ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1980/68
Karar Sayısı:1981/3
Karar Günü:15/1/1981
Resmi Gazete
tarih/sayı:25.4.1981/17321
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Ayancık Sulh Ceza Mahkemesi.
İTİRAZIN KONUSU: Türk Ceza Yasasının 536. maddesini değiştiren
12/6/1979 günlü, 2248 sayılı Yasanın 22. maddesinin Anayasa'nın 2., 8., 10.,
11., 12., 14. ve 20. maddelerine aykırı olduğu öne sürülerek iptaline karar
verilmesi isteminden ibarettir.
I - OLAY:
Sanık hakkında, Ayancık ilçe merkezinde bir evin duvarına
siyasal amaçlarla (KOMANDO DEFOL) sözcüklerini yazmış olması nedeniyle, Türk
Ceza Yasasının değişik 536. maddesi uyarınca kamu davası açılmıştır.
Yargılama sırasında sanık, sözü geçen 536. maddenin ve özellikle
altıncı fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğunu, Mahkemeye verdiği bir dilekçe
ile öne sürmüş, bu itirazını duruşmada sözlü olarak da yinelemiştir. Davaya
bakmakta olan Mahkeme bu savı ciddî bularak, sözü edilen maddeyi değiştiren
2248 sayılı Yasanın 22. maddesinin, Anayasa'nın 2., 8., 10., 11., 12., 14. ve
20. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine
başvurulmasına karar vermiştir.
III - METİNLER:
l - Türk Ceza Yasasının 536. maddesini değiştiren 12/6/ 1979
günlü, 2248 sayılı Yasanın iptali istenen 22. maddesi şöyledir :
" MADDE 22 - 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 536. maddesi
aşağıda yazılı olduğu şekilde değiştirilmiştir.
Madde 536 - Her kim, belediyeler, köy ihtiyar kurulları veya
yasalarla yetkili kılınmış diğer makamlarca önceden ayrılmış ya da oturulan
yerler dışında o yerin en büyük mülkiye amirine yapılacak bir başvuru üzerine
ayrılan yerlere, izin almaksızın veya verilen izne aykırı biçimde, basılı olan
veya olmayan, elle yapılmış veya yazılmış her türlü resim, yazı ve işaretler veya
bunları içeren kâğıt, pano, pankart, bant ya da benzerlerini asar veya
yapıştırırsa veya izne dayalı olsa bile bu yerleri boyar veya bu yerlere yazı
yazar, resim ya da işaret yaparsa, eylem başka bir suç oluştursa bile ayrıca
altı aydan bir yıla kadar hafif hapis ve bin liradan aşağı olmamak üzere hafif
para cezasına çarptırılır.
Bu eylemler yukarıdaki fıkra dışında kalan yerlerde veya kamuya
ayrılmış veya kamuya açık veya herkes tarafından görülebilecek yerlerde veya
her türlü taşıt araçları veya kamu hizmetlerine ait iletişim araçları veya kamu
hizmetine ayrılmış veya özel kişi ve kuruluşlara ait işaret veya levhalar
üzerinde işlenirse, eylem başka bir suçu oluştursa bile ayrıca bir yıldan iki
yıla kadar hafif hapis ve ikibin liradan az olmamak üzere hafif para cezasına
çarptırılır.
Yukarıdaki fıkralarda gösterilen eylemlerin derneklerin veya
benzeri kuruluşların mensupları tarafından veya onların iştirakiyle yapıldığı
sabit olduğu takdirde suçu işleyen veya suça bu suretle katılan dernek ve
kuruluş mensuplarına sözü edilen fıkralardaki cezalar iki katı olarak
hükmedilir. Şu kadar ki hafif hapis cezası iki yılı aşamaz.
Yukarıdaki fıkralardaki eylemleri küçüklere veya ceza ehliyeti
olmayan kişilere işletenlere yukarıdaki fıkralar uyarınca verilecek cezalar yarısı
kadar artırılır.
