"...
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ :
"334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10. maddesinde "Herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere, sahiptir" hükmü vazolunduktan sonra aynı maddenin ikinci fıkrasında "Devlet, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzurunu, sosyal adalet ve hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmayacak suretde sınırlayan siyasî, iktisadî ve sosyal bütün engelleri kaldırır; insanın maddî ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlar." yolunda hüküm konulmuştur.
Anayasa'nın 12. maddesinin ikinci fıkrasında "Hiç bir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz." denilmiştir.
Aynı Yasanın 40. maddesinin üçüncü fıkrasında "Devlet, Özel teşebbüslerin milli iktisadın gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde, çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır." görüşüne yer verilmiştir.
Anayasanın 41. maddesinde "İktisadi ve sosyal hayat, adalete, tam çalışma esasına ve herkes için insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış seviyesi sağlanması amacına göre düzenlenir, iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı demokratik yolla gerçekleştirmek; bu maksatla millî tasarrufu artırmak, yatırımları toplum yararının gerektirdiği Önceliklere yöneltmek ve kalkınma planlarını yapmak devletin ödevidir." ilkesi ortaya konulduktan sonra 42. maddenin birinci fıkrasında "Çalışma herkesin hakkı ve ödevidir" ikinci fıkrasında "Devlet, çalışanların insanca yaşaması ve çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi için, sosyal, iktisadî ve malî tedbirlerle çalışanları korur ve çalışmayı destekler; işsizliği önleyici tedbirler alır." esasına yer verilmiştir.
Gerçekten 1475 sayılı Yasanın 13. maddesi (A) fıkrasında "Süresi belirli olmayan sürekli hizmet akitlerinin feshinden Önce durumun diğer, tarafa bildirilmesi gerekir." denildikten sonra hizmet sürelerine göre akdi fesheden tarafın diğer tarafa akdi ne kadar zaman önce feshedeceğine dair süreler belirlenmiş, maddenin son kısımlarında "İşveren işçinin ihbar önellerine ait ücretini peşin vermek suretiyle hizmet akdini feshedebilir." hükmü vazolunmak suretiyle ihbar öneline uyulmaksızın iş akdinin feshi halinde işçiye ne kadar ücret verileceği sınırlandırılmıştır.
Mahkemece iptale konu edilmesi istenen 13. maddenin (A) fıkrasında "süresi belirli olmayan sürekli hizmet akitlerinin feshinden önce durumun diğer tarafa bili dirilmesi gerekir" şeklinde bir hüküm bulunduğuna göre bu maddede gösterilen ihbar önelleri ve ihbar tazminatları sadece süresi belirli olmayan sürekli hizmet akitlerinin feshinde söz konusu olmaktadır. Diğer bir anlatımla süresi belirli olan hizmet akitlerinde ihbar öneli ve ihbar tazminatı söz konusu olamamaktadır. Nitekim Yüksek Yargıtay'ın görüşleri ve kararları da bu doğrultudadır, yani süresi belirli olan hizmet akillerinden dolayı ihbar öneline uymak zorunluluğu olmadığı gibi ihbar tazminatı da söz konusu olamaz.
Doktrinde yer alan görüşlere göre devam etmekte olan bir aktın feshinde esas kural, tarafların karşılıklı vecibesinden kurtulmaları için akdi anlaşarak sona erdirmeleridir. Feshi ihbarla ani olarak akdin sona erdirilmesi ve tarafların vecibelerinden birdenbire kurtulması kabul edilirse akdin hangi tarihte sona ereceğini bilmiyen tarafın menfaatlerinin ihlâl edileceği her türlü şüpheden uzaktır. Bu zarar hem işçi hem İşveren için söz konusudur. Özellikle ihtisası gerektiren işlerde çalışan bir işçi örneğin işverenle 7 yıl için geçerli olmak üzere bir iş sözleşmesi yapmış ise, işverenin ortada hiç bir haklı sebep yok iken birinci yılın hitamında iş bağılını bozması halinde işçinin yeniden bir iş bulması zamana bağlıdır. Yasada yer alan ihbar öneli veya ihbar tazminatının, özü, böyle bir durumda işçiye yeni iş arayıp bulmak için geçecek zamanda infak ve iaşesini temin etmektir. Aynı şey işveren yönünden de söz konusudur. Zira 7 yıl için geçerli olmak üzere iş bağıtı yaptığı işçinin ihtisası gerektiren bu işi birdenbire bırakması halinde, maruz kalacağı zarar izahdan varestedir.
