ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas sayısı:1979/37
Karar sayısı:1980/26
Karar günü:29/4/1980
Resmi Gazete
tarih/sayı:23.8.1980/17084
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : İstanbul 9. Sulh Ceza Mahkemesi.
İTİRAZIN KONUSU : Türk Ceza Yasasının 12/6/1979 günlü,
2248sayılı Yasa ile değişik 536. maddesinin altıncı fıkrasının Anayasanın8. ve
12. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istemidir.
I. OLAY:
Sanık, 13/7/1979 gecesi saat 22.00 sıralarında, yakalanamayan
bir arkadaşı ile birlikte Beşiktaş, Ihlamur deresi Kerem Sineması Sokağında
telefon trafosuna "Tüm halka iş ve can güvenliği - Halkın Yolu"
sözlerini yazarken yakalanmış ve bu eylemden ötürü Türk Ceza Yasasının 536.
maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle hakkında kamu davası açılmıştır.
Davaya bakmakta olan mahkeme, sanık hakkında uygulanılması
istenilen maddenin altıncı fıkrası kuralını Anayasanın 8. ve 12. maddelerine
aykırı bularak, bu fıkranın iptali istemi ile Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.
III. METİNLER :
A) Yasa metinleri :
1- İptali istenen hükmü de içeren Türk Ceza Yasasının12/6/1979
günlü, 2248 sayılı Yasa ile değişik 536. maddesi şöyledir :
Madde 536- Her kim, belediyeler, köy ihtiyar kurulları veya
yasalarla yetkili kılınmış diğer makamlarca önceden ayrılmış ya da oturulan
yerler dışında, o yerin en büyük mülkiye amirine yapılacak bir başvuru üzerine
ayrılan yerlere, izin almaksızın veya verilen izne aykırı biçimde, basılı olan
veya olmayan, elle yapılmış veya yazılmış her türlü resim, yazı ve işaretler
veya bunları içeren kâğıt, pano, pankart, bant ya da benzerlerini asar veya
yapıştırırsa veya izne dayalı olsa bile bu yerleri boyar veya bu yerlere yazı
yazar, resim ya da işaret yaparsa, eylem başka bir suç oluştursa bile ayrıca altı
aydan bir yıla kadar hafif hapis ve bin liradan aşağı olmamak üzere hafif para
cezasına çarptırılır.
Bu eylemler yukarıdaki fıkra dışında kalan yerlerde veya kamuya
ayrılmış veya kamuya açık veya herkes tarafından görülebilecek yerlerde veya
her türlü taşıt araçları veya kamu hizmetlerine ait iletişim araçları veya kamu
hizmetine ayrılmış veya özel kişi ve kuruluşlara ait işaret veya levhalar
üzerinde işlenirse, eylem başka bir suçu oluştursa bile ayrıca bir yıldan iki
yıla kadar hafif hapis ve iki bin liradan az olmamak üzere hafif para cezasına
çarptırılır.
Yukarıdaki fıkralarda gösterilen eylemlerin derneklerin veya
benzeri kuruluşların mensupları tarafından veya onların iştirakiyle yapıldığı
sabit olduğu takdirde suçu işleyen veya suça bu suretle katılan dernek ve
kuruluş mensuplarına sözü edilen fıkralardaki cezalar iki katı olarak
hükmedilir. Şu kadar ki hafif hapis cezası iki yılı aşamaz.
Yukarıdaki fıkralardaki eylemleri küçüklere veya ceza ehliyeti
olmayan kişilere işletenlere yukarıdaki fıkralar uyarınca verilecek cezalar
yarısı kadar artırılır.
Yukarıdaki fıkralardaki eylemleri siyasal veya ideolojik olmayan
amaçlarla işlenir ve içeriği bakımından bir suçu oluşturmazsa yukarıdaki
fıkralarda yazılı cezalar onda birine kadar indirilebilir.
Birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralardaki suçlardan
dolayı hükmolunacak cezalar ertelenemez ve bunların yerine 647 sayılı Cezaların
İnfazı Hakkındaki Kanunun 4 üncü maddesinde belirtilen ceza ve tedbirler
uygulanamaz.
