ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1971/52
Karar Sayısı:1972/1
Karar günü:3/2/1972
Resmi Gazete tarih/sayı:7.6.1972/14208
İptal
dâvasını açan: Millet Meclisinin üye tamsayısının altıda biri tutarındaki
üyeleri.
İptal
dâvasının konusu: 3/9/1971 günlü, 13945 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
"5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa geçici bir madde
eklenmesi" hakkındaki 26/8/1971 günlü, 1478 sayılı Kanunun Anayasa'nın
genel ilkelerine, 10. ve 12. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüş yine
Anayasa'nın değişik 147., değişik 149. ve 150. maddelerine dayanılarak iptali
istenilmiştir.
II.
YASA METİNLERİ :
l-
İptali istenen Kanun :
Anayasa'ya
biçim ve esas yönlerinden aykırılığı ileri sürülerek iptali dâva edilen
"5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa geçici bir madde
eklenmesi" hakkındaki 26/8/1971 günlü, 1478 sayılı Kanun (3/9/1971 günlü,
13945 sayılı Resmî Gazete'de çıkan metne göre) şöyledir :
"Madde
l- 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir :
Geçici
Madde- a) 2/8/1960 tarihi ile parlömanter rejimin ilk toplantı tarihi olan l
Kasım 1961 tarihi arasında 2/8/1960 tarihli ve 42 sayılı Kanun hükümlerine göre
emekliye sevk edilmiş bulunan üstsubay ve askerî memurlara bağlanan emekli
aylıkları emekliye ayrıldıkları tarih ile bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih
arasındaki sürenin her üç yılı bir derece yükseltilmek ve artan yıllar kademe
ilerlemesine sayılmak suretiyle düzeltilir.
b)
Bunlardan 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre görev almış olanlara emekli
olduklarında bu kanun hükümleri uygulanır.
c)
(b) fıkrası dışında kalanların (30) yıldan noksan hizmet süreleri emekliye sevk
edildikleri tarihlerdeki görev aylıkları üzerinden ve o tarihlerdeki borçlanma
esaslarına göre, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığınca borçlandırılır.
Bu
borçlanma, ilgililer adına borcun tahakkuk ettirildiği tarihi takiben
aybaşından itibaren aylıklarından % 10 kesilmek suretiyle tahsil olunur.
Borçlandırılacak
olanların bu sürelerle birlikte hizmet süresi toplamı (30) yılı geçemez.
d)
Bunlardan ölenlerin dul ve yetimleri hakkında da yukarıdaki hükümler uygulanır.
e)
Bunlara, geçmiş süreler için görev ve emekli aylıkları ile emekli ikramiyesi
farkları ödenmez.
Madde
2- Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde
3- Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür."
2-
Davacının dayandığı Anayasa hükümleri :
1478
sayılı Kanunun Anayasa'ya aykırı olduğu yolundaki iddiayı ve iptal istemini
desteklemek üzere davacı tarafından ileri sürülen Anayasa hükümleri aşağıda
gösterilmiştir :
"Başlangıç
:
.......................................................................................................
..............................................
Türk Milleti;
Bütün
fertlerini, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde,
........................ daima yüceltmeyi amaç bilen Türk Milliyetçiliğinden
hız ve ilham alarak ve;
..................................................................................
insan
hak ve hürriyetlerini, millî dayanışmayı, sosyal adaleti, ferdin ve toplumun
huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak
demokratik hukuk devletim bütün hukukî ve sosyal temelleriyle kurmak için,
...............
bu Anayasayı kabul ve ilân ............ eder."
"Madde
10- Herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve
hürriyetlere sahiptir.
Devlet,
kişinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal adalet ve hukuk
devleti ilkeleriyle bağdaşamayacak surette sınırlayan siyasî, iktisadî ve
sosyal bütün engelleri kaldırır; insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi
için gerekli şartları hazırlar."
"Madde
12- Herkes dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep
ayrımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiçbir
kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz."
Madde
42-
...............................................................................
Devlet
çalışanların insanca yaşaması ve çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi
için, sosyal, iktisadî ve malî tedbirlerle çalışanları korur ve çalışmayı
destekler; işsizliği önleyici tedbirleri alır.
III.
İLK İNCELEME :
Anayasa
Mahkemesi içtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 7/12/1971 gününde Muhittin Taylan,
Avni Givda, Fazıl Uluocak, Sait Koçak, Nuri Ülgenalp, Şahap Arıç, İhsan Ecemiş,
Recai Seçkin, Halit Zarbun, Ziya Önel, Kani Vrana, Mustafa Karaoğlu, Muhittin
Gürün, Şevket Müftügil ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun katılmalarıyla yapılan ilk
inceleme toplantısında şu konular ele alınmış ve aşağıda açıklanacak sonuçlara
varılmıştır :
l-
Dâva konusu edilen 26/8/1971 günlü, 1478 sayılı Kanunun 3/9/1971 günlü, 13945
sayılı Resmî Gazete'de yayınlandığı; dâva dilekçesinin 27/10/Î971 gününde Genel
Sekreterlikçe kaleme havale edilerek 1703 sıra ve 1971/52 esas sayısını aldığı
ve 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Kanunim 26. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesi
Genel Sekreterinin dâva dilekçesini kaleme havale ettiği tarihte dâva açılmış
sayılacağından Anayasa'nın 150. ve 44 sayılı Kanunun 22. maddelerine göre
dâvanın süresi içinde olduğu dâva dilekçesinin başında "iptali isteyenler
aşağıda imzalan mevcut Anayasa'nın öngördüğü sayıda milletvekili (Kars
Milletvekili Kemal Okyay ve 77 arkadaşı)" diye yazılı bulunduğu;
milletvekillerinin adlarının, imzalarının ve seçim çevrelerinin dâva
dilekçesinin son sayfası olan 7. sayfadan başlayarak beş sayfayı doldurduğu;
her imza sayfasının (T. B. M. M. Zatişleri ve Evrak Müdürlüğü) mühürü ile
mühürlenip imzalandığı, en son imza sayfasının altında da "imzaların
kendilerine ait olduğu tasdik olunur." biçiminde yine (T.B.M.M. Zatişleri
ve Evrak Müdürlüğü) mühürü ile mühürlenmiş imzalı bir onama yazısının yer
aldığı ve onanlı imzalar toplamının dilekçenin başında, açıklandığı gibi yetmiş
sekiz değil yetmiş altı olduğu görülmüştür.
Anayasa'nın
1488 sayılı Yasa ile değişik 149. maddesine göre Yasama Meclislerinden birinin
üye tamsayısının en az altıda biri tutarındaki üyeleri Anayasa Mahkemesinde
iptal dâvası açabilirler.
Yine
Anayasa'nın 67. maddesi uyarınca Millet Meclisinin üye tamsayısı dört yüz elli
ve bunun altıda biri tutan yetmiş beştir.
Dâva
dilekçesi altında adları ve imzaları bulunan Milletvekilleri (T. B. M. M.
