ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1976/42
Karar Sayısı:1977/46
Karar Günü:19/4/1977
Resmi Gazete tarih/sayı:1.7.1977/15983
İtiraz
yoluna başvuran : İstanbul 10. İş Mahkemesi.
İtirazın
konusu: "1475 sayılı İş Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve 26.
Maddesinin İkinci Fıkrasının Yürürlükten Kaldırılması, 193 Sayılı Gelir Vergisi
Kanununun 25. Maddesinin Yedinci Fıkrasının Değiştirilmesi ve Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında" 4/7/1975 günlü 1927 sayılı Kanunun 8. maddesinde yer
alan "Bu Kanunun 1. maddesi 1/2/1977 tarihinden geçerli olmak
üzere..." biçimindeki hükmün iptali istenmiştir.
I.
OLAY:
Davacı,
davalı tasfiye halindeki ticaret ortaklığında daha önce iş sözleşmesi ile
çalışmakta iken 29/4/1974 gününde işine son verilmiştir. O gün yürürlükte
bulunan hükümlere göre her hizmet yılı için onbeş günlük ücret üzerinden hesaplanan
kıdem tazminatı kendisine ödenmiştir. Ancak sonradan çıkan 4/7/1975 günlü 1927
sayılı Kanun, kıdem tazminatının onbeş günlük değil, bir aylık ücret üzerinden
hesaplanmasını öngörmüş ve bu hükmün 1/2/1974 den başlayarak uygulanacağını
kabul etmiştir. Bu durumda davacının işten ayrıldığı günden geçerli olmak üzere
uygulanması zorunlu hale gelen 1927 sayılı Yasa hükmü uyarınca, daha önce
davacıya ödenen kıdem tazminatının iki katı ödenmesi gerekmektedir. Davacı
ödenmeyen kıdem tazminatı farkı 49.266 liranın davalıdan alınmasını istemiştir.
Davalı, kıdem tazminatı hesabının nasıl yapılacağını gösteren değişik hükmün
yürürlüğünü daha önceki tarihlere götüren ve 1927 sayılı Yasanın 8. maddesinde
yer alan kuralın Anayasa'ya aykırılığını öne sürmüş, bu savın ciddî olduğu
kanısına varan mahkeme, sözü geçen hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine
başvurmuştur.
III.
METİNLER:
1-
4/7/1975 günlü, 1927 sayılı "1475 sayılı iş Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi ve 26 ncı Maddesinin ikinci Fıkrasının Yürürlükten Kaldırılması,
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25 inci Maddesinin Yedinci Fıkrasının
Değiştirilmesi ve Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun" un 8. maddesi
şöyledir :
Madde
8- Bu kanun (un 1. maddesi 1/2/1974 tarihinden geçerli olmak üzere, diğer
maddeleri) yayımı tarihinden yürürlüğe girer.
(İtiraz
konusu hüküm, bu maddenin "Bu Kanunun l inci maddesi 1/2/1974 tarihinden
geçerli olmak üzere..." biçimindeki bölümüdür.)
2-
1927 sayılı Kanunun 1. maddesi 25/8/1971 günlü 1475 sayılı iş Kanununun 14.
maddesinin değiştirmiştir. Maddenin değişik şekli şöyledir:
Madde
14- Bu kanuna tabi işçilerin hizmet akitlerinin:
l .-
İşveren tarafından bu Kanunun 17 nci maddesinin II numaralı bendinde gösterilen
sebepler dışında,
2.-
İşçi tarafından bu Kanunun 16 ncı maddesi uyarınca,
3.-
Muvazzaf askerlik hizmeti dolayısiyle,
4.-
Bağlı bulundukları, Kanunla kurulu kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik
veya malûllük aylığı yahut toptan ödeme almak amaciyle;
Feshedilmesi
veya işçinin ölümü sebebiyle son bulması hallerinde işçinin işe başladığı
tarihten itibaren hizmet akdinin devamı süresince her geçen tam yıl için
işverence işçiye 30 günlük ücret tutarında kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan
artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılır."
(Maddenin
bundan sonraki bölümü itirazın konusu ile ilgili bulunmadığından aynen
alınmasına gerek görülmemiştir.)
3-
İtiraz yoluna başvuran Mahkemece Anayasa'nın aşağıda belirtilen maddeleri
hükümlerine dayanılmaktadır .
Madde
2- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve Başlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan, millî demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Madde
40- Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel
teşebbüsler kurmak serbesttir.
Kanun,
bu hürriyetleri, ancak kamu yararı amacıyla sınırlayabilir.
Devlet,
özel teşebbüslerin millî iktisadın gereklerine ve sosyal amaçlara uygun
yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri
alır.
Madde
85- Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Meclisler, çalışmalarını, kendi yaptıkları
içtüzüklerin hükümlerine göre yürütürler.
İçtüzük
hükümleri, siyasî parti gruplarının, Meclislerin bütün faaliyetlerine
kuvvetleri oranında katılmalarını sağlayacak yolda düzenlenir. Siyasî parti
grupları, en az on üyeden meydana gelir.
Meclisler
kendi kolluk işlerini Başkanları eliyle düzenler ve yürütürler.
Madde
129- İktisadî, sosyal ve kültürel kalkınma plana bağlanır. Kalkınma bu plâna
göre gerçekleştirilir.
Devlet
Plânlama Teşkilâtının kuruluş ve görevleri, plânın hazırlanmasında, yürürlüğe
konmasında, uygulanmasında ve değiştirilmesinde gözetilecek esaslar ve plânın
bütünlüğünü bozacak değişikliklerin önlenmesini sağlayacak tedbirler özel
kanunla düzenlenir.
4-
İtiraza dayanak yapılan 16/10/1962 günlü, 77 sayılı "Uzun Vadeli Plânın
Yürürlüğe Konması ve Bütünlüğünün Korunması Hakkında Kanun" un 3.
maddesinin 3 sayılı bendinin birinci fıkrası hükmü şöyledir:
"Millet
Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu Plân Komisyonları, diğer komisyonların rapor ve
metinlerinde yürürlükteki uzun vadeli plâna aykırı buldukları hususları
belirtir ve metni uzun vadeli plana uygun şekle sokarlar. Bu takdirde, Genel
Kuruldaki görüşmelerde esas, plân komisyonunun raporudur. Ancak, Anayasa'nın 92
nci maddesi gereğince Karma Komisyon Kurulması gereken hallerde, Genel Kurul
görüşmelerine esas, Karma Komisyonun Raporudur."
5-
İtiraza dayanak yapılan Cumhuriyet Senatosu içtüzüğünün 19. maddesi şöyledir:
Plân
Komisyonu:
Madde
19- Başkanlık uzun vadeli plânla ilgili gördüğü tasarı ve teklifleri en son
olarak Plân Komisyonuna havale eder. Kanun tasarı ve teklifleri Hükümetin veya
Genel Kurulun lüzum göstermesi halinde de, en son olarak bu komisyona havale
olunur.
