa kuralları,
bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Sınırlama Sorunu:
Salıverilme isteminde bulunan sanıkların tümü, Türk Ceza
Yasası'nın 146/1. maddesine aykırı davranıştan hüküm giymişlerdir. Sanıklardan
biri polis memurunun öldürülmesi olayında, azmettirme suçundan, Türk Ceza
Yasası'nın 146/1. ve 59. maddeleri uyarınca cezalandırılmıştır.
3713 sayılı Yasa'nın geçici 4. maddesinin 1. fıkrasının (b)
bendinde sayılan suçlar arasında, son fıkrası dışında 146. maddede yer
almaktadır. Mahkeme, salıverme istemini karara bağlarken (b) bendini Türk Ceza
Yasası'nın 146. (son fıkra hariç) maddesiyle sınırlı olarak uygulama durumunda
bulunmaktadır.
Bu bakımdan itiraz konusu kurallara ilişkin esas inceleme, (b)
bendi için Türk Ceza Kanunu'nun "... 146 (son fıkra hariç)..." hükmü
ile sınırlı olarak yapılmalıdır.
B. itiraz Konusu Kuralların Anlam ve Kapsamı:
3713 sayılı Yasa'nın geçici 4. maddesinin, itiraza konu edilen (a)
ve (b) bentleri ile bu bentlerle bağlantılı kurallar şöyledir:
"Geçici Madde 4.- 8.4.1991 tarihine kadar;
a) Bu Kanunda terör suçlarından sayılan eylemler sonucu memur ve
kamu görevlilerini görevlerini ifa ederken veya sıfatları kalkmış olsa bile bu
görevlerini yapmalarından dolayı öldürenler veya öldürmeye teşebbüs edenler ile
bu suçlara iştirak edenler,
b) Türk Ceza Kanunu'nun 125;146 (son fıkra hariç), 403,
404/1, 405, 406, 407, 414, 416/ilk ve 418. maddelerine giren suçları
işleyenler,
c) ...............
d) ..............
Hakkında bu Kanunun geçici l inci maddesi hükümleri uygulanmaz.
Ancak, bu maddede saylan suçlar dolayısı ile verilen ölüm cezaları yerine
getirilmez. Bu hükümler hakkında;
Ölüm cezasına hüküm giyenler 20 yıllarını; müebbet ağır hapis
cezasına hükümlüler 15 yıllarını;; diğer şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalara
mahkûm edilmiş olanlar hükümlülük süresinin 1/3 ünü; çektikleri takdirde iyi
halli olup olmadıklarına bakılmaksızın ve talepleri olmaksızın şartla
salıverilirler.
Bu sürelerin tayininde hükümlünün tutuklu kaldığı süreler de
hesaba katılır. Bu hükümlüler hakkında 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında
Kanunun Ek 2 nci maddesindeki indirim hükümleri uygulanmaz.
Geçici 2 nci madde (son fıkrasındaki Geçici l inci maddeye yapılan
atıf hükmü hariç) ve Geçici 3 üncü madde hükümleri, bu hükümlüler hakkında da
uygulanır.''
Görüldüğü gibi geçici 4. madde, şartla salıvermeye ilişkin
kuralları içermektedir. Maddenin, iyi anlaşılabilmesi için, Türk Ceza
Yasası'nın, Cezalarının İnfazı Hakkında Yasa'nın ve Terörle Mücadele Yasası'nın
şartla salıvermeye ilişkin kurallarıyla birlikte incelenmesi gerekir.
Şartla salıverilmeye ilişkin genel kural, 647 sayılı Cezaların
İnfazı Hakkında Yasa'nın 19. maddesidir. Bu maddeye göre TBMM tarafından ölüm
cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenler 30 yıllarını; müebbet ağır
hapis cezasına hükümlüler 20 yıllarını; diğer şahsi özgürlüğü bağlayıcı
cezalara mahkûm edilmiş olanlar hükümlülük sürelerinin yarısını çekmiş ve
Tüzüğe göre iyi durumlu olmaları koşuluyla istemde bulunma-salar dahi şartla
salıvermeden yararlanabileceklerdir.
