ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1972/16
Karar Sayısı:1972/49
Karar günü:17/10/1972
Resmi Gazete tarih/sayı:1.3.1973/14463
İtiraz
yoluna başvuran : Ankara 3. îş Mahkemesi
İtirazın
konusu: (506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun bazı maddelerinin
değiştirilmesi ve bu Kanuna bazı maddeler eklenmesine dair) 23/10/1969 günlü,
1186 sayılı Kanunun 21. maddesiyle 506 sayılı Kanuna eklenen geçici 3. maddenin
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 12., 42., 48 ve 53 üncü maddelerine
aykırılığı yolunda davalı Sosyal Sigortalar Kurumu'nun ileri sürdüğü iddianın
ciddî olduğu kanısına varan mahkeme, Anayasa'nın 1488 sayılı Yasa ile değişik
151. maddesine dayanarak, bu konuda bir karar verilmek üzere Anayasa
Mahkemesine başvurmuştur.
I-
Olay :
Ankara
Hükümet Caddesi 7 numaradaki işyerinde 2/1/1945-10/12 1945 günleri arasında
berber kalfası olarak çalıştığını ileri süren bir isçi kişinin, Sosyal
Sigortalar Kurumuna, söz konusu geçici 3. madde u-varınca bu hizmetin
primlerini ödemeye amade olduğunu bildirerek öteki hizmetleriyle
birleştirilmesi yolundaki başvurmasının, Kurumca borçlanma isteminin 1/4/1950
den önceki süreyi kapsadığı gerekçesiyle reddedilmesi üzerine, sözü edilen
tarihler arasında geçen sürenin hizmetine katılması gerektiğinin saptanması
istemiyle 12/10/1971 kayıt tarihli dilekçe ile açtığı ve Ankara 3. İş
Mahkemesinin 1971/14065 esas sayısını alan dâvanın 23/12/1971 günlü oturumunda
geçici 3. maddenin Anayasaya aykırı olduğu dâvâlı Kurum vekilince ileri
sürülmüş; iddianın ciddî olduğu kanısına varan mahkeme Anayasa Mahkemesine
başvurulmasına ve duruşmanın başka güne bırakılmasına karar vermiştir.
III-
Yasa metinleri :
1-
İtiraz konusu Kanun hükmü:
23/10/1969
günlü, 1186 sayılı Kanunun 21. maddesiyle 5Ü6 sayılı Kanuna eklenen ve iptali
istenilen geçici 3. madde, (Beşinci tertip düstur, cilt 9, Birinci Kitap,
Sahife 141 deki metne göre) şöyledir :
"Geçici
Madde 3- Bu Kanunun yayımından önce çeşitli işyerlerinde fikir ve beden işçisi
olarak çalışmakta olup her ne sebeple olursa olsun Sosyal Sigortalar Kurumuna
veya bu Kuruma devredilen çeşitli emekli sandıklarına emekli veya yaşlılık
aylığına esas olacak prim ödememiş olanlar hizmetlerini belgelendirdikleri ve o
zamana ait ilk aylık ücretleri üzerinden işçi ve işveren sigorta primlerini en
geç beş yıl içinde defaten veya eşit taksitlerle ödedikleri takdirde toplam
olarak en çok 10 yıllık hizmetleri Sosyal Sigortalarda veya Sosyal Sigortalara
devredilen sandıklarda geçen hizmetleriyle belirleştirilir."
2-
İtiraza dayanak olarak mahkemece ileri sürülen Anayasa hükümleri :
"Madde
12- Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep
ayrımı gözetilmeksizin, Kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye
veya sınıfa imtiyaz tanınamaz."
"Madde
42- Çalışma herkesin hakkı ve ödevidir.
Devlet,
çalışanların insanca yaşaması ve çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi
için, sosyal, iktisadî ve malî tedbirlerle çalışanları korur ve çalışmayı
destekler; işsizliği önleyici tedbirleri alır.
Angarya
yasaktır.
Memleket
ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda vatandaşlık ödevi niteliği alan beden
veya fikir çalışmalarının şekil ve şartları, demokratik esaslara uygun olarak
Kanunla düzenlenir."
"Madde
48- Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Bu hakkı sağlamak için Sosyal
Sigortalar ve sosyal yardım teşkilâtı kurmak ve kurdurmak Devletin
ödevlerindendir."
"Madde
53- Devlet bu bölümde belirtilen iktisadî ve sosyal amaçlara ulaşma ödevini,
ancak iktisadî gelişme ile malî kaynaklarının yeterliği ölçüsünde yerine getirir."
IV-
İlk inceleme :
Muhittin
Taylan, Avni Givda, Fazıl Uluocak, Sait Koçak, Nuri Ülgenalp, Şahap Arıç, İhsan
Ecemiş, Ahmet Akar, Ziya Önel, Kani Vrana, Mustafa Karaoğlu, Muhittin Gürün,
Lûtfi Ömerbaş, Şevket Müftügil ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun katıldığı Anayasa
Mahkemesi İç tüzüğünün 15. maddesi gereğince yapılan 16/5/1972 günlü ilk
inceleme toplantısında dosyanın eksiği kalmadığı anlaşıldığından işin esasının
incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
V-
Esasın incelenmesi :
Dâvanın
esasına ilişkin rapor ile dosyadaki belgeler, iptali istenilen yasa hükmü,
Anayasa'nın konuya ilişkin maddeleri ve bunlarla ilgili yasama belgeleri, konu
ile ilişkisi bulunan öteki metinler okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp
düşünüldü :
1-
Mahkeme Anayasa'ya aykırılık iddiasını ciddî bularak Anayasa Mahkemesine
intikal ettirdiği işte, biçim yönünden Anayasa'ya aykırılıktan söz etmemekle
birlikte, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 16. maddesi gereğince düzenlenen
raporda, itiraza ve iptal istemine konu edilen geçici 3. maddeyi kapsayan Kanun
tasarısının yasama meclislerinde öncelik ve ivedilikle görüşüldüğü ve tasarının
maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra komisyon raporundaki ivedilik
önergesinin oylanarak kabul edilmiş bulunduğu belirtildiğinden bu konu üzerinde
durulmuştur.
Millet
Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu Tutanak Dergilerinin konuya değinen bölümlerinin
incelenmesinde görülen şudur :
A-
Millet Meclisindeki görüşmeler :
506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve bu Kanuna
bazı maddeler eklenmesine dair Kanun tasarı ve teklifleri ve Çalışma ve plân
Komisyonlarından 5 er üyeden kurulu Geçici Komisyon raporu, 22/5/1969 günlü
Millet Meclisi gündeminin 97. birleşiminin iki defa görüşülecek işlerin 83.
sırasında yer almıştır.
Geçici
komisyonunun 7/5/1969 günlü 3 karar sayılı raporunda, öncelik hususunda gerekçe
ve ivedilik hakkında esaslı sebeb belirtilmemiş, öncelik ve ivedilikle
görüşülmesi Genel Kurulun tavsiblerine bırakılmakla yetinilmiştir.
Mil1
et Meclisinin 28/5/1969 günlü 98. birleşiminin 1. oturumunda Başkan, Komisyonun
öncelik konusundaki önerisini okutarak oya sunmuş ve kabulü üzerine tasarının
tümü üzerindeki görüşmeyi açmıştır. Görüşmelerin sonunda verilen yeterlik
önergelerinin uygun bulunmasından sonra Başkan, tasarının maddelerine
geçilmesini oya koymuş, kabulünden sonra da Komisyonun ivedilik önerisini
oylamıştır.
B-
Cumhuriyet Senatosundaki görüşmeler :
Cumhuriyet
Senatosu Bütçe ve Plân Komisyonunun 22/10/1969 günlü, 157 karar sayılı raporunda
da bir gerekçe yer almamış tasarının Genel Kurulda öncelik ve ivedilikle
görüşülmesinin istenmesi Komisyonca kararlaştırılmıştır.
Cumhuriyet
Senatosunun 23/10/1969 günlü 70. birleşiminin 1. oturumunda, Bütçe ve Plân
Komisyonu Başkanınca bir önerge verilmiş ve aşağıdaki görüşmelere geçmiştir.
"Başkan-
Muhterem Senatörler, gündemin müzakeresine geçiyoruz. Gündemle ilgili bir
önerge var, okutuyorum.
Yüksek
Başkanlığa
506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun bazı maddelerinin, değiştirilmesi ve bu
Kanuna bazı maddeler eklenmesine dair Kanun tasarısı tabedilerek sayın üyelere
dağıtılmış bulunmaktadır.
Tasarının
önemine binaen gelen kâğıtlardan önce gündeme alınarak gündemdeki diğer işlere
takdimen öncelik ve ivedilikle görüşülmesini arz ve teklif ederim.
Bütçe
ve Plân Komisyonu Başkanı
Başkan-
Muhterem Senatör, önerge üzerinde söz isteyen sayın üye.
Yok
Önergede
üç ayrı husus talebedilmektedir. Bunlardan birisi gündeme alınması öncelikle
görüşülmesi ve ivedilikle görüşülmesi hususlarıdır. Şimdi birinci hususu
oylarınıza arz ediyorum. Kabul edenler... ........ etmeyenler ...............
kabul edilmiştir, efendim.
