ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1978/54
Karar Sayısı:1979/9
Karar Günü:8/2/1979
Resmi Gazete tarih/sayı:24.4.1979/16618
İTİRAZ
YOLUNA BAŞVURAN : İstanbul 1. Asliye Ceza Mahkemesi.
İTİRAZIN
KONUSU : 13/6/1952 günlü, 5953 sayılı "Basın Mesleğinde Çalışanlarla
Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun"un
12/2/1954 günlü, 6253 sayılı Yasayla değişik 20. maddesinin, Anayasa'ya aykırı
olduğu savıyla iptali istemidir.
I.
OLAY:
İstanbul'da
yayınlanan bir günlük Gazetenin, 5953 sayılı Yasanın 6253 sayılı Yasa ile
değişik 20. maddesinin öngördüğü, günlük gazetelerin şeker bayramlarının ikinci
ve üçüncü, kurban bayramlarının ikinci, üçüncü ve dördüncü günlerinde
yayımlanmaması yolundaki yasağa karşın, 1975 yılı Kurban Bayramının ikinci üçüncü
ve dördüncü günleri yayımlanması üzerine, sorumlular hakkında, anılan Yasanın
20. ve 28. maddelerine aykırı davranıştan İstanbul 1. Asliye Ceza Mahkemesinde
açılan kamu davasında; sanıklar vekili 5953 sayılı Yasanın 6253 sayılı Yasa ile
değişik 20. maddesinin, Anayasa'nın 11., 12., 20. ve 22. maddelerine aykırı
olduğunu ileri sürmüş ve Mahkeme'de, Anayasa'ya aykırılık savını ciddi görerek
söz konusu maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştur.
III.
YASA METİNLERİ :
1.
İptali istenen yasa kuralı:
13/6/1952
günlü, 5953 sayılı "Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki
Münasebetlerin Tanzimi Hakkındaki Kanun "un 12/2/1954 günlü, 6253 sayılı
Yasayla değişik 20. maddesi, 19/2/1954 günlü, 8638 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan metne göre şöyledir:
"Madde
20 - Günlük gazetelerin Şeker Bayramının ikinci ve üçüncü günleriyle Kurban
Bayramının ikinci, üçüncü ve dördüncü günlerinde intişar etmeleri memnudur. Bu
günlere mahsus gazete neşri hakkı, her vilâyette, gazetecilerin bağlı
bulundukları meslekî teşekküllerden basın kartı hâmili azası en fazla olanına
aittir.
Birinci
fıkrada bahsi geçen gazete neşri hakkının tesbiti için alâkalı meslekî
teşekküllerin Şeker ve Kurban Bayramlarının ikinci günlerinden en az (15) gün
evvel mahallin en büyük mülkiye âmirine müracaat ederek âza durumlarını tevsik
ettirmeleri mecburidir. Mülkiye âmirine yapılacak müracaat tarihinden sonra
basın kartı hâmili âza sayısında vâki olabilecek değişiklikler neşir hakkının
tesbitinde nazara alınmaz.
İki
veya daha fazla meslekî teşekkülün basın kartı hâmili âzalarının sayıları
arasında eşitlik görüldüğü takdirde, gazete neşri hakkı bu teşekküller
tarafından müştereken kullanılır. Bu vaziyette bulunan meslekî teşekküller
gazeteyi müştereken çıkarmak hususunda anlaşamadıkları takdirde kur'aya
müracaat olunur. Kur'a en büyük mülkiye âmirinin veya vazifelendireceği zatın
huzurunda yapılır.
Gazete
neşri hakkının tespit ve tevsiki işlerinin ne suretle yapılacağını Çalışma
Vekâleti tâyin eder.
Birinci
fıkrada bahsi geçen bayram günlerinde çalışılmamış olması sebebiyle
gazetecilerin ücretlerinden hiç bir suretle eksiltme yapılamaz."
2.
İlgili Yasa Kuralları:
13/6/1952
günlü, 5953 Sayılı Yasanın 4/1/1961 günlü, 212 Sayılı Yasa ile değişik 27.
maddesinin (ç) bendi ile 28. maddesi, (Düstur, Dördüncü Tertip, Cilt l, Sayfa
1035) şöyledir:
"Madde
27 -
...........................................
ç)
20 nci maddede yazılı bulunan günlerde gazetecilerin bu günlere ait ücretlerini
zaruret olmaksızın ödemiyen,
İşveren
hakkında (500) liradan aşağı olmamak üzere ağır para cezası hükmolunur."
"Madde
28 - Bu Kanunun 20. maddesi ile konulan neşir memnuiyeti mevcut günlerde
memnuiyete tabi gazetelerin veya mezkûr maddede yazılı mesleki teşekküllerden
gayrı şahıslar tarafından o günlere mahsus gazete neşri halinde neşredenler ve
basanlar hakkında her baskı için (10.000) liradan aşağı olmamak üzere ayrı ayrı
ağır para cezası hükmolunur.
Mükerrirler
hakkında verilecek ceza iki katı olarak hükmolunur."
3.
Dayanılan Anayasa Kuralları:
"Madde
11 - (22/9/1971 tarihinde yayımlanan 1488 sayılı Kanunla değişik şekli) Temel
hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğünün, Cumhuriyetin,
millî güvenliğin, kamu düzeninin, kamu yararının, genel ahlâkın ve genel
sağlığın korunması amacı ile veya Anayasa'nın diğer maddelerinde gösterilen
özel sebeplerle, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna uygun olarak, ancak kanunla
sınırlanabilir.
Kanun,
temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunamaz.
Bu
Anayasa'da yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirisi, insan hak ve
hürriyetlerini veya Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayırımına dayanarak, nitelikleri Anayasa'da
belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak kasdı ile kullanılamaz.
