ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1976/51
Karar Sayısı:1977/16
Karar günü:10/3/1977
Resmi Gazete tarih/sayı:25.6.1977/15977
İTİRAZ
YOLUNA BAVURAN: Askerî Yüksek İdare Mahkemesi 1. Dairesi
İTİRAZIN
KONUSU: 11/7/1975 günlü, 15292 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan ve 926 sayılı
Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine,
Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına ve Bu Kanuna Ek ve Ek Geçici
Maddeler Eklenmesine ilişkin 3/7/1975 günlü, 1923 sayılı Kanunun yürürlüğü
hakkındaki 53. maddesinde yer alan "... diğer hükümleri yayımı tarihinde
yürürlüğe girer." kuralının, Anayasaya aykırılığı nedeniyle iptali
istemidir.
I.
OLAY:
30/8/1972
nasıplı öğretmen yarbay olan davacı, bu rütbede kanunî bekleme süresi olan 3
yılını doldurduğu 30/8/1975 de albaylığa yükseltilmeyince başvurduğu davalı
idarece; 11/7/1975 günlü, 15292 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 1923 sayılı
Kanunun 38/b, maddesindeki terfi koşullarını taşımadığını ve bu nedenle
albaylığa terfi ettirilmediğinin kendisine bildirilmesi üzerine, idarî işlemin
iptali için, Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde dava açmış; bu davanın görülmesi
sırasında davacı vekili, terfie bir buçuk ay kadar bir süre kalmışken 926
sayılı Kanunun 38/b. maddesindeki albaylığa terfi koşullarını ağırlaştıran 1923
sayılı Yasadaki kuralı yayımı tarihinde yürürlüğe koyan hükmün Anayasa'ya
aykırı olduğunu ileri sürmüş, davayı gören Askerî Yüksek İdare Mahkemesi 1.
Dairesi, bu konuda davalı idarenin de savunmasını aldıktan sonra, Anayasa'ya
aykırılık savının ciddî olduğu kanısına vararak 1923 sayılı Yasanın 53.
maddesindeki "...diğer hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer."
kuralının iptali için dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesine 13/10/1976
gününde oybirliğiyle karar vermiştir.
III-
İLGİLİ YASA KURALLARI:
a)
İptali istenen yasa kuralı:
3/7/1975
günlü, 1923 sayılı Yasanın 53. maddesinin tam metni şöyledir :
Yürürlük
:
Madde
53- Bu kanunun 20, 37 nci maddesine bağlı gösterge tabloları, 38, Ek geçici 26,
Ek geçici 27, Ek geçici 31, Ek geçici 32 ve Ek geçici 33 üncü maddeleri 1 Mart
1975 tarihinden geçerli olarak, diğer hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
b)
926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun 38. maddesinin 3/7/1975
günlü, 1923 sayılı Yasa ile değişik metni:
a)
Yükselme sırasına girmiş bulunan teğmen - binbaşıların o rütbedeki sicil notu
ortalamaları tesbit edilip sınıfları içerisinde yeterlik derecelerine
sıralanırlar. Bunlardan, sicil notu ortalaması, sicil tam notunun % 60 ve daha
yukarısı olanlar, en üstün yeterlik derecesinden başlamak üzere kadro açığı
kadarı bir üst rütbeye terfi ettirilirler .
b)
Yükselme sırasına girmiş bulunan yarbay ve albaylar :
1.
Yarbaylar
Yükselme
sırasına girmiş bulunan yarbayların o rütbedeki sicil notu ortalamaları tesbit
edilir. Bunlardan sicil notu ortalaması sicil tam notunun % 60 ve daha yukarısı
olanları, binbaşılık ve yarbaylık rütbelerinde aldıkları sicil notları
toplamının sicil notu adedine bölünmesi sonucu ortaya çıkan nota göre kendi
sınıfları içerisinde sıralanırlar. Bunlardan sicil notu ortalaması sicil tam
notunun % 70 ve daha yukarısı olanlar 41 inci maddede belirtilen kadro oranına
göre verilecek kontenjan miktarında bir üst rütbeye terfi ettirilirler.
2.
Albaylar:
Yükselme
sırasına girmiş bulunan albayların bu rütbedeki sicil notu ortalaması kuvvet
komutanlıkları ve jandarma genel komutanlığınca tespit olunur. Buna göre
albaylık sicil notu ortalaması sicil tam notunun % 60 ve daha yukarısı olanlar,
binbaşılık rütbesinden itibaren albaylık rütbesinin son yılına kadar almış
oldukları sicil notları toplamının sicil notu addedine bölünmesi sonucunda
ortaya çıkan nota göre kendi sınıfları içerisinde, kurmaylar sınıflarına
bakılmaksızın kendi aralarında, (hava kuvvetlerinde pilot ve havayer kurmaylar
ayrı ayrı) sıralanırlar. Bu şekilde sıralanan albaylardan sicil notları sicil
tam notunun. % 70 ve daha yukarısı olanlar sicil dosyaları Yüksek Askerî Şûraya
gönderilir. Yüksek Askerî Şûra bunları 54. madde esaslarına göre
değerlendirmeye tabi tutar.
c)
Anayasa kuralları :
Madde
2- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve Başlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan, millî, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Madde
12- Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep
ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiç
bir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
IV-
İLK İNCELEME :
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 14/12/1976 gününde Kani Vrana,
Şevket Müftügil, Halit Zarbun, Ziya Önel, Abdullah Üner, Ahmet Koçak, Fahrettin
Uluç, Muhittin Gürün, Lûtfi Ömerbaş, Ahmet Erdoğdu, Hasan Gürsel, Ahmet Salih
Çebi, Adil Esmer, Nihat O. Akçakayalıoğlu ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun
katılmalarıyla yapılan ilk inceleme toplantısında aşağıdaki sorunlar üzerinde
durulmuştur.
l-
Dosyanın eksiği bulunup bulunmadığı sorunu:
İtiraz
yoluna başvuran mahkeme, 44 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca, iptal isteği
ile ilgili belgeleri göndermiş olup, bu konuda bir eksiklik yoktur. Mahkeme,
Anayasa Mahkemesine başvurma kararının gerekçesinde, itiraz konusu 1923 sayılı
Kanunun yürürlüğü ile ilgili 53. maddesindeki "diğer hükümleri yayımı
tarihinde yürürlüğe girer" kuralının olaydaki etkinliğinden ve 926 sayılı
Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun 38. maddesinin, davacının terfiine
engelleyen değişikliği ile olan ilişkisinden genel çizgilerle söz etmiştir.
Gerçekten, iptali istenen bu kural; albaylığa yükselmeyi yeterlik notu ortalaması
bakımından iki aşamalı bir baraj sistemine bağlayan yasa değişikliğini,
30/8/1975 de yapılacak terfilerden kısa bir süre önce yürürlüğe koymuş olmakla,
olayda etkenliğini ve ilişkisini yeter ölçüde göstermektedir. Bu konu kararın
(İtiraz konusu kuralın davada uygulanacak hüküm olup olmadığı )bölümünde daha
ayrıntılı biçimde belirtilecektir.
Halit
Zarbun, Abdullah Üner, Ahmet Koçak, Ahmet Erdoğdu ve Nihat O. Akçakayalıoğlu
itiraza konu olan 53. maddenin davacı hakkında uygulanmasını gerektiren kuralların
mahkemeye açıklattırılması gerektiği) düşüncesi ile bu görüşe katılmamışlardır.
2-
İtiraz konusu yasa kuralının davada uygulanacak hüküm olup olmadığı sorunu;
Bu
sorunun çözülebilmesi için, önce 926 sayılı Türk Silâhlı Küvetleri Personel
Kanununun, binbaşı ve yarbayların bir üst rütbeye terfilerine ilişkin
kuralların ve 1923 sayılı Kanunun bu konuda getirdiği değişikliğin ve ayrıca
davacının bu kurallar karşısında yeterlik durumunun kısaca belirlenmesinde
yarar vardır.
926
sayılı Kanunun 7/7/1971 günlü, 1424 sayılı Kanunla değişik 38. maddesinin (b)
fıkrasının l numaralı bendine göre, teğmenden yarbaya kadar (yarbay dahil)
subaylardan, terfin içi gerekli bekleme sürelerinin son yıllarında bulundukları
rütbelerde haklarında düzenlenen sicil belgelerindeki notların, 200 tam notuna
göre ortalaması % 60 ve daha yukarı olanlar kendi aralarında sıralanırlardı ve
bunlar en üstün yeterlik derecesinden başlamak üzere, kadro açığı oranında
terfi ettirilirlerdi. Söz konusu 38. maddeye 3/7/1975 günlü 1923 sayılı Kanunla
getirilen yeni kurala göre ise, terfii sırasına giren yarbayın bir üst rütbeye
yükselebilmesi için bu rütbede aldığı sicil notlan ortalamasının % 60 ve daha
yüksek olması yetmemekte, ayrıca binbaşılıktaki ve yarbaylıktaki bütün sicil
notları toplamının her iki rütbedeki sicil belgeleri adedine bölünmesi
suretiyle çıkacak ortalama notun % 70 ve daha yukarı olması gerekmektedir.
