ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas sayısı:1972/18
Karar sayısı:1972/24
Karar günü:16/5/1972
Resmi Gazete tarih/sayı:16.10.1972/14338
İtiraz
yoluna başvuran : Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesi,
İtirazın
konusu : 13/5/1971 günlü, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15. maddesinin
Anayasa'nın 4., 5., 6., 7., 12., 32., 33., 124., 132., 136. ve 138, maddelerine
aykırı bulunduğu yolunda Cumhuriyet Savcılığının ileri sürdüğü iddianın ciddi
olduğu kanısına varan mahkeme, Anayasa'nın 1488 sayılı Yasa ile değişik 151.
maddesine dayanarak Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. "
I-
OLAY :
9/3/1972
gününde, bıçak bulundurmak eyleminden sanık bir kimse hakkında 6136 sayılı
Yasanın değişik 15. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle ve 11/3/1972
günlü, 1972/82-30-7 sayılı iddianame ile açılan ve Nallıhan Asliye Ceza
Mahkemesinin 1972/11 esas sayısını alan kamu dâvasının 19/4/1972 günlü
duruşmasında hazırlık soruşturması evrakının 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15.
madesine göre daha önce Sıkıyönetim Komutanlığına gönderilmesi gerekirken bu
gereğin yerine getirilmediği görülmüş ve Cumhuriyet Savcısı söz konusu 15.
maddenin Anayasaya aykırı bulunduğunu ileri sürmüş; iddianın ciddi olduğu
kanısına varan mahkeme Anayasa Mahkemesine başvurmasına ve duruşmanın başka
güne bırakılmasına karar vermiştir.
III-
YASA METİNLERİ :
1-
İtiraz konusu kanun hükmü :
13/5/1972
günlü, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun iptali istenilen 15. maddesi,
15/5/1971 günlü, 13837 sayılı Resmî Gazetedeki metne göre şöyledir :
"Madde
15- Sıkıyönetim altına alınan yerlerde aşağıdaki suçları işleyenler ve bunların
suçlarına iştirak edenler sıkıyönetim komutanı tarafından istenildiği takdirde,
sıfat, meslek ve memuriyetleri ne olursa olsun sıkıyönetim komutanı nezdindeki
askerî mahkemelerde yargılanır;
a)
Türk Ceza Kanununun ikinci kitabının birinci babının birinci, ikinci ve
dördüncü fasıllarında yazılı Devletin kişiliğine karşı işlenen suçlar;
b)
Türk Ceza Kanununun ikinci kitabının beşinci babının birinci ve ikinci faslında
yazılı suç işlemeye tahrik ve cürüm ikâı için cemiyet kurmak suçları;
c)
Türk Ceza Kanununun ikinci kitabının altıncı babının ikinci faslında yazılı
Devlete ait mühür, damga ve sair alâmetlerin taklidi hakkındaki suçlar;
d)
Türk Ceza Kanununun ikinci kitabının yedinci babında yazılı kamunun selâmeti
aleyhine işlenen suçlar;
e)
Türk Ceza Kanununun ikinci kitabının onuncu babının ikinci faslında yazılı
yağma, yol kesme, adam kaldırma suçları;
f)
Türk Ceza Kanununun 179, 180, 188, 201, 234, 235, 236, 241, 242, 248, 249, 254,
255, 256, 257, 258, 260, 264, 266, 268, 271 inci maddelerinde yazılı suçlar ile
6136 sayılı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar hakkındaki kanunda yazılı suçlar;
g)
Türk Ceza Kanununun 390 ve 391 inci maddelerinde yazılı suçlar ile haberleşmeyi
sağlıyan Posta, Telgraf, Telefon işletmesi Genel Müdürlüğüne veya Türk Silâhlı
Kuvvetlerine"ait her türlü araç, gereç, tesis ve tellerine karşı işlenen
hırsızlık suçları;
h)
Türk Ceza Kanununun 55, 56, 57, 58, 59 uncu maddelerinde yazılı suçlar;
i)
Askerî Ceza Kanununun 75, 93, 94, 95 ve 96 ncı maddeleri ile 148 inci
maddesinin ikinci fıkrasında ve 160 inci maddesinde yazılı suçlar;
j)
Takibi şikâyete bağlı olmıyan veya şahsî dâva yoliyle takibi gerekli bulunmıyan
basın yoliyle işlenmiş suçlar;
k)
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hürriyeti hakkındaki Kanuna muhalefetten doğan
suçlar;
1)
Derneklerin, sendikaların ve meslekî kuruluşların kanunlarda mevcut
kapatılmalariyle ilgili dâvalar;
(Anayasa'nın
ve 648 sayılı Siyasî Partiler Kanununun siyasî partilerin kapatılmasıyla ilgili
hükümleri saklıdır.)
Yukarıda
yazılı suçlara el koyan yetkili merciler bu suçlara ait hazırlık soruşturması
evrakını vakit geçirmeden sıkıyönetim komutanına göndermekle yükümlüdürler.
Sıkıyönetim Komutanı kendisine gönderilen evrakı ya Sıkıyönetim Komutanlığı
nezdindeki askerî mahkemenin askerî savcılığına verir veya genel hükümler
gereğince işlem yapılmak üzere yetkili mercie geri gönderir.
Sıkıyönetim
Komutanı bu kanunda yazılı suçlardan sanık kişileri, Sıkıyönetim Komutanlığı
nezdindeki askerî mahkemeye sevk ve tutuklanmaları gerekip gerekmediği hakkında
bir karar alıncaya kadar gözetim altında tutulabilir. Bu süre 30 günden fazla
olamaz.
Yasama
dokunulmazlığına ilişkin Anayasa hükümleri ile Anayasanın 90 ncı maddesi hükmü
ve diplomatik dokunulmazlıkla ilgili Milletlerarası Hukuk kuralları
saklıdır."