Yukarıdaki fıkralardaki eylemler, siyasal veya ideolojik olmayan
amaçlarla işlenir ve içeriği bakımından bir suçu oluşturmazsa yukarıdaki
fıkralarda yazılı cezalar onda birine kadar indirilebilir.
Birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralardaki suçlardan
dolayı hükmolunacak cezalar ertelenemez ve bunların yerine 647 sayılı Cezaların
İnfazı Hakkındaki Kanunun 4 üncü maddesinde belirtilen ceza ve tedbirler
uygulanamaz.
Bu maddede suç sayılan eylemlerin işlenmesinden dolayı sebebiyet
verilen zararların tazminine ayrıca hükmolunur.
Görenek ve geleneklere göre asılacak kâğıt, pano, pankart, bant
ya da benzerleri bu madde hükümleri dışındadır.
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki
Kanun hükümleri saklıdır."
2 - 13/7/1965 günlü, 647 sayılı Cezaların infazı Hakkında
Kanunun ilgili 4. ve 6. maddeleri de şöyledir:
" Madde 4 - Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar,
suçlunun kişiliğine, sair hallerine ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre
mahkemece;
1. Kabahatlerde beher gün karşılığı 50 ilâ 100 lira hafif,
cürümlerde 100 ilâ 200 lira hesabıyla ağır para cezasına,
2. Aynen iade veya tazmine,
3. Altı ayı geçmemek üzere bir eğitim veya ıslâh kurumuna devam
etmeye,
4. Bir yılı geçmemek kaydıyla muayyen bir yere gitmekten, bazı
faaliyetleri veya meslek ve sanatı icradan men'e,
5. Her nevi ehliyet ve ruhsatnamenin bir aydan bir yıla kadar
muvakkaten geri alınmasına,
Çevrilebilir.
Suç tarihinden önce, para cezasına veya tedbire çevrilmiş olsa
dahi, hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkûm edilmemiş olanlar hakkında, hükmolunan
otuz güne kadar (otuz gün dahil) hürriyeti bağlayıcı cezalarla, suç tarihinde
18 yaşını ikmal etmemiş olanların mahkûm edildikleri kısa süreli hürriyeti bağlayıcı
cezalar yukarıki bentlerde yazılı ceza veya tedbirlerden birine çevrilir.
Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hürriyeti bağlayıcı ceza
uzun süreli de olsa fail hakkında bu maddenin ilk fıkrasının (1) numaralı bendi
hükmü uygulanabilir.
Uygulamada asıl ceza, bu madde hükümlerine göre para cezasına
veya tedbire çevrilen hürriyeti bağlayıcı cezadır.
Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaları, birinci fıkranın 2, 3,
4 ve 5 numaralı bentlerinde yazılı tedbirlerden birine çevrilmiş olanlardan
tedbir hükümlerini Cumhuriyet Savcılığınca yapılan tebligata rağmen 30 gün
içerisinde yerine getirmeyenler veya hüküm gereklerine aykırı hareket edenlerin
tedbire çevrilmiş olan kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalarının, tedbir
hükümlerine muhalefetlerinin derecesine göre kısmen veya tamamen infazına veya
infaz olunmamasına hükmü veren mahkemece karar verilir.
Tedbire ilişkin hükümlere muhalefet, haklarında ikinci fıkra
hükmü uygulanmış olanlar tarafından vukubuldukta; tedbir, hükmü veren mahkemece
birinci fıkrada yazılı esaslar dairesinde para cezasına çevrilir.
Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen para cezasını,
hükümde taksit öngörülmüş ise taksit süreleri, aksi halde 5 inci maddenin 8
inci fıkrasında yazılı süreler içerisinde ödemeyenlerin işbu cezaları
mahkemece, hükümde bir günlük hürriyeti bağlayıcı ceza ne miktar para cezasına
karşılık tutulmuş ise aynı miktar üzerinden hürriyeti bağlayıcı cezaya
çevrilir.
Tedbir hükümlerinin yerine getirilmesi hükümlünün ihtiyarında
olmayan sebepler yüzünden imkânsız hale gelmişse hükmü veren mahkemece bu
tedbir yerine başka bir tedbire hükmolunur.