Zatişleri ve Evrak Müdürlüğünün onaması uyarınca) seçim çevreleri sırasına göre
şunlardır :
Adana
|
:
|
Ali Rıza Güllüoğlu
|
|
|
Emir Postacı
|
Afyon
|
:
|
Şevki Güler
|
|
|
Süleyman Mutlu
|
|
|
Ali İhsan Ulubahşi
|
Amasya
|
:
|
Vehbi Meşhur
|
Ankara
|
:
|
Orhan Birgit
|
|
|
M.Kâzım Coşkun
|
|
|
İbrahim Cüceoğlu
|
|
|
Mustafa Maden
|
|
|
Osman Soğukpınar
|
|
|
Aydın Yalçın
|
|
|
Ferhat Nuri Yıldırım
|
|
|
Şerafettin Yıldırım
|
Antalya
|
:
|
İhsan Ataöy
|
Artvin
|
:
|
Naci Budak
|
Aydın
|
:
|
Mehmet Çelik
|
Balıkesir
|
:
|
Kemal Erdem
|
Burdur
|
:
|
Ahmet Çiloğlu
|
Çanakkale
|
:
|
Rafet Sezgin
|
Çankırı
|
:
|
Nuri Çelik Vazıcıoğlu
|
Çorum
|
:
|
Cahit Angın
|
|
|
Yakup Çağlayan
|
|
|
Kemal Demirer
|
Denizli:
|
:
|
Sami Arş lan
|
|
|
Fuat Avcı
|
Diyarbakır
|
:
|
Nafiz Yıldırım
|
Edirne
|
:
|
Veli Gülkan
|
|
|
Cevat Sayın
|
Erzincan
|
:
|
Hasan Çetinkaya
|
|
|
Sadık Perinçek
|
Erzurum
|
:
|
Sabahattin Aras
|
|
|
Selçuk Erverdi
|
|
|
Naci Gacıroğlu
|
Gaziantep
|
:
|
Şinasi Çolakoğlu
|
|
|
Erdem Ocak
|
Gümüşhane
|
:
|
Mustafa Karaman
|
İsparta
|
:
|
Yusuf Uysal
|
İçel
|
:
|
Hilmi Türkmen
|
İstanbul
|
:
|
Bahir Ersoy
|
İzmir
|
:
|
Burhanettin Asutay
|
Kars
|
:
|
Turgut Artaç
|
|
|
Kemal Okyay
|
Kastamonu
|
:
|
Mehmet Seydibeyoğlu
|
Kayseri
|
:
|
Enver Turgut
|
Kırklareli
|
|
Beyti Arda
|
Kırşehir
|
:
|
Mustafa Aksoy
|
Kocaeli
|
:
|
Vehbi Engiz
|
Konya
|
:
|
İrfan Baran
|
|
|
Mustafa Kubilay İmer
|
|
|
Orhan Okay
|
|
|
Mustafa Üstündağ
|
Kütahya
|
:
|
Ali Erbek
|
Manisa
|
:
|
Veli Bakirli
|
Nevşehir
|
:
|
Hüsamettin Başer
|
|
|
Esat Kıratlıoğlu
|
Niğde
|
:
|
Avni Kavurmacıoğlu
|
|
|
Orhan Vural
|
Rize
|
:
|
Basri Albayrak
|
|
|
Sami Kumbasar
|
Sakarya
|
:
|
Turgut Boztepe
|
|
|
Hayrettin Uysal
|
Samsun
|
:
|
Yaşar Akal
|
|
|
İsmet Yalçıner
|
Siirt
|
:
|
Zeki Çeliker
|
Sinop
|
:
|
Hilmi Biçer
|
|
:
|
Fikret Övet
|
Tekirdağ
|
:
|
Yılmaz Alpaslan
|
Tokat
|
:
|
Hüseyin Abbas
|
|
|
İsmail Hakkı Birler
|
Trabzon
|
:
|
Mehmet Arslantürk
|
|
|
Cevat Küçük
|
Urfa
|
:
|
Mehmet Aksoy
|
|
|
Bahri Karakeçeli
|
Van
|
:
|
Fuat Türkoğlu
|
Yozgat
|
:
|
Turgut Nizamoğlu
|
Dâva
dilekçesinin başında adı özellikle açıklanan Kars Milletvekili Kemal Okyay bu
durumu dolayısiyle, 44 sayılı Kanunun 25. maddesinin son fıkrası uyarınca
kendisine tebligat yapılacak üye sayılabileceğinden ve dâva dilekçesindeki
imzaların T. B. M. M. Zatişleri ve Evrak Müdürlüğünce onanmış olması yeterli ve
geçerli görüldüğü, dilekçede yazılı adlar ve seçim çevreleri ayrıca T. B. M. M.
nce çıkartılan Millet Meclisi Albümü ile de karşılaştırılarak uygunluğu
saptanmış olduğu için başkaca bir belgeye veya onamaya gerek bulunmadığı gibi
esasen 44 sayılı Kanun ve Anayasa Mahkemesi içtüzüğü bu konuda özel bir hüküm
de getirmemiş olduğundan 44 sayılı Kanunun 26. maddesine uygun bulunan dâva
dilekçesinin eksiği olmadığı sonucuna varılmıştır.
Nuri
Ülgenalp, Şahap Arıç, Kani Vrana, Şevket Müftigil ve Ahmet H. Boyacıoğlu bu
görüşe katılmamışlardır.
2-
a) Millet Meclisi İdare Amirliğinin 1/12/1971 günlü, 192/14-36544 sayılı
yazısına bağlı olarak gelen Ankara Milletvekilleri Kâzım Coşkun ve Mustafa
Maden, Çankırı Milletvekili Nuri Çelik Yazıcıoğlu, Erzincan Milletvekilleri
Hasan Çetinkaya ve Naci Yıldırım, Gaziantep Milletvekili Erdem Ocak, Kırşehir
Milletvekili Cevat Eroğlu, Rize Milletvekili Sami Kumbasar, Samsun Milletvekili
İsmet Yalçınar, Urfa Milletvekilleri Mehmet Aksoy ve Bahri Karakeçili'ye
ilişkin tek biçim 11 dilekçede aynen (Anayasaya aykırı hükümler taşıdığı iddia
edilen 1478 sayılı Kanunun iptali için verilen dilekçeye, sehven imza atmış
olmam dolayısiyle muteber addedilemiyerek gerekli işlemin yapılmasını
arzederim.) denilmektedir. Bu dilekçeleri verenlerden Erzincan Milletvekili
Naci Yıldırım ve Kırşehir Milletvekili Cevat Eroğlu'nun dâva dilekçesinde
adlarının ve imzalarının bulunmadığı saptanmıştır.
b)
Ankara Milletvekili Ferhat Nuri Yıldırım'a ilişkin 6/12/1971 günlü dilekçede
ise (1478 sayılı Kanunun iptali için dilekçe tanzim etmediği, bu yolda
düzenlenen bir dilekçeye imza koymadığı, kanun teklifini yapanlar arasında
bulunduğu için iptal dilekçesini imzalamasının mümkün olmadığı, böyle bir
imzası varsa bilmeyerek yaptığı ve geri aldığı) ileri sürülmektedir.
c)
aa- Söz konusu olan Anayasa'nın 1488 sayılı Yasa ile değişik 149. maddesine
dayanılarak açılmış bir iptal dâvasına ilişkin dilekçedir. Bu dilekçeyi
imzalayanlar sıradan kimseler değildir. Yasama yetkisini elinde tutan Türkiye
Büyük Millet Meclisinin (Anayasa madde 5 ve 63) bir kanadının, Millet
Meclisinin üyeleridirler. Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak, Devletin
bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarım görüşmek ve kabul etmek, para
basılmasına, genel ve özel af ilânına, mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm
cezalarının yerine getirilmesine karar vermek (Anayasa - değişik madde 64),
milletlerarası andlaşmaları uygun bulma (Anayasa - madde 65), savaş hali
ilânına, Türk Silâhlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya
yabancı silâhlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme (Anayasa - madde
66) Cumhurbaşkanını seçme (Anayasa - madde 95), sıkıyönetim ilânını onama
(Anayasa - değişik madde 124) gibi yetkilerle donatılmış Türkiye Büyük Millet
Meclisini Cumhuriyet Senatosu ile birlikte oluşturan ve ayrıca Millet Meclîsi
seçimi yenileme (Anayasa - Mad. de 69), Bakanlar Kuruluna güven oyu verme
(Anayasa - madde 103), gensoru (Anayasa - değişik madde 89) gibi konularda da
yetkisi bulunan Millet Meclisinin ve bu Meclis üyeliğinin önemi üzerinde söz
söylemenin yeri ve gereği yoktur. Bir milletvekilinin imzaladığı belgeyi, hele
söz konusu olan bir iptal dâvası dilekçesi ise, bilmemesi veya bir belgeyi
bilmeden imzalaması, yahut Anayasa'nın değişik 149 maddesinin kanunların ve
Yasama Meclisleri içtüzüklerinin Anayasa'ya uygunluk denetimlerinin sağlanması
ereğiyle verdiği bir yetkiyi böylesine önemsememesi hiç bir zaman düşünülemez
onun içindir ki dâva dilekçesinin "sehven" veya
"bilmiyerek" imzalandığı yolundaki soyut iddianın, yanılmanın niçin
ve nasıl olduğunu ayrıntılanyle ortaya koyacak bir açıklama, başka deyimle
olağandışı bir durumun varlığı ile desteklenmedikçe, dinlenme değeri ve böyle
bir iddianın üzerinde durulma ve araştırılmasına gidilme gereği yoktur. Şu
duruma göre dokuz milletvekilinin dilekçelerindeki "sehven imzalama"
ve bir milletvekilinin dilekçesindeki "bilmeyerek imzalama" iddiaları
üzerinde, yukarıda tartışılan nitelikleri dolayısiyle, araştırma yapılmasının
yeri olmamak gerekir. İki Milletvekilinin ise, yukarıda açıklandığı üzere,
zaten dâva dilekçesinde adları geçmemektedir.