Öncelikle
görüşülmesi talepediliyor. Öncelikle görüşülmesi talebini oylarınıza arz
ediyorum. Kabul edenler ...... etmeyenler ... Kabul edilmiştir. efendim."
(Cumhuriyet Senatosu Tutanak Dergisi Cilt 53, sahife 613)
Böylece
tasarının tümü üzerinde görüşmelere başlanmış, maddelere geçilmesi oylanarak
kabul edildikten sonra ivedilik önergesi oylanmış ve kabul olunmuştur.
C-
Tutanakların incelenmesinde görülenler; komisyonların öncelikle incelenme
istemlerinin gerekçeli olmadığı ivedilik önergelerinin esaslı bir sebebe
dayandırılmadığı ve ivedilik isteyen önergelerin, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler usulünce tamamlanıp maddelere geçilmesi oylanarak kabul edildikten
sonra oya sunulduğudur.
a)
Anayasa'nın 85. maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca Türkiye Büyük Millet
Meclisi ve meclisler çalışmalarını, kendi yaptıkları iç tüzüklerin hükümlerine
göre yürütmek durumundadırlar. Anayasanın bu hükmünden içtüzük hükümlerine
Yasama Meclislerince uyulmamış veya bu hükümlerin yanlış uygulanmış olmasının
Kanunu kesin olarak Anayasa'ya aykırı duruma getireceği anlamı çıkarılamaz.
Nitekim bu görüş 6/4/1972 günlü 13/18 sayılı Anayasa Mahkemesi kararında
"içtüzüklerin biçime ilişkin tüm hükümlerinin aynı önem derecesinde
bulunduğu düşünülemez. Bunların arasında Yasama Meclisince verilen kararın
geçerliği üzerinde etkili olabilecek nitelik taşıyanlar bulunduğu gibi ayrıntı
sayılabilecek nitelikte olanlar da vardır. Birinci kümeye girenlere aykırı
tutumun iptal nedenini oluşturacağını buna karşılık öteki biçim kurallarına
uymamanın iptali gerektirmeyeceğini kabul etmek yerinde olur. Anayasada
gösterilmeyen ve yalnız içtüzükte bulunan biçim kuralları arasında böyle bir
ayırım yapılması zorunludur. Çünkü içtüzüklerdeki biçim kurallarına aşın
bağlılık Yasama Meclislerinin çalışmalarını gereksizce aksatır. İçtüzük
hükümlerine aykırı düşen işlemlerden hangilerinin iptal nedeni sayılacağı
sorunu uygulanacak içtüzük hükümlerinin önemine ve niteliğine göre çözülecek ve
incelemeleri sırasında Anayasa Mahkemesince değerlendirilip saptanacak bir
konudur." biçiminde dile getirilmiştir. Anayasa Mahkemesinin bu
değerlendirmeyi yaparak işi bir çözüme bağlarken yalnız içtüzük hükümlerinin
önem ve niteliğini değil, aynı zamanda kendi görev ve yetki sınırlarını da
birlikte gözönüne almasında zorunluluk vardır. Anayasaya uygunluk denetimi
Anayasaca Anayasanın biçim kurallarına inhisar ettirilen veya konunun bünyesi
yönünden öz üzerinde denetim olanağı bulunmayan işlerde, Anayasa Mahkemesinin
îçtüzük hükümlerini katı bir biçimde ele alarak değerlendirmeyi buna göre
yapması doğal sayılmak gerekir. Öte yandan öz yönünden de denetim yetkisinin
bulunduğu konularda Anayasa Mahkemesinin aynı katılıkta işi ele alarak bir
değerlendirme yapması savunulamaz ve böyle bir görüş haklı da gösterilemez. O
halde dava konusu Kanun maddesinin Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosunda
öncelik ve ivedilikle görüşülmesine ilişkin kararlar verilirken, madde hükmünün
iptalini gerektirecek ölçü ve nitelikteki hatalı uygulamaların bulunup
bulunmadığı geniş bir biçimde ele alınarak araştırılmalıdır.
b)
Hükümet tasarısının gerekçe bölümünde "Bilindiği üzere; Sosyal Sigortalar
Anayasamızın 48. maddesinde her Türkün tabiî ve temel hakkı olarak kabul edilen
ve ikinci Beş Yıllık Kalkınma Plânımızda modern toplumlarda toplumun bütününü
modernleşme ve sanayileşme sonucu meydana çıkan risklere karşı hayat boyunca
koruyan bir sosyal politika aracı olarak tanımlanan sosyal güvenlik hedeflerine
ulaşılmada en etkili olacak unsurlardan birini teşkil etmektedir.
İnsanların
ötedenberi geleceğe güvenle bakabilmeleri konusunda duydukları ihtiyacı
karşılamak için meydana getirilen ve garp ülkelerinde bir asra yaklaşan bir
süre zarfında tatbik edilen Sosyal Sigortalar memleketimizde 1964 yılında
uygulanmaya başlamıştır.
1/3/1965
tarihinde yürürlüğe giren ve çağdaş sosyal güvenlik hedeflerine ulaşılmada bir
merhale olarak nitelendirilebilecek olan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu bu
çalışmaların ana mihrakını teşkil etmektedir. Ancak; 506 sayılı Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten bu yana toplumumuz bünyesindeki meydana gelen
ekonomik ve sosyal gelişmeler anılan Kanunun tatbikatında karşılaşılan aksayan
taraflar özellikle çalışanları insan haysiyetiyle bağdaşabilecek bir yaşayış
seviyesine ulaştırmada, Anayasa'mızın öngördüğü temel ilkeler anılan Kanunun
tüm olarak yeniden gözden geçirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Esasen
çağımızda; sosyal güvenlik konusunda yapılacak çalışmalarda devamlı bir gelişim
ve değişim içinde bulunan toplumsal şartların gözönünde tutulması özellikle
Sosyal Sigortaların kapsamı yanında sağlanan yardımların yeterli bir seviyeye
çıkarılması demokratik batı ülkelerinde sosyal devlet anlayışının bir gerçeği
kabul edilmektedir. (............)Ancak uzunca bir süre alacak bu çalışmaların
yanında yaşlılık, malûllük ve ölüm sigortalarından aylık almakta olanların 1961
-1962 yılı geçim seviyesine göre tesbit edilmiş aylıklarının sosyal adalet
ilkelerine uygun olarak artırılması malûl ve emeklilerin geçindirmekle yükümlü
olduktan eş ve çocuklarının sağlık yardımlarından istifade ettirilmesi ve
özellikle yaşlılık sigortasından yararlanma yaşı olarak tesbit olur. Buna uygun
bir şekil de 55 yaşa düşürülmesi yaşlılık malûllük ve ölüm sigortalarından
sağlanan aylıkların hesabında sigortalılar lehine yeni hükümler getirilmesi
gibi hususların bir an önce Kanunlaşması zaruri mütalâa edilmiştir."
(Millet Meclisi Tutanak Dergisi Cilt : 36, dönem 2, toplantı 4, S. sayısı 897
basma yazı) satırları yer almış, 7/5/1969 günlü ve 3 karar sayılı Millet
Meclisi geçici Komisyon raporunda "Tasarının tümü üze rinde yapılan müzakerelerde
gerekçede gösterilen sebep ve görüşlere aynen iştirak edilerek maddelere
geçilmesi kabul edilmiştir." (Aynı tutanak dergisi) ,22/10/1969 günlü ve
157 karar sayılı Cumhuriyet Senatosu bütçe ve plân komisyonu raporunda da
"Tasarının gerekçesinde 506 sayılı Kanunun sosyal hayatımızın icaplarına
cevap verebilecek şekilde değiştirilmesi için gerekli çalışmalara başlandığı;
ancak uzunca bir süreye ihtiyaç gösteren bu çalışmaların yanında yaşlılık,
malûllük ve ölüm sigortalarından aylık almakta olanların 1961 - 1962 yılı geçim
seviyesine göre tesbit edilmiş aylıklarının- sosyal adalet ilkelerine uygun
olarak artırılması malûl ve emeklilerin geçindirmekle yükümlü oldukları eş ve
çocuklarının sağlık yardımlarından istifade ettirilmesi ve özellikle yaşlılık
sigortasından yararlanma yaşı olarak tesbit olunan 60 yaşın memleketimizin
şartlarına uygun bir şekilde 55 yaşa düşürülmesi yaşlılık malûllük ve ölüm
sigortalarından sağlanan aylıkların hesabında sigortalılar lehine yeni hükümler
getirilmesi gibi hususların bir an önce Kanunlaşmasını temin maksadiyle iş bu
tasarının hazırlandığı ifade edilmektedir.
Çağdaş
sosyal güvenlik hedeflerine ulaşmak bakımından önemli bir gelişme niteliğini
taşıyan tasarı Komisyonumuzca da uygun mütalaa edilmiş ve benimsenmiştir."
(Cumhuriyet Senatosu Tutanak dergisi Cilt 53, toplantı 8, S. sayılı 1277 basma
yazı) denilmek suretiyle Hükümetin açıklanan gerekçelere dayanarak tasarının
bir an önce Kanunlaşması yolundaki temenni ve düşüncesini Komisyonların da
benimsediği dolaylı bir biçimde de olsa açıkça ortaya çıkmaktadır.