Dosyadaki
belgelere göre 30/8/1967 binbaşı nasıplı olan davacının, subay sicillerinde not
esasının henüz başlamadığı tarihlerde bu rütbede aldığı bütün sicilleri (yapar)
hükümlüdür ve subay sicil yönetmenliğinin geçici üçüncü maddesine göre bunun
not karşılığı 200 tam notuna göre 120, ortalaması ise % 60 tır. Yarbaylıktaki
1972, 1973, 1974 ve İ975 yılları sicil notları ortalaması da % 63 dür.
30/8/1975 de terfi sırasına girecek olan ve binbaşılık ve yarbaylık sicil
notları ortalaması % 70'e ulaşmayan davacının 11/7/1975'de yürürlüğe giren bu
yeni kural karşısında artık albaylığa yükselebilmesi ileriki yıllarda sicil
notlarında % 70 ortalama tutdurmadıkça olanak dışı kalmıştır.
Mahkemenin,
davayı görürken, 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun
davacının terfii ile ilgili 38. maddesini değiştiren 1923 sayılı Kanun kuralını
uygulama zorunluğunda olduğu kadar, bu kuralı, davacının terfi gününden az bir
süre önce yürürlüğe koymuş olan 53. maddedeki itiraz konusu hüküm üzerinde de
durması, bu kuraldan da yararlanması olayın yukarıda belirtilen özelliği
bakımından gereklidir. Çünkü bu yürürlük kuralı 926 sayılı Kanunun 38.
maddesinde yapılan ve yarbayların terfi ile ilgili değişikliği 30/8/1975 den
sonra yürürlüğe koysaydı davacının albaylığa terfii geri kalmayacaktı.
Bu
nedenlerle 1923 sayılı Yasanın 53. maddesindeki "... diğer hükümleri
yayımı tarihinde yürürlüğe girer" kuralı davada uygulanacak hüküm
niteliğindedir.
Halit
Zarbun, Abdullah Üner, Ahmet Koçak, Ahmet Erdoğdu, Ahmet Salih Çebi ve Nihat O.
Akçakayalıoğlu bu görüşe katılmamışlardır.
Böylece
yapılan ilk inceleme sonunda :
1-
Dosyanın eksiği bulunmadığına, Halit Zarbun, Abdullah Üner, Ahmet Koçak, Ahmet
Erdoğdu ve Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun (itiraza konu olan 53. maddenin, davacı
hakkında uygulanmasını gerektiren kuralların mahkemeye açıklattırılması
gerektiği) yolundaki karşıoylariyle ve oyçokluğuyle :
2-
İşin esasının, 3/7/1975 günlü, 1923 sayılı Yasanın, yarbay rütbesindeki
subayların albaylığa yükselmelerine ilişkin hükümleri açısından incelenmesine
Halit Zarbun, Abdullah Üner, Ahmet Koçak, Ahmet Erdoğdu, Ahmet Salih Çebi ve
Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun karşıoylariyle ve oyçokluğuyle, karar verilmiştir.
V.
ESASIN İNCELENMESİ :
İşin
esasına ilişkin rapor, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlığının 15 Kasım
1976 günlü, 1975/4632 sayılı yazısına bağlı olarak gönderilen dosya içindeki bu
mahkemenin 1. Dairesinin 13/10/1976 günlü gerekçeli kararı ve bu kararın
dayanaklarını oluşturan belgeler, iptali istenen yasa ve dayanılan Anayasa
kuralları, konu ile ilgili öteki metinler okunup incelendikten sonra, gereği
görüşülüp düşünüldü :
İtiraz
yoluna başvuran mahkeme, iptalini istediği kuralın Meclislerde yasalaşması
biçimine deyinmemiştir. Anayasa Mahkemesinin, 44 sayılı Kanunun 28. maddesi ile
tanınan, istekle bağlı kalmak kaydiyle, başka gerekçelerle de Anayasa'ya
aykırılık kararı verebilme yetkisine dayanılarak, yasa kuralı biçim yönünden de
incelenmiştir.
A)
Biçim yönünden inceleme :
l-
Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosundaki işlemler :
926
sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi, Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması ve Bu Kanuna Ek ve
Ek Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı ile bu konuya ilişkin
iki ayrı teklif, Millet Meclisi Milli Savunma ve Bütçe Plân Komisyonlarında
incelenerek düzenlenen 23/6/1975 ve 27/6/ 1975 günlü raporlarla Genel Kurula
verilmiş ve 29/6/1975 gününde Milletvekillerine dağıtılmıştır.
Tasarı,
Millet Meclîsi Genel Kurulunun 30/6/1975 gününde yaptığı 96. Birleşimde 3.
sırada ele alınmış, tümü üzerinde görüşme açılmadan önce Başkan, Millî Savunma
Bakanının verdiği (bugünkü gelen kâğıtlar arasında bulunan 926 sayılı Türk
Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi, bazı
maddelerinin yürürlükten kaldırılması ve bu kanuna ek ve ek geçici maddeler
eklenmesi hakkında kanun tasarısının, parlamentonun tatilinden önce çıkarılması
öngörülen tasarılar arasında bulunması nedeniyle, gelen kâğıtlardan gündeme
alınarak, diğer işlere takdimen görüşülmesini arz ve teklif ederim) biçimindeki
önergeyi okutarak oya sunmuş, önergenin kabulü ile tasarının tümü üzerinde iki
üye konuşmuş, maddelere geçilmesi oylanmış, kabul edilmiş, maddelerin görüşülmesi
evresinde dava ile ilgili olan ve 926 sayılı Kanunun rütbe terfilerinde
değişiklik yapan kural üzerinde söz alan olmamış, itiraz konusu yürürlüğe
ilişkin 53. maddenin göstergelerle ilgili deyiminin değiştirilmesi için verilen
bir önerge oylanarak reddedilmiş, bu suretle maddelerin görüşülmesi de
bitirilerek tasarı açık oya sunulmuş, bu oylamada çoğunluğun bulunmadığı
anlaşıldığından açık oylama 1/7/1975 gününde 97. Birleşimde yapılarak tasarı
248 kabul, 17 red, 7 çekimser oyla kabul edilmiştir. (Millet Meclisi Tutanak
Dergisi 4. Dönem, 2. Toplantı yılı, 23. Cilt, 96. ve 97. Birleşimler),
Millet
Meclisi Başkanlığınca 1/7/1975 gününde Cumhuriyet Senatosu Başkanlığına
gönderilen tasarı, o gün Cumhuriyet Senatosu Millî Savunma ve Bütçe ve Plân
Komisyonlarında ayrı ayrı görüşülerek Millî Savunma Komisyonunun 1/7/1975
günlü, 16 karar sayılı, Bütçe ve Plân Komisyonunun 1/7/1975 günlü, 37 karar
sayılı raporları ile 3/7/1975 gününde Cumhuriyet Senatosu üyelerine
dağıtılmıştır.
Tasan
Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunun 3/7/1975 gününde yaptığı 72. Birleşimde
ikinci sırada ele alınmış; tümü üzerinde görüşme açılmadan önce Başkan, Bütçe
ve Plân Komisyonu Başkanının verdiği (926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri
Personel Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi, Bazı Maddelerinin
Yürürlükten Kaldırılması ve Bu Kanuna Ek ve Ek Geçici Maddeler Eklenmesi
Hakkındaki Kanun tasarısına ait Komisyonumuz raporu ve metin basılıp üyelere
dağıtılmıştır.
l-
Tasarının gelen kâğıtlardan gündeme alınarak gündemdeki bütün işlere takdimen,
öncelikle ve ivedilikle görüşülmesini,
2-
Tasarı üzerindeki görüşmelerin ancak, üzerinde değişiklik önergesi verilen
maddelere inhisar ettirilmesini arz ve teklif ederiz.) biçimindeki önergeyi
okutarak, oya sunmuş, önergenin kabulünden sonra tümü üzerinde görüşme açılmış,
iki üye konuşmuş, komisyon ve hükümet adına cevaplar verilmiş, maddelere
geçilmesi oylanarak kabul edilmiş, üzerinde değişiklik önergesi verilmeyen
maddeler ve bu arada dava konusu yürürlük maddesi okunarak oylanmış ve kabul
olunmuş, 37. madde ile gösterge tablolarında yapılmakta olan değişikliğin
tasarıdan çıkarılması için verilen bir önerge de reddedilmiş, bu suretle
maddelerinin görüşülmesi de bitirilen ve yukarıda açıklandığı üzere hakkında
ivedilik kararı bulunan tasarı bu birleşimde açık oya sunulmuş, 123 kabul, 6
red ve l çekimser oyla kabul edilmiş ve kesinleşmiştir (Cumhuriyet Senatosu,
Tutanak Dergisi: 14. Toplantı, 23. Cilt, 72. Birleşim).