Bu madde hükümleri, sırf askerî suçlar ile askerî disiplin
suçları ve birinci fıkranın 3 ve 4 numaralı bendi hükümleri de subaylar, askerî
memurlar ve astsubaylar hakkında uygulanmaz . "
" Madde 6 - Adliye mahkemelerinde para cezasından başka bir
ceza ile mahkûm olmayan kimse, işlediği bir suçtan dolayı ağır veya hafif para
veya 6 aya kadar ağır hapis veya bir yıla kadar hapis veya hafif hapis
cezalarından biri ile mahkûm olur ve geçmişteki haliyle ahlâki temayüllerine
göre cezasının ertelenmesi, ileride cürüm işlemekten çekinmesine sebep olacağı
hakkında mahkemece kanaat edinilirse, bu cezanın ertelenmesine hükmolunabilir.
Bu halde ertelemenin sebebi hükümde yazılır.
Fiilin işlendiği zamanda 15 yaşını bitirmemiş küçüklerin mahkûm
oldukları ağır hapis cezası iki seneden, hapis ve hafif hapis cezası üç
seneden; 15 yaşını doldurmuş olup da 18 yaşını ikmal etmemiş olanlar ile 70
yaşına varmış ihtiyarların mahkûm oldukları ağır hapis cezası bir seneden,
hapis veya hafif hapis cezası iki seneden fazla olmadığı hallerde de yukarıdaki
fıkra hükümleri uygulanabilir.
Bazı suçlara ilişkin cezalar ile askeri suçlar ve disiplin
suçlarına ilişkin cezaların ertelenemeyeceğine dair özel kanun hükümleri
saklıdır."
3 - Dayanılan Anayasa kuralları:
" Madde 2. - Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve
Başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî, demokratik, lâik ve
sosyal bir hukuk devletidir."
" Madde 8. - Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.
Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare
makamlarını ve kişileri bağlıyan temel hukuk kurallarıdır."
" Madde 10. - Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz,
devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
Devlet, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal
adalet ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşamıyacak surette sınırlıyan siyasî,
iktisadî ve sosyal bütün engelleri kaldırır; insanın maddî ve manevî varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlar."
" Madde 11. - Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve
milletiyle bütünlüğünün, Cumhuriyetin, millî güvenliğin, kamu düzeninin, kamu
yararının, genel ahlâkın ve genel sağlığın korunması amacı ile veya Anayasa'nın
diğer maddelerinde gösterilen özel sebeplerle, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna
uygun olarak, ancak kanunla sınırlanabilir.
Kanun, temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunamaz.
Bu Anayasa'da yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirisi, insan
hak ve hürriyetlerini veya Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünü veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayırımına dayanarak,
nitelikleri Anayasa'da belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak kasdı ile
kullanılamaz.
Bu hükümlere aykırı eylem ve davranışların cezası kanunda
gösterilir."
" Madde 12. - Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce,
felsefî inanç, din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz
tanınamaz."
" Madde 14. - Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını
geliştirme haklarına ve kişi hürriyetine sahiptir.
Kişi dokunulmazlığı ve hürriyeti, kanunun açıkça gösterdiği
hallerde, usûlüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça kayıtlanamaz.
Kimseye eziyet ve işkence yapılamaz.
İnsan haysiyetiyle bağdaşmıyan ceza konulamaz."
" Madde 20. - Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine
sahiptir; düşünce ve kanaatlarını söz, yazı, resim ile veya başka yollarla tek
başına veya toplu olarak açıklıyabilir ve yayabilir.
Kimse, düşünce ve kanaatlarını açıklamaya zorlanamaz."
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyarınca Şevket
Müftügil, Ahmet H. Boyacıoğlu, Rüştü Aral, Ahmet Salih Çebi, Muammer Yazar,
Âdil Esmer, Nihat O. Akçakayalıoğlu, Nahit Saçlıoğlu, Hüseyin
Karamüstantikoğlu, Kenan Terzioğlu, Orhan Onar, Necdet Darıcıoğlu, İhsan N.