Plân
komisyonu, bundan başka, Kamu harcama veya gelirlerinde artış veya azalış
gerektiren kanun tasarı ve tekliflerini veyahut sadece belli maddeleri bu
niteliği taşıyan tasarı ve tekliflerin söz konusu maddelerini inceler.
Vergi
ve resimlerle ilgili kanun tasarı ve teklifleri, Vakıflarla ilgili kanun tasarı
ve teklifleri ve malî işlerle ilgili kanun tasarı ve teklifleri de bu
komisyonda incelenir.
Bu
komisyon ayrıca, kesin hesap kanun tasarılarını inceler ve Sayıştay tarafından
yürürlükteki kanunlar gereğince verilen raporlan görüşür ve bu raporlardaki
mütalâalar hakkında bir rapor düzenleyerek Genel Kurula sunar. Bu raporlar
Genel Kurulda sadece genel görüşme konusu olur.
Plân
komisyonu, diğer kanunların rapor ve metinlerinde yürürlükteki uzun vadeli
plâna aykırı bulduğu hususları belirtir ve metni uzun vadeli plâna uygun şekle
sokar. Bu takdirde. Genel Kuruldaki görüşmelerde esas, Plân Komisyonunun
raporudur.
IV.
İLK İNCELEME:
Anayasa
Mahkemesinin 15/10/1976 gününde Kani Vrana, Şevket Müftügil, Halit Zarbun, Ziya
Önel, Abdullah Üner, Ahmet Koçak, Şekip Çopuroğu, Fahrettin Uluç, Muhittin
Gürün, Lûtfi Ömerbaş, Hasan Gürsel, Ahmet Salih Çebi, Adil Esmer, Nihat O.
Akçakayalıoğlu ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun katılmaları ile içtüzüğün 15. maddesi
uyarınca yaptığı toplantıda : "Dosyanın eksiği olmadığından işin esasının
incelenmesine" oybirliğiyle karar verilmiştir.
V.
ESASIN İNCELENMESİ :
İşin
esasına ilişkin rapor, İstanbul 10. iş Mahkemesinin Anayasa Mahkemesine
başvurulmasını içeren gerekçeli kararı, iptali istenen yasa kuralı itirazda
dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri, konu ile ilgili öteki
yasama belgeleri ve metinler okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
İtiraz
yoluna başvuran Mahkeme, iptalini istediği kuralın esas bakımından Anayasa
ilkeleriyle bağdaşmadığını belirtmekle birlikte, bu kuralın yer aldığı A/7/1975
günlü, 1927 sayılı Kanun tasarısının Cumhuriyet Senatosu görüşmelerinde de
içtüzüğe, uzun vadeli plânın yürürlüğe konması ve bütünlüğünün korunması
hakkındaki 77 sayılı Kanuna ve dolayısiyle Anayasa'ya aykırılıklar yapıldığını
öne sürmektedir. Anayasa Mahkemesi iptal istemi ile bağlı ise de, ileri sürülen
iptal nedenleri ile bağlı değildir. Bu kural 22/4/1962 günlü 44 sayılı Yasanın
28. maddesinde belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi davada aykırılık nedenlerini
kendiliğinden araştırmak zorundadır.
Yukarıda
açıklanan nedenlerle Anayasa Mahkemesinin şimdiye kadar uyguladığı denetim
yöntemi izlenerek, itiraz konusu işin önce biçim yönünden esası incelenecektir.
A)
1927 sayılı Kanun Tasarısının Millet Meclisindeki yasama işlemlerinde iptali
gerektirecek bir yöntem yanlışlığı bulunmadığından inceleme, Cumhuriyet
Senatosundaki görüşmeler üzerinde sürdürülecektir.
l-
Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 69. maddesi hükmüne göre kanun tasan ve
teklifleri iki görüşmeye bağlıdır. Bir kez görüşmek için Tasarı hakkında
ivedilik kararı alınması gereklidir. Bir Kanun Tasarısı için ancak Hükümet veya
ilgili Komisyon ivedilik önerisi verebilir Bundan başka içtüzüğün 46. ve 47.
maddeleri uyarınca, önerinin yazılı olarak verilmesi ve Cumhuriyet Senatosunun
kabul edeceği esaslı bir nedene dayanması gereklidir, itiraz konusu kuralın yer
aldığı Kanun Tasarısı, bu koşullardan hiç biri gerçekleşmeden ivedilikle
görüşülmüştür. Çünkü, Tasarı hakkında herhangi bir ivedilik önerisi verilmiş
değildir.
3/7/1975
günlü, 72. Birleşimde, gündemin (iki defa görüşülecek işler; B - Birinci
Görüşmesi yapılacak işler) bölümünün 3. sırasında yer alan 509 sıra sayılı
Deniz İş Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin Kanun tasarısının öncelikle
görüşülmesi için, Bütçe ve Plân Komisyonu Başkanı bir önerge vermiştir. Bu
arada sosyal işler komisyonu Başkanı da aynı tasarı için önceliği ve ivediliği
kapsayan bir önerge vermiştir. Başkan, Sosyal işler Komisyonu Başkanının
önerisini oya sunmuş bu öneri Genel Kurulca kabul edilmiştir. Bu sırada bir
Cumhuriyet Senatosu üyesi 1475 sayılı İş Kanununda değişiklik yapılması
hakkındaki 508 sıra sayılı Tasarının daha Önce görüşülmesi gerektiğini öne
sürmüş, bu arada 5 Senatörün ayağa kalkarak yoklama istemelerine karşın, Başkan
yoklama yapmayarak kimi üyelere söz vermiş, bunlar da 508 sıra sayılı 1475
sayılı iş Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin Tasarının öncelik ve
ivedilikle görüşülmesini savunmuşlardır. 508 sıra sayılı Tasarı hakkında
yukarıda açıklanan koşullara uygun herhangi bir öneri olmadığı halde bu tasarı
ele alınmış, sanki Sosyal İşler Komisyonu Başkanının böyle bir önerisi varmış,
veya 509 sıra sayılı Deniz İş Kanunu Hakkındaki Tasarıya ilişkin öncelik ve
ivedilik önerisinin 508 sıra sayılı iş içinde geçerliliği söz konusu imiş gibi
Başkan tarafından kendiliğinden oylama yapılmış, Tasarının öncelik ve
ivedilikle görüşülmesi ve görüşmelerde sosyal işler komisyonu raporunun esas
alınması kabul edilmiştir. Yöntemine uygun işlem yapılmadığını bildiren bir
Cumhuriyet Senatosu üyesine de Başkan; "Usulüne göre yapıyoruz..."
diyerek oylama sonucunu açıklamıştır. Böylece 1475 sayılı İş Kanununda değişiklik
yapılmasına ilişkin 508 sıra sayılı Tasarının öncelikle ve ivedilikle
görüşülmesine geçilmiştir (Cumhuriyet Senatosu Tutanak Dergisi, Cilt 23,
Birleşim 72, Sayfa : 90).
