ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1971/57
Karar Sayısı:1972/32
Karar Günü:B/6/1972
Resmi Gazete tarih/sayı:21.10.1972/14343
İtiraz
yoluna başvuran : Ağın Aslîye Hukuk Mahkemesi,
İtirazın
konusu : 31/8/1956 günlü, 6830 sayılı istimlâk Kanununun 3, 8, 12, 13, 16, ve
4/11 960 günlü 122 sayılı Kanunla değişik 10, 1l, 14, 15, 17 ve 19 uncu
maddelerini Anayasa'nın 20/9/1971 günlü, 1488 sayılı Kanunla değişik 38 İnci
maddesine aykırı gören mahkeme Anayasa'nın değişik 151 inci maddesine dayanarak
Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.
I-
OLAY :
12/10/1971
gününde Devlet Su işleri Genel Müdürlüğüne karşı acılan ve Açın Asliye Hukuk
Mahkemesinin 1971/1093 esas sayısını alan kamulaştırma karşılığının
.artırılması davasının 2/11/1971 günlü ilk duruşmasında mahkeme, 6830 sayılı
Kanunun 3, 8, 12, 13, 16 ve 4/ll"/1960 günlü, 122 sayılı Kanunla değişik
10, 11, 14, 15, 17 ve 19 uncu maddelerini Anayasa'nın değişik 38 nci maddesine
aykırı görerek Anayasa'nın değişik 151 inci maddesi uyarınca Anayasa
Mahkemesine başvurulmasına karar vermiştir.
Mahkeme
belgelerin örnekleri yerine asıllarını gönderdiği için Anayasa. Mahkemesi
1971/54 - 80 sayılı, 7/12/1971 günlü kararla dosyayı geri çevirmiş; eksikler
tamamlanarak iş mahkemenin 20/12/-1971 günlü, 1971/1093 sayılı yazısiyle
yeniden Anayasa Mahkemesine gelmiştir.
III.
Yasa metinleri :
1-
İtiraz konusu kanun hükümleri :
31/8/1956
günlü, 6830 sayılı Kanunun Anayasaya aykırılığı ileri sürülen maddelerinden ilk
inceleme sonunda verilen ve aşağıda açıklanacak olan karar uyarınca yalnız 3
ncü madde buraya alınmıştır. Bu madde (Üçüncü Tertip Düstur - Cilt 37 - sayfa
2445'teki metne göre) şöyledir .
"Madde
3- istimlak, ancak bunu yapacak idarenin kanunen ifasına memur bulunduğu âmme
hizmetinin veya teşebbüsün yürütülmesine lüzumlu gayri menkullerin ve
kaynakların bu kanunun hükümleri dairesinde değer pahası peşin verilmek
şartiyle yapılabilir.
2-
Dayanak olarak ileri sürülen Anayasa maddesi :
İtiraz
konusu kanun hükümlerinin Anayasa'ya aykırı olduğu görüşünü desteklemek üzere
ileri sürülen Anayasa'nın 22/9/1971 gününde yürürlüğe giren 20/9/1971 günlü,
1488 sayılı Yasa ile değişik 38 nci maddesi ve bu maddenin değişiklikten önceki
metni aşağıdadır:
a)
Değişik 38 nci madde :
"Madde
38- Devlet ve kamu tüzel kişileri,kamu yararının gerektirdiği hallerde,
karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz mallan,
kanunla gösterilen esas ve usullere göre tamamını veya bir kısmını
kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Ödenecek
karşılık, taşınmaz malın tamamının kamulaştırılması halinde o malın malikinin
kanunda gösterilecek usul ve şekle uygun olarak bildireceği vergi değerini
kısmen kamulaştırmalarda da vergi değerinin kamulaştırılan kısma düşen
miktarını asamaz.
Kamulaştırılan
taşınmaz mal karşılığının vergi değerinden az takdir edilmesi halinde malikin
itiraz ve dava hakkı saklıdır.
Çiftçinin
topraklandırılması, Ormanların Devletleştirilmesi, yeni orman yetiştirilmesi ve
iskân projelerinin gerçekleştirilmesi amaçlarıyla kamulaştırılan taşınmaz mal
ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprak bedellerinin ödeme şekli kanunla
gösterilir.
Kanunun
taksitle ödemeyi öngördüğü hallerde çiftçinin topraklandırılması, Ormanların
Devletleştirilmesi, yeni orman yetiştirilmesi ve iskân projelerinin
gerçekleştirilmesi için konulacak süre yirmi yılı; kıyıların korunması ve
turizm amacıyla yapılacak kamulaştırmalarda ise bu süre on yılı aşamaz. Bu
takdirde taksitler eşit olarak ödenir ve kanunla gösterilen faiz haddine
bağlanır.
Kamulaştırılan
topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten çiftçinin hakkaniyet ölçüleri
içinde geçinebilmesi için zaruri olan ve kanunla gösterilen kısmın ve küçük
çiftçinin kamulaştırılan toprağının bedeli Her halde peşin ödenir.
b)
38 inci maddenin değişiklikten önceki metni :
"Madde
38- Devlet ve kamu tüzel kişileri, kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek
karşılıklarım, peşin ödemek şartiyle özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların,
kanunda gösterilen esas ve usullere göre, tamamını veya bir kısmını
kamulaştırmaya veya bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkilidir
Çiftçinin
topraklandırılması, ormanların Devletleştirilmesi yeni orman yetiştirilmesi ve
iskân projelerinin gerçekleştirilmesi amaçlarıyla kamulaştırılan toprak
bedellerinin ödeme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle Ödemeyi öngördüğü
hallerde ödeme süresi on yılı aşamaz. Bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir
ve kanunla gösterilen faiz haddine bağlanır.