Bu kuralda, 3713 sayılı Yasa'nın geçici 4. maddesiyle, 8 Nisan
1991 gününe kadar işlenen suçlar nedeniyle hükümlüler ve geçici 2. maddesiyle
tutuklular yararına değişiklikler yapılmıştır. Aynı Yasa'nın 17. maddesi, bu
tarihten sonra bu Yasa'nın kapsamına giren suçlardan mahkûm olanların şartla
salıvermeden yararlanabilme koşullarını ağırlaştırmıştır.
Geçici 1. maddeye göre, 8.4.1991 gününe kadar işlenen suçlar
nedeniyle verilen ölüm cezaları yerine getirilmeyecek ve bu durumda olanlar 647
sayılı Yasa'nın 19. maddesinin öngördüğü 30 yıl yerine on yıllarını; yaşam boyu
özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkûm olanlar 647 sayılı Yasa'nın 19 uncu
maddesinin öngördüğü 20 yıl yerine 8 yıllarını; diğer özgürlüğü bağlayıcı
cezalara mahkûm olanlar, hükümlülük sürelerinin yansı yerine beşte birini
çekmekle şartla salıverileceklerdir.
Geçici 4. madde bu kurala, birinci fıkranın (a), (b) ve (d)
bentlerinde sayılan suçlar açısından ayrıklık getirmiş, şartla salıvermeden
yararlanabilmek için çekilmesi gereken ceza süresini daha uzun tutmuştur. Bu
tür suçlar için verilen ölüm cezalan yerine getirilmeyecek, ancak, bu
hükümlüler geçici 1. maddenin öngördüğü on yıl yerine 20 yıllarını; yaşam boyu
özgürlüğü bağlayıcı cezaya hükümlüler 8 yıl yerine15 yıllarını; diğer özgürlüğü
bağlayıcı cezaya hükümlüler de cezaların l/5 i yerine 1/3 ünü çekmek koşuluyla
şartla salıvermeden yararlanabileceklerdir. Aynı maddenin birinci fıkrasının
(c) bendinde sayılan suçlar' işleyenlerin geçici 1. maddedeki indirimoranlarından
yararlanmaları, "haksız, usulsüz ve yolsuz olarak sağladıkları menfaat
karşılıkları ve bunların fer'ilerini zamanaşımına bakılmaksızın" ödemeleri
koşuluna bağlanmıştır.
Geçici 1. ve 4. madde kapsamına girmek için ilginin iyi durumlu
olup olmadığına bakılmayacaktır.
Geçici 4. maddenin birinci fıkrasının itiraz konusu (a) bendinde,
bu Yasa'da terör suçlarından sayılan eylemler sonucu memur ve kamu
görevlilerini, görevlerini yaparken ya da sıfatları kalmış olsa bile bu
görevlerini yapmalarından dolayı öldürenler ya da öldürmeye kalkışanlarla bu
suçlara katılanlardan söz edilmektedir.
Geçici 4. maddenin birinci fıkrasının itiraz konusu edilen (b)
bendinde ise, sayılan suçları işleyenler, başka bir koşul aranmaksızın,
doğrudan madde kapsamına girmektedirler.
Bu bentte öngörülen suçlar -ilk üçü dışında- terör suçu
niteliğinde olmayan uyuşturucu maddeye, ırza geçmeye ilişkin suçlardır. Buna
karşılık, terör suçu niteliğindeki kimi suçlar madde kapsamı dışında
bırakılmıştır.