Ankara
Milletvekili Ferhat Nuri Yıldırım'ın 1478 sayılı Kanuna ilişkin teklifi
verenler arasında olduğu için iptal dâvası dilekçesini imzalamasına olanak
bulunmadığı yolunda ayrıca ileri sürdüğü iddiaya gelince; bir kanun teklifini
vermiş kimsenin teklif kanunlaştıktan sonra Anayasaya aykırı bulunduğu
kuşkusuna düşmesi ve Anayasa'ya uygunluk denetiminden geçmesini istemesi olağan
bulunduğundan böyle bir iddiada delil niteliği görmenin olanağı yoktur.
"Yanılarak
imzalama" iddiaları üzerinde araştırma yapılmasına yer olmadığı görüşüne
Şahap Arıç, Kani Vrana ve Ahmet H. Boyacıoğlu katılmamışlardır.
ç)
Ankara Milletvekili Ferhat Nuri Yıldırım, dilekçesinde, yukarıda belirtildiği
üzere, ayrıca "dâva dilekçesinde imzası varsa geri aldığını" da
açıklamıştır. Bu açıklama milletvekilinin açılmasına katıldığı iptal dâvasından
kendi bakımından vaz geçtiği anlamım taşır.
Anayasa'nın
1488 sayılı Yasa ile değişik 149 uncu maddesinin Yasama Meclislerinden birinin
üye tamsayısının en az altıda biri tutarındaki üyelerine tanıdığı Anayasa
Mahkemesinde iptal dâvası açma hakkı kanunların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüklerinin Anayasa'ya uygunluk denetiminin sağlanmasını öngören yollardan
biridir ve bundaki kamusal erek ve nitelik ortadadır. Böyle bir dâva bir kez
açıldı mı artık ondan vazgeçilemez ve vazgeçme iddiası dinlenenle' Onun içindir
ki Ankara Milletvekili Ferhat Nuri Yıldırım'ın "dâva dilekçesindeki
imzasını geri aldığı" yolundaki açıklaması üzerinde durmanın yeri ve
gereği yoktur.
3-
Yukarıda açıklanan nedenlerle geçerli olduğu ve dosyaca eksiği bulunmadığı
sonucuna varılan dâvanın esasının incelenmesi gerekmektedir.
4-
Emekli İnkilap Subayları Derneğinin Genel Başkanı imzasiyle verilen ve
26/11/1971 gününde Anayasa Mahkemesi kaydına geçen 18/11/1971 günlü dilekçede;
1478 sayılı Kanuna ilişkin iptal dâvasına dernek mensuplarının muhatap olduğu
ileri sürülerek savunma hakkı en geniş biçimde kullanılmak üzere dâva dosyasını
incelemelerine izin verilmesi istenmektedir.
Eldeki
dâva Anayasa Mahkemelinin görev ve yetkilerinden kanunların Anayasa'ya uygunluk
denetimi alanına girmektedir. Anayasa'ya uygunluk denetiminde "taraf"
olma ve "savunma" söz konusu bulunmadığından yukarıda özetlenen
istemin reddine karar verilmelidir.
5-
Yukarıdan beri açıklanan gerekçelerle :
a)
Dâva dilekçesinde eksiklik bulunmadığına Nuri Ülgenalp, Şahap Arıç, Kani Vrana,
Şevket Müftügil ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun karşı oylarıyla ve oyçokluğu ile,
b)
Oniki Milletvekilinin "sehven imzalama" iddiaları üzerinde araştırma
yapılmasına yer olmadığına Şahap Arıç, Kani Vrana ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun
karşıoylariyle ve oyçokluğu ile,
c)
Yukarıdaki nedenlerle geçerli olduğu sonucuna varılan ve dosyaca eksiği
bulunmayan dâvanın esasının incelenmesine oybirliğiyle,
ç)
Emekli İnkilap Subayları Derneği Genel Başkanı imzasiyle verilen 18/11/1971
günlü dilekçedeki istemin reddine oybirliği ile, 7/12/1971 gününde karar
verilmiştir.
IV-
ESASIN İNCELENMESİ:
Dâvanın
esasına ilişkin rapor, dâva dilekçesi, iptali istenen 1478 sayılı Kanun,
Anayasa'ya aykırılık iddiasına dayanıklılık eden Anayasa hükümleri; bunlarla
ilgili gerekçeler ve başka yasama belgeleri konu ile ilişkisi bulunan öteki
metinler okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
l-
Dört Milletvekilince verilen dilekçeler :
Görüşmelerin
başında Urfa Milletvekili Mehmet Aksoy, Erzurum Milletvekili Sabahattin Araş,
Kayseri Milletvekili Enver Turgut ve Afyon Milletvekili Şevki Güler'in adlarına
Anayasa Mahkemesine doğrudan doğruya verilmiş dört dilekçe ele alındı.
Bunlardan Mehmet Aksoy'un dilekçesi 11/12/1971, Sabahattin Araş ve Enver
Turgun'unkiler 17/12/1971, Şevki Güler'inki 24/12/1971 günlerinde Anayasa
Mahkemesi kayıtlarına geçmiş bulunmakta idi.
Mehmet
Aksoy adı altında verilen dilekçede 1478 sayılı Kanunun iptali konusunda
dilekçe düzenlenmediği, bu yolda düzenlenmiş bir dilekçeye imza konulmadığı
ileri sürülerek bu hususun incelenmesi ve dikkate alınması istenmektedir.
Sabahattin
Araş ve Enver Turgut adlarına düzenlenen iki dilekçede 1478 sayılı Kanunun
iptali için verilen dâva dilekçesine sehven imza atıldığı ileri sürülmüş ve
geçerli sayılmaması istenmiştir.
Şevki
Güler adı altında verilen yazıda ise 1478 sayılı Kanunun iptali için açılan
dâvaya ilişkin dilekçedeki imzanın geri alındığı açıklanmaktadır.
a)
Dâvanın esasının incelenmesine karar verildikten sonra gelmiş bulunan söz
konusu dört dilekçenin aşağıda da ayrıca açıklanacak niteliklerine göre
bunlardaki imzaların dilekçelerde adları belirlenen milletvekillerine ilişkin
bulunup bulunmadığının Millet Meclisi Başkanlığından sorulmasına yer olmamak
gerekir.
Nuri
Ülgenalp, Şahap Arıç, Ahmet Akar, Kani Vrana, Lûtfi Ömerbaş ve Ahmet H.
Boyacıoğlu bu görüşe katılmamışlardır.
b)
Afyon Milletvekili Şevki Güler'in dâva dilekçesindeki imzasını geri aldığını
bildirmesi milletvekilinin açılmasına katıldığı iptal dâvasından vazgeçtiği
anlamını taşır. İptal dâvası bir kez açıldıktan sonra ondan vazgeçilemiyeceği
ve vazgeçme iddiasının dinlenemeyeceği yukarıda (III-2-c) bölümünde
ayrıntılariyle açıklandığı için aynı gerekçenin burada tekrarlanmasının yeri
yoktur. Şevki Güler'in vazgeçme dilekçesinin reddine karar verilmelidir.
c)
Erzurum Milletvekili Sabahattin Aras ve Kayseri Milletvekili Envar Turgun'un
"dâva dilekçesini yanılarak imzalama" iddiaları üzerinde, benzeri
iddiaların yukarıda (III-2-c) bölümünde belirtilen niteliğine göre araştırma
yapılmasının yeri yoktur.
Şahap
Arıç. Ahmet Akar, Kani Vrana, Lûtfi Ömerbaş ve Ahmet H. Boyacıoğlu bu görüşe
katılmamışlardır.
ç)
Urfa Milletvekili Mehmet Aksoy Millet Meclisi idare Amirliğinin 1/12/1971
günlü, 192/14-36544 sayılı yazısına bağlı olarak gelen dilekçesinde 1478 sayılı
Kanunun iptali için açılan dâvaya ilişkin dilekçeyi "sehven"
imzaladığını açıkladığı halde bu kez doğrudan doğruya verdiği 10/12/1971 günlü
dilekçede dâva dilekçesine imza koymadığını ileri sürmektedir.
Dâva
dilekçesini yetmiş altı milletvekili imzalamıştır. Mehmet Aksoy'un yeni iddiası
gerçek çıksa bile imza sayısı yetmiş beşe düşecektir. Millet Meclisinin üye
tamsayısının altıda biri yetmiş beştir. Demek ki bu durumda dahi
milletvekillerince açılan bir iptal dâvasının geçerli olabilmesi için
Anayasanın değişik 149. maddesinin şart koştuğu yeter sayı bozulmamış olacak,
başka deyimle Aksoy'un iddiası sonucu etkileyemeyecektir. Şu duruma göre iddia
üzerinde araştırma yapılmasına yer yoktur.