Kamulaştırılan
topraktan, o toprağı doğrudan doğruya isleten çiftçinin hakkaniyetli ölçüler
içerisinde geçinebilmesi için zarurî olan ve kanunla gösterilen kısmının ve
küçük çiftçinin kamulaştırılan toprağının bedeli herhalde peşin ödenir.
IV-
İlk İnceleme :
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğünün 15 inci maddesi uyarınca 6/1/-1972 gününde Muhittin
Taylan, Avni Givda, Fazıl Ulucak, Sait Koçak, Nuri Ülgenalp, Şahap Arıç, İhsan
Ecemiş, Recai Seçkin, Ahmet Akar, Ziya Önel, Kani Vrana, Mustafa Karaoğlu,
Muhittin Gürün, Şevket Müftügil ve Ahmet H. Boyacıoğlumın katılmalariyle
yapılan ilk inceleme toplantısında dosyanın eksiklerinin tamamlandığı
saptandıktan sonra aşağıda yazılı sorunlar tartışılmış ve yine aşağıda
belirlenen sonuçlara varılmıştır :
l-
6830 sayılı Kanunun itiraz konusu maddelerinden 122 sayılı Yasa ile
değiştirilmiş olanlar :
İtiraz
yoluna başvuran mahkemenin 31/8/1956 günlü, 6830 sayılı İstimlâk Kanununun
Anayasa'ya uygunluk denetiminden geçirilmesini istediği hükümleri arasında 10,
11, 14, 15, 17 ve 19 uncu maddeler de vardır. Bu maddeler "6830 sayılı
İstimlâk Kanununun 9 uncu maddesinin kaldırılması ve 10, 1], 14, 15, 17, 19 ve
30 uncu maddelerinin değiştirilmesi ve bu kanuna iki geçici madde
eklenmesi" hakkındaki 4/11/1960 günlü, 122 sayılı Kanunun l inci
maddesiyle değiştirilmiş ve onların yerini 122 sayılı Kanunun getirdiği yeni
metinler almıştır.
Anayasa'nın
geçici 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kuralına göre "Normal demokratik
rejimi bütün teminatı ile kurmak amaciyle gerçekleştirilen ve yürütülen 27
Mayıs 1960 Devrim tarihinden 6 Ocak -1961 tarihine kadar çıkarılan kanunlar
.........hakkında Anayasa'ya aykırılık iddiasiyle. Anayasa Mahkemesine iptal
davası açılamıyacağı gibi, itiraz yoliyle dahi mahkemelerde Anayasa'ya
aykırılık iddiası ileri sürülemez."
122
sayılı Kanun 4/11/1960 gününde çıkarıldığı için yukarıda değinilen Anayasa
kuralı kapsamımı girmektedir. Şu duruma göre mahkeme 6830 sayılı Kanunun 122
sayılı Kanunla değişik 10. 11, 14, 15, 17, ve 19 uncu maddelerini.
"Anayasa'ya uygunluk denetimi için, Anayasa Mahkemesine getirmeye yetkili
değildir. Bu maddelere yönelen itiraz, mahkemenin yetkisizliği nedeniyle
reddedilmelidir.
Nuri
Ülgenalp, Recai seçkin, Ziya Önel, Kani Vrana, Şevket Müftügil ve Ahmet H.
Boyacıoğlu sonuçta birleşmekle birlikte gerekçeye katılmamışlardır.
2-
6830 sayılı Kanunun itiraz konusu öteki maddeleri :
Mahkeme
6830 sayılı Kanunun 3, 8, 12, 13 ve 16 ncı maddelerinin de Anayasa'ya
aykırılığını ileri sürmüştür.
Anayasa'nın
değişik 151 ve 22/4/1962 günlü, 44 sayın Kanunun 27 inci maddeleri kurallarına
göre bir mahkemenin herhangi bir kanunun hükümlerini, Anayasa'ya uygunluk
denetimi için Anayasa Mahkemesine itiraz yoliyle getirebilme yetkisini
kazanması her şeyden önce elinde bakmakta olduğu bir davanın bulunmasına, sonra
da Anayasa Mahkemesine getirdiği kanun hükümlerini o davada uygulama durumunda
olmasına bağlıdır.
Ağın
Asliye Hukuk Mahkemesinin bakmakta olduğu dâvanın konusu tümü kamulaştırılmış
134 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma karşılığının artırılması istemidir.
Mahkemenin Anayasa'ya aykırılığını ileri sürdüğü kanun maddeleri gözden
geçirilince ise görülecek olan şudur:
6830
sayılı Kanunun 3 üncü maddesinde kamulaştırma koşulları genel olarak saptanmış
ve değer pahanın peşin verilmesi de koşullar içinde yer almıştır.
8
inci madde kamulaştırılacak taşınmazın satın alınabilmesi yolunu
düzenlemektedir.
12
nci madde bir taşınmazın bir parçası kamulaştırılacaksa değer pahanın nasıl
saptanacağına ilişkindir.
13
üncü maddede kamulaştırılması kararlaştırılan yerlerin sahip, zilyet veya öteki
ilgililerden nerede bulundukları bilinenlere kamulaştırılacak taşınmazın plân
veya krokisinin, kamulaştırma kararının, takdir edilen değerin,
kamulaştırılmanın hangi idareden yana yapıldığının ve dâvaların kime karşı
açılacağının noterlik yoliyle tebliği, ayrıca bütün bunların kamulaştırılacak
taşınmazın umuma özgü yerlerinden birine ve belediye dairesi veya köy odasına
asılmak ve yerinde gazete çıkarıyorsa gazetede yayınlanmak yoliyla ilan
edilmesi kurala bağlanmıştır.
6830
sayılı Kanunun 16 ncı maddesi mahkemede dâva açılması ve dâva sonucu
beklenmeksizin idarenin taşınmaza hemen elkoymasının zorunlu bulunması halinde
tutulacak yolu belirlemektedir.