C. "Af"ın, "Şartla Salıverme"nin ve İtiraz
Konusu Kuralla Getirilen Düzenlemenin Hukuksal Nitelikleri:
İtiraz konusu kuralın, Anayasa'ya uygunluk yönünden incelenmesine
geçilmeden önce, hukuksal niteliğinin irdelenmesine; bunun doğru bir biçimde
yapılabilmesi için de öncelikle "şarta salıverme" ve "af"
kurumlan üzerinde durulmasına gerek görülmüştür.
1. Şartla Salıverme:
Şartla salıverme, cezanın çektirilmesinin kişiselleştirilmesi,
başka bir deyişle, cezaevindeki tutum ve davranışıyla (iyi durumuyla) topluma
uyum sağlayabileceği izlenimini veren hükümlünün ödüllendirilmesidir. Suçlunun
kendisine verilen cezadan daha kısa bir sürede uslanması, eyleminden pişmanlık
duyması ve bunu iyi davranışlarıyla kanıtlaması durumunda, cezaevinde daha
fazla kalması gereksiz olabilir. Bu durumda, infaz sistemindeki etkili araç,
şartla salıvermedir. Şartla salıvermenin en önemli öğeleri, cezanın belirli bir
süre çekilmiş olması, hükümlünün, bu süre içinde iyi durum göstermesi, şartla
salıverildikten sonra gözetim altında kalması ve şartla salıvermeningereklerine
uyulmaması durumunda şartla salıverme kararının geri alınabilmesidir.
2. Af:
Ceza hukukunda, kamu davasını ve cezayı düşüren bir neden olarak
kabul edilen "af", nesnel ceza yasaları öznel durumlara uygulanırken
ortaya çıkabilecek kimi uygunsuzlukların giderilmesinde, başka bir deyişle
cezanın, yasakoyucunun öngörmediği ya da öngörülenden daha şiddetli bir sonuç
verdiği durumlarda gerekli olabilir. Af, böylece, cezanın istenmeyen etkisini
azaltarak ceza adaletine yardımcıdır. Af, kimi zaman cezasiyasetinin uygulama
aracı olarak da düşünülebilir: Toplumdaki çatışmaların unutulması, kin
duygularının kökleşmesinin önlenmeye çalışılması gibi. Ayrıca, cezaevlerinin
durumları ve adli hatâların giderilmesi gibi nedenler affı gerekli kılabilir.
Genel af,kamu davasını ve hükmolunan cezaları bütün sonuçlarıyla
birlikte ortadan kaldırır (Türk Ceza Yasası, madde 97).
Özel af ise, yalnızca cezaya etkili olan aftır. Hükmolunmuş cezayı
kaldırır, azaltır ya da başka bir cezaya çevirir (Türk Ceza Yasası, madde 98).
3. İtiraz Konusu Kuralın Hukuksal Niteliği:
3713 sayılı Yasa'nın 17. maddesinin başlığı "şartla salıverme"dir.
Başka bir deyişle, bu Yasa kapsamına giren suçlardan mahkûmiyetlerde şartla
salıverme bu maddeye göre.; bu maddede açıklık bulunmayan konularda, Türk Ceza
Yasası'na ve 647 sayılı Yasa'nın 19. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarıyla
ek 2. maddesi hükümlerine göre gerçekleştirilecektir.
3713 sayılı Yasa'nın geçici birinci, ikinci ve dördüncü
maddelerinde şartla salıvermeden söz edilmektedir.
Bu geçici maddeler, 17. maddeden gerek kapsam çekilecek süre ve
gerekse iyi durumun aranmaması, tutukluların da salıverilmeden
yararlanabilmeleri nedenleriyle ayrı bir düzenleme getirmiştir. Geçici 1. ve 4.
maddeler arasında da kapsam ve şartlı salıverilmedenyararlanabilmek için
çekilmesi gerekli süreler açısından farklılık bulunmaktadır. Geçici 4. maddedeki
ayrıklık dışında geçici 1. maddeden tüm suçlular yararlanabilirken, geçici 4.
madde birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde sayılı kişilere maddede
belirtilen koşullarla uygulanacaktır.