2-
1923 sayılı Kanun tasarısının Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu Genel
Kurullarında gördüğü işlemlerden aşağıdaki konular üzerinde durulmuştur :
a)
Anayasa'nın 85. maddesi gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Meclisler
çalışmalarını kendi yaptıkları içtüzüklerinin kurallarına göre yürütürler. Millet
Meclisi İçtüzüğünün 53. maddesine göre genel kurula gönderilen bir komisyon
raporu veya herhangi bir metin, tersine karar alınmadıkça dağıtımı tarihinden
başlanarak 48 saat geçmeden görüşülemez. Bu süre geçmeden gündeme alınması ve
gündemdeki tasarı ve tekliflerden ve diğer işlerden birine öncelik verilerek bu
kısmın ilk sırasına geçirilmesi, hükümet veya esas komisyon tarafından
gerekçeli olarak genel kuruldan istenmesine ye o yolda karar verilmesine
bağlıdır. Bu kurallar Cumhuriyet Senatosu içtüzüğünün 70. maddesinde de yer
almış bulunmaktadır.
Yukarıda
da belirtildiği gibi, dava ile ilgili kanun tasarısının her iki mecliste,
dağıtımından başlanarak 48 saat veya 2 tam gün geçmeden gündeme alınması,
Millet Meclisinde öncelik, Cumhuriyet Senatosunda ise öncelik ve ivedilik
kararları verilmesi, Millet Meclisinde Millî Savunma Bakanının, Cumhuriyet
Senatosunda Bütçe ve Plân Komisyonu Başkanının verdikleri önergeler üzerine
gerçekleşmiştir. Millî Savunma Bakanı önergesini tasarının tatilden önce
çıkarılması Öngörülen tasarılardan olması nedenine, gerekçesine dayandırmıştır.
Cumhuriyet Senatosu Bütçe ve Plân Komisyonu Başkanının önergesinde gerekçe
yoksa da, Komisyon raporunda bu konudaki nedenler açıklanmıştır.
Kanun
tasarı ve tekliflerinin, belli süreler geçmeden gündeme alınmasına ve öncelikle
ve ivedilikle görüşülmesine ilişkin önergelerin gerekçeye ve önemli neden
koşuluna bağlı olması kuralları, birer içtüzük düzenlemesidir ve bu kurallar
kaynağını doğrudan doğruya Anayasa'dan almış da değildir. Böyle olunca,
Parlamentoda bu çeşit biçim kurallarına her uyulmayışta bir iptal nedeni
oluşacağı kabul edilemez. Nitekim bu konu Anayasa Mahkemesinin çeşitli
kararlarında (örneğin 8/5/1973 günlü E. 1972/24, K. 1973/21; 21/5/1974 günlü E.
1974/8, K. 1974/19 sayılı kararlar, Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi Cilt,
11, sayfa 238-239 ve cilt 12, sayfa 187-190) açıklanmıştır.
Öncelik
ve ivedilik hakkındaki içtüzük kurallarının böylece değerlendirilmesi Anayasa
Mahkemesinin bu işin özünü de incelemesini engelleyen bir hal bulunmaması ve
tasarının genel gerekçesi ile komisyon raporlarındaki açıklamalar (Millet
Meclisi Tutanak Dergisi, cilt 13, Birleşim 96, Sayfa 379; Cumhuriyet Senatosu
Tutanak Dergisi, cilt 23, Birleşim 72, sayfa 53) karşısında, 1923 sayılı Yasa
tasarısının Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu genel kurullarında,
gerekçesiz önergelerle, belli süre geçmeden gündeme alınıp öncelikle ve
ivedilikle görüşülmesinin sağlanmış olması, Meclislerin içtüzüklerine bir
aykırılık oluştursa da, bu husus bir iptal nedeni sayılmamak gerekir.
Muhittin
Gürün bu görüşe katılmamıştır.
b)
Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulundaki görüşmelerin, tasarının, üzerinde
değişiklik önergesi verilen maddelerine inhisar ettirilmesi konusu:
Yukarıda
tasarının yasama meclisleri genel kurullarında geçirdiği evreler bölümünde
ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunun
3/7/1975 günlü 72. Birleşiminde ele alınan tasarının tümü üzerinde görüşme
açılmadan önce, Bütçe ve Plân Komisyonu Başkanı tarafından verilen "...Kanun
tasarısına ait Komisyonumuz raporu ve metin basılıp üyelere dağıtılmıştır, l-
Tasarının gelen kâğıtlardan gündeme alınarak gündemdeki bütün islere takdimen,
öncelik ve ivedilikle görüşülmesini, 2- Tasarı üzerindeki görüşmelerin ancak,
üzerinde değişiklik önergesi verilen maddelere inhisar ettirilmesini arz ve
teklif ederiz" yollu önergesi oya sunularak kabul edilmiş ve maddelerin
görüşülmesi bu önerge üzerine Genel Kurulun verdiği karar doğrultusunda
sürdürülmüştür, itiraz konusu edilen madde üzerinde de bir değişiklik önergesi
verilmemiş bulunduğundan, Başkanlıkça okutturularak oya sunulmuş ve kabul
edilmiştir.
İçtüzük
kurallarına uyulmamanın sonuçları ve bunların Anayasal denetimindeki yeri ve
etkisi, Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında belirtilmiş Anayasa Mahkemesi
değerlendirmeyi yaparken gözönüne alınması gereken ilkeleri bu kararlarda
açıklamıştır. Örneğin 8/5/1973 günlü, E. 1972/24, K. 1973/21 sayılı kararında
(Resmî Gazete: Gün. 31/12/1973 Sayı: 759) "...Anayasa Mahkemesinin bu
değerlendirmeyi yaparak işi bir çözüme bağlarken yalnız İçtüzük hükümlerinin
önem ve niteliğini değil, aynı zamanda kendi görev ve yetki sınırlarını da
birlikte gözönüne almasında zorunluluk vardır." yolunda bir ilke
öngörmüştür. Gerçekten Anayasa Mahkemesinin İçtüzük kurallarına uyulmamanın
Anayasa'ya aykırılığı ortaya koyup koymadığını saptarken yalnız içtüzük
kurallarının önemi ve niteliğini ele alması ve değerlendirmeyi buna göre
yapması savunulamaz. Anayasa Mahkemesinin böyle bir değerlendirmeyi yaparken,
bir çok kararlarında açıklananların yanında, incelediği Yasa kuralını da
gözönüne alması, onun niteliği ve Yasaya etkisi üzerinde durması da gerekir.
İtiraza
konu edilen 53. madde, "Bu Kanunun ...... diğer hükümleri yayım tarihinde
yürürlüğe girer." hükmünü taşımakta, yani yürürlüğü belirleyen bir kuralı
öngörmektedir. Her şeyden önce, bu hükmün yasada yer almaması dahi o yasayı
sakatlayıcı ya da işlemez duruma sokucu bir etki gösteremez. Çünkü bu takdirde,
1322 sayılı "Kanunların ve Nizamnamelerin Sureti Neşir ve İlânı ve
Mer'iyet Tarihi Hakkında Kanun " un 3. maddesinde belirtilen kurallar
içinde yasa hükmü yürürlüğe girecektir. Öte yandan Subay Sicil Yönetmeliğinin
25. maddesinde "...bu tarihlere göre düzenlenen siciller o yılın 30
Ağustos tarihinde düzenlenmiş kabul edilir ve sicil düzenleme tarih ile o yılın
39 Ağustos tarihi arasındaki sürede o yıl için sicil defterine başka bir kanaat
yazılmaz" hükmü yer aldığına ve itiraz konusu hükmü içeren yasa da Resmî
Gazete ile 11/7/1975 gününde yayımlandığına göre, İçtüzüğe aykırılığın,
Anayasa'ya aykırı bir durum oluşturmadığı kabul edilmelidir.
Şevket
Müftügil, Şekip Çopuroğlu ve Muhittin Gürün bu görüşe katılmamışlardır.
B)
İtiraz konusu hükmün özü yönünden inceleme ;
Bu
dava ile ilgili yasa kuralları ve davacının durumu, kararın IV. bölümünde
incelenmişti. Bu konular burada yinelenmiyecektir. Anayasa'ya aykırılık
konusunda davacı vekili davacının albaylığa yükselmesine az bir süre kalmış
iken yürürlüğe giren yeni bir yasa kuralının davacı hakkında uygulanmasının ve
onun terfi ettirilmeyişinin sakat bir işlem olduğunu, işlemin dayandırıldığı bu
yasa kuralının, yürürlük tarihinin iyi saptanmaması sonucu, kazanılmış haklara
dokunduğunu ileri sürmüş, mahkeme ise; 1923 sayılı Yasanın, 53. maddesindeki
"...diğer hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer." hükmünün, eski
kurallara göre sicil almış olan davacının terfii yönünden kazanılmış hakkına
dokunması, eşitlik ve idarî istikrar ilkelerini bozması ile hukuk dışı
işlemlere neden olduğunu ve bu hali ile de Anayasa'nın özüne ve sözüne aykırı
düştüğünü belirtmiştir, itiraz konusu kural bu yönlerden, yani kazanılmış hak,
eşitlik ve idarî istikrar bakımlarından ele alınacaktır.
a)
Kazanılmış hak yönünden :
Kazanılmış
hak konusuna geçmeden önce, Devlet kuruluşunda kamu idaresinin ana karakteri,
kamu hizmeti görenlerin ve bu arada ordu mensuplarının, hizmeti gördüren
"İdare" ile olan bağlantıları üzerinde kısaca durulmak zorunluğu
vardır.