Görülüyor
ki şu beş madde içinde mahkemenin bakmakta olduğu dâvada uygulayabileceği tek
hüküm 6830 sayılı Kanunun 3 üncü maddesidir. Anayasa'nın değişik 151 ve
22/4/1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 27 nci maddelerindeki Anayasa Mahkemesine
başvurabilme koşullarından ikincisi 8, 12, 13 ve 16 ncı maddeler yönünden
gerçekleşmemiştir. işin esasının 6830 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi ile sınırlı
olarak incelenmesine karar verilmelidir.
Ahmet
H. Boyacıoğlu 13 üncü maddenin de dâvada uygulanacak hükümlerden olduğu ve
incelenmesi gerektiği görüşünü ileri sürmüştür.
3-
İlk İnceleme sonucu :
Yukarıda
nedenleri daha ayrıntılı biçimde belirtildiği üzere 6830 sayılı İstimlâk
Kanununun itiraz konusu hükümlerinden :
a)
10, 11, 14, 15, 17 ve 19 uncu maddeler 4/11/1960 gününde çıkarılan 122 sayılı
Yasa ile değiştirilmiş, Anayasa'nın geçici 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına
göre de bunlar üzerinde itiraz voliyle mahkemelerde Anayasa'ya aykırılık
iddiasının ileri sürülmesine olanak bulunmamış olduğundan sos konusu hükümlere
yönelen itirazın mahkemenin yetkisizliği yönünden reddine, esasta oybirliğiyle;
gerekçede Nuri Ülgenalp, Recai Seçkin, Ziya Önel, Kani Vrana, Şevket Müftügil
ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun karşıoylariyle ve oyçokluğu ile;
b)
8, 12, 13 ve 16 ncı maddeleri mahkeme, bakmakta olduğu davada uygulama
durumunda bulunmadığından işin esasının mahkemenin uygulayacağı hüküm olan 3
üncü madde ile sınırlı olarak incelenmesine Ahmet H. Boyacıoğlu'nun 13 üncü
maddenin de dâvada uygulanacak hükümlerden bulunduğu ve incelenmesi gerektiği
yolundaki karşıoyu ile;
6/1/1972
gününde karar verilmiştir.
V-
Esasın incelenmesi :
İşin
esasına ilişkin rapor, mahkemenin 20/12/1971 günlü, 1971/-1093 sayılı yazısına
bağlı olarak gelen gerekçeli karar ve ekleri, Anayasa'ya aykırılığı ileri
sürülen kanun hükmü (sınırlama karan uyarınca), iddiaya destek yapılan ve konu
ile ilgisi bulunan Anayasa maddeleri, bunlara ilişkin yasama belgeleri ve öteki
aydınlatıcı metinler okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
Bilindiği
gibi 20/9/1971 günlü, 1488 sayılı Yasa Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'nın 35.
maddesini değiştirir. Kamulaştırmaya ilişkin 38 inci madde de bunların
arasındadır. 38 inci maddede temel değişiklik eski metne göre kamulaştırılan
taşınmazın gerçek karşılığının ödenmesi gerekirken yenisinde "kamulaştırma
karşılığının taşınmazın malikinin kanunda gösterilecek yöntem ve biçime uygun
olarak bildireceği vergi değerini aşmaması" ilkesinin benimsenmiş
olmasıdır.
22/9/1971
günlü, 13964 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanan 1488 sayılı Yasa, 3 üncü maddesi
uyarınca, o gün yürürlüğe girmekle birlikte yapılan değişiklik ve eklemelerin
uygulama alanına geçişi yine bu kanunun 2 nci maddesinin Anayasa'ya eklediği
birtakım geçici maddelerle düzenlenmiştir.
Geçici
maddelerden 13 üncüsü Yargıtay'a 14 üncüsü Danıştay'a, 15 incisi Yargıtay
İkincisi Cumhuriyet Başsavcılığı ve Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı görevlerinde
bulunanlara, 16 ncısı Anayasa'nın 46 ve 119 uncu maddeleri yönünden kamu
hizmetlilerinin durumlarına, 17 ncisi askerî yargı ve Askerî Yargıtay'a, 18
incisi Anayasa'nın 137 nci maddesi yönünden savcıların durumuna, 19 uncusu
Yüksek Hâkimler Kuruluna ilişkin Anayasa değişiklerinden hangilerinin hemen
uygulanacağını, hangileri için ne süre içinde kanun değiştirileceğini veya yeni
kanun çıkarılacağını kurala bağlamıştır.
Türkiye
"Cumhuriyeti Anayasasındaki değişiklikler veya bu Anaya-ssı'^a eklenen
hükümler uyarınca yapılması zorunlu yasa düzenlemelerinden yukarıda açıklanan
konular dışında kalanlara ise geçici 20 nci maddede değinilmektedir. Maddenin
koyduğu kurala göre kanunlarda gerekli değişikliklerin yapılması veya
kanunların çıkarılması işi Anayasa değişikliklerinin yürürlüğe girdiği günden
(22/9/1971) başlayarak bir yıl içinde tamamlanacaktır. Burada, öteki geçici
maddelerde olduğu gibi, Anayasa değişikliklerinden bir bölümünün yeni yasa
düzenlemeleri beklenmeksizin, hemen uygulama alanına konulması öngörülmemiştir.