Bu maddede suç sayılan eylemlerin işlenmesinden dolayı sebebiyet
verilen zararların tazminine ayrıca hükmolunur.
Görenek ve geleneklere göre asılacak kâğıt, pano, pankart, bant
ya da benzerleri bu madde hükümleri dışındadır.
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkındaki Kanun hükümleri saklıdır.
2- İlgili yasa metinleri:
13/7/1965 günlü, 647 sayılı Yasanın değişik 4. ve 6. maddeleri
şöyledir :
"Madde 4- Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar, suçlunun
kişiliğine, sair hallerine ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre mahkemece;
1. Kabahatlerde beher gün karşılığı 50 ilâ 100 lira hafif,
cürümlerde 100 ilâ 200 lira hesabıyla ağır para cezasına,
2. Aynen iade veya tazmine,
3. Altı ayı geçmemek üzere bir eğitim veya ıslâh kurumuna devam
etmeye,
4. Bir yılı geçmemek kaydıyla muayyen bir yere gitmekten, bazı
faaliyetleri veya meslek ve sanatı, icradan men'e,
5. Her nev'i ehliyet ve ruhsatnamenin bir aydan bir yıla kadar
muvakkaten geri alınmasına,
Çevrilebilir.
Suç tarihinden önce, para cezasına veya tedbire çevrilmiş olsa
dahi, hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkûm edilmemiş olanlar hakkında,hükmolunan
otuz güne kadar (otuz gün dahil) hürriyeti bağlayıcı cezalarla, suç tarihinde
18 yaşını ikmal etmemiş olanların mahkûm edildikleri kısa süreli hürriyeti
bağlayıcı cezalar yukarı ki bentlerde yazılı ceza veya tedbirlerden birine
çevrilir.
Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hürriyeti bağlayıcı ceza
uzun süreli de olsa fail hakkında bu maddenin ilk fıkrasının (1) numaralı bendi
hükmü uygulanabilir.
Uygulamada asıl ceza, bu madde hükümlerine göre para cezasına
veya tedbire çevrilen hürriyeti bağlayıcı cezadır.
Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaları birinci fıkranın 2, 3,
4 ve5 numaralı bentlerinde yazılı tedbirlerden birine çevrilmiş olanlardan
tetbir hükümlerini Cumhuriyet Savcılığınca yapılan tebligata rağmen 30 gün
içerisinde yerine getirmeyenler veya hüküm gereklerine aykırı hareket edenlerin
tedbire çevrilmiş olan kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalarının, tedbir
hükümlerine muhalefetlerinin derecesine göre kısmen veya tamamen infazına veya
infaz olunmamasına hüküm veren mahkemece karar verilir.
Tedbire ilişkin hükümlere muhalefet haklarında ikinci fıkra
hükmü uygulanmış olanlar tarafından vuku buldukta; tedbir, hükmü veren
mahkemece birinci fıkrada yazılı esaslar dairesinde para cezasına çevrilir.
Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen para cezasını,
hükümde taksit öngörülmüş ise taksit süreleri, aksi halde 5 inci maddenin 8
inci fıkrasında yazılı süreler içerisinde ödemeyenlerin işbu cezaları mahkemece
hükümde bir günlük hürriyeti bağlayıcı ceza ne miktar para cezasına karşılık
tutulmuş ise aynı miktar üzerinden hürriyeti bağlayıcı cezaya çevrilir.
Tedbir hükümlerinin yerine getirilmesi hükümlünün ihtiyarında
olmayan sebepler yüzünden imkânsız hale gelmişse hükmü veren mahkemece bu
tedbir yerine başka bir tedbire hükmolunur.
Bu madde hükümleri sırf askerî suçlar ile askerî disiplin
suçları ve birinci fıkranın 3 ve 4 numaralı bendi hükümleri de subaylar, askerî
memurlar ve astsubaylar hakkında uygulanmaz."
"Madde 6- Adliye mahkemelerinde para cezasından başka bir
eza ile mahkûm olmayan kimse, işlediği bir suçtan dolayı ağır veya hafif para
veya 6 aya kadar ağır hapis veya bir yıla kadar hapis veya hafif hapis
cezalarından biri ile mahkûm olur ve geçmişteki haliyle ahlâki temayüllerine
göre cezasının ertelenmesi ilerde cürüm işlemekten çekinmesine sebep olacağı
hakkında mahkemece kanaat edinilirse, bu cezanın ertelenmesine hükmolunabilir.