Bu
hükümlere aykırı eylem ve davranışların cezası kanunda gösterilir."
"Madde
12 - Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep
ayırımı gözetilmeksizin, kanun Önünde eşittir.
Hiçbir
kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz."
"Madde
20 - Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir; düşünce ve kanaatlerini
söz, yazı, resim ile veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak
açıklıyabilir ve yayabilir.
Kimse,
düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz."
"Madde
22 - (22/9/1971 tarihinde yayımlanan 1488 sayılı Kanunla değişik şekli) Basın
hürdür; sansür edilemez.
Devlet,
basın ve haber alma hürriyetini sağlıyacak tedbirleri alır.
Basın
ve haber alma hürriyeti, ancak Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğünü, kamu
düzenini, mîllî güvenliği ve milli güvenliğin gerektirdiği gizliliği veya genel
ahlakı korumak, kişilerin haysiyet, şeref ve haklarına tecavüzü, suç işlemeye
kışkırtmayı önlemek veya yargı görevinin amacına uygun olarak yerine
getirilmesini sağlamak için kanunla sınırlanabilir.
Yargı
görevinin amacına uygun olarak yerine getirilmesi için kanunla belirtilecek
sınırlar içinde hâkim tarafından verilecek kararlar saklı olmak üzere, olaylar
hakkında yayın yasağı konamaz.
Türkiye'de
yayımlanan gazete ve dergiler, Kanunun gösterdiği suçların işlenmesi halinde
hâkim kararıyle; Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğünün, millî güvenliğin,
kamu düzeninin veya genel ahlâkın korunması bakımından gecikmede sakınca
bulunan hallerde de, kanunun açıkça yetkili kıldığı merciin emriyle
toplatılabilir. Toplatma kararını veren yetkili merci, bu kararını en geç 24
saat içinde mahkemeye bildirir. Mahkeme bu kararı en geç üç gün içinde
onaylamazsa, toplatma kararı hükümsüz sayılır.
Türkiye'de
yayımlanan gazete ve dergiler, millî güvenliğe, kamu düzenine, genel ahlâka,
insan hak ve hürriyetlerine dayanan millî, demokratik, lâik ve sosyal
Cumhuriyet ilkelerine veya Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmezliği temel
hükmüne aykırı yayımlardan mahkûm olma halinde mahkeme karariyle kapatılabilir.
IV.
İLK İNCELEME :
Anayasa
Mahkemesi içtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 29/6/1978 gününde Kani Vrana,
Abdullah Üner, Ahmet Koçak, Şekip Çopuroğlu, Fahrettin Uluç, Muhittin Gürün,
Lûtfi Ömerbaş, Ahmet Erdoğdu, Hasan Gürsel, Osman Tokcan, Ahmet Salih Çebi,
Adil Esmer, Nihat O. Akçakayalıoğlu, Ahmet H. Boyacıoğlu ve Necdet
Darıcıoğlu'nun katılmalarıyla yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyanın
eksiği bulunmadığı anlaşıldığından işin esasının incelenmesine, sınırlama
sorununun da esasın incelenmesi evresinde ele alınmasına oybirliği ile karar
verilmiştir.
V.
ESASIN İNCELENMESİ :
İşin
esasına ilişkin rapor, mahkemenin gerekçeli kararı ve ekleri, iptali istenen
yasa kuralı ile dayanılan Anayasa kuralları, bunlara ilişkin yasama belgeleri
ve konu ile ilgili öteki metinler okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
A -
Sınırlama Sorunu:
Anayasa'nın
değişik 151. maddesinde öngörülen itiraz yolunun işletilebilmesi; mahkemenin
elinde görülmekte olan belli bir davanın bulunması, Anayasa'ya aykırılığı öne
sürülen yasa hükmünün, bu davada uygulanacak kural olması, mahkemenin
Anayasa'ya aykırılık savını ciddi, başka bir anlatımla üzerinde durulmasını
gerektiren ağırlıkta görmesi ya da bu hükmü kendiliğinden Anayasa'ya aykırı
bulması gibi koşulların gerçekleşmesine bağlıdır.
İlk
inceleme kararı uyarınca bu evrede yapılacak ilk iş, 20. maddenin bu davada
uygulanmıyacak hükümlerinin bulunup bulunmadığını araştırarak saptamak ve
böylece bu hükmün Anayasa'ya uygunluk denetiminden geçirilerek kesimini belli
etmektedir.
5953
sayılı Yasanın 6253 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinin birinci fıkrasının
ilk tümcesi, günlük gazetelerin, Şeker Bayramının ikinci ve üçüncü günleriyle
Kurban Bayramının ikinci, üçüncü ve dördüncü günleri yayımlanmalarını
yasaklamaktadır. Bu kurala aykırı davranışın yaptırımı aynı. Yasanın 212 sayılı
Yasayla değişik 28. maddesinde gösterilmiştir. Maddenin öteki tümce ve
fıkraları, yayım yasağı bulunan günlerde gazete çıkarma yetkisinin her ilde
kime ait olduğu, yetkili meslek kuruluşunun nasıl saptanacağı, yayımın yasaklandığı
günlerde çalışmayan gazetecilerin ücretlerinin hesaplanma biçimi ile ilgili
düzenlemeler getirmektedir. Olayla sanıkların, maddede belirtilen yayım
yasağına aykırı davranışta bulunarak kurban bayramının ikinci, üçüncü ve
dördüncü günlerinde gazete yayımlamaları nedeniyle dava açıldığına göre, İtiraz
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvuran mahkemenin bakmakta olduğu davada
uygulayacağı yasa hükmü, sözü geçen maddenin birinci fıkrasının birinci
tümcesidir. Sanıklar maddenin öteki hükümlerine aykırı davranışları söz konusu
değildir. Bu nedenle, esas hakkındaki incelemenin, 20. maddenin birinci
fıkrasındaki "Günlük Gazetelerin Şeker Bayramının ikinci ve üçüncü
günleriyle Kurban Bayramının ikinci, üçüncü ve dördüncü günlerinde intişar
etmeleri memnudur." biçimindeki tümceyle sınırlı olarak yapılması gerekir.