Tanyıldız, Bülent Olçay ve Yekta Güngör Özden'in katılmalarıyla 6/11/1980
gününde yapılan ilk inceleme toplantısında sınırlama konusu üzerinde
durulmuştur:
İtirazcı Mahkeme başvurusunda, sonuç istek olarak; " TCY
536. maddesini değiştiren 2248 sayılı Yasanın 22. maddesinin Anayasa'ya
aykırılığı nedeni ile iptaline karar verilmesi dileği" ni açıklamaktadır.
Ancak, 12/6/1979 günlü, 2248 sayılı Yasanın sözü geçen 22.
maddesi ele alındığında, maddenin, " 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 536
ncı maddesi aşağıda yazılı olduğu şekilde değiştirilmiştir." tümcesi
altında, 536. maddenin yeni metnini içeren bir çerçeveden ibaret olduğu
görülmektedir.
Öte yandan, gerekçeli başvuru kararında, çerçeve 22. maddenin
yukarıda yazılı tümcesine yer verilmeden 536. maddenin metni bir bütün olarak
alınmış ve daha sonra kararın bir yerinde, " iptali istenen yasa
maddesi" denilerek başvurudaki ereğin doğrudan 536. madde olduğu belli
edilmiştir.
Şu kadar ki, Anayasanın değişik 151. ve 22/4/1962 günlü, 44
sayılı Yasanın 27. maddelerine göre, mahkemeler, ancak bakmakta oldukları
davada uygulanacak yasa kurallarının Anayasa'ya aykırı olduğu itirazında
bulunabilirler. İtirazcı Mahkemenin bakmakta olduğu davada itiraz konusu
yapılan Türk Ceza Yasasının değişik 536. maddesi tümüyle uygulama alanına
girmeyip, belirli fıkraları uygulanacaktır.
Gerçekten, Ceza Yargılamaları Yöntemi Yasanın 257/1. maddesine
göre, " hükmün mevzuu, duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen
fiilden ibarettir."
İddianamede eylem; " ...müştekiye ait ev duvarına siyasî
amaçla slogan yazmak" biçiminde nitelendirilmiştir. Görüldüğü üzere,
eylem, Türk Ceza Yasasının sözü geçen maddesinin birinci fıkrasında yazılı
nesnel suç öğelerini taşımaktadır.
Bundan başka, eylemin, birinci fıkrada belirlenen ilân yerleri dışında
ve ayrıca herkes tarafından görülebilecek bir yerde işlenmiş olduğu
anlaşıldığından, anılagelen maddenin ikinci fıkrası da davada uygulanacak kural
olmaktadır. Belirtilen bu iki fıkraya bağlı olarak maddenin altıncı fıkrası da,
fıkrada geçen " birinci, ikinci..." sözcükleri ile sınırlı olarak
uygulama alanına girmektedir.
Yukarıda açıklananların sonucu olarak, " dosyada eksiklik
bulunmadığından esasın incelenmesine, bu incelemenin 2248 sayılı Yasanın 22.
maddesiyle, Türk Ceza Yasasının değişik 536. maddesinin birinci ve ikinci
fıkraları hükümleri ve altıncı fıkranın " Birinci ve ikinci"
sözcükleriyle sınırlı olarak yapılmasına Nihat O. Akçakayalıoğlu sınırlamaya
yer olmadığı, Kenan Terzioğlu, Necdet Darıcıoğlu, İhsan N. Tanyıldız, Bülent Olçay
ve Yekta Güngör Özden'in " altıncı fıkradaki sınırlamanın yalnız (ikinci)
sözcüğü ile yapılması gerektiği" yolundaki karşıoylarıyla ve
oyçokluğuyla" karar verilmiştir.