Bu halde ertelemenin sebebi hükmünde yazılır.
Fiilin işlendiği zamanda 15 yaşını bitirmemiş küçüklerin mahkûm
oldukları ağır hapis cezası iki seneden, hapis ve hafif hapis cezası üç
seneden; 15 yaşını doldurmuş, olup da 18 yaşını ikmal etmemiş olanlar ile 70
yaşma varmış ihtiyarların mahkûm oldukları ağır hapis cezası bir seneden, hapis
veya hafif hapis cezası iki seneden fazla olmadığı hallerde de yukarıdaki fıkra
hükümleri uygulanabilir.
Bazı suçlara ilişkin cezalar ile askerî suçlar ve disiplin
suçlarına ilişkin cezaların ertelenemeyeceğine dair özel kanun hükümleri
saklıdır."
B) Dayanılan Anayasa kuralları:
Mahkemenin iptal istemine dayanarak yaptığı Anayasanın 8 ve12.
maddeleri şöyledir :
"Madde 8 - Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.
Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare
makamlarını ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır."
"Madde 12- Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce,
felsefî inanç, din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz
tanınamaz."
IV. İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 13/11/1979
gününde Şevket Müftügil, Ahmet H. Boyacıoğlu, Ahmet Erdoğdu,Osman Tokcan, Rüştü
Aral, Muammer Yazar, Adil Esmer, Nihat O. Akçakayalıoğlu, Nahit Saçlıoğlu,
Hüseyin Karamüstantikoğlu, Kenan Terzioğlu, Necdet Darıcıoğlu, İhsan N.
Tanyıldız, Bülent Olçay ve Yekta Güngör Özden'in katılmalariyle yapılan ilk
inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine, sınırlamaya yer olup olmadığının esas inceleme sırasında ele
alınıp karara bağlanmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.
V. ESASIN İNCELENMESİ:
A) İncelemenin sınırlandırılması sorunu :
13/11/1979 gününde yapılan incelemede ".......sınırlamaya
yer olup olmadığının esas inceleme sırasında ele alınmasına ......." karar
verildiğinden önce bu konu üzerinde durulması gerekmektedir.
Anayasanın değişik 151. ve 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Yasanın
27.maddelerine göre, mahkemeler; ancak bakmakta oldukları davada uygulanacak
yasa kurallarının Anayasaya aykırı olduğu itirazında bulunabilirler. Bu olayda,
itiraz yoluna başvuran mahkeme, Türk Ceza Yasasının değişik 536. maddesinin
altıncı fıkrasını Anayasaya aykırı görmüş ve iptalini istemiştir.
Sözü geçen fıkrada ise, bu hükmün 536. maddenin ilk dört
fıkrasında yazılı cezalar hakkında uygulanacağı belirtilerek, fıkranın ayrık
bir nitelik taşıdığı belli edilmiştir.
Yapılan inceleme sonunda :
(İşin esası hakkındaki incelemenin, 1/3/1926 günlü, 765
sayılı"Türk Ceza Kanunu"nun 12/6/1979 günlü, 2248 sayılı Yasa ile
değişik536. maddesinin itiraz konusu edilen altıncı fıkrası hükmünün aynı
maddenin bakılmakta olan davada uygulanacak hüküm niteliğinde olan birinci ve
ikinci fıkraları açısından ve bu fıkra hükümleri ile sınırlı olarak yapılmasına
Muammer Yazar ve Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun "altıncı fıkra hükmü
hakkındaki esas incelemede sınırlamaya yer olmadığı", Kenan Terzioğlu,
Necdet, Darıcıoğlu, İhsan N. Tanyıldız, Bülent Olçay ve Yekta Güngör Özden'in
"altıncı fıkranın, bakılmakta olan davada uygulanacak hüküm olan ikinci
fıkra ile sınırlı olarak esasının incelenmesi gerektiği" yolundaki karşı
oylarıyle ve oyçokluğuyla) karar verilmiştir.