Anayasa'nın
kamulaştırmaya ilişkin 38 inci maddesine getirilen yeni ilke ve kurallar da
geçici 20 nci maddenin kapsamına girmektedir. Başka deyimle 6830 sayılı istimlâk
Kanunu hükümlerinin Anayasa'nın 38 inci maddesinin yeni biçimine uyduracak
kanun 22/9/1971 gününden başlayarak bir yıl içinde çıkarılacaktır. Bunun anlamı
açık ve kesindir: Anayasa'nın 38 inci maddesinde yapılan değişiklikler ancak,
6830 sayılı Kanun değiştirildikten, (değişiklik Kanunun bir yıl içinde
çıkarılması koşulu altında) sonra uygulama alanına girebilecektir. Şu duruma ve
henüz geçici 20 nci maddede öngörülen bir yıllık süre dolmadığına göre 6830
sayılı Kanununun sınırlama karan uyarınca incelenen ve Anayasa'nın eski 38 inci
maddesine uygun düşen 3 üncü maddesini, değişik 38 inci maddenin ölçüsüne
vurmanın ve Anayasa'ya ay-kınhğını ileri sürmenin yeri ve nedeni yoktur,
İtirazta reddine karar verilmesi gerekir.
Recai
Seçkin, Muhittin Gürün ve Lütfi Ömerbaş 3 üncü maddenin Anayasa'ya aykırı
olmadığı ve itirazın reddi gerektiği yolundaki sonuçta birleşmekle birlikte bu
gerekçeye katılmamışlardır.
Fazıl
Uluocak ve Şahap Arıç 6830 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin Anayasa'ya aykırı
olduğu ve iptali gerektiği görüşünü savunmuşlardır.
VI-
Sonuç :
6830
sayılı istimlâk Kanununun sınırlama kararı uyarınca incelenen 3 üncü
maddesinin, Anayasa'nın geçici 20 nci maddesi hükmü karasında Anayasa'ya aykın
olmadığına ve itirazın reddine, Fazıl Uluocak ve Şahap Arıç'ın hükmün
Anayasa'ya aykırı olduğu ve iptali gerektiği yolunda esasta ve Recai Seçkin,
Muhittin Gürün ve Lûtfi Ömerbaş'ın gerekçede karşıoylariyle ve oyçokluğu ile
8/6/1972 gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Muhittin
Taylan
|
Başkanvekili
Avni
Givda
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
Sait
Koçak
|
|
|
|
|
Üye
Nuri
Ülgenalp
|
Üye
Şahap
Arıç
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Recai
Seçkin
|
|
|
|
|
Üye
Ahmet
Akar
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Kâni
Vrana
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
|
|
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Şevket
Müftügil
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
Anayasa'nın
38 inci maddesi değiştirilmeden evvel kamulaştırılan taşınmaz malların gerçek
karşılıklarının peşin ödenmesi şartını kabul etmiş ve gerçek karşılığın nasıl
tayin ve takdir olunacağı 6830 sayılı Yasada gösterilmiştir. 1488 sayılı Yasa
ile Anayasanın 38 inci maddesi değiştirilerek kamulaştırma bedellerinin
gayrimenkul malikinin kanunda gösterilecek biçim ve şekle uygun olarak
bildirileceği vergi değerini aşamıyacağı esası kabul olunmuş ve bu hüküm 1488
sayılı Kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Anayasa'nın 8
inci maddesi hükmüne göre kanunlar Anayasa'ya aykırı olamaz. Bu hüküm diğer
organlar meyanında yargı organı ve idare makamlarını da bağlayan temel hukuk
kuralıdır. Bu sebeple Anayasa değişikliğinin getirdiği yeni ilke karşısında
6830 sayılı Kanunda gösterilen usullere göre kamulaştırılan gayrimenkulun
değerinin takdiri ve hüküm altına alınması caiz olmadığından çoğunluk kararına
karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
Anayasa'nın
geçici 4 üncü maddesinin 3 üncü fıkrası hükmüne göre: 27 Mayıs 1960 devrim
tarihinden 6 ocak 1961 tarihine kadar çıkarılan kanunlar hakkında Anayasa'ya
aykırılık iddiası ile. Anayasa Mahkemesinde iptal dâvası açılamıyacağı gibi,
itiraz yoluyla dahi mahkemelerde Anayasa'ya aykırılık iddiası ileri sürülemez
ise de; 6830 sayılı Kanunun dayandığı, 334 sayılı Anayasa'nın 38 inci
maddesindeki kamulaştırma değerine ilişkin, ilke, 1488 sayılı Kanımla
değiştirilmiş ve geçici 20 nci madde hükmüyle de 6830 sayılı Kanunun da, bir
sene içinde değiştirilmesi öngörülmüştür.
Geçici
4 üncü maddede, 27 Mayıs 1960 devrim tarihinden 6 Ocak 1961 tarihine kadar
çıkarılan kanunlardaki ilkelerin, Anayasa ile değiştirilmesi hali
öngörülmemiştir. Bu nedenle olay, geçici 4 üncü maddenin kapsamı içinde mütalâa
edilemez; Anayasa'nın üstünlüğü ilkesinin uygulanması gerekir. Ancak geçici 20
nci maddedeki bir senelik süre bitmemiş olduğundan intikal dâvası halen
dinlenemez.
KARŞIOY
YAZISI
Anayasa
Mahkemesince kararın gerekçesinde kabul edilen görüşe dayanılarak itirazın
reddine çoğunlukla karar verilmiştir. Aşağıdaki nedenlerle çoğunluğun görüşüne
katılmıyorum.
İtiraz,
sınırlama kararı uyarınca şöyledir :
6830
sayılı İstimlâk Kanununun 3 üncü maddesinin Anayasa'nın değişik 38 inci
maddesine aykırı olduğudur.
İtiraz
konusu 3 üncü madde gösterilen kamulaştırma koşullarından biride "değer
bahasının peşin verilmesi" koşuludur, 334 sayılı Anayasa'nın 38 inci
maddesinde peşin ödenecek karşılığın "gerçek karşılık" olacağı esası
mevcuttur ki itiraz konusu 3 üncü maddede yer alan bu koşul Anayasa'nın sözü
geçen 38 inci maddesine uygundur.