V - ESASIN İNCELENMESİ :
İşin esasına ilişkin rapor, Mahkemenin gerekçeli kararı ve
ekleri, itiraz konusu yasa kuralları ile Anayasa'ya aykırılık savına dayanak
tutulan Anayasa kuralları, bunlarla ilgili yasama belgeleri ve öteki metinler
okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A - Türk Ceza Yasasının değişik 536. maddesinin birinci
fıkrasının Anayasa'ya aykırılığı sorunu:
İtiraz konusu birinci fıkra iki yönlü bir düzenlemeyi
içermektedir. Bu düzenlemede, önce, hangi eylemlerin suç sayıldığı, maddenin
tümünde gözönünde tutulacak temel öğe olarak belirlenmekte, sonra da belirtilen
suçun yetkili mercilerce ayrılmış olan ilân yerlerinde işlenmesi halinde
uygulanacak ceza yaptırımı konulmaktadır.
İtirazcı Mahkeme, belirtilen düzenleme ile, Anayasa'nın 20.
maddesinde öngörülen düşünce ve kanaatlerin açıklanması ve yayılması
özgürlüğünün yine Anayasa'nın 11. maddesi uyarınca sınırlanmak istendiğini,
fakat bu sınırlamanın adil olmayan ceza yaptırımlarına bağlanmasıyla sözü geçen
özgürlüğün özünden zedelendiğini öne sürmektedir. Öngörülen cezaların adil
olmadığını kanıtlamak üzere, Türk Ceza Yasasında yer alan kimi cürümlere
ilişkin cezalar gösterilmektedir.
Türk Ceza Yasası ile öteki kimi yasalarda değişiklik yapılmasına
ilişkin tasarının genel gerekçesinde, " ...yolları, caddeleri kaplayan ve
kirleten resim, işaret, yazı ve sloganlara karşı etkin bir müeyyide
getirilmesi" nin zorunlu görüldüğü belirtilmiş ve Yasa Koyucunun takdiri
de, itiraz konusu birinci fıkrada, " altı aydan bir yıla kadar hafif hapis
ve bin liradan aşağı olmamak üzere hafif para cezası" olarak belirmiştir.
En hafifinden dahi olsa, cezanın uygulandığı yerde özgürlüklerin
büyük ölçüde kısıntıya uğrayacağı kuşkusuzdur. Çünkü, özgürlükler gibi
Anayasa'dan kaynaklanmakta olan cezanın doğasında zorla kabul ettirilmek
özelliği yer alır. Bu bakımdan, yasalarca öngörülen " hürriyeti bağlayıcı
cezalar" ın süreleri, para cezalarının da tutarları, özgürlüklerin özüne
yaptıkları etkiler konusunda ölçüt olamaz.
Anayasa Mahkemesinin kararlarında yeri geldikçe belirtildiği
üzere, (örneğin, 8/4/1963 günlü, E. 1963/16, K. 1963/83 sayılı Karar, Anayasa
Mahkemesi Kararlar Dergisi, Sayı I/II. Bası, Sa. 219; 13/4/1976 günlü, E.
1976/3 - K. 1976/23 sayılı Karar, Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi, Sayı: 13,
Sa. 167) " bir hak ve hürriyetin gayesine uygun şekilde kullanılmasını son
derece zorlaştıran veya onu kullanılmaz duruma düşüren kayıtlara tabi tutulması
halindedir ki o hak ve hürriyetin özüne dokunulmuş olması söz konusu
edilebilir" .
Bu açıdan bakılınca, Türk Ceza Yasasının değişik 536. maddesinin
itiraz konusu birinci fıkrasında yazılı eylemlerin suç sayılması ve etkili bir
ceza yaptırımlarına bağlanması sonunda, bundan böyle, düşünce ve kanaatlerin
açıklanması ve yayılması olanağı kalmadığı ya da son derece zorlaştığı
söylenemez.
Gerçekten, sözü edilen özgürlüğü etkin ve yaygın biçimde
kullanma olanağı veren hür basın ve önceden izin almaksızın gazete, dergi,
kitap ve broşür yayımlamak hakları, Anayasa'nın 22., 23. ve 24. maddelerinde en
geniş anlamda düzenlenmiş bulunan güvencelerini korumaktadır. Düşünce ve
kanaatleri açıklama ve yayma özgürlüğünün en etkin yolları böylesine açık ve
tam bir güvence altında bulunurken, kimi kullanma biçiminin de, duvarların ve
caddelerin kirlenmesine ve giderek şiddet olaylarına neden olması bakımından
sınırlanmasının ve caydırıcı etkinlikteki ceza yaptırımlarına bağlanmasının,
anılan özgürlüğün özünü zedeler nitelikte görülmesi veya gösterilmeye
çalışılması isabetli sayılamaz.