Yukarda da belirtildiği üzere Anayasa'nın 10. maddesinde "Devlet, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal adalet ve hukuk devleti, ilkeleri ile bağdaşamayacak surette sınırlayan siyasî, iktisadî ve ve sosyal bütün engelleri kaldırır; insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlar." hükmü bulunduğuna göre, evvela iş Yasasının 13. maddesindeki "Süresi belirli olmayan sürekli hizmet akitlerinin feshinden önce durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekir." şeklindeki hükmün, süresi belirli olmayan sürekli hizmet akitleri sözcükleri evvela Anayasa'nın 10. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı görülmüştür. Zira ihbar öneli veya ihbar tazminatı kişinin temel haklarındandır. Öte yandan akitlerin tek taraflı olarak bozulması halinde bunların süresi belirli veya süresi belirsiz olarak ayırıma tabi tutulması sosyal adalet ilkelerine aykırı bulunmaktadır.
Akitlerin süresi belirli veya süresi belirsiz olarak ayırılması ve sadece süresi belirli olmayan akitlerin feshi halinde ihbar öneli veya ihbar tazminatının kabul edilmesi işçiler arasında veya iş bağıtı yapan işverenler arasında bir ayırım doğurduğundan 12. maddenin ikinci fıkrasında yer alan "Hiç bir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz." ilkesine aykırı bir sonuç meydana gelmektedir.
Anayasa'nın 40. maddesi üçüncü fıkrasında belirtildiği üzere devletin ödevlerinden birisi de özel teşebbüslerin millî iktisadın gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri almaktır. İş akitlerinin süresi belirli veya süresi belirsiz olarak ayırıma tabi tutulması, Anayasa'da yer alan güvenlik ve kararlılık içinde çalışma ilkesine de ters düşmektedir.
İş Yasasının 13. maddesinin (A) fıkrası yukarda açıklanan nedenlerden ötürü Anayasa'nın 41. maddesi birinci fıkrası aynı Yasanın 42. maddesi birinci ve. ikinci fıkralarına aykırı görülmüştür. Zira bir kısmı çalışanlara ihbar öneli veya ihbar tazminatını, tanımak, diğer bir kısmına tanımamak davalı vekilinin savunmasında belirtildiği gibi hakkın özünü ortadan kaldırır.
Bu nedenlerle davacı vekilinin Anayasa'ya aykırılık iddiası mahkememizce ciddî görüldüğünden konunun Anayasa Mahkemesine götürülmesine karar vermek uygun görülmüştür.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerden ötürü Anayasa'nın 151. ve Anayasa Mahkemesi Kanununun 27. maddesi uyarınca 1475 sayılı Yasanın 13. maddesindeki (SÜRESİ BELİRLİ OLMAYAN SÜREKLİ HİZMET AKİTLERİNİN FESHİNDEN ÖNCE DURUMUN DİĞER TARAFA BİLDİRİLMESİ GEREKİR) şeklindeki birinci fıkranın (A) bendinde (SÜRESİ BELİRLİ OLMAYAN SÜREKLİ HİZMET AKİTLERİ) sözcükleri Anayasa'nın 10. maddesi ikinci fıkrasına, 12. maddesinin ikinci fıkrasına, 40 maddesinin üçüncü fıkrasına, 41. maddesinin 42. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarına aykırı olduğu kanısına varıldığından Anayasa Mahkemene başvurulmasına, bu dava ile ilgili evrakların onaylı suretlerinin başvurmaya dair karara eklenerek Anayasa Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine, Anayasa Mahkemesince bu konuda verilecek karara kadar asıl davanın geri bırakılmasına karar verildi.""
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1977/89
Karar Sayısı:1977/121
Karar Günü:11/10/1977
Resmi Gazete tarih/sayı:21.12.1977/16146
itiraz yoluna başvuran: Mersin İş Mahkemesi
İtirazın konusu: 25/8/1971 günlü, 1475 sayılı İş Kanununun 13. maddesinin (A) bendinde yer alan : "Süresi belirli olmayan sürekli hizmet akitlerinin feshinden önce durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekir." yolundaki hükmün "Süresi belirli olmayan sürekli hizmet akitleri ......." bölümünün iptali istenmiştir.