Bu
durumda öncelik önerisinde "gerekçenin" ve ivedilik önerisinde de
"esaslı sebebin" var sayılması gerekir.
c)
Anayasanın temel ilkelerinin, özellikle 48. ve 53. maddelerinde açıklanan
kuralların Devlete yüklediği ödevleri yerine getirmeyi amaç edinen bir kanun
tasarısının öncelik ve ivedilikle görüşülmesi önerilerinde, içtüzüklerin
aradığı yukarıdan beri tartışması yapılan gerekçe ve önemli sebeb koşullarının
bir anlamda var olduğunu kabul etmekte yanlış bir tutum da yoktur.
d)
İçtüzükler hükümlerine göre, kural olarak, Kanun tasarı veya tekliflerinin
sonuçlandırılması iki kez görüşülmesi ile mümkündür. (Dahilî Nizamname madde
99. Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğü madde 69) Başkan, tasarı veya teklifin tümü
üzerinde konuşmak isteyenlere söz vererek, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlandıktan sonra maddelere geçilmesini oya koyacak, kabul edilirse,
görüşmeye devam olunacak, kabul edilmezse tasarı veya teklif reddedilmiş
sayılacaktır. (Dahilî Nizamname madde 103, 105 Cumhuriyet Senatosu içtüzüğü
madde 73) Tasarı veya tekliflerin ikinci görüşülmesinde tümü üzerinde görüşme
olanağı yoktur. (Dahilî Nizamname madde 107. Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğü madde
75 )
İçtüzüklerin
bu hükümlerine göre, Kanun tasarı veya teklifleri ister iki kez görüşülsün
isterse ivedilik önerisi kabul edilerek bir kez görüşülmesi kararlaştırılsın,
bunların tümü üzerindeki görüşme olanağı tektir. O halde ivedilik önergesinin,
maddelere geçilmesi oylanıp kabul edildikten sonra oya sunulması, sonuca etki
yapacak bir durum ortaya çıkarmamaktadır. Kaldı ki içtüzüklerde ivedilik
önerilerinin ne zamana kadar yapılacağı düzenlendiği halde bunların oya
sunulacağı an belirtilmemiştir. Maddelere geçilmesi kabul edilmeyen tasarı veya
tekliflerin reddedilmiş sayılacağı içtüzüklerin hükmü olduğuna ve ivedilik
müessesesine tasarı veya tekliflerin reddini sağlamak için değil aksine
bunların ivedi olarak görüşülmesini sağlamak için yer verilmiş bulunduğuna
göre, ivedilik önerilerinin maddelere geçilmesi kabul edildikten sonra oya konulmasının
içtüzüklerin bu müesseseyi kurma amacına daha uygun düştüğü de tutarlı bir
biçimde savunulabilir.
Özetlemek
gerekirse; yukarıdan beri açıklandığı üzere, 1186 sayılı Kanuna ilişkin tasan
üzerinde Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosunda yapılan görüşmelerde, öncelik
ve ivedilik önerilerinde ve bu önerilere ilişkin kararların alınmasında içtüzük
kurallarına belirtilen biçimde uyulmamış olması elde olunan veriler yönünden
Anayasaya aykırılık sorununu oluşturacak ve kanunu böylece sakat ha s getirecek
bir nitelik taşımadığı için itiraz konusu geçici 3. maddenin biç m yönünden
iptali gerekmez.
Muhittin
Taylan, Avni Givda, Sait Koçak, Nuri Ülgenalp. İhsan Ecemiş, Ahmet Akar ve
Muhittin Gürün bu görüşe katılmamışlardır.
2-
1186 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi sözü edilen Kanunun yayımından önce
çeşitli işyerlerinde fikir ve beden işçisi olarak çalışmakta olanların, her ne
sebeple olursa olsun Sosyal Sigortalar Kurumuna veya bu Kuruma devredilen
emekli sandıklarının emekli veya yaşlılık aylığına esas olacak primi ödemeden
geçmiş hizmetlerinin, Sosyal Sigortalarındaki veya bu Kuruma devredilen
sandıklardaki hizmetleriyle birleştirilmesini bir takım koşullara bağlayarak,
bu gibilerin işçi ve işveren sigorta primlerini borçlandırmak yoliyle
hizmetlerinin birleştirilmesine olanak tanımaktadır.
İtiraz
konusu geçici 3. maddenin Kanuna girişi şöyle olmuştur :
Ne
1186 sayılı Yasaya ilişkin tasarıda, ne de Millet Meclisi Geçici Komisyonunca
bu tasarı ile birleştirilerek görüşülmesi kararlaştırılan Kanun tekliflerinde,
geçici 3. madde veya bu maddeye tekabül eden bir hüküm yer almamış, ancak
Millet Meclisi Geçici Komisyonunca "................ emekli aylıklarının
sosyal adalet prensiplerine uygun ve ahenkli bir hale getirilmesini temin etmek
.........." gerekçesiyle "212 sayılı Kanuna tabi olup 1/4/1950
tarihinden itibaren maluliyet, ölüm ve ihtiyarlık sigortası Kanunları şümulüne
alınmayan fakir işçilerin Kanun kapsamına alınmadan önceki en çok iki yıllık
hizmetleri bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içinde malûllük,
yaşlılık ve ölüm sigortası Kanunu kapsamına alındıkları zamanki ilk aylık ücret
veya yevmiyeleri üzerinden işveren ve işçi sigorta primlerini defaten veya eşit
taksitlerle ödedikleri takdirde mevcut hizmetleriyle birleştirilir"
(Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Cilt 36, S. Sayısı 897, sahife 42) biçiminde
düzenlenen bir hüküm geçici 3. madde olarak tasarıya girmiştir. Millet Meclisi
Genel Kurulunda Geçici Komisyon Başkanı ve sözcüsü" imzasiyle verilen
"geçici madde 3 ün aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz" yolundaki gerekçesiz bir önerge söz isteyen olmaması nedeniyle
görüşmesiz kabul edildiğinden ve Cumhuriyet Senatosunda da bu madde üzerinde
söz alan olmadığından böylece itiraz konusu hüküm bu günkü biçimiyle yürürlüğe
girmiştir.
İtiraz
konusu geçici 3. madde getirdiği müessese ile ilke olarak, işçilerin sigortasız
geçen hizmetlerinin sigortalı hizmetleriyle birleştirilmesini ve hizmetlerin
birleştirilmesi sonucunda ortaya çıkan hukukî durumdan işçilerin
yararlandırılmasını öngörmektedir.
Anayasa'nın
48. maddesi, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğunu saptadıktan sonra,
bu hakkı sağlamak için sosyal sigortalar ve sosyal yardım örgütü kurmak ve
kurdurmak ödevini Devlete yüklemiştir.
Milletimizi,
dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesî haline
getirmek, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmak, insan hak ve
hürriyetlerini, millî dayanışmayı, sosyal adaleti, kişinin ve toplumun huzur ve
refahını gerçekleştirmeyi ve güvence altına almayı mümkün kılacak demokratik
hukuk devletini bütün hukukî ve sosyal temelleriyle kurmak, Anayasa'mızda temel
ilke ve erekler olarak belirlenmiştir. Bu doğrultuda gayretler sarfedilen,
özellikle kalkınmak ve bir endüstri toplumu haline gelebilmek için büyük atılımlar
yapılan ülkemizde, sosyal güvenlik kurumlarının geç kurulabilmiş olması onların
dar kapsamlı olarak kurulması zorunluğunu da birlikte getirmiştir. Engellerin
aşılması, ve olanakların elverişli hale gelmesi ölçüsünde sosyal adaletin
yaygın bir hale getirilmek istenmesi, sosyal güvenlik örgütlerinin kapsamım
genişletme yönünde etki yapmış, ortaya çıkan bu durum borçlanma müessesenin
kabulünü zorunlu kılmıştır. Bu nedenledir ki, pek çok Kanunlarda sosyal
güvenlik ve sosyal adalet sağlayıcı borçlanma hükümlerine yer verilmiştir.
Nitekim Anayasa'nın 53. maddeside Devlete bu tür ödevleri takati ölçüsünde
yerine getirmeyi buyurmaktadır.
Öte
yandan Anayasanın 2. maddesi uyarınca Türkiye Cumhuriyeti, sosyal bir hukuk
Devletidir. Sosyal hukuk devletidir, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak
gerçek eşitliği yani sosyal adaleti ve böylece toplumsal dengeyi sağlamakla
yükümlü Devlet demektir Çağdaş uygar görüşü ve Anayasa'nın temel yapı ve
felsefesine göre gerçek hukuk devleti ancak toplumsal Devlet anlayışı içinde
ise bir anlam kazanır. Hukuk devletinin amaç edindiği kişiliğin korunması,
toplumda sosyal güvenliğin ve sosyal adaletin sağlanması yoliyle
gerçekleştirilebilir.
Konu
bu açıdan ele alınınca, hizmet birleştirilmesini borçlandırma yoliyle öngören
itiraz konusu geçici 3. maddenin ilkesi yönünden Anayasa'ya uygun bulunduğunu
kabul etmek gerekir.
