ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1976/43
Karar Sayısı:1977/4
Karar Tarihi:27/1/1977
Resmi Gazete tarih/sayı:21.4.1977/15916
İtiraz
yoluna başvuran : Danıştay 5. Dairesi
İtirazın
konusu : 9/7/1961 günlü, 334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının 20/9/1971
günlü, 1488 sayılı Yasa ile değişik 144. maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"Yüksek Hâkimler Kurulu, adliye mahkemeleri hâkimlerinin özlük işleri
hakkında kesin karar verir. Bu kararlar aleyhine başka mercilere başvurulamaz.
Ancak, disiplin ve meslekten çıkarma cezaları ile ilgili kararların bir defa
daha incelenmesini, Adalet Bakanı veya hakkında karar verilen hâkim
isteyebilir." yolundaki kuralın Anayasa'nın 9. maddesi hükmüne aykırı
olduğu ileri sürülerek iptali istenmiştir.
I-
OLAY :
Bir
hâkim yardımcısının, hakkında uygulanan intibak işlemine ilişkin olmak üzere
Yüksek Hâkimler Kurulu Başkanlığına karşı açtığı idarî davanın Danıştay 5.
Dairesinde incelenmesi sırasında, olayda uygulanacağı dairece saptanan Türkiye
Cumhuriyeti Anayasa'sının 20/9/1971 günlü, 1488 sayılı Kanunla değişik 144.
maddesinin birinci fıkrası hükmünün Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülerek
iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmuştur.
III-
METİNLER :
l-
İptali istenen Anayasa kuralı:
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasa'sının 20/9/1971 günlü, 1488 sayılı Yasayla değişik 144.
maddesi şöyledir:
Madde
144- Yüksek Hâkimler Kurulu, adliye mahkemeleri hâkimlerinin özlük işleri
hakkında kesin karar verir. Bu kararlar aleyhine başka mercilere başvurulamaz.
Ancak, disiplin ve meslekten çıkarma cezaları ile ilgili kararların bir defa
daha incelenmesini, Adalet Bakanı veya hakkında karar verilen hâkim
isteyebilir.
Bir
hâkimin her ne sebeple olursa, olsun meslekten çıkarılması hakkındaki karar
Yüksek Hâkimler Kurulu Genel Kurulunun salt çoğunluğu ile alınır.
Adalet
Bakanı gerekli gördüğü hallerde, bir hâkim hakkında disiplin kovuşturması
açılmasını Yüksek Hâkimler Kurulundan isteyebilir.
Bir
mahkemenin veya bir hâkimin kadrosunun kaldırılması veya bir mahkemenin yargı
çevresinin değiştirilmesi, Yüksek Hâkimler Kurulunun uygun görmesine bağlıdır.
Hâkimlerin
denetimi ve haklarındaki soruşturma, Yüksek Hâkimler Kuruluna bağlı ve sürekli
olarak görevli müfettiş hâkimler eliyle yapılır. Müfettiş hâkimler, hâkim ve
Cumhuriyet savcıları ile bu mesleklerden sayılanlar arasından Yüksek Hâkimler
Kurulunca atanır. Müfettiş Hâkimlerin nitelikleri ile atanma usulleri, hakları,
ödevleri, ödenek ve yollukları, meslekte ilerlemeleri, haklarında disiplin
kovuşturması yapılması ve disiplin cezası uygulaması, hâkimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenlenir."
2-
İtirazın dayandığı Anayasa kuralları:
"Anayasa
madde 1.- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir."
"Anayasa
madde 2.- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan, millî, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir."
"Anayasa
madde 9.- Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü
değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez."
"Anayasa
madde 31.- Herkes, meşru bütün vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir.
Hiç
bir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz."
IV-
İLK İNCELEME:
Anayasa
Mahkemesinin 16/11/1976 gününde Kani Vrana, Şevket Müftügil, Ahmet Akar, Halit
Zarbun, Ziya Önel, Abdullah Üner, Ahmet Koçak, Sekip Çopuroğlu, Muhittin Gürün,
Lûtfi Ömerbaş, Ahmet Erdoğdu, Hasan Gürsel, Ahmet Salih Cebi, Nihat O.
Akçakayalıoğlu ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun katılmalarıyle İçtüzüğün 15. maddesi
uyarınca yaptığı ilk inceleme toplantısında aşağıdaki sorunlar üzerinde
durulmuştur :
A)
Anayasa Mahkemesinin itirazı incelemeye görevli ve yetkili olup olmadığı
sorunu:
Danıştay
5. Dairesi, Anayasa'nın 1488 sayılı Kanunla değişik 144. maddesinin birinci
fıkrasının biçim yönünden Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürerek iptali
isteği ile Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.
Anayasa'nın
147. maddesi, Anayasa Mahkemesi'nin, kanunların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
içtüzüklerinin Anayasa'ya, Anayasa değişikliklerinin de Anayasa'da gösterilen
şekil şartlarına uygunluğunu denetleyeceği kuralını koymuştur.
Öte
yandan Anayasa'nın 9. maddesinde Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki
Anayasa hükmünün değiştirilemiyeceği ve değiştirilmesinin teklif edilemeyeceği
belirtilmiştir. Bu hükmün bir biçim kuralı olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle
yapılan değişikliğin bu kurala ters düştüğü yolundaki itirazı incelemek,
Anayasa Mahkemesinin görevine girer.
B)
Danıştay 5. Dairesinin itiraz yoluna başvurma yetkisi olup olmadığı sorunu :
Anayasa'nın
değişik 151. maddesinin ilk fıkrasında "davaya bakmakta olan mahkeme,
uygulanacak bir kanunun hükümlerini Anayasa'ya aykırı görürse veya taraflardan
birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırsa,
Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır."
kuralı yeralmış; Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
44 sayılı Yasanın 27. maddesinde de bu kural yinelenmiştir. Buna göre, itiraz
yolu ile Anayasa Mahkemesine başvuran yargı yerinin bu başvurusunun geçerli
olabilmesi için, elinde bakmakta olduğu bir dava bulunması, iptalini istediği
kanun hükmünün davada uygulanacak hüküm olması gerekir.
a)
Danıştay 5. Dairesinin elinde bakmakta olduğu bir davanın bulunup bulunmadığı
konusu:
Davacı
hâkim yardımcısı, avukatlık staj süresinin intibakında göz-önüne alınmayacağına
ilişkin Yüksek Hâkimler Kurulu kararının iptali için Danıştay'da dava açmış ve
Danıştay 5. Dairesi bu davayı görmeye başlamış, ancak görev yapmasına engellik
eden Anayasa'nın 144. maddesinin birinci fıkrasındaki değişikliğin, Anayasa'nın
öngördüğü biçim koşullarına aykırı olarak gerçekleştiğini saptamış ve iptali
için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar vermiştir.
Danıştay'a
yöntemince açılmış ve ilgili dairece de görüşülmesine başlanmış bulunan bu
davanın, mahkemenin yetkisi dışında olduğu öne sürülerek yok sayılması
olanaksızdır. Çünkü yetki sorunu da, davanın görüşülmesine başlandıktan sonra
mahkemece ele alınarak çözülecek konulardan birini oluşturur. O halde Danıştay
5. Dairesinin davaya bakıp işi yasalar çerçevesinde sonuçlandırması
gerekmektedir. Başka bir anlatımla Danıştay 5. Dairesi bu davayı yok saymak
suretiyle değil, Anayasa'nın 144. maddesindeki kuralı uygulamak yoluyla işi
karara bağlamak durumundadır.
Bu nedenlerle
Danıştay 5. Dairesinde görülmekte olan bir davanın bulunduğu açıkça ortadadır.
b)
Danıştay 5. Dairesinin başvurma kararında açıkça belirtildiği üzere, davacı,
Yüksek Hâkimler Kurulunca hakkında alınan bir kararın iptalini istemiştir.
Ancak, bu davanın görülmesine iptali istenen Anayasa kuralı engel olmaktadır.
Bir
davanın çeşitli evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı
sonuçlandırmada olumlu veya olumsuz yönden etki yapacak nitelikteki yasa
kuralları, o davada uygulanan hükümlerdir. Bu nedenle Anayasa'nın 144.
maddesinin ilk fıkrasının "Yüksek Hâkimler Kurulu, adliye mahkemeleri
hâkimlerinin Özlük işleri hakkında kesin karar verir. Bu kararlar aleyhine
başka mercilere başvurulamaz," tümcelerinde yer alan hükümler, Danıştay 5.
Dairesinin bakmakta olduğu davada uygulanacak hükümlerdir.