Nuri
Ülgenalp, Şahap Arıç, Ahmet Akar, Kani Vrana, Lûtfi Ömerbaş ve Ahmet H.
Boyacıoğlu bu görüşe katılmamışlardır.
d)
Böylece, yukarıki açıklamalara göre :
aa)
Afyon Milletvekili Şevki Güler, Kayseri Milletvekili Enver Turgut, Erzurum
Milletvekili Sabahattin Aras, Urfa Milletvekili Mehmet Aksoy adlarını taşıyan
ve Anayasa Mahkemesine doğrudan doğruya verilen dilekçelerdeki imzaların bu
kimselere ait bulunup bulunmadığının Millet Meclisi Başkanlığından sorulmasına
yer olmadığına Nuri Ülgenalp, Şahap Arıç, Ahmet Akar, Kani Vrana, Lûtfi Ömerbaş
ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun karşı oylariyle ve oyçokluğu ile;
bb)
Dâva açıldıktan sonra vazgeçme bildirisi geçerli olamıyacağından Şevki Güler
imzalı dilekçenin reddine oybirliğiyle,
cc)
"Sehven imzalama" iddiaları üzerinde, araştırma yapılmasına yer
olmadığına Şahap Arıç, Ahmet Akar, Kani Vrana, Lûtfi Ömerbaş ve Ahmet H.
Boyacıoğlu'nun karşı oylariyle ve oyçokluğu ile;
çç)
Mehmet Aksoy'un iddiası üzerinde, sonuca etkili bulunmadığından, araştırma
yapılmasına yer olmadığına Nuri Ülgenalp, Şahap Arıç. Ahmet Akar, Kani Vrana,
Lûtfi Ömerbaş ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun karşı oylariyle ve oyçokluğu ile;
3/2/1972
gününde karar verildikten sonra Anayasa'ya aykırılık iddialarının incelenmesine
geçildi :
2-
1478 sayılı Kanunun biçim yönünden Anayasa'ya aykırı olduğu iddiası :
Davacı,
1478 sayılı Kanuna ilişkin teklifin Millet Meclisinin 151. birleşiminde
oylanmasında usulsüzlük olduğunu ileri sürmekte; bu durumu ve teklifin
Cumhuriyet Senatosunda yapıldığı gibi açık oya sunulmamış bulunmasını biçim
yönünden Anayasa'ya aykırılık nedeni olarak göstermektedir.
Millet
Meclisi Tutanak Dergisinin 19/8/1971 günlü 151. birleşime ilişkin bölümünün
(Dönem 3 - Toplantı 2 - Cilt : 17, Sayfa : 38, 39) incelenmesinde görülen şudur
: (Durumu iyice aydınlattığı için Başkanın sözleri aynen alınmıştır.)
"Başkan-
Başka söz isteyen' Yok. Bu konuda Meclisimizde ilk tatbikat olmaktadır.
Kanunlar Müdürlüğü ile görüştüm. Yani, Meclisçe reddedilmiş Senatoda kabul
edilmiş, tekrar Meclise gelmiş ilk mavzudur Ancak, Anayasa'nın bu konudaki,
Meclis, Cumhuriyet Senatosunun kabul ettiği metin yeniden görüşür hükmü, diğer
kanunların prosedürünü tatbik eder anlamını taşımaktadır. Bu bakımdan
müzakeresini yapmış olduğumuz bu kanun teklifinin tümü üzerindeki müzakereleri
bitirmiş oluyoruz. Maddelere geçilmesini oylayacağız. Maddelere geçilmesini
kabul ederseniz maddeleri tekrar görüşürüz. Başkanlık Divanı bu hükmü bu
mahiyette anlıyor ve tatbikatı bu şekilde yapacağız. Maddelere geçilmesini
oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler lütfen işaret buyursunlar. Etmiyenler...
Efendim oylar arasında çok yakın bir fark var; o bakımdan Divanda tereddüt
hâsıl olmuştur. Ayağa kalkmak suretiyle tekrarlıyacağız. Maddelere geçilmesini
oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler lütfen ağaya kalkmak suretiyle işaret
buyursunlar. 42 (C.H.P. arka sıralarından 32 sesleri) yanlış sayım varsa tekrar
sayarız, efendim. (C.H.P arka sıralarından yeniden sayılsın sesleri) Kabul
edenler lütfen ayağa kalkıp işaret buyursun. 41 efendim. Kabul etmiyenler... 39
(C.H.P, arka sıralarında gürültüler) Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.
Efendim, (gürültüler)"
Bundan
sonra iki milletvekili kabul etmiyenlerin bir daha sayılmasını istemiş; Başkan
"Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir. Çoğunluğunuz varsa 1. maddeyi
reddedersiniz mesele kalmaz." diyerek maddeyi okutmuş; söz isteyen
olmadığı için oylamaya geçmiş; "Maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul
edenler lütfen işaret..." dediği sırada A.P. sıralarından yedi
milletvekili ayağa kalkarak Genel Kurulda çoğunluğun olmadığını ileri
sürmüşlerdir. Bu iddia üzerine C.H.P. sıralarında şiddetli gürültüler ve
"oylama sırasında ekseriyet yok denemez" yollu bağırmalar olmuş;
Başkan oylamayı sürdürmek isterken A.P. sıralarından beş milletvekili ayağa
kalkarak Genel Kurulda çoğunluğun olmadığını yeniden ileri sürmüşler; Başkan yoklama
yapmıyarak "Oylamaya geçileceği sıradan kişi ayağa kalkmak suretiyle
ekseriyetin olmadığını beyan etmişlerdir. Zapta geçmiştir. Ekseriyetimiz
yoktur." demiş ve birleşimi kapatmıştır.
Kanun
teklifi gündemde olduğu halde 25/8/1971 günlü 154 birleşimde Hükümet bulunmadığı
için görüşülememiş (Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem 3, Toplantı 2, Cilt :
17, Sayfa 150); 26/8/1971 günlü 155. birleşimde kanun teklifinin 1. maddesiyle
ilgili iki öneri reddedildikten sonra 1. madde oylanmış ve Başkan aynen şöyle
söylemiştir :
"Bitti
efendim, oylamaya geçtik. Maddeyi kabul edenler lütfen işaret etsinler.
Muhterem arkadaşlarım; oylarınızın izharında Başkanlık mütereddit kalmaktadır.
Sarih olarak oylarınızı kullanmanızı rica ederim. Bazı arkadaşlarımızın
oylarını göremiyoruz. Kabul etmiyenler." Kabul edilmiştir."
2.
ve 3. maddeler ve kanun teklifinin tümü üzerindeki oylama sonuçlarını da Başkan
1. maddede olduğu gibi yalnızca "kabul edilmiştir" diyerek belirtmiş
ve en sonunda "Tümü kabul edilmiştir, teklif kanunlaşmıştır." yolunda
bir açıklamada bulunmuştur. (Aynı dergi, aynı cilt: sayfa: 214, 215).
Görülüyor
ki dâva konusu kanuna ilişkin teklifin maddelerine geçilmesi için Millet
Meclisi Genel Kurulunun 19/8/1971 günlü 151. birleşiminde yapılan oylamaya
seksen kişi katılmış ve 41 milletvekili olumlu yönde oy kullanmıştır.
Anayasa'nın 86. maddesine göre her Meclis üye tamsayısının salt çoğunluğu ile
toplanır ve Anayasa'da başkaca hüküm yoksa toplantıya katılanların salt
çoğunluğu ile karar verir. Millet Meclisinin üye tamsayısı dört yüz ellidir
(Anayasa - madde 67) Bu tamsayıya göre çoğunluğun var sayılması, başka deyimle
Meclis Genel Kurulunun toplanabilmesi için iki yüz yirmi altı milletvekilinin
hazır bulunmasının; toplantı yetersayısına göre görüşme ve oylama konusunda
olumlu karara varılmış sayılabilmesi için de - incelenen işin niteliği bakımından
Anayasa'da özel bir hüküm bulunmadığı gözönünde tutuldukta - yüz on dört kabul
oyunun gerektiği görülür. 1478 sayılı Kanuna ilişkin teklifin maddelerine
geçilmesi yönünde ancak 41 oy, verildiğinden karar yetersayısının sağlanmamış
olduğu açıkça ortadadır ve 151. birleşime ilişkin Tutanak Dergisi ile saptanan
bu durum üzerinde her hangi bir tartışmanın yeri yoktur.