2-
Dayanak olarak ileri sürülen Anayasa hükümleri :
İtiraz
konusu kanun hükmünün Anayasa'ya aykırı olduğu görüşünü desteklemek üzere ileri
sürülen Anayasa maddelerine burada yer verilmesi, inceleme sonunda varılan ve
aşağıda açıklanacak olan sonuca göre, gerekli görülmemiştir.
IV-
İnceleme :
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 16/5/1972 gününde yapılan ilk
inceleme toplantısında rapor, itiraz konusu ile ilgili bulunan 1971/31 esas,
1972/5 karar sayılı dâva dosyası ve öteki kâğıtlar okunduktan sonra aşağıda
yazılı sorunlar tartışılmış ve yine aşağıda belirlenen sonuçlara varılmıştır :
l-
İtiraz yoluna başvuran mahkemenin elinde bakmakta olduğu bir dâva bulunup
bulunmadığı sorunu :
Anayasa'nın
değişik 151. maddesi kurallarına göre bir mahkemenin bir kanun hükmünü,
Anayasa'ya uygunluğu denetlenmek üzere Anayasa Mahkemesine getirebilmesi için
ilk koşul, elinde bakmakta olduğu bir dâvanın bulunmasıdır.
İtiraz
yoluna başvuran Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesinin elinde 6136 sayılı Kanun
hükümlerine aykırı olarak bıçak bulundurmaktan sanık bir kimse hakkında
Cumhuriyet Savcısının 11/3/1972 günlü, 1972/82-30-7 sayılı iddianamesiyle
açılmış bir kamu dâvası vardır; mahkemenin 1972/11 esas sayısını taşımaktadır.
Dâva açılırken bir usul eksikliği yer almıştır. Suçun işlendiği yer sıkıyönetim
altına alınmış bölge içinde olduğuna ve eylem 1402 sayılı Kanunun 15.
maddesinde sayılan suçlardan bulunduğuna göre bu maddenin ikinci fıkrası
uyarınca Cumhuriyet Savcılığının hazırlık soruşturması evrakını önce
Sıkıyönetim Komutanına göndermesi gerekmekte idi. Bu, mahkemenin vereceği bir
gönderme karariyle hemen giderilebilecek ve kamu dâvasının yok sayılmasını
gerektirmeyecek bir usulî eksikliktir. Dâva bu durumiyle, ancak mahkemenin 1402
sayılı Kanunun 15. maddesine dayanarak vereceği bir karar üzerine elden
çıkabileceği için bu karar verilinceye dek mahkemenin elinde bakmakta olduğu
bir dâvanın bulunduğundan şüphe edilemez. Böyle olunca da Anayasa'nın değişik
151. maddesindeki söz konusu koşulun gerçekleşmiş sayılması gerekir.
Avni
Givda, Sait Koçak, Nuri Ülgenalp, Şahap Arıç, Ahmet Akar, Muhittin Gürün ve
Lütfi Ömerbaş ortada Anayasa'nın değişik 151. maddesi yönünden geçerli bir dâva
bulunmadığını ve mahkemenin itiraz yetkisini kullanamıyacağını ileri sürerek bu
görüşe katılmamışlardır.
2-
Dosyadaki eksikler sorunu :
İtiraz
yoluna başvuran mahkeme 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Ya sanın 27. maddesinin
birinci fıkrasının 2 sayılı bendi kurallarına aykırı olarak Cumhuriyet
Savcısının Anayasa'ya aykırılık iddiasına karşı sanığın ne dediğini saptamamış
ve kendisini aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına götüren gerekçeli
görüşünü de açıklamamıştır. Ancak işin niteliğine ve aşağıda açıklanacak duruma
göre dosyanın eksiği üzerinde durulmasının yeri yoktur; esasın incelenmesi ve
başka güne bırakılmayarak incelemenin sürdürülmesi gerekir.
3-
İtiraz konusu kanun hükmünün durumu :
13/5/1971
günlü, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun itiraz konusu 15. maddesi 1971/31 esas
sayısı dâva dosyasiyle incelenerek Anayasa Mahkemesinin 15, 16/2/1972 günlü,
1972/5 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Şu duruma göre itiraz konusu hükmün
bu yönden yeniden incelenmesine ve karara bağlanmasına yer yoktur.
4-
Olayla sınırlı karar verilmesi sorunu :
Yukarıda
sözü geçen, 15, 16/2/1972 günlü, 1971/31-1972/5 sayılı karara göre iptal
hükümlerinden 1402 sayılı Yasa'nın 15. maddesine ilişkin olanı ancak kararın
Resmî Gazete'de yayınlandığı tarihten başlayarak altı ay sonra yürürlüğe
girecektir. Karar henüz Resmî Gazete'de yayınlanmış değildir ve konu Nallıhan
Asliye Ceza Mahkemesinin bakmakta olduğu dâva dosyasiyle somut ve öznel bir
hakkı ilgilendirmektedir. Anayasa'nın değişik 152. maddesinin dördüncü fıkrası
kuralına göre Anayasa Mahkemesi, öteki mahkemelerden gelen Anayasa'ya aykırılık
iddiaları üzerine verdiği hükümlerin, olayla sınırlı ve yalnız tarafları
bağlayıcı olacağını da kararlaştırabilir. Olayda bu yetkinin kullanıp
kullanılmaması sorunu üzerine durulmuştur. Çünkü iptal hükmünün, Nallıhan Asliye
Ceza Mahkemesinin elindeki olayla sınırlı olarak Resmî Gazete'de yayımı
tarihinde yürürlüğe girmesi sağlandığında ancak sanığın dâvasının iptalin
sonuçlarından etkilenebileceği ortadadır.
