logo
Norm Denetimi Kararları Kullanıcı Kılavuzu

(AYM, E.1972/18, K.1972/24, 16/05/1972, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

 

Esas sayısı:1972/18

Karar sayısı:1972/24

Karar günü:16/5/1972

Resmi Gazete tarih/sayı:16.10.1972/14338

 

İtiraz yoluna başvuran : Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesi,

İtirazın konusu : 13/5/1971 günlü, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15. maddesinin Anayasa'nın 4., 5., 6., 7., 12., 32., 33., 124., 132., 136. ve 138, maddelerine aykırı bulunduğu yolunda Cumhuriyet Savcılığının ileri sürdüğü iddianın ciddi olduğu kanısına varan mahkeme, Anayasa'nın 1488 sayılı Yasa ile değişik 151. maddesine dayanarak Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. "

I- OLAY :

9/3/1972 gününde, bıçak bulundurmak eyleminden sanık bir kimse hakkında 6136 sayılı Yasanın değişik 15. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle ve 11/3/1972 günlü, 1972/82-30-7 sayılı iddianame ile açılan ve Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesinin 1972/11 esas sayısını alan kamu dâvasının 19/4/1972 günlü duruşmasında hazırlık soruşturması evrakının 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15. madesine göre daha önce Sıkıyönetim Komutanlığına gönderilmesi gerekirken bu gereğin yerine getirilmediği görülmüş ve Cumhuriyet Savcısı söz konusu 15. maddenin Anayasaya aykırı bulunduğunu ileri sürmüş; iddianın ciddi olduğu kanısına varan mahkeme Anayasa Mahkemesine başvurmasına ve duruşmanın başka güne bırakılmasına karar vermiştir.

III- YASA METİNLERİ :

1- İtiraz konusu kanun hükmü :

13/5/1972 günlü, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun iptali istenilen 15. maddesi, 15/5/1971 günlü, 13837 sayılı Resmî Gazetedeki metne göre şöyledir :

"Madde 15- Sıkıyönetim altına alınan yerlerde aşağıdaki suçları işleyenler ve bunların suçlarına iştirak edenler sıkıyönetim komutanı tarafından istenildiği takdirde, sıfat, meslek ve memuriyetleri ne olursa olsun sıkıyönetim komutanı nezdindeki askerî mahkemelerde yargılanır;

a) Türk Ceza Kanununun ikinci kitabının birinci babının birinci, ikinci ve dördüncü fasıllarında yazılı Devletin kişiliğine karşı işlenen suçlar;

b) Türk Ceza Kanununun ikinci kitabının beşinci babının birinci ve ikinci faslında yazılı suç işlemeye tahrik ve cürüm ikâı için cemiyet kurmak suçları;

c) Türk Ceza Kanununun ikinci kitabının altıncı babının ikinci faslında yazılı Devlete ait mühür, damga ve sair alâmetlerin taklidi hakkındaki suçlar;

d) Türk Ceza Kanununun ikinci kitabının yedinci babında yazılı kamunun selâmeti aleyhine işlenen suçlar;

e) Türk Ceza Kanununun ikinci kitabının onuncu babının ikinci faslında yazılı yağma, yol kesme, adam kaldırma suçları;

f) Türk Ceza Kanununun 179, 180, 188, 201, 234, 235, 236, 241, 242, 248, 249, 254, 255, 256, 257, 258, 260, 264, 266, 268, 271 inci maddelerinde yazılı suçlar ile 6136 sayılı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar hakkındaki kanunda yazılı suçlar;

g) Türk Ceza Kanununun 390 ve 391 inci maddelerinde yazılı suçlar ile haberleşmeyi sağlıyan Posta, Telgraf, Telefon işletmesi Genel Müdürlüğüne veya Türk Silâhlı Kuvvetlerine"ait her türlü araç, gereç, tesis ve tellerine karşı işlenen hırsızlık suçları;

h) Türk Ceza Kanununun 55, 56, 57, 58, 59 uncu maddelerinde yazılı suçlar;

i) Askerî Ceza Kanununun 75, 93, 94, 95 ve 96 ncı maddeleri ile 148 inci maddesinin ikinci fıkrasında ve 160 inci maddesinde yazılı suçlar;

j) Takibi şikâyete bağlı olmıyan veya şahsî dâva yoliyle takibi gerekli bulunmıyan basın yoliyle işlenmiş suçlar;

k) Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hürriyeti hakkındaki Kanuna muhalefetten doğan suçlar;

1) Derneklerin, sendikaların ve meslekî kuruluşların kanunlarda mevcut kapatılmalariyle ilgili dâvalar;

(Anayasa'nın ve 648 sayılı Siyasî Partiler Kanununun siyasî partilerin kapatılmasıyla ilgili hükümleri saklıdır.)

Yukarıda yazılı suçlara el koyan yetkili merciler bu suçlara ait hazırlık soruşturması evrakını vakit geçirmeden sıkıyönetim komutanına göndermekle yükümlüdürler. Sıkıyönetim Komutanı kendisine gönderilen evrakı ya Sıkıyönetim Komutanlığı nezdindeki askerî mahkemenin askerî savcılığına verir veya genel hükümler gereğince işlem yapılmak üzere yetkili mercie geri gönderir.

Sıkıyönetim Komutanı bu kanunda yazılı suçlardan sanık kişileri, Sıkıyönetim Komutanlığı nezdindeki askerî mahkemeye sevk ve tutuklanmaları gerekip gerekmediği hakkında bir karar alıncaya kadar gözetim altında tutulabilir. Bu süre 30 günden fazla olamaz.

Yasama dokunulmazlığına ilişkin Anayasa hükümleri ile Anayasanın 90 ncı maddesi hükmü ve diplomatik dokunulmazlıkla ilgili Milletlerarası Hukuk kuralları saklıdır."