B.
Sözkonusu hükmün Anayasa'ya uygunluk denetimine gelince :
l -
Anayasa'nın 20. ve 11. maddeleri açısından inceleme :
Sanıklar
vekillerinin itiraz yoluna başvuran Mahkemece de benimsenen, Anayasa'ya aykırılık
savları aşağıdaki görüşlere dayanmaktadır.
"Anayasa'nın
20. maddesi, herkesin düşünce ve kanı Özgürlüğüne sahip olduğu, düşünce ve
kanılarını söz, yazı, resim ile veya başka yollarla tek başına veya toplu
olarak açıklayabileceği ve yayabileceği kuralını getirmiştir. Buna göre
herkesin düşünce ve kanılarını günlük gazetelerde açıklamakta bağımsız olması
gerekmesine karşın, 5953 sayılı Yasanın 6253 sayılı Yasa ile değişik 20.
maddesi Türk Vatandaşlarının düşünce ve kanılarını belirli günlerde günlük gazetelerle
açıklama hakkını ortadan kaldırmıştır. Düşüncelerin mevcut basın yoluyla
açıklanması özgürlüğünün belirli günler için kaldırılması ve bu hakkın bir
ayrıcalık getirilerek en fazla üyesi olan üyesi basın meslek kuruluşuna
verilmesi Anayasa'nın 20. maddesi hükmüne açıkça aykırı düşer."
Düşünce
özgürlüğünü kişinin varlığından ayrı olarak ele alıp değerlendirmeye olanak
yoktur. Anayasa, bu görüşle, düşünce özgürlüğünü, temel hak ve ödevleri
belirliyen ikinci kesiminin "kişinin hakları ve ödevleri" başlıklı
bölümünde 20. madde ile düzenlemiştir. Bu maddeye göre herkes, düşünce ve kanı
özgürlüğüne sahiptir; düşünce ve kamlarını söz, yazı, resim ile veya başka
yollarla tek başına veya toplu olarak açıklıyabilir ve yayabilir.
5953
sayılı Yasanın 6253 sayılı Yasayla değişik 20. maddesi, Şeker ve Kurban
Bayramlarının belirli günlerinde günlük gazetelerin yayımlanması, yasağını ve
yayım yasağı bulunan günlerde bu hakkın gazetelerin bağlı bulundukları meslek
kuruluşlarına verilmesi ilkesini getirmektedir. Gazete yazarlarının, bu
günlerde, dergilerde veya meslek kuruluşlarının çıkardığı günlük gazetelerde
yazı yazmamaları veya bu olanağı bulamamaları halinde düşüncelerini
açıklıyamama durumu ortaya çıkabilir. Kaldı ki, düşünce özgürlüğü düşüncelerin
özgürce açıklanması yanında, bunların yayılması ve Öğrenilmesi özgürlüğünü de
içerir. Bu nedenle konunun, günlük gazetede yazı yazamıyan belirli sayıdaki
yazarın görüşlerini açıklayamamaları yanında, okuyucuların bu görüşleri öğrenme
olanağından yoksun kalmaları açısından da ele alınması gerekir. Her ne kadar,
günlük gazetelerde görüşlerini açıklayan basın mensuplarının meslek kuruluşunun
yayınlayacağı gazetelerde veya dergilerde yazı yazabilecekleri, okurların da bu
gazeteler, dergiler ve TRT yoluyla çeşitli görüşleri öğrenebileceği
düşünülebilirse de, meslek kuruluşlarının dernek niteliğinde olmaları ve
yayınlarının 1630 sayılı Dernekler Kanunu'nun getirdiği sınırlamalarla bağlı
bulunması karşısında, 5953 sayılı Yasanın 20. maddesinin getirdiği yasaklama
ile düşünce Özgürlüğünün, söz konusu yazarlar ve okurları açısından bir ölçüde
kısıtlandığının kabulü gerekir. Ancak, Anayasa'nın 20. maddesinde yer alan
düşünce özgürlüğünün iptali istenen hükümle bir oranda sınırlandırılmasının
Anayasa'ya aykırı düşüp düşmediğinin anlaşılabilmesi için, sınırlamanın
Anayasa'nın 11. maddesine uygun olup, olmadığının da incelenmesi zorunludur.
Anayasa'nın 11. maddesine temel hak ve özgürlüklerin, Devletin ülkesi ve
ulusuyla bütünlüğünün, Cumhuriyetin, ulusal güvenliğin, kamu düzeninin, kamu yararının,
genel ahlâkın ve genel sağlığın korunması amacı ile veya Anayasa'nın öteki
maddelerinde gösterilen özel nedenlerle, Anayasa'nın "sözüne ve ruhuna
uygun olarak" yasayla sınırlanabileceği, ancak temel hak ve özgürlüklerin
özüne dokunulamıyacağı ilkesi getirilmiştir.
Bu
bakımdan, 5953 sayılı Yasanın 20. maddesiyle getirilen sınırlamanın Önce
Anayasa'nın 11. maddesinde belirtilen amaca uygun olup olmadığının, eğer uygun
ise düşünce özgürlüğünün özüne dokunup dokunmadığının incelenmesi gerekir.
Temel
hak ve özgürlüklerin bir yasa ile sınırlandırılması özelde, Özgürlükleri
kısıtlananların zararına olsa bile, genelde toplumun yararına olabilir. Yasayla
temel hak ve özgürlükler kısıtlanmasının topluma sağlıyacağı yararın, kişiler
için getireceği zarara göre ağır basması durumunda, kamu yararının varlığı
kabul edilmelidir.