Ancak
itiraz yoluna başvuran Danıştay 5. Dairesi, Anayasa'nın değişik 144. maddesinin
birinci fıkrasının tümünün iptalini istemiştir. Uygulanacak hüküm ise
Anayasa'nın 144. maddesinin birinci fıkrasının tümü değil, yukarıda yazılan
tümceleridir. Bu itibarla incelemenin bu tümcelerle sınırlı olarak yapılması
gerekir.
Özetlemek
gerekirse, itiraz yoluna başvuran Danıştay 5. Dairesinin elinde bakmakta olduğu
bir dava vardır ve itiraz konusu yapılan kural bu davada uygulanacak hükümdür,
bu nedenle de Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Biçim yönünden esasın
incelenmesi gerekir.
Halit
Zarbun, Abdullah Üner, Muhittin Gürün, Nihat O. Akçakayalıoğlu Danıştay 5.
Dairesinin elinde bakmakta olduğu bir dava bulunmadığı ve biçim yönünden esasın
incelenmesine karar verilen hükümlerin bu nedenle uygulama yeri olmadığından
itirazın yetki yönünden reddi gerektiğini öne sürerek bu görüşlere
katılmamışlardır.
C)
Anayasa değişikliklerinin biçim yönünden Anayasa'ya aykırılıklarına ilişkin
incelemenin kapsamı:
Anayasa'da
başlıca biçim kuralları Anayasa'nın 155., 85., 91., 92. ve 9. maddelerinde
yeralmıştır. 155., 85., 91. ve 92. maddelerin içerikleri itibariyle biçim
kuralları olduğu kuşkusuzdur.
9.
maddede yeralan "değiştirilemezlik", "teklif edilemezlik"
ilkelerinin de biçim kuralı olduğu ve bu nedenle 9. maddeye aykırılık savının,
biçim yönünden Anayasa değişikliklerini denetlemek mevkiinde olan Anayasa
Mahkemesince incelenebileceği. Resmî Gazete'nin 20 Ocak 1977 günlü, 15825
mükerrer sayılı nüshasında yayınlanan Mahkememizin 12/10/1976 günlü, Esas:
1976/38, Karar: 1976/46 sayılı kararında ayrıntıları ile açıklanmış olduğundan
burada yeniden açıklama yapılmasına gerek görülmemiştir.
Böylece
yapılan ilk inceleme sonunda :
"Dosyada
bir eksiklik bulunmadığından, işin esasının, Anayasa'nın Anayasa değişiklikleri
için öngördüğü biçim koşulları açısından ve bu arada; 9., 2., 155., 85., 9İ.,
ve 92. maddelerine uygun olup olmadığı yönünden incelenmesine ve bu incelemenin
Anayasa'nın değişik 144. maddesinin birinci fıkrasında yer alan (Yüksek
Hâkimler Kurulu, adliye mahkemeleri hâkimlerinin özlük işleri hakkında kesin
karar verir. Bu kararlar aleyhine başka mercilere başvurulamaz) tümceleriyle
sınırlı olarak yapılmasına Halit Zarbun, Abdullah Üner, Muhittin Gürün ve Nihat
O. Akçakayalıoğlu'nun (Danıştay Beşinci Dairesinin elinde bakmakta olduğu bir
dava bulunmadığı ve biçim yönünden esasın incelenmesine karar verilen
hükümlerin bu nedenle uygulama yeri olmadığından itirazın yetki yönünden reddi
gerektiği) yolundaki karşıoylariyle ve oyçokluğuyla;"
karar
verilmiştir.
V-
ESASIN BİÇİM YÖNÜNDEN İNCELENMESİ :
Davanın
esasına ilişkin rapor, Danıştay 5. Dairesinin başvurma kararı, iptali istenen
Anayasa kuralı, ilgili Anayasa ve yasa hükümleri, bunlara ilişkin yasama
belgeleri, konu ile ilgili öteki metinler okunduktan sonra gereği görüşülüp
düşünüldü ;
Yukarıda
açıklandığı üzere biçim kurallarına ilişkin başlıca Anayasa hükümleri
Anayasa'nın 155., 85., 91., 92. ve 9. maddelerinde yer almıştır.
A-
Öncelikle görüşme sorunu ;
İtiraz
konusu kuralı da içeren Anayasa değişikliği teklifi, Millet Meclisinde ve
Cumhuriyet Senatosunda öncelikle görüşülmüştür.
Anayasa'nın
155. maddesinde "Anayasa'nın değiştirilmesi hakkındaki teklifler
ivedilikle görüşülemez" hükmü yer almıştır. Bu bakımdan ivedilik koşulunun
önceliği de kapsayıp kapsamadığı sorunu üzerinde durulmuştur.
İvedilik
ve öncelik yasaların görüşülmesinde uygulanan birbirinden ayrı nitelikte iki
yöntemdir, ivedilik, kanun tekliflerinin bir kez görüşülmesini, öncelik ise
kanun tekliflerinin gündemdeki sırasından çıkarılarak daha ön sıralarda
görüşülmesini sağlar. 155. maddede, Anayasa değişikliği önerilerinin yalnız
"ivedilikle" görüşülemeyeceği koşulu yeralmış, bundan farklı niteliği
olan öncelikten sözedilmemiştir. Öncelikle görüşme yasağı öngörülmüş olsa idi
onun da açıklanması gerekirdi. Bu nedenle değişiklik teklifinin öncelikle
görüşülmesi Anayasa'nın 155. maddesine aykırı değildir.
Muhittin
Gürün, teklifin "öncelikle" görüşülmesi Anayasanın 155. maddesine
aykırı olduğunu ve bu nedenle kanunun iptalini gerektirdiğini ileri sürerek
çoğunluk görüşüne katılmamıştır.
B-
Değişiklikin Anayasanın 9. maddesine aykırı olarak oluşup oluşmadığı sorunu:
Anayasa'nın
9. maddesi, (Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü
değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez) kuralını koymuştur. Maddede
geçen (Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu) deyiminden, sadece Anayasa'nın 1.
maddesinin ve o maddede yer alan (Cumhuriyet) sözcüğünün amaçlandığı
düşünülemez. Çünkü (Değişmezlik ilkesinin, çeşitli sosyal ve siyasal görüşlere
göre değişik niteliği ve içeriği bulunan tek bir (Cumhuriyet) sözcüğüne
bağlanması halinde, Anayasa'nın 1. maddesine hiç dokunulmadan, (Başlangıç)
bölümünde ve 2. maddede yapılacak değişikliklerle rejimin kökünden
yozlaştırılması yolu açılmış olur. Dünya yüzeyine yayılmış ülkelere göz
atılacak olursa, adları (Cumhuriyet) olduğu halde, uyguladıkları rejim
bakımından Anayasa'mızdaki sisteme taban tabana zıt düşen pek çok devletlerin
bulunduğu görülmektedir .
Oysa
Anayasa'mızın kurduğu ve korumak istediği devlet şekli, Başlangıç bölümünde ve
2. maddesinde nitelikleri belirlenmiş bulunan bir Cumhuriyettir ve 9. madde ile
konulan değişmezlik ilkesi de Cumhuriyet sözcüğü ile birlikte onun bu
niteliklerini koruma ve değiştirilmesini önleme ereğini gütmektedir. Bu konu
Anayasa Mahkemesinin, başka bir dava dolayısiyle verdiği 15/4/1975 günlü ve
1973/19, 1975/87 sayılı kararında geniş biçimde tartışılarak gerekli açıklığa
kavuşturulmuş bulunmaktadır. (Resmî Gazete: 26/2/1976, Sayı: 15511 S. 7-8).
Bu
açıklamalardan çıkan sonuç şudur : Anayasa değişikliklerine ilişkin teklifler,
herşeyden önce Anayasa'nın başlangıç bolümü ile 1. ve 2. maddelerinde yer almış
bulunan ilkelerde en küçük bir sapmayı veya değişikliği öngöremezler.
Değişikliğin sözü geçen ilkelerin tümünü veya herhangi birisini hedef almış
olması arasında fark yoktur. Kapsamı ne olursa olsun, bu konulardaki bütün
değişiklikler bu yasağın içindedir. Şu duruma göre Cumhuriyetin temel
ilkelerinden sapma nitelikleri taşıyan bir Anayasa değişikliği hem teklif
edilemez, hem de yasama meclislerince kabul olunamaz. Buna rağmen teklif
yapılmış ve kabul de edilmiş ise, Anayasanın 9. maddesinde yer alan biçim
koşullarına aykırı olur.
O
halde, 20/9/1971 günlü, 1488 sayılı Anayasa değişikliğinin 9. madde açısından
durumunu açıklığa kavuşturmak gerekir.