Görüşmeler
sonunda üçü sonuçta birleşmek üzere dört ayrı görüş oluşmuştur:
A-
Söz konusu Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazete'de yayımlanacağı tarihten
altı ay sonraya kadar yürürlükte kalacak olan 1402 sayılı Kanunun 15. maddesi
hükmü, bu süre içinde herkes hakkında uygulanırken sadece bu dâvanın sanığı
olup 6136 sayılı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar hakkındaki Kanuna aykırı olarak
bıçak bulundurduğu iddiasiyle hakkında kovuşturma yapılmakta olan kişi bundan
hariç tutulmuş olacaktır.
Ortada,
bu kişi hakkında herkesten ayrı böyle bir işlem yapılmasını zorunlu kılan veya
haklı gösteren her hangi bir neden de mevcut değildir.
Bu
duruma göre, Anayasa'nın 152. maddesindeki yetki kullanılmak süratiyle (olayla
sınırlı ve yalnız tarafları bağlayıcı) nitelikte karar verilmesi halinde :
aa)
Anayasa'nın 12. maddesine aykırı olarak eşitliği bozucu bir sonuç meydana
gelecek;
bb)
Anayasaya aykırılığı nedeniyle iptaline karar verilmiş bulunan bir hükmün
Anayasa Mahkemesi karariyle bir süre daha yürürlükte kalmasını zorunlu kılan
kamu yararı düşüncesi, bu kişi söz konusu oldukta değerden düşmüş olacak ve
mahkemenin önceki kararının yürürlük tarihinin altı ay sonraya bırakılmasına
ilişkin gerekçesi de anlamsız kalacaktır.
Yukarıki
nedenlerle Anayasa'nın değişik 152. maddesinin dördüncü fıkrasında yazılı
yetkinin olayda uygulanmasının gerekmediği yolunda karar verilmelidir.
Bu
görüşe Sait Koçak, Ziya Önel, Mustafa Karaoğlu, Muhittin Gürün ve Lûtfi Ömerbaş
katılmışlardır.
B-
a) Anayasa'nın değişik 152. maddesinin dördüncü fıkrasında
"..........mahkemelerden gelen Anayasaya aykırılık iddiaları üzerine
verilen hükümler" den söz edilmektedir. Anayasa Mahkemesi olayda, iptal
hükmünü Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesinden gelen aykırılık iddiası üzerine
vermiş değildir, iptale çok daha Önce bir dâva sonunda 15, 16/-2/1972 günlü,
1971/31 - 1972/5 sayılı kararla gidilmiştir. Burada öngörülen, itiraz konusu
kanun maddesinin iptal istemi yönünden yeniden incelenmesine ve karara
bağlanmasına yer olmadığıdır.
b)
Yukarıda (a) bendinde değinilen durum gözönünde tutulmasa dahi 1402 sayılı
Kanunun 15. maddesinin iptali hükmünün yürürlüğe girebilmesi için Anayasa
Mahkemesinin öngördüğü altı aylık sürede dayandığı gerekçenin bir bölümü ve
Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesinin bakmakta olduğu dâva sanığının işlediği ileri
sürülen eylemin niteliğinin gerekçenin o bölümünü bu iş yönünden de geçerli
kılmakta oluşu karşısında Anayasa'nın değişik 152. maddesinin dördüncü
fıkrasındaki yetkinin olayda uygulanmasının gerekmeyeceği yolunda bir sonuca
varılması olağan ve doğaldır.
15,
16/2/1972 günlü, 1971/31 - 1972/5 sayılı kararda yer alan ve iptal hükmünün
ileri bir tarihe bırakılmasına ilişkin olan gerekçe şöyledir :
"Tümünün
iptali öngörülen 15 inci madde, 1402 sayılı Yasanın en önemli maddelerinden
biridir ve başlangıçta da açıklandığı gibi sıkıyönetim mahkemesinin görev ve
yetkilerini düzenlemektedir.
Anayasa'nın
değişik 138 inci maddesine göre sıkıyönetim halinde askerî mahkemelerin hangi
suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili olduğu ancak kanunla gösterilebilir.
15 inci madde, Anayasaya aykırı da olsa, yine bir ölçüde bu konuyu düzenlemekte
idi. Madde iptal edilince ancak yasama voliyle doldurulabilecek bir boşluk
oluşacaktır. İptal hükmü, 15 inci madde yönünden de Resmî Gazete'de yayınlanır
yayınlanmaz yürürlüğe girerse, madde o günde yürürlükten kalkacak ve yeni kanun
çıkıncaya dek sıkıyönetim halinde askerî mahkemelerin hangi suçlar ve hangi
kişiler bakımından yetkili olduğu sorunu ortada ve açıkta kalacaktır. Bu, hele
ülkenin bir çok ilkelerinde sıkıyönetimin sürüp gitmekte olduğu şu sıralarda,
kamu düzenini sıkı sıkıya ilgilendiren bir boşluktur. Onun için Anayasa'nın
değişik 152 nci maddesinin ikinci fıkrası ve 44 sayılı Yasanın 50 nci maddesi
hükümlerinden yararlanılarak iptal hükümlerinden yalnız 15 inci maddeye ilişkin
olanının yürürlüğe gireceği tarih ayrıca kararlaştırılmalıdır. İptal hükmünün,
kararın Resmî Gazete'de yayınlandığı tarihten başlayarak altı ay sonra
yürürlüğe girmesi uygun olacaktır."
Olayda
sanığın eylemi, iddianameye göre, 6136 sayılı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar
hakkındaki Kanıma aykırı olarak bıçak bulundurmaktır. 6136 sayılı Kanunda
yazılı suçlar 1402 sayılı Kanunun 15 inci madesinin f bendi içinde yer almış ve
eylem sıkıyönetim altına alınan bir yerde işlenmiştir. 15 inci maddenin birinci
ve ikinci fıkraları uyarınca, sıkıyönetim komutanı dilerse, 6136 sayılı Kanunda
yazılı suçları işleyenler de sıkıyönetim komutanı nezdindeki askeri
mahkemelerde yargılanacaklardır.