Geçici maddelerin ortak özelliği, bu hükümlere göre şartla salıverilmek
için "iyi hal"in aranmamasıdır. "İyi hal" koşulunun
yokluğu, 4. maddenin itiraz konusu edilen (a) ve (b) bentleriyle getirilen
düzenlemeye bir yönüyle şartlı af görünümü vermekte ise de; istemle bağlı
olmadan şartla salıverilmeden söz edilmesi, cezanın bir bölümünün
çektirilmesinin gerekliliği ve daha önemlisi, Türk Ceza Yasası'nın 17.
maddesinde koşulların oluşması durumunda şartla salıverme kararının geri
alınması olanağının bulunması, öngörülen düzenlemenin, "af"dan çok
şartla salıvermeye benzediğini, kendisine özgü bir nitelik taşıdığını
göstermektedir.
D. Anayasaya Aykırılık Sorunu:
1- Anayasa'nın 10. Maddesi Yönünden inceleme:
İtiraz konusu kural, şartla salıvermeden yararlanabilmek için
genelde çekilmesi gereken ceza sürelerini gösteren geçici 1. maddeden ayrılmış,
bu maddede yer alan 10 yıllık, 8 yıllık, l/5'lik ceza sürelerini, maddede
sayılan suçlar açısından, 20 yıla, 15 yıla ve l/3'eyükseltmiştir.
İtiraz yoluna başvuran Mahkemenin kararında, 3713 sayılı Yasa'nın
geçici 1. ve 4. maddelerinde farklılığın; hakkındaki mahkûmiyet hükmü
kesinleşerek suç (eylem) ile ilişkisi kesilen ve hükümlü statüsüne giren
kişinin; aynı genel koşullar içinde cezasını çekmesi, şartla salıvermenin aynı
konumdaki tüm hükümlülere aynı biçimde uygulanması gerektiği yönündeki hukukun
genel ilkesine ve eşitlik kuralına aykırı düştüğü ileri sürülmüştür.
Anayasa Mahkemesi'nin yerleşmiş kararlarına göre, yasa önünde
eşitlik, herkesin, her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez.
Anayasa'nın öngördüğü eşitlik, mutlak anlamda bir eşitlik olmayıp, haklı
nedenlerin bulunması durumunda farklı uygulamalara olanak veren bir ilkedir.
Ancak, aynı durumda olanlar için ayrı düzenleme Anayasa'ya aykırılık oluşturur.
Konunun eşitlik yönünden incelenebilmesi için, itiraz konusu kurallarla
getirilen düzenlemenin geçici 1. maddeye göre ayrı olmasının haklı bir
nedeninin olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
Suçlu, toplumauyum zorlukları gösteren ve uyumsuzluğunu suç
işlemekle açığa vuran kimsedir. Cezanın caydırıcılığı ve suçlunun toplumla uyum
sağlayabilmesi başka bir deyişle topluma yeniden kazandırılması, ceza
politikasının temel ilkesini oluşturur. Toplumun suça verdiği önem ve suçun
ağırlığı, cezanın farklılaştırılmasına ya da ağırlaştırılmasına esas olur. Bu
husus, devletin cezalandırma politikasına uygun olarak Yasakoyucunun bu
konudaki değerlendirmesine ve takdirine göre belirlenir.
Ancak, cezanın infazı, işlenen suçun türüne bağlı olmaksızın,
suçlunun topluma uyum sağlamasını ve topluma yeniden kazandırılmasını amaçlar.