3-
A) İtiraz konusu geçici 3. maddenin kabul ettiği bu ilkeden yararlanabilmek
için madde bazı koşullan aramaktadır.
Bu
koşullar :
a) 3
Kasım 1969'dan önce çeşitli işyerlerinde fikir ve beden işçisi olarak çalışmış
bulunmak,
b)
Çalıştığı süre içinde her ne sebeple olursa olsun Sosyal Sigortalar Kurumuna
veya bu Kuruma devredilen çeşitli emekli sandıklarına emekli veya yaşlılık
aylığına esas olacak prim, ödememiş bulunmak ve hizmetlerini belgelendirmek,
c)
Belgelendirilen çalışma döneminin ilk aylık ücreti üzerinden işçi ve işveren
sigorta primlerini borçlanmak ve prim borcunu en geç beş yıl içinde defaten
veya eşit taksitlerle Sigorta Kurumuna ödemekten ibarettir.
Bu
koşulların varlığı halinde madde, toplam olarak en çok on yıllık sigortasız
geçen hizmetin Sosyal Sigortalar Kurumunda veya bu Kuruma devredilen
sandıklarda geçen hizmetlerle birleştirilmesine olanak tanımaktadır.
Yukarıda
açıklandığı üzere ilkesi yönünden Anayasa'ya uygun olduğu saptanan itiraz
konusu madde hükmünde öngörülen yöntemin de Anayasaya uygunluk açısından
denetlenerek bir çözüme varabilmesi için Sosyal Sigortalar kurumunun kuruluşu
ve hukukî yapısı ile mali kaynaklarının ve Anayasa'nın sosyal güvenlik
örgütlerinin kurulması ödevini Devlete yüklerken güttüğü ereğin ayrıca
araştırılarak incelenmesi gerekmektedir.
Sosyal
Sigortalar Kurumu tüzel kişiliği olan ve kendi Kanunundaki hükümler dışında
özel hukuk hükümlerine tabi bulunan malî ve idarî bakımdan özerk bir Devlet
kurumudur. Devlet temel kuruluşlarından (yürütme) içinde yer alır ve Çalışma
Bakanlığına bağlıdır, (4792 sayılı Kanun-madde 1) Sosyal Sigorta Kurumunun
finansmanı, işçi ve işverenlerden alınan ikili prim sistemi yolu ile
olmaktadır. Gerçi Kurumun gelirlerini gösteren 4792 sayılı Kanunun 19.
maddesinin (f) bendinde genel bütçeden yapılacak yardımlardan da söz edilmekte
ise de, bunu. Kurumun görevini yerine getirmesini engelleyecek bir durumla karşı
karşıya kalması halinde Devletin yükümlülüğünü belli eden bir hüküm olarak
anlamak gerekir.
İtiraz
konusu madde hükmünün ilişkin bulunduğu ihtiyarlık sigortası uzun vadeyi
öngören müstakil bir sigorta koludur. Bu sigorta kolunda Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu'nun 73. maddesi hükmüne göre % 5 i sigortalıdan % 6 sı da
işverenden olmak üzere % 11 prim alınmaktadır ve buna Devletin bir katkısı
yoktur.
Borçlanma
yolu ile hizmetlerin birleştirilmesi kabul edilirken yani bu kişilerin sosyal
güvenliği sağlanırken, Kurumun hukukî yapısının ve aktuaryal durumunun
öncelikle ele alınması ve kendisinden beklenilen görevleri aksatıcı veya bu
görevleri yerine getirmeyi engelleyen zararlı yöntemlerden kesinlikle
kaçınılması gerekir.
Oysa
itiraz konusu madde hükmü, borçlanma yolu ile hizmet birleştirilmesini
benimseyen bütün yasalarda belli edilen ilkelerin tersine olarak, gerçek prim
yerine borçlanma döneminin ill aylık ücretini esas alarak prim hesaplanmasını
öngörmüştür.
Yurdumuzdaki
ekonomik dalgalanma ve istikrarsızlık, para değerindeki sürekli düşüşler ve
işçi ücretlerindeki kararsızlıklar, özellikle toplu pazarlık ve sözleşme
müessesesinin uygulanmasından sonra ancak gerçek ücretlerin elde edilebilmesi,
eski dönemlerdeki ücretlerin ve hele o dönemde ilk alınan aylığın ne derece
düşük kaldığını açıklamaya yeterlidir.
Sigorta
sisteminin gereği olan elde edilen gerçek ücretin primi yerine, borçlanmanın,
borçlanılacak dönemin ilk ayında alınan ücretin primi üzerinden yürütülmesi,
aktuarya hesaplarının yapılmamış olması, hizmetleri birleştirilecek kişilerin
ve bunların Kuruma yükleyeceği külfetin hesaplanarak tedbir alınmasına olanak
tanıyan bir yöntemin getirilmemiş bulunması, primleri zamanında işletememenin
Kurum bünyesindeki olumsuz etkileri, bir yandan 1186 sayılı Yasa ile bağlanmış
ve bağlanacak aylıkların artırılmış, bir yandan aylığa hak kazanmak için
gereken prim ödeme günü sayısının düşürülmüş olması ve aylığa hak kazanma
yaşının kadınlarda 55 den 50 ye erkeklerde 60 dan 55 e indirilmiş ve 25 yıl
sigortalılık süresini tamamlayarak en az 5000 gün prim ödeyen sigortalılar için
yaş koşulunun kaldırılmış bulunması gibi önemli etkenler. Sosyal Sigortalar
Kurumunun malî olanaklarını zorlamak ve giderek bunları tüketmek, suretiyle sosyal
güvenliği ve sosyal adaleti sağlamakla yükümlü bu kuruluşun yetersiz ve
Devletin sosyal güvenliği sağlamakta göstermelik bir sosyal sigorta kurmuş
duruma düşmesine yol açabilecek bir ağırlık taşımaktadır.
Anayasa
Mahkemesinin 23/5/1972 günlü, 1972/2-3 sayılı Kararında açıklandığı gibi,
Sosyal Sigortalar Kurumu hem Anayasa'nın 48. maddesinin bütün yurttaşlar
yararına Devlere yüklediği toplumsal güvenlik hakkını sağlama ödevini
yurttaşlardan bir bölüğü bakımından yerine getirmek üzere, hem de Anayasa'nın 42.
maddesinin ikinci fıkrasındaki (Devlet, çalışanların insanca yaşaması ve
çalışma hayatının kararlılık içinde geçmesi için sosyal, iktisadî ve malî
tedbirlerle çalışanları korur ve destekler) kuralı ile Devlete çalışanlar
yararına yüklenen ödevlerin bir bölümünü gerçekleştirmek üzere kurulmuş bir
örgüt niteliğini göstermektedir. Anayasa'nın gerek 48., gerekse 42. maddesi, 2.
maddesinde yer alan sosyal devlet ilkesini gerçekleştiren kurallar
durumundadır. O halde sosyal güvenliği sağlamak için kurulmuş bir kurumu güçsüz
duruma düşüren ve böylece Devlete göstermelik bir sosyal sigorta düzeni kurmuş
görünüşünü veren geçici 3. maddenin getirdiği yöntem Anayasa'nın 2.
maddesindeki sosyal hukuk devleti ilkesine aykırıdır ve bu yönden iptal
edilmelidir.
B-
Yukarıda açıklandığı üzere dâva konusu hüküm on yıllık borçlanma süresinin ilk
aylık ücreti üzerinden prim borçlanılmasını öngörmektedir. Yargıtay İçtihadı
Birleştirme Genel Kurulunun 6/11/1971 günlü, 2/4 sayılı içtihadı birleştirme
kararına göre madde hükmü l/4/1950 gününden önceki hizmet sürelerine de
uygulanabilecektir. 5417 sayılı ihtiyarlık Sigortası Kanunu'nun yürürlüğe giriş
tarihi olan 1/4/1950 gününden beri sigortaya bağlanan ve yaşlılık aylığına hak
kazanma koşullarının oluşmasını bekleyen sigortalılar, konjöktüre, terfi ve
toplu pazarlık ve sözleşme düzenine göre artan gerçek kazançları üzerinden prim
ödeyerek ve işverenlerden de bu kazançlara göre prim alınarak sosyal güvenlik
sisteminin ihtiyarlık sigortasından yararlandırılırken, her ne sebeple olursa
olsun sigorta kapsamı dışında kalmış ve böylece geçici 3. madde hükmünden
yararlanma olanağını bulmuş kişilerin ilk aylıkları üzerinden saptanacak
primleri borçlanarak aynı hakları elde etmeleri ikinciler yararına farklı bir
durum oluşturmaktadır. Ülkemizde sosyal güvenliği sağlayan sandıklara ilişkin
yasaların hiç birinde ilk aylık üzerinden yapılacak bir borçlanma
öngörülmediği, aksine borçlanılacak yıllardaki gerçek ücretler veya başvurma
tarihindeki son ücret esas alınarak hizmet birleştirilmesi yoluna gidildiği
gözönüne alınınca yaratılan farklılık daha da belirginleşmektedir. Bu hal ise
Anayasanın 12. maddesinin öngördüğü eşitlik ilkesine açıkça aykırıdır ve itiraz
konusu kural bu nedenle de iptal olunmalıdır.