B) Anayasa kuralları açısından inceleme :
Türk Ceza Yasasının değişik 536. maddesinin altıncı fıkrası
birbirinden ayrı iki hükmü içermektedir:
1- Birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralardaki suçlardan
dolayı hükmolunacak cezalar ertelenemez.
2- Bu fıkralardaki suçlardan dolayı hükmolunacak cezalar yerine
647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Yasanın 4. Maddesinde belirtilen ceza ve
tedbirler uygulanamaz.
Bu bakımdan, incelemenin, iki hüküm ayrı ayrı ele
alınarak yapılması gerekmektedir.
l- Altıncı fıkranın, cezaların ertelenemeyeceği yolundaki kuralı
:
İtirazcı mahkeme, hırsızlık gibi ahlâka da aykırı bir suçtan
dolayı verilen cezalar ertelenebilirken, Türk Ceza Yasasının değişik
536.maddesinde öngörülen ve kabahat türünden olan suça ilişkin cezaların
ertelenememesini Anayasanın 12. maddesiyle korunan eşitlik ilkesine aykırı
bulmaktadır.
Ancak, Anayasa Mahkemesi, çeşitli kararlarında eşitlik
ilkesini".......kanunların yorumlanmasında, dil, ırk, cinsiyet, siyasi
düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayırımını yasaklamakta; aynı durumda
olanlara aynı kuralların uygulanmasını gerektirmekte ve böylece ortaya
imtiyazlı bir kişi, sınıf ya da zümre çıkarılmamasını emretmektedir."
biçiminde yorumlamış ve bir kısım suç ve cezaların, ertelenme bakımından, haklı
nedenlere dayanarak ayrı hükümlere bağlanmasını Anayasanın 12. maddesindeki
eşitlik ilkesine aykırı bulmamıştır.(29/11/1963 günlü, Esas : 1963/298, Karar:
1963/283; 13/10/1977 günlü,Esas : 1977/86, Karar: 1977/124; 24/3/1977 günlü,
Esas : 1977/3, Karar :1977/19 sayılı kararlar.)
Ceza hukukumuzun erteleme lehine gösterdiği gelişmeler gözönünde
tutulunca, Türk Ceza Yasasının değişik 536. maddesinde yer alan bu hükmün
Anayasanın 2. ve 10. maddelerinde yazılı hukuk devleti ilkesiyle çelişip çelişmediği
sorunu da ortaya çıkabilir. Ancak, Anayasa Mahkemesi bu konuda da, 24/3/1977
günlü, Esas : 1977/3, Karar : 1977/19 sayılı kararında : "Bugün soyut
adalet görüşü yerine, sosyal devlet ve onun içinde sosyal adalet görüşü ağırlık
kazanmıştır. Aynı suçu işlemiş olanlardan birinin cezasını çekerken, diğerinin
cezasının ertelenmesinin temelinde toplum yararı ve sosyal adalet düşüncesi
yatmaktadır. Bu nedenledir ki erteleme kişi için bir hak değildir. Cezanın
ertelenmesi bir hak olmadığına suçun ağırlığı, toplumdaki olumsuz sonuçları ile
yarattığı endişe ve huzursuzlukla orantılı bulunduğuna göre, suçu, cezayı ve
ertelemeyi takdir ve tayin etmek yasama meclislerinin yetkilerinden olmak
gerekir. Bu konulardaki hükümlerin, toplumların yapılarındaki değişikliğe göre
farklı nitelik taşımaları doğal olduğu gibi, değişen koşulların gereksindirdiği
yeni hükümlerin getirilmesi, suç sınırlarının genişletilmesi ve cezaların
artırılıp erteleme dışı bırakılması da doğaldır." demiştir. Nitekim, son
yıllarda bir çok ülkede erteleme konusunda ayrık hükümler konduğu
görülmektedir. Yasa Koyucular, özel olarak cezalandırmak istedikleri suçları
erteleme dışı tutmaktadırlar.