20/9/1971
günlü, 1488 sayılı Kanunla 1961 Anayasasının 144. maddesinin ilk fıkrası
değiştirilmiştir. Değişiklikten Önce fıkra hükmü, "Hâkimlerin bütün özlük
işleri hakkında karar verme yetkisi Yüksek Hâkimler Kurulu'nundur."
biçiminde iken, yapılan değişiklikle "Yüksek Hâkimler Kurulu, adliye
mahkemeleri hâkimlerinin özlük işleri hakkında kesin karar verir. Bu kararlar
aleyhine başka mercilere başvurulamaz. Ancak, disiplin ve meslekten çıkarma
cezaları ile ilgili kararların bir defa daha incelenmesini, Adalet Bakanı veya
hakkında karar verilen hâkim isteyebilir." biçimine dönüştürülmüştür.
İlk
inceleme sonunda alınan sınırlama kararı gereğince inceleme, bu fıkranın
"Yüksek Hâkimler Kurulu, adliye mahkemeleri hâkimlerinin özlük işleri
hakkında kesin karar verir. Bu kararlar aleyhine başka mercilere
başvurulamaz." tümceleri yönünden yapılacaktır.
l-
"Yüksek Hâkimler Kurulu, adliye mahkemeleri hâkimlerinin özlük işleri
hakkında kesin karar verir." biçimindeki ilk tümcenin Cumhuriyetin temel
niteliklerine ters düşüp düşmediği üzerinde durulmuştur.
Bu
tümcede yeralmış olan "kesin karar verir" sözcüğünü kurulun vereceği
karara karşı kanun yollarına başvurulamıyacağı, idarî dava açılamıyacağı
biçiminde yorumlamak olanaksızdır. Zira, idarî bir karar aleyhine idarî yargı
mercilerine başvurabilmek için, o kararın kesin sonuç doğuran bir karar olması
gerekir. Bu itibarla "kesin karar verir" sözcüğünden bu karara karşı
yargı yerine başvurulamıyacağı anlamı çıkarılamaz. Bunu izleyen "Bu
kararlar aleyhine başka mercilere başvurulamaz." tümcesi bu tarz bir
yoruma engeldir. Eğer ilk tümcedeki "kesin karar verir" sözcüğünün
amacı bu kararlara karşı yargı yollarına başvurulamıyacağını belirtmek olsaydı
onu izleyen ikinci tümceye gerek kalmazdı. Görülüyor ki "kesin karar
verir" deyimi, verilen kararın herhangi bir üst kademenin onayına gerek
olmadığını belirtmek için kullanılmıştır, böyle olunca da Anayasa'nın 9.
maddesindeki yasaklayıcı kurala ters düşen bir yönü yoktur. Bu nedenle birinci
tümceye yönelik itirazın reddi gerekir.
2-
İnceleme konusu olan "bu kararlar aleyhine başka mercilere
başvurulamaz" tümcesinin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temel
niteliklerine uygun olup olmadığı sorunu :
Anayasa'nın
9. maddesi ile değiştirilmesi yasaklanan Türkiye Cumhuriyetinin temel nitelikleri,
Anayasa'nın 2. maddesinde ve bu maddenin gönderme yaptığı Başlangıç kısmında
açık biçimde belirtilmiştir. Bu bakımdan 9. maddedeki yasak, yalnız
"Cumhuriyet" sözcüğünün değiştirilmesini değil 2. madde ve bu
maddenin gönderme yaptığı Başlangıç kısmında belirtilen nitelikleri de kapsar.
Anayasa'nın
2. maddesi, Türkiye Cumhuriyetini, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen
temel ilkelere dayanan millî, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti
olarak tanımlamıştır. Buna göre bu ilkelerden soyutlanmış devleti, Anayasa'nın
tanımladığı "Cumhuriyet" olarak kabul etme olanağı yoktur.
Bu
evrede Yüksek Hâkimler Kurulu kararlarının hukukî niteliği üzerinde de
durulması gerekir :
Yüksek
Hâkimler Kurulunun idarî bir organ ve kararlarının da idarî karar olduğu, Yüksek
Hâkimler Kurulunun kuruluşu ile ilgili yasama belgelerinde, Öğretide, kazaî
kararlarda ve özellikle Anayasa Mahkemesinin 15/5/1963 günlü, Esas : 1963/169,
Karar : 1963/113 sayılı kararında (Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi, Sayı :
l, S. 285) kuşkuya yer vermeyecek kesinlikte belirtilmiştir. Anayasa'nın 144.
maddesinin değiştirilmesinden önce Yüksek Hâkimler Kurulu kararlarına karşı
açılan davalara Danıştay'ca bakılmıştır. Anayasada yapılan bu değişiklik,
kurulun ve aldığı kararın idarî niteliğini değiştirmemiş, Anayasa'nın 1488
sayılı Kanunla değiştirilen 143. maddesi hükmü de kurulun ve aldığı kararların
idarî niteliğini daha da belirgin hale sokmuştur. Gerçekten 1488 sayılı Yasa
değişikliğinden önce Adalet Bakanına, sadece kurulun toplantılarına katılma
hakkı verilmişken 143. maddede yapılan değişiklikle gerekli gördüğü hallerde
kurula başkanlık etmek yetkisi tanınmıştır. Bir yürütme görevlisinin Mahkemeye
başkanlık etmesi düşünülemiyeceğinden Yüksek Hâkimler Kurulunu yargısal bir
kurul, kararlarını da yargısal bir karar saymak olanaksızdır.
Yüksek
Hâkimler Kurulunun kuruluş amacı ve görev alanı yönünden de yönetimsel
nitelikte bir kurum olduğu, Hâkimlerin özlük ve disiplin işlerini yürüttüğü,
yargı kararları üzerinde denetim yetkisi ve görevi bulunmadığı Anayasa'da ve
22/4/1962 günlü, 45 sayılı Yasa'da da belirtilmiştir.
Anayasa'nın
144. maddesinde yapılan değişikliğin gerekçesinde, Yüksek Hâkimler Kurulu
Başkan ve Üyelerinin yüksek dereceli hâkimlerden seçilmiş olması nedeniyle
alacakları kararları idarî yargının denetimine tabî tutmakta yarar ve gerek
olmayacağı öne sürülmüştür.
Gerçekten,
Yüksek Hâkimler Kurulu Yargıtay'ca seçilen Yargıtay üyelerinden oluşmaktadır.
Ne var ki, idarî nitelikte bir kuruluşun yüksek dereceli yargıtay üyelerinden
oluşması kararlarının Yargı denetimi dışında bırakılmasını gerektirmez:
Nitekim, Devletin en yüksek görev yerlerinde bulunanların aldıkları idarî
kararlar da yargı denetimine bağlı tutulmuşlardır. Çünkü, yargı denetiminin
kendisine Özgü kuralları vardır. Denetimin bu kurallara uygun olarak yapılması
ve sonuçlanması gerekir.
Öte
yandan Yüksek Hâkimler Kurulu Başkan ve üyelerinin Yargıtay üyelerinden
seçilmiş olmaları nedeniyle bu kurulun vereceği kararların başkaca denetine
bağlı tutulmasında gerek ve yarar olmadığı savı da tutarlı değildir. Nitekim
Yargıtay üyelerinden kurulu Yargıtay Disiplin Kurulunun kararları Danıştay'ın
denetimine bağlı bulunmaktadır.
Yüksek
Hâkimler Kurulunun adliye mahkemeleri hâkimlerinin özlük işleri hakkında
verdiği kararların niteliği böylece belirtildikten sonra, 144. maddenin birinci
fıkrasında yapılan değişikliğin, Cumhuriyetin temel ilkeleriyle bağdaşıp
bağdaşmadığı sorunu üzerinde durulacaktır.
Anayasa'nın
2. maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri şöylece belirlenmektedir.; "Türkiye
Cumhuriyeti, insan haklarına ve Başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
millî demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir."
Konu,
bu maddede sözü geçen niteliklerden ilgisi olanlar açısından incelenecektir.
a)
İnsan hakları açısından :
6366
sayılı Kanunla Türkiye'nin de katıldığı insan Haklarını Ve Ana Hürriyetleri
Koruma Sözleşmesinin 6. maddesinde "her şahıs gerek medenî hak ve
vecibeleriyle ilgili nizalar, gerek cezaî sahada kendisine karşı serfedilen bir
isnadın esası hakkında karar verecek olan kanunî, müstakil ve tarafsız bir
mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde hakkaniyete uygun ve alenî
surette dinlenmesini istemek hakkını haizdir" diye yazılıdır.
Anayasa'nın
2. maddesi, Türkiye Cumhuriyetinin insan haklarına dayandığını açıklamış ve bu
doğrultuda 31. ve 114. maddelerindeki kuralları koymuştur.