Bu amacın gerçekleştirilebilmesi, suça bağlı kalmadan ayrı bir
programın uygulanmasını gerektirir. Tüm çabalar, suçlunun uyumsuzluğuna neden
olan psikolojik, çevresel, sosyal ve kişisel etkenlerin belirli bir infaz
programı içinde giderilerek, suça yeniden yönelmesini önlemektir. Bu program,
suça göre değil, suçlunun infaz süresince gösterdiği davranışlarına ve gözlenen
iyi durumuna göre düzenlenecektir. Bu da infazın, mahkûmların işledikleri
suçlara göre bir ayırıma gidilmeden, aynı esaslara ve belirli bir programa göre
yapılmasını ve sonuçlarının gözlenmesini gerektirir. Aynı miktar cezayı alan
iki hükümlüden birinin, sırf suçunun türü nedeniyle daha uzun süre ceza
çektikten sonra şartla salıverilmesi, cezaların farklı çektirilmesi sonucunu
doğurur ve. bu iki mahkûm arasında eşitsizliğe neden olur.
Şartla salıvermede çağdaş eğilim, özgürlüğü bağlayıcı cezanın
yasalarla belirlenecek bir alt sınırının infaz kurumunda geçirilmesi koşuluyla,
suçlunun kişiliğindeki gelişmeleri gözeleyerek uygun zamanın belirlenmesi
yönündendir. Bu yöntemde işlenen suçun, şartla salıverme açısından belirleyici
bir niteliği yoktur.
Böylece, infaz yönünden eşit ve aynı durumda bulunan mahkûmlar
arasında şartlı salıverme bakımından ayrı uygulama, Anayasa'nın 10. maddesinde
öngörülen yasa önünde eşitlik ilkesine uygun düşmemekte ve bu ayrılığın haklı
bir nedeni de bulunmamaktadır.
2- Anayasa'nın 2. Maddesi Yönünden İnceleme:
Konu, geçici 4. maddenin birinci fıkrasının, "Bu Kanunda
terör suçlarından sayılan eylemler sonucu memur ve kamu görevlilerini
görevlerini ifa ederken veya sıfatları kalkmış olsa bile bu görevlerini
yapmalarından dolayı öldürenler veya öldürmeye teşebbüs edenler ile bu suçlara
iştirak edenler," biçimindeki (a) bendi yönünden özellik göstermektedir.
Bu kural, "Bu Kanunda terör suçlarından sayılan
eylemler", "Kamu görevlilerini görevlerini yapmalarından dolayı
öldürenler" gibi suçun işlendiği anda mevcut olmayan yeni öğeler getirmiş
ve bu bent kapsamı içinde kalan hükümlülerin, durumlarının değerlendirilmesine
ve şartla salıverilmede geçici 1. maddeye göre daha az elverişli koşullara
bağlı kılınmalarına neden olmuştur. Bu durumdaki hükümlü hakkında şartla
salıverilme, yönünden daha genel ve daha elverişli olan geçici 1. madde yerine,
geçici 4. maddenin birinci fıkrasına göre uygulama yapılması, bu kişinin aynı
yıla hüküm giymiş, ancak geçici 1. maddeden yararlanabilen başka hükümlüye göre
daha uzun süre ceza çekmesine yol açmaktadır. Bu düzenleme bir bakıma, bu bent
kapsamına alınan hükümlünün cezasını arttırıcı etki yapmaktadır. Bu hükümlünün,
geçici 1. madde yerine geçici 4. maddenin birinci fıkrasının (a) bend:'
kapsamına sokulması suçu işledikten sonra yürürlüğe giren 3713 sayılı Yasa'yla
belirtilmiştir. Yasa'nın 3. maddesinde sayılan suçlar terör suçudur. 4.
maddesine göre ise, bu Yasa'nın uygulanmasında, bu maddede sayılan suçlar da,
1. maddede belirtilen terör amacıyla işlendiği takdirde terör suçu
sayılacaktır. Suçun işlendiği tarihte, terör suçu diye ayrı bir suç bulunmadığı
gibi, şartla salıverme yönünden de suç türlerine göre böyle bir ayırım yoktur.