Bayram
gazetelerinde yazı yazamayanlar, itiraz konusu hükmün getirdiği yasaklama
sonucu, bu günler için gazete ile düşüncelerini açıklamak olanağını
bulamıyacaklardır. Buna karşın, günün her saatinde yürütülen, çoğu kez fazla
çalışma yapmayı gerektiren basın mesleğinde, yıpratıcı ve güç bir görev yapmak
durumunda bulunan gazeteciler, gazetelerin yönetim, ulaşım basın ve dizgi
işlerinde çalışanlar ve öteki ilgililer, bu yasaklamanın doğal sonucu olarak,
geleneklerimize göre özenle kutlanan bayram günlerini evlerinde geçirmek ve
dinlenmek olanağını bulacaklardır. Görüldüğü gibi, bayram günlerinde günlük
gazete çıkmaması ile, yalnız gazeteciler değil, sayısı yüzbinlerle ifade
edilebilecek çalışan bir kesime dinlenme ve bayramı kutlama olanağı
sağlanmaktadır. Anayasa Mahkemesinin 13/7/1971 günlü, 1971/32-65 sayılı
kararında da belirtildiği gibi, Anayasanın 44. maddesinde hükme bağlanan
dinlenme hakkı ile "çalışanlara daha iyi, daha verimli çalışma olanağı
sağlandığı ve böylece hem çalışan kişinin, hem de çalışmakla ilgili bulunan
toplumun yararının korunmuş bulunduğu kabul edilmektedir." (Anayasa
Mahkemesi Kararlar Dergisi Sayı: 9, S. 573)
5953
sayılı Yasanın 6253 sayılı Yasayla değişik 20. maddenin getirdiği sınırlamanın
düşünce temel hak ve özgürlüğünün Özüne dokunup dokunmadığı konusuna gelince:
Günlük
gazeteler, düşünce ve kanılan yayma araçlarından bir bölümünü oluşturmaktadır.
Bayram günlerinde, söz konusu özgürlüğün başka yollarla kullanılması
engellenmiş değildir. Örneğin, bayram gazeteleri, kitap günlük olmıyan süreli
yayın, bildiri, broşür, radyo, televizyon, resim ve söz ile düşünce ve
kanıların açıklanması olanağı vardır.
Özetlenecek
olursa, itiraz konusu hükümle getirilen sınırlamanın, kamu yararına dayanması
nedeniyle, Anayasa'nın 11. maddesinin birinci fıkrasına aykırı bir yönü
bulunmadığı gibi, bu sınırlama yılın ancak beş gününü içermesi, düşünce ve
kanıların bu süre içinde bayram gazetelerinde ve başka iletim araçlarıyla açıklanabilmesi,
yasaklamanın düşüncenin kendisine değil, yayım aracına ilişkin bulunması
bakımlarından düşünce özgürlüğünün özüne de dokunmamakta ve böylece Anayasanın
11. ve 20. maddelerine aykırı düşmemektedir.
2.
İtirazın Anayasa'nın 22 ve 23. maddeleri açısından incelenmesi:
Basım
ve yayımla ilgili hak ve özgürlükler Anayasa'nın 22 - 27. maddeleriyle
düzenlenmiştir. 22. madde ile basın özgürlüğünün özüne, 23. madde ile bu
özgürlüğün kullanılmasının somut yönüne ilişkin kurallar getirilmiştir.
Sanıklar
vekilleri, 5923 sayılı Yasanın 6253 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinin
Anayasanın basın Özgürlüğünü düzenleyen 22. maddesine aykırılığı şu gerekçeye
dayandırmaktadırlar:
"Anayasanın
22. maddesine göre, basın hürdür. Herkes gazete çıkarma hakkına sahiptir. Basın
hürriyeti ancak Devlet ilkesi ve millet bütünlüğü, kamu düzeni, genel ahlâka
tecavüzleri önlemek amacıyla kanunla sınırlanabilir. Dava konusu 20 nci madde
ise, Anayasanın, öngörmediği bir sebeple basın hürriyetini yılın belli
günlerinde ortadan kaldırmaktadır."
Anayasanın
değişik 22. maddesi basın özgürlüğünü düzenlemektedir. Maddenin birinci
fıkrasında, sanıklar vekillerinin belirttiğinden ayrı biçimde olarak,
"Basın, hürdür; sansür edilemez.", ikinci fıkrasında, "Devlet,
basın ve haber alma özgürlüğünü sağlıyacak tedbirleri alır."
denilmektedir. Maddenin üçüncü fıkrası, bu özgürlüğün hangi nedenlerle
sınırlandırılabileceğine, dördüncü fıkrası, yargı görevinin yerine getirilmesi
amacı dışındaki olaylar hakkında yayın yasağı konamıyacağına, besinci fıkrası,
gazete ve dergilerin hangi hallerde toplatılabileceğine sonuncu fıkrası da,
gazete ve dergilerin kapatılmasına ilişkin kurallar getirmektedir.
Anayasanın
22. maddesinin birinci fıkrasındaki "Basın hürdür; sansür edilemez"
hükmü, basın organının önceden kayıtlama ve kısıntıya bağlı tutulmaması, neyi
yazıp neyi yazamayacağını belirlemekte ve görüşlerini açıklamakta özgür olması
anlamındadır. Bu fıkra, basın özgürlüğünü Devlete ve topluma karşı korumak
amacını gütmekle beraber, gazete çıkarma ile ilgili bir hüküm getirmemektedir,
itiraz konusu edilen 20. madde ise 5 bayram günü meslek kuruluşları dışındaki
kişilerce günlük gazete çıkarılmasını yasaklamaktadır. Bu durumda, düzenleme
alanları farklı olan iki hükmün birbirlerine aykırılığından söz edilemez.