2- Dayanak olarak ileri sürülen Anayasa hükümleri :

İtiraz konusu kanun hükmünün Anayasa'ya aykırı olduğu görüşünü desteklemek üzere ileri sürülen Anayasa maddelerine burada yer verilmesi, inceleme sonunda varılan ve aşağıda açıklanacak olan sonuca göre, gerekli görülmemiştir.

IV- İnceleme :

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 16/5/1972 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında rapor, itiraz konusu ile ilgili bulunan 1971/31 esas, 1972/5 karar sayılı dâva dosyası ve öteki kâğıtlar okunduktan sonra aşağıda yazılı sorunlar tartışılmış ve yine aşağıda belirlenen sonuçlara varılmıştır :

l- İtiraz yoluna başvuran mahkemenin elinde bakmakta olduğu bir dâva bulunup bulunmadığı sorunu :

Anayasa'nın değişik 151. maddesi kurallarına göre bir mahkemenin bir kanun hükmünü, Anayasa'ya uygunluğu denetlenmek üzere Anayasa Mahkemesine getirebilmesi için ilk koşul, elinde bakmakta olduğu bir dâvanın bulunmasıdır.

İtiraz yoluna başvuran Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesinin elinde 6136 sayılı Kanun hükümlerine aykırı olarak bıçak bulundurmaktan sanık bir kimse hakkında Cumhuriyet Savcısının 11/3/1972 günlü, 1972/82-30-7 sayılı iddianamesiyle açılmış bir kamu dâvası vardır; mahkemenin 1972/11 esas sayısını taşımaktadır. Dâva açılırken bir usul eksikliği yer almıştır. Suçun işlendiği yer sıkıyönetim altına alınmış bölge içinde olduğuna ve eylem 1402 sayılı Kanunun 15. maddesinde sayılan suçlardan bulunduğuna göre bu maddenin ikinci fıkrası uyarınca Cumhuriyet Savcılığının hazırlık soruşturması evrakını önce Sıkıyönetim Komutanına göndermesi gerekmekte idi. Bu, mahkemenin vereceği bir gönderme karariyle hemen giderilebilecek ve kamu dâvasının yok sayılmasını gerektirmeyecek bir usulî eksikliktir. Dâva bu durumiyle, ancak mahkemenin 1402 sayılı Kanunun 15. maddesine dayanarak vereceği bir karar üzerine elden çıkabileceği için bu karar verilinceye dek mahkemenin elinde bakmakta olduğu bir dâvanın bulunduğundan şüphe edilemez. Böyle olunca da Anayasa'nın değişik 151. maddesindeki söz konusu koşulun gerçekleşmiş sayılması gerekir.

Avni Givda, Sait Koçak, Nuri Ülgenalp, Şahap Arıç, Ahmet Akar, Muhittin Gürün ve Lütfi Ömerbaş ortada Anayasa'nın değişik 151. maddesi yönünden geçerli bir dâva bulunmadığını ve mahkemenin itiraz yetkisini kullanamıyacağını ileri sürerek bu görüşe katılmamışlardır.

2- Dosyadaki eksikler sorunu :

İtiraz yoluna başvuran mahkeme 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Ya sanın 27. maddesinin birinci fıkrasının 2 sayılı bendi kurallarına aykırı olarak Cumhuriyet Savcısının Anayasa'ya aykırılık iddiasına karşı sanığın ne dediğini saptamamış ve kendisini aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına götüren gerekçeli görüşünü de açıklamamıştır. Ancak işin niteliğine ve aşağıda açıklanacak duruma göre dosyanın eksiği üzerinde durulmasının yeri yoktur; esasın incelenmesi ve başka güne bırakılmayarak incelemenin sürdürülmesi gerekir.

3- İtiraz konusu kanun hükmünün durumu :

13/5/1971 günlü, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun itiraz konusu 15. maddesi 1971/31 esas sayısı dâva dosyasiyle incelenerek Anayasa Mahkemesinin 15, 16/2/1972 günlü, 1972/5 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Şu duruma göre itiraz konusu hükmün bu yönden yeniden incelenmesine ve karara bağlanmasına yer yoktur.

4- Olayla sınırlı karar verilmesi sorunu :

Yukarıda sözü geçen, 15, 16/2/1972 günlü, 1971/31-1972/5 sayılı karara göre iptal hükümlerinden 1402 sayılı Yasa'nın 15. maddesine ilişkin olanı ancak kararın Resmî Gazete'de yayınlandığı tarihten başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girecektir. Karar henüz Resmî Gazete'de yayınlanmış değildir ve konu Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesinin bakmakta olduğu dâva dosyasiyle somut ve öznel bir hakkı ilgilendirmektedir. Anayasa'nın değişik 152. maddesinin dördüncü fıkrası kuralına göre Anayasa Mahkemesi, öteki mahkemelerden gelen Anayasa'ya aykırılık iddiaları üzerine verdiği hükümlerin, olayla sınırlı ve yalnız tarafları bağlayıcı olacağını da kararlaştırabilir. Olayda bu yetkinin kullanıp kullanılmaması sorunu üzerine durulmuştur. Çünkü iptal hükmünün, Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesinin elindeki olayla sınırlı olarak Resmî Gazete'de yayımı tarihinde yürürlüğe girmesi sağlandığında ancak sanığın dâvasının iptalin sonuçlarından etkilenebileceği ortadadır.

Görüşmeler sonunda üçü sonuçta birleşmek üzere dört ayrı görüş oluşmuştur:

A- Söz konusu Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazete'de yayımlanacağı tarihten altı ay sonraya kadar yürürlükte kalacak olan 1402 sayılı Kanunun 15. maddesi hükmü, bu süre içinde herkes hakkında uygulanırken sadece bu dâvanın sanığı olup 6136 sayılı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar hakkındaki Kanuna aykırı olarak bıçak bulundurduğu iddiasiyle hakkında kovuşturma yapılmakta olan kişi bundan hariç tutulmuş olacaktır.