I. OLAY:
Davacı, bir Özel okul ile 3/2/1975 - 3/2/1977 arasındaki süreyi kapsamak üzere iki yıllık bir sözleşme yapmış ve okulda Öğretmen olarak belli koşullarla ders vermeyi üstlenmiştir. Bu arada 4 aylık kısa dönemli fiili askerlik görevine çağrılan davacının 1/7/1976 gününde görevinden ayrılması üzerine, davalı okul idaresi sözleşmenin bozulduğunu bildirmiştir. Davacı mahkemeye başvurmuş, haksız yere sözleşmenin bozulması nedeniyle davalıdan 5.000,- TL. tazminat, 6.750,- TL. kıdem tazminatı, 13.000,- TL. kötüniyet tazminatı ve 5.000,- TL. manevî tazminat olmak üzere toplam 30.050,- TL. nın ödenmesini istemiştir. Davalı, sözleşmenin iki yıllık belirli bir süreyi kapsadığını, İş Kanununun 13. maddesi uyarınca kıdem tazminatı ve kötü niyet tazminatı olarak öne sürülen isteğin yersiz bulunduğunu, özürsüz ve bildirimsiz işyerine gelmeyerek sözleşmeyi davacının bozmuş olduğunu, bu nedenle davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Bunun üzerine davalı iş Kanununun S. 13. ve 14. maddelerinin Anayasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Ancak davaya bakan mahkeme bu iddianın yalınız 13. maddeye ilişkin bölümü üzerinde durmuş ve bu maddenin (A) işaretli bendinde yazılı "süresi belirli olmayan sürekli hizmet akitleri......." deyimini içeren hükmün Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına vararak, sözü geçen hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.
III. METİNLER:
l- İtiraz konusu yasa kuralı:
25/8/1971 günlü 1475 sayılı İş Kanununun 13. maddesi şöyledir. "Madde 13- A) Süresi belirli olmıyan sürekli hizmet akitlerinin feshinden önce durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekir. Hizmet akdi:
a) İşi altı aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlıyarak iki hafta sonra,
b) İşi altı aydan birbuçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlıyarak dört hafta sonra,
c) İşi birbuçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlıyarak altı hafta sonra,
ç) İşi üç yıldan fazla sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlıyarak sekiz hafta sonra,
Feshedilmiş olur.
B) Öneller asgarî olup sözleşme ile artırılabilir.
C) Bildirme şartına uymıyan taraf yukarda yazılı önellere ilişkin ücret tutarında tazminat ödemek zorundadır.
İşveren, işçinin ihbar önellerine ait ücretini peşin vermek suretiyle hizmet akdini feshedebilir.
İşçinin sendikaya üye olması, şikâyete başvurması gibi sebeplerle işinden çıkartılması hallerinde ve genel olarak hizmet akdini fesih hakkının kötüye kullanıldığını gösteren diğer durumlarda (A) bendinde, yazılı önellere ait ücretlerin üç katı tutarı tazminat olarak ödenir.
Tarafların ayrıca tazminat isteme hakları saklıdır."
Mahkemece maddenin (A) işaretlli bendinde yer alan "süresi belirli olmayan sürekli hizmet akitleri..." sözcüklerini içeren bölümün iptali istenmiştir.
2- Dayanılan Anayasa hükümleri:
Madde 10- Herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
Devlet, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal adalet ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmıyacak surette sınırlayan siyasî, iktisadî ve sosyal bütün engelleri kaldırır; insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlar.
Madde 12- Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiç bir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Madde 40- Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.
Kanun, bu hürriyetleri, ancak kamu yararı amacıyla sınırlayabilir.
Devlet, özel teşebbüslerin millî iktisadın gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlıyacak tedbirleri alır.
Madde 41- İktisadî ve sosyal hayat, adalete, tam çalışma esasına ve herkes için insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış seviyesi sağlanması amacına göre düzenlenir.
İktisadî, sosyal ve kültürel kalkınmayı demokratik yollarla gerçekleştirmek; bu maksatla, millî tasarrufu artırmak, yatırımları toplum yararının gerektirdiği önceliklere yöneltmek ve kalkınma planlarını yapmak Devletin ödevidir.
Madde 42- Çalışma herkesin hakkı ve ödevidir.