Türk Ceza Yasasının 536/6. maddesinde yer alan söz konusu ayrık
hüküm de, ülkemizde son yıllarda kentlerin ve genel yolların görülebilir
yerlerinin, yazılar, resimler ve yapıştırılan kâğıt, pano,pankart v.b. ile
aşırı biçimde kirletilmesi olgusundan kaynaklanmakta ve toplumda çeşitli
yönlerden olumsuz etkisi bulunan bu durumun önlenmesini amaçlaması bakımından,
haklı ve zorunlu bir önlem niteliğini taşımaktadır.
Kısacası, Türk Ceza Yasasının değişik 536. maddesinin altıncı
fıkrasında yaralan, aynı maddenin birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü
fıkralarındaki suçlardan dolayı hükmolunacak cezalar ertelenemez biçimindeki
kural, sınırlama konusu birinci ve ikinci fıkralar yönünden Anayasaya aykırı
değildir.
2- 647 sayılı Yasanın 4. maddesindeki ceza ve tedbirlerin
uygulanmayacağı kuralı:
Türk Ceza Yasasının değişik 536. maddesinin birinci fıkrası altı
aydan bir yıla kadar hafif hapis ve bin liradan aşağı olmamak üzere hafif para
cezasını, ikinci fıkrası da bir yıldan iki yıla kadar hafif hapis ve bin
liradan az olmamak üzere hafif para cezasını öngörmektedir.
İtiraz konusu altıncı fıkranın sözünü ettiği 647 sayılı Yasanın
4.maddesi ise, "kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar yerine
uygulanabilecek ceza ve tedbirler"i düzenlemektedir. Öyleyse, Türk Ceza
Yasasının 536. maddesinde yazılı para cezaları yönünden bir sorun yoktur.
Öte yandan, 647 sayılı Yasanın 3. maddesi "altı aya kadar
(altı ay dahil) hürriyeti bağlayıcı cezalar kısa sürelidir" tamını
vermektedir. Buna göre, 536. maddenin ikinci fıkrasında yazılı bir yıldan iki
yıla kadar hafif hapis cezası "kısa süreli" olmayıp, "muvakkat
uzun süreli hürriyeti bağlayıcı" bir ceza olması bakımından, 647 sayılı
Yasanın 4. maddesi kapsamı dışında kalır. Ancak, alt sınırdan hükmolunacak bir
yıllık hafif hapis cezası, yasal ve takdiri indirmelerle"kısa süreli
hürriyeti bağlayıcı ceza" haline gelebilir.
Yerel mahkeme, bu konuda da ayrı bir gerekçeye dayanmamış ve
Anayasanın 12. maddesine aykırılık savını burada ileri sürmüştür. Oysa altıncı
fıkranın bu iki bölüm kuralı aynı nitelikte değildir. Cezaların ertelenmesinin
hâkimin takdirine bırakılmasına karşın, infaz hukukundaki gelişmeler nedeniyle,
daha insancıl, daha eğitici, suçlunun kişiliğine daha olumlu etki yapacak
tedbir ve yöntemlere başvurulması suçlu için bazı koşullarla bir hak haline
getirilmiştir. 647 sayılı Yasa ve özellikle söz konusu 4. madde, infaz
hukukumuzdaki böyle bir gelişmenin sonucudur.
İtiraz konusu iki hüküm arasındaki bu nitelik ayrımı
nedeniyle,647 sayılı Yasadaki ceza ve tedbirlerin uygulanamayacağı yolundaki
itiraz konusu hükmün Anayasanın ilgili kurallarına uygun olup olmadığı sorunu,
kendi özelliği göz önünde tutularak, ayrıca incelenecektir :
a) Anayasanın 12. maddesi açısından inceleme :
Ceza verme hakkının esasını, adaletle sınırlandırılmış toplumsal
yarar düşüncesi oluşturur. Bunun doğal sonucu olarak da, bir düzenlemeye
giderken Yasa Koyucu kamu yararını en az kişi yararı kadar düşünmek
durumundadır Kamu yararının takdiri ise Yasama Organının yetkisindedir. Ne var
ki bu organ, kamu yararı düşüncesiyle eylemlere dilediği miktarda ceza
saptamayacağı gibi, kişinin haklarının ve söz gelimi hak aramak, savunmak ve
yasal hakimi önüne çıkarılmak konularındaki haklarının özüne de dokunamaz.