Ortada, bu kişi hakkında herkesten ayrı böyle bir işlem yapılmasını zorunlu kılan veya haklı gösteren her hangi bir neden de mevcut değildir.

Bu duruma göre, Anayasa'nın 152. maddesindeki yetki kullanılmak süratiyle (olayla sınırlı ve yalnız tarafları bağlayıcı) nitelikte karar verilmesi halinde :

aa) Anayasa'nın 12. maddesine aykırı olarak eşitliği bozucu bir sonuç meydana gelecek;

bb) Anayasaya aykırılığı nedeniyle iptaline karar verilmiş bulunan bir hükmün Anayasa Mahkemesi karariyle bir süre daha yürürlükte kalmasını zorunlu kılan kamu yararı düşüncesi, bu kişi söz konusu oldukta değerden düşmüş olacak ve mahkemenin önceki kararının yürürlük tarihinin altı ay sonraya bırakılmasına ilişkin gerekçesi de anlamsız kalacaktır.

Yukarıki nedenlerle Anayasa'nın değişik 152. maddesinin dördüncü fıkrasında yazılı yetkinin olayda uygulanmasının gerekmediği yolunda karar verilmelidir.

Bu görüşe Sait Koçak, Ziya Önel, Mustafa Karaoğlu, Muhittin Gürün ve Lûtfi Ömerbaş katılmışlardır.

B- a) Anayasa'nın değişik 152. maddesinin dördüncü fıkrasında "..........mahkemelerden gelen Anayasaya aykırılık iddiaları üzerine verilen hükümler" den söz edilmektedir. Anayasa Mahkemesi olayda, iptal hükmünü Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesinden gelen aykırılık iddiası üzerine vermiş değildir, iptale çok daha Önce bir dâva sonunda 15, 16/-2/1972 günlü, 1971/31 - 1972/5 sayılı kararla gidilmiştir. Burada öngörülen, itiraz konusu kanun maddesinin iptal istemi yönünden yeniden incelenmesine ve karara bağlanmasına yer olmadığıdır.

b) Yukarıda (a) bendinde değinilen durum gözönünde tutulmasa dahi 1402 sayılı Kanunun 15. maddesinin iptali hükmünün yürürlüğe girebilmesi için Anayasa Mahkemesinin öngördüğü altı aylık sürede dayandığı gerekçenin bir bölümü ve Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesinin bakmakta olduğu dâva sanığının işlediği ileri sürülen eylemin niteliğinin gerekçenin o bölümünü bu iş yönünden de geçerli kılmakta oluşu karşısında Anayasa'nın değişik 152. maddesinin dördüncü fıkrasındaki yetkinin olayda uygulanmasının gerekmeyeceği yolunda bir sonuca varılması olağan ve doğaldır.

15, 16/2/1972 günlü, 1971/31 - 1972/5 sayılı kararda yer alan ve iptal hükmünün ileri bir tarihe bırakılmasına ilişkin olan gerekçe şöyledir :

"Tümünün iptali öngörülen 15 inci madde, 1402 sayılı Yasanın en önemli maddelerinden biridir ve başlangıçta da açıklandığı gibi sıkıyönetim mahkemesinin görev ve yetkilerini düzenlemektedir.

Anayasa'nın değişik 138 inci maddesine göre sıkıyönetim halinde askerî mahkemelerin hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili olduğu ancak kanunla gösterilebilir. 15 inci madde, Anayasaya aykırı da olsa, yine bir ölçüde bu konuyu düzenlemekte idi. Madde iptal edilince ancak yasama voliyle doldurulabilecek bir boşluk oluşacaktır. İptal hükmü, 15 inci madde yönünden de Resmî Gazete'de yayınlanır yayınlanmaz yürürlüğe girerse, madde o günde yürürlükten kalkacak ve yeni kanun çıkıncaya dek sıkıyönetim halinde askerî mahkemelerin hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili olduğu sorunu ortada ve açıkta kalacaktır. Bu, hele ülkenin bir çok ilkelerinde sıkıyönetimin sürüp gitmekte olduğu şu sıralarda, kamu düzenini sıkı sıkıya ilgilendiren bir boşluktur. Onun için Anayasa'nın değişik 152 nci maddesinin ikinci fıkrası ve 44 sayılı Yasanın 50 nci maddesi hükümlerinden yararlanılarak iptal hükümlerinden yalnız 15 inci maddeye ilişkin olanının yürürlüğe gireceği tarih ayrıca kararlaştırılmalıdır. İptal hükmünün, kararın Resmî Gazete'de yayınlandığı tarihten başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi uygun olacaktır."

Olayda sanığın eylemi, iddianameye göre, 6136 sayılı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar hakkındaki Kanıma aykırı olarak bıçak bulundurmaktır. 6136 sayılı Kanunda yazılı suçlar 1402 sayılı Kanunun 15 inci madesinin f bendi içinde yer almış ve eylem sıkıyönetim altına alınan bir yerde işlenmiştir. 15 inci maddenin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca, sıkıyönetim komutanı dilerse, 6136 sayılı Kanunda yazılı suçları işleyenler de sıkıyönetim komutanı nezdindeki askeri mahkemelerde yargılanacaklardır.

Anayasa Mahkemesi olayla sınırlı olarak 15 inci maddeye ilişkin iptal hükmünün Resmî Gazete'de yayımı gününde yürürlüğe girmesine karar verdiği takdirde 15 inci madde Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesinin elindeki dâva yönünden o gün yürürlükten kalkmış olacaktır. Böylece Anayasa Mahkemesi olayla sınırlı olmakla birlikte gene de bu sınırlama içinde 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar hakkındaki Kanunda yazılı suçlara askerî mahkemelerce bakılamayacağı, bu suçlan işleyenlerin ve onların suçlarına iştirak edenlerin askerî mahkemelerde yargılanmayacakları yolunda bir kural koymuş sıkıyönetim askerî mahkemelerinin görev ve yetkileri alanında bir çeşit düzenleme yapmış olmaktadır. Oysa yukarıda değinilen gerekçede de belirtildiği üzere Anayasa'nın değişik 138 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca askerî mahkemelerin, savaş veya sıkıyönetim hallerinde hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili olduğu ancak kanunla gösterilebilir. Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün doğal ve zorunlu sonucu dışında, bu yolda bir karar vermekle kendini Yasa Koyucu durumuna getirmiş olur ki böyle bir tutuma hukukça olanak bulunmadığı ve bundan olabildiğince kaçınmak gerektiği ortadadır.