Sözü
geçen oylama "işarî" biçimde olmuştur. Millet Meclisinin kendi
içtüzüğü halâ yapılmadığı için toplantı ve çalışmalarında, Anayasa'nın geçici
3. maddesine dayanılarak, hükümleri uygulanmakta olan Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 27 Ekim 1957 tarihinden önce yürürlükteki içtüzüğünün 131 ve 132.
maddeleri uyarınca "işarî oy" el kaldırmak veya ayağa' kalkmakla
verilir. Bu usulde Önce lehte, sonra aleyhte bulunanların oylarına başvurulur.
Ondan sonra sonuç Başkanca Genel Kurula bildirilir. Açık ve gizli oylamalarda
yer aldığı halde (aynı içtüzük - madde 137 ve 139) burada "çekinser"
liğin sözü edilmemektedir. Bununla birlikte işarî oylamada da çekinser oy
verilebileceği kabul edilse dahi ilginin cekinserliğini belirtmesi ve Başkanın
oylama sonucunu bildirirken durumu açıklaması gerekir. Bu da tabiatiyle Tutanak
Dergisinde görünür. Oylamaya katılmamanın çekinserlik sayılması düşünülemez ve
savunulamaz.
1478
sayılı Kanuna ilişkin teklifin maddelerine geçilmesinin oylanmasında, Tutanak
Dergisine göre ve yukarıda belirtildiği üzere, 41 kabul, 39 red oyu
verilmiştir. Çekinser yoktur. Kesin olarak beliren, oylamaya yalnız 80 kişinin
katılmış bulunduğudur. Bu durum oylamaya geçileceği sırada Genel Kurulda
toplantı yetersayısının da bulunmadığını gösterir. Genel Kurul salonunda
bulunup da oylamaya girmeyen milletvekillerini, böyleleri varsa, yetersayıya
katmanın olanağı yoktur. Çünkü milletvekilinin toplantıya katılışı ancak
oylamaya girmesiyle hukukî etki ve değer kazanır. Kaldı ki Millet Meclisinin
toplantı ve çalışmalarında uygulanan İçtüzüğün 137. maddesinde konuya ışık
tutabilecek bir hüküm de vardır. Açık oylamanın nasıl yapılacağını gösteren bu
maddede "kararın yalnız lehte ve aleyhte bulunanların sayısına göre belli
olacağı, çekinserlerin sayısının oy sonucunu etkileyemeyeceği, ancak
yetersayıda hesaba katılacağı, iptal edilmiş pusulaların cekinser oy sayılarak
yetersayıya gireceği" yazılıdır. Başka deyimle hüküm, oylama sırasında
fiilen bulunsalar bile, oy vermeyenlerin yetersayı hesabına giremeyecekleri
ilkesini getirmektedir, ilke gerçi açık oylama maddesinde yer almıştır; ancak
bu bakımdan özel bir düzenlemeye bağlanmamış olan "işarî oy" çeşidinde
de işlenmemesi için bir hukukî neden bulunmadığı ortadadır. Öte yandan
oylamanın hemen arkasından önce yedi sonra ayrıca beş milletvekili ayağa
kalkarak Genel Kurulda çoğunluğun olmadığını ileri sürmüşler ve Başkan
"Ekseriyetimiz yoktur." diyerek birleşimi kapatmıştır. Bu da toplantı
salonunun, Başkanın yoklama yapmaksızın çoğunluğunu bulamadığını saptamasını
mümkün kılacak bir görünüşte bulunduğunu gösterme bakımından önemlidir.
Yukarıdan
beri açıklananlarla varılan sonuç şudur: Dâva konusu Kanuna ilişkin teklifin
maddelerine geçilmesi kararı Anayasa'nın 86. maddesine aykırı olarak, Millet
Meclisi Genel Kurulunda toplantı ve karar yetersayısı bulunmaksızın
verilmiştir. Bu nedenle, hukukî değer ve geçerlikten yoksundur.
Anayasa'nın
85. maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Meclisler çalışmalarını
kendi yaptıkları İçtüzüklerin hükümleri uyarınca yürütürler. Yine Anayasa'nın
geçici 3. maddesi gereğince Millet Meclisinin toplantı ve çalışmalarında
uygulanmakta olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 Ekim 1957 tarihinden önce
yürürlükteki İçtüzüğünün kanunların görüşülmesine ilişkin Sekizinci Babı
hükümlerine görekanun tasarı ve tekliflerinin önce tümü üzerinde görüşülür
(madde 103). Tasarı veya teklifin tümü üzerindeki görüşmeler bitince bu evrenin
maddelere geçilip geçilmemesi üzerinde bir oylama ile kapatılması zorunludur
(Madde 105). İçtüzük Kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesindeki bu belli
başlı iki evreyi birbirinden öyle kesin bir çizgiyle ayırmış ve aradaki geçiş
koşuluna öylesine önem vermiştirki 105 inci maddedeki deyimle "Heyeti
Umumiye müzakeresi bittikten sonra maddelere geçilmesi... reye iktiran etmeyen
layiha veya teklefin reddedilmiş" olacağını hükme bağlamıştır.
Olayda
1478 sayılı Yasaya ilişkin teklifin maddelerine geçilmesi usulünce kabul
edilmeden, başka deyimle teklifin tümü üzerindeki görüşmeler evresi Anayasa'ya
ve içtüzüğe uygun bir biçimde kapanmadan ikinci evreye, maddelerin görüşülmesi
ve oylanması evresine atlama gibi bir durum oluşmuş bulunmaktadır. Bu durum
dâva konusu Kanunu temelsiz ve dayanıksız bırakır. Maddelere geçildikten sonra
da bir kanun tasan veya teklifin reddedilmesine içtüzükte engel bîr hükmün
bulunmaması olgusu ileri sürülerek söz konusu kuralın, bir ayrıntı hükmü
imişçesine, ihmal edilebileceğini savunmağa, bu kuralın yukarıda açıklanan
niteliği elvermez. Maddelerin daha sonra Genel Kurulca kabul edilmiş olmasiyle
birinci evre sonundaki eksikliğin düzelmiş ve kapanmış sayılmasına da yine bu
nitelik engeldir. Kanunların geçerliliği için zorunlu belli başlı birkaç usul
koşulundan biri olan söz konusu kurala uyulmaksızın çıkarılmış bir kanunun
akıbetine bu aykırılığın etkisi olmadığı yolunda bir görüş giderek tüm içtüzük
kurallarının uygulanıp uygulanmamasını yasama meclislerinin takdirine bırakmaya
varır ve Anayasa'nın 85. maddesinin birinci fıkrasının buyurucu hükmünü işlemez
duruma getirerek uygulama dışı bırakır. Böyle bir tutumu haklı göstermeye ve
hukuk açısından savunmaya olanak yoktur.
Özetlemek
gerekirse : Millet Meclisinin 19/8/1971 günlü, 151. birleşiminde 41 oyla 1478
sayılı Yasaya ilişkin teklifin maddelerine geçilmesinin kabul edilmiş sayılması
Anayasa'nın 86. ve içtüzüğün 105. maddelerine aykırıdır ve şu durum Kanunun
biçim yönünden iptalini gerekli kılar.
Fazıl
Uluocak, İhsan Ecemiş, Ahmet Akar, Halit Zarbun, Mustafa Karaoğlu, Lûtfi
Ömerbaş ve Ahmet H. Boyacıoğlu bu görüşe katılmamışlardır.
3-
Öteki aykırılık iddiaları:
Davacı
yukarıda özetlenen gerekçesinden de anlaşılacağı üzere şekil ve esas yönünden
başka aykırılıklar da ileri sürmüştür. Kanunun biçim yönünden iptali
öngörüldüğüne göre bunların incelenmesine artık yer olmamak gerekir.
V-
SONUÇ :
l-
"5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa geçici bir madde
eklenmesi" hakkındaki 26/8/1971 günlü, 1478 sayılı Kanuna ilişkin teklifin
maddelerine geçilmesinin Millet Meclisinin 19/8/1971 günlü, 151. birleşiminde
41 oyla, kabul edilmiş sayılması durumunun Anayasaya ve içtüzüğe aykırı
bulunduğuna ve Kanunun bu nedenle biçim yönünden iptaline Fazıl Uluocak, İhsan
Ecemiş, Ahmet Akar, Halit Zarbun, Mustafa Karaoğlu, Lûtfi Ömerbaş Ahmet H.