VI-
Sonuç :
1-
1186 sayılı Kanuna ilişkin tasarının Millet Meclisinde ve Cumhuriyet
Senatosundaki görüşmeler sırasında öncelik ve ivedilik kararlarında içtüzükler
kurallarına aykırı davranılmasının itiraz konusu geçici 3. maddenin biçim
yönünden iptalini gerektirmediğine Muhittin Taylan, Avni Givda, Sait Koçak,
Nuri Ülgenalp, İhsan Ecemiş, Ahmet Akar ve Muhittin Gürün'ün karşı oybirliğiyle
ve oyçokluğu ile;
2-
1186 sayılı Kanunda yer alan geçici 3. maddenin Anayasa'nın hukuk devleti ve
eşitlik ilkelerine aykırı bulunduğuna ve iptaline oybirliğiyle 17/10/1972
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Muhittin
Taylan
|
Başkanvekili
Avni
Givda
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
Sait
Koçak
|
|
|
|
|
Üye
Nuri
Ülgenalp
|
Üye
Şahap
Arıç
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Ahmet
Akar
|
|
|
|
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Kâni
Vrana
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
|
|
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Şevket
Müftügil
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa bazı maddelerle birlikte, bu dosyada dâva
konusu edilen geçici 3. maddeyi de ekleyen 23/10/1969 günlü ve 1186 sayılı
Kanun, T. B. M. Meclisindeki görüşülmesi sırasında yasama meclisleri
içtüzüklerindeki hükümlere aykırı olan işlemlere tabi tutulmuş olması nedeniyle
Anayasa'ya da aykırı duruma girmiş bulunmaktadır :
I-
Millet Meclisindeki işlemler :
1-
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve bu
Kanuna bazı maddeler eklenmesine dair olup, Bakanlar Kurulunun 29/3/1969 günlü
toplantısında Büyük Millet Meclisine sunulmasına karar verilmiş olan kanun
tasarısı 12 gün sonra, 10/4/1969 günlü bir yazı ile Millet Meclisine
gönderilmiştir.
2-
Söz konusu tasarı Millet Meclisi Çalışma ve plan Komisyonlarına 14/4/1969
gününden önce havale edilmiştir. (Millet Meclisi 14/4/1969 gündemine ilişkin
"gelen kâğıtlar" cetveli, sıra : 1; Millet Meclisi Tutanak Dergisi,
Dönem: 2, cilt : 35, Sh. 598).
3-
Aynı konuda daha önce Çalışma ve Plân Komisyonlarına havale edilmiş olan
11/2/1969 ve 1/4/1969 tarihli iki kanun teklifinin Çalışma ve Plân
Komisyonlarından seçilecek üyelerden kurulu bir geçici Komisyonda görüşülmesi,
Millet Meclisinin 8/4/1969 günlü 76. Birleşiminde kabul edilmiş (Millet Meclisi
Tutanak Dergisi : Dönem 2, cilt : 35, Sh, 493) ve 15/4/1969 günlü 80.
Birleşiminde de söz konusu geçici komisyonun üye sayısının artırılmasına karar
verilmiştir. (Aynı dergi Sh. 640)
4-
Yukarıda l ve 2 sayılı fıkralarda adı geçen kanun tasarısı fit aynı konuda daha
önceleri meclîse sunulmuş bulunan 26/1/1968, 26/6/1968, 28/6/1968 tarihli ve
biri de tarihsiz dört kanun teklifinin de 3 sayılı fıkrada kurulduğu belirtilen
geçici komisyona havale edilmelerine Millet Meclisinin 21/4/1969 günlü 83.
Birleşiminde karar verilmiştir. (Millet Meclisi Tutanak Dergisi : Dönem : 2,
cilt 36, Sh. S).
3-
Geçici komisyon bu tasan ve tekliflerin tümünü birleştirerek incelemiş ve buna
dair 3 sayılı kararını 7/5/1969 günlü raporu ile Meclis Başkanlığına sunmuştur.
(M. M. T. D. Dönem : 2, cilt : 36, Sh. 657 basmayazı S. sayışı : 897).
Bu
raporda herhangi bir gerekçe belirtilmeden (Öncelik ve ivedilik ile görüşülmesi
temennisiyle) denilmek suretiyle tasarının öncelik ve ivedilik usulü ile
görüşülmesi önerilmiştir.
6-
Millet Meclisinin 22/5/1969 günlü 97. Birleşimine ilişkin gündemin iki defa
görüşülecek işler bölümünün 83. sırasında yer alan ve (vaktin gecikmesi ve
çoğunluğun kalmaması nedeniyle, M. M. T. D. dönem : 2, cilt : 36, Sh. 639) o
gün görüşülmeyen bu rapor 28/5/1969 günlü 98. Birleşim gündeminin iki defa
görüşülecek isler bölümünün yine 83. sırasında yer almıştır.
7-
Millet Meclisinin 28/5/1969 günlü 98. Birleşiminde, Başkan, evvelâ komisyonun
öncelik önerisini oya sunmuş, kabulü üzerine tasarının tümünün görüşülmesine
geçilmiştir. Taşınma tümü üzerindeki görüşmeler bitip de maddelerine
geçilmesinin avlanmasından sonra komisyonun ivedilik önerisi oya sunulmuş ve
kabulü üzerine de bir defa müzakere ile yetinilerek Millet Meclisindeki
müzakeresi tamamlanmıştır (M. M. T. D. Dönem : 2, cilt : 36, Sh. 658-682).
Görüldüğü
gibi, 14/4/1969 gününden önce komsiyona havale edilmiş olan Hükümet tasarısının
komisyon incelemesi işlemleri 23 günde sonuçlandırılmış ve 7/5/1969 günlü
komisyon raporu da Meclis gündemine 15 gün sonra girebilmiş, aynı konudaki 1968
tarihli milletvekili teklifleri ise bir sene sonra ele alınmış bulunmaktadır.
II-
Cumhuriyet Senatosundaki işlemler :
l-
Tasarı, Millet Meclisi Başkanlığının 2/6/1969 günlü ve 9355 sayılı yazısı ile
C. Senatosu Başkanlığına gönderilmiş (C. Senatosu Tutanak Dergisi cilt : 53,
Sh. : 613- basmayazı S. sayısı : 1277) ve Sosyal işler ve Bütçe ve Plan
komisyonlarına havale edilmiştir (Aynı dergi, Sh. 579).
2-
C. Senatosu, 28/5/1969 günlü 67. birleşiminde, 12 Ekim 1969 da yapılacak genel
seçimlerin ilânından üç gün sonra toplanmak üzere tatile girmiş ve Anayasa'nın
83. maddesi gereğince 1/5 üyenin isteği üzerine 13/6/1969 gününde toplanan 68.
Birleşimde ise toplantı yeter sayısı sağlanamadığından tatile devam olunmuştur.
(Aynı Tutanak Dergisi Sri. 580 - 581)
3-
C. Senatosunun tatilinden sonraki ilk birleşimi (69 Birleşim) 22/10/1969 günü
yapılmış ve söz konusu tasarıya bu birleşim gündemine yer verilmemiştir.
Ancak
bu birleşimde Bütçe ve Plan Komisyonu Başkanının (geniş bir işçi kitlesinin
kanunlaşmasını sabırsızlıkla beklediği 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun
bazı maddelerinin demiştirilmesi ve bu kanuna bağlı maddeler eklenmesine dair
kanun tasarısının görüşülmesini temin maksadiyle ve münhasıran mezkûr tasarıyı
müzakere etmek üzere Genel Kurulun 23 Ekim 1969 Perşembe günü saat 15 de
toplanmasını) isteyen bir önergesi okunmuş ve Genel Kurul Başkanı tarafından,
gerekçesi bakımından önergeye katılmakla beraber içtüzükle toplantı günleri
belli edilmiş olduğundan bu günlerde fevkalade meseleler görüşülmesi mümkün
olmadığından yarınki (23/10/1969) toplantıda öncelik ve ivedilik kararı istemek
suretiyle maksadın sağlanması mümkün olacağından önergenin oya sunulmayacağı
bildirilmiştir.
4-
Tasarıya ilişkin 1277 S. sayılı basma yazının (C. Senatosu Tutanak Dergisi,
Cilt 53. Sh. 613). incelenmesinden anlaşıldığına göre, Millet Meclisinden
2/6/Î969 gününde C. Senatosuna gönderilen tasarının 13/6/1969 günlü (gelen
kâğıtlar) cetveline göre o tarihten önce Sosyal İşler ve Bütçe Plan
Komisyonlarına havale edildiği, ancak C. Senatosunun 28/5/1969 da tatile girmiş
olması nedeniyle Komisyonlarca işin ele alınmadığı ve tatili müteakip, yirmi
üçü asil, beşi geçici olmak üzere yirmidört maddeyi kapsayan tasarının,
22/10/1969 gününde, evvelâ Sosyal İşler Komisyonunda müzakeresi bitirilerek
aynı günde Bütçe ve Plan Komisyonuna verildiği ve bu komisyonca da keza aynı
günde müzakeresi tamamlanarak sonucunun aynı günlü (22/10/1969 ve katar 157 sayılı
raporla C. Senatosu Başkanlığına sunulduğu anlaşılmakla, raporun basılması da
ertesi günkü (23/10/1969) 70. Birleşime yetiştirilmiş bulunmaktadır.