Şu duruma göre Anayasa'nın değişik 152 nci maddesinin dördüncü fıkrasında vazıh yetkinin olayda uygulanmasının gerekmediği yolunda karar verilmelidir.

Bu görüşe Muhittin Tavlan, Avni Givda. Fazıl Uluocak, Nuri Ülgenalp, Şahap Arıç ve Ahmet Akar katılmışlardır.

C- İhsan Ecemiş, sonuçta birleşmekle birlikte, yukarıda (A) ve (B) bentlerinde açıklanan gerekçelerden hiç birine katılmamıştır.

Ç- Kani Vrana, Şevket Müftügil ve Ahmet H. Boyacıoğlu Anayasa'nın değişik 152 nci maddesinin dördüncü fıkrasında yazılı yetkinin olayda uygulanmasının gerektiği görüşünü savunmuşlardır.

V- SONUÇ :

1- Anayasa'nın değişik 151 inci maddesi uyarınca mahkemenin elinde bakmakta olduğu bir dâva bulunduğuna Avnî Givda, Sait Koçak, Nuri Ülgenalp, Şahap Arıç, Ahmet Akar, Muhittin Gürün ve Lûtfi Ömerbaş'ın ortada 151 inci madde yönünden geçerli bir dâva bulunmadığı ve mahkemenin bu işte itiraz yetkisini kullanamıyacağı yolundaki karşıoylariyle ve oyçokluğu ile;

2- Aşağıda açıklanacak durum dolayısiyle dosyanın eksiği üzerinde durulmasına yer olmadığına ve esasın incelenmesine; işin niteliğine göre başka güne bırakılmıyarak incelemenin sürdürülmesine oybirliğiyle;

3- 13/5/1971 günlü, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesi Anayasa Mahkemesinin 15, 16/2/1972 günlü, 1971/31 - 1972/5 sayılı kararı ile iptal edilmiş olduğundan itiraz konusu hükmün bu yönden incelenmesine ve karara bağlanmasına yer olmadığına oybirliğiyle;

4- Anayasa'nın değişik 152 nci maddesinin dördüncü fıkrasında vazıh yetkinin olayda uygulanmasının gerekmediğine Kani Vrana, Şevket Müftügil ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun karşı oylariyle ve oyçokluğu ile;

16/5/1972 gününde karar verildi.

 

 

 

 

 

Başkan

Muhittin Taylan

Başkanvekili

Avni Givda

Üye

Fazıl Uluocak

Üye

Sait Koçak

 

 

 

 

Üye

Nuri Ülgenalp

Üye

Şahap Arıç

Üye

İhsan Ecemiş

Üye

Ahmet Akar

 

 

 

 

Üye

Ziya Önel

Üye

Kâni Vrana

Üye

Mustafa Karaoğlu

Üye

Muhittin Gürün

 

 

 

 

Üye

Lütfi Ömerbaş

Üye

Şevket Müftügil

Üye

Ahmet H. Boyacıoğlu

 

 

KARŞIOY YAZISI

13/5/1971 günlü, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesi kurallarına göre Cumhuriyet Savcısının bu maddenin birinci fıkrasına bağlı (a) dan (1) ye kadar olan bentlerde yazılı suçları sıkıyönetim altına alınmış yerlerde işleyenler hakkında doğrudan doğruya kamu davası açmaya yetkisi yoktur. Böyle bir suça el koyan Cumhuriyet Savcısı hazırlık soruşturması evrakını vakit geçirmeden Sıkıyönetim Komutanına göndermekle yükümlüdür. Sıkıyönetim komutanı kendisine yollanan evrakı Sıkıyönetim Komutanlığı nezdindeki askerî mahkemenin askerî savcılığına vermez de geri gönderirse ancak o zaman Cumhuriyet Savaşı genel hükümler gereğince işlem yapılmak yetkisini kazanmış olur.

İncelenen işle ilgili olayın geçtiği yer Nallıhan'dır. Nallıhan sıkıyönetim altına alınmış bir bölge içindedir. Sanığın eylemi Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar hakkındaki 6136 sayılı Kanuna aykırı olarak bıçak bulundurmaktır ve suç 1402 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamına girmektedir. Şu duruma göre Cumhuriyet Savcısının 15 inci madde gerek ve yükümlerini göz önünde bulundurmadan açtığı kamu dâvası yetki dışı açılmış bir dâvadır ve Anayasa'nın değişik 151 inci maddesinin uygulanması yönünden geçerli bir dâva olarak kabul edilmesine olanak yoktur. Elinde usulünce açılmış bir dâva bulunmayan Nallıhan Asliye Ceza Muhakemesinin ise Anayasa'nın değişik 151 inci maddesine dayanarak 1402 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi düşünülemez. Çünkü bu yol için Anayasa'ca öngörülmüş olan iki koşuldan birincisi, yani elde bakılmakta olan bir dâvanın bulunması koşulu gerçekleşmiş değildir. Anayasa'nın değişik 151 inci ve 44 sayılı Kanunun 27 nci maddelerine uymayan başvurmanın, itirazda bulunan mahkemenin yetkisizliği yönünden reddi gerekir.

1972/18 - 24 sayılı. 16/5/1972 günlü Anayasa Mahkemesi kararının "Anayasa'nın değişik 151 inci maddesi uyarınca mahkemenin elinde bakmakta olduğu bir dâva bulunduğu"na ilişkin bölümüne yukarıda yazılı gerekçe ile karşıyız.