Anayasal
hukuk düzenimizin diğer alanlarında olduğu gibi, Kamu İdaresi ve bu İdare ile
kamu hizmeti görenler arasındaki ilişkiler, özellikle hizmete alınma, hizmet
görme, yükselme ve hizmetten ayrılma gibi konular ve öteki özlük hakları
objektif hukukî tasarruflarla, başka bir deyimle "kural
tasarruflarla" düzenlenir. Bu tasarrufların ana çizgileri Anayasa'da ve
özellikle Anayasa'nın 112-119, maddelerinde gösterilmiştir. Bu ana çizgiler
içinde yasalarla, tüzük ve yönetmeliklerle konulan bu kuralların ana karakteri
genel, nesnel ve sürekli oluşudur. Bu kurallar, yürürlükleri süresince,
durumları bunlara uygun düşen bütün kişilere uygulanır. İdare ile memur, ordu
ile subay ve astsubay arasındaki bağlantı, özel hukukta olduğu gibi karşılıklı
anlaşmalardan doğan sözleşmelerle değil, kamu hizmetinin gereklerine göre
önceden düzenlenmiş bu statüer kural tasarruflarla sağlanır. Diğer hukuk
alanlarında olduğu gibi kamu hukuku alanında da Anayasa, yasa, tüzük,
yönetmelik gibi düzenleyici tasarruflarla konmuş kurallar, kamu hizmetinin
gerekleri gereksinmeleri gibi nedenlerle ve kondukları yöntemlere uyulmak,
Anayasa'ya ve yasalara uygun düşmek kaydıyle herzaman değiştirilebilirler veya
kaldırılabilirler. Tersine bir kural getirilmedikçe, bu değiştirme ve
kaldırışlarla doğan yeni duruma uyulmak, o statü içindeki herkes, her kamu
hizmetlisi için zorunludur.
Kural
tasarrufların genel olarak ve kısaca bu özelliklerine dokunduktan sonra,
davacının ve mahkemenin üzerinde önemle durdukları (Kazanılmış hak) kavramına
geçebiliriz.
Gerek
öğretide ve gerek uygulamalarda tanımı çeşitli görüşe ve kabule elverişli bir
kavram olan (kazanılmış hak), özel hukuk ve kamu hukuku alanlarında bireyler
açısından önemli bir konudur ve genel olarak, bir hak sağlamaya elverişli
nesnel yasa kuralarının bireylere uygulanması ile onlar için doğan öznel hakkın
korunması anlamında kabul edilebilir.
Yasa
koyucunun, bir kamu hizmetinde söz gelimi askerlik alanında görevin
gerektirdiği nitelikleri ve koşullar) saptamasını ya da saptanmış olanları
değiştirmesini, Anayasa çerçevesi içinde kalmak kaydıyle, görevin ve ülkenin
gereklerine ve zorunluklarına göre serbestçe takdir edebileceğini kabul etmek
yerinde olur. Çünkü bu gerek ve zorunlukları en iyi bilecek durumda olan yasa
koyucudur, itiraz konusu kural ile de yapılmış olan budur. Burada değişiklik
tarihinden önce bir kazanılmış hak bulunup bulunmadığı önem kazanmaktadır.
Davacının
albaylığa yükselme durumu kazanılmış hak kavramı tanımı ile
değerlendirildiğinde; sicil durumu bakımından 1923 sayılı Yasanın yürürlüğünden
önceki kurallara göre terfi edebilir olan davacı, albaylığa yükselmek için
belli süreyi ancak 30/8/1975 de doldurup terfie bu tarifte hak kazanacaktır.
Yani davacı için kazanılmış hak 30/8/1975 de doğmaktadır. Hakkında daha önce
düzenlenmiş sicil belgesi de, sicil yönetmeliği hükmü gereği olarak bu tarihte
geçerlidir. Yönetmelikte böyle bir hüküm olmasa bile, albaylığa yükselmede
kazanılmış hakkın, sicil belgesi ile doğmuş olacağı savunulamaz.
Bu
açıklamalar karşısında, 1923 sayılı Kanunun yayımlandığı ve albaylığa terfi
koşullarını ağırlaştıran kuralların yürürlüğe girdiği 11/7/1975 tarihinde
davacının albaylığa terfii konusunda onun lehine doğmuş bir hak yoktur.
b)
Eşitlik ve idarî istikrar yönlerinden;
Anayasa'nın
12. maddesinde "Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç,
din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir." ilkesi yeralmaktadır.
Bunun amacı her Türk vatandaşının ve bu arada Türk kamu görevlisinin maddede
sayılan çeşitli durumlara bakılmaksızın yasalar önünde hukukî yönden eşit
sayılmalarını sağlamaktır. Maddedeki eşitliğin bir anlamı da yasaların koyduğu
kurallara uyarlık bakımından kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar
arasında değişik uygulama yapılmamasıdır. Durumlardaki değişikliğin doğurduğu
zorunluluklarla ve haklı nedenlerle ilgililer hakkında yapılan ayırımla
uygulamalar Anayasa'nın eşitlik ilkesine ters düşmez, yasanın eşitlik ilkesine
ters düşmez.
Bu
nedenlerle, 30/8/1975 ten önceki yıllarda albaylığa yükselme sırasına girmiş
olanlara o yıllarda yürürlükte bulunan kuralların, 30/8/1975 de albaylığa terfi
durumuna giren davacıya da bu tarihte yürürlükte olan kuralların uygulanmış
olmasında Anayasa'nın eşitlik ilkesine bir aykırılık oluştuğundan söz edilemez.
İdarî
istikrar konusuna gelince : İdarî istikrar; kamu idaresinin yürürlükte bulunan
kuralları yürürlükte kaldıkları sürece, onların uyduğu her olaya gereğince ve
aynı biçimde uygulamasıdır. Belli bir kuralın benzer olaylarda ve değişik
zamanlarda değişik biçimde uygulanması idarî işlemlerde istikran, idarenin
ciddiyetini bozar, ilgililerin idareye karşı güvenlerini sarsar. Ancak,
kuralların değişmesi ile uygulamanın da değişmesi doğaldır. Kamu idaresi
yürürlükten kalkmış bir kuralı değil, onun yerine konmuş yeni kuralı uygulamak
zorundadır .
Burada
şunun da belirtilmesinde yarar vardır : idarenin Kararlılık ilkesine uygun
davranmış olup olmadığını denetlemek görev ve yetkisi Anayasa Mahkemesinin
değil, idarî yargı yerlerinindir. Buna karşılık Anayasa'ya aykırı olmamak
koşuluyla, yürürlükteki yasaların günün gereksinmelerine göre değiştirilmesi
veya kaldırılması ve koyduğu yasa kurallarının, kamu hizmetinin gerektirdiği
biçimde belli tarihlerde yürürlüğe konulması yasa koyucunun Anayasal görevleri
ve yetkileri içindedir. Bu bakımdan itiraz konusu yasa kuralının idarî
istikrarı bozduğu savı da yersizdir.
Bu
nedenlerle itiraz konusu kural öz yönünden Anayasa'ya aykırı değildir, İtiraz
reddedilmelidir.
Ziya
Önel, Muhittin Gürün ve Lûtfi Ömerbaş bu sonuca katılmamışlardır.
VI-
SONUÇ :
I-
Biçim yönünden yapılan inceleme sonunda:
1-
27/7/1967 günlü, 926 sayılı "Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu"
nun kimi maddelerinin değiştirilmesi, kimi maddelerinin yürürlükten
kaldırılması ve bu Kanuna Ek ve Ek Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında 3/7/1975
günlü, 1923 sayılı Yasaya ilişkin tasarının Millet Meclisinde görüşülmesi
işlemlerinde Anayasa'ya aykırılık bulunmadığına, bu nedenle aynı kanunun 53.
maddesinde yer alan itiraz konusu (...diğer hükümleri yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.) kuralının iptali gerekmediğine, Muhittin Gürün'ün (tasarının,
gerekçe gösterilmeden dağıtımından kırksekiz saat geçmesi beklenmeyerek gündeme
alınması ve Öncelikle görüşülmesi, kanunun itiraz konusu kuralını biçim
yönünden Anayasa'ya aykırı düşürdüğü ve bu nedenle iptali gerektiği) yolundaki
karşıoyuyla ve oyçokluğuyla;
2-
Cumhuriyet Senatosundaki işlemlerden :
a)
Tasarının gündeme alınmasında ve öncelik ve ivedilikle görüşülmesinde
Anayasa'ya aykırılık bulunmadığına Muhittin Gürün'ün (tasarının, dağıtımından
iki tam gün geçmeden ve gerekçe gösterilmeden gündeme alınmasının aynı zamanda
gerekçesi olmayan bir önerge üzerine öncelik ve ivedilik kararı verilmiş
bulunmasının Anayasa'ya aykırılık oluşturduğu, itiraz konusu hükmün bu nedenle
iptali gerektiği) yolundaki karşıoyuyla ve oyçokluğuyla,
b)
1923 sayılı Yasa tasarısının görüşülmesine başlarken verilen bir önerge ile
(tasarı üzerindeki görüşmelerin ancak üzerinde değişiklik önergesi verilen
maddelere inhisar ettirilmesi) nin kabul edilmesi sonucu olarak itiraz konusu
kuralın bu madde hakkında değiştirge önergesi bulunmadığından sadece okunmak
suretiyle oya sunulmasında Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmadığına Şevket
Müftügil, Sekip Çopuroğlu ve Muhittin Gürün'ün karşıoylariyle ve oyçokluğuyla,
II-
Esas yönünden yapılan inceleme sonunda :
İtiraz
konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olmadığına, itirazın bu nedenle reddine Ziya
Önel, Muhittin Gürün ve Lütfi Ömerbaş'ın karşıoylariyle ve oyçokluğuyla,
10/3/1977 gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkanvekili
Şevket
Müftügil
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Abdullah
Üner
|
|
|
|
|
Üye
Ahmet
Koçak
|
Üye
Şekip
Çopuroğlu
|
Üye
Fahrettin
Uluç
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
|
|
|
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Ahmet
Erdoğdu
|
Üye
Hasan
Gürsel
|
Üye
Ahmet
Salih Çebi
|
|
|
|
Üye
Adil
Esmer
|
Üye
Nihat
O. Akçakayalıoğlu
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
3/7/1975
günlü, 1923 sayılı Kanunun "Yürürlük" başlığını taşıyan 53.