Bu
nedenle Yüksek Hâkimler Kurulunun kararlarına karşı yargı denetimini engelleyen
dava konusu kural, İnsan Hakları İlkesine aykırıdır.
b)
Hukuk Devleti açısından :
Cumhuriyetimizin
temel niteliklerinden biri de "Hukuk devleti" oluşudur. Bu husus
Anayasa'nın 2. maddesinde açıkça belirtilmiş olduğu gibi öteki birçok
maddelerindeki kurallarla da soyut kavram olmaktan çıkarılarak
somutlaştırılmıştır.
Anayasa
Mahkemesinin kimi kararlarında da açıklandığı üzere, hukuk devleti demek, insan
haklarına saygılı ve bu hakları koruyan, toplum yaşamında adalete ve eşitliğe
uygun bir hukuk düzeni kuran ve bu düzeni sürdürmekle kendini yükümlü sayan,
bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve Anayasa'ya uyan işlem ve eylemleri
yargı denetimine bağlı olan devlet demektir. Aslında yargı denetimi, hukuk
devleti ilkesinin öteki öğelerinin de güvencesini oluşturan temel öğedir. Çünkü
insan haklarına saygılı olmayan ve davranışlarında hukuka ve Anayasa'ya uymayan
bir yönetimi, bu tutumundan caydıran ve onu meşruluk ve hukukilik sının içinde
kalmak zorunda bırakan güç, yargı denetimi gücü ve yetkisidir.
İtiraz
konusu kural, hertürlü denetimi ve özellikle yargı denetimini ortadan
kaldırmakta, hâkimleri hukuksal güvenceden yoksun bırakmaktadır. Hâkimi yargı
yoluna başvurma hakkından yoksun olan bir devlette, bireylerin hukuksal
güvenceye sahip olduğu savunulamaz. Şikâyete uğrayan veya denetim nedeniyle
hakkında soruşturma açılan hâkim, Yüksek Hâkimler Kurulu kararıyla meslekten
çıkarılabilecek, fakat hâkim, bu karara karşı yargı yerine başvuramıyacaktır.
Bunun hukukla bağdaşır bir yönü yoktur. Bu nedenlerle Yüksek Hâkimler Kurulunun
kararlarına karşı yargı yerine başvurulamaması Cumhuriyetin hukuk devleti
niteliğine ters düşer.
c)
Eşitlik açısından :
Hukuk
devletinin ana ilkelerinden birisi de eşitliktir.
Anayasa
Mahkemesi 19/4/1966 günlü, 1/21 sayılı kararında "hukuk devleti hukukun
üstünlüğü temeli üzerinde oturur. Kanun önünde eşitlik bu temelde esaslı bir
unsurdur. Böyle bir kavram her türlü imtiyazı reddeder." denilmiştir,
incelenen itiraz konusu kuralın eşitlik ilkesini bozduğu ortadadır.
Şöyle
ki :
Bütün
kamu görevlilerine ve bu arada Yargıtay ve Danıştay hâkimlerine Özlük
haklarıyle ilgili olarak uygulanan idarî işlemlerden dolayı yargı yoluna
başvurma hakkı tanındığı halde, adliye mahkemeleri hâkimlerine bu hak
tanınmamaktadır. Bu durumun eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığı herhangi bir kuşkuya
yer vermeyecek derecede açıktır.
Özetlemek
gerekirse; Yüksek Hâkimler Kurulu kararlarına karşı yargı yoluna başvurmayı
engelleyen dava konusu "bu kararlar aleyhine başka mercilere
başvurulamaz." tümcesi Türkiye Cumhuriyeti niteliklerinden olan İnsan
Hakları ve Hukuk Devleti ilkelerini bozmakta olduğundan Anayasanın 9.
maddesindeki "değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez"
yasağının kapsamı içine girer; bu nedenle Anayasaya aykırıdır. Biçim yönünden
iptali gerekir.
Nihat
O. Akçakayalıoğlu bu görüşe katılmamıştır.
C-
Öteki biçim koşulları yönünden İnceleme sorunu:
20/9/1971
günlü, 1488 sayılı Anayasa değişikliğiyle 144. maddenin birinci fıkrasında yer
alan "Bu kararlar aleyhine başka mercilere başvurulamaz." kuralının,
Anayasanın 9. maddesi açısından iptaline karar verilmiş bulunması karşısında,
Öteki biçim koşullan yönünden incelemenin sürdürülmesine yer kalmamıştır.
VI-
SONUÇ :
9/7/1961
günlü, 334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının 20/9/1971 günlü 1488 sayılı
Yasa ile değiştirilen 144. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Yüksek
Hâkimler Kurulu, adliye mahkemeleri hâkimlerinin özlük işleri hakkında kesin
karar verir. Bu kararlar aleyhine başka mercilere başvurulamaz."
hükümlerinden :
1-
"Yüksek Hâkimler Kurulu, adliye mahkemeleri hâkimlerinin özlük işleri
hakkında kesin karar verir." kuralının, Anayasanın 9. maddesinde yazılı
"Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü değiştirilemez
ve değiştirilmesi teklif edilemez." yolundaki biçim ilkesine ve öteki
biçim kurallarına aykırı olmadığına ve bu ilkeler açısından itirazın reddine
Muhittin Gürün'ün (Görüşmelerin Öncelikle yapılmış olmasının Anayasa'nın 155.
maddesine aykırı olduğu, bu nedenle sözü geçen kuralın iptali gerektiği)
yolundaki karşıoyuyla oyçokluğuyla,
2-
Aynı fıkrada yazılı "Bu kararlar aleyhine başka mercilere
başvurulamaz" yolundaki kuralın, Anayasanın 9. maddesinde açıklanan ilkeye
aykırı olduğundan iptaline Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun karşıoyu ile ve
oyçokluğuyla öteki biçim kuralları açısından inceleme yapılmasına yer
kalmadığına oybirliğiyle;
27/1/1977
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Kâni
Vrana
|
Başkanvekili
Şevket
Müftügil
|
Üye
Ahmet
Akar
|
Üye
Halit
Zarbun
|
|
|
|
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Ahmet
Koçak
|
Üye
Şekip
Çopuroğlu
|
Üye
Fahrettin
Uluç
|
|
|
|
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Hasan
Gürsel
|
Üye
Ahmet
Salih Çebi
|
|
|
|
Üye
Adil
Esmer
|
Üye
Nihat
O. Akçakayalıoğlu
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
Mahkememizin
Esas : 1976/43, Karar 1977/4 sayılı kararında Sayın Abdullah Üner tarafından
yazılan karşıoy yazısına iştirak ediyorum.
KARŞIOY
GEREKÇESİ
Danıştay
5. Dairesince; Anayasa'nın 1488 sayılı Kanunla değişik 144. maddesindeki
"Yüksek Hâkimler Kurulu, adliye mahkemeleri hâkimlerinin özlük işleri
hakkında kesin karar verir. Bu kararlar aleyhine başka mercilere
başvurulamaz." hükmünün iptali için itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine
başvurulmasına karar verilmiştir. Bu itirazın ilk incelemesi sırasında
katıldığım kurulda "Danıştay 5. Dairesinin elinde bakmakta olduğu bir dava
bulunmadığı ve bu nedenle itiraz konusu hükmün bu işte uygulama yeri bulunmadığından
itirazın yetki yönünden reddi gerektiği" görüşünde bulunmuştum. Bu
husustaki oyumun gerekçesi aşağıdadır.
l-
a) Anayasanın, 144. maddesinin, 20/9/1971 günlü ve 1488 sayılı Kanunla
değiştirilmezden önceki metni;
b)
521 sayılı Danıştay Kanununun 1740 sayılı Kanunla değiştirilmezden önceki 8.
Dairenin görevlerini gösteren 37. maddesinin A bendinde "Yüksek Hâkimler
Kurulu bölümlerinden çıkan kesin kararları" incelemenin bu daireye ait
olduğunun yazılı olması;
c)
Yine 521 sayılı Danıştay Kanununun, dava daireleri genel kurulunun görevlerini
belli eden 44. maddesinin C bendinde "Yüksek Hâkimler Kurulunun genel
kurul kararlarına karşı açılan davalar"ın Danıştay dava daireleri genel
kurulunda görüleceğinin açıklanması;
d)
45 sayılı Yüksek Hâkimler Kurulu Kanununun 64. maddesinde "Yüksek Hâkimler
Kurulu bölümlerinden ve genel kurulundan verilen kesin kararlar aleyhine
Danıştay'a başvurma yetkisi saklıdır." hükmü bulunması,
Gibi
hükümler dolayısiyle Yüksek Hâkimler Kurulu kararları aleyhine Danıştay'a
başvurma yolu açık tutulmuştu.