 

 

Başkanvekili

Avni Givda

Üye

Ahmet Akar

 

Sayın Avni Givda'nın karşı oy gerekçesine katılıyorum.

 

 

 

 

 

Üye

Sait Koçak

 

 

Sayın Avni Givda'nın karşıoy yazısındaki görüşe katılıyorum.

 

 

 

 

 

Üye

Şahap Arıç

 

 

Sayın Avni Givda'nın karşıoy yazısındaki görüşe katılıyorum.

 

 

 

 

 

Üye

Nuri Ülgenalp

 

 

KARŞIOY YAZISI

Kararın sonuç bölümünün 3 sayılı fıkrasında (13/5/1972 günlü, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesi Anayasa Mahkemesinin 15, 16/2/1972 günlü, 1971/31 - 1972/5 sayılı kararı ile iptal edilmiş olduğundan itiraz konusu hükmün bu yönden incelenmesine ve karara bağlanmasına yer olmadığına) karar verilmiş bulunduğuna göre, gerekçenin olayla sınırlı karar verilmesi sorununa ilişkin 4 üncü bölümünün B bendinin a fıkrasında da açıklandığı üzere, ortada Anayasanın 152 nci maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanma yeri ve dayanağı bulunmadığı, bu sebeple de artık sözü geçen fıkradaki yetkinin kullanılması gerekip gerekmediğinin ayrıca tartışılmasına ve bu yönde gerekçe gösterilmesine yer olmadığı düşüncesindeyim.

 

 

 

 

 

Üye

İhsan Ecemiş

 

 

KARŞIOY YAZISI

l- 9/3/1972 gününde, bıçak bulundurmaktan sanık bir kimse hakkında 6136 sayılı Yasa'nın 15 inci maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle ve 11/3/1972 günlü iddianame ile açılan ve Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesinin 1972/11 esas sayısını alan kamu dâvasının 19/4/1972 günlü duruşmasında, hazırlık soruşturması evrakının 1402 sayılı sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesine göre kamu dâvası açılmazdan önce Sıkıyönetim Komutanlığına gönderilmesi gerekirken bu gereğin yerine getirilmediğinin görüldüğü ve Cumhuriyet Savcısının söz konusu

15 inci maddenin Anayasa'ya aykırı olduğu yolundaki itirazın mahkemece ciddi bulunarak Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

Oysa Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesince karar verildiği 19/4/1972 gününde ve Anayasa Mahkemesince bu konuda ilk incelemenin yapıldığı ve esasın incelenmesine ve işin başka güne bırakılmayarak incelemenin sürdürülmesine dair karar verildiği 16/5/1972 gününde, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesi, bu maddenin tamamının Anayasa'ya aykırı bulunması nedeniyle Anayasa Mahkemesinin 15 ve 16 Şubat 1972 gününde 1971/31 esas 1972/5 karar sayısı ile verdiği iptal kararına rağmen, Anayasa'nın değişik 152 nci maddesinin 1. ve 2 nci fıkralarında buyrulan işlemler yerine getirilmediği için, yani karar gerekçesinin yazılmamış olması ve bunun sonucu olarak da Resmî Gazete'de yayınlanamamış bulunması yüzünden yürürlükte idi ve uygulanma durumunu muhafaza ediyordu. Başka bir deyimle Anayasa Mahkemesinin 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesinin Anayasa'ya aykırı bulunduğuna ve iptaline dair 15 ve 16 Şubat 1972 gününde verdiği karar yalnız kendisini bağlamakta idi ve bu bağlantı dışında hiç bir etkisi yoktur.

Çoğunluk, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesinin Anayasa Mahkemesinin 15, 16/2/1972 günlü, 1971/31 - 1972/5 sayılı karariyle Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olmasına rağmen Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesince itiraz yolu ile gelen işde, Anayasanın değişik 152 nci maddesinin 4 üncü fıkrasında yanlı olan yetkinin bu olayda uygulanmasının gerekmediğine karar verilmiştir.

Çoğunluk bu karara varırken ayrı ayrı iki gerekçe ortaya koymaktadır.

1- Bu olayda Anayasa'nın değişik 152 nci maddesinin 4 üncü bendindeki yetki kullanıldığı takdirde, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesi Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesinin elindeki - dâva yönünden yürürlükten kalkmış olacak ve Anayasa Mahkemesi böyle bir karar vermekle Yasa Koyucu durumuna gelmiş olacaktır.

2- Olayla sınırlı ve yalnız tarafları bağlayıcı nitelikteki karar verme yetkisi kullanıldığı takdirde :

a) Anayasa'nın 12 nci maddesine aykırı olarak eşitliği bozucu bir sonuç meydana gelecek,

b) Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle iptaline karar verilmiş bulunan bir hükmün Anayasa Mahkemesi karariyle bir süre daha yürürlükte kalmasını zorunlu kılan kamu yararı düşüncesi, bu kişi söz konusu oldukta değerden düşmüş olacak ve mahkemenin önceki kararının yürürlük tarihinin altı ay sonraya bırakılmasına ilişkin gerekçesi de anlamsız kalacaktır.

II- Anayasa'nın, Anayasa Mahkemesi kurmakla güttüğü ereğin sıhhatli ve isabetli olarak belirlenmesi ve "gereken hallerde, Anayasa Mahkemesi, iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırılabilir. Bu tarih kararın Resmî Gazete'de yayınlandığı günden başlanarak bir yılı geçemez", ayrıca "Anayasa Mahkemesi, diğer mahkemelerden gelen Anayasa'ya aykırılık iddiaları üzerine verdiği hükümlerin, olayla sınırlı ve yalnız taraftan bağlıyıcı olacağına da karar verebilir" yolunda öngörülen kurallarla ne demek istediğinin yüzeyde kalmayan bir biçimde araştırılarak amacın saptanması, doğru ve yerinde bir sonuca varmanın ilk ve tek koşuludur.