maddesinde : (Bu kanunun 20, 37. maddesine bağlı gösterge tabloları, 38, Ek
geçici 26, Ek geçici 27, Ek geçici 31, Ek geçici 32 ve Ek geçici 33 üncü
maddeleri l Mart 1975 tarihinden geçerli olarak, diğer hükümleri yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.) denilmektedir. İtiraz konusu kural, bu maddenin
içinde yer alan (...diğer hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.)
hükmüdür. Dikkat edilecek olursa, maddenin tümü basit bir yürürlük hükmünü içermemektedir.
Bir çok maddelerin yürürlük tarihleri kanunun yayımı tarihinden önceye alınmış
ve öteki hükümleri yayımla birlikte yürürlüğe konulmuştur. Bu ayırım maddenin
muhtevasına önemle bakmayı zorunlu kılmakta, belirli hak ve yükümleri içeren
kimi maddelerin yayımdan önceki bir tarihte yürürlüğe konulmasında kanun
koyucunun amaçladığı yararlar bulunduğu sonucuna varılmaktadır. Öngörülen bu
düzenlemenin, Türk Silâhlı Kuvvetleri Personeli bakımından esas hükümler gibi
etkili olduğunda kuşku yoktur. Hal böyle olunca, Cumhuriyet Senatosunda Önceden
kabul edilen bir karara dayanılarak 53. maddenin üzerinde görüşme açılmaksızın
kabul edilmiş olması, Anayasa'nın 92. maddesine açık bir aykırılık oluşturmakta
ve itiraz konusu kuralın bu nedenle iptali gerekmektedir. Anayasa Mahkemesinin
çeşitli kararlarında bu yönden iptal gerekçeleri açıklanmış olduğundan burada
yinelenmesine ver yoktur. (Örneğin 6/5/1975 günlü, E. 1974/35, K. 1975/ 126
sayılı karar, Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi Cilt : 13, Sayfa : 496-497;
19/10/1976 günlü, E. 1973/42, K. 1976/48; 15/2/1977 günlü, E. 1976/50, K.
1977/13 sayılı kararlar).
Yukarıda
açıklanan nedenlerle çoğunluğun bu konudaki görüşüne katılmıyorum
|
|
|
|
Başkanvekili
Şevket Müftügil
|
KARŞIOY
YAZISI
Mahkememizin
Esas:1976/51, Karar: 1977/16 sayılı kararında, Sayın Abdullah Üner'in yazdığı
karşıoy yazısına katılıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Mahkememizin
Esas: 1976/51, Karar: 1977/16 sayılı kararında, Sayın Lütfi Ömerbaş'ın yazdığı
karşıoy yazısında belirtilen nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
KARŞIOY
GEREKÇESİ
Askerî
Yüksek İdare Mahkemesi l inci dairesince, Anayasaya aykırı olduğundan söz
edilerek iptali istenen 1923 sayılı Kanunun 53. maddesinde yer alan
"...diğer hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer." kuralının,
davacı hakkında uygulanmasını gerektiren nedenlerin Mahkemeye açıklattırılması
ve bu kuralın davada "uygulanacak hüküm niteliğinde bulunmadığı yolundaki
karşı oyumuzun gerekçeleri aşağıdadır :
926
sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun 1424 sayılı Kanunla değişik
38. maddesinin (a) işaretli bendine göre; yarbayların albaylık rütbesine terfi
edebilmeleri için Öteki koşullarla birlikte yarbaylıkta aldığı sicil notu
ortalamalarının % 60 ve daha yukarı olması yeterli iken bu hüküm 11 Temmuz 1975
günlü Resmî Gazete'de yayımlanan 1923 sayılı Kanunun 16. maddesi ile
değiştirilerek yükselme sırasına girmiş olan yarbayların yarbaylıkta almış
oldukları sicil notu ortalamalarının en az % 60 olması gerekmekle birlikte
ayrıca binbaşılık ve yarbaylıkta almış oldukları sicil notu ortalamalarının da
% 70 ve daha yukarı olması şartı konulmuş ve bu Kanunun itiraz konusu 53.
maddesinde de bu hükmün Kanunun yayımı tarihi olan 11 Temmuz 1975 gününde
yürürlüğe gireceği öngörülmüştür.
Davacı
yarbay'ın ise; albaylığa terfi sırası 30 Ağustos 1975 tarihinde gelmiş, ancak
yarbaylıkla aldığı sicil notu ortalaması % 60 ve binbaşılıkta aldığı sicil notu
ortalaması da yine % 60 olması ve bu iki not ortalamasının % 70'e ulaşmaması
nedeniyle sıralamaya tabi tutulmamış ve bu suretle albaylığa terfi
ettirilmemiştir. Davacı bu husustaki hükmün yürürlük tarihinin, Kanunun Resmî
Gazete'de yayımlandığı 11 Temmuz 1975 değil de kendisinin terfi sırasının
geldiği 30 Ağustos 1975 tarihinden daha sonraki bir tarihe itilmiş olsa idi
eski Kanun hükmünce albaylığa terfi edebileceğini öne sürmüş ve bu nedenle 1923
sayılı Kanunun yürürlük tarihini belirleyen 53. maddesinin "Bu Kanunun 20,
37. maddesine bağlı gösterge tabloları, 38, Ek geçici 26, Ek geçici 27, Ek
geçici 31, Ek geçici 32 ve Ek geçici 33. maddeleri l Mart 1975 tarihinden geçerli
olarak ve diğer hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer." biçimindeki
metninden yalnız (...diğer hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.)
ibaresinin Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasında bulunmuş, Yüksek İdare Mahkemesi
Birinci Dairesince de bu iddia ciddi görülerek söz konusu hükmün iptali için
Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmiştir.
Anayasa'nın
151. ve 44 sayılı Kanunun 27. maddeleri gereğince; Bir Mahkemenin bir kanun
hükmünün Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasiyle Anayasa Mahkemesine
başvurulabilmesi için o kanun hükmünün o davada uygulanacak durumda olması,
diğer deyimle davanın esasına etkisi olacak, uyuşmazlığın çözümlenmesini
sağlayacak nitelikte bulunması gerekmektedir. Halbuki 1923 sayılı Kanunun
yürürlüğe gireceği tarihi belirleyen 53. maddesinin dava ile ilgili olduğu
kabul edilse bile Mahkemece davada uygulanması söz konusu olamaz. Bir kanunun
yürürlüğe gireceği tarihi belirlemek yargı organlarının değil o kanunu yapan
yasama organının görevi ve yetkisi içinde olduğu kuşkusuzdur. Mahkemece bu
davada uygulanacak durumda olan hüküm ise, yarbaylıktan albaylığa terfi
şartlarında değişiklik yapan ve 1923 sayılı Kanunun 16. maddesi ile
değiştirilen 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun 38.
maddesinin (b) bendinin l sayılı fıkrası olduğu halde bu hüküm hakkında ne
davacı tarafından bir iddia ileri sürülmüş ne de Mahkemece hüküm Anayasa'ya
aykırılık kararı mevcut bulunmuştur.
Söz
konusu 53. maddedeki itiraz olunan hüküm; söz gelimi iptal edilmiş olsa bile
iptal kararının yayımlanması ile birlikte 1923 sayılı Kanunun bu husustaki
hükümleri uygulanamaz duruma düşecek ve eski 38. madde hükmü ise kendiliğinden
yürürlüğe giremiyecektir. Böyle bir durum ise ne davanın çözümüne yarayacak ne
de davacının albaylığa terfiine olanak sağlayabilecektir. Halbuki Anayasa'nın
151. maddesinde ki "davada uygulanacak Kanun" deyimi; davada etkisi
olacak, dava konusu uyuşmazlığı çözümleyecek kanun anlamını ifade etmektedir.
Böylece Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesinin anılan hüküm hakkında Anayasa
Mahkemesine başvurma yetkisi bulunmadığı, açıktır.