Kaldı ki, salt hukuk açısından, kişinin, kendi düşünce ve
kanaatlerini kamuya ait yollara, üçüncü kişilere ait yapılara yazmak ya da
bunları içeren kâğıt, pano ve benzerlerini asmak biçiminde bir hakka esasen
sahip bulunmadığı gözden uzak tutulmamalıdır. Kişilerin, düşünce ve kanaat
özgürlüklerini hukuksal ve yasal yollardan açıklamaları gerekir. Anayasa'nın
11. maddesi, hakların kötüye kullanılmasına izin vermediği gibi, buna aykırı
davranışlara ilişkin ceza yaptırımlarının yasada gösterileceğini belirtmektedir.
Özetlenirse, itiraz konusu birinci fıkra kuralının, Anayasa' nın
20. maddesi yoluyla 11. maddesine ve bu sonuç itibariyle, kanunların Anayasa'ya
aykırı olamayacağı buyruğunu kurala bağlayan 8. maddesine aykırı bir yönü
bulunmamaktadır.
İtirazcı Mahkeme, başvurusunda bir gerekçe göstermeden,
Anayasa'nın ayrıca 2., 10., 12. ve 14. maddelerine de dayanmıştır.
Suç sayılan bir eylem karşılığında konulacak ceza
yaptırımlarının ağırlığını, o suçun toplumda yarattığı tasa, huzursuzluk ve
öteki olumsuz sonuçlarını gözeterek saptamak Yasama erkinin yetkilerindendir.
Bu alanda konulacak kuralların, toplumların yapılarındaki değişikliğe göre
farklı nitelik taşımaları doğal olduğu gibi, değişen koşulların gereksindirdiği
yeni kuralların getirilmesi, suç sınırlarının genişletilmesi ve yerine göre
cezaların artırılması da Anayasa'nın öngördüğü ilke ve kurallara uyulması
koşuluyla, doğaldır. Anayasa Mahkemesi'nin görüşü, belirtilen bu çizgiler
üzerinde oluşagelmiştir (örneğin, 24/3/1977 günlü, E. 1977/3 - K. 1977/19 sayılı
Karar, Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi Sayı: 15, Sa. 250).
Bundan başka, itiraz konusu birinci fıkranın içerdiği ceza
yaptırımının insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir yanı da yoktur.
Yukarıda açıklananlar, Türk Ceza Yasasının değişik 536.
maddesinin itiraz konusu birinci fıkrası kuralının, Anayasa'nın 2., 10., 12. ve
14. maddelerine de aykırı olmadığını göstermektedir.
B - Türk Ceza Yasasının değişik 536. maddesinin ikinci
fıkrasının Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
Anılan fıkra, maddenin birinci fıkrasında yazılı eylemlerin,
yine o fıkra dışında kalan yerlerde veya kamuya ayrılmış veya kamuya açık veya
herkes tarafından görülebilecek yerlerde veya her türlü taşıt araçları veya
kamu hizmetlerine ait iletişim araçları veya kamu hizmetine ayrılmış veya özel kişi
ve kuruluşlara ait işaret veya levhalar üzerinde işlenmesi halinde bir yıldan
iki yıla kadar hafif hapis ve ikibin liradan az olmamak üzere hafif para
cezasını öngörmektedir.
İtirazcı Mahkeme, başvurusunda, itiraz konusu ikinci fıkra
yönünden ayrı bir gerekçe göstermiş olmadığından, birinci fıkraya ilişkin
yukarıdaki görüşler burada da geçerlidir.