Raporda,
(tasarının Genel Kurulda öncelik ve ivedilikle görüşülmesi hususunda istemde
bulunulması kararlaştırılmıştır.) denilmekte yetinilerek bu konularda başkaca
herhangi bir gerekçenin ve esaslı sayılabilecek bir sebebin öne sürülmediği
görülmektedir.
5-
C. Senatosunun 23 Ekim 1969 günündeki 70. Birleşiminin gündeminde de sözü geçen
tasarıya yer verilmemiş, ancak birleşim içinde Bütçe ve Plan Komisyonu
Başkanının (506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun bazı maddelerinin
değiştirilmesi ve bu kanuna bazı maddeler eklenmesine dair kantin tasarısı
tabedilerek sayın üyelere dağıtılmış bulunmaktadır.
Tasarının
önemine binaen gelen kâğıtlardan gündeme alınarak, gündemdeki diğer işlere
takdimen öncelik ve ivedilikle görüşülmesini) isteyen önergesi okutulmuş ve ilk
önce işin gündeme alınması, sonra da öncelik kararı verilmesi oylanarak kabul
edilmiş ve tasarının tümü üzerindeki görüşmelerin bitiminde maddelere
geçilmesinin oylanmasından sonra ivedilik kararı oya sunulmuş ve kabulü üzerine
de tasarının bir defa müzakere edilmesi suretiyle işlem tamamlanmıştır. (C. S.
T. D. Cilt 53, Sh. 613, 625, 656)
Görüldüğü
gibi söz konusu kanun tasarısı 4,5 ayı geçen bir müddetle, velev tatil
nedeniyle de olsa, C. Senatosunda beklemiş, ancak tatili takip eden ilk günde,
iki komisyon incelemesi ve ertesi günde Genel Kurul görüşülmesi bitirilmek
suretiyle, aceleden de öte bir çabukluk gösterilmiştir. Genel Kuruldaki acele
müzakereyi sağlamak için verilmiş bulunan önergede ise sadece (tasarının
önemine binaen) denilmekle yerinilmiş, henüz gündeme girmemiş ve üyelere
dağıtımından itibaren iki tam gün geçmemiş olan bir tasarının hemen gündeme
alınarak öncelik ve ivedilikle görüşülmesini zorunlu kılan gerekçelerin ve
esaslı sebeplerin neler olduğu hakkında başkaca hiç bir açıklama yapılmamıştır.
Kaldı
ki aşağıda III. bölümde de açıklandığı gibi söz konusu tasarının, diğer kanun
tasarılarından farklı olarak acele usul uygulanmasını gerektiren önemli bir
yanı da bulunmamaktadır.
III-
Millet Meclisi ve C. Senatosu işlemlerinin içtüzük hükümleri karşısındaki
durumu :
Millet
Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu içtüzüklerinin bu konulara ilişkin hükümleri
şöyledir :
A -
Millet Meclisi içtüzüğü :
Anayasa'nın
geçici 3. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan Millet Meclisi içtüzüğünün
99. maddesi, kanun tasan veya tekliflerinin iki müzakereden sonra katî olarak
kabul edilmiş olacağı, 106. maddesi ise ikinci müzakerenin birinci müzakereden
ancak beş gün geçtikten sonra gündeme alınacağı ilkelerini koymaktadır.
İçtüzüğün 100. maddesi bu genel ilkeye tabi olmayacak kanunları saymaktadır.
Genel
Kural böyle olmakla beraber içtüzük bazı durumlarda işlerin
çabuklaştırılmasının gerekebileceğini öngörerek acele müzakere usullerime de
olanak tanımış bulunmaktadır. Nitekim içtüzüğün beşinci bölümü (5. bap),
"müstaceliyet ve takdimen müzakere" başlığını taşımakta ve 70., 73.
maddeleri (müstaceliyet) kararı ile müzakereyi, 74. - 75. maddeleri (takdimen)
veya (hemen) müzakereyi ve 76. maddesi de iki müzakere arasında geçmesi zorunlu
olan beş günlük aradan ne suretle vazgeçilebileceğini düzenlemektedir.
B-
Cumhuriyet Senatosu içtüzüğü :
Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğü de bu konularda benzer hükümlere yer vermiş bulunmaktadır.
Şöyleki :
44.
maddesi, işlerin gündemlerde alacakları sırayı, kanun tasarı ve tekliflerinin
komisyonlardan Başkanlığa gelme sırasına göre görüşüleceğini, gerekirse genel
kurulun bu sırayı değiştirebileceğini belirtmektedir.
70.
maddesi, ilgili komisyonlarca incelenen kanun tasarı veya tekliflerinin
bastırılarak üyelere dağıtılacağı, dağıtımından itibaren iki tam gün geçmedikçe
gündeme alınamayacağı kuralını koymakta, ancak maddede gösterilen kişilerin
yazılı ve gerekçeli istemleri üzerine genel kurul karariyle daha önce de
gündeme alınabilme imkânım tanımaktadır.
69.
maddesi, kanun tasarı veya tekliflerinin genel kurulda iki defa görüşülmek
suretiyle sonuçlandırılacağı ve 75. maddesi de ikinci görüşmenin birinci
görüşmeden en az beş gün sonra yapılacağı ana ilkesini koymakta, 71 maddesi ise
nitelikleri itirabiyle bu ilkeye tabi tutulmayarak bir defa müzakere ile
sonuçlanabileceği kabul edilen kanunları saymaktadır.
Öte
yandan Millet Meclisi içtüzüğünde olduğu gibi C. Senatosu içtüzüğünde de, bazı
durumların işlerin çabuklaştırılmasını zorunlu kılabileceği öngörülerek acele
müzakere usullerine olanak sağlanmıştır.
Nitekim
C. Senatosu içtüzüğünün 45. - 49. maddeleri (öncelikle görüşme), ve (ivedilik
kararı) konularını düzenliyerek bunların niteliklerini belirtmiş, 75. maddesi
de ikinci görüşmenin beş günden evvel yapılabilmesinin koşullarını
göstermiştir.
Gerek
Millet Meclisi içtüzüğünde, gerekse C. Senatosu İçtüzüğünde sözleri geçen
(müstaceliyet= ivedilik) kararı kanunların oluşması için genel ilke olarak
konulmuş bulunan (iki defa müzakere) zorunluluğundan kurtulmayı; (takdimen-
öncelik) kararı, gündemdeki sıranın bozularak öteki işlerden önce görüşmeye
başlamayı; iki müzakere arasında geçmesi gerekli en az beş günlük aranın
kaldırılması da peş peşe iki günde bile görüşmenin yapılarak işlemin
tamamlanmasını sağlayan usuller olmaları itibariyle hepsinin de olağan usul
dışında çabuklaştırıcı nitelikte birer istisnaî müzakere usulleri oldukları
görülmektedir.
Kanunların
sağlıklarının, ancak olağan usullerle yürütülecek müzakerelerle sağlanabileceği
içtüzüklerin genel hükümleriyle belli edilmişken, aynı İçtüzüklerde olağan
usuller dışında acele usullere de yer verilmiş bulunmasının nedeninin kamu
yararı olduğundan kuşku yoktur. Zira bazı durumların gerektireceği kanun
tedbîrlerinin acele olarak alınmasiyle sağlanacak kamu yararının, Yasama
Meclislerindeki müzakereler sırasında acele usuller uygulanmasından doğacak
sakıncaları bile göze almayı zorunlu kılacak derecede önemli olduğu öne
sürülebilir. Ancak olağan usulleri bir tarafa bırakarak acele usullere
başvurabilmek için, çabuklaştırmayı zorunlu kılan durumun ve bundaki kamu
yararının açık seçik ortaya konulması gereklidir.
Nitekim
İçtüzüklerinin söz konusu maddelerinde, bu usullerden;gündemde olmayan bir
kanunun gündeme alınması için yazılı bir gerekçenin öne sürülmesi;
(müstaceliyet- ivedilik) yoluna başvurulabilmek için (meclislerin kabul edeceği
esaslı bir sebebin bulunması), (takdimen=öncelik) usulünün teklifi için
(gerekçenin yazılı olarak belirtilmesi), beş gün beklenmeden ikinci müzakerenin
yapılması tekliflerinin de keza gerekçe belirtilmek suretiyle yazılı olarak
yapılması koşullarının konulduğu görülmektedir. Bu şartlar olmadıkça bu
usullere başvurmanın mümkün olamayacağı içtüzük maddelerinden açıkça
anlaşılmaktadır.
Yukarıki
açıklamaların ışığı altında incelendiğinde, söz konusu kanun tasarısının acele
usullere başvurmayı gerektiren bir nitelik taşıdığı da kabul edilemez. Zira bir
tasarının büyük bir kitle tarafından beklenmekte olmasının veya tasarı
hükümlerinin bir an önce yürürlüğe girmesinin hükümet gerekçesinde öne sürülmüş
bulunmasının acele usullere başvurmak için yeter bir neden sayılması mümkün
değildir.