Şu
hususu da ilâve edelim ki: İtiraz konusu hükmün iptali halinde, Kanunların ve
nizamnamelerin sureti neşir ve ilâm hakkındaki 1322 sayılı Kanunun 3.
maddesinin kendiliğinden işleyeceği, diğer deyimle 1923 sayılı Kanunun itiraz
konusu hükmünün kanunun Resmî Gazete'de yayımlandığı 11 Temmuz 1975 tarihinin
ertesi gününden başlayarak 45 gün sonra yürürlüğe gireceği kabul edilmiş olsa
bile yine kanunun davacının terfi süresinin dolduğu 30 Ağustos 1975 tarihinden
önce yürürlüğe girmiş olacak ve albaylığa terfi sıralamasında yine eskisi değil
1923 sayılı Kanunla değişik son hükmün uygulanması gerekecek, verilecek iptal
kararının bu bakımdan da davada etkisi bulunmayacaktır.
Bu
durum karşısında itiraz konusu hükmün davacı hakkında uyguma olanağı bulunup
bulunmadığının, verilecek iptal kararından davacının ne suretle
yararlanabileceğinin Mahkemeye açıklattırılması yerinde olacak iken
yapılmamıştır.
Özetlemek
gerekirse : İtiraz konusu hükmün davada Mahkemece uygulanacak bir kural
olmaması ve dava konusu uyuşmazlığın çözümlenmesinde etkisi dahi bulunmaması
nedeniyle Mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurma yetkisi yoktur. İtirazın,
işin esasının incelenmesine geçilmeksizin Mahkemenin yetkisizliği yönünden reddedilmesi
gerekir.
|
|
Üye
Abdullah
Üner
|
Üye
Ahmet
Salih Cebi
|
KARŞIOY
YAZISI
Mahkememizin
10/3/1977 günlü, Esas: 1976/51, Karar 1977/16 sayılı kararında sayın
Başkanvekili Şevket Müftügil'in yazdığı karşıoy yazısındaki gerekçeler, bu
konudaki düşüncemi tamamıyle yansıttığından aynı gerekçelerle sözü geçen
kararın bu bölümüne katılıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
53.
maddesinde yer alan hükümlerden bir bölümünün Anayasa'ya aykırı olduğu ileri
sürülen 3/7/1975 günlü, 1923 sayılı Kanun, Yasama Meclislerinde uygulanan
görüşme Yöntemleri açısından Anayasa'ya aykırı biçimde yasalaştığı gibi kanunun
53. maddesinin itiraz konusu hükmü esas yönünden de Anayasa'ya aykırıdır.
A-
Biçim yönünden Anayasa'ya aykırılık sorunu :
l-
Millet Meclisindeki işlemler:
Sözü
geçen kanuna ilişkin tasarının Millî Savunma ve Bütçe ve Plân Komisyonlarında
incelenmesi sonunda hazırlanan raporlar 29/6/1975 gününde Milletvekillerine
dağıtılmıştır. Bu tasarı ve raporlar, henüz gündeme alınmamışken ve
dağıtımlarından da kırksekiz saat geçmemişken. Millet Meclisinin 30/6/1975
günündeki 96. birleşiminde Millî Savunma Bakanının verdiği bir önergenin Başkanlıkça
okutulup oylanması üzerine hem gündeme alınmış, hem de gündemdeki öteki işlerin
önüne geçirilerek, yani "Öncelikle" görüşülmesi yapılmıştır. Söz
konusu önerge metni yukarıki kararın (V-A-biçim yönünden inceleme : l)
bölümünde yazılı olduğundan buraya alınmamıştır. Önergede, gündeme alınma ve
öncelikle görüşme için öne sürülen neden, (Parlamentonun tatilinden önce
çıkarılması öngörülen tasanlar arasında bulunması) ndan ibarettir. Görüldüğü
gibi ileri sürülen bu neden Millet Meclisi İçtüzüğünün 53. maddesinin ikinci
fıkrasındaki (gerekçeli olarak isteme) koşuluna uygun değildir. Çünkü İçtüzüğün
sözü - geçen hükmünde yer alan (gerekçe), gündemde olmadığı ve dağıtımından
kırksekiz saat geçmediği halde gündeme alınmayı ve gündemdeki bütün işlerin
önüne geçirilerek görüşülmeyi zorunlu kılacak nedenleri belirten açıklamalar
olabilir. Yoksa (tatilden önce çıkarılması Öngörülen tasanlar arasında
bulunması) yolundaki bir ifade, bu nitelikte bir gerekçe değildir. Çünkü her
yasa bir kamu hizmeti ile ilgilidir ve gecikmesiyle orantılı olarak kamu
hizmetinde aksamalar olabilir. Söz konusu tasarı da kamu hizmetinin bir
kesiminde (askerlik hizmetlerinde) çalışan personelin özlük haklarına ilişkin
bulunmaktadır. Ortada başka bir neden yokken, sadece bu niteliği açısından,
yasalaşmasında acele yöntemlere başvurulması, içtüzüğün 53. maddesinde
öngörülen nitelikte bir gerekçe sayılamaz. Bu bakımdan yapılan işlem, İçtüzüğe
ve dolayısiyle Anayasa'nın 85. maddesine aykırıdır.
2-
Cumhuriyet Senatosundaki işlemler:
Millet
Meclisinden gelen metin Cumhuriyet Senatosunun Millî Savunma ve Bütçe ve Plân
Komisyonlarında incelenerek hazırlanan raporlar 3/7/1975 gününde üyelere
dağıtılmıştır. Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunun aynı günkü 72. birleşiminde
Başkan, Bütçe ve Plân Komisyonu Başkanı tarafından verilen ve söz konusu
tasarının (gelen kâğıtlardan gündeme alınmasını ve gündemdeki bütün işlere
takdimen Öncelikle ve ivedilikle görüşülmesini ve tasarı üzerindeki
görüşmelerin ancak üzerinde değişiklik Önergesi verilen maddelere inhisar
ettirilmesini) isteyen bir önergeyi okutarak oya sunmuş, kabulü üzerine de
Önergedeki istemler yerine getirilerek görüşmeler sürdürülmüştür. Önergenin tam
metni, yukarıki kararın (V-A- Biçim yönünden inceleme : l,) bölümünde yazılı
olduğumdan buraya alınmamıştır. Önergede, önerilmiş olan işlemler için hiç bir
neden ve gerekçe gösterilmemiştir.
Açıklanan
duruma göre yapılan işlemlerdeki Anayasa'ya aykırılıklar şöylece sıralanabilir.
a-
Tasarının, gündemde olmadığı ve dağıtımından iki tam gün geçmediği halde
gündeme alınmış olması,
Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğünün 70. maddesine göre kanun tasarı ve teklifleri, basılıp
üyelere dağıtıldıktan itibaren iki tam gün geçmedikçe gündeme alınamaz. Ancak
Komisyon Başkanları veya, Hükümet veya ilgili Bakan daha önce gündeme alınma
isteminde bulunabilirler. Yazılı gerekçeli olan istem üzerine genel kurul buna
karar verir. Yukarıdaki açıklamalarda da görüldüğü gibi Komisyon Başkanının
Önergesinde gündeme alınma için hiç bir gerekçe gösterilmemiştir. Başkanlığın
böyle bir önergeyi oya sunup kabulünü sağlaması İçtüzüğün sözü geçen 70.
maddesine ve dolayısiyle Anayasa'nın 85. maddesine aykırıdır.
b-
Tasarının Öncelik ve İvedilikle görüşülmesi:
İçtüzüğün
45. maddesine göre, Cumhuriyet Senatosu, Hükümet veya Komisyon tarafından
yazılı ve gerekçeli bir istek üzerine bir tasarı veya teklifin diğer işlerden
önce görüşülmesine karar verebilir.
İçtüzüğün
69. ve 75. maddelerine göre Cumhuriyet Senatosu Genel Kuruluna gelen kanun
tasarı veya teklifleri iki defa görüşülmek suretiyle sonuçlandırılır, ikinci
görüşme, birinci görüşmeden en az beş gün sonra yapılabilir. İkinci görüşmenin
beş günden önce yapılabilmesi, yalnız Hükümet veya ilgili Komisyonca gerekçe
gösterilmek suretiyle yazılı yapılacak istem üzerine Genel Kurulun vereceği karar
ile mümkün olabilir, ikinci görüşmede tasarı ve tekliflerin tümü üzerinde
konuşulamaz.
İçtüzüğün
46, 47 ve 48. maddelerine göre bir tasarı ve teklifi bir defa görüşülerek
sonuçlandırılabilmesi yani ivedilik yönteminin uygulanabilmesi için, Cumhuriyet
Senatosuna sunulurken veya birinci görüşmesinden önce Hükümet veya teklif
sahibi yahut ilgili komisyon tarafından yazılı olarak bunun istenmesi ve Genel
Kurulun da bu isteği uygun bulması gereklidir. Bundan başka Cumhuriyet
Senatosunun kabul edeceği esaslı bir sebep olmadıkça da ivedilik kararı
verilemez.
Halbuki
yukarıda açıklanan önergede, tasarının "Öncelikle" ve
"İvedilikle" görüşülmesini zorunlu kılan hiç bir gerekçe ve neden
gösterilmediği gibi önergenin kabulü sırasında da bu konu üzerinde durulmamıştır.
