"...
II. İTİRAZIN GEREKÇESİ :
Yozgat Ağır Ceza Mahkemesinin itiraz gerekçesi şöyledir :
"Türk Ceza Kanununun 121-124 ncü ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 416-420 nci maddelerindeki koşullarla yasak hakların geri verilmesi gerektiği hallerde 1803 sayılı Af Yasasının 7/B ve 20. maddelerinin itiraz konusu hükümlerinin kamu hizmetinin kesimini teşkil eden Devlet Memurluğuna atanabilme olanağını ortadan kaldırması ve sonucu itibariyle yasak haklardan bir kısmının geri verilmesine engel teşkil etmesi nedeniyle Mahkememizce verilecek olumlu karara etki etmesi itibariyle davada uygulanacağı kanısına varılmaktadır.
Yasak hakların geri verilmesi ceza hükümlülüğünden doğan müebbet memnuiyet ve müebbet ehliyetsizlikleri gelecek için kaldıran adlî bir işlem olarak tanımlanmaktadır.
Bu müessesenin hukukta sosyal bir değerinin ve amacının bulunduğu genellikle kabul edilmektedir. Geleceğin tamamen kaybolduğu düşüncesi, kötüye götürücü etkiler yapabilmektedir. Yasak hakların geri verilmesi bu etkileri gidermek suretiyle suçluyu ıslâh işinde ümitsizlik unsurunu bertaraf etmektedir. Suçluya iyi hal sahibi olmanın karşılığı bir hak olarak tanınmıştır. Yasak hakların geri verilmesi ile kişisel haklara bir etki söz konusu olmamaktadır. Kaybedilmiş olan hakların geri verilmesi söz konusu değildir, yani makable şâmil olmamaktadır. Bu şekildeki ehliyetsizliklerin sadece Türk Ceza Kanununda yazılı olması koşulu da aranmamaktadır.
Yasak hakların neler olduğu genellikle Türk Ceza Kanununun 20. maddesinde belirtilmiştir. Bunlar, Devlet Memuru olma, kamu hizmetlerinde bulunma hakkının yitirilmesi, seçme ve seçilme ehliyetsizliği, bir kısım unvan, sıfat, nişan ve rütbelerin geri alınması, velâyet ve vesayet hak ve görevlerini yapamamak şeklinde özetlenebilir.
Türk Ceza Kanununun 121-123 ncü maddeleri, müebbeden kamu hizmetlerinden yasaklama ve ceza hükümlülüğünden doğan diğer çeşit ehliyetsizlik cezalarının geri verilmesini sağlayan bir hukuksal müessesedir. Türk Ceza Kanununun 122 ve 123 üncü maddelerinde belirlenen koşulların bulunması hallerinde yasak hakların iadesi yolu her suçlu kişi için açık tutulmuştur.
Türk Ceza Kanununun yasak hakların geri verilmesine dair koyduğu ilkeler bütün hakların geri verilmesini gerektirmektedir. Buna rağmen 1803 sayılı Af Yasasının 7. maddesinin B bendinin ikinci fıkrası ile bunun matufu olan 20. maddesi bazı suçlardan hükümlü olan kişilerin devlet memuru olabilme hakkını ortadan kaldırmaktadır. Diğer bir deyimle af yasasının bu hükmü Türk Ceza Kanununun ortaya koyduğu genel bir ilkeyi ortadan kaldırmaktadır. Halbuki 1803 sayılı Af Yasasının 1. maddesi hükmü 7/B maddesi ile bünyesinde adeta bir çelişki içerisinde bulunmaktadır.
Af Yasasının Yurdumuzda şimdiye kadar ki uygulanmasıyla suç işleyen hükümlü aleyhine hiçbir zaman ağırlaştırıcı bir sonuç doğurmamaktadır. Af suçluya kanun koyucu tarafından tanınan bir atifettir. Yasa koyucunun suçluyu af ederken onun durumunu ağırlaştırdığı görülmemiştir. 1950 yılından bu yana çıkartılmış bulunan af yasalarının hiçbirisinde 1803 sayılı Af Yasasının 7/B ve 20. maddesinde yer alan hükümlere benzer ağırlaştırıcı bir hüküm getirilmemiştir.