Her
kanun tasarısının belli bir konuda duyulan bir kamu ihtiyacını karşılamak için
hazırlanması ve bir kısım yurttaşları etkileyen ve bir an önce ele yürürlüğe
girmesinde fayda umulan hükümler taşıması olağan olup bu niteliklerin olağan
müzakere usullerinden ayrılmayı gerektiren bir neden teşkil etmedikleri
ortadadır.
Kaldı
ki, yukarıda ayrıntılariyle de gösterildiği gibi ne hükümetçe tasarının T. B.
M. Meclisine sunulmasında, ne de iki yasama meclisindeki çalışmaların
sürdürülmesinde, acele usullerin uygulanmasiyle kazanılan iki ve beş günlük
sürelerin beklenilmemesini zorunlu gösterecek nitelikte acele hareket
edilmediği, pek çok beş günlerin geçirilmiş olduğu görülmektedir. C.
Senatosunun son gündeki acelesini ise beş aya yaklaşan bir gecikmenin
kapatılması gayretine bağlamak doğru olup bunun da kanunun müzakeresinde olağan
usullerden fedâkârlık için haklı bir neden teşkil etmesi kabul edilemez.
IV-
Sonuç :
İçtüzüklerin
yukarıda yazılı maddeleri ile söz konusu kanunun meclislerdeki görüşülmesi
sırasında uygulanan ve yukarıda ayrıntılariyle belirtilmiş olan işlemler
karşılaştırıldığında :
1-
Gerekçesi olmayan öncelik tekliflerinin oylandığı ve kabulü üzerine de buna
göre işlem yapıldığı,
2-
Esaslı nitelikte olmak şöyle dursun herhangi bir nedeni belirtilmeyen ivedilik
önergelerinin keza Meclisler Başkanlıklarınca oylandığı ve kabulü üzerine de
buna göre işlem yapılarak tasarının kanunlaştırıldığı,
3-
Bunlardan ayrıca, C. Senatosunca, henüz bastırılıp dağıtılmasından iki tam gün
geçmemiş olan bir tasarının gerekçesi belirtilmeyen bir istek üzerine gündeme
alındığı.
Meydana
çıkmakta ve bu işlemlerin içtüzüklerin hükümlerine aykırı bulundukları, başkaca
bir açıklamayı gerektirmeyecek derecede ortada bulunmaktadır.
Anayasa'nın
85 maddesinin ilk fıkrasında : (Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Meclisler,
çalışmalarını, kendi yaptıkları içtüzüklerin hükümlerine göre yürütürler.)
denilmekte ve bu kurala göre Yasama Meclislerinin çalışmalarının kendi yaptı
klan içtüzük hükümlerine göre yürütülmesi bir Anayasa ilkesinin gereği
bulunmaktadır. Bu ilkeye aykırı yasama çalışmalarının Anayasa'ya aykırı olduğu
ne kadar meydanda ise bu nitelikteki çalışmaların ürünü olan kanunların da, bu
açıdan, Anayasa'ya aykırı nitelik taşıdıklarının kabulü zorunludur.
Her
ne kadar içtüzüklerin bir kısım hükümlerinin, kanunların sağlığını saklamada
birinci derecede önem taşımadıkları ve bu gibi hükümlere riayetsizliğin
kanunların sağlıklı olmalarını etkilemeyeceği düşünülebilirse de yukarıda
açıklanan hükümlerin bu nitelikte olmadıkları, aksine kanunların meclislerde
gereği gibi görüşülür" tartışılmasını ve bunun sonucu olarak da millet
iradesinin sıhhatli bir biçimde belli olmasını sağlamak için konulmuş pek
önemli usul hükümleri bulundukları meydandadır. Bu bakımdan içtüzüklerin bu
önemde nitelikleri olan hükümlerinin bir tarafa bırakılmak suretiyle
görüşülmesi yapılmış bir kanunun Anayasa'nın 85. maddesine aykırı sayılması
zorunludur.
Yukarıda
açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 35. maddesine aykırı bulunan söz konusu 1186
sayılı Kanunun 21. maddesiyle 506 sayılı Kanuna eklenen geçici 3. maddenin,
esastan incelenmesine geçilmeden önce biçim yönünden iptaline karar verilmesi
gerektiğinden kararın bu görüşe aykırı olan bölümüne karşıyız.
|
|
|
|
Başkan
Muhittin
Taylan
|
Üye
Sait
Koçak
|
Üye
Nuri
Ülgenalp
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
|
KARŞIOY
YAZISI
Bu
karşıoy yazısının ilişkin bulunduğu 1972/16-49 sayılı, 17/10/1972 günlü Anayasa
Mahkemesi kararında bir kuralı itiraz ve inceleme korusu olan 1186 sayılı
Kanunun, tasan durumunda iken, Yasama Meclislerinde öncelik ve ivedilikle
görüşüldüğü; Komisyonların öncelikle inceleme önerilerinin gerekçesiz olduğu,
ivedilik önerilerinin esaslı nedene dayandırılmadığı ve bunların tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler bitirilip maddelere geçilmesi kabul edildikten sonra
oylandığı belirtilmekte; ancak Yasama Meclisleri içtüzüklerine aykırı düşen şu
davranışların kanunun biçim yönünden iptalini gerektirecek bir ağırlıkta
bulunmadığı sonucuna varılmaktadır. Aşağıda ayrıntıları ile açıklanacağı üzere
bu aykırılıklar ortada iken çoğunluğun vardığı sonuca katılmağa olanak yoktur.
Anayasa'nın
85. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Meclisler çalışmalarını kendi yaptıkları içtüzüklerin hükümlerine göre
yürütürler. Anayasa Mahkemesinin Yasama Meclisleri içtüzüklerinin biçime
ilişkin kuralları üzerindeki oturmuş görüşü, kararda da belirlendiği gibi,
şöyle özetlenebilir : "İçtüzüklerin biçime ilişkin tüm hükümlerinin aynı
önem derecesinde bulunduğu düşünülemez. Bunların arasında Yasama Meclislerince
verilen kararın geçerliği üzerinde etkili olabilecek nitelik taşıyanlar
bulunduğu gibi ayrıntı sayılabilecek nitelikte olanlar da vardır. Birinci
kümeye girenlere aykırı tutumun iptal nedenini oluşturacağını, buna karşılık
öteki biçim kurallarına uymamanın iptali gerektirmeyeceğini kabul etmek yerinde
olur. Anayasada gösterilmeyen ve yalnız İçtüzükte bulunan biçim kuralları
arasında böyle bir ayrım yapılması zorunludur. Çünkü İçtüzük]erdeki biçim
kurallarına aşırı bağlılık yasama meclislerinin çalışmalarım gereksizce
aksatır. İçtüzük hükümlerine aykırı düşen işlemlerden hangilerinin iptal nedeni
sayılacağı sorunu, uygulanacak İçtüzük hükmünün önemine ve niteliğine göre
çözülecek ve incelemeleri sırasında Anayasa Mahkemesince değerlendirilip
saptanacak bir konudur."
Gerek
Millet Meclisinin kendi içtüzüğü halâ yapılmadığı için toplantı ve
çalışmalarında, Anayasa'nın geçici 3. maddesine dayanılarak, hükümleri
uygulanmakta olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 E-kim 1957 tarihinden önce
yürürlükteki içtüzüğünde (l Kasım 1956 günlü Dahilî Nizamname : Madde 99, 78),
gerekse Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünde (Madde 69. 44) kanun tasan ve
tekliflerinin iki kez görüşülmesi kural olarak kabul edilmiş; gündemlerin
düzenlenmesinde izlenecek sıra saptanmış; hangi tasarıların tek görüşmeye bağlı
tutulacağı, iki görüşmeye bağlı tasan ve tekliflerin bir kez görüşülmesiyle
nasıl yetinilebileceği ve gündemdeki sıraların bozulması usulü istisna
hükümleri halinde ayrıca gösterilmiştir.
Bir
kanun tasarı veya teklifinin bir kez görüşülmesiyle yetinilmesi konusuna Yasama
Meclisleri içtüzükleri büyük önem vermişler ve konuyu sıkı hükümlere
bağlamışlardır. Bu hükümler şöyle özetlenebilir. Bir tasarı veya teklif Yasama
Meclisine sunulurken veya birinci görüşmesinden önce hükümet teklif sahibi
yahut ilgili komisyon ivedilik kararı verilmesini istemelidir. Ortada Yasama
meclisinin kabul edileceği esaslı bir neden bulunmalıdır. İvedilik kararı
yazılı ve gerekçeli olarak istenmelidir. (Dahili Nizamname : Madde 70, 71,
72-Cumhuriyet Senatosu içtüzüğü : Madde 46, 47, 48)
Gündem
sırasının bozulabilmesi başka deyimle bir kanun tasarı veya teklifinin
gündemdeki öteki işlerden önce görüşülebilmesi için de sıkı koşullar vardır.