1- Temsilciler Meclisi Anayasa Komisyonunun, Anayasa tasarısının genel gerekçesinin "yargı" bölümünde, "Hukuk Devletinin temel unsuru Devlet faaliyetinin hukuk kurallarına uygun olmasıdır. Bu uygunluğu sağlayacak makamlar yargı organlarıdır. Tasarı bütün Devlet faaliyetini kaideler hiyerarşisi içinde kazaî murakabeye tabi tutmuş bulunmaktadır. Yasama organının faaliyetleri yeni kurulan Anayasa Mahkemesinin kazaî denetimi altındadır. Bu denetimin müessiriyetini sağlamak için ilgililere tanınan iptal dâvası yanında, defi yoluyla murakabe imkânı da açık bırakılmıştır" satırları yer almıştır.

Gerçekten Devlet çalışmasının hukuk kurallarına uygun olarak yapılması, hukuk Devletinin temel ve mümeyyiz öğesidir. İdarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır (değişik madde 114) kuralını koyan Anayasa, yasama organı faaliyetlerini de Anayasa Mahkemesinin yargı denetimine (değişik madde 147 fi) bağlı tutarak iptal dâvası yanında itiraz yoluna da yer vermek suretiyle bu denetimin etken olmaz ereğini gütmüştür.

2- Anayasa'nın Temsilciler Meclisindeki görüşülmesi sırasında Temsilciler Meclisi Anayasa Komisyonuna "Muhterem arkadaşlar sayın komisyon sözcüsüne teşekkür ederim, fakat bendeniz diyorum ki; Anayasa Mahkemesi, bir kanunu, Anayasa'ya aykırı görerek iptal etmiştir. Ancak, bu Kanunun ilgili hükmü daha altı ay yürürlükte bırakılacaksa, bu takdirde, hüküm vatandaş hakkında uygulanacak mı, uygulanmayacak mı' Bu Kanun, artık yürürlükte olmadığına göre, acaba vatandaş, mahkemede, bu kanun, Anayasa'ya aykırıdır bana tatbik edilemez diye, defi yoluyla itiraz edebilecek mi, edemeyecek mi'" (T. C. Anayasası, cilt 3, sahife 3799 - 3800 Kâzım Öztürk) sorduğu soru komisyon sözcüsü tarafından "Bu altı aylık müddetin konulmasının sebebi, iptal istemiyle bir kanun boşluğuna mani olmak içindir. Yoksa Anayasa'ya aykırı olan kanunu vatandaşlara tatbik etmek için değil, binaenaleyh bu devre içinde dahi defidâvası açmak gayet tabiî caizdir" şeklinde cevaplandırılmıştır.

Gerçekten bu açıklamanın Anayasa Mahkemesini bağlayıcı yönü olduğunu ileri sürmeye imkân yoksa da, Anayasa'yı hazırlayanların, bu konuda neyi düşündüklerini, getirilen sistemin ereğinin ne olduğunu açıklayıcı belgeler olması bakımından bunların hiç bir değer taşımadığı da söz konusu edilemez. Kaldı ki bu belgelerdeki açıklamaların, Anayasa'nın ereği, sözü ve özü doğrultusunda olması da bunların açık bir önem ve değer taşıdığını göstermektedir.