Aynı
maddenin ikinci fıkrasında Devlete, basın ve haber alma Özgürlüklerini
sağlayacak Önlemleri alma ödevi verilmiştir. Yılın yalnız beş gününde günlük
gazetelerin çıkmamasına karşın, bunların yerine bayram gazetelerinin
yayımlanması Radyo ve Televizyon yayımlarının sürmesi, günlük gazeteler
dışındaki basın ve yayım işlerinin yürütüle bilmesi olgusu karşısında, basın ve
haber alma özgürlüğü açısından Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrasındaki
özel sınırlama kuralına aykırı bir durum bulunmadığı gibi, bu özgürlüğün Özüne
dokunulduğu da söylenemez.
İşin
Anayasanın 23. maddesi yönünden incelenmesine gelince :
Gerek
mahkemece, gerekse sanıklar vekillerince itiraz konusu edilen maddenin
Anayasanın 23. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmemiş ise de, yakın ilişkisi
nedeniyle konunun 23. madde açısından da incelenmesinde yarar görülmüştür.
Maddenin
birinci fıkrası, "Gazete ve dergi çıkarılması, Önceden izin alma ve mali
teminat yatırma şartına bağlanamaz." biçimindedir, izne ve parasal
güvenceye gerek olmadan yayım yaşamına başlayabilen günlük gazetelerin
yayımlarını aralıksız sürdürmeleri bu kuralın doğal sonucudur. Genel ilke bu
olmakla birlikte, gazete ve dergi çıkarma hakkının sınırsız ve mutlak olduğu da
söylenemez. Basının giderek kamu hizmeti niteliğini alması, büyük ölçüde
ayrıcalıklardan yararlanması, buna karşın gazetelerin genellikle özel
işletmeler niteliğinde olmaları ve basında çalışanlarla çalıştıranlar
arasındaki ilişkilerin uyum içinde sürdürülmesi gereksinimi, bu hakkın
kullanılması konusunda bir düzenlemeyi zorunlu kılar. Nitekim maddenin ikinci
fıkrasının birinci tümcesinde "Gazete ve dergilerin çıkarılması, yayımı,
malî kaynakları ve gazetecilik mesleği ile ilgili şartlar kanunla düzenlenir"
denmektedir. Belirli bir konudaki düzenlemenin kimi sınırlamaları da
gerektireceği kuşkusuzdur. İtiraz konusu madde ile, günlük gazete çıkarma
hakkı, yalnızca herkes için özel bir önemi bulunan dinsel bayramların belli
günlerinde, özellikle çalışanların durumları dikkate alınarak, askıya
alınmaktadır. Böyle bir sınırlamanın gereği, "Her çalışan dinlenme hakkına
sahiptir" biçimindeki Anayasanın 44. maddesi gözönünde bulundurulduğunda
daha iyi anlaşılır.
23.
maddenin ikinci fıkrasının 2. tümcesinde ise, "Kanun, haber, düşünce ve
kanaatlerin serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı siyasî,
iktisadî, malî ve teknik kayıtlar koyamaz." denilmektedir, itiraz konusu
hükmün öngördüğü yasaklama, bu Anayasa kuralında sözü geçen kayıtlamalar
niteliğinde olmayıp, daha çok kaynağını Anayasanın 23. maddesinin ikinci
fıkrasının birinci tümcesinde ve 44. maddesinde bulan, çalışanların haklarını
koruyucu bir düzenlemedir.
Böylece,
itiraz konusu hükmün Anayasa'nın 23. maddesine aykırı yönü bulunmadığı sonucuna
varılmaktadır.
Muammer
Yazar ve Yekta Güngör Özden, itiraz konusu hükmün iptali gerekeceği
düşüncesiyle, yukarda açıklanan görüşlere katılmamışlardır.
VI.
SONUÇ:
13
Haziran 1952 günü, 5953 sayılı "Basın Meslekinde Çalışanlarla
Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi hakkındaki Kanun"un 12
Şubat 1954 günlü, 6253 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinin birinci
fıkrasının sınırlama kararı uyarınca ele alınan "Günlük gazetelerin Şeker
Bayramının ikinci ve üçüncü günleriyle Kurban Bayramının ikinci, üçüncü ve dördüncü
günlerinde intişar etmeleri memnudur." biçimindeki birinci tümcesi
hükmünün Anayasa'ya aykırı olmadığına ve başvurunun reddine, Muammer Yazar ve
Yekta Güngör Özden'in karşı oylarıyla ve oyçokluğuyla,
8/2/1979
gününde karar verildi.
|
|
|
Başkanvekili
Ahmet
H. Bkoyacıoğlu
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Ahmet
Erdoğdu
|
|
|
|
Üye
Osman
Tokcan
|
Üye
Rüştü
Aral
|
Üye
Ahmet
Salih Çebi
|
|
|
|
Üye
Muammer
Yazar
|
Üye
Adil
Esmer
|
Üye
Nahit
Saçlıoğlu
|
|
|
|
Üye
Hüseyin
Karamüstantikoğlu
|
Üye
Kenan
Terzioğlu
|
Üye
Necdet
Darıcıoğlu
|
|
|
|
Üye
Bülent
Olçay
|
Üye
Yılmaz
Aliefendioğlu
|
Üye
Yekta
Güngör Özden
|
KARŞI
OY YAZISI
Anayasa'nın
22. maddesi "Basın hürdür" demekle ana kuralı koymuş ve basın
hürriyetinin kısıtlanabileceği hâl ve nedenleri birer birer saymıştır. İptali
istenen yasa hükmünün dayanağı, Anayasa'nın, kısıtlayabilme nedeni olarak
gösterdiği nedenlerden değildir. Basında çalışanlar, basın hürriyetinin
Anayasa'da olmıyan nedenlerle engellenmesi suretile değil, ücretli izin
süresinin artırılması, çalışma sürelerinin sınırlandırılması, ücretle emek,
emekle dinlenme arasındaki dengenin uygun biçimde düzenlenmesi gibi önlemlerle
konulabilir. Bu düşüncelerle çoğunluk kararına katılmıyorum.