Geçici 4. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi hükmü, kimi öğeler
getirmesi nedeniyle, madde kapsamındaki kişinin, kendisine daha elverişli
koşullar sağlayabilecek, daha genel nitelikteki kuraldan, başka bir deyişle
geçici 1. maddenin öngördüğü şartla salıverilmeden yararlanmasını engellediği
gibi hükümlüler arasında ayrı uygulamalara neden olmaktadır. Suç türünden,
suçlunun kişiliğinden ayrı, tümüyle uygulama-yararlanma eşitliği kapsamına
giren "indirim"de ayrıklık ve ayrım' getirmek, yasa-koyucunun
kesinleşmiş hükümden önceki evreye dönük suça ve suçluya göre uygulama
öngörmesi "şartla salıverme" kavramınınniteliği ile çelişir. Bir
örnek vermek gerekirse, yaşam boyu ağır hapis cezasına mahkûm iki hükümlüden
biri geçici 1. maddeye göre 8 yıl cezaevinde kalmakla şartla salıvermeden
yararlanırken; suçun işlenişinden, hattâ mahkûmiyetten daha sonra yürürlüğe
giren bu Yasa'yla işlediği suç terör suçu sayılan öteki hükümlü, 15 yıl ceza
çektikten sonra şartla salıverilecektir. Başka bir deyişle 7 yıl daha fazla
cezaevinde kalacaktır. Bu durum eşitlik ilkesine açık aykırılık
oluşturmaktadır.
Böylece, sonraki Yasa'nın bir tür geçmişi kapsayan, kimi
hükümlüler bakımından çekilecek cezayı fazlalaştırıp ağırlaştırarak Anayasa'nın
eşitlik ilkesine aykırılığı daha belirgin olan kuralı, hukuk devleti ilkesine
de ters düşer. İtiraz konusu kuralların bu yönden de iptali gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle 12.4.1991 günlü, 3713 sayılı
Yasa'nın geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile (b) bendinin
sınırlama kararı uyarınca "... 146 (son fıkra hariç), . . ." hükmünün
iptali gerekir.
Servet TÜZÜN, Mustafa ŞAHİN, Erol CANSEL ve Haşim KILIÇ bu görüşe
katılmamışlardır.
3- Anayasa'nın 38. Maddesi Yönünden İnceleme:
Anayasa'nın "Suç ve cezalara ilişkin esaslar" başlıklı
bu maddesinin içeriği gözetildiğinde, çok geniş anlamda, çektirilen cezalarda
kimi hükümlülere uygulanan indirim yanında daha az indirim uygulamanın
cezalandırılmış sayılacağı ve infaz "ceza mahkûmiyetinin sonuçlan"
kapsamında düşünülebilirse de indirimden çok yararlanana göre az yararlananın
cezalandırılmış sayılmasının Anayasa'nın yorumu gereksiz kılan açıklığı
karşısında kabulü çok güç bir görüş bulunması ve Türk Ceza Yasası'nın 31-43. maddelerinde
sayılan ceza mahkûmiyetinin sonuçları arasında infaza yer verilmemiş olması
aykırılık savını 38. maddeye dayandırmaya engeldir. Dış görünüşüyle ve yinegeniş
anlamda infaz (ceza çektirme-uygulama), ceza mahkûmiyetinin sonucu gibi görülüp
düşünülebilirse de, gerçekte ceza mahkûmiyetinden ayrı bir kurumdur.
Cezalandırma ve takdir edilen cezaya bağlı yasal sonuçların belirlenmesi evresi
bitmiş, bunlar kesinhüküm içinde toplanmış, infazla kesin hükmün yerine
getirilmesi evresi başlamıştır. Bu özel bir Yasa'nın düzenlendiği yöntemler ve
koşullarda tüm uygulama dönemidir. Bu nedenle olayda Anayasa'nın 38. maddesiyle
ilişki kurulamaz ve bu maddeye dayanılamaz.
Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ile Selçuk TÜZÜN bu görüşe katılmamışlardır.