İtirazda
dayanılan Anayasa'nın değişik 38 inci maddesinde ise, "peşin Ödenecek
karşılığın taşınmaz malın malikinin Kanunda gösterilecek usul ve şekle uygun
olarak bildireceği vergi değerini aşamıyacağı şartı kabul edilmiş
bulunmaktadır. İtiraz konusu 3 üncü maddedeki peşin ödenecek karşılığın gerçek
karşılık olacağı yolundaki hükmün Anayasa'nın değişik 38 inci maddesine
aykırılığı açıktır.
Anayasa
Mahkemesinin itirazın reddine dair kararında çoğunluğun görüşü özetle:
Geçici
maddelerde Anayasa değişikliklerinden bir kısmının hemen uygulanacağı
gösterilmiş bir kısmının ise hemen uygulama alanına konulması uygun görülmeyerek
geçici 20 nci maddenin koyduğu kurala göre kanunlarda gerekli değişikliklerin
yapılması veya kanunların çıkarılması işi Anayasa değişikliklerinin yürürlüğe
girdiği günden (22/9/1971) başlayarak bir yıl içinde tamamlanacağı
bildirilmiştir. Anayasa'nın 38 inci maddesinde yapılan değişiklikler ancak 6830
sayılı Kanun değiştirildikten "değişiklik Kanununun l yıl içinde
çıkarılması koşulu altında" sonra uygulama alanına girebilecektir.
Su
duruma ve henüz geçici 20 nci maddede öngörülen bir yıllık süre dolmadığına
göre 6830 sayılı Kanunun sınırlama karan uyarınca incelenen ve Anayasa'nın eski
38 inci maddesine uygun düşen 3 üncü maddesini, değişik 38 inci maddesinin
ölçüsüne vurmanın ve Anayasa'ya aykırılığını ileri sürmenin yeri ve nedeni
bulunmadığından itirazın reddi gerekir, esaslarına dayanmaktadır.
Çoğunluğun
bu gerekçesine göre, 334 sayılı Anayasa'nın 38 inci maddeyi halen yürürlükte
olup değişik 38 inci maddesinin henüz yürürlüğe girmemiş olduğunun kabul
edildiği anlaşılmaktadır.
Kanunların
Anayasa'ya uygunluğunun denetiminden anlaşılan manâ, bir kanunun Anayasa'nın
yürürlükte bulunan bir hükmüne aykırı olan olmadığının incelenmesi ve bir
karara bağlanmasıdır. Anayasa'nın değişik 38 inci maddesinin halen yürürlükte
olduğu kanısındayım. Bunu açıklamak, için de Anayasa'da değişiklikler getiren
1488 sayılı Kanunda yer alan geçici 20 inci maddedeki "gerekli kanun
değişiklikleri veya kanunlar l yıl içinde tamamlanır" ibaresi ile Anayasa
Koyucunun neyi kasdetmiş olduğunun açıklanması uygun olacaktır. Bu maddenin
gerekçesinde bu hususta Anayasa Koyucunun kastını gösterecek bir açıklık yer
almamıştır.
Sözü
geçen geçici 20 inci maddedeki "Gerekli Kanun veya değişiklikleri .1 yıl
içinde tamamlanır" ibaresi ile Anayasa Koyucunun kasdettiği anlam,
yapılması gerekli olan kanun veya kanun değişikliklerinin herhalde yapılmasını
temin için kânun koyucuya bir süre vermektir. Nitekim, 1961 Anayasasından
"önceki 491 numaralı Teşkilâtı Esasiye Kanunumuzda "vekillerin vazife
ve mesuliyetleri mahsus Kanunla tâyin olunur." (madde 47) hükmü bulunduğu
halde maddeye bir süre konulmamış olduğundan Anayasa'nın emrettiği bu Kanun
çıkarılmamıştır. İşte, Anayasa Koyucu bu gibi tecrübelere dayanarak 1961
Anayasa'sı ve değişikliklerinde gerekli gördüğü Kanunların çıkarılmasını temin
için süreler vermeyi uygun görmüştür. İşte bu sürenin anlamı budur. Yoksa;
a)
Anayasa Koyucunun sözü geçen ibare ile kasdettiği anlam, Anayasa'nın değişik 38
inci maddesinin yürürlüğe girme tarihinin l yıl içinde, kamulaştırma hususunda
Kanun yapılması veya değiştirilmesi sonuna, bırakmak değildir. Eğer, Anayasa
Koyucunun kastı bu olsa idi bunu geçici maddede açık bir hükümle göstermesi
yani Anayasa'nın değişik 38'inci maddesi gerekli kanun ve kanun
değişikliklerinin tamamlandığı tarihte yürürlüğe girer şeklinde açıkça ifade
etmesi gerekirdi. Buna zorunluk vardı; zira, Anayasa Koyucu 1488 sayılı Kanunun
3 üncü maddesinde "bu Anayasa değişiklikleri ve eklenen geçici maddeler
yayımı tarihinde yürürlüğe girer" şeklinde gayet açık ve kesin bir hüküm
getirmiştir. Bu açıklık, 1488 sayılı Kanunla yer alan ve açıkça istisna
edilmeyen bütün maddeleri kapsar şeklindedir. Bu açık hükme bir istisna konmak
istendiği zaman onun da hiçbir tereddüde yer vermiyecek şekilde açıkça ifade
edilmesi zorunludur. Bir Anayasa hükmünün tereddüde yer vermiyecek şekilde
olması asıldır; çünkü bütün kanunlar Anayasa esasları doğrultusunda
yapılacaklardır.