Boyacıoğlu'nun karşı oylariyle ve oyçokluğu ile,
2-
Bu sonuca göre öteki aykırılık iddialarının incelenmesine yer olmadığına
oybirliğiyle,
3/2/1972
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Muhittin
Gürün
|
Başkanvekili
Avni
Givda
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
Nuri
Ülgenalp
|
|
|
|
|
Üye
Şahap
Arıç
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Recai
Seçkin
|
Üye
Ahmet
Akar
|
|
|
|
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Kâni
Vrana
|
Üye
Mustafa
Karaoğlu
|
|
|
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
1478
sayılı Kanun teklifinin ilk defa Millet Meclisince red edilmesinden sonra
metnin Cumhuriyet senatosunca kabul edilmesi üzerine Anayasanın 92. maddesi
uyarınca Millet Meclisinde yeniden Müzakeresi sırasında, 151. birleşimde
teklifin tümü hakkındaki görüşmeden sonra maddelere geçilmesinin oylanmasında,
Anayasanın 86. maddesine uygun biçimde karar yeter sayısının bulunmadığı
anlaşılmakta isede, genel kurulun çoğunluğu tarafından teklifin reddi arzu
edilmiş olsaydı bu yoldaki iradesini maddelerin müzakeresi sırasında belli
ederek teklifin tümünün reddi sağlanmış olurdu. Halbuki daha sonra 155.
birleşimdeki görüşme ve oylama sonucu maddeler müzakere ve kabul edilmiş ve
teklif kanunlaşmıştır. Binaenaleyh 151. birleşimde Kanun teklifinin tümünün
müzakeresinin bittiğine ve maddelere geçilmesine ilişkin kararırı alınmasında
şekle ait noksanlığın Kanunun iptalini gerektirir nitelikte bulunmaması
hasabile bu sebebe dayanan iptal kararına karşıyım.
Sayın
Fazıl Uluocak'ın korşıoy yazısındaki görüşe katılıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
1-
İki nüshadan ibaret olan dâva dilekçesi 7 sahifedir. 7. sahifenin bir kısmında
dâvanın neticesi yazılı olup diğer kısmında; Kars Milletvekilleri Kemal Okyay
ve Turgut Artaç, Erzurum Milletvekili Selçuk Elverdi, Konya Milletvekilleri
Orhan Okay ve İrfan Baran, İzmir Milletvekili Orhan Asutay, İstanbul
Milletvekili Bahir Ersoy, Tokat Milletvekili İsmail Hakkı Birler, Manisa
Milletvekili Veli Bakır, Çorum Milletvekili Cahit Angı'nın imzaları vardır.
Dâva
dilekçesine, diğer milletvekillerinin imzalarını muhtevi 5 sahifelik kâğıt
eklenmiştir; bu kâğıtlara, dâva dilekçesinin mütemmimi oldukları yazılmamış ve
dilekçedeki sahife numaraları bunlarda teselsül ettirilmemiş ve 1478 sayılı
Kanunun iptali dâvasına ait olduğu yolunda bir şerhde yazılmamıştır.
Şu
haliyle sözü geçen kâğıtlar, istenilen her dâva dilekçesine bağlanabilecek
şekilde ve vüsuktan arî bulunmaları sebebiyle bu imzaların davaya aidiyetinin
kabulü mümkün değildir. Dâva dilekçesinin 7. sahifedeki milletvekillerinin
imzası ise Anayasanın 149. maddesinde öngörülen milletvekili sayısına
ulaşmamaktadır. Dâvanın bu nedenle reddi gerektiği kanısındayım.
2-
Dâvanın açılışında dilekçedeki milletvekili imzalarının Büyük Millet Meclisi
Zatişleri Müdürlüğünce tasdik edilmek suretiyle tevsiki usul ittihas edilmiş
olduğuna göre Mahkemeye doğrudan verilen itiraz dilekçelerindeki imzalarında
aynı suretle tevsikinden sonra itirazların incelenmesi gerekir.
KARŞIOY
YAZISI
Anayasanın
149. maddesi uyarınca yasama meclislerinden birinin üye tamsayısının enaz
altıda biri tutarındaki üyeleri, Anayasa Mahkemesinde, kanunların iptalini dava
edebileceklerinden, bu davayı açmış bulunan Milletvekillerinin gerek
imzalarının, gerekse kimliklerinin onayının yetkili makam olan Millet Meclisi
Başkanlığı kanaliyle yaptırılmak suretiyle davacı adedinin hiç bir tereddüde
yer vermiyecek şekilde tespitinin doğru bir sonuca varabilmek için zorunlu
olduğu kanısındayım.
Davayı
açanlardan bazıları sonradan verdikleri dilekçelerde 1478 sayılı Kanunun iptali
için verilen dilekçeye sehven imza atmış olduklarından muteber sayılmamasını
istemişler, bazısı bu yolda düzenlenen dilekçeye imza koymadığını, böyle bir
imza varsa bilmiyerek yaptığını ve geri aldığını bildirmiş, kimisi de evvela
dilekçeye sehven imza koyduğunu bildirdiği halde verdiği diğer bir dilekçede de
dâva dilekçesine imza koymadığını bildirmiştir.
Dâvadan
sonra verilmiş olan bu dilekçelerdeki iddialar üzerinde araştırma yapılması
gerekirdi; zira bu iddiaların doğruluğunun meydana çıkması halinde davacıların,
Millet Meclisinin üye tam sayısının en az altıda biri olan 75 rakamından
aşağıya düşmesi mümkündür; o takdirde, ortada muteber bir dâvanın mevcudiyeti
kabul edilemiyeceğinden çoğunluğun, yukarıda bildirilen hususların
araştırılmasına yer olmadığına ve dâvayı açan Milletvekillerinin gerek
kimliklerinin, gerekse imzalarının Millet Meclisi Başkanlığından sorulması
gerekmediğine, dair olan kararlarına karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
26/8/1971
günlü ve 1478 sayılı Kanunun Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesi
sırasında, kanun teklifinin tümü üzerindeki görüşme sonunda maddelere
geçilmesinin oylanmasında Anayasa'nın 86. maddesinde yazılı karar yeter
sayısının gerçekleşmemiş olmasına rağmen maddelere geçilmiş bulunması,
maddelere geçilme kararını etkileyen bir durum olsa bile, kanunun iptalini
gerektiren nitelikte görülememektedir.
Çünkü:
a-
Hukukî işlemlerde şekle ilişkin eksikliklerin işlemin esası ü-zerindeki etkisi
olayın özelliğine, o kuralın konuluş sebep ve amacına göre değişir. Bu kurallar
esasın sıhhatli ve isabetli gerçekleşmesini, işlemin düzenli yürümesini, tevsik
ve tespitini, kolaylığını, ivediliğini sağlamak gibi çeşitli düşüncelerle
konulabilir ve etkileri de farklı olur. Olayımızda eksiklik kanun teklifinin
kanunlaşmasının tabi olduğu işlemlerden maddelere geçilmesine ilişkin
işlemdedir. Teklifin tümü üzerindeki görüşme sonunda geçerli bir karara
dayanmaksızın maddelerin görüşülmesine geçilmiş olması kanunun iptalini
gerektiren nitelikte bir sakatlık teşkil etmez. Çünkü kanun teklifinin
maddelerinin görüşülmesine geçilebilmesi için önce tümü üzerinde görüşme
yapılarak maddelere geçilmesinin karara bağlanması gerektiğine dair Anayasada
bir hüküm ve ilke yoktur. Bu yalnız bir içtüzük hükmüdür. Esasa etkili olmayan
içtüzük hükümlerine aykırılığın ise kanunun iptalini gerektirmiyeceği açıktır.
Maddelerine geçilmeden önce teklifin tümü üzerindeki görüşme sonunda maddelere
geçilmenin oylanmasına ilişkin içtüzük hükmü, niteliği bakımından esasa etkisi
olmayan, sadece o kanunda böyle bir kanuna ihtiyaç olup olmadığının ve bu
husustaki Meclis temayülünün anlaşılmasına yarayan, kanunun sıhhatli ve
isabetli çıkmasını sağlamaktan çok Meclisin çalışmasını kolaylaştıran ve boş
yere maddeler üzerinde görüşme yapılmasını önleyen bir hükümdür. Maddelere
geçildikten sonrada her maddenin reddi suretile teklifin tümünün reddi imkânı
daima mevcut olduğuna göre kesin bir sonucu ve Meclisin iradesi üzerinde önemli
bir etkisi yoktur. Bu sebeple de söz konusu şekle aykırılık kanunun iptalini
gerektirecek bir nitelik ve ağırlık taşımamaktadır.
b-
Öte yandan 151. birleşimde yapılan oylamadaki hatanın etkisi, daha sonra,
Millet Meclisinin 155. birleşiminde kanun teklifinin maddeleri ve tümü üzerinde
geçen görüşme ve oylamalarla tashihe uğramış ve ortadan kalkmış olduğu da kabul
edilebilir.