İvedilik,
Kanun tasarılarının görüşülmesinde çok önemli bir öğedir. Çünkü, ivedilik
kararı verilmesi halinde Tasarı, Cumhuriyet Senatosunda iki kez yerine bir kez
görüşülür. Bu kuraldan ayrılma nedenleri İçtüzükte belirtilmiş ve böylece
Tasarının bir kez görüşülebilmesi kimi koşullara bağlanmıştır. Bu koşullar
gerçekleşmeden bir kez görüşme ile yetinilmesi Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün
46., 47., 48., 69. ve 75. maddelerine aykırı olduğu gibi, Meclislerin
çalışmalarını, kendi yaptıkları içtüzüklerin hükümlerine göre yürüteceklerini
öngören Anayasa'nın 85. maddesi hükmüne de aykırı düşer, itiraz konusu kural
böylece Anayasaya aykırı bir biçimde yasalaştığından gösterilen nedenlerle
iptal edilmelidir.
2-
a) 3/7/1975 günlü, 72. Birleşimde beş Cumhuriyet Senatosu Üyesi ayağa kalkarak
çoğunluğun olmadığını öne sürmüşler ve yoklama yapılmasını istemişlerdir. Ancak
Başkan söz isteyen kimi üyelere söz vererek görüşmeleri sürdürmüş, yoklama
isteyen üyenin itirazı üzerine de : "Efendim, bu muamelelere devam etmek
gerçekten mümkün değildir. Ancak, ben o isteminizi geri aldığınız mülâhazası
ile ........." biçiminde karşılık vermiş, sanki yoklama istenmemiş gibi
görüşmeleri sürdürerek sosyal işler komisyonu raporunun görüşmelere esas
alınmasını oylamış, başka tasarılar hakkındaki oylama sonuçlarını açıklamıştır.
Yoklama isteğine ilişkin tartışma sırasında Başkan : "Belki
vazgeçmişsinizdir mülâhazası ile işleme devam ettim." diyerek İtirazı
karşılamak istemiş, sonunda yoklama yapılmış ve çoğunluğun bulunmadığı
anlaşıldığından oturumu kapatmıştır. Yoklama istemi karşısında Başkanın tutumu
ve izlediği yol ve yapılan yoklama sonucu, yoklamanın istendiği andan
başlayarak Birleşimde yeter sayının bulunmadığını kanıtlamaktadır.
İçtüzüğün
52. maddesinin son fıkrasında : "Oturum esnasında yeter sayı olup
olmadığında Başkanlık Divanı tereddüt eder veya üyelerden beşi sözle veya
yazılı olarak yeter sayı olmadığını ileri sürerse yoklama yapılır."
denilmektedir. Bu hüküm Anayasa'nın 86. maddesindeki kuralın uygulanmasını
sağlayan bir nitelik göstermektedir ve bu nedenle savsaklanması olanaksızdır.
Olayda toplantı yeter sayısının Genel Kurulda bulunup bulunmadığı konusunda
ciddi bir kuşku vardır. Bu gibi hallerde görüşmeler derhal kesilip Meclis
iradesinin oluşmasına yeter sayının varlığı saptanmalıdır. Yöntemince öne
sürülen yoklama isteğine karşın Başkanlığın görüşmeleri sürdürmesi içtüzüğe
aykırı olduğu kadar Anayasa'ya da ters düşmüştür.
b)
Öte yandan Anayasa'nın 86. maddesinde : "Her meclis üye tamsayısının salt
çoğunluğu ile toplanır. Ve Anayasa'da başkaca hüküm yoksa toplantıya
katılanların salt çoğunluğu ile karar verir." hükmü yer almaktadır. Bu
kuraldan çıkan anlam şudur; Üye tamsayısının salt çoğunluğu olmadan yapılan
toplantıda meclis iradesinin belirlenmesine olanak yoktur. Böyle bir toplantıda
görüşülen ve kabul edilen metinler de Meclis iradesinin ürünü olamaz.
Yukarıda
(a) bendinde açıklanan durum karşısında, ivedilik kararının alındığı oturumda,
Anayasa'nın 86. maddesinde yazılı toplantı yetersayısının bulunmadığı sonucuna
varmak gerekir. Toplantı yetersayısı olmayan oturumda alman ivedilik kararına
dayanılarak Tasarının iki kez yerine bir kez görüşme yoluyle yasalaştırılması
içtüzüğe ve Anayasa'nın 86. maddesine aykırıdır. Böyle bir yöntemle sürdürülen
görüşme sonunda ortaya çıkan metnin, Yasa Koyucunun serbest iradesini
yansıtmadığı İçin iptali gerekir.
3-
Anayasa'nın 129. maddesinde: "İktisadî, sosyal ve kültürel kalkınma plâna
bağlanır. Kalkınma bu plâna göre gerçekleştirilir. Devlet Plânlama Teşkilâtının
kuruluş ve görevleri, plânın hazırlanmasında, yürürlüğe konmasında,
uygulanmasında ve değiştirilmesinde gözetilecek esaslar ve plânın bütünlüğünü
bozacak değişikliklerin önlenmesini sağlayacak tedbirler özel Kanunla
düzenlenir." denilmektedir. Maddede sözü geçen özel Kanun 10/6/1962 günlü
77 sayılı olup "Uzun Vadeli Plânın Yürürlüğe Konması ve Bütünlüğünün
Korunması Hakkında Kanun" adı altında yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun 3.
maddesinin üçüncü fıkrasında : "Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu Plân
Komisyonları, diğer komisyonların rapor ve metinlerinde yürürlükteki uzun
vadeli plâna aykırı buldukları hususları belirtir ve metni uzun vadeli plâna
uygun şekle sokarlar. Bu takdirde Genel Kuruldaki görüşmelerde esas, Plân
Komisyonunun raporudur." hükmü yer almaktadır. Cumhuriyet Senatosu
içtüzüğünün 19. maddesinde de Plân Komisyonunun çalışma alanı gösterilmiştir.
Kanun Tasarı ve Teklifleri uzun vadeli plânla ilgili oldukları takdirde veya
Hükümetin ya da Genel Kurulun gerekli bulması halinde en son olarak Plân
Komisyonunda incelenir. Plân Komisyonu, öteki komisyonların rapor ve
metinlerinde yürürlükteki uzun vadeli plâna aykırı bulduğu hususları belirtir
ve metni uzun vadeli plâna uygun biçime sokar. Bu takdirde Genel Kuruldaki
görüşmelerde esas, Plân Komisyonunun raporudur.