Ancak;
Anayasanın bazı maddelerinde değişiklik yapan 20/9/1971 günlü ve 1488 sayılı
Kanunla Anayasa'nın 144. maddesi - Yüksek Hâkimler Kurulu kararlarına karşı
Danıştay'a başvurma yolunun kapatılmasını temin için - değiştirilerek bu madde
"Yüksek Hâkimler Kurulu hâkimlerin özlük işleri hakkında kesin karar
verir. Bu kararlar aleyhine başka mercilere başvurulamaz." şekline
sokulmuştur.
Ancak;
Anayasa koyucusu yalnız Anayasanın 144. maddesinde yapılan bu değişikliğin
maksadı temine kâfi gelmediğini, Yüksek Hâkimler Kurulu kararlarına karşı
Danıştay'a başvurma yolunu açık tutan ve yukarıda belirtilen 521 sayılı
Danıştay Kanununun 37. ve 44. ve 45 sayılı Yüksek Hâkimler Kurulu Kanununun 2
ve 64 üncü maddelerinin de Anayasada yapılan bu değişiklik doğrultusunda değiştirilip
düzeltilmesi gerektiğini de gözönünde tutmuş ve bu kanunlardaki anılan
hükümlerin de altı ay içinde değiştirilmesini geçici 19. maddede emretmiştir.
Anayasanın
geçici 19. maddesindeki bu buyruğa uyularak 18/6/1973 günlü ve 1740 sayılı
Kanunla 521 sayılı Danıştay Kanununun 37. maddesinin A bendindeki "Yüksek
Hâkimler Kurulu bölümlerinden çıkan kararlar" ve 44. maddesinin C
bendindeki "Yüksek Hâkimler Kurulunun genel kurul kararlarına karşı açılan
davalar" ibareleri bu maddelerin metinlerinden çıkartılmış ve 1740 sayılı
Kanunun gerekçesinde ve açıkça, Anayasa'nın 144. maddesinde yapılan değişiklik
dolayısiyle ve yine Anayasa'nın emri gereğince bu tadillerin yapıldığı ve Yükse
Hâkimler Kurulu kararlarına karşı Danıştay'a müracaatın önlendiği ve bundan
böyle Danıştay'a müracaat edilemiyeceği belirtilmiştir.
Öte
yandan 22/4/1962 günlü ve 45 sayılı Yüksek Hâkimler Kurulu Kanununun bu kurulun
görev ve yetkilerini gösteren 2. maddesinin l sayılı bendi "hâkimlerin
bütün özlük işleri hakkında karar vermek" şeklinde iken bu hüküm de yine
Anayasa'nın geçici 19. maddesinin buyruğu gereğince ve Anayasa'nın 144.
maddesinde yapılmış olan değişikliğe uygun hale getirmek için 28/6/1972 günlü
ve 1597 sayılı Kanunla "adliye mahkemeleri hâkimlerinin bütün özlük işleri
hakkında kesin karar vermek" biçiminde değiştirilmiş ve buna ait gerekçede
de (2. maddede yapılan değişiklik l numaralı bende aittir. Evvelce hâkimlerin
bütün özlük işleri hakkında karar vermek) şeklinde olan bu bent Anayasa'nın
değişik 144. maddesine uygun olarak "adliye mahkemeleri hâkimlerinin bütün
özlük işleri hakkında kesin karar vermek şeklinde yeniden düzenlenmiştir."
denilmiştir.
Bundan
başka 45 sayılı Kanunun 64. maddesinin son fıkrasındaki "şu kadar ki
bölümlerden ve genel kuruldan verilen kesin kararlar aleyhine Danıştay'a
başvurma yetkisi saklıdır." hükmü de yine 23/6/1972 günlü ve 1597 sayılı
Kanunla kaldırılmış, buna ait hükümet gerekçesinde "Anayasa'nın 144.
maddesine uygun olarak kararların kesin bulunduğuna işaret edilmiş ve Danıştay
yolunun açık bulunduğuna dair hüküm son fıkradan kaldırılmıştır." diye
yazılı bulunmuş ve bu değişiklikler de Büyük Millet Meclisince bu suretle aynen
kabul edilmiştir.
Şu
halde; Danıştay Kanununun 37. ve 44. maddelerini değiştiren 1740 ve Yüksek
Hâkimler Kurulu Kanununun 2 ve 64 üncü maddelerini değiştiren 1597 sayılı
Kanunlar ve de Yüksek Hâkimler Kurulu kararlarına karşı Danıştay'a başvurma
usulü kaldırılmış ve bu yolda açılan davalara bakmak Danıştay'ın görevi dışında
bırakılmış olduğundan Anayasa'nın değişik 144. maddesindeki itiraz konusu hüküm
iptal edilmiş olsa bile Danıştay 5. Dairesi yine bu kabil davalara kanunen
bakamayacaktır. Halbuki Anayasa'nın 151. ve 44 sayılı Kanunun 27. maddelerine
göre, bir mahkemenin bir kanun hükmünü itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine
gönderebilmek için elindeki davaya bakmağa kanunen görevli bulunması
gerekmektedir.
2-
Danıştay'ın "memurlarla ilgili idarî davaları görmekte olduğu, hâkimlerin
de genel anlamda memur sayıldıkları, Yüksek Hâkimler Kurulu kararları da idarî
nitelik taşıdığı" gibi nedenler öne sürülerek Danıştay'ın - Anayasa'nın
değişik 144. maddesindeki anılan hükmü iptal edilmesi halinde - Yüksek Hâkimler
Kurulu kararlarına karşı yapılan müracaatları inceleyebileceğine dair olan
görüşe de katılma olanağı yoktur.
Önce
şurasını belirtmek gerekir ki : Hâkimleri, Danıştay Kanununda ifadesini bulan
"Memur" kavramı içinde mütalâa etmek mümkün değildir. Anayasa'da
yargı erki, hâkimlik mesleki, hâkimlerin nitelikleri ve özlük işleri, idareden
ve idareye bağlı memur!arınkinden tamamen ayrı olarak özel hükümlere
bağlanmıştır. (İdarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır.)
hükmü de Anayasa'nın yargı ve hâkimlerle ilgili üçüncü kısmının üçüncü
bölümünde değil, idareye ve idare memurlarına ilişkin hükümleri düzenleyen
ikinci bölümünün C paragrafında yer almıştır. Bu nedenle bu bölümde yer almış
olan (idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır.) kuralını
genel idare esaslarıyle bir ilgisi olmayan hâkimlere de teşmil etmeye ve böyle
bir görüşten hareket edilerek hâkimleri genel idare içinde hizmet gören
memurlar gibi mütalâa etmeye ve onları böyle bir yorum yoluyla memurların bağlı
bulunduğu statüye tabi tutmaya Anayasa hükümleri elverişli bulunmamaktadır.
1740 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki 521 sayılı Danıştay Kanununda Yüksek
Hâkimler Kurulu kararlarının Danıştay'da incelenebileceğinin açıklanması ve
bölümlerle genel kurul kararlarının Danıştay'da inceleneceği daire ve genel
kurulun açıkça gösterilmesi gibi memurlarınkinden ayrı özel hükümler konulmuş
olmasının nedenleri de bundan ileri gelmektedir.
Yukarıda
açıklandığı üzere sonradan Danıştay Kanununda 1740 sayılı Kanunla yapılan
değişiklikte bu Özel hükümler de "Yüksek Hâkimler Kurulu kararları
hakkında Danıştay'ın görevini kaldırmak için ilga edilmiştir. Böyle olunca
genel idare esaslarına göre hizmet gören memurlara ait hükümlere kıyas yoluyla
hâkimler hakkında da uygulamaya ve bu yoldan hareket edilerek Yüksek Hâkimler
Kurulu kararlarının da Danıştay'da incelenebileceği sonucuna varmaya mevzuat
müsait bulunmamaktadır.
3-
Şurasını da ilâve ederim kî, incelediğimiz konu, Yüksek Hâkimler Kurulu
kararları aleyhinde Danıştay'a müracaat edilmesinin uygun veya gerekli olup
olmaması sorunu değildir. Bu sorunun her zaman tartışılması mümkündür. Burada
üzerinde durulan nokta, yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere
Danıştay Kanununda 1740 ve Yüksek Hâkimler Kurulu Kanununda 1597 sayılı
kanunlarla yapılan değişiklikler karşısında bu kanunlarda yeni düzenlemeler
yapılmadıkça Anayasa'nın 144. maddesindeki itiraz konusu hüküm iptal edilmiş ve
kaldırılmış olsa dahi Danıştay'ın Yüksek Hâkimler Kurulu kararlarına karşı
yapılan müracaatları incelemesinin görevi dışında kalmakta olduğu hususundan
ibarettir.