3- Anayasa'nın değişik 149 uncu maddesi doğrudan doğruya açılacak iptal dâvalarına, değişik 151 inci maddesi de itiraz yolu ile mahkemelerden gelecek dâvalara ait düzenlemeler getirmiş, değişik 152 inci maddesinde her iki dâva türüne ait kararların ortak yön ve koşullarla ayrıntılı hususlardaki buyruklar yer almıştır. Daha açık bir deyimle, Anayasa'nın 152 nci maddesi, Anayasa'ya uygunluk denetimine ait "bütün kararların niteliğini ve bu mahkemenin iptal kararlarını alırken taşıdığı yetkilerin çerçevesini çizmektedir. Anayasa Mahkemesinin Anayasa'ya aykırı olması sebebiyle iptaline karar verdiği kanun, dâva ister doğrudan doğruya açılsın ister itiraz yoliyle gelsin, ilke olarak gerekçeli kararın Resmî Gazete'de yayımlanması tarihinde yürürlükten herkes için kalkacaktır; Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe girileceği tarihi ayrıca kararlaştırılabilecek ve iptal kararı geriye etki yapmayacaktır. Bunun dışında Anayasa Mahkemesi yalnız mahkemelerden gelen Anayasa'ya aykırılık iddiaları üzerine verdiği hükümlerin, olayla sınırlı ve yalnız tarafları bağlayıcı olacağına da karar verebilecektir. Anayasa Mahkemesinin "..........mahkemelerden gelen aykırılık iddiaları üzerine verdiği hükümlerin, olayla sınırlı ve yalnız tarafları bağlayıcı olacağına da karar verebilir" biçiminde açıklanan yetkisini kullandığı takdirde, aynı dâvada ayrıca aynı maddenin 2. fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinde yer alan ve "gereken hallerde, Anayasa Mahkemesi, iptal hükmünün yürüdüğe gereceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih kararın Resmî Gazete'de yayınlandığı günden başlıyarak bir yılı geçemez" biçiminde açıklanan yetkiyi kullanma olanağına sahip olmadığında işin bünyesi bakımından kuşku edilemez. Buna karsı, Anayasa'da itiraz yolu ile gelen bir işde, 152 nci maddenin 2 nci fıkrasının ikinci ve üçünün, cümlelerinde öngörülen yetkilerin Anayasa Mahkemesince kullanılmış olması, o dâvada uygulanacak olan ve Anayasa'ya aykırı olduğu saptanan kanun hükmü ile tarafların başbaşa kalacaklarını öngören yani iptal hükmünden bunların yararlanmasını engelleyen; böyle bir halde aynı maddenin 4 üncü fıkrasında yer alan ve aynı maddenin son fıkrasında herkesi bağlayıcı olma ilkesinin aksine yalnız tarafları bağlayıcı olduğu açıklanan bu yetkinin uygulanmayacağını belirten bir delâlet bile yoktur. Bunun gibi bir iptal dâvası sonucunda Anayasa'ya aykırı bulunarak iptaline karar verilen ve iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarih ayrıca kararlaştırılmakla beraber henüz Anayasa Mahkemesinin çalışmaları dışında etkisi başlamayan bir karara konu olan kanun hükmünün, ayrıca itiraz yolu ile gelen bir dâvada yukarıda açıklanan yetkinin Anayasa Mahkemesince kullanılamayacağını Anayasa düşünmemiş, aksine bu konudaki takdir yetkisini Anayasa Mahkemesine taramakla Anayasa'ya aykırılığına karar verildiği hallerde, Anayasa'ya aykırı kanunların taraflara uygulanmamasını buyurmuştur. Anayasa'nın buyruğunun bu yolda kullanılması ise Anayasa'nın 12 nci maddesinde belli edilen eşitlik ilkesini sağlar. Çünkü iptal hükmünün yürürlüğe gireceği yani Anayasa'ya aykırı kanun hükmünün yürürlükten kalkacağı tarihe kadar itiraz yolunun işletilmesi eşitliği ortadan kaldıracak ve uygulamaya maruz kalan herkesi iptal hükmünden aynı surette yararlandıracak önemli bir Anayasa tedbiridir. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 15, 16/2/1972 günlü, 1971/31 - 1972/5 sayılı kararında "1402 sayılı Yasa'nın 17 nci maddesi Sıkıyönetim mahkemelerince verilen hürriyeti bağlayıcı cezaların para cezasına çevrilemiyeceği kuralını koymuştur. Sıkıyönetim bölgesinde aynı nitelikte suçlar işleyen, başka deyimle giyecekleri hürriyeti bağlayıcı cezalar 13/7/1965 günlü, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanun hükümleri uyarınca para cezasına çevrilebilecek olan iki kimseden, Sıkıyönetim Komutanının isteğine ve değerlendirmesine göre, biri askerî mahkemede yargılanacak ötekisi hakkında genel hükümler uyarınca işlem yapılabilecektir. Hukukça aynı durumda bulunan iki kişiden birisi, cezasını askerî mahkeme kestiği için hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi olanağından yoksun kalacak, ötekisi genel mahkemeye gönderilmesi dolayısiyle bu olanaktan yararlanabilecektir. Görülüyorki yukarıdan beri tartışılan hüküm böylece kanun önünde eşitlik ilkesi ile çelişkiye düşülmesine yol açmaktadır." gerekçesi yer almaktadır. İtiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine açılan iptal dâvasında olayla sınırlı ve yalnız tarafları bağlayıcı olarak karar verme yetkisinin kullanılması kanun önünde eşitliği temin ettiği, bu yetkinin kullanılmasının ise iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihe kadar hukukça aynı durumda olan kişiler arasındaki eşitsizliği devam ettireceği, iptal edilen hüküm yürürlükten kalktıktan sonra da bu eşitsizliğin başka bir biçimde oluşacağı ortada iken, bu yetkinin kullanılması ile Anayasa'nın 12 nci maddesindeki eşitliğin bozulacağı yolundaki görüş tutarsız ve anayasal dayanaktan da yoksundur.

Diğer taraftan Anayasanın 4 ncü maddesinde, hiç bir kimse veya organ, kaynağım Anayasa'dan almayan bir Devlet yetkisini kullanamaz ilkesi yanında Anayasa Mahkemesine 152 nci madde ile yukarıda belirtilen karar verme yetkisi duraksamaya yer vermeyecek bir biçimde açıklanmıştır. Bu bakımdan Anayasa'nın öngördüğü bir yetkinin kullanılması, hiç bir zaman Anayasa Mahkemesini yasa koyan bir organ durumuna getirmez. Kaldı ki Anayasanın Anayasa Mahkemesine yetki olarak verdiği bu hükmün gereksizliği de ortaya konulamayacağına göne, Anayasa'da öngörülen bu yetkinin kullanılmaması, iptaline karar verilen kanun hükmünün yürürlükte kaldığı süre içinde bir takım vatandaştan cezalandırmak gibi bazı sonuçlar ortaya koyar. Oysa Anayasa kişi haklarının bu kabil Anayasa'ya aykırı kanun hükümlerinden korunmak için bu kuruluşları öngörmüş ve bunlara baş vurma yollarını düzenlemiştir.

4- Nihayet Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesinden gelen dosyanın incelenmesi ve olayın cereyan tarzı ve eylemin mahiyeti de bu yetkinin kullanılması gerektiği yolundaki kanıyı kuvvetlendirmiştir.

Özetlemek gerekirse, Anayasa, kişilerin Anayasa'ya aykırı kanunların uygulanmasından korunmalarını sağlamak için itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine dava açılmasını öngörmüş ve Anayasa Mahkemesini olayda sınırlı ve yalnız tarafları bağlayıcı nitelikte karar verebilme yetkisi ile de donatmıştır. Bu yetkinin kullanılması eşitsizlik yaratmaz; Aksine Anayasa'ya aykırı kanunun uygulanmasına maruz kalanların bundan kurtulmalarının sağlanmasında olumlu biçimde etki yaparak kanun önünde eşitliği sağlar. Bu yetkinin kullanılması Anayasa Mahkemesini yasa koyan bir organ durumuna da getiremez. Ayrıca bu yetkinin kullanılmasında hukuki neden de vardır. Bu sebeple itiraz konusu edilen hükmün Anayasa'nın 152 nci maddesinin 4 üncü fıkrası uyarınca olayla sınırlı ve yalnız tarafları bağlayıcı nitelikte iptali gerektiği kanaatiyle çoğunluk görüşüne karşıyız.