1803 sayılı Af Yasasına göre, bu yasanın 7/B maddesinde belirlenen ve suçları af edilmiş olan hükümlülerin Devlet Memurluğuna alınması önlenmektedir. Buna mukabil aynı durumda bulunan diğer bir af edilmiş suçlunun Anayasa'nın 68. ve 72. maddeleri hükümlerine göre Milletvekili ya da Cumhuriyet Senatosu Üyesi olmasına yasal herhangi bir engel bulunmamaktadır. Anayasanın 22/4/1974 günlü ve 1801 sayılı Yasa ile değiştirilen 68. maddesinde yer alan "Af edilmiş olsalar da" sözcüğü bu maddeden çıkartılarak affın yasama organı üyeliği için olumlu bir etki yaratması sağlanmıştır.
1803 sayılı Af Yasasının 7/B maddesinde ve Anayasanın 68. maddesinde belirlenen suçların tamamının aynı nitelikte bulunmasına rağmen bir hükümlü Anayasaya ve af yasasına göre yasama organı üyesi olabildiği halde Devlet Memuru olamamaktadır.
Öteyandan bu şekildeki çelişik hükümlere diğer başka yasalarda da rastlamak mümkündür. Örneğin; Belediye Kanununda değişiklik yapılmasına dair 19/7/1963 günlü ve 307 sayılı yasa ile 24/8. maddesindeki "Af edilmiş olsalar dahi seçilemezler" ibaresi 14/4/1970 günlü ve 1252 sayılı Yasanın 4. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış, 1803 sayılı Yasanın 7/B maddesinde belirlenen suçları işleyen ve cezaları af edilmiş olan hükümlülerin Belediye Başkanı, Belediye Meclisi Üyesi olabilmeleri sağlanmıştır. İdarei Umumiyeyi Vilâyat Kanununun 105/8., Köy Kanununun 25/9., Şehir ve Kasabalarda Muhtar ve ihtiyar Heyetleri Teşkiline dair yasalarda mevcut seçilmeye engel teşkil eden bu nitelikteki hükümler de Yasa Koyucu tarafından kaldırılmıştır.
Böylece yukarıda sıralanan yasa hükümlerine, 1803 sayılı Af Yasasının 7/B. maddesinde belirlenen suçları işlemiş ve affedilmiş olan hükümlülerin Devlet Memurluğu dışında yasama organı üyeliği, Belediye Başkanlığı, Belediye Meclisi üyeliği, İl Genel Meclisi Üyeliği, Serbest Avukatlık, Doktorluk, Diş Tabibliği ve buna benzer daha bir çok kamu hizmetlerini yapabilecekleri kabul edilmiştir.
Anayasanın 12/2. maddesinde, hiç bir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamıyacağı hükme bağlanmıştır.
1803 sayılı Af Yasasının 7/B maddesinde belirlenen suçlardan bir tanesini işlemiş ve affedilmiş bir hükümlünün yasama organı üyeliği, Belediye Başkanlığı, Belediye Meclisi üyeliği, İl Genel Meclisi Üyeliği yapabilmelerine izin verilmiş, Devlet Memurluğu yapabilmesine olanak tanınmamış bulunmakla bu sınıf dışındakilere kamu görevi ve hizmeti bakımından eşitlik ilkesini bozan bir imtiyaz tanınmış olması açısından 1803 sayılı Af Yasasının 7/B ve 20. maddesi Anayasanın 12/2. maddesine aykırı görülmüştür.
Bu arada 1803 sayılı Af Yasasının 7/B maddesiyle getirilen yasaklamanın aynı suçu işleyip daha önceki af yasalarından yararlanmak suretiyle Devlet Memuru olan kişilerin Devlet Yönetiminde görev yapmasıyla da sonrakiler bakımından bir eşitsizlik yarattığı da görülmektedir.
Anayasanın 33/3. maddesinde; kimseye suçu işlediği zaman kanunda suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemiyeceği ilkesi mevcuttur.
Türk Ceza Kanununun 11/6. maddesinde kamu hizmetlerinden yasaklanma cürümlere ait bir ceza olarak kabul edilmiştir.
Anayasanın 33/3. maddesine göre kimseye suçun işlendiği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemiyecektir.
Davacı, 1803 sayılı Yasanın 7/B maddesinde belirlenen suçlardan herhangi birisini bu yasanın yürürlüğe girmesinden önce işlemiş cezasını çekmiş ve Türk Ceza Kanununun 121 -124 ncü maddelerindeki koşulları haiz olarak mahkemeden verilen bir kararla yasak hakların tamamını geri almış bulunsa dahi 1803 sayılı Yasanın sözü edilen hükmüne göre yine de Devlet Memuru olabilme hakkına sahip olamıyacaktır.