536. maddenin son fıkrasındaki ayrık hüküm, ülkenin çok büyük
bunalımlar içinde geçir ekte olduğu bir dönemin ürünüdür. 15-16 yaşındaki
çocuklar, ceza sorumluluklarının azlığından yararlanılarak,acımasız biçimde, en
ağır şiddet hareketlerine ve tehlikeli suçlara itilmektedir. Durum, olağan
koşulların mantığı ye önlemleri ile ele alınamayacak kadar olağan dışıdır ve
Yasa Koyucu 536. Maddeye iptali istenen hükümleri koyarken, kuşkusuz, kamu
yararını böyle bir durum içinde takdir etmiş ve değerlendirmiştir.
Bu bakımdan, Yasa Koyucunun, cezaların ağırlaştırılmış
biçimleriyle ve kesinlikle yerine getirileceği düşüncesinin kişide yaratacağı
korkutuculuk ve çekindiricilikten toplum adına yararlanmayı düşünerek, 536.
maddede yazılı suçları işleyenleri 647 sayılı Yasanın 4.maddesi kapsamı dışında
bırakmasının, Anayasanın yukarıda anlam ve niteliğine değinilen eşitlik
ilkesine aykırı bir yönü yoktur.
b) Anayasanın 33. maddesi açısından inceleme :
Sözü edilen ayrık hükmün, Anayasanın 33. maddesinde ifadesini
bulan "ceza sorumluluğunun kişiselliği" ilkesine de aykırı bir yönü
bulunmamaktadır. Çünkü bu ilkenin temelindeki düşünce, kişinin eyleminden bir
başka kişinin ceza ile sorumlu tutulmamasıdır. 536.maddenin son fıkrasındaki
inceleme konusu hükmün ise böyle bir uygulamaya yol açan tarafı yoktur.
Her ne kadar ceza hukukundaki gelişmeler sonucu, cezanın kişinin
durumuna göre verilmesi, infazın da kişinin durumuna göre yapılması gibi
ikincil görüşlerin eklenmesi yoluyla, ceza sorumluluğunun kişiselliği ilkesinin
kapsamı genişletilmiş ise de, bu durum da yukarıda varılan sonucu
etkilememektedir. Gerçekten hâkim, cezanın miktarını saptarken, yasanın cezayı
artırıcı ya da eksiltici bütün hükümlerini göz önünde bulundurmak zorundadır.
Ayrıca, bu konuda kendisine verilmiş takdir hakkı da vardır ; gerekli görürse
onu da kullanabilir. Yasal ve takdirî nitelikteki bu olanaklar karşısında, 536.
maddenin son fıkrasındaki ayrık hükmün, cezaların kişiselliği ilkesine, en
geniş anlam ve kapsamıyla ele alınsa bile, aykırı düştüğü söylenemez. Tersine,
bu yolla, cezaların kişiselleştirilmesi ilkesinin yukarıda belirtilen anlamına
uygun bir uygulama geniş ölçüde yapılmış olmaktadır.
Özetlemek gerekirse, Türk Ceza Yasasının 12/6/1979 günlü,
2248sayılı Yasa ile değişik 536. maddesinin altıncı fıkrası, Yasa Koyucunun,
toplumsal bir bunalım döneminde, kamu yararıyla ilgili takdirinin bir ürünüdür.
Bu takdirle Anayasaya aykırı bir yön ve temel hakların özüne dokunan bir
sınırlama bulunmadığı sonucuna varıldığından, sınırlama kararı uyarınca
itirazın reddine karar verilmelidir.
VI- SONUÇ:
Türk Ceza Yasasının 536. maddesinin altıncı fıkrası
hükmünün,aynı maddenin birinci ve ikinci fıkraları yönünden Anayasaya aykırı
olmadığına ve itirazın reddine oybirliğiyle,
29/4/1980 gününde karar verildi.