Anayasa
Mahkemesi olayla sınırlı olarak 15 inci maddeye ilişkin iptal hükmünün Resmî
Gazete'de yayımı gününde yürürlüğe girmesine karar verdiği takdirde 15 inci
madde Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesinin elindeki dâva yönünden o gün
yürürlükten kalkmış olacaktır. Böylece Anayasa Mahkemesi olayla sınırlı olmakla
birlikte gene de bu sınırlama içinde 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar
hakkındaki Kanunda yazılı suçlara askerî mahkemelerce bakılamayacağı, bu suçlan
işleyenlerin ve onların suçlarına iştirak edenlerin askerî mahkemelerde
yargılanmayacakları yolunda bir kural koymuş sıkıyönetim askerî mahkemelerinin
görev ve yetkileri alanında bir çeşit düzenleme yapmış olmaktadır. Oysa
yukarıda değinilen gerekçede de belirtildiği üzere Anayasa'nın değişik 138 inci
maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca askerî mahkemelerin, savaş veya sıkıyönetim
hallerinde hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili olduğu ancak
kanunla gösterilebilir. Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün doğal ve zorunlu
sonucu dışında, bu yolda bir karar vermekle kendini Yasa Koyucu durumuna
getirmiş olur ki böyle bir tutuma hukukça olanak bulunmadığı ve bundan
olabildiğince kaçınmak gerektiği ortadadır.
Şu
duruma göre Anayasa'nın değişik 152 nci maddesinin dördüncü fıkrasında vazıh
yetkinin olayda uygulanmasının gerekmediği yolunda karar verilmelidir.
Bu
görüşe Muhittin Tavlan, Avni Givda. Fazıl Uluocak, Nuri Ülgenalp, Şahap Arıç ve
Ahmet Akar katılmışlardır.
C-
İhsan Ecemiş, sonuçta birleşmekle birlikte, yukarıda (A) ve (B) bentlerinde
açıklanan gerekçelerden hiç birine katılmamıştır.
Ç-
Kani Vrana, Şevket Müftügil ve Ahmet H. Boyacıoğlu Anayasa'nın değişik 152 nci
maddesinin dördüncü fıkrasında yazılı yetkinin olayda uygulanmasının gerektiği
görüşünü savunmuşlardır.
V-
SONUÇ :
1-
Anayasa'nın değişik 151 inci maddesi uyarınca mahkemenin elinde bakmakta olduğu
bir dâva bulunduğuna Avnî Givda, Sait Koçak, Nuri Ülgenalp, Şahap Arıç, Ahmet
Akar, Muhittin Gürün ve Lûtfi Ömerbaş'ın ortada 151 inci madde yönünden geçerli
bir dâva bulunmadığı ve mahkemenin bu işte itiraz yetkisini kullanamıyacağı
yolundaki karşıoylariyle ve oyçokluğu ile;
2-
Aşağıda açıklanacak durum dolayısiyle dosyanın eksiği üzerinde durulmasına yer
olmadığına ve esasın incelenmesine; işin niteliğine göre başka güne
bırakılmıyarak incelemenin sürdürülmesine oybirliğiyle;
3-
13/5/1971 günlü, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesi Anayasa
Mahkemesinin 15, 16/2/1972 günlü, 1971/31 - 1972/5 sayılı kararı ile iptal
edilmiş olduğundan itiraz konusu hükmün bu yönden incelenmesine ve karara
bağlanmasına yer olmadığına oybirliğiyle;
4-
Anayasa'nın değişik 152 nci maddesinin dördüncü fıkrasında vazıh yetkinin
olayda uygulanmasının gerekmediğine Kani Vrana, Şevket Müftügil ve Ahmet H.
Boyacıoğlu'nun karşı oylariyle ve oyçokluğu ile;
16/5/1972
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Muhittin
Taylan
|
Başkanvekili
Avni
Givda
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
Sait
Koçak
|
|
|
|
|
Üye
Nuri
Ülgenalp
|
Üye
Şahap
Arıç
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Ahmet
Akar
|
|
|
|
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Kâni
Vrana
|
Üye
Mustafa
Karaoğlu
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
|
|
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Şevket
Müftügil
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
13/5/1971
günlü, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesi kurallarına göre
Cumhuriyet Savcısının bu maddenin birinci fıkrasına bağlı (a) dan (1) ye kadar
olan bentlerde yazılı suçları sıkıyönetim altına alınmış yerlerde işleyenler
hakkında doğrudan doğruya kamu davası açmaya yetkisi yoktur. Böyle bir suça el
koyan Cumhuriyet Savcısı hazırlık soruşturması evrakını vakit geçirmeden
Sıkıyönetim Komutanına göndermekle yükümlüdür. Sıkıyönetim komutanı kendisine
yollanan evrakı Sıkıyönetim Komutanlığı nezdindeki askerî mahkemenin askerî
savcılığına vermez de geri gönderirse ancak o zaman Cumhuriyet Savaşı genel
hükümler gereğince işlem yapılmak yetkisini kazanmış olur.
İncelenen
işle ilgili olayın geçtiği yer Nallıhan'dır. Nallıhan sıkıyönetim altına alınmış
bir bölge içindedir. Sanığın eylemi Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar hakkındaki 6136
sayılı Kanuna aykırı olarak bıçak bulundurmaktır ve suç 1402 sayılı Kanunun 15
inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamına girmektedir. Şu duruma
göre Cumhuriyet Savcısının 15 inci madde gerek ve yükümlerini göz önünde
bulundurmadan açtığı kamu dâvası yetki dışı açılmış bir dâvadır ve Anayasa'nın
değişik 151 inci maddesinin uygulanması yönünden geçerli bir dâva olarak kabul
edilmesine olanak yoktur. Elinde usulünce açılmış bir dâva bulunmayan Nallıhan
Asliye Ceza Muhakemesinin ise Anayasa'nın değişik 151 inci maddesine dayanarak
1402 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine
başvurabilmesi düşünülemez. Çünkü bu yol için Anayasa'ca öngörülmüş olan iki
koşuldan birincisi, yani elde bakılmakta olan bir dâvanın bulunması koşulu
gerçekleşmiş değildir. Anayasa'nın değişik 151 inci ve 44 sayılı Kanunun 27 nci
maddelerine uymayan başvurmanın, itirazda bulunan mahkemenin yetkisizliği
yönünden reddi gerekir.