İşte, 1803 sayılı Af Yasasının itiraz konusu hükümleri, Ceza hukuku bakımından kazanılmış hakların bozulması sonucunu yaratması itibariyle Anayasanın 33/3. maddesi hükümlerine de aykırı bulunmuştur.
Anayasanın 58/2. maddesinde hizmete alınmada ödevin gerektirdiği niteliklerden başka ayırım gözetilmiyeceği hükme bağlanmıştır. Devlet adına kamu hizmetlerinin yürütülmesi bakımından bu hizmeti yürütmekle yükümlü bulunanların elbetteki bazı nitelikleri taşımaları şarttır. Kamu hizmetlerinin görülmesini Devlet Memurluğuna hasretmek mümkün değildir. Yasama organı üyeliği, Devlet Memurluğu olmadığı halde bir kamu hizmetidir, örneğin bir Milletvekilinin ya da Senatörün, yahut Belediye Başkanı, bir serbest avukat, bir serbest doktor tabi bulundukları yasalar itibariyle kamu görevi ve hizmeti yapan kişilerdir. Serbest Avukatlıkla uğraşan bir kişinin taşıması lâzım gelen niteliklerle Devlete ait bir kuruluşta avukatlık yapan diğer bir kişinin kamu hizmeti görmüş olmaları bakımından taşımaları gerekli nitelikler itibariyle farklı durumlarda bulunması Anayasanın 58/2. maddesinde belirlenen hükme aykırı bulunmaktadır. Örneğin hırsızlık suçundan hükümlü bir kişi affedilmiş olduktan sonra yasama organı üyeliği yapabildiği halde bir devlet kurumunda yardımcı sınıflardan sayılan bir müstahdemlik yapamaz duruma getirilmiş, devlet memurluğuna atamada yasama organı üyeliğinden daha fazla titizlik gösterilmek istenmiştir. Gördükleri hizmet açısından bir devlet memurluğunda müstahdemlik yapan bir kişi ile yasama organı üyesi diğer bir kişinin görevinin müstahdeme devlet için daha az bir önem taşıdığım hukuk kuralları ve hukuk mantığı açısından kabul etmek mümkün değildir.
Karar: Dosyada mevcut gerekli belge örneklerinin çıkarılarak gerekli kararla birlikte 1803 sayılı Cumhuriyetin 50 nci Yılı Nedeniyle Baz Suç ve Cezaların Affı Hakkındaki Yasanın 7/B maddesinin ikinci fıkrası ile aynı yasanın 20. maddesinin "Ancak" sözcüğü ile başlayıp ".......belli edilir" sözcüğü ile biten hükümlerinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasının 12/2., 33/3., 58/2. maddelerine aykırı olduğu kanısına varıldığından sözü edilen hükümlerin itirazen iptali istemiyle Anayasanın 151. ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki 44 Sayılı Yasanın 27. maddeleri uyarınca bir karar verilmek üzere Anayasa Mahkemesine başvurulmasına, bu konudaki kararın beklenmesine oybirliğiyle karar verildi""
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1977/141
Karar Sayısı:1978/5
Karar günü:26/1/1978
Resmi Gazete tarih/sayı:12.3.1978/16226
İtiraz yoluna başvuran mahkeme : Yozgat Ağır Ceza Mahkemesi.
İtirazın konusu : Cumhuriyetin 50 nci Yılı Nedeniyle bazı suç ve cezaların Affı Hakkında 1803 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin (B) bendinin ikinci fıkrasıyla 20. maddesinin (Ancak) sözü ile başlayan ve onu izleyen hükümlerinin Anayasa'nın 12/2., 33/3. ve 58/2. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istenmiştir.
I. OLAY :
Sanığın inancı kötüye kullanmaktan Türk Ceza Kanunun 510., 522., 59., 89. ve 94. maddeleri uyarınca 5 ay hapsine ve cezanın ertelenmesine ilişkin 25/12/1971 günlü karar kesinleşmiştir. Hükümlü, 22/9/1977 günlü dilekçe ile mahkemeye başvurarak belli koşulların gerçekleştiğini öne sürüp, yasaklanmış haklarının geri verilmesini istemiştir. Mahkeme inceleme sırasında 1803 sayılı Af Kanununun yukarıda yazılı hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.