Görülüyor
ki 77 sayılı Kanunda ve İçtüzüğün 19. maddesinde açıklanan yöntemler ve
önlemler, Anayasa'nın 129. maddesinde öngörülen Kalkınma Plânlarına ilişkin
ilkenin gerçekleştirilmesini amaçlamaktadır. Uzun vadeli plânın bütünlüğünü
koruyacak yöntem ve önlemlerin bu açıdan değerlendirilmesi gerekir. Plân
Komisyonu Raporunun görüşmelerde esas alınması bu nedenle Anayasal bir
zorunluğa dayanmaktadır.
Olayda
Bütçe ve Plân Komisyonu Raporu yerine Sosyal İşler Komisyonunun Raporunun
görüşmelere esas alınması yolundaki karar, toplantı yeter sayısı bulunmayan bir
oturumda alınmış olması ve bu nedenle geçersiz bulunması bir yana, yukarıda
açıklanan gerekçelerle, Anayasa'nın 129. maddesine de aykırıdır. Bu konuda
yapılan usul yanlışlığı, itiraz konusu kuralın iptalini gerektirecek ölçüde ve
ağırlıkta bulunmuştur.
1475
sayılı Kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin 508 sıra sayılı Tasarı önce
Sosyal İşler Komisyonunda görüşülmüş, bu komisyonca Başkanlığın havalesine
uyularak Bütçe ve Plân Komisyonuna gönderilmiştir. Bütçe ve Plân Komisyonu
Raporunda, itiraz konusu kural eleştirilmiş ve "Kanunun yürürlük tarihi için
öngörülen 1/2/1974 tarihinin, Kanunun uygulanması yönünden herhangi bir hukukî
ve geçerli neden sonucu olmadığı tesbit edilmiş ve yine Raporumuzun giriş
kısmında arz edilen ve ancak yüksek rakamlarla ifade edilen ödemelerin yurt
ekonomisi bakımından herhangi bir verimli sonuca sebep teşkil edemiyeceği
düşüncesi ile işbu kanunun yürürlük tarihinin, yayımı tarihi olarak tespitinde
yarar mütalâa edilerek madde bu yolda değiştirilmiştir." denilmek
suretiyle konunun uzun vadeli plânla ilişkisine ve yurt ekonomisindeki etkisine
değinilmiştir. Durum böyle olunca, Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulundaki
görüşmelerde Bütçe ve Plân Komisyonu raporunun esas alınması, 77 sayılı Kanunun
3/3. ve İçtüzüğün 19. maddeleri gereğinden olduğu halde, bu yöntemin
uygulanmamış olması, dolayısiyle Anayasa'nın 129. maddesine bir aykırılık
oluşturmaktadır. İtiraz konusu kural bu nedenle de iptal edilmelidir.
4-
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler bittikten ve maddelerin görüşülmesine
geçilip birinci madde okunduktan sonra Başkan : "Sayın üyeler, daha önce
Yüce Heyetinizin kabul etmiş olduğu önergede belirtildiği gibi, ancak üzerinde
değiştirge Önergesi verilmiş bulunan maddelerin müzakeresi yapılacaktır."
demiş ve itiraz konusu kuralı içeren 8. madde, üzerinde daha önce değişiklik önergesi
verilmiş bulunmadığından yalnız okunarak oylanmış ve kabul edilmiştir.
(Cumhuriyet Senatosu Tutanak Dergisi Cilt 23, Birleşim 73, Sayfa:126, 147).
Oysa
1475 sayılı Kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin 508 sıra sayılı tasan
hakkında Başkanın öne sürdüğü gibi bir önerge verilmiş değildir. Her ne kadar
72. Birleşim sırasında 509 sıra sayılı Deniz İş Kanununda değişiklik
yapılmasını öngören tasarının görüşülmesine başlanırken Bütçe ve Plân Komisyonu
Başkanı tarafından görüşmelerin, ancak üzerinde değişiklik önergesi verilen
maddelere inhisar ettirilmesi" yolunda bir önerge verilmiş ise de, bu
önerge oylanmadığı gibi, oylanıp kabul edilmeyen bu önergenin 508 sıra sayılı
1475 sayılı Kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin Tasarıyı da kapsadığı ileri
sürülemez. Aslında 72. Birleşimin bu konuların görüşüldüğü oturumunda toplantı
yeter sayısı bile saptanamamıştır. Hal böyle olunca, itiraz konusu kuralı
içeren 8. maddenin görüşmesiz kabulü İçtüzüğe ve dolayısiyle Anayasa'ya.
aykırıdır.
Başkan
tarafından öne sürüldüğü gibi, "görüşmelerin, ancak üzerinde değişiklik
önergesi verilen maddelere inhisar ettirilmesi" biçiminde bir önergenin
varlığı ve kabul edilmiş olması bir varsayım olarak düşünülse bile, bu önerge
doğrultusunda davranılmış olması, Anayasa'nın 92. maddesinin koyduğu görüşme
ilkesi ile bağdaşmaz. Bu konu Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında
yeterince açıklanmış olduğundan aynı gerekçelerin burada yinelenmesine gerek
görülmemiştir. (Örneğin, 6/5/1975 günlü, 35/126 sayılı karar, Anayasa Mahkemesi
Kararlar Dergisi, Cilt : 13, Sayfa : 483, 19/10/1976 günlü, 42/48 sayılı karar,
Resmî Gazete : 10/5/1977, sayı : 15933).
Özetlenecek
olursa, Tasarının 8. maddesinde yer alan kural İçtüzük hükümlerine, Anayasa'nın
85., 86., 92. ve 129. maddelerine aykırı biçimde yasalaşmıştır. Bu biçim
aykırılıkları Yasa Koyucunun iradesinin serbestçe oluşmasını engellediğinden
4/7/1975 günlü, 1927 sayılı Kanunun 8. maddesindeki itiraz konusu hükmün
(......nun 1. maddesi 1/2/1974 tarihinden geçerli olmak üzere, diğer maddeleri...)
bölümünün iptali gerekir.
Kararın
(A) bölümünün l, 2 ve 4 sayılı bentlerinde açıklanan görüşlere Halit Zarbun ve
Nihat O. Akçakayalıoğlu, 3 sayılı bendinde belirtilen görüşlere de Halit
Zarbun, Ahmet Salih Çebi ve Nihat O. Akçakayalıoğlu katılmamışlardır.