Esasen
bir Anayasa hükmünde yer alan, yapılması gerekli bir Kanunun yapılmamış olması
ile bir Anayasa hükmünün, sınırlı bir süre için olsa bile yürürlüğe
konulmıyacağı olanağı düşünülememek gerekir. Zira, Anayasa hükmü bir hakkı
ihdas etmiştir. O hüküm yürürlüğe girer fakat, o hakkın uygulama şeklini,
sınırlarını gösterecek Kanunun yapılmamış olması ayrı bir konu olup bir Anayasa
hükmünün yürürlüğe girmesine engel olması için bir sebep olamaz.
b)
Anayasa Koyucu Anayasa'nın geçici 20 inci maddesindeki, bir yıl içinde
tamamlanır, ibaresi ile itiraz konusu istimlâk Kanununa bir yürürlük müddeti
tanımayı da kasdetmiş değildir. Zira, 1488 sayılı Kanunla yapılan Anayasa
değişikliğinde itiraz konusu 6830 sayılı İstimlâk Kanunu kaldırılmamıştır.
Böyle olunca, yine Anayasa hükümlerine göre, bu Kanun Yasama Meclisince
kaldırılıncaya veya değiştirilinceye kadar veya Anayasa Mahkemesince iptal
edilinceye kadar yürürlükte, geçerli bir Kanundur. Bu nedenlerle geçici 20 inci
madde ile istimlâk Kanununa bir yürürlük tanımaya esasen lüzum ve ihtiyaç da
yoktur.
Aksı
görüşün kabulü Anayasa'nın açık olan hükümlerinin çeşitli anlamlara gelebilecek
diğer hükümleriyle işlemez bir hale sokulması gibi yorumlara sebep
olabilecektir ki tehlike açıktır.
Şu
duruma göre, Anayasa'da değişiklik getiren 1488 sayılı Kanunun 3 üncü
maddesinde, bu Anayasa değişiklikleri ve eklenen geçici maddelerin yayımı
tarihinde yürürlüğe gireceği emredilmiş ve yayımı Resmî Gazete ile 22/9/1971
tarihinde yapılmış olduğundan 1488 sayılı Kanun ve bunda yer alan Anayasa'nın
değişik 38 inci maddesi aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Bu durumda Anayasa
Mahkemesi iptali istenen Kanun hükmünün Anayasa'nın yürürlükte bulunan değişik
38 inci maddesi hükmüne aykırı olup olmadığını inceleyip bir karar vermesi
gerekirdi. Zira itiraz veya dâva konusu olan bir Kanun hükmünün Anayasanın
yürürlükte olan bir hükmüne aykırı olması halinde Anayasa Mahkemesince o
Kanunun iptaline karar verilmesi Anayasa'nın açık bir hükmü gereğidir. Bu açık
Anayasa hükmü karşısında Anayasa'nın geçici 20 inci maddesinin, itiraz konusu 3
üncü maddenin iptaline engel olabilecek bir anlam taşıdığı kabul edilemez.
Yukarıdan
beri açıklanan gerekçelere göre, Anayasa'nın değişik 38 inci maddesi halen
yürürlüktedir. İptal konusu 3 üncü maddenin kamulaştırma koşullan arasında yer
alan "değer bahasının peşin verilmesi" koşulu Anayasa'nın değişik 38
inci maddesi hükmüne aykırı bulunduğundan iptali gerekir. Bu nedenlerle
çoğunluk görüşüne dayanan itirazın reddi kararına karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
İtirazın
Sayın Üye Muhittin Gürün'ün karşıoy yazısında belirtilen gerekçelere göre reddi
gerekli iken çoğunluk kararındaki gerekçelere dayanılarak reddedilmiş olmasını
Anayasa'ya uygun bulmadığımdan, istemin reddi kararının gerekçesine karşıyım.
6/1/1972
günlü sınırlama kararının (a) fıkrasının gerekçesine ilişkin karşıoy yazısı
6830 sayılı Kanunun itiraz konusu yapılmış bulunan 10., 11., 14., 15., 17. ve
19 uncu maddeleri, 4/11/1960 günlü ve 122 sayılı Kanunla değiştirilerek
yürürlüğe konulmuş bulunmaları nedeniyle, Anayasa'nın geçici 4 üncü maddesinin
üçüncü fıkrasında "Normal demokratik rejimi bütün teminatı ile kurmak
amacı ile gerçekleştirilen ve yürürlükten 27 Mayıs 1960 Devrim tarihinden 6
Ocak 1961 tarihine kadar çıkarılan kanunlar, Türkiye Cumhuriyetinin diğer
kanunlarının değiştirilmesi ve kaldırılmasında uygulanan kurallara göre
değiştirilebilir veya kaldırılabilir. Ancak, bunlar hakkında Anayasa'ya
aykırılık iddiasiyle, Anayasa Mahkemesinde iptal dâvası açılamıyacağı gibi,
itiraz yoluyla dahi mahkemelerde Anayasa'ya aykırılık iddiası ileri sürülemez.
biçiminde yer alan yasaklayıcı kural bakımından, Anayasa'ya uygunluk denetimine
bağlı Tutulamazlar.
İlk
bakışta konusunda kesin gibi görünen bu dokunulmazlığın veya yasağın, o dönemde
çıkarılan kimi Yasa hükümlerinin öngördüğü ilkeleri benimsemiyerek yapılan
Anayasa değişiklikleri karşısında ne ölçüde gözönünde tutulacağını gösterir
özel bir hüküm Anayasa'da yer almadığından, sorunun çözülmesini sağlayabilmek
için yorum yoluna baş vurulması gerekmektedir.