III. YASA METİNLERİ :
A- Cumhuriyetin 50 nci Yılı Nedeniyle Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkındaki 1803 sayılı Yasanın 7. maddesinin (B) bendi ile 20. maddesi şöyledir :
Madde 7- B) Bu Kanundan kısmen yararlananların fer'i ve mütemmin cezaları, ceza mahkûmiyetlerinin sonuçlarını da kapsamak üzere affedilmiştir. Bu Kanun gereğince cezaları genel afla tamamen ortadan kalkanlar hakkında özel kanunlarında yazılı muayyen bir meslek ve sanatın icrasının men'ine dair hükümleri tatbik edilmez.
Şu kadar ki (B) bendinin uygulanması ile aftan kısmen yada tamamen faydalanan zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflâs gibi yüz kızartıcı suçlardan hükümlü bulunanlara, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 23/12/1972 tarih ve 2 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 1. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında ve 87. maddesinde sayılan kurumlarda görev verilemez.
Madde 20- Genel afla tamamen ortadan kalkan mahkûmiyet hükümlerine ait sicil varakaları adli sicilden çıkarılır. Aynı mahiyetteki cezalara ait fişlerden sicil tesis edilmemiş olanlar için sicil varakası tesis edilmez. Ancak 7. maddenin (B) bendinde yazılı suçlara ilişkin sabıka kayıtlarında bu hüküm uygulanmaz ve anılan bentte gösterilen hizmetlerle ilgili olarak yetkili mercilerce istendiği takdirde bildirilir.
Bu maddede öngörülen işlemlerin uygulanmasına ilişkin hususlar Adalet Bakanlığınca bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde düzenlenecek yönetmelikle belli edilir :
B- 1803 sayılı Af Yasasının 7. maddesinin itiraz konusu yapılan (B) bendinde göndermede bulunulan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunununun 23/12/1972 günlü ve 2 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 1. ve 78. maddeleri aşağıdadır.
Madde l- Bu Kanun, Devlet Kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerde çalışan, Genel ve katma bütçelerle bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlardan ve bu kanunla kurulan fonlardan kefalet sandıklarından veya Beden Terbiyesi Bölge Müdürlükleri Bütçelerinden aylık alanlara uygulanır.
Anayasa Mahkemesi Üye ve Yedek üyeleri ile raportörleri, Hâkimlik ve Savcılık mesleklerinde veya bu mesleklerden sayılan görevlerde bulunanlar, Danıştay ve Sayıştay meslek mensupları ve Sayıştay Savcı ve Yardımcıları, Üniversitelerin, İktisadi ve Ticarî İlimler Akademilerinin, Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademilerinin, Devlet Güzel Sanatlar akademilerinin, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsünün, Öğretim Üye ve Yardımcıları; Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Üyeleleri; Devlet Tiyatrosu ile Devlet Opera ve Balesinin Sanatkâr Memurları, Uzman Memurları, uygulatıcı uzman memurları ve stajiyerleri, Spor-Toto teşkilâtında çalışan personel, Subay, Astsubay, Uzman Çavuş ve Uzman Jandarmalar özel kanunları hükümlerine tabidirler. (Bu madde, sonradan çıkartılan 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilmiş ise de, 1803 sayılı Yasanın 7. maddesinin "B" bendi 2 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile değişik metne göndermede bulunduğundan karara bu metin alınmıştır).
Madde 87- Devlet Memurlarına :
a) Bu Kanuna tabi kurumlar, İl Özel İdareleri ve Belediyeler ile bunlara bağlı kurumlarda,
b) Sermayesinin tamamı Devlet tarafından verilmek suretiyle kurulan iktisadi kurumlar ile sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait Bankalarda,
c) Özel kanunlarla veya özel kanunların verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan banka ve kuruluşlarda,
ç) Yukarıdaki bentlerde yazılı idare, kuruluş ve bankalar tarafından sermayelerinin yarısından fazlasına katılmak suretiyle kurulan kuruluşlarla bunların aynı oranda katılmaları ile vücut bulan kurumlarda,
İkinci görev verilemez.
Bu kurumlardan her ne ad ile olursa olsun para ödenemez ve yarar sağlanamaz.