B)
(A) bendinde açıklanan nedenlerle itiraz konusu hükmün biçim yönünden iptaline
karar verilmiş bulunmasına göre, esas hakkında inceleme yapılmasına ve bu
konuda bir karar verilmesine yer kalmamıştır. Anayasa Mahkemesinin 15/2/1977
günlü, E: 1976/50, K: 1977/13 sayılı kararında bu konuda ayrıntılı gerekçeler
gösterilmiş olduğundan bunların burada yinelenmesine gerek görülmemiştir.
Ziya
Önel, Abdullah Üner ve Ahmet Erdoğdu bu görüşe katılmamışlardır.
C)
Anayasa'nın 152. maddesinin ikinci fıkrasıyle 22/4/1962 günlü, 44 sayılı
Kanunun 50. maddesinin üçüncü fıkrasında; gereken hallerde iptal hükmünün
yürürlüğe gireceği günün Anayasa Mahkemesince ayrıca belirtilebileceği ve aynı
kanunun 50. maddesinin dördüncü fıkrasında da, iptal kararı verilmesiyle meydana
gelecek boşluğun, Kamu düzenini tehdit edici nitelikte görülmesi halinde,
üçüncü fıkra hükmünün uygulanması gerekeceği belirtilmiştir.
4/7/1975
günlü 1927 sayılı Kanunun 8. maddesinde yer alan itiraz konusu hükmün biçim
yönünden iptaline karar verilmiştir. Bu kararın Kamu düzenini bozacak ağırlıkta
bir boşluğu oluşturmadığı açıktır. Bu nedenle iptal kararının yürürlüğe
gireceği günün ayrıca belirtilmesine gerek yoktur.
Abdullah
Üner, Ahmet Koçak, Hasan Gürsel ve Nihat O. Akçakayalıoğlu bu görüşe katılmamışlardır.
VI.
SONUÇ:
A-
4/7/1975 günlü, 1927 sayılı Kanuna ilişkin tasarının, Cumhuriyet Senatosunda
görüşülmesinde :
1-
Verilmiş bir ivedilik önergesi yokken ivedilikle görüşme kararı alınması,
2-
a) İçtüzük hükümlerine uygun olarak öne sürülen yoklama istemi üzerine yeter
sayı bulunup bulunmadığını belirlemek için yoklama yaptırılmamış olması,
b)
İvedilik konusundaki oylamanın hemen arkasından yapılan yoklamada çoğunluğun
bulunmadığının saptanması karşısında, ivedilik kararının oylanması sırasında da
çoğunluğun bulunmadığının anlaşılması,
3-
Plân Komisyonu raporu yerine, görüşmelerde Sosyal İşler Komisyonu raporunun
esas tutulmuş olması,
4-
İtiraz konusu 8. madde üzerinde görüşme açılmamış bulunması, gibi Anayasa ve
içtüzük kurallarına aykırı tutum ve davranışlar sonunda yasalaşması nedeniyle;
4/7/1975 günlü, 1927 sayılı Kanunun 8. maddesi hükmünün "...nun 1. maddesi
1/2/1974 tarihinden geçerli olmak üzere, diğer maddeleri..." bölümünün
Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline (1), (2) ve (4) sayılı bentlerde Halit
Zarbun ve Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun, (3) sayılı bentte Halit Zarbun, Ahmet
Salih Çebi ve Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun karşıoylarıyle ve oyçokluğuyla;
B-
İtiraz konusu kural yukarıda (A) bölümünde açıklanan nedenlerle biçim yönünden
iptal edilmiş bulunduğuna göre, esas hakkında incelemenin sürdürülmesine yer
kalmadığına Ziya Önel, Abdullah Üner, Ahmet Erdoğdu'nun karşıoylarıyle ve oyçokluğuyla;
C-
Anayasa'nın değişik 152. maddesinin ikinci fıkrasına göre iptal kararının
yürürlüğe gireceği günün ayrıca belirtilmesine yer olmadığına Abdullah Üner.,
.Ahmet Koçak Hasan Gürsel ve Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun karşıoylarıyle ve
oyçokluğuyla;
19/4/1977
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Kâni
Vrana
|
Başkanvekili
Şevket
Müftügil
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Ziya
Önel
|
|
|
|
|
Üye
Abdullah
Üner
|
Üye
Ahmet
Koçak
|
Üye
Şekip
Çopuroğlu
|
Üye
Fahrettin
Uluç
|
|
|
|
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Ahmet
Erdoğdu
|
Üye
Hasan
Gürsel
|
|
|
|
Üye
Ahmet
Salih Çebi
|
Üye
Nihat
O. Akçakayalıoğlu
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
Mahkememizin
Esas: 1976/42, Karar: 1977/46 sayılı kararında, sayın Nihat O.
Akçakayalıoğlu'nun yazdığı karşıoy yazısında belirtilen nedenlerle çoğunluk
görüşüne katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
4/7/1975
günlü, 1927 sayılı Yasanın 8. maddesi hükmünün "......" nun birinci
maddesi 1/2/1974 tarihinden geçerli olmak üzere, diğer maddeleri......."
bölümünün biçim yönünden iptal edilmiş bulunduğuna göre, esas hakkında
incelemenin sürdürülmesine yer kalmadığına ilişkin kararda yerindelik olmadığı
kanısındayız.
Biçim
yönünden verilen iptal kararlarından sonra davanın öz bakımından, başka deyimle
esas yönünden, incelenemiyeceği sonucuna dayanan, düşüncenin gerekçesi şudur.
Biçim yönünden iptal edilmiş bir hüküm, artık hukuk düzeninden çıkmış, yasal
etkisini yitirmiş bulunmaktadır. Böylece var olmayan, yürürlükten çıkmış olan
bir yargının artık Anayasa'ya uygunluğu denetiminden söz edilemez. Bu görüş,
ilk bakışta yerindeliği olan bir düşünce etkisi yapabilir. Ne var ki, itiraz ve
iptal davalarında bir yasal kuralın biçim yönünden aykırılığı yanında esas
bakımından da aykırılığının söz konusu olduğu ve bir sav olarak ileri sürüldüğü
durumlarda, aşağıda açıklanan konuların gözönünde tutulması ve kararın bu ilke ve
kavramlara dayalı bulunması zorunludur.
1-
İptal nedenlerinin ayrı ayrı incelenmesi ve karara bağlanması:
Bir
yasa kuralının Anayasa'ya uygunluğu denetimi için birden çok neden ileri
sürülmüş olabilir. Tersine olarak aykırılık nedeni tek olarakta gösterilebilir.