Bu
sebeplerle kanunun şekil yönünden iptali kararma karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
I.
Dört milletvekilince verilen dilekçelerle ilgili karar :
A-
Bu karşıoy yazısının ilişkin bulunduğu 3/2/1972 günlü, 1971/-52 - 1972/1 sayılı
Anayasa Mahkemesi kararının IV/1 işaretli bölümünde belirtildiği üzere dâvanın
esasının incelenmesi kararlaştırıldıktan sonra Urfa Milletvekili Mehmet Aksoy,
Erzurum Milletvekili Sabahattin Aras, Kayseri Milletvekili Enver Turgut ve
Afyon Milletvekili Şevki Güler'in adlarına Anayasa Mahkemesine doğrudan doğruya
dört dilekçe verilmiştir.
Mehmet
Aksoy adı altında verilen dilekçe 1478 sayılı Kanunun iptali konusunda dilekçe
düzenlenmediği, bu yolda düzenlenmiş bir dilekçeye imza konulmadığı ileri
sürülerek bu durumun incelenmesi ve dikkate alınması istenmektedir. Sabahattin
Araş ve Enver Turgut adlarına düzenlenen iki dilekçede 1478 sayılı Kanunun
iptali için verilmiş dâva dilekçesine sehven imza atıldığı ileri sürülmüş ve
geçerli sayılmaması istenmiştir. Şevki Güler adı altında verilen yazıda ise
1478 sayılı Kanunun iptali için açılan dâvaya ilişkin dilekçedeki imzanın geri
alındığı açıklanmaktadır.
Aşağıda
gerekçeleriyle belirteceği üzere dört dilekçe ile ilgili olarak verilen kararın
kimi bölümlerinde çoğunluk görüşüne katılmamaktayım. Şöyle ki :
1-
Milletvekili Aksoy, Araş, Turgut ve Güler açılmasına katılmış oldukları bir
dâvanın geçerliliğine olumsuz etkilerde bulunabilecek iddialar ileri
sürmektedirler. Bu dilekçeler resmî bir merciin aracılığı ile gelmiş değildir.
Gerçekten bu kişilerce verilmiş olup olmadıkları da tabiatiyle
anlaşılamamaktadır. Bunların inceleme ve karar konusu olabilecek değerde
bulunup bulunmadıkları ancak dilekçelerdeki imzaların orada adları belirlenen
Milletvekillerine ilişkin olup olmadığının Millet Meclisi Başkanlığından
sorulması sonunda gelecek karşılığa göre saptanabilir. Durum böylece aydınlatılmadan
dilekçeler üzerinde herhangi bir işlem yapılmasının ve karar verilmesinin yeri
ve olanağı yoktur.
2-
Erzurum Milletvekili Sabahattin Araş ve Kayseri Milletvekili Enver Turgut dâva
dilekçesini yanılarak imzaladıklarını ileri sürmüşlerdir. Yanılma olayı dâvanın
açılmamış sayılmasına yol açabilecek bir nitelikte olabilir. Bunun ortaya
çıkarılabilmesi de ancak bir araştırma yapılmasına bağlıdır. Dilekçeleri
gönderenler karardaki deyimiyle "yanılmanın niçin ve nasıl olduğunu
ayrıntıları ile ortaya koyacak bir açıklama" ya dilekçe de yer verilmesi
gerektiğini düşünmemiş olabilirler. Ancak böyle bir tutum hiç bir zaman Anayasa
Mahkemesini iddia üzerinde araştırma yapmak ödevinden kurtaramaz ve alıkoyamaz.
3-
Urfa Milletvekili Mehmet Aksoy dâva dilekçesine imza koymadığını ileri
sürmektedir. Bu, dâva dilekçesindeki imzanın kendisinin olmadığını ileri
sürmekle birdir. Ortaya atılan büyük önemi, ağırlığı olan bir iddiadır; mutlaka
üzerinde araştırma yapılması gerekir. Oysa çoğunluk dâva dilekçesini yetmişaltı
Milletvekilinin imzaladığı, Millet Meclisinin üye tam sayısının altıda birinin
yetmişbeş olduğu, iddia doğru bile çıksa Milletvekillerince açılan bir iptal
dâvasının geçerli olabilmesi için Anayasa'nın değişik 149. maddesinin şart
koştuğu, yeter sayının bozulamayacağı böylece Aksoy'un iddiasının sonucu
etkilemiyeceği gerekçesiyle araştırma yapılmasına yer görmemiştir.
Bir
iddia, araştırmaya değer olup olmadığını, kendi niteliği içinde belli eder.
iddianın bir veya bir kaç, az veya çok sayıda oluşunun araştırmanın yapılmasına
veya yapılmamasına yol açması düşünülemez. Anayasa Mahkemesinin belirli
konularda belirli inceleme yol ve ölçüleri bulunmalıdır. Dâva dilekçesini
imzalayanlardan geriye yetmişbeş kişi kalınca araştırmaya yer görmemek,
yetmişdört kişi kalınca araştırmaya gitmek hukukça savunulabilir bir yöntem
olamaz. Öte yanda yetmişbeş sayısı, dâvanın açılabilmesi için Anayasa'nın
öngördüğü en aşağı sayıdır. Bir yanlış sayma sonucu yetmişbeş sayısının daha
aşağıya düştüğünün dâva karara bağlandıktan sonra anlaşılması olasılığı her
zaman için ayrıca gözönünde bulundurulmak gerekir.
B-
SONUÇ :
1971/52
esas sayılı dâvada 3/2/1972 günü esasın incelenmesine bulanmadan önce dört
Milletvekilinin dilekçesi ile ilgili olarak verilen kararın (dilekçelerdeki imzaların
adları belirlenen Milletvekillerinin olup olmadığının Millet Meclisi
Başkanlığından sorulmasına yer bulunmadığına, sehven imzalama iddialariyle
Aksoy'un iddiası üzerine araştırma gerektirmediğine) ilişkin bölümlerinde
yukarıda açıklanan nedenlerle karşıyım.
II-
1478 sayılı Kanunun biçim yönünden iptali ile ilgili karar :
Dâva
konusu 1478 sayılı Kanuna ilişkin teklifin Millet Meclisi Genel Kurulunun
19/8/1971 günlü yüzelli birinci birleşiminde toplanma ve karar yeter sayısı
bulunmaksızın, maddelerine geçilmesine karar verildiği ve kararın bu nedenle
hukukî değer ve geçerlikten yoksun kaldığı; bu tutumun Millet Meclisinde
uygulanmakta olan içtüzüğün 105. maddesine aykırı düştüğü; oysa 105 inci
maddenin, uyulmaması halinde ilgili Kanunun biçim yönünden iptalini
gerektirecek önem ve ağırlıkta bir biçim kuralı olduğu, aykırılığın dâva konusu
yasayı temelsiz ve dayanaksız bıraktığı gerekçesi ile çoğunluk kanunun biçim
yönünden iptaline karar vermiştir.
Bilindiği
gibi Anayasa Mahkemesi ötedenberi, "İçtüzüklerin biçime Miskin tüm
hükümlerinin aynı önem derecesinde bulunduğunun düşünülemeyeceği, bunların
arasında Yasama Meclislerince verilen kararın geçerliliği üzerine etkili
olabilecek nitelik taşıyanlar bulunduğu gibi ayrıntı sayılabilecek nitelikte
olanlardan bulunduğu; ilk kümeye girenlere aykırı tutumun iptal nedenini
oluşturacağı, öteki biçim kurallarına uymamanın iptali gerektirmeyeceği;
Anayasa'da gösterilmeyen ve yalnız içtüzükte bulunan biçim kuralları arasında
böyle bir ayrım yapılması gerektiği, çünkü îçtüzüklerdeki biçim kurallarına
aşırı bağlılığın Yasama Meclislerinin çalışmalarını gereksizce aksatacağı;
İçtüzük hükümlerine aykırı düşen incelemeden hangilerinin iptal nedeni
sayılacağı sorununun uygulanacak İçtüzük hükmünün önemine ve niteliğine göre
çözüleceği ve incelemeleri sırasında Anayasa Mahkemesince değerlendirilip
saptanacağı" görüşündedir. Sorun Anayasa Mahkemesinin bu oturmuş
görünüşünün ışığı altında aşağıda tartışılacaktır.