4-
Yukarıda yazılı kanun hükümleri de dikkate alınarak Danıştay 5. Dairesinin
elinde görevine giren bir dava bulunmadığı nedeniyle itirazın bu dairenin
yetkisizliği yönünden -esasa girişilmeksizin- reddedilmesi gerekmektedir.
KARŞIOY
YAZISI
Anayasa'nın
151. maddesinde bir mahkemenin itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine
başvurulabilmesi için iki koşul konulmuştur.
a)
Mahkemenin bakmakta olduğu bir dava bulunması,
b)
Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen Kanun hükmünün o davada uygulanacak
nitelikte olması.
Bu
koşullardan herhangi birisinin yokluğunun, mahkemelerin itiraz yoluna
başvurmasını önleyeceği kuşkusuzdur.
Yukarıki
karara (1976/43-1977/4) konu olan iş, Danıştay 5. Dairesinin, Anayasa'nın 151.
maddesinde öngörülen nitelikte bakmakta olduğu bir dava değildir. Çünkü
mahkemelere yapılan başvurmaların, itiraz yoluna gidilmesine olanak veren bir
(dava) sayılabilmeleri için, yürürlükteki kanunlara göre mahkemelerin görevine
giren bir konuya ilişkin olmaları ve yine kanunlarda belirtilen yöntemine uygun
biçimde yapılmış bulunmaları gerekmektedir. Anayasa'nın 136. maddesi,
mahkemelerin görev ve yetkilerinin ve yargılama usullerinin kanunla
düzenleneceği, 132. maddesi de hâkimlerin Anayasa'ya, kanuna, hukuka ve vicdanî
kanaatlarına göre hüküm verecekleri kurallarını koymaktadır.
Buna
göre bir mahkemeye, kanunla görevi içine alınmamış bir konuda yapılan başvurma,
şeklen bir dava niteliğinde olsa bile Anayasa'nın 151. maddesi açısından
Anayasa'ya aykırılık itirazına olanak veren (bakılmakta olan bir dava)
sayılamaz.
Danıştayın
Kuruluş ve Görevlerini düzenleyen 24/12/1964 günlü, 521 sayılı Kanunda bu konu,
Anayasa'nın 144. maddesinin değişmeden önceki metnine uygun olarak düzenlenmiş
bulunmakta idi. Şöyle ki:
Sözü
geçen Kanunun 37. maddesinin (A) bendinde, Yüksek Hâkimler Kurulu bölümlerinden
çıkan kesin kararlara ilişkin davaları çözümlemek görevi 8. Daireye, 44.
maddesinin (C) bendinde de (Yüksek Hâkimler Kurulunun Genel Kurulu kararlarına
karşı açılan davalar) a bakmak görevi de Danıştay Dava Daireleri Kuruluna
verilmişti.
20/9/1971
günlü, 1488 sayılı Anayasa değişikliğinin geçici 14. ve 20. maddelerinin gereği
olmak üzere Danıştay Kanununda değişiklikler yapılması zorunluğu doğduğundan
18/6/1973 günlü ve 1740 sayılı Kanunla gerekli değişiklikler yapılmıştır. Bu
değişiklik sonucunda, 37. maddedeki Danıştay 8. Dairesinin görevleri arasından,
Yüksek Hâkimler Kurulu bölümlerinden çıkan kesin kararlara ilişkin davaları
çözme görevi çıkartıldığı gibi, 44. maddedeki, Danıştay Dava Daireleri
Kurulunun görevleri arasından da Yüksek Hâkimler Kurulunun Genel Kurulu
kararlarına karşı açılan davalara bakma görevi çıkartılmıştır. Bu görevler,
Danıştay'ın 5. Dairesine verilmediği gibi, Danıştay'ın başka bir Dairesine veya
Kuruluna da verilmemiştir.
Yapılan
bu değişikliklere ilişkin gerekçeler Yasama Meclisleri Tutanak Dergilerine göre
şöyledir :
Gerekçenin,
tasarının tümüne ilişkin bölümünde şu açıklamalara yer verildiği görülmektedir
: (...Bu açıklamalardan anlaşılacağı veçhile, değişiklik tasarısını üç bölümde
mütalâa etmek mümkündür :
I.
Anayasa değişikliğinin zorunlu kıldığı değişiklikler,
II.
Devlet Memurları Kanununun zorunlu kıldığı değişiklikler,
III.
Danıştay Kanununun 7 yıllık uygulamasının ortaya çıkardığı ihtiyaçlar
dolayısiyle yapılan değişiklikler.
l-
Anayasa'nın 114. maddesinde yapılan değişiklik ile (... Yüksek Savcılar Kurulu
ve Yüksek Hâkimler Kurulu kararlan aleyhine başka mercilere başvurulamayacağı
yolundaki 137 ve 144 üncü maddeleri hükümleri, ...dava daireleri ve Dava
Daireleri Kurulunun görevlerinde değişiklikler yapılmasını ...gerekli
kılmıştır.)
Gerekçenin
maddelere ilişkin bölümünde 34-41. maddelerde yapılan değişikliğin gerekçesi
ise şöyle gösterilmektedir:
(...Anayasa'nın
137. ve 144 üncü maddelerinde yapılan değişiklik ile Yüksek Savcılar Kurulu ve
Yüksek Hâkimler Kurulu kararları aleyhine başka mercilere başvurulamıyacağı
hükümleri sonucunda bu işlemlere karşı idarî yargı denetimi yolunun kapatılmış
bulunması, ...gözönüne alınarak, dava dairelerinin görevlerini belirten bu
maddeler muvazeneli bir şekilde yeniden düzenlenmiştir...)
44.
maddede yapılan değişikliğin gerekçesinde de şöyle denilmektedir :
(Anayasa'da...
yapılmış olan değişiklikler dolayısiyle Yüksek Hâkimler Kurulu Genel Kurulu
kararları... aleyhine açılan davaların çözümü Dava Daireleri Kurulunun
görevleri arasından çıkarılmış ...tır.)
Tasarıyı
inceleyen Millet Meclisi Geçici Komisyonu da 10/4/1972 günlü 1/612 sayılı
raporunda, Tasarı gerekçesinde ileri sürülen mütalâaların yerinde görülerek söz
konusu maddelerin aynen kabul edildiği belirtilmiştir.
(Millet
Meclisi Tutanak Dergisi, Cilt : 26, Dönem : 3, Toplantı : 3,
Birleşim : 118, Basma Yazı, S. Sayısı : 583 - S. l, 2, 4)
Sözkonusu
maddeler Millet Meclisi Genel Kurulunca da oylanarak aynen kabul edilmiştir.
Mîllet
Meclisince kabul edilen metni inceleyen Cumhuriyet Senatosu Geçici Komisyonu,
18/7/1972 günlü, Esas: 1/100, Karar: 2 sayılı raporunda, Hükümetçe teklif ve
Millet Meclisince de kabul edilen hükümlerin, (...Yüksek Savcılar Kurulu ve
Yüksek Hâkimler Kurulu kararları aleyhine başka mercilere başvurulamıyacağı
yolundaki Anayasa'nın 137. ve 144 üncü maddeleri hükümleri... Dava Daireleri ve
Dava Daireleri Kurulunun görevlerinde değişiklikler yapılmasını gerekli)
kıldığı belirtilerek tasarının (arz edilen gerekçeler ve görüşlerle ve bir
Anayasa gereği kabul edilmek suretiyle) benimsendiği ifade edilmiş ve söz
konusu maddeler aynen kabul olunmuştur. (Cumhuriyet Senatosu Tutanak Dergisi
Cilt: 7, Birleşim : 6, Basma Yazı S. Sayısı 133'e l inci Ek. S. 2-3).
Sözü
geçen maddeler Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunda da oylanarak aynen kabul
edilmiştir.
Öte
yandan, 22/4/1962 günlü, 45 sayılı Yüksek Hâkimler ve Yüksek Savcılar Kurulu
Kanununun 64. maddesinin 23/6/1972 günlü, 1567 sayılı Kanunla değişmeden Önceki
metninde (...şu kadar ki, bölümlerden ve Genel Kuruldan verilen kesin kararlar
aleyhine Danıştay'a başvurma yetkisi saklıdır.) hükmü varken sözü geçen 1567
sayılı Kanunla yapılmış olan değişiklik sonucunda bu hüküm madde metninden
çıkartılmış ve bu suretle bu kararlar aleyhine Danıştay'a başvurulamıyacağı
ilkesi bu kanunla da kabul edilmiştir.