Bu nedenler, Anayasa Mahkemesine iptal davası açmaya yetkili kılınanlarca birer
birer gösterilir. Yüksek Mahkemece yapılacak denetim, ileri sürülen istemle
bağlı olmanın zorunluğu dolayısiyle ister biçim ister öz bakımından olsun her
türlü nedenin incelenmesi ve karara bağlanmasını içerir. 22/4/1962 günlü ve 44
sayılı Yasanın 28. maddesi denetimde, istemle bağlılık ilkesini, 27. maddesinde
de "uygulanacak yasa kuralları" koşulunu temel kurallar olarak
saptamıştır. Dava ya da itiraz yolu ile gelen iptal istemlerinde ileri sürülen
nedenlerin denetim bakımından incelenmesi ve Anayasa'ya aykırılık savlarının
her biri için ayrı karar verilmesi temel kuraldır. Yüce Mahkeme istemle bağlı
olduğuna göre denetimi biçim ve öz bölümlerine ayırıp biçimden karar vermesi ve
öz yönünden denetimi yapmaması ve esasla ilgili bir karar vermemesi
düşünülemez.
2-
Denetimin kapsamı:
Temsilciler
Meclisi Anayasa yarkurulu raporunda, Anayasa Mahkemesinin görevi üzerinde
önemle durulmuştur. Anayasa'mızın temel ilkelerinden birisi de, özgürlüklere,
haklara yönelen saldırıları, doğrudan ya da dolaylı olarak yapılan genel
kısıtlamaları tümüyle önlemektir. Yasama organının da Anayasa'nın koyduğu bu
ilkeyi, çıkardığı yasalarla çiğnemesi yasaklanmıştır. Bu durumda Anayasa
Mahkemesinin denetim görevi başlar. Özgürlüklerin ve hakların düzenleyicisi
olan yasama gücünün görevini yaparken özgürlüklerin, hakların özünü tehlikeye
düşürmemesi gerekir. Yasama gücü, özgürlüklerin ve hakların özüne dokunmama
sınırından öteye artık işlemez. Yasama organının bu sınırı aşıp aşmadığı
denetimi Anayasa Mahkemesince yapılır. Temsilciler Meclisi Anayasa yarkurulunca
hazırlanıp adı geçen Meclisçe de benimsenen bu görüş, öğretide ve Anayasa
Mahkemesinin 8/4/1963 gün ve Esas: 1963/16, Karar: 1963/85 sayılı kararında
açık olarak yer almış ve Türk Anayasa Hukukunda hiç bir duraksamaya yer
vermeyecek biçimde belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesinin denetim görevinin
kaynağı buradan başlar.
Yüksek
Mahkemenin görevi, Anayasa'nın 147. maddesinde, yasaların, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüklerinin Anayasa'ya, Anayasa değişikliklerinin de Anayasa'da
gösterilen biçim koşullarına uygunluğunu denetlemektir. Yasaların, T.B.M.
Meclisi İçtüzüklerinin Anayasa'ya uygunluk denetimi, bir bütün olarak, biçim ve
esas yönlerinden hepsinin bir arada yapılacağı kapsam ve kavramındadır. Bir
yasa yargısı, biçim yönünden iptal edildiği gerekçesiyle esasla ilgili
denetimden vazgeçilemez. Gerek Anayasa'mızın 1488 sayılı Yasa ile değişik 147.,
gerek 22/4/1962 gün ve 44 sayılı Yasanın 20. maddelerinde belirlenen denetim
görevinin kapsamı budur.
3-
Biçim denetimi sonucu verilen iptal kararının öz yönünden denetim yolunu
kapamayacağı:
Biçim
yönünden yapılan denetim, iptal kararı ile sonuçlanmışsa, artık ayrıca esas
yönünden denetim yapılamıyacağı görüşü, iptal karan Resmî Gazete'de
yayımlandığı gün ilgili yasa yargısı yürürlükten kalktığına göre yürürlükte
olmayan bir yargının ayrıca öz yönünden denetilmiyeceği gerekçesine
dayandırılmak istenmektedir. Oysa, biçim yönünden denetim yapılırken, esas
yönünden de yapılacaktır. Anayasa Mahkemesinin kararlarını ve kesinlik ve
yürürlük ilkelerini belirleyen Anayasa'nın 152. maddesinde: (Anayasa Mahkemesi
kararları kesindir. Kararlar, gerekçesi yazılmadan açıklanamaz) denildikten
sonra bu maddenin 2. fıkrasında (...iptaline karar verilen kanun veya İçtüzük
veya bunların iptal edilen hükümleri, gerekçeli kararın Resmî Gazete'de
yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar...) kuralı konmuştur. Bu Anayasa
yargısı da açıkça saptamaktadır ki. Resmî Gazete'de yayımlanmayan ve görüşme
sonucu oylanarak biçimsel yönden verilmiş iptal kararı, Resmî Gazete'de
gerekçesi yazılmışta öylece açıklanmış bir karar niteliğinde ve kesin değildir.
Daha hukuk düzeninde etkisini yapacak bir evreye ulaşmamıştır. Biçimsel yönden
verilmiş karara karşın, koşulları yerine gelmediği için, iptali istenen ve
isteme uygun olarak verilen karar konusu yasa kuralı daha yürürlüktedir. Öyle
olunca biçim yönünden iptal edilmesi nedeniy1e ortada bir yasa kuralının esas,
öz yönünden denetime bağlı tutulamıyacağı görüşünün yanlışlığı işte buradadır.
Biçim yönünden o oturumda verilen iptal kararına karşın, denetilen yasa yargısı
daha yürürlüktedir ve öz yönünden denetim sürdürülmelidir.
Bu
nedenlerle itiraz konusu kural (biçim yönünden iptal edilmiş bulunduğuna göre,
esas hakkında incelemenin sürdürülmesine yer kalmadığına) yolunda verilen
karara karşıyız.
|
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Ahmet
Erdoğdu
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
İş
Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesine dair 1927 sayılı Kanunun 8.
maddesinin; işçilerin kıdem tazminatları ile ilgili "bu Kanunun 1. maddesi
1/2/1974 tarihinden geçerli olmak üzere... yürürlüğe girer" hükmünün
iptali hakkındaki kararın bazı bölümlerine katılmadığımın nedenleri aşağıdadır:
l-
İş Kanununun bazı maddelerini değiştiren 4/7/1975 günlü, ve 1927 sayılı Kanunla
işçilerin kıdem tazminatları 15 günlük ücretten 30 günlük ücrete çıkartılmış ve
bu hüküm 1/2/1974 tarihinden geçerli sayılmıştır.
İstanbul
10. İş Mahkemesince, bu hükmün gerek biçim ve gerek esas yönlerinden Anayasa'ya
aykırı olduğu gerekçesiyle iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmuş ve
Anayasa Mahkemesince de bu hükmün tasarının Cumhuriyet Senatosunda görüşülmesi
sırasında içtüzüğün bazı şekil kurallarına aykırı hareket edilmesinden dolayı
iptaline, esas yönünden incelemenin sürdürülmesine yer olmadığına ve iptal
kararının yürürlüğe gireceği günün ayrıca belirtilmesine yer olmadığına karar
verilmiştir.