4- Anayasa'nın 153. Maddesi Yönünden inceleme:
Anayasa'nın 153. maddesinin ikinci fıkrasında, "Anayasa
Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü
iptal ederken, kanunkoyucu gibi hareketle yeni bir uygulamaya yol açacak
biçimde hükmün tesis edemez." denilmektedir.
Anayasa Mahkemesi, Anayasa'ya aykırı bulduğu bir kuralı iptal
ederek, Anayasa'ca kendisine verilen Anayasa'ya uygunluğu sağlama işlevini
yerine getirir. Mahkemenin görevi, kuşkusuz kural koymak olmayıp, Anayasa'ya
aykırılığı gidermektir. Ancak, Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilen bir
statü ya da kural işlemin yürürlükten kalkması yeni hukuksal bir durum doğurur
ve uygulama, bulunduğu statü içindeyürürlüğünü sürdürür. Başka bir deyişle, her
iptal kararı yeni hukuksal bir sonuca neden olur. Bu durum, Anayasa
Mahkemesi'nin kendisini yasakoyucu yerine koyduğu anlamına gelmez. Yasama
organı, iptal hükmüyle ortaya çıkan hukuksal yapıyı uygun bulmazsa,kuşkusuz
Anayasal sınırlar içinde, yeni kural koyabilir ya da yürürlükteki kurallarda
değişiklik yapabilir. Anayasa'nın 153. maddesi ile yasaklanan, yasakoyucu gibi
davranarak kural konulmasıdır.
Anayasa Mahkemesi, Anayasa'ya uygunluk denetimi işlevini yerine
getirirken yasakoyucu yerine geçerek kural koyamaz ve yeni tür uygulamaya yol
açacak nitelikte karar veremez, tptal kararının kaçınılmaz ve doğal sonucu olan
yeni durum, yeni görünüm, yürürlükte kalan bölüme göre ya da yürürlükten,
kalkan kurala göreuygulama gerekliliği, yerine getirilmesi zorunlu bir
işlemdir. Afla şartlı salıverme arasındaki hukuksal çizgiyi belirlemek, buna
göre gereğini kararlaştırmak yasakoyucunun yerine geçmek değil, kendi yetki ve
görevinin gereğini yerine getirmektir. Nitekim,1982 Anayasası'nın 153.
maddesinin gerekçesinde, "... eşitlik ilkesi gibi temel ilkelere aykırı olmamak
koşulu ile ..." denilerek bir aykırılık hükmünün iptalinin yasakoyucunun
istenciyle çelişse de Anayasa'ya uygun olacağı belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin, Anayasa'ya aykırı bulduğu kuralı ya da bir
ayrıklık (istisna) hükmünü iptal etmesinde Anayasa'ya aykırı bir yön
bulunmamaktadır.
E. Ancak, bu kurallar, Anayasa Mahkemesi'nin 19.7.1991 günlü,
Esas: 1991/15, Karar: 1991/22 sayılı kararıyla iptal edildiğinden aynı konuda
yeniden karar verilmesi gereksizdir.
VI- SONUÇ:
12.4.1991 günlü, 3713 sayılı "Terörle Mücadele
Kanunu"nun:
A. -Geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin iptaline
yönelik itiraza ilişkin esas incelemenin bent içeriğinde geçen Türk Ceza
Kanunu'nun "... 146 (son fıkra hariç) ..." hükmüyle sınırlı olarak
yapılmasına,
B. Geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile (b)
bendinde geçen Türk Ceza Kanunu'nun "... 146 (son fıkra hariç), . . .
" hükmünün, Anayasa Mahkemesi'nin 19.7.1991 günlü, Esas: 1991/15, Karar:
1991/22 sayılı kararıyla iptal edilmiş olduğundan, aynı konuda yeniden karar
verilmesine yer olmadığına,
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Servet TÜZÜN
|
Üye
Mustafa ŞAHİN
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Erol CANSEL
|
Üye
Yavuz
NAZAROĞLU
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
|
|
|
|