O
halde konunun ilişkin bulunduğu hükümlerden gerek geçici 4. ve gerek geçici 20
inci maddelerin birlikte gözönünde bulundurulması zorunluğu vardır. Çünkü,
Anayasa hükümleri bir bütün teşkil etmektedir. Bu nedenle bir konunun temas
ettiği Anayasa hükümlerinden birisini diğerine tercih edilmesi söz konusu
olamaz. Ancak hukuk tekniğinde, herhangi bir Yasa metninde konulan bir ilkenin,
o ilkenin düzenlediği madde içinde veya o Yasa'nın yahut başka bir Yasa'nın
herhangi bir maddesiyle sınırlandırılması olanağı vardır, işte burada da
Anayasa'mızda 1488 sayılı Kanunla yer alan geçici 20 inci madde geçici 4 üncü
maddeye konumuzda bir sınır getirmiş bulunduğu görülmektedir. Bu sınırlamaya
göre, söz konusu dönemde çıkmış bulunan belli bir Yasa'nın hükümlerinde, belli
bir süre içinde değişiklik yapılması Anayasa değişiklikleriyle buyrulduğunda
öngörülen sürenin geçirilmiş olması halinde, o konuda artık bu Yasağın varlığı
kuşkulu duruma girmektedir. Çünkü,burada Annyasa'nın, kendisinden belli ettiği
bir süre içinde yasama erkince yerine getirilmesi gerekli ve zorunlu olan açık
bir buyruğu yer almaktadır. 8u buyruğun Anayasa'da belli edilmiş bulunan sürede
yerine getirilmemesi, değiştirilmesi zorunlu olan bu gibi Yasa kurallarının
Anayasa'nın buyurucu hükümlerine rağmen yürürlükte kalmaları, Anayasa'ya
aykırılık sorununu doğurabilirler.
Gerçekten,
Anayasa'nın "Temel Hak ve Ödevler" e ilişkin temel kuralları kapsayan
ikinci kısmının "Sosyal Haklar ve Ödevler" i gösteren üçüncü
bölümünde yer alan 38 inci maddesinde 1488 sayılı Kanunla gerçekleştirilmiş
bulunan değişiklik temelden başka bazı ilkeler getirmiş bulunmakta, ilgili
Yasa'larda da buna uyularak değişiklik yapılması gerekli olmakta ve geçici 20
inci madde hükmüne göre ise, bu Anayasa buyruğunun yasama organınca bir yıl
içinde yerine getirilmesi zorunluğu doğmaktadır.
Esasen,
Anayasa'nın geçici 4 üncü maddesinde konulmuş bulunan vasa&n amacı, Millî
Birlik Komitesinin yasama yetkisini tek başına kullandığı dönemde kabul ettiği
bütün kanunları sonuna kadar Anayasa Mahkemesinin denetimi dışında tutmak,
diğer bir deyimle bu Yasa'lar için mutlak bir dokunulmazlık kurmak olmayıp,
tersine, 27 Mayıs 1960 Devriminde normal demokratik rejimin bütün teminatı ile
bir an önce kurmak ve bu yola yürütmek için bu dönemde çıkarılan kanunların,
diğer kanunların değiştirilmesinde ve kaldırılmasında uygulanmakta olan
kurallara göre değiştirilip kaldırılıncaya kadar, Anayasa'ya uygunluk denetimi
yolu ile belli bir süre tartışma konusu yapılmalarını ve bundan yararlanarak
devrimi zedelemeye yönelecek girişimleri önlemek ereğini güttüğü açıktır. Buna
karşılık, 1488 sayılı Kanunla getirilen geçici 20 inci maddenin amacı ise, bu
Kanunla Anayasa'da yapılan değişikliğe dayanılarak diğer Yasa'larda gerekli
değişikliklerin bir yıl içinde yapılmasını ve böylece yürürlükteki Yasa'ların
temelden olan değişiklikle ilgili hükümlerinin Anayasa'ya uygun biçime
sokulmalarını sağlamak olduğu da bir gerçektir.
Diğer
yönden Anayasa değişikliğinde belli edilmiş bulunan sürede Yasalardaki gerekli
ve zorunlu değişiklikler gerçekleştirilemediği takdirde, Anayasa
değişikliğindeki temel ilkelere ters düşecek Hukuk kurallarının yürürlükte
kalmasına göz yumulması gibi bir durumdan da söz edilebilecektir. Anayasa
Mahkemesinin esas görevi, yürürlükteki Yasa'larda Anayasa'ya aykırı düşen
kuralların, Anayasa'ya uygunluk denetimi yolu ile olabildiğince ayıklanması
olduğuna ve kendisine itiraz yolu ile gelmiş bulunan olayımızda söz konusu bu
görevini yapmasını engelleyen bir Anayasa hükmü de bulunmadığına göre, yetkisini
kullanması olağan sayılmak gerekir.
Hatta,
Anayasa değişikliklerinin düzenleyici bir takım kurallar getirdiği hallerde
konusuna girdiği ölçüde geçici 4 üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmünü
kendiliğinden uygulanamaz durumda bırakmaktadır. Çünkü böyle hallerde Anayasa
değişikleriyle, diğer Yasa değişiklikleri arasında bir ayrım
yapılamıyacağından, Anayasa değişikliği, konusunda diğer Yasalarda yapılan
değişiklik sonucunu doğurmuş olacak demektir.
Ancak
olayımızda, Anayasa'nın geçici 20 nci maddesinde öngörülen bir yıllık süre
karar gününde henüz dolmamış ve önce bu nedenle Anayasa'nın geçici 4 üncü
maddesinin üçüncü fıkrası hükmünün uygulanması gerekmiş bulunmaktadır. Bu
bakımdan, itiraz konusu yapılmış bulunan hükümlerden 10., 11., 14,, 15., 17. ve
19 uncu maddelere yönelen itirazın reddine, sadece geçici 20 inci maddedeki bir
yıllık sürenin henüz dolmamış olması nedeniyle olanak bulunduğu düşüncesiyle,
itirazın bu bölümünün yetki yönünden reddine ilişkin 6/1/1972 günlü sınırlama
kararının (a) fıkrasının gerekçesine katılmıyoruz.
|
|
Üye
Kani
Vrana
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
Şahsa
veya mala karşı uygulanan işlem sonucunda doğan kişi haklarının usul kanunları
veya özel niteliği olan öteki bazı durumlar dışında, genel olarak, işlem
gününde yürürlükte bulunan kanun hükümlerine dayanması, hukukun genel
ilkelerindendir.