Anayasa
Mahkemesi; Anayasada verilen diğer görevler dışında kanunların ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve meclislerin içtüzüklerinin Anayasaya uygunluğunu denetlemekle
görevli kılınmıştır. (Anayasa Madde 147) Anayasada meclislerin içtüzükleri
hakkında sadece 85. maddenin birinci fıkrasında "Türkiye Büyük Millet
Meclisi ve meclisler çalışmalarını kendi yaptıkları içtüzük hükümlerine göre
yürütürler." hükmü konulmuş bunun dışında Anayasada içtüzüklerle ilgili
başka bir hüküm mevcut bulunmamıştır. Anayasa Mahkemesince, anılan 85. maddenin
birinci fıkrasına dayanılarak, kanun teklif ve tasarılarının meclislerde
görüşülmesi sırasında içtüzük hükümlerine uyulup uyulmadığının da inceleneceği
ve içtüzüklerin şekil kurallarına riayetsizliğin kanunun geçerliliğim
etkiliyecek ve meclislerin iradelerini zedeleyecek derecede önemli ve ağır
boyutlara ulaştığı taktirde bunun iptal nedeni olacağı kararlaştırılmıştır. O
halde kanunların Anayasa'ya uygunluğunun incelenmesi sırasında Anayasa'nın
özüne ve Anayasa'da yazılı temel kurallara öncelik verilmesi, bu arada
içtüzüklerin şekil kurallarına riayetsizlik kanunun geçerliliğini etkileyecek
ve meclislerin iradelerini zedeleyecek kadar ağır olduğu taktirde bunların da
dikkate alınması gerekmektedir.
İçtüzüklerdeki
bir şekil kuralına riayetsizliğin kanunun iptalini gerektirdiği sonucuna
varılmış olması halinde incelemenin bu noktada kesilerek kanunun Anayasa'nın
özüne ve sözüne uygun olup olmadığının denetim dışında bırakılmasının her
şeyden önce Anayasa'nın 147. maddesinin sözüne ve amacına uygun düşmediği
kanısındayız. Kaldıki bir kanun hükmünün, İçtüzüğün bir şekil kuralına
uyulmadığı nedeniyle iptaline karar verilmekle yetinilmeyip esas Anayasa'ya
uygunluk denetiminden de geçirilmesinin sayısız yararları olduğu bir gerçektir.
Bilindiği gibi Anayasa'da Devletin ve ülkenin varlığını ilgilendiren ve gelişip
ilerlemesini sağlayacak nitelikte çok önemli sosyal, siyasal ve ekonomik temel
kurallara yer verilmiştir. Kanunların bu bakımlardan incelenmesine öncelik
verilmesi, bu temel ilkelerin hür demokratik rejim içinde gereği gibi
benimsenip gelişmesini ve bu kuralların amaçlarına uygun biçimde uygulanmasına
özen gösterilmesini sağlayacak ve ayrıca Türk Anayasa Hukukunun gelişmesine de
yardımcı olacaktır.
İnceleme
sırasında İçtüzüğün bir şekil kuralına riayet edilmediğinin anlaşılmış olması,
o kanunun Anayasa'nın öteki esas kuralları açısından incelenmesini
önleyemeyeceği kuşkusuzdur.
Bu
nedenler dikkate alınarak, itiraz konusu hükmün Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün
bazı şekil kurallarına riayet edilmemesi dolayısiyle iptaline karar verilmesi
ile yetinilmeyip Anayasa'nın özüne ve sözüne uygun olup olmadığı yönünden de
incelemeye tabi tutulması ve yerel mahkemece ağırlık verilen esas Anayasa'ya
aykırılık itirazının yanıtsız bırakılmaması gerekirdi.
2-
İşçilerin kıdem tazminatlarına ilişkin itiraz konusu hüküm yalnız biçim
yönünden iptal edilmiş, Anayasa'nın özüne ve sözüne uygun olup olmadığı konusu
ele alınmamış ve esasla ilgili bir karar verilmemiştir. Kanun tasarısının
Cumhuriyet Senatosunda görüşülmesi sırasında riayet edilmeyen şekil kuralının
ise düzeltilmesi daima olanak içindedir. Bu da yasama organının
yetkilerindendir. Yasama organının bu yetkisini kullanabilmesi de iptal
kararının Resmî Gazete'de yayımlanmasından itibaren yürürlüğe girmesi için bir
süre verilmesine bağlıdır. Böyle bir süre verilmemesi, işçilerin kıdem
tazminatları ile ilgili haklarının bir şekil meselesi yüzünden ödenmemesi
sonucunu doğurmaktadır. Süre verilmesi için iptal kararı dolayısiyle kanunda
bir boşluk meydana gelmesine de gerek yoktur. Anayasa'nın 152. maddesinde,
gereken hallerde iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihin
kararlaştırılabileceği belirtilmiştir. Yukarıda yazılı nedenler ise böyle bir
sürenin verilmesini gerekli kılmaktadır.
3-
Yukarıda yazılı nedenlerden dolayı iptal kararının bu bölümlerine katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
4/7/1975
tarihli, 1927 sayılı Kanunun 1. maddesiyle 1475 sayılı İş Kanununun 14.
maddesinde yapılan değişiklik ile; işçilerin hizmet akitlerinin fesh edilmesi
veya ölümleri sebebiyle son bulması hallerinde kendilerine işe başlama
tarihinden itibaren hizmet aktinin devamı süresince her geçen tam yıl için
işverence (eskiden olduğu gibi 15 günlük değil) 30 günlük ücret tutarında kıdem
tazminatı ödenmesi sağlanmıştır.
1927
sayılı Kanunun 8. maddesi ile de, bu yeni kıdem tazminatına ilişkin birinci
maddesi hükmünün 1/2/1974 tarihinden geçerli olacağı öngörülmüştür. Kanun
koyucu böylece, 1/2/1974 tarihinde işçi olanlara da bu yeni tazminat hakkından
yararlanabilmeleri olanağını sağlamak istemiş ve çeşitli iş kollarında çalışan
bir kısım işçilerde kuşkusuz bu olanaktan yararlanmışlardır.