1972/18
- 24 sayılı. 16/5/1972 günlü Anayasa Mahkemesi kararının "Anayasa'nın
değişik 151 inci maddesi uyarınca mahkemenin elinde bakmakta olduğu bir dâva
bulunduğu"na ilişkin bölümüne yukarıda yazılı gerekçe ile karşıyız.
|
|
Başkanvekili
Avni
Givda
|
Üye
Ahmet
Akar
|
Sayın
Avni Givda'nın karşı oy gerekçesine katılıyorum.
Sayın
Avni Givda'nın karşıoy yazısındaki görüşe katılıyorum.
Sayın
Avni Givda'nın karşıoy yazısındaki görüşe katılıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Kararın
sonuç bölümünün 3 sayılı fıkrasında (13/5/1972 günlü, 1402 sayılı Sıkıyönetim
Kanununun 15 inci maddesi Anayasa Mahkemesinin 15, 16/2/1972 günlü, 1971/31 -
1972/5 sayılı kararı ile iptal edilmiş olduğundan itiraz konusu hükmün bu
yönden incelenmesine ve karara bağlanmasına yer olmadığına) karar verilmiş
bulunduğuna göre, gerekçenin olayla sınırlı karar verilmesi sorununa ilişkin 4
üncü bölümünün B bendinin a fıkrasında da açıklandığı üzere, ortada Anayasanın
152 nci maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanma yeri ve dayanağı bulunmadığı,
bu sebeple de artık sözü geçen fıkradaki yetkinin kullanılması gerekip
gerekmediğinin ayrıca tartışılmasına ve bu yönde gerekçe gösterilmesine yer
olmadığı düşüncesindeyim.
KARŞIOY
YAZISI
l-
9/3/1972 gününde, bıçak bulundurmaktan sanık bir kimse hakkında 6136 sayılı
Yasa'nın 15 inci maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle ve 11/3/1972 günlü
iddianame ile açılan ve Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesinin 1972/11 esas sayısını
alan kamu dâvasının 19/4/1972 günlü duruşmasında, hazırlık soruşturması
evrakının 1402 sayılı sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesine göre kamu dâvası
açılmazdan önce Sıkıyönetim Komutanlığına gönderilmesi gerekirken bu gereğin
yerine getirilmediğinin görüldüğü ve Cumhuriyet Savcısının söz konusu
15
inci maddenin Anayasa'ya aykırı olduğu yolundaki itirazın mahkemece ciddi
bulunarak Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Oysa
Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesince karar verildiği 19/4/1972 gününde ve Anayasa
Mahkemesince bu konuda ilk incelemenin yapıldığı ve esasın incelenmesine ve
işin başka güne bırakılmayarak incelemenin sürdürülmesine dair karar verildiği
16/5/1972 gününde, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesi, bu
maddenin tamamının Anayasa'ya aykırı bulunması nedeniyle Anayasa Mahkemesinin
15 ve 16 Şubat 1972 gününde 1971/31 esas 1972/5 karar sayısı ile verdiği iptal
kararına rağmen, Anayasa'nın değişik 152 nci maddesinin 1. ve 2 nci
fıkralarında buyrulan işlemler yerine getirilmediği için, yani karar
gerekçesinin yazılmamış olması ve bunun sonucu olarak da Resmî Gazete'de
yayınlanamamış bulunması yüzünden yürürlükte idi ve uygulanma durumunu muhafaza
ediyordu. Başka bir deyimle Anayasa Mahkemesinin 1402 sayılı Sıkıyönetim
Kanununun 15 inci maddesinin Anayasa'ya aykırı bulunduğuna ve iptaline dair 15
ve 16 Şubat 1972 gününde verdiği karar yalnız kendisini bağlamakta idi ve bu
bağlantı dışında hiç bir etkisi yoktur.
Çoğunluk,
1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesinin Anayasa Mahkemesinin 15,
16/2/1972 günlü, 1971/31 - 1972/5 sayılı karariyle Anayasa'ya aykırı bulunarak
iptal edilmiş olmasına rağmen Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesince itiraz yolu ile
gelen işde, Anayasanın değişik 152 nci maddesinin 4 üncü fıkrasında yanlı olan yetkinin
bu olayda uygulanmasının gerekmediğine karar verilmiştir.
Çoğunluk
bu karara varırken ayrı ayrı iki gerekçe ortaya koymaktadır.
1-
Bu olayda Anayasa'nın değişik 152 nci maddesinin 4 üncü bendindeki yetki
kullanıldığı takdirde, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesi
Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesinin elindeki - dâva yönünden yürürlükten kalkmış
olacak ve Anayasa Mahkemesi böyle bir karar vermekle Yasa Koyucu durumuna
gelmiş olacaktır.
2-
Olayla sınırlı ve yalnız tarafları bağlayıcı nitelikteki karar verme yetkisi
kullanıldığı takdirde :
a)
Anayasa'nın 12 nci maddesine aykırı olarak eşitliği bozucu bir sonuç meydana
gelecek,
b)
Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle iptaline karar verilmiş bulunan bir hükmün
Anayasa Mahkemesi karariyle bir süre daha yürürlükte kalmasını zorunlu kılan
kamu yararı düşüncesi, bu kişi söz konusu oldukta değerden düşmüş olacak ve
mahkemenin önceki kararının yürürlük tarihinin altı ay sonraya bırakılmasına
ilişkin gerekçesi de anlamsız kalacaktır.