Devlet, çalışanların insanca yaşaması ve çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi için sosyal iktisadî ve malî tedbirlerle çalışanları korur ve çalışmayı destekler; işsizliği önleyici tedbirler alır.
Angarya yasaktır.
Memleket ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda vatandaşlık ödevi niteliği alan beden veya fikir çalışmalarının şekil ve şartları, demokratik esaslara uygun olarak kanunla düzenlenir.
IV. İLK İNCELEME:
Anayasa Mahkemesinin 11/10/1977 gününde İçtüzüğün 15. maddesi uyarınca yaptığı ilk inceleme toplantısında aşağıdaki konular üzerinde durulmuştur:
Anayasa'nın değişik 151. maddesinde "Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanunun hükümlerini Anayasa'ya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır." denilmekte ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usullleri Hakkında 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Yasanın 27. maddesinde de aynı kural yinelenmektedir. Şu halde mahkemenin itiraz yoluna başvurabilmesi için elinde bakmakta olduğu bir davanın varolması ve itiraza konu olan kanun hükmünün bu davada uygulanma olanağının bulunması gerekmektedir. Eldeki işe bu açıdan bakılınca aşağıda açıklanan sonuçlar saptanmaktadır:
1- Taraflar arasındaki anlaşmazlık, hizmet sözleşmesinin bozulması üzerine ödenmesi istenen tazminata ilişkin bulunmaktadır. Bu anlaşmazlık, çözüme bağlanmak üzere, görevli bir mahkeme önüne kanuna uygun biçimde getirilmiş ve mahkemece çözülmesi gerekmiş olduğuna göre, işi bir dava olarak nitelemek ve böylece mahkemenin elinde bakılmakta olan bir davanın varlığını kabul etmek gerekir.
2- Bir davada uygulanacak kanun hükmünün saptanması itiraz yoluna başvurma için öngörülen koşullardan biridir. Uygulanacak kanun hükmü taraflar arasındaki anlaşmazlığı çözmeye ya da davayı sona erdirmeye yarayacak ve mahkeme hükmünün dayanağını oluşturacak olan yasa kuralıdır. Olayda mahkemenin iptalini istediği yasa kuralını bu açıdan incelemek gerekecektir.
Taraflar arasındaki sözleşme, 3/2/1975 - 3/2/1977 arasını kapsayan iki yıl süreli bir hizmet sözleşmesidir. Mahkemenin iptalini istediği hüküm ise, süresi belirli olmayan sürekli iş sözleşmelerine ilişkindir. Böyle olunca süresiz sözleşmeler için geçerli olan bir hükmün, süreli sözleşmeye ilişkin bir anlaşmazlıkta çözümü dayanak tutulması ve dolayısiyle itiraza konu yapılması olanaksızdır.
Kaldı ki davacının işden ayrılması, fiili askerlik hizmetine çağrılması nedenine dayanmakta ve bu durumda önceden ihbar müessesesinin isletilmesi olanağı bulunmamaktadır. Öte yandan sözleşmenin, yasanın öteki hükümlerine dayanılarak bozulduğu, davalının cevap lâhiyasındaki açıklamalarından anlaşılmaktadır.
Bu durumda 25/8/1971 günlü, 1475 sayılı İş Kanununun, ihbar önellerini ve bu önellere uyulmamasının sonuçlarını düzenleyen 13. maddesinin (A) işaretli bendindeki itiraz konusu "süresi belirli olmayan sürekli hizmet akitleri" hükmünün, mahkemenin elindeki davada uygulama yeri yoktur, Bu hükme yönelen itirazın, mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.
V. SONUÇ;
25/8/1971 günlü, 1475 sayılı İş Kanununun 13. maddesinin (A) bendinde yer alan itiraz konusu (süresi belirli olmayan sürekli hizmet akitleri) hükmünün davada uygulanma yeri bulunmadığından, itirazın mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddine,
11/10/1977 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkanvekili
Şevket Müftügil
Üye
Halit Zarbun
Ziya Önel
Abdullah Üner
Ahmet Koçak
Şekip Çopuroğlu
Fahrettin Uluç
Muhittin Gürün
Lütfi Ömerbaş
Ahmet Erdoğdu
Hasan Gürsel
Ahmet Salih Çebi
Adil Esmer
Nihat O. Akçakayalıoğlu
Ahmet H. Boyacıoğlu