Hükümet veya Komisyon öncelikle görüşme kararı istemeli, istem yazılı ve
gerekçeli olmalıdır. (Dahili Nizamname : Madde 74- Cumhuriyet Senatosu içtüzüğü
: Madde 45)
İçtüzük
hükümleriyle konu üzerinde gösterilen titizlik yerinde ve olağan görülmelidir.
Yasaların devlet hayatındaki yerlerinin önemi ve ağırlığı herhangi bir
'açıklamayı gerektirmeyecek biçimde oltadadır. Böylesine önemli bir yasama
belgesinin üzerinde özenle durularak ereğe en uygun biçimde eksiksiz olarak
çıkabilmesini ve ayrıca manevî değer ve nüfuzunun yüksek tutulmasını sağlamak
üzere uyulması en azından zorunlu bulunan kural ve koşulların yeri Yasama
Meclisleri içtüzükleridir. Bu kural ve koşullara göre iki kez görüşülmesi
gerekli bir kanun tasarısı veya teklifi üzerinde tek görüşme ile yetilnilmesi,
başka değimle ana kuraldan uzaklaşılması elbette güçlü, kabule değer bir
gerekçeyi zorunlu kılar. İvedilikle görüşülme istemlerinde gerekçenin
açıklanmasının kanunların Anayasa'ya uygunluğunun denetlendiği bir ülkede bir
başka önemi vardır. Böylece Anayasa Mahkemesi bir kanun tasarı veya teklifinin
görüşülmesinde ana kuraldan uzaklaşılması nedenini değerlendirme olanağını
bulmuş olacaktır.
İvedilik
kararının istenmesi zamanına ilişkin içtüzük hükümleri de önemli, ağır basan
biçim kurallarıdır. Kuralın sonuç olarak ve konuya ilişkin içtüzük maddelerinin
tümü birlikte ele alındıkta, ivedilik kararının verilmesi zamanını da saptadığı
görülür. Bu zaman tasarı veya teklifin birinci görüşmesinin başlaması ile sona
erer. Bundan sonraki evrelerde böyle bir istemde bulunulması veya İstemin
karara bağlanması artık söz konusu olamaz. Bu da işin niteliğinin bir
gereğidir. Çünkü hakkında ivedilik kararı verilmiş bir tasarı veya teklif ancak
bir kez görüşülebilecek tasarı veya teklifte ikinci kez düzeltme ve değişiklik
yapılması olanağı kalmayacaktır. Bu durumu görüşmeler başlamadan önce tüm
Yasama Meclisi üyeleri bilmeli ve tutumlarına ona göre yön vermelidirler.
Birinci görüşme başladıktan hele olayda olduğu gibi, maddelere geçilmesi kabul
edildikten sonra ivedilik karan verilmesi ikinci görüşme yolunu ansızın
kapatır, ve bir bölüm Yasama Meclisi üyelerini bir oldu bitti ile
karşılaştırır.
Yasama
Meclisleri gündemlerindeki sıraların bozulması değiştirilmesi de önemli bir
olgudur. Bunu sağlayacak olan öncelik istemlerinin gerekçeli olmasını zorunlu
kılan içtüzük hükümleri üzerinde de yukarıda ivedilik istemlerindeki gerekçeler
için söylenenler geçerli olduğundan onları burada tekrarlamanın yeri yoktur.
Yukarıdan
beri açıklananlarla varılan sonuç şudur : Yasama Meclisleri içtüzüklerinin
öncelik ve ivedilik istemlerinin gerekçeli olmasına, ivedilik kararlarının
kanun tasan veya teklifinin birinci görüşmesi başlamadan önce verilmesine ve bu
buyruğun doğal sonucu olarak da birinci görüşme başlamadan önce karara
bağlanmasına ilişkin kuralları bir kanunun geçerliği üzerinde etkili olabilecek
nitelikte önemli ve esaslı biçim hükümleridir. Bunlara aykırı tutumlar o
Kanunun biçim yönünden iptali nedenini oluşturur.
Daha
önce de değinildiği üzere bir kuralı itiraz konusu olan 1186 sayılı Kanuna
ilişkin tasarının Yasama Meclislerindeki görüşmelerinde gerekçesiz istemler
üzerine İçtüzüğe uygun olmayan bu önerilerin oylanmasına bile olanak yok iken
öncelik ve ivedilik kararları verilmiş ve ivedilik istemi tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler bittikten ve maddelere geçilmesi kabul edildikten sonra
söz konusu olmuş ve karara bağlanmıştır. Demek ki tasarının öncelik ve
ivedilikle görüşülmesine karar verilirken Millet Meclisinde uygulanan içtüzüğün
70. 71. ve 74 ve Cumhuriyet Senatosu içtüzüğünün 45. ve 46 maddelerine aykırı
davranılmıştır. Bu davranış ivedilik kararlarını öncelik kararlarında olduğu
gibi değersiz ve hükümsüz bıraktığı için ana kuraldan ayrılma ve kanun
tasarısını bir kez görüşme işlemleri de böylece hukuki dayanaktan yoksun kalmış
ve Millet Meclisinde uygulanan İçtüzüğün 99. ve Cumhuriyet senatosu içtüzüğünün
69. maddelerinde yer alan ana kurala da ayrıca aykırı düşülmüştür. Şu durum
1186 sayılı Kanunda yer alan itiraz konusu geçici 3. maddenin biçim yönünden
iptalini gerekli kılar.
Şurasını
da belirtmek yerinde olur ki söz konusu içtüzük kurallarının ayrıntı
hükümlerinden imişcesine ihmal edilebileceğini savunmaya bu kuralların yukarıda
tartışılan nitelikleri elvermez. Kanunların geçerliği için zorunlu belli başlı
usul koşullarından bir kaçını oluşturan söz konusu kurallara uyulmaksızın
çıkarılmış bir kanunun akibetine bu aykırılığın etkisi olmadığı yolunda bir
görüş giderek tüm içtüzük kurallarının uygulanıp uygulanmamasını Yasama
Meclislerinin takdirine bırakmaya varır ve Anayasa'nın 85. maddesinin birinci
fıkrasının buyurucu hükmünü işlemez duruma getirerek uygulama dışı bırakır.
Böyle bir tutumu haklı göstermeye ve hukuk açısından savunmaya olanak yoktur.
Tasarının
gerekçesinde konunun öneminin ve düzenlemenin bir ayak önce kanunlaşması
zorunluğunun belirtilmiş ve bu açıklamaların komisyonlarca da benimsenmiş
olması durumunun öncelik ve ivedilik önerilerinde gerekçenin var sayılmasını
gerektireceği yolunda Anayasa Mahkemesi kararında yer verilen görüşe katılmanın
dayanaksız kalacağı ortadadır. Çünkü gerekçesiz kanun tasarısı olmaz ve her
kanun tasarısının kendine göre bir önemi vardır, getirdiği düzenlemenin belirli
süreler içinde kanunlaşması istendiği için Türkiye Büyük Millet Meclisi ne
sunulmuştur. İçtüzüklerin aradığı ve üstünde titizlikle durduğu ise yukarıda da
değinildiği üzere öncelik ve ivedilik kararları verilebilmesi için esaslı bir
nedenin varlığı ve bu nedenin önerilerde açıklanmış olmasıdır. Kaldı ki bir
kanun tasarısının konusunun önemli oluşu o tasarının olağan usullere ve konunun
öneminin gereklerine uygun olarak ağır ağır dikkat ve teenni ile incelenip
görüşülmesini zorunlu kılar.
Burada
tıpkı 1186 sayılı Yasada olduğu gibi öncelik ve ivedilik konularında içtüzük
hükümlerine aykırı davranıldığı için 17/3/1972 günlü 1576 sayılı kanunun biçim
yönünden Anayasa'ya aykırı görülerek iptaline gidilmiş ve yukarıdan beri
söylenenlerin o kararın gerekçesinden alınmış bulunduğuna işaret edilmesi
yerinde olacaktır. (1972/13-18 sayılı 6/4/1972 günlü Anayasa Mahkemesi kararı
7/4/1972 günlü 14152 mükerrer sayılı ve 24/7/1972 günlü 14255 sayılı Resmi
Gazeteler.) Bir içtüzük kuralının Yasama Meclislerince verilen kararların
geçerliği üzerinde etkili olabilecek nitelik taşıdığı ve kurala aykırı düşen
işlemin biçim yönünden iptal nedeni sayılacağı Anayasa Mahkemesince saptanmışsa
bu ölçünün bütün benzeri durumlarda geçerli olması gerekir. Kanunları
kümelendirip bir bölümü için biçim yönünden iptal nedeni sayılan durumların
öteki bölüm kanunlar için iptali gerektirmez nitelikte görülmesi hukukça itibar
edilebilir ve savunulur bir tutum olamaz.
1972/16/49
sayılı, 17/10/1972 günlü kararın öncelik ve ivedilik kararlarında içtüzükler
hükümlerine aykırı davranılmış olmasının itiraz ve inceleme konusu Yasa
kuralının biçim yönünden iptalini gerektirmediğine ilişkin bölümüne yukarıda
açıklanan nedenlerle karşıyız.
|
|
Başkanvekili
Avni
Givda
|
Üye
Ahmet
Akar
|