Bu durumda Başkanlığın, İçtüzük hükümlerini öne sürerek önergeyi işleme
koymaması gerekirdi.
Görüldüğü
gibi yapılan işlem, İçtüzüğün 45, 46, 47, 48, 69 ve 75. maddelerine ve
dolayısiyle de Anayasa'nın 85. maddesine açıkça aykırıdır.
Millet
Meclisinde ve Cumhuriyet Senatosundaki İçtüzük ve Anayasa'ya aykırı bu tutum ve
davranışların kanunun sağlığını bozacak ölçüde önemi ve etkisi bulunup
bulunmadığı konusuna gelince :
Yukarıdaki
kararın çoğunluk bölümünde, açıklanan işlemlerin, kanunu Anayasa'ya aykırı duruma
düşürecek önem ve etkide bir iptal nedeni olamıyacağı kabul edilmektedir.
Halbuki
nitelikleri yukarıda açıklanan İçtüzük kuralları, kanunların görüşülmesine
başlandığında, yasama meclisleri üyelerinin incelemelerini tamamlayarak konu
hakkında yeterince bilgili ve kanaat sahibi obualarına olanak sağlamak,
görüşmelerin bir olup, bitliye getirilmesini önlemek amacı ile konulmuştur. Bu
suretle hazırlıklı olan üyelerin katıldığı bir birleşimde görüşülen bir tasan
üzerinde yasama meclislerinin iradesinin eksiksiz ortaya çıkmış sayılması
doğaldır. Aksi tutumun, bu iradenin yeterince belirmesini önliyeceği ise
kuşkusuzdur.
Bu
bakımdan, sözü geçen kanun tasarısının Millet Meclisindeki ve Cumhuriyet
Senatosundaki görüşülmesi sırasında İçtüzük ve dolayısiyle Anayasa kurallarına
aykırı olarak yapılan işlemler, kanunun sağlığını bozacak önem ve etkide
olduklarından kanunu Anayasa'ya aykırı duruma düşürmüşlerdir. Konuya ilişkin
ayrıntılı düşüncelerim, Anayasa Mahkemesinin, 17/10/1972 günlü, 1972/16-49
sayılı; 26/3/1974 günlü, 1973/ 32-1974/11 sayılı; 21/5/1974 günlü, 1974/8-19
sayılı; 15/7/1974 günlü, 1974/12-32 sayılı kararlarına ilişkin karşıoy
yazılarımda yeterince açıklanmış olduğundan burada yinelenmelerine gerek
duyulmamıştır. (Resmî Gazetedeki : 1/3/1973, Sayı : 14463 - S. : 252-253;
21/6/1974, Sayı : 14922 - S. : 8-9; 4/8/1974, Sayı : 14966 - S.: 7-8;
12/12/1974, Sayı : 15090 - S. : 7).
Açıklanan
nedenlerle kanunun 53, maddesinin Anayasa'ya aykırılığı öne sürülen hükmünün
iptaline karar verilmelidir.
c-
Değişiklik önergesi verilmeyen maddelerin görüşmesiz oylanması sorunu :
Yukarıda
açıklandığı gibi tasarının Cumhuriyet Senatosunda görüşülmesine başlanmadan
önce verilmiş bulunan önergenin oylanması sonucu olarak (görüşmelerin ancak
üzerinde değişiklik önergesi verilen maddelere inhisar) ettirilmesi kabul
edilmiş bulunduğundan Başkanlık, üzerinde değişiklik önergesi verilmiş bulunan
maddeler için görüşme açmış, önerge verilmeyen maddeleri ise sadece okutarak
oya sunmuştur. Bir hükmünün Anayasa'ya aykırılığı öne sürülen 53. madde için
herhangi bir değiştirge önergesi verilmediğinden görüşme açılmamış, sadece oya
sunularak kabul edilmiştir.
Anayasa'nın
kanunların görüşülmesi ve kabulüne ilişkin kuralları düzenleyen 92. maddesinde
kanun yapımının temelinin, yasama meclislerindeki görüşmelere dayandırıldığı
açıkça görülmektedir. Bu kurallar karşısında her ne sebeple olursa olsun bir
metnin yasama meclislerinde görüşülmeden yasa haline gelmesi olanaksızdır.
Öte
yandan Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğün 69 ve sonraki maddelerinde, özellikle 73.
maddesinde tasarıların, görüşmeler sonucunda oylanarak yasalaşacakları
hükümleri yer almakta, verilen bir önergenin kabulü yolu ile
"görüşme" yönteminden vazgeçilebileceği hakkında örtülü veya açık
herhangi bir hüküm bulunmamaktadır; esasen Anayasa'nın 92. maddesindeki açık
kural karşısında böyle bir hükmün İçtüzüklerde yer almasına imkân da yoktur. Bu
durum karşısında Cumhuriyet Senatosunda bir Önergenin kabulü ile görüşme
açılması yasaklanan ve buna uyularak görüşme açılmadan oylanmış bulunan söz
konusu 1923 sayılı Kanunun 53. maddesinin, Anayasa'nın 92. maddesiyle içtüzüğün
yukarıda belirtilen kurallarına aykırı olarak yasalaştırıldığı meydandadır.
Yukarıki
kararın çoğunluk bölümünde bu durum, sadece bir İçtüzük aykırılığı olarak
değerlendirilerek bunun maddenin iptalini gerektirecek önemde olmadığı sonucuna
varılmakta ise de uygulanan yöntem sadece içtüzük hükümlerine değil, yukarıda
da belirtildiği gibi Anayasa'nın 92. maddesine de açıkça aykırıdır. Kaldı ki
soruna sadece İçtüzük açısından bile bakılsa Yasama Meclislerinin bir metin
üzerindeki iradesi, ancak görüşme olanağı tanınması sonucunda belli olabilir.
Bu derece önemli bir koşulun yerine getirilmemesi halinde sağlıklı bir
yasalaşmadan söz edilemez.
Konuya
ilişkin ayrıntılı görüşlere, Anayasa Mahkemesinin 6/5/1975 günlü, 1974/35 -
1975/126 sayılı, 19/10/1976 günlü, 1973/42 - 1976/48 sayılı ve 15/2/1977 günlü,
1976/50 - 1977/13 sayılı kararlarında yer verilmiş ve bu nedene dayanılarak o
dosyalara konu olan kanunların iptaline karar verilmiştir. (Resmî Gazeteler :
11/10/1975, sayı : 15380 - S. : 4-5; 10/5/1977, sayı : 15933-S. : U; 31/5/1977,
Say! : 15952-S. : 3).
Sözü
geçen kararlarda ve ayrıca da yukarıda açıklanan nedenlerle söz konusu 53.
maddenin itiraza konu oları hükmünün iptaline karar verilmelidir.
B-
Esas yönünden Anayasa'ya aykırılık sorunu :
Dosyadaki
bilgilere göre Askerî Yüksek İdare Mahkemesindeki davanın davacısı, bu kanunun
yayımından önce, o tarihte yürürlükte olan hükümlere uygun olarak düzenlenen
sicillerle albaylığa terfi yeterliğini kazanmış olup, sadece müddet açısından
bekleme durumundadır. Yani davacının, yürürlükteki kanunların aradığı terfie
ehliyeti saptanmış, bu suretle terfi için gerekli niteliği kazanmış olduğu
meydandadır. Bu açıdan ortada kazanılmış bir hakkın bulunduğu açıktır. Yukarıki
kararın çoğunluk bölümünde bu gerçek üzerinde durulmıyarak konunun, terfi
müddetine ilişkin bölümü ile terfie ehliyetin kazanılması bölümü birbirine
karıştırılmış ve müddet dolmadan terfiin kazanılmış hak olamayacağı yolunda,
konuya ilişkili olmayan bir alana sorun kaydırılmış, bunun sonucunda da
Anayasa'ya uygunluk karan verilmiştir.
Oysa
söz konusu kanun, davacı açısından, terfi süresine ve terfilerin her yılın 30
Ağustos'ta yapılacağına ilişkin hükümlerinde bir değişiklik getirmemiş, buna
karşı yükselme yeterliğine . ilişkin hükümleri değiştirmiş, eski hükümlere
uygun olarak kazanılan nitelikleri saklı tutan bir hüküm getirmedikten başka
itiraza konu olan yürürlük hükmü ile kazanılan terfie yeterlik haklarının
iptali sonucunu doğurmuştur.
Yukarıda
da açıklandığı gibi yürürlükteki hükümlere uygun olarak düzenlenen siciller
gereği kazanılan yükselmeye yeterlik niteliği, kararın çoğunluk bölümünde
açıklandığı için bir de burada yinelenmelerine gerek görülmeyen, genel hukuk
kurallarının kabul ettiği kıstaslara tamamiyle uygun kazanılmış bir hak olup,
kanunla bu hakkın iptali, Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti
ilkesine açıkça aykırıdır. itiraz konusu hükmün bu nedenle de iptaline karar
verilmelidir.