II-
Anayasa'nın, Anayasa Mahkemesi kurmakla güttüğü ereğin sıhhatli ve isabetli
olarak belirlenmesi ve "gereken hallerde, Anayasa Mahkemesi, iptal
hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırılabilir. Bu tarih kararın
Resmî Gazete'de yayınlandığı günden başlanarak bir yılı geçemez", ayrıca
"Anayasa Mahkemesi, diğer mahkemelerden gelen Anayasa'ya aykırılık
iddiaları üzerine verdiği hükümlerin, olayla sınırlı ve yalnız taraftan
bağlıyıcı olacağına da karar verebilir" yolunda öngörülen kurallarla ne
demek istediğinin yüzeyde kalmayan bir biçimde araştırılarak amacın saptanması,
doğru ve yerinde bir sonuca varmanın ilk ve tek koşuludur.
1-
Temsilciler Meclisi Anayasa Komisyonunun, Anayasa tasarısının genel
gerekçesinin "yargı" bölümünde, "Hukuk Devletinin temel unsuru
Devlet faaliyetinin hukuk kurallarına uygun olmasıdır. Bu uygunluğu sağlayacak
makamlar yargı organlarıdır. Tasarı bütün Devlet faaliyetini kaideler
hiyerarşisi içinde kazaî murakabeye tabi tutmuş bulunmaktadır. Yasama organının
faaliyetleri yeni kurulan Anayasa Mahkemesinin kazaî denetimi altındadır. Bu
denetimin müessiriyetini sağlamak için ilgililere tanınan iptal dâvası yanında,
defi yoluyla murakabe imkânı da açık bırakılmıştır" satırları yer
almıştır.
Gerçekten
Devlet çalışmasının hukuk kurallarına uygun olarak yapılması, hukuk Devletinin
temel ve mümeyyiz öğesidir. İdarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı
yolu açıktır (değişik madde 114) kuralını koyan Anayasa, yasama organı
faaliyetlerini de Anayasa Mahkemesinin yargı denetimine (değişik madde 147 fi) bağlı
tutarak iptal dâvası yanında itiraz yoluna da yer vermek suretiyle bu denetimin
etken olmaz ereğini gütmüştür.
2-
Anayasa'nın Temsilciler Meclisindeki görüşülmesi sırasında Temsilciler Meclisi
Anayasa Komisyonuna "Muhterem arkadaşlar sayın komisyon sözcüsüne teşekkür
ederim, fakat bendeniz diyorum ki; Anayasa Mahkemesi, bir kanunu, Anayasa'ya
aykırı görerek iptal etmiştir. Ancak, bu Kanunun ilgili hükmü daha altı ay
yürürlükte bırakılacaksa, bu takdirde, hüküm vatandaş hakkında uygulanacak mı,
uygulanmayacak mı' Bu Kanun, artık yürürlükte olmadığına göre, acaba vatandaş,
mahkemede, bu kanun, Anayasa'ya aykırıdır bana tatbik edilemez diye, defi
yoluyla itiraz edebilecek mi, edemeyecek mi'" (T. C. Anayasası, cilt 3,
sahife 3799 - 3800 Kâzım Öztürk) sorduğu soru komisyon sözcüsü tarafından
"Bu altı aylık müddetin konulmasının sebebi, iptal istemiyle bir kanun
boşluğuna mani olmak içindir. Yoksa Anayasa'ya aykırı olan kanunu vatandaşlara
tatbik etmek için değil, binaenaleyh bu devre içinde dahi defidâvası açmak
gayet tabiî caizdir" şeklinde cevaplandırılmıştır.
Gerçekten
bu açıklamanın Anayasa Mahkemesini bağlayıcı yönü olduğunu ileri sürmeye imkân
yoksa da, Anayasa'yı hazırlayanların, bu konuda neyi düşündüklerini, getirilen
sistemin ereğinin ne olduğunu açıklayıcı belgeler olması bakımından bunların
hiç bir değer taşımadığı da söz konusu edilemez. Kaldı ki bu belgelerdeki
açıklamaların, Anayasa'nın ereği, sözü ve özü doğrultusunda olması da bunların
açık bir önem ve değer taşıdığını göstermektedir.
3-
Anayasa'nın değişik 149 uncu maddesi doğrudan doğruya açılacak iptal
dâvalarına, değişik 151 inci maddesi de itiraz yolu ile mahkemelerden gelecek
dâvalara ait düzenlemeler getirmiş, değişik 152 inci maddesinde her iki dâva
türüne ait kararların ortak yön ve koşullarla ayrıntılı hususlardaki buyruklar
yer almıştır. Daha açık bir deyimle, Anayasa'nın 152 nci maddesi, Anayasa'ya
uygunluk denetimine ait "bütün kararların niteliğini ve bu mahkemenin
iptal kararlarını alırken taşıdığı yetkilerin çerçevesini çizmektedir. Anayasa
Mahkemesinin Anayasa'ya aykırı olması sebebiyle iptaline karar verdiği kanun,
dâva ister doğrudan doğruya açılsın ister itiraz yoliyle gelsin, ilke olarak
gerekçeli kararın Resmî Gazete'de yayımlanması tarihinde yürürlükten herkes
için kalkacaktır; Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe girileceği tarihi
ayrıca kararlaştırılabilecek ve iptal kararı geriye etki yapmayacaktır. Bunun
dışında Anayasa Mahkemesi yalnız mahkemelerden gelen Anayasa'ya aykırılık
iddiaları üzerine verdiği hükümlerin, olayla sınırlı ve yalnız tarafları
bağlayıcı olacağına da karar verebilecektir. Anayasa Mahkemesinin
"..........mahkemelerden gelen aykırılık iddiaları üzerine verdiği
hükümlerin, olayla sınırlı ve yalnız tarafları bağlayıcı olacağına da karar
verebilir" biçiminde açıklanan yetkisini kullandığı takdirde, aynı dâvada
ayrıca aynı maddenin 2. fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinde yer alan ve