1567
sayılı Kanunla yapılan bu değişikliğe ilişkin gerekçeler de şöyledir :
Tasarının
genel gerekçesinde, 20/9/1971 günlü, 1488 sayılı Anayasa değişikliği ile
Anayasa'nın çeşitli maddelerinde ve bu arada 144. maddesinde yapılan
değişikliğe uygun tasarının hazırlandığı belirtildikten sonra 33. maddeye
ilişkin gerekçede, Yüksek Hâkimler Kurulunca verilecek kararlar aleyhine hiç
bir mercie başvurulamayacağı hakkındaki 144. madde değişikliğinden sözedilerek,
kendi bünyesi içinde incelenecek bir defalık bir itiraza yer verildiği
belirtilmekte, 64. maddeye ilişkin gerekçede de (... Keza Anayasa'nın 144.
maddesine uygun olarak kararların kesin bulunduğuna işaret edilmiş ve Danıştay
yolunun açık olduğuna dair hüküm son fıkradan çıkarılmıştır.) denilmektedir.
(Millet
Meclisi Tutanak Dergisi: Dönem : 3, Cilt : 24, Birleşim : 84, Basma Yazı S.
Sayısı : 508 - S. l, 3, 9)
Millet
Meclisi Genel Kurulunca bu maddeler önerildiği gibi kabul edilmiştir.
Tasarıyı
inceleyen Cumhuriyet Senatosu Anayasa ve Adalet Komisyonu tasarı gerekçesindeki
konuya İlişkin açıklamaları aynen benimsemiş ve Cumhuriyet Senatosu Genel
Kurulunda da 64. madde hükmü tartışmasız kabul olunmuştur. (C. Senatosu Tutanak
Dergisi ; Cilt : 4, Toplantı : 11, Birleşim : 68, Basma Yazı S.
Sayısı : 105).
Bu
açıklamalar göstermektedir ki, Danıştay'a yapılan başvurmanın İncelenmesinde
ilk önce gözönünde bulundurulması gereken Danıştay Kanunu ile Yüksek Hâkimler
ve Yüksek Savcılar Kurulu Kanunu, Danıştay'a sözü geçen Kurul kararları
aleyhine dava açmayı önlemektedir. Bir başka deyimle Yüksek Hâkimler Kurulu
kararlarına karşı kişilerin Danıştay'a dava açmaya hakları yoktur. Böyle bir
başvurmayı yargılama işi de, Kuruluşunun tümü açısından, Danıştay'ın görevi
dışındadır.
Olaydaki
başvurmayı görevi içinde geçerli bir dava sayarak soruna çözüm yolu arayan ve
Anayasa Mahkemesine itiraz yoluna başvuran Danıştay 5. Dairesi ise bu konuda
görevsiz ve dolayısiyle de yetkisiz mahkeme durumundadır. Çünkü Danıştay 5.
Dairesinin görevleri 521 sayılı Danıştay Kanununun 18/6/1973 günlü, 1740 sayılı
Kanunla değişik 34. maddesinde şöylece sıralanmıştır.
(Madde
34- Beşinci Daire,
A)
Memurlara ait mevzuattan doğan uyuşmazlıklara,
B)
Danıştay meslek mensuplarının özlük işlerine,
C)
Danıştay Yönetim ve Disiplin Kurulu tarafından verilen disiplin cezalarına;
ilişkin
davaları çözümler.)
Görüldüğü
gibi bu maddede 5. Daireye Yüksek Hâkimler Kurulu kararlarından doğan
uyuşmazlıkların çözüm görevi verilmiş değildir .
Her
ne kadar Hâkimlerin de, Anayasa'nın 117. maddesinin geniş yorumu içinde memur
sayılabilecekleri ve bu nedenle Hâkimler hakkında uygulanan işlemlere karşı
açılacak davalara da bu nedenle 5. Dairede bakılabileccği yolunda bir düşünce
ileri sürülebilirse de Anayasa'nın 132. ve 134. maddeleri (Özellikle 134.
madde), 117. maddenin varlığına rağmen, Hâkimler hakkında ayrı bir düzenlemeyi
gerekli görmüş, 14/7/1965 günlü ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu da 1.
maddesiyle Hâkimleri bu Kanunun ve dolayısiyle (Devlet Memuru) deyiminin
kapsamı dışında bırakmıştır.
Kaldı
ki 521 sayılı Danıştay Kanununda 1740 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce
de 5. Dairenin görevlerini belirten 34. madde de (memurlara ait kanunlar ile
memurların maaş ve teadül işlerine) ilişkin davaları çözme işi yer aldığı halde
Yüksek Hâkimler Kurulu kararlarından doğan uyuşmazlıklar ve hükmün kapsamı
içinde sayılmayarak bunlara ilişkin davalara bakma görevi 37. ve 44. maddelerle
8. Daire ile Dava Daireleri Kurullarına verilmişti. 18/6/1973 günlü, 1740
sayılı Kanunla yapılan değişikliğin amacı, Anayasa'nın 144. maddesindeki
değişiklik gereği olarak bu işleri Danıştay'ın görev alanı dışına çıkarmak
olduğu açık bir şekilde ortada iken, niteliği yukarıda açıklanan (memur)
deyimine dayanarak Yüksek Hâkimler Kurulunun Hâkimlerin Özlük işlerine ilişkin
işlemlerine karşı açılacak davalarda 5. Dairenin görevli sayılamıyacağı
meydandadır.
Bu
açıklamalar göstermektedir ki Danıştay'ın kendi görev kanunu, soruna hangi
açıdan bakılırsa bakılsın, 5. Daireye Yüksek Hâkimler Kurulu kararlarından
çıkacak uyuşmazlıktan çözme yetkisi vermemektedir.
Bu
durumda, Danıştay'ın görevi içine girmeyen ve yukarıda açıklandığı gibi
yetkisiz kişilerce yapılmış olması nedeniyle kanunen geçerli olmayan bir
başvurmayı, Anayasa'nın 144. maddesine ilişkin Anayasa değişikliğinin Anayasaya
aykırı bulunduğu yolundaki bir itiraza olanak veren ve Anayasa'nın 151.
maddesinde sözü edilen nitelikte bir "dava" olarak kabul etmek mümkün
değildir.
Öte
yandan Danıştay 5. Dairesi bu başvurmayı, ilk önce kendi kanununa ve Yüksek
Hâkimler ve Yüksek Savcılar Kurulu Kanununa dayanarak ret etme durumunda olup
bu evrede Anayasa'nın değişik 144. maddesi bu başvurmanın çözümünde uygulanacak
bir hüküm olmadıktan başka ortada bakılmakta olan bir dava da bulunmadığından
sözü geçen madde hükmünün uygulanmasına bu bakımdan da olanak yoktur.
Bu
nedenlerle Danıştay 5. Dairesi, Anayasa'nın değişik 144. maddesi hakkında
Anayasa'ya aykırılık itirazında bulunmaya her iki yönden de yetkili değildir.
Konuya
ilişkin ayrıntılı düşüncelerim, Anayasa Mahkemesi'nin 10/6/1971, 5/10/1972,
17/4/1973, 11/6/1974 günlü, 1971/24-55, 1972/19-47, 1973/1-18, 1974/2-25 sayılı
kararlarına ilişkin karşıoy yazılarımda, değişik açılardan belirtilmiş olduğundan
burada yinelenmelerine gerek görülmemiştir. (Resmî Gazeteler: Günler:
27/4/1972, 12/1/1973, 29/8/1973, 11/10/1974: Sayılar: 14171 -S. 17, 14419 - S.
3, 14640-S. 3, 15033 - S : 5).
Açıklanan
nedenlerle Danıştay 5. Dairesinin itirazının, yetkisizlik nedeniyle reddine
karar verilmelidir.
2-
Anayasa'nın bir çok maddeleriyle birlikte 144. maddesinde de değişiklik yapan
20/9/1971 günlü, 1488 sayılı Anayasa Değişikliğine ilişkin Öneri, Millet
Meclisinde ve Cumhuriyet Senatosunda "Öncelik" usulü uygulanarak görüşülmüş
ve kabul edilmiştir. Oysa Anayasa'nın 155. maddesinde (Anayasa'nın
değiştirilmesi hakkındaki teklifler ivedilikle görüşülemez) kuralı yer
almaktadır.