SONUÇ:
3/7/1975
günlü ve 1923 sayılı Kanunun 53. maddesinde yer alan "...diğer hükümleri
yayımı tarihinde yürürlüğe girer." kuralı, yukarıda açıklanan nedenlerle
hem biçim, hem esas yönünden Anayasa'ya aykırı olup, iptal edilmesi
gerektiğinden karara karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
Yarbaylıktan
Albaylığa yükselme koşullarında değişiklik yapan Yasa, 11/7/1975 günlü Resmî
Gazete'de yayımlanmış ve albaylığa yükselme koşullarını ağırlaştıran hüküm de
53. madde uyarınca Yasanın Resmî Gazete'de yayımlandığı günde yürürlüğe girmiş
ve böylece önce yasa hükümlerine göre aldığı sicil bakımından albaylığa
yükselme hakkını kazanmış olmasına karşın davacı yarbay albaylığa
yükseltilmemiştir. Olayda üzerinde önemle durulması gereken konu yeni yasanın
yürürlüğe girmesinden önce yarbayın albaylığa yükselebilme hakkını kazanmış
olup olmadığıdır. Yarbayın bu yükselme hakkını o zaman yürürlükte bulunan yasa
hükümleri uyarınca kazanmış olduğu açıktır. Sicil değerlendirilmelerinin 30
Ağustos'ta yapılması ve yarbaylıktan albaylığa yükselme koşullarını ağırlaştıran
Yasa değişikliğinin bu tarihten yaklaşık olarak birbuçuk ay önce yürürlüğe
konulması davacının albaylığa yükselebilmek için, eski hükümler uyarınca
kazandığı hakkı ortadan kaldırmaman, yasaya bu hakkı saklı tutan hükümler
konulmalı idi. Yasanın yürürlük hükmü, bu nedenlerle Anayasa'ya aykırı
bulunmaktadır.
KARŞIOY
YAZISI
A-
İtiraz yoluna başvuran mahkeme, albaylığa yükselmesini isteyen davacının, 926
sayılı Yasayı değiştiren 1923 sayılı Yasanın yeni getirdiği yükselme koşulları
nedeniyle terfi ettirilmemesinden dolayı söz konusu Yasanın 53. maddesinde yer
alan "...diğer hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer." diyen
kuralın Anayasa'ya aykırılığı savını ciddi görerek, iptal davası açmıştır.
Davacı Yasa değişikliği nedeniyle yeni kuralların uygulanmasının albaylığa
atanmasını engellediğini ve bu yeni kuralların da 38. maddenin (b) bendinde yer
aldığını belirtmesine göre itiraz davası nedeniyle;
a)
Bakılmakta olan bir dava,
b)
Uygulanacak bir Yasa yargısı,
c)
Uygulanacak Yasa Yargısının Anayasa'ya aykırı olması,
ç)
Yandaşlardan birisinin Anayasa'ya aykırılık savının, mahkemece ciddi görülmesi
ve bu nedenle ilgili Mahkemenin, Anayasa Mahkemesine iptal davası açması
gerekir, itiraz yoluna başvuran mahkemenin elinde yukarıda (a) bölümünde
belirtilen (Bakılmakta olan bir daya) vardır. Bu davada Anayasa'mıza göre
görevli mahkemenin uygulayacağı Yasa Yargısı önemlidir. Olayımızda sav
ortadadır. İtiraz yoluna başvuran mahkeme ise, yeni kurallar getiren 1923
sayılı Yasanın yürürlük maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürerek bu
yürürlük maddesinin iptalini istemektedir. Duraksama, itiraz yoluna başvuran
mahkemenin uygulayacağı Yasa Yargısıdır. Anayasa Mahkemesi işte bu maddenin
Anayasa'ya uygunluğunu denetliyecektir. Bu Yasa Yargısı, bu Yasa kuralı, belli
olmadan denetim görevi yapılamaz: İşte bu durumun açıkça saptanması, belirtilmesi
gerekir. Olayımızda bence bu durum kesinliğe kavuşmamıştır. İtiraz yoluna
başvuran mahkemeden bunun sorulması, böylece davaya ışık tutması 22/4/1962 gün
ve 44 sayılı Yasanın 40. maddesine göre istenmelidir. Bu nedenle, itiraz yoluna
başvuran mahkemenin iptal istemi ile ilgili olarak gönderdiği belgelerde bir
eksiklik bulunmadığı yolundaki karara katılmıyorum.
B-
926 sayılı Yasayı değiştiren 1923 sayılı Yasanın 53. maddesindeki
"...diğer hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer." yargısı davada
uygulanacak hüküm niteliğinde değildir. 926 sayılı Yasanın 1424 sayılı Yasa ile
yapılan değişikliğinde 38. maddenin (a) bendi Yarbaylıktan Albaylığa
yükselebilmek için Yarbaylıkta alınan sicil notu ortalaması oranı en az % 60
olması öngörülmüş idi. Davacı yarbay 1923 sayılı Yasa yayınlanmasa idi 30
Ağustos 1975 günü söz konusu koşullara göre yükselecek ve albay olacaktı. Ne
varki, 11/7/1975 günü, yani davacı yarbayın terfiinden önce yine 11/7/1975
günlü Resmî Gazete'de yayımlanan 1923 sayılı Yasa ile yükselme koşulları
değiştirilmiş binbaşılıkta ve yarbaylıkta almış oldukları sicil notu
ortalamalarının en az % 70 ve daha yukarı olması kuralı getirilmiş ve bu yargı,
itiraza konu edilen 53. madde ile Yasanın yayımı günü olan 11 Temmuz 1975 günü
yürürlüğe girmiştir. 1923 sayılı Yasa, davacı yarbayın eski kurallara göre
yükselmesi gereken 30 Ağustos 1975 gününden sonra yürürlüğe girse idi terfi
edecekti. 1923 sayılı Yasanın yeni kuralları koşuluna göre alınması gereken
sicil notu ortalaması % 70'in altına düşmekte ve bu nedenle albay
olamamaktadır. Bu duruma göre;
a-
İtiraz yoluna başvuran mahkeme, davacı yarbayın albay olabilmesi için gereken
Yasa maddesi yerine 1923 sayılı Yasanın yürürlük maddesinin iptalini
istemektedir. Kaldıki, yürürlük maddesi davacı hakkında uygulanacak madde
değildir. Davada uygulanacak madde davacı yarbayın albay olabilmesi için
gerekli kuralları kapsayan yasa maddeleri olması gerekir.
b-
İptal istemine uygun olarak 1923 sayılı Yasanın 53. maddesi iptal edilmiş olsa
bile bu durum, itiraz yoluna başvuran mahkemenin ve onun davacısı olan yarbayın
hiç işine yaramayacak ve davacı yine albay olamıyacaktır. Çünkü, 53. madde
iptal edilince 1923 sayılı Yasa, yürürlüğe giremiyecek ise de, bu durum
yürürlükten kaldırılmış ve davacıyı albaylığa yükseltecek olan eski 38. maddeyi
yeniden yürürlüğe koyamıyacak ve davacı yarbay, söz konusu 53. maddenin iptali
istenen bölümünün iptali durumunda yine de albay olamıyacaktır.
c-
Yasaların, Tüzüklerin yayım ve duyurulması ve yürürlük gününe ilişkin 1322
sayılı Yasanın 3. maddesi gereğince yasaların yürürlüğe girmesi şöyle olur.
Başkaca bir açıklık yoksa Yasa ve Tüzükler, Resmî Gazete'de yayımlarını izleyen
günden başlayarak 45 gün sonra Türkiye'nin her yerinde yürürlüğe girmiş olur.
Yasa ve Tüzüklerin yürürlük günleri belli değilse bu kural uygulanacaktır. Bu
durumda, söz konusu 53. madde Anayasa Mahkemesince iptal edilse, idi, 1923
sayılı Yasa yürürlüğü bu iptal kararının Resmî Gazete'de yayımlanışından
başlıyarak 45 gün sonra yeniden yürürlüğe girecekti. Davacı yarbay 30 Ağustos
1975 günü koşulları uyarlı olsaydı albay olacaktı. Şimdi iptal kararı hangi gün
Resmî Gazete'de yayımlanacak ve ondan sonraki 45 güne göre davacı yarbayın
terfii nasıl yapılacaktır' Kaldıki iptal kararları geriye de yürümez.
Bundan
başka, iptal karan üzerine 1923 sayılı Yasanın 11 Temmuz 1975 günü olan
yürürlüğü, 12 Temmuz 1975 gününden sonraki 45 inci gün 27 Ağustos 1975 günü
akşamdan sonra başlayacağı düşünülebilse bile bu tarih, terfi için gerekli olan
30 Ağustos 1975 gününden öncedir. Nevarki 28 Ağustos 1975 günü 1923 sayılı Yasa
1322 sayılı Yasa ile yeniden yürürlüğe girecek ve davacı yarbayın albay
olabilmesine yaramıyacaktır.
Bu
nedenlerle, itiraz konusu yargı davada mahkemece uygulanacak bir kural
değildir. Bu nedenle işin özüne geçilmeden itirazın mahkemenin yetkisizliği
yönünden reddi gerekir. Bu gerekçelerle işin esasının incelenmesi yolunda
verilen karara karşıyım.