"gereken hallerde, Anayasa Mahkemesi, iptal hükmünün yürüdüğe gereceği
tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih kararın Resmî Gazete'de yayınlandığı
günden başlıyarak bir yılı geçemez" biçiminde açıklanan yetkiyi kullanma
olanağına sahip olmadığında işin bünyesi bakımından kuşku edilemez. Buna karsı,
Anayasa'da itiraz yolu ile gelen bir işde, 152 nci maddenin 2 nci fıkrasının
ikinci ve üçünün, cümlelerinde öngörülen yetkilerin Anayasa Mahkemesince
kullanılmış olması, o dâvada uygulanacak olan ve Anayasa'ya aykırı olduğu
saptanan kanun hükmü ile tarafların başbaşa kalacaklarını öngören yani iptal
hükmünden bunların yararlanmasını engelleyen; böyle bir halde aynı maddenin 4
üncü fıkrasında yer alan ve aynı maddenin son fıkrasında herkesi bağlayıcı olma
ilkesinin aksine yalnız tarafları bağlayıcı olduğu açıklanan bu yetkinin
uygulanmayacağını belirten bir delâlet bile yoktur. Bunun gibi bir iptal dâvası
sonucunda Anayasa'ya aykırı bulunarak iptaline karar verilen ve iptal hükmünün
yürürlüğe gireceği tarih ayrıca kararlaştırılmakla beraber henüz Anayasa
Mahkemesinin çalışmaları dışında etkisi başlamayan bir karara konu olan kanun
hükmünün, ayrıca itiraz yolu ile gelen bir dâvada yukarıda açıklanan yetkinin
Anayasa Mahkemesince kullanılamayacağını Anayasa düşünmemiş, aksine bu konudaki
takdir yetkisini Anayasa Mahkemesine taramakla Anayasa'ya aykırılığına karar
verildiği hallerde, Anayasa'ya aykırı kanunların taraflara uygulanmamasını
buyurmuştur. Anayasa'nın buyruğunun bu yolda kullanılması ise Anayasa'nın 12
nci maddesinde belli edilen eşitlik ilkesini sağlar. Çünkü iptal hükmünün
yürürlüğe gireceği yani Anayasa'ya aykırı kanun hükmünün yürürlükten kalkacağı
tarihe kadar itiraz yolunun işletilmesi eşitliği ortadan kaldıracak ve
uygulamaya maruz kalan herkesi iptal hükmünden aynı surette yararlandıracak
önemli bir Anayasa tedbiridir. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 15, 16/2/1972 günlü,
1971/31 - 1972/5 sayılı kararında "1402 sayılı Yasa'nın 17 nci maddesi
Sıkıyönetim mahkemelerince verilen hürriyeti bağlayıcı cezaların para cezasına
çevrilemiyeceği kuralını koymuştur. Sıkıyönetim bölgesinde aynı nitelikte
suçlar işleyen, başka deyimle giyecekleri hürriyeti bağlayıcı cezalar 13/7/1965
günlü, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanun hükümleri uyarınca para
cezasına çevrilebilecek olan iki kimseden, Sıkıyönetim Komutanının isteğine ve
değerlendirmesine göre, biri askerî mahkemede yargılanacak ötekisi hakkında
genel hükümler uyarınca işlem yapılabilecektir. Hukukça aynı durumda bulunan
iki kişiden birisi, cezasını askerî mahkeme kestiği için hürriyeti bağlayıcı
cezanın para cezasına çevrilmesi olanağından yoksun kalacak, ötekisi genel mahkemeye
gönderilmesi dolayısiyle bu olanaktan yararlanabilecektir. Görülüyorki
yukarıdan beri tartışılan hüküm böylece kanun önünde eşitlik ilkesi ile
çelişkiye düşülmesine yol açmaktadır." gerekçesi yer almaktadır. İtiraz
yolu ile Anayasa Mahkemesine açılan iptal dâvasında olayla sınırlı ve yalnız
tarafları bağlayıcı olarak karar verme yetkisinin kullanılması kanun önünde
eşitliği temin ettiği, bu yetkinin kullanılmasının ise iptal kararının
yürürlüğe gireceği tarihe kadar hukukça aynı durumda olan kişiler arasındaki
eşitsizliği devam ettireceği, iptal edilen hüküm yürürlükten kalktıktan sonra
da bu eşitsizliğin başka bir biçimde oluşacağı ortada iken, bu yetkinin
kullanılması ile Anayasa'nın 12 nci maddesindeki eşitliğin bozulacağı yolundaki
görüş tutarsız ve anayasal dayanaktan da yoksundur.
Diğer
taraftan Anayasanın 4 ncü maddesinde, hiç bir kimse veya organ, kaynağım
Anayasa'dan almayan bir Devlet yetkisini kullanamaz ilkesi yanında Anayasa
Mahkemesine 152 nci madde ile yukarıda belirtilen karar verme yetkisi
duraksamaya yer vermeyecek bir biçimde açıklanmıştır. Bu bakımdan Anayasa'nın
öngördüğü bir yetkinin kullanılması, hiç bir zaman Anayasa Mahkemesini yasa
koyan bir organ durumuna getirmez. Kaldı ki Anayasanın Anayasa Mahkemesine
yetki olarak verdiği bu hükmün gereksizliği de ortaya konulamayacağına göne,
Anayasa'da öngörülen bu yetkinin kullanılmaması, iptaline karar verilen kanun
hükmünün yürürlükte kaldığı süre içinde bir takım vatandaştan cezalandırmak
gibi bazı sonuçlar ortaya koyar. Oysa Anayasa kişi haklarının bu kabil
Anayasa'ya aykırı kanun hükümlerinden korunmak için bu kuruluşları öngörmüş ve
bunlara baş vurma yollarını düzenlemiştir.
4-
Nihayet Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesinden gelen dosyanın incelenmesi ve olayın
cereyan tarzı ve eylemin mahiyeti de bu yetkinin kullanılması gerektiği
yolundaki kanıyı kuvvetlendirmiştir.