Ancak, bu kanunun Devlet memurlarına ikinci görev verilmesini öngören hükümleri ile hakem, tasfiye memuru ve bilirkişilere takdir olunan, il genel meclisi ve il daimi encümeni başkanları, özel kanunlarla kurulan bu asli görevlerinin devamı niteliğinde olmıyan çeşitli kurul, komisyon, heyet ve jüri çalışmalarına katılanlar için özel kanunlarında gösterilen veya bu kanunlara dayanılarak tesbit edilen ücretlerin ödenmesine ilişkin hükümler saklıdır.
(Bu madde sonradan çıkartılan 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 1897 sayılı yasa ile değiştirilmiş ise de, itiraz konusu 1803 sayılı Yasanın 7. maddesinin "B" bendi 2 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile değişik metne göndermede bulunduğundan karara bu metin alınmıştır.)
C- 4664 sayılı Adli Sicil Kanununun l maddesi aşağıdadır.
Madde l- Adliye Vekilliği tarafından bu kanun hükümlerine göre merkezde bir adli sicil tutulur.
Ç- Dayanılan Anayasa kuralları :
Anayasaya aykırılık iddiasını desteklemek üzere ileri sürülen Anayasa kuralları şunlardır :
Madde 12- Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Madde 33- Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilinden dolayı cezalandırılamaz.
Cezalar ve ceza tedbirleri ancak kanunla konulur.
Kimseye, suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Kimse, kendisini veya kanunun gösterdiği yakınlarım suçlandırma sonucu doğuracak beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
Ceza sorumluluğu şahsidir.
Genel müsadere cezası konulamaz.
Madde 58- Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, ödevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez.
IV. İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesinin içtüzüğün 15. maddesi uyarınca yaptığı ilk inceleme toplantısında :
Mahkemenin, 1803 sayılı Af Yasasının itiraz konusu hükümlerini davada uygulama durumunda olup olmadığı ve bu hükümlere karşı Anayasaya aykırı oldukları gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesine itiraza yetkisi bulunup bulunmadığı üzerinde durulmuştur.
Anayasanın 151. maddesine göre; bir mahkemenin, bir yasa hükmünün Anayasaya aykırı olduğu savıyle Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi, elinde usulünce açılmış bir dava bulunması ve itiraz ettiği yasa kuralının da bu davada uygulanması koşullarına bağlı bulunmuş ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Yasanın 27. maddesinin l sayılı bendinde de bu kural yinelenmiştir.
İnancı kötüye kullanmak suçundan ertelenmiş beş ay hapis cezasına hüküm giymiş bulunan davacı, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 416. ve sonraki maddeleri uyarınca dilekçe ile yetkili ve görevli mahkemeye başvurarak yasaklanmış haklarının geri verilmesini istemiş, mahkemece de bu yasa hükümleri gereğince işin soruşturulmasına ve incelenmesine geçilmiş olmasına göre, ortada Anayasa hukuku açısından yetkili ve görevli mahkemede usulünce açılmış bir dava vardır.
Öteki koşulun var olup olmadığı, başka deyimle itiraz olunan yasa hükümlerinin mahkemece bu davada uygulama durumunda olup olmadığı sorununa gelince :
Davacının, Mahkemenin 25/12/1971 günlü hükmü ile inancı kötüye kullanmak suçundan Türk Ceza Kanununun 510, 522 ve 59. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile hükümlülüğüne ve aynı Kanunun 89 ve 94. maddeleri gereğince bu cezanın ertelenmesine karar verilmiştir. Davacı, Türk Ceza Kanununun 95. maddesinin II sayılı bendine göre, hüküm tarihinden itibaren 5 yıl içinde işlediği diğer bir cürümden dolayı evvelce verilmiş ceza cinsinden bir cezaya yahut hapis veya ağır hapis cezasına mahkûm olmamışsa ertelenmiş olan hükümlülüğü yok sayılacaktır. Davacı, bu yasa hükmüne dayanarak, hüküm tarihinden 5 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra verdiği 21/9/1977 günlü dilekçe ile yetkili ve görevli mahkemeye başvurmuş ve yasadaki koşulları yerine getirdiğini öne sürerek yasaklanmış haklarının geri verilmesini istemiştir. Yasa kurallarına göre; ceza hükümlülüğünden doğan her çeşit ehliyetsizlik, başka deyimle ceza niteliğinde olan ehliyetsizliklerle ceza hükümlülüğünün yasal bir sonucu olan diğer bütün ehliyetsizlikler ve bu arada "memur olma" ehliyetinden yoksunluk da, yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluyla giderilebilecektir. Yasaklanmış hakların geri verilmesiyle ilgili hükümler ise Türk Ceza Kanununda (Madde 121-124) bu gibi davalarda uyulacak usul hükümleri de Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda (416-420) yer almıştır. Mahkemece, bu yasalarda işaret olunan hükümler çerçevesinde inceleme ve soruşturma yapıldıktan sonra karar verilmesi gerekmektedir.