C - Türk Ceza Yasasının değişik 536. maddesinin altıncı
fıkrasının, fıkrada geçen " Birinci ve ikinci" sözcükleri açısından
Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
Anayasa Mahkemesi'nin daha önce aynı nitelikteki başka bir
itiraz nedeniyle verdiği 29/4/1980 günlü, Esas: 1979/37, Karar: 1980/26 sayılı
Kararında (Resmî Gazete Gün: 23/8/1980, Sayı: 17084) belirtildiği gibi, itiraz
konusu altıncı fıkra kuralının, maddenin birinci ve ikinci fıkraları açısından
Anayasa'ya aykırı bir yönü yoktur. O kararda ayrıntılı biçimde gösterilen
gerekçeler, bu davada da geçerli olduğundan, bunların burada yinelenmesine
gerek görülmemiştir.
VI - SONUÇ :
6/11/1980 günlü, ilk inceleme kararı uyarınca sınırlandırılarak
ele alınan, 2248 sayılı Yasanın 22. maddesiyle değiştirilen Türk Ceza Yasasının
536. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında ve altıncı fıkradaki "
Birinci ve ikinci" sözcüğü ile açıklanan hükümde Anayasa'ya aykırılık
bulunmadığına ve itirazın reddine,
15/1/1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan
Şevket Müftügil
|
Başkanvekili
Ahmet H. Boyacıoğlu
|
Üye
Ahmet Salih Çebi
|
|
|
|
Üye
Muammer Yazar
|
Üye
Ahmet Zeyneloğlu
|
Üye
Hakkı Müderrisoğlu
|
|
|
|
Üye
Nihat O. Akçakayalıoğlu
|
Üye
Nahit Saçlıoğlu
|
Üye
Hüseyin Karamüstantikoğlu
|
|
|
|
Üye
Kenan Terzioğlu
|
Üye
Orhan Onar
|
Üye
Necdet Darıcıoğlu
|
|
|
|
Üye
İhsan N. Tanyıldız
|
Üye
Yılmaz Efendioğlu
|
Üye
Yekta Güngör Özden
|
KARŞIOY YAZISI
Aynı doğrultudaki sınırlama kararlarıyla ilgili karşı oy
yazılarında da belirtildiği gibi, işin esasına ilişkin incelemenin Türk Ceza
Yasasının 12/6/1979 günlü, 2248 sayılı Yasayla değişik 536. maddesinin altıncı
fıkrası yönünden sınırlandırılmasında, bu fıkranın kapsam ve niteliği üzerinde
durulması gerekmektedir.
Türk Ceza Yasasının 536. maddesinin altıncı fıkrası hükmünün
aynı maddenin birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarına göre ceza tayin
edildikten sonra uygulama alanına girdiğinde kuşku yoktur. Böyle olunca,
sınırlama yapılırken, altıncı fıkra hükmünün, bakılmakta olan davada, 536.
maddenin birinciden dördüncüye kadar ki fıkralarından hangisine göre tayin
edilecek ceza yönünden uygulanabileceğinin saptanması zorunlu bulunmaktadır.
Her ne kadar maddenin birinci fıkrası, daha sonraki fıkralarda
yer alan suçların maddî öğelerini de içermekte ise de, olayda, sanığa
verilebilecek ceza yalnızca ikinci fıkrada gösterilen cezalardan oluşacağı
cihetle, altıncı fıkra yönünden yapılacak incelemenin, koşulları kesinlikle
gerçekleştiğinde ceza tayinine esas alınacak ikinci fıkra ile sınırlı
tutulmasında yasal zorunluk vardır. Gerçekten, altıncı fıkraya ilişkin inceleme
birinci fıkrayı da kapsayacak genişlikte tutulacak olursa, verilecek karar,
olayda ceza tayini yönünden uygulanması söz konusu olmayan birinci fıkrayı da
etkileyecektir. Bu durumun, Anayasa'nın değişik 151. ve 22/4/1962 günlü, 44
sayılı Yasanın 27. maddeleri hükümleri ile bağdaştırılması kanımızca
olanaksızdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, " ilk inceleme" sonunda
verilen karara katılamıyoruz.
Üye
Kenan Terzioğlu
|
Üye
Necdet Darıcıoğlu
|
Üye
İhsan N. Tanyıldız
|
|
|
|
|
Üye
Yekta Güngör Özden
|
|