Öte
yandan, 8. maddede yer alan "bu kanunun l inci maddesi 1/2/ 1974
tarihinden geçerli olmak üzere..." tarzındaki hüküm, tasarının Cumhuriyet
Senatosunda görüşülmesi sırasında içtüzüğün biçim kurallarına uyulmamış olması
nedeniyle Anayasa Mahkemesince biçim yönünden iptal edilmiştir. İşçilere,
1/2/1974 tarihinden geçerli olarak bu hakkı tanıyan itiraz konusu kanun
hükmünün, Anayasa'nın temel ilkeleri açısından bir aykırılık taşıyıp taşımadığı
yönü ise ayrıca denetlemeye tabi tutulmamıştır. Başka bir deyimle itiraz konusu
hükmün, Anayasa'nın sözüne ve özüne aykırılığı saptanmamıştır,
İşin
yukarıda açıklanan niteliklerine göre, Anayasa'nın değişik 152. maddesinin
ikinci fıkrasında öngörülen yetkinin kullanılarak iptal hükmünün yürürlüğe
gireceği günün de ayrıca kararlaştırılması gerekli görülmüştür.
KARŞIOY
YAZISI
"1475
sayılı İş Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve 26. maddesinin ikinci
fıkrasının yürürlükten kaldırılması, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25.
maddesinin yedinci fıkrasının değiştirilmesi ve bir geçici madde eklenmesi
hakkında" 4/7/1975 günlü, 1927 sayılı Kanunun 8. maddesinde yer alan
"bu kanunun 1. maddesi 1/2/1974 tarihinden geçerli olmak üzere..."
biçimindeki hükmün biçim yönünden iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesinin
19/4/1977 günlü, Esas : 1976/42, Karar : 1977/46 sayılı kararının "iptal
kararının yürürlüğe gireceği günün ayrıca belirtilmesine yer olmadığına"
dair olan (C) bölümüne aşağıdaki nedenle katılmadım. Şöyleki:
Gerçekten
itiraz konusu hükümle ilgili kanun tasarısının Cumhuriyet Senatosu Genel
Kurulunda görüşülmesi sırasında yapılmış bulunan İçtüzük ve dolayısiyle Anayasa
ihlalleri hükmün biçim yönünden iptalini gerektirmiş olmakla beraber, iptal
edilen bu hükme dayanılarak daha önce birçoklarına yapılmış olan kıdem
tazminatı ödemeleri karşısında, iptalle doğacak durum büyük haksızlık ve
adaletsizliklere yol açacaktır. Bunun önlenmesi iptal hükmünün bir süre daha
yürürlüğünü sağlamak için süre tanınması ve bu suretle doğacak adaletsizlikleri
düzeltme imkânının kanun koyucuya sağlanması idi, bu yapılmamıştır.
KARŞIOY
YAZISI
Davacı
1927 sayılı Kanunla 25/8/1971 günlü, 1475 sayılı Kanunun 14. maddesi
değiştirilerek, kıdem tazminatının 15 günden 30 güne çıkarılmış olduğunu ileri
sürmüş, kendisine ödenmemiş olan 15 günlük kıdem tazminatı farkının ödenmesini
dava etmiştir. Kıdem tazminatı ile Devletin ilgisi işveren olmasından
gelmektedir. Bu itibarla kıdem tazminatının artırılmasına ilişkin yasa
değişikliğinin Devletin faaliyetini düzenlemeyi öngören, uzun vadeli plânın
şümulünde mütalâası ve bu nedenle de Cumhuriyet Senatosundaki görüşmelerin
Bütçe ve Plân Komisyonunun Raporu üzerine yürütülmesi zorunluluğu yoktur.
Nitekim tasarı Millet Meclisi Plân Komisyonunda da görüşülmemiştir.
SONUÇ:
Yukarıda
açıklanan nedenle görüşmelerin Bütçe ve Plân Komisyonu Raporu üzerinden
değilde, işin niteliğine uygun olarak, Sosyal işler Komisyonu Raporu üzerinden
yürütülmesi de içtüzüğe, 70 sayılı Kanuna ve Anayasa'nın 129. maddesine aykırı
bir yön bulunmadığı düşüncesiyle kararın 3 numaralı bendindeki çoğunluk
görüşüne karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
a)
C. Senatosunda, görüşmelere, yeter sayı ile oluşan çoğunlukça başlandığına ve
doğal olanın da görüşmelerin yeter sayıda üye ile sürdürülmesi olduğuna göre,
buna ters düşen durumun, varsayımlarla değil, somut delillerle ortaya konması
gerekir.
b)
Mahkememiz sayın çoğunlukça yöntem bozukluğu olarak belirlenen aksaklıklar, C.
Senatosu sayın üyelerinin düşünce ve kararlarını açıklamalarını güçleştirip
aksatacak ve sayın çoğunluğumuzun kabulleri gibi "Yasa koyucunun
iradesinin serbestçe oluşmasını engellediğinden" söz edilebilecek
nitelikte değildir.
c)
Sayın çoğunluk, varlığını kabul ettikleri biçimsel aksaklıkların giderilmesine
fırsat vermek üzere, iptal kararının yürürlüğünün bir ileri tarihe bırakılması
önerisini "ortaya kamu düzenini tehdit edici boşluk çıkmadığı"
gerekçesiyle reddetmiş ve bunu yaparken, Anayasa'nın 152. ve 44 sayılı Kanunun
50. maddesi hükümlerine uyduklarını bildirmişlerdir.
Anayasa'nın
152. maddesi iptal hükmü yürürlüğünün geri bırakılmasına belirli bir neden
göstermemiş bu uygulama için "gereken haller" in saptanmasını Anayasa
Mahkemesine bırakmış ve bu hallerin nicelik ve niteliğini belirleyip
göstermekten kaçınmıştır. 44 sayılı Kanunun 50. maddesinin üçüncü fıkrası da
böyle yapmıştır.
44
sayılı Kanunun 50. maddesinin, sayın çoğunlukça dayanılan dördüncü fıkrası ise,
bir önceki fıkranın ve Anayasa'nın 152. maddesinin sözünü ettiği "gereken
haller" den yalnız bir "özel durum" belirlemiştir. Bu
belirleyiş, bir sınırlama ve kısıtlama değildir.
Bir
an için, 44 sayılı Kanunun 50. maddesi dördüncü fıkra hükmü, sayın çoğunluğun
kabulleri gibi değerlendirilse dahi o değerlendirme doğrultusunda bir
uygulamaya gidilmesi olanaksızdır.
Çünkü;
Anayasa'nın
147. maddesi hükmüne göre, Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkileri, Anayasa'nın
yollamadığı bir kanun hükmü ile sınırlandırılamaz. Anayasa, 148. maddesi ile
yalnızca, Mahkemenin "kuruluşu ve yargılama usulleri" ile ilgili bir
kanun çıkarılmasına izin vermiştir. Sayın çoğunluğun dayandığı 44 sayılı
Kanunun 50. maddesi 4. fıkra hükmü kuralı ise, bu izin alanına giren nitelikte
değildir.
SONUÇ:
Mahkememiz
sayın çoğunluk oylarına katılmayışım nedenleri bunlardır.
|
|
|
|
Üye
Nihat O. Akçakayalıoğlu
|