Başkan
Şevket Müftügil
|
Üye
Osman Tokcan
|
Üye
Rüştü Aral
|
|
|
|
Üye
Ahmet Salih Çebi
|
Üye
Muammer Yazar
|
Üye
Nihat O. Akçakayalıoğlu
|
|
|
|
Üye
Nahit Saçlıoğlu
|
Üye
Hüseyin Karamüstantikoğlu
|
Üye
Kenan Terzioğlu
|
|
|
|
Üye
Orhan Onar
|
Üye
Necdet Darıcıoğlu
|
Üye
İhsan N. Tanyıldız
|
|
|
|
Üye
Bülent Olçay
|
Üye
Yılmaz Aliefendioğlu
|
Üye
Yekta Güngör Özden
|
KARŞIOY YAZISI
İptali istenen Türk Ceza Yasasının değişik 536. maddesinin
altıncı fıkrasında "... cezalar ertelenemez bunların yerine 647 sayılı
Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanunun 4 üncü maddesinde belirtilen ceza ve
tedbirler uygulanamaz." denilmektedir.
Görüldüğü gibi, bu hüküm, aynı maddenin birinci, ikinci, üçüncü
ve dördüncü fıkralarından birine göre ceza tayin edildikten sonra uygulanma
alanına girmektedir; yani cezanın tayinine değil, uygulanmasına ilişkin bir
hükümdür. Böyle olunca, 536. maddenin altıncı fıkrası hükmünün, itirazcı
mahkemece bakılmakta bulunan davada, aynı maddenin önceki fıkralarından
hangisine göre verilecek ceza yönünden uygulanması söz konusu olacağının
saptanması gerekli ve yeterlidir.
Bu saptama gereklidir; çünkü Anayasanın değişik 151. ve22/4/1962
günlü, 44 sayılı Yasanın 27. maddeleri, Anayasaya uygunluk denetiminin, ancak
itirazcı mahkemece bakılmakta olan davada uygulanacak hüküm yönünden
yapılmasına olanak tanımaktadır.
Bu saptama yeterlidir ; çünkü Türk Ceza Yasasının 536.
maddesinin altıncı fıkrası, mahkemece birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü
fıkralardan birine göre tayin edilecek cezanın uygulanmasına ilişkin bir hüküm
olduğundan, bu fıkranın Anayasaya uygunluğu denetlenirken, incelemenin,
bakılmakta olan davada ceza tayin edilecek fıkra ile sınırlandırılması doğal ve
zorunludur. Sözü geçen yasa maddesinin birinci fıkrası, bu fıkrada ve sonraki
fıkralarda gösterilen suçların ortak maddi öğelerini içermekte olup, bu
eylemlerin cezaları kendi fıkralarında ayrıca gösterildiğinden, bakılmakta
bulunan davada, birinci fıkranın uygulanacak hüküm sayılmasına olanak yoktur.
Başka bir anlatımla, itirazcı mahkemenin bakmakta olduğu davada,
536. maddenin altıncı fıkrası gereğince, ertelenemeyecek ya da 647 sayılı
Yasanın 4. maddesi kapsamı dışında kalacak olan ceza, yalnızca aynı maddenin
ikinci fıkrasına göre tayin edilecek olan cezadır. Anayasa Mahkemesince bu
konuda yapılacak inceleme ve verilecek karar da, doğal olarak, sözü geçen
ikinci fıkra ile sınırlı bulunmak zorundadır. Oysa çoğunluk görüşü uyarınca
536. maddenin birinci fıkrası da inceleme kapsamına alınınca, Anayasa Mahkemesi
kararının etkisi, bakılmakta bulunan davada ceza tayini yönünden uygulanması
söz konusu olmayan bu fıkrayı da kapsar biçiminde genişletilmektedir.
Bu nedenle, Türk Ceza Yasasının değişik 536. maddesinin altıncı
fıkrasının Anayasaya uygunluk denetiminde, esasa ilişkin incelemenin, aynı
maddenin ikinci fıkrası hükmü ile sınırlı olarak yapılması düşüncesi ile,
çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.
Üye
Kenan Terzioğlu
|
Üye
Necdet Darıcıoğlu
|
Üye
İhsan N. Tanyıldız
|
|
|
Üye
Bülent Olçay
|
Üye
Yekta Güngör Özden
|
|
|
|
|