KARŞI
OY GEREKÇEM
Basın
Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasında Münasebetlerin Tanzimi Hakkında
Kanun'un değişik 20. maddesinin ilk tümcesi, Anayasamıza açıkça aykırıdır.
1952-1954 yıllarının ürünü olan anılan yasanın tümüyle 1961 Anayasası'nın
gerisinde kaldığı kuşkusuzdur. Hukuksal yapısının günün gereklerini
karşılamaktan uzak olması gerçeği bir yana, Anayasamızın genel ilkeleriyle,
temel haklar ve ödevleri belirleyen genel hükümlerle, kişinin haklarını ve
Ödevlerini güvenceye bağlayan üst kurallarla çelişmektedir. Tümce
"...günlerinde intişar etmeleri memnudur" sözcükleriyle bitmektedir.
Önceden yasaklanan bir temel hak, bir özgürlük, önceden sınırlanan, kısıtlanan
bir "Öz" hukukumuz içinde bulunmadığı gibi Anayasamız, yaşanıp
kullanılması, yararlanılması öngörülen bir özgürlüğün özünün sınırlanmasına
karşıdır. Hak ve özgürlük doğmadan, zararlı olduğu saptanmadan koşula
bağlanamaz, yasaklanamaz. Belirtilen madde ise bunu önceden yasaklayıp
sınırlamakta, sonraki tümcesiyle de "Bu günlere mahsus gazete neşri hakkı,
her vilâyette, gazetecilerin bağlı bulundukları meslekî teşekküllerden basın
kartı hâmili en fazla olanına aittir" demekle toplumun malı olmuş bir
hakkı - özgürlüğü, her kişinin ve kuruluşun gazete çıkarma olanağını engelleyip
ellerinden alarak, bir gazeteciler örgütüne vermekle, toplumu bu hak -
özgürlükten yoksul kılmaktadır. Bu sonucu getiren bir kuralın Anayasa'ya
uygunluğu savunulamaz.
Anayasa
doğal özgürlüklerin yasal sınırıdır. Toplum yararı gözetilerek, ayrıca
yasalarla da sınırlar getirilebilir. Bu da, genel ve özel olabilir. Genel
sınırlama Anayasamızın 11. maddesinde öngörülmüştür. (11/1.) Bu durumda bile
temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunulamaz (11/2.) kişinin hak ve ödevlerine
ilişkin 2. Bölümün VI. sırasında "Basım ve yayımla ilgili hükümler
başlığı" altında "(a) basın hürriyeti" 22. maddede tanımlanmış,
"(b) Gazete ve dergi çıkarmak hakkı" 23. maddede gösterilmiştir.
Gerek temel haklar ve Ödevlere ilişkin 4 maddelik "1. Bölüm", gerekse
kişinin hakları ve Ödevlerine ilişkin 21 maddelik "2. Bölüm"
birbirini doğrulayan, birbirini güçlendiren maddeler bütünüdür. Hepsi bir
tümlük içinde anayasal güvenceyi dokurlar, örerler, sağlarlar, ilgili
açıklıklar birbirinde aranır. Biribirine bağlı durumdadırlar. Üstelik, 22.
madde basın özgürlüğünü açıklarken, 23. madde gazete ve dergi çıkarmak hakkını
kurallaştırırken birbirinden kopması, ayrılması olanaksız bir tümlüğü, giderek
ayrıntıya doğru, güvence altına almaktadır. Bu iki maddeyi birbirinden ayrı
düşünmenin, kopuk kopuk ele almanın hukuksal yönteme aykırı düşeceği açıktır.
Eğer 22. madde gazete ve dergileri ilgilendirmeseydi son fıkrası
"Türkiye'de yayımlanan gazete ve dergiler..." diye başlamazdı. Kendi
içinde genelden özele inen bu maddeler basınla, yayımla, gazeteyle dergiyle,
giderek kitap ve broşürle, basın araçlarıyla ilgili durumları
belirtmektedirler. 22. maddenin 5. fıkrası da görüşümü doğrulamaktadır.
İtiraz
yoluyla iptali istenen madde;
A -
Hukuk içinde bir aykırılık belirtisi olduğundan Anayasamızın 2. maddesine
aykırıdır. İnsan haklarına (insan Hakları Evrensel Demeci, madde l, 2, 7, 12,
19, 27, 29) aykırı sınırlama aynı zamanda demokratik ilkelere aykırıdır. Bu da
hukuk devletine ters düşen görünümlerden birisidir.
B -
Basın özgürlüğü, iptali istenen maddenin ilk tümcesiyle özünden yaralanmıştır.
Özgürlüğünün özüne yasayla bile dokunulamıyacağından, ayrıca Anayasamızın 11.
maddesinde öngörülen koşullardan hiçbirisi bulunmadan, aranmadan yasaklamak
Anayasamızın 11. maddesine temelden aykırıdır. Basın, Kamuoyunun oluşmasına
katkıda bulunur. Bunu engellemek niteliğindeki yasaklama, basının görevlerini
de olumsuz yönde etkilemekle hakkın özüne dokunmaktadır.