 

 

 

 

Üye

Kani Vrana

Üye

Şevket Müftügil

Üye

Ahmet H. Boyacıoğlu

 

 

KARŞIOY YAZISI

Anayasa'nın 151 inci ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri hakkındaki 44 sayılı Kanunun 27 nci maddelerine göre, bir mahkemenin Anayasa'ya aykırılık nedeniyle bir kanun hükmü hakkında Anayasa Mahkemesine itirazda bulunabilmesi için, bakmakta olduğu bir dâvanın mevcut olması ve itiraz edilen hükmün de o dâvada uygulanacak nitelikte bulunması gerekmektedir.

Anayasa'da ve kanunda sözü edilen bakılmakta olan (dâva) deyimi ile, kanunlara uygun biçimde ve mahkemenin yetkisi içinde açılmış bir (dâva) nın öngörülmüş olduğundan kuşku yoktur. Zira kanunlara uygun olmayarak bir mahkemenin önüne getirilmiş bir istemin, Anayasa denetiminin sağlanması için başvurulabilecek yolların birisinde, (itiraz yolunda), geçerli (dâva) sayarak Anayasa denetimine temel yapılması iki bakımdan mümkün değirdir :

1- Kanunsuz ve hukuk açısından geçersiz işlemlere, ortada geçerli bir neden bulunmadıkça, hukukî sonuç ve etki kazandırmaya hukukun genel kuralları izin vermez.

2- Kişileri, Anayasa'ya aykırı kanunların uygulanmasından koruyarak Anayasa güvencesi altına almak ve Anayasa'nın üstünlüğünü sağlamak amacıyle kurulmuş bulunan ve Hukuk Devletî kavramı ile kişi yaşantısında pek ciddî ve önemli yeri olan Anayasa denetimi müessesesinin, danışıklı ve yapma olarak oluşturulması hiçte güç olmayan dâva biçimindeki istemlerle gayri ciddî bir yola ve niteliğe dönüştürülmesi olanağına yer verilmiş olur.

Bu nedenlerle söz konusu maddelerde yer alan (dâva) deyiminin, açıklanan nitelikte sonuçları olan işlem ve istemleri de kapsadığını kabul etmenin, Anayasa denetiminin amaçlariyle bağdaştırılmasına imkân olmadığı ortadadır.

Şu halde, bir mahkemenin, Anayasa Mahkemesine Anayasa'ya aykırılık itirazında bulunabilmesi için, ilk önce kanunlara uygun biçimde ve görevi içinde olarak açılmış bir dâvanın mevcut bulunması şart olduğu sonucuna varılması zorunludur.

Bu dosyanın konusu olan itirazı Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesi yapmaktadır. (6136 sayılı Kanuna aykırı olarak bıçak taşımak) tan ibaret olan suçun işlendiği yerin de (Nallıhan), Sıkıyönetim altındaki bölgede olduğu anlaşılmaktadır.

Yürürlükteki 1402 sayılı Kanunun 15. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendine ve ikinci fıkrasına göre söz konusu suçtan dolayı Cumhuriyet Savcılarınca doğrudan doğruya o mahaldeki genel mahkemeye dâva açılması mümkün değildir. Sıkıyönetim bölgelerinde bu çeşit suçlara el koyan Cumhuriyet Savcılarının görevi, (hazırlık soruşturması evrakım vakit geçmeden Sıkıyönetim Komutanına göndermekten) ibarettir. Sıkıyönetim Komutanınca genel hükümlere göre işlem yapılmak üzere dosyanın geri gönderilmesi halinde Cumhuriyet Savcısı, genel mahkemede dâva açabilir.

Şu duruma göre bu dosyaya, konu olan suçtan dolayı Nallıhan C. Savcısı, işin bu evresinde Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesi nezdinde dâva açmağa yetkili olmadığı gibi, mahkemenin de yetkisiz bir görevli tarafından yapılan bu kanunsuz işlemi Anayasa'nın 151 inci maddesinde öngörülen nitelikte olanak veren bir (dâva) sayarak itiraz yoluna başvurmaya yetkisi yoktur.

Yetkisiz mahkemece yapılmış bir itirazın Anayasa Mahkemesince incelenerek karara bağlanmasına, Anayasa'nın açıklanan 151 inci ve Anayasa Mahkemesi Kuruluşu ve Yargılama Usulleri hakkındaki 44 sayılı Kanunun 27 nci maddeleri karşısında imkân olmadığından söz konusu itirazın bu gerekçe ile red olunması gerekir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın konuya ilişkin bölümüne karşıyız.

 

 

 

Üye

Muhittin Gürün

Üye

Lûtfi Ömerbaş

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Dönemi 1961
Karar No 1972/24
Esas No 1972/18
İlk İnceleme Tarihi 16/05/1972
Karar Tarihi 16/05/1972
Künye (AYM, E.1972/18, K.1972/24, 16/05/1972, § …)    
Dosya Sonucu (Karar Türü) Esas - Diğer
Başvuru Türü İtiraz
Başvuran (Genel) - Başvuran (Özel) Asliye Ceza Mahkemesi - Nallıhan
Resmi Gazete 16/10/1972 - 14338
Karşı Oy Var
Üyeler Muhittin TAYLAN
Avni GİVDA
Fazıl ULUOCAK
Sait KOÇAK
Ahmet Nuri ÜLGENALP
Şahap ARIÇ
İhsan ECEMİŞ
Ahmet AKAR
Ziya ÖNEL
Kâni VRANA
Mustafa KARAOĞLU
Muhittin GÜRÜN
Lütfi ÖMERBAŞ
Şevket MÜFTÜGİL
Ahmet Hamdi BOYACIOĞLU

II. İNCELEME SONUÇLARI


1402 Sıkıyönetim Kanunu 15 Esas - Karar Verilmesine/İncelenmesine Yer Olmadığı Normun yürürlükten kaldırılmış / kaldırılacak olması 1961/120 yok

T.C. Anayasa Mahkemesi