Özetlemek
gerekirse, Anayasa, kişilerin Anayasa'ya aykırı kanunların uygulanmasından
korunmalarını sağlamak için itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine dava açılmasını
öngörmüş ve Anayasa Mahkemesini olayda sınırlı ve yalnız tarafları bağlayıcı
nitelikte karar verebilme yetkisi ile de donatmıştır. Bu yetkinin kullanılması
eşitsizlik yaratmaz; Aksine Anayasa'ya aykırı kanunun uygulanmasına maruz
kalanların bundan kurtulmalarının sağlanmasında olumlu biçimde etki yaparak
kanun önünde eşitliği sağlar. Bu yetkinin kullanılması Anayasa Mahkemesini yasa
koyan bir organ durumuna da getiremez. Ayrıca bu yetkinin kullanılmasında
hukuki neden de vardır. Bu sebeple itiraz konusu edilen hükmün Anayasa'nın 152
nci maddesinin 4 üncü fıkrası uyarınca olayla sınırlı ve yalnız tarafları
bağlayıcı nitelikte iptali gerektiği kanaatiyle çoğunluk görüşüne karşıyız.
|
|
|
Üye
Kani
Vrana
|
Üye
Şevket
Müftügil
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
Anayasa'nın
151 inci ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri hakkındaki 44
sayılı Kanunun 27 nci maddelerine göre, bir mahkemenin Anayasa'ya aykırılık
nedeniyle bir kanun hükmü hakkında Anayasa Mahkemesine itirazda bulunabilmesi
için, bakmakta olduğu bir dâvanın mevcut olması ve itiraz edilen hükmün de o
dâvada uygulanacak nitelikte bulunması gerekmektedir.
Anayasa'da
ve kanunda sözü edilen bakılmakta olan (dâva) deyimi ile, kanunlara uygun
biçimde ve mahkemenin yetkisi içinde açılmış bir (dâva) nın öngörülmüş
olduğundan kuşku yoktur. Zira kanunlara uygun olmayarak bir mahkemenin önüne
getirilmiş bir istemin, Anayasa denetiminin sağlanması için başvurulabilecek
yolların birisinde, (itiraz yolunda), geçerli (dâva) sayarak Anayasa denetimine
temel yapılması iki bakımdan mümkün değirdir :
1-
Kanunsuz ve hukuk açısından geçersiz işlemlere, ortada geçerli bir neden
bulunmadıkça, hukukî sonuç ve etki kazandırmaya hukukun genel kuralları izin
vermez.
2-
Kişileri, Anayasa'ya aykırı kanunların uygulanmasından koruyarak Anayasa
güvencesi altına almak ve Anayasa'nın üstünlüğünü sağlamak amacıyle kurulmuş
bulunan ve Hukuk Devletî kavramı ile kişi yaşantısında pek ciddî ve önemli yeri
olan Anayasa denetimi müessesesinin, danışıklı ve yapma olarak oluşturulması
hiçte güç olmayan dâva biçimindeki istemlerle gayri ciddî bir yola ve niteliğe
dönüştürülmesi olanağına yer verilmiş olur.
Bu
nedenlerle söz konusu maddelerde yer alan (dâva) deyiminin, açıklanan nitelikte
sonuçları olan işlem ve istemleri de kapsadığını kabul etmenin, Anayasa
denetiminin amaçlariyle bağdaştırılmasına imkân olmadığı ortadadır.
Şu
halde, bir mahkemenin, Anayasa Mahkemesine Anayasa'ya aykırılık itirazında
bulunabilmesi için, ilk önce kanunlara uygun biçimde ve görevi içinde olarak
açılmış bir dâvanın mevcut bulunması şart olduğu sonucuna varılması zorunludur.
Bu
dosyanın konusu olan itirazı Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesi yapmaktadır. (6136
sayılı Kanuna aykırı olarak bıçak taşımak) tan ibaret olan suçun işlendiği
yerin de (Nallıhan), Sıkıyönetim altındaki bölgede olduğu anlaşılmaktadır.
Yürürlükteki
1402 sayılı Kanunun 15. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendine ve ikinci
fıkrasına göre söz konusu suçtan dolayı Cumhuriyet Savcılarınca doğrudan
doğruya o mahaldeki genel mahkemeye dâva açılması mümkün değildir. Sıkıyönetim
bölgelerinde bu çeşit suçlara el koyan Cumhuriyet Savcılarının görevi,
(hazırlık soruşturması evrakım vakit geçmeden Sıkıyönetim Komutanına
göndermekten) ibarettir. Sıkıyönetim Komutanınca genel hükümlere göre işlem
yapılmak üzere dosyanın geri gönderilmesi halinde Cumhuriyet Savcısı, genel
mahkemede dâva açabilir.
Şu
duruma göre bu dosyaya, konu olan suçtan dolayı Nallıhan C. Savcısı, işin bu
evresinde Nallıhan Asliye Ceza Mahkemesi nezdinde dâva açmağa yetkili olmadığı
gibi, mahkemenin de yetkisiz bir görevli tarafından yapılan bu kanunsuz işlemi
Anayasa'nın 151 inci maddesinde öngörülen nitelikte olanak veren bir (dâva)
sayarak itiraz yoluna başvurmaya yetkisi yoktur.
Yetkisiz
mahkemece yapılmış bir itirazın Anayasa Mahkemesince incelenerek karara
bağlanmasına, Anayasa'nın açıklanan 151 inci ve Anayasa Mahkemesi Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri hakkındaki 44 sayılı Kanunun 27 nci maddeleri karşısında
imkân olmadığından söz konusu itirazın bu gerekçe ile red olunması gerekir.
Yukarıda
açıklanan nedenlerle kararın konuya ilişkin bölümüne karşıyız.
|
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Lûtfi
Ömerbaş
|