C -
İptali istenen tümceden sonra gelen tümceyle kimi gazetecilerin üyesi oldukları
kuruluş yoluyla bu gazetecilere ayrıcalık tanınmıştır. Birbirine çok bağlı olan
iki tümce nedeniyle, bir zümreye imtiyaz tanınması niteliğindeki madde,
Anayasamızın 12. maddesine de aykırıdır. Maddeyle, herkese yasak olan günlerde
yayım hakkı verilen gazeteciler cemiyetleri gerçekte Anayasamızın 23.
maddesinde Öngörülen "gazetecilik mesleği ile ilgili şartları düzenleyen
kanun"la kurulmuş bir meslek örgütü değildir. Anayasamızın 122. maddesinde
öngörülen kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu da değildir. Kamu
yararına faydalı derneklerden birisi olabilir. 1630 sayılı Dernekler Yasası
kapsamındaki bir derneği doğrudan, isteğe bağlı üyeliğini taşıyan kimi
gazetecileri de dolaylı yararlandıran yayım hakkı, açıkça bir "özel hak
"tır. Bunun da Anayasamızın 12. maddesiyle bağdaşması düşünülemez.
Başkalarından ayrı ve üstün tutulmayı Anayasamıza uygun bulmak olanağı yoktur.
D -
Gazeteyle herkes düşünce ve kanısını açıklayabilir. İptali istenen tümce bunu
engellemektedir. Belirli bir süre için de olsa yasa, bir hakkın özünü, bir
Özgürlüğün özünü askıya alamaz. Bu nedenle Anayasamızın 20. maddesine aykırılık
belirgindir. Gazeteyle bilim ve sanat da yayılır. İptali istenen tümce, bu
durumuyla Anayasamızın 21. maddesine de aykırıdır. Yasaklanan günlerde bu
çalışmaların kamuya sunulup yansıtılması önlenmektedir. "Hak" ka
böylece de el atılmaktadır. Uygun karşılanamaz.
E -
Anayasamızın 22. maddesi sansürü yasaklamış (22/1), Devletin basın ve haber
alma özgürlüğünü sağlıyacak önlemleri almasını öngörmüştür. (22/2). Basın ve
haber alma özgürlüğünün sınırlanması koşullarını açıkça belirtmiştir (22/3).
Toplama nedenleri 4. fıkrada, kapatılma gerekleri de 5. fıkrada sayılmıştır.
Bunlar bile, yayımdan sonraki durumları içermektedir. Hiç kimse yayımdan önce
yasaklama getiremez. Yayımda, gazete ve derginin içeriğinde nelerin olmayacağı
ise ilgili kurallarla önceden belirlenir. Ancak, içeriğin kapsamı
belirlenebilir. Yayım eylemi, yayım çalışması, yayını yaşamı önceden kısıtlanamaz,
sınırlanamaz, engellenemez. Anayasamızın 22. maddesinde sayılan koşullara bağlı
bir yasaklamayı taşımayan, bunlarla hiçbir ilgisi ve bağlantısı olmayan 5953
sayılı Yasanın değişik 20. maddesinin ilk tümcesi Anayasamızın 22. maddesine de
aykırıdır. Belli gazeteleri okumak, belli kaynaktan haber almak zorunda
bırakılmak hukukla bağdaşamaz.
F -
Anayasamızın 23. maddesi gazete ve dergi çıkarılmasını Önceden izin alma
koşuluna bağlamamıştır (23/1). Gazete çıkarılmasiyle ilgili olarak Anayasamızın
öngördüğü özel yasa da çıkarılmamıştır (23/2). Yasaların, haber, düşünce ve
kanaatlerini serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı siyasi,
iktisadî, malî ve teknik kayıtlar koyamıyacağı da Anayasamızın 23. maddesinin
buyruğudur. İtiraz yoluyla iptali istenen madde ise bu kayıtları getirmektedir.
Böylesi bir kayıt Anayasamızın 23. maddesine büyük bir aykırılık taşımaktadır.
Anayasamızın
amaçladığı düzey, durum ve aşama iptali gereken tümce (madde) ile
engellenmiştir.
G -
İptali istenen tümcenin kamu yararına dayanmadığı da bellidir. Kamu yararı
düşüncesi, gazetecilerin dinlenmesine bağlanmış, bu yolla Anayasamızın 44.
maddesine bağlantı yapılmaya çalışılmıştır. 44. madde her çalışanın dinlenme
hakkı bulunduğunu bildirmekte, tatil ve ücretli izin haklarını açıklamaktadır.
Dinlenmek yalnız gazetecinin değil, her çalışanın hakkıdır. Gazetecilere
üstünlük, Özellik tanımak demokrasi ilkeleriyle, hukukun üstünlüğüyle
bağdaşamaz. 212 sayılı Yasa aykırılıklar getirmiş, aykırılığı bilindiği için de
Anayasamızın geçici 4/2. maddesiyle yargı mercilerinde aykırılığının ileri
sürülemiyeceği öngörülmüştür. Gazetecilerin olağan haklarını almalarını bile
güçlüğe düşüren 5953/212 sayılı Yasanın değişik 14. maddesinin nasıl büyük ve
ağır bir aykırılık taşıyorsa, yasa çoğunlukla bu aykırılığın yapıtı
durumundadır. Ülkemizde ilk kez İş Yasası yürürlüğe konulduğunda gazeteciler
bunun kapsamı dışında bırakılmışlardı. Bu nedenle 5953 sayılı Yasa'da
gazetecilere özgü kurallar yeralmıştı. Oysa gazeteciler artık 7467 sayılı
Yıllık Ücretli İzin Kanununun işçilere tanıdığı haktan 5953 sayılı Yasa'nın 21.
maddesiyle yararlandıkları gibi ulusal bayramlardan, genel tatillerden, hafta
ve bayram tatillerinden, 1475 sayılı İş Kanunu'ndan yararlanmaktadırlar.