Ağın
Asliye Hukuk Mahkemesinden gelen dosyadaki bilgilere göre, dâva konusu
gayrimenkulun istimlâk işleminin 1967 yılında, yani Anayasa'nın bazı hükümleri
ile birlikte 38 inci maddesini de değiştirmiş olan 1488 sayılı Yasa'nın
yürürlüğe girdiği (Madde: 3) 22/9/1971 gününden çok önceleri, yapıldığı
anlaşılmaktadır.
Şu
duruma göre mal sahibinin hakkı olan istimlâk bedelinin, istimlâk tarihinde
yürürlükte bulunan İstimlâk Kanununun Anayasa'ya aykırılığı öne sürülen 3 üncü
maddesine göre tahakkuk ettirilmesinde, yani bu dâvada, söz konusu 3 üncü
maddenin uygulanmasında Anayasa'mızın 2 nci maddesinde yer alan (Hukuk Devleti)
ilkesi açısından zorunluk vardır. Hakkın doğumundan sonra bu konuda yapılan
Kanun değişikliklerinin Anayasa değişikliği de olsa, önceki Anayasa ve kanunlara
göre doğmuş bulunan haklara etkili olması mümkün değildir. Zira istimlâkin
sonuçlandığı tarihte bedelin de ödenmiş olması asıldır. Ödemenin bu güne kadar
uzamış bulunması, usul gereklerinin zorunlu kıldığı bir sürenin geçmesinden
ileri gelebileceği gibi kişinin itiraz hakkını kullanmış olmasının sonucu da
olabilir. Nedeni ne olursa olsun bu konudaki gecikmenin, hakkın esası üzerinde
hak sahibi zararına bir sonuç doğurması hukukun genel kuralları ile
bağdaştırılamaz.
Söz
konusu olayda da, istimlâk bedeline, Anayasa'nın 38 inci maddesinin 1488 sayılı
Kanunla değişmeden evvelki metniyle yürürlükte bulunduğu zamanda, 6830 sayılı
İstimlâk Kanunun 3 üncü maddesine göre hak kazanılmış olduğundan Anayasa'nın 38
inci maddesinde sonradan yapılmış bulunan değişikliğin bu bedele etkili olması
söz konusu değildir.
Bu
koşullar altında, istimlâk Kanununun olayda uygulanacak 3. maddesinin
Anayasa'ya uygun bulunup bulunmadığının bu dosya açısından çözülebilmesi, sözü
geçen madde hükmünün, hakkın doğduğu günde yürürlükte bulunan Anayasa kuralları
açısından ele alınmak suretiyle incelenmesi halinde mümkün olabilir. Bu durumda
da 6830 sayılı istimlâk Kanununun 3 üncü maddesi hükmünün Anayasa'nın 38 inci
maddesinin 1488 sayılı Kanunla değişmeden önceki metnine tam bir uygunluk
halinde olduğu görülmektedir.
Buna
göre 6830 sayılı istimlâk Kanununun 3 üncü maddesinin bu dosya açısından
Anayasa'ya aykırı bir yönü bulunmadığından itirazın reddine karar verilmelidir.
Yukarıki
nedenlerle kararın sonucuna katılmakla beraber gerekçesine karşıyım.
Katılıyorum
KARŞIOY
YAZISI
İtiraz
yoluna başvuran mahkeme 6830 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10., 11. 14., 15.,
17, ve 19 uncu maddelerinin de iptalini istemektedir. Bu maddeler 4/11/1960
tarihinde çıkan 122 sayılı Kanunla yeniden düzenlenmiştir. Anayasa'nın geçici 4
üncü maddesi uyarınca 27/5/1960 dan 6/1/1961 gününe kadar çıkan kanunlar
hakkında mahkemelerce itiraz yoliyle Anayasa Mahkemesine iptal dâvası açılamaz.
Çoğunluk bu görüşe dayanarak sözü edilen maddeler hakkındaki isteğin reddine
karar vermiştir. Oysa bu maddelerin dayanağı olan Anayasa hükmü 38 inci
maddedir. Anayasa'nın 38 inci maddesi sonradan 20/9/1971 gün ve 1488 sayılı
Kanunla değiştirilmiştir. Yeni 38 inci madde metni ile 6830 sayılı Kamulaştırma
Kanununun mahkemece iptali istenen 10., 11., 14., 15., 17. ve 19 uncu maddeleri
çatışmaktadır. Ancak kanunların Anayasaya aykırı olamayacağını saptayan Anayasa
kuralı uyarınca, Anayasa Koyucusu 1488 sayılı Kanunla geçici 20 inci maddeyi
tedvin etmiş ve bu maddede yeni Anayasa değişiklikleri dolayısiyle kanunlarda
yapılması gerekli düzenlemelerin bir yıl içinde yapılmasını öngörmüştür. Şu
halde bu bir yıl içinde 38 inci maddenin eski metninin uygulama Yasa'sına
dayanak tutulacağı anlamı ortaya çıkmaktadır. Mahkemece iptali istenen
hükümlerin eski 38 inci madde hükmüyle bağdaşmıyacak yönü yoktur. Sözü edilen
maddelere ilişkin mahkeme isteğinin bu nedenle reddi gerekir. Aksi yönde
beliren çoğunluk görüşüne bu gerekçe ile katılmıyorum.