1803 sayılı Af Yasasının itiraz olunan hükümlerinin mahkemece bu davada uygulama olanağı bulunmamaktadır. Şöyleki :
1803 sayılı Af Yasasının 7. maddesinin (B) bendinin itiraz konusu ikinci fıkrasında; inancı kötüye kullanma suçu ile fıkrada yazılı öteki suçlardan birisiyle hükümlü bulunanlara, cezaları affa uğramış olsa bile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 2 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile değişik 1. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile 87. maddesindeki daire ve kurumlarda görev verilemiyeceği yazılıdır. Bu maddelerde yazılı daire ve kurumlardaki görevlere memur atama veya seçme yetkisi yine bu yasa ile diğer özel yasalarda belirlenmiş mercilere ait bulunmaktadır. Bu gibi görev verme ve atama işlemleri ile mahkemenin ve bu davanın bir ilgisi yoktur. Böyle olunca davada uygulama durumunda olmıyan söz konusu değişik hükümlerden dolayı mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurma yetkisi de yoktur.
1803 sayılı Af Yasasının 20. maddesinde ise; zimmet, ihtilâs, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanmak ve dolanlı iflâs gibi yüz kızartıcı suçlardan biriyle hüküm giymiş olanların sicil varakalarının, cezaları affa uğramış olsa bile adlî sicilden çıkarılmıyacağı, bu cezalara ilişkin fişlerden sicil tesis edilmemiş olanlar için de sicil varakası tesis edileceği bu işlemlerin uygulanmasına ilişkin hususların Adalet Bakanlığınca düzenlenecek yönetmelikte belli edileceği öngörülmektedir.
4664 sayılı Adlî Sicil Kanununa göre; adlî sicil tutmak Adalet Bakanlığına verilmiş bir görevdir. Adlî sicilin nasıl düzenleneceği ne gibi hüküm ve kararların sicile geçirileceği, sicil varakalarının adlî sicilden hangi hallerde ve ne suretle çıkartılacağı ve bu konu ile ilgili öteki kurallar bu yasada yer almıştır. İtiraz konusu 20. madde hükmünün de mahkemece değil, Adalet Bakanlığınca uygulanacağı kuşkusuzdur. Nitekim Yasa Koyucu da bu işlemlerin Adalet Bakanlığına ait olduğunu gözönünde tutarak söz konusu 20. maddede bu işlemlerin uygulanmasına ilişkin hususları düzenleyecek yönetmeliğin Adalet Bakanlığınca yapılmasını öngörmüştür.
Bu nedenlerle; anılan hükmün de mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulama olanağı bulunmamaktadır.
V. SONUÇ :
15/5/1974 günlü, 1803 sayılı Yasanın itiraz konusu 7/B maddesinin ikinci fıkrası hükmü ile, aynı Yasanın 20. maddesinde yer alan "Ancak 7. maddenin (B) bendinde yazılı suçlara ilişkin sabıka kayıtlarında bu hüküm uygulanmaz. Ve anılan bentte gösterilen hizmetlerle ilgili olarak yetkili mercilerce istendiği takdirde bildirilir. Bu maddede öngörülen işlemlerin uygulanmasına ilişkin hususlar Adalet Bakanlığınca bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde düzenlenecek yönetmelikle belli edilir." biçimindeki hükümler mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma yeri bulunmadığından itirazın, Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddine, 7/B maddesinin ikinci fıkrası yönünden Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun karşıoyuyla ve oyçokluğuyla, 20. maddede yer alan hükümler yönünden oybirliğiyle,
26/1/1978 gününde karar verildi.
Başkan
Kâni Vrana
Başkanvekili
Şevket Müftügil
Üye
Abdullah Üner
Ahmet Koçak
Şekip Çopuroğlu
Fahrettin Uluç
Muhittin Gürün
Lûtfi Ömerbaş
Ahmet Erdoğdu
Hasan Gürsel
Ahmet Salih Çebi
Âdil Esmer
Nihat O: Akçakayalıoğlu
Ahmet H. Boyacıoğlu
Necdet Darıcıoğlu