"Tatil içinde tatil" niteliğinde bir kez de Şeker ve Kurban
Bayramlarının 1. den sonraki günlerinde bir de dernekleriyle paralı
yararlanmaya sokulmaları sakıncalıdır. Anılan günlerde gazete çıkması onların
dinlenmelerine engel değildir. Çalışan, ayrıca paralı karşılığını (aylık
ücretinden fazla olarak) alacak, öbür tatillerde hafta tatillerinde yaz
tatillerinde olduğu gibi çalışma çizelgelerindeki nöbetlerle sırayla
dinlenecektir. Gazetenin çıkması kimsenin dinlenmesini engellemeyecektir. Yayım
hakkı tanınan derneğin görevlileri yine dinlenemiyeceklerdir. Demekki, temelde
dinlenmeyle ilgili bir amaç yoktur. Asıl amaç, ikinci tümcede olduğu gibi
derneklere para bulmaktır. Dernekler, reklâm ve ilân gelirleriyle büyük yarar
sağlamakta, bunu çalışmalarına ayırdıkları gibi, üyelerine de kimi sunuş
biçimleriyle dağıtmaktadır. Böyle bir çalışma ve ayırma yararlı bulunsa bile
hukuka uygun değildir. "İmtiyaz" yoluyla sağlanması aykırılıktır.
Hukuku üstün tutarak bulunacak başka yöntemlerle gazeteci dernekleri
korunabilir. Gerçekte, dernekler üyeleri tarafından korunur ve güçlenir.
Başkasının, toplumun hak ve özgürlüğünü elinden alarak belli derneklere çıkar
sağlama niteliğinde girişimlere seyirci kalınamaz. Kitle haberleşmesinin
başlıca aracı, toplumun aynası, meslek üyelerinin okulu sayılan gazetenin belirli
bir zaman için de olsa susması, demokrasinin gölgeye, karanlığa girmesidir.
Özgürlük tutulması niteliğinde bir kalkışmanın yasa yoluyla gelmesi
sakıncaların en büyüğüdür. Hak ve özgürlüklerde eşitliğe kamu yararı
bahanesiyle ayrılıklar getirilmesi ilkel demokrasinin belirtisi olabilir.
Ayrılık değil, sınırlama olursa, kamu yararı için bu yapılırsa eşitlik ilkesi
zarar görmeyebilir. Ama ayrılık getirilince, kamu yararı da gözetilmiş olsa,
bir zümre kayırılıp yeğlendiği için eşitlik ilkesi temel den zarar görür,
böylece hak ve özgürlüğün özünede dokunulmuş olunur.
Engellenen,
bir gazetenin işvereni değil, tüm gazetelerdir. Bir ailenin, bir kişinin bile
gazete çıkarması yasaklanmaktadır. Derneklere tekel verilmesi, hukuk içinde
geçecek bir durum değildir. Çalışanlar, fazla çalışma ücreti alabilecekleri
gibi isteyen çalışabilir, Hafta tatili için özel korunmuşlardır (5953 S.K. mad,
19). Batıda gazetelerin pazar günleri çıkmaması isteğe bağlıdır. Şimdiki
uygulamanın savunulması, tatillerde otobüsleri Otobüs İşçileri Sendikasının
çalıştırması, bakkallığı da Bakkallar ve Bayiler Derneği'nin yapmasını uygun
bulmak gibidir. Tatillerde çalışan polisler, sınırda bekleyen askerler, sağlık
ve zabıta görevlileri, ulaşım çalışanları vs. bulunmaktadır. Hepsinin dışında
ve üstünde, gazetecileri ayrı kurala bağlamak, yeterince özel kurallar da
varken, üstün sınıf yaratma durumunu andırmaktadır. Bu bir düzenleme değil,
gazetecilere verilen ödündür. Değişik Ölçüler hukuku dışında kalır. Bir zümreye
yardımın sosyal adalet ilkesiyle ilgisi olamaz. Kamuoyunu oluşturmakta önde
gelen öğe ve kamusal denetim aracı niteliğinde olan gazeteden toplumun yoksun
bırakılması özgürlüğe vurulmuş bir zincirdir. Ulusun haber alma özgürlüğü,
istediği yazarı izleme hakkı da önlenmiş olmaktadır. Özgür basın, basın
özgürlüğü, çoğulcu demokrasinin en belirgin simgesidir. Gazeteler bunun somut
kanıtıdır. Gazeteler olmadan gazeteci de olamaz. Gazeteden toplumu yoksun
bırakmak, hastadan ilâcı kaçırmak gibi, özgürlüğün özüne kilit vurmaktadır.
Dernek, kamu yararına faydalı dernekler sayılmış olsa bile kamusal yanı yoktur.
Birçok dinlenme türü içinde Anayasamızın 44. maddesinin burada uygulama ve
anımsanma gereği de yoktur. Toplumun bir kesimi toplum değildir. Demokrasi
ayrıcalık, ayrı tutma rejimi değil, tümlük, genellik, eşitlik ve denge
rejimidir. Ayrılık ve ayrıcalıklara karşı olan siyasal düzendir. Dosyada
açıklanan bilimsel görüşlerin gerçeklere uygunluğu, Anayasa katında geçerliği
yoktur. Yanların sağladığı raporlar, kayırıcı, yan tutucu, özel görüşlerdir.
Bunlara dayanılarak varılacak sonuç yanılgı olur. Özel çabaları yansıtan ve
hiçbir bilimsel niteliği olmayan raporların da önemi yoktur. "Düşünce
özgürlüğü"nün, "basın Özgürlüğü"nün gazete yayımına ilişkin
kaynaklık durumu kuşkusuzdur. Bunları, tanımlamalara aykırı biçimde sınırlamak
çelişkidir. Yasaklamanın birkaç gün olmasının, başka amaçlarla öğrenmenin olaya
etkili yönü yoktur. Gazeteyi, gazete olmadan Önleyen, yasaklayan, engelleyen,
hak ve özgürlüğü ortadan kaldıran bir kuralın Anayasa'mıza açıkça aykırılığı
karşısında çoğunluk görüşüne katılmıyorum.