Anayasa
Koyucu, Devletin yapısını oluşturan temel yasanın, aceleli-ği sağlıyan
yöntemler uygulanarak değiştirilmesini sakıncalı görmüş ve değişiklik
önerilerinin meclislerde olağan usuller içerisinde, yani sükûnetle ve üyelere
enine boyuna inceleme araştırma ve düşünme olanağı sağlamak suretiyle
görüşülerek karara bağlanmasını, Anayasa'nın niteliğinin zorunlu bir sonucu
saymıştır. Bu nedenlede sözü geçen hükmü, Anayasa değişikliklerinde uygulanması
zorunlu bir kural olarak koymuştur.
Bu
bakımdan 155. maddede geçen (ivedilik) sözcüğünü, İçtüzüklerde sadece bu ad
altında düzenlenmiş bulunan görüşme yöntemine münhasır sayarak, acele görüşmeyi
sağlayan öteki usullerin, bu arada (öncelik) usulünün bu yasak dışında
kaldığını düşünmek mümkün değildir.
Bu
konuya ilişkin ayrıntılı düşüncelerim de Anayasa Mahkemesinin 13/4/1971 günlü,
1970/41-1971/37 sayılı kararına ilişkin karşıoy yazımda belirtilmiş ve
23/3/1976 günlü, 1975/167-1976/19 sayılı kararına ilişkin karşıoy yazımda da
yinelenmiş olduğundan aynı açıklamalara bir kez de burada yer verilmesine gerek
görülmemiştir. (Resmî Gazeteler: Gün : 17/5/1972, Sayı: 14131 - S. 7 - 8; Gün:
12/8/1976, Sayı: 15675 - S. 11-12).
Yukarıki
nedenlerle 20/9/1971 günlü ve 1488 sayılı Anayasa Değişikliği ile Anayasa'nın 144.
maddesinin birinci fıkrasında yer verilen (Yüksek Hâkimler Kurulu Adliye
Mahkemeleri Hâkimlerinin özlük işleri hakkında kesin karar verir.) kuralı
Anayasa'nın biçim koşullarına aykırı olarak yasalaşmış olduğundan iptaline
karar verilmelidir.
Kararın
ilgili bölümlerine, yukarıki açıklamalarda belirtilen görüşlerle karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
A)
Anayasa Mahkemesi, Danıştay'ca yapılan itirazı, şu nedenlerle inceleyemezdi:
l-
T.C. Anayasa'sının 151. maddesi, yasal kuralların iptalini mahkemeler arasından
yalnızca, "bir davaya bakmakta olan" mahkemelerin isteyebileceği
ilkesini koymuştur. Bunun açık anlamı, yasal kuralların iptali isteminin ancak,
"bakılmasına başlanmış" ve her halde "bakılabilecek
nitelikte" bir dava içinde oluşturulabileceğidir.
144.
maddesinin "aleyhine başka mercilere başvurulamaz" hükmü ile yine
Anayasa, Yüksek Hâkimler Kurulu kararlarına karşı, genel anlamda, bir dava
açılmasını kesinlikle önlemiştir. Durum böyle olunca. Danıştay 5. Dairesinin
elinde "bakmakta olduğu" yani, bakılabilecek nitelikte bir dava
varlığından söz edilemez.
Burada
şu yönlere de değinmek zorunluğu vardır:
a)
Bakıp sonuçlandırmaya yetkili olmayan bir merci önüne getirilmiş bir dava ile,
inceleme konusu "başvuru" aynı nitelikte değildir. Gerçekten,
Genel
yargı yerine açılacak bir davanın idarî yargı yerine götürülmüş olması veya
bunun tersi bir durumda, bir dava yokluğundan söz edilemez. Çünkü böyle bir
dava, bir yargı yerinden öteki yargı yerine aktarılacak ve orada bakılıp hükme
bağlanacaktır. Yani "genel anlamda" bir dava hakkı baştanberi vardır.
Yüksek Hâkimler Kurulu kararlarına karşı ise, bu hak, baştanberi yoktur.
Elinde
ne kendisinin ne de bir başka merciin bakabileceği bir dava bulunmadığına göre,
Danıştay 5. Dairesi, hiç bir yasal kuralın iptalini istemeye yetkili değildir.
b)
Yüksek Hâkimler Kurulu kararlarına karşı başka mercilere başvurulmasını önleyen
Anayasal hükme ancak, Anayasa'nın 149. maddesinin gösterdiği "doğrudan doğruya
iptal davası" açma hakkına sahip olanlar, karşı çıkabilirlerdi.
2-
Anayasa'nın 151. maddesine dayanarak bir yasal hükmün iptalini isteyebilecek
durumda olmayan Danıştay 5. Dairesinin başvurusunu inceleyip sonuçlandırmaya,
Anayasa Mahkemesi de yetkili değildir. Çünkü,
Anayasa
Mahkemesinin bir yasal kuralı iptal edebilmesi, bunu isteyebilme yetkisini
kazanabilmiş olanların açacakları dava ile gerçekleşebilir.
B)
Danıştay 5. Dairesinin itirazı, esas yönünden de tutarlı değildir.
Şöyleki,
1-
Yargı erki'nin kullanılması ve yürütülmesini sağlayan yetkilerle donatılmış
Yüksek Hâkimler Kurulu'nun, bu yetki ve görevlerine bağlı kararları, idarî
değil, "yargısal" dır.. Zira, yargı erki en öncesinde, yargılayıcı
hâkimlerin atanması, onların gözetilmesi yetkilerini de kapsar.
Hâkimlerin
atanma ve diğer özlük işlerinin Adalet Bakanlığı elinden alınmasının nedeni,
budur.
2-
Mahkememizin sayın çoğunluğu, Adalet Bakanının, Yüksek Hâkimler Kurulu'na
başkanlık edebileceği yolundaki 143. maddenin son fıkrası hükmünü, bu Kurul
kararlarının yönetimsel nitelikte sayılmasını gerektirdiğini ileri sürmektedir.
Oysa, ki:
Onbir
asıl ve üç yedek üyeden oluşan bu Kurul'un niceliğini, pek ayrıcalı hallerde
toplantılara katılacak bir "geçici üye" nin sıfatına bakarak
tanımlamak, olanaksızdır. Burada üzerinde önemle durulacak yön, bir yargısal
kuruluşa Adalet Bakanının katılmasının doğru olup olmayacağıdır. Fakat, bu
durum inceleme konusunun dışındadır.
Bundan
başka, sayın çoğunluk, sırf hakimlerin oluşturdukları bazı karar ve işlemlerin
Danıştay denetimine bırakılmış oluşunu, kendi görüşlerine bir diğer dayanak
olarak göstermektedir. Bununla anlatılmak istenen ve kararlarının bir bölümünde
de anlatılan, işlem ve eylemlerin niteliğinin, onları oluşturanlara göre değil,
işlem ve eylemlerin içeriğine göre saptanması gereğidir. Bunda sayın çoğunluk
ile uyuşmazlığa düşmek, olanaksızdır. Buna karşın, Mahkememizin sayın çoğunluğu
(az yukarıda değinildiği üzere) Yüksek Hakimler Kurulu kararlarını, tek
"geçici üye" Adalet Bakanının sıfatına bakarak ve kararlara onun
katılıp katılmadığını dahi incelemeye gerek görmeden, idari diye
nitelendirmektedir.
3-
Açıkladığım gibi, Yüksek Hâkimler Kurulu kararları, idari nitelikte olmayıp
"yargısal" nitelikte bulunduğuna göre, bu tür kararlar aleyhine,
yalnızca "idarenin eylem ve işlemleri" ni denetleyebilecek olan
Danıştay'a buşvurulamaz.
C)
Yüksek Hakimler kurulu kararlarını, sayın çoğunluğumuzun benimsediği görüş ile,
idarenin her türlü işlem ve eylemlerinden saysak dahi, bu kararlar aheyhine
başka mercilere başvurulmasını önleyen hükmü, Anayasal temel ilkelere ters
saymak olanaksızdır. Zira,
"Halkoyu"
ile gerçekleşen ve bu niteliği ile da Anayasa Mahkemesi'nin denetleme yetkisi
dışında bırakılan T.C. Anayasası'nın 54. maddesinin son fıkrası
"Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu
kapatılamaz" hükmünü taşımaktadır. Bu hükmün çok açık biçimde ortaya
koyduğu öteki Anayasal kural, yönetimin bir bölüm karar ve işlemlerine karşı,
yargı yolunun kapatılabileceğidir. Böyle olmasa idi, vatandaşlıktan çıkarma
kararlarına karşı, yargı yolunun açık tutulması buyruğu, anlamsız kalırdı.
SONUÇ:
Yukarıdanberi
açıkladığım nedenlerle, Mahkememiz sayın çoğunluğun oluşturduğu karara
karşıyım.
|
|
|
|
Üye
Nihat O. Akçakayalıoğlu
|