Anayasa'nın
geçici 3 üncü maddesi gereğince Millet Meclisinin toplantı ve çalışmalarında
uygulanmakta olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 Ekim 1957 tarihinden önce
yürürlükteki içtüzüğünün 105 inci maddesinde aynen şöyle denilmektedir :
"Heyeti umumîye müzakeresi bittikten sonra maddelere geçilmesi reye konur.
Reye iktiran etmezse lâyiha veya teklifin reddedilmiş olduğunu reis tebliğ
eder."
Madde
de bir oylama öngörüldüğüne göre oylama sonucunun olumlu veya olumsuz olması
halinde neyi anlatacağının aynı yerde açıklanması tabiidir. Bu maddenin,
çoğunluk görüşünde benimsendiği üzere, içtüzüğün kanun tasarısı ve
tekliflerinin görüşülmesinde belli başlı iki evre düşünerek bu evreleri
birbirinden kesin bir çizgiyle ayırdığının ve geçiş koşuluna büyük önem
verdiğinin ifadesi olarak değil, en sonunda red edilmesi olasılığı da bulunan
bir kanun tasarı veya teklifi üzerindeki görüşmeleri boşu boşuna uzatmamak ve
arada bir kez bir oy yoklaması yapıp sonuca kısa yoldan varmak ereğini günden
bir düzenleme gibi kabul edilmesi, maddenin içtüzüğün öteki hükümleri ile bir
arada ele alınmasiyle kavram ve kapsamı büsbütün açıklaşan metnine daha uygun
düşecektir. Maddelere geçildikten sonra da bir kanun tasarısı veya teklifinin
red edilmesine İçtüzükte engel bir hüküm bulunmaması ve uzun yılların
uygulamalarında da böyle bir davranışın örnekleriyle karşılaşılması kanun
tasarı veya teklifinin tümü üzerinde yapılan görüşmelerden sonraki oylama
koşulunun uyulmaması halinde iptali gerektirmeyecek ayrıntı niteliğinde bir
biçim kuralı olduğunu ortaya koymaya yeterli bir vakıadır.
Öte
yandan dâva konusu 1478 sayılı Kanuna ilişkin teklifin maddeleri Millet Meclisi
Genel Kurulunun 26/8/1971 günlü, 155 inci birleşiminde görüşülmüş; maddeler ve
teklifin tümü kabul edilmiştir. Bu görüşme ve oy l ambarın; bir aykırılık ve
aksaklık olduğu ileri sürülmediğine göre, usulünce geçtiği ve tamamlandığı
anlaşılmaktadır. Bir kanun tasarı veya teklifinin maddeleri üzerindeki
görüşmelerin, tümü üzerindeki görüşmelerden genellikle daha ayrıntılı
olmak,bakımından, bir ayırım ve özelliği vardır. Ve bu kapsamı ile tüm üzerindeki
görüşmelere ilişkin bir eksiklik ve aksaklığı bütünleyip gidereceğinde kuşku
yoktur. Dâva konusu kanuna ilişkin teklifin Millet Meclisi Genel Kurulunca
geçirdiği evreler bu açıdan gözönünde tutulursa biçimsel eksikliğin esasen
etkisiz kalmış olduğu da görülür.
Özetlenecek
olursa: Millet Meclisinin 19/8/1971 günlü yüzelli birinci birleşiminde 1478
sayılı Kanuna ilişkin teklifin maddelerine geçilirken sonuç olarak içtüzüğün
105 inci maddesine uyulmama durumuna düşülmüş olması kanunun biçim yönünden
iptalini zorunlu kılacak önem ve ağırlıkta bir şekil kuralına aykırılık
niteliği taşımamaktadır. Bu yöndeki iddianın red edilmesi ve dâva dilekçesinde
ileri sürülen öteki aykırılıkların incelenmesine geçilmesi gerekir.
1971/52
esas sayılı dâvada 1478 sayılı Kanunun biçim yönünden iptaline dair verilen
3/2/1972 günlü, 1972/1 sayılı karara yukarıda açıklanan nedenlerle karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
İptal
dâvalarının, yasaların koyduğu biçim koşulları yönünden tam olarak açılması
esastır. O halde, bir iptal dâvasında yasaların geçerlilik için koyduğu
koşullar arasında yer alan belli sayıdaki yasama meclisleri üyelerinin
dilekçeyi imza etmiş veya bu imzalardan çeşitli yenlerden kuşkulu görülenlerin
sahiplerine gerçekten ait olup olmadığının kesin bir biçimde saptanması
gereklidir. Bundan başka, dâva dilekçesini, çeşitli nedenlerle yanılarak imza
etmiş olduklarını ileri sürenlerin, dâva dilekçesini imzalamakdaki gerçek
iradelerinin bu dâvayı açmaya yönelmiş olup olmadığının da, aynı yolla belli
edilmesi zorunludur.
Anayasa
Mahkemesine açılmış bulunan iptal dâvalarının vazgeçme ile düşmesi veya geri
alınması sözkonusu edilemezse de, yasaların aradığı sayı koşuluna etkili olacak
ölçüde bulunmak üzere, bu dâvayı açmaya yönelmiş istemlerde bir yanılma ileri
sürüldüğünde, bu yanılmanın gerçek bir nedene dayanıp dayanmadığım ve
nedenlerinin de kabul edilebilir olup olmadığım, görünen duruma göre takdir
yetkisi Anayasa Mahkemesine ait bulunmaktadır. Bu bakımdan, varlığı ileri
sürülüp dâvanın geçerliliğine sayı koşulu yönünden etkili olacak yanılmaların
gerçek ve nedenlerinin de kabul edilebilir olup olmadıklarının araştırılması
gerekli olmaktadır.
İnceleme
sırasında, dilekçedeki imzaları ve dilekçeyi imzalamaktaki iradeleri hakkında
çeşitli iddiaları bulunanların ileri sürdükleri hususların da, yukarıdaki
gerçeklere dayanılarak araştırılıp saptanması, önemli ve kesin bir sonuç
doğurmakta olan iptal dâvalarının geçerliliğini belli etme bakımından zorunlu
bulunmaktadır.
Bu
nedenlerle, 7/12/1971 günlü ilk inceleme kararının a ve b fıkraları ile
3/2/1972 günlü esas hakkındaki kararın l inci bendinin a, c, ç fıkralarına
karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
"5434
sayılı T. C. Emekli Sandığı Kanuna Geçici Bir Madde Eklenmesi" hakkındaki
26/8/1971 günlü; 1478 sayılı Kanuna ilişkin teklifin maddelerine geçilmesinin
Millet Meclisinin 19/8/1971 günlü 151 inci birleşiminde 41 oy ile kabul edilmiş
olduğu anlaşılmakta ise de Millet Meclisinin daha sonraki 155 inci birleşiminde
dâva konusu teklifin Anayasa'nın 86. ve İçtüzüğün 105 inci maddelerine uygun
biçimde maddelerinin ve tümünün ayrı ayrı oylanarak kabul edilmiş olduğuna göre
151 inci birleşimindeki oylamayı biçim eksikliği yönünden gidermiş olduğu
kanısındayım.
Bu
nedenle çoğunluk kararına karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
I-
İptal dâvasının esasının incelenmesi kararından sonra verilen ve dört
milletvekilinin adlarını taşıyan dilekçelerden ikisinde, dâva dilekçesine
yanılarak imza atıldığı, birisinde 1478 sayılı Kanunun iptali konusunda bir
dilekçe düzenlenmediği ve böyle bir dilekçenin imzalanmadığı, birisinde de dâva
dilekçesindeki imzanın geri alındığı açıklanmıştır.
a)
Anayasa Mahkemesinin, bu dört dilekçenin içerdiği konular üzerinde inceleme
yapıp karar verilmesinin başlıca koşulu bunların altlarında adları yazılı milletvekilleri
tarafından düzenlenip Anayasa Mahkemesine verildiklerinin gerçekleşmiş
olmasıdır. Bu nedenle, dilekçelerin, kapsadığı istekler üzerinde karar
verilmeden önce, bunların adlan geçen milletvekillerine ait olup olmadıklarının
Millet Meclisi Başkanlığından sorulması gerekir.
b)
Bu koşulun gerçekleştiğinin kabulü halinde de, dâva dilekçesinin yanılarak
imzalandığı veya hiç imzalanmadığı yolundaki savların üzerinde araştırma
yapılması gerekli bulunmaktadır. Çünkü yanılarak imza etme savı gerçekleştiği takdirde,
bu sav sahiplerinin dâva açma iradelerinin yokluğu açığa çıkar ve bu durum,
dâva açma yetkisini kökünden etkiler.
Yanılma
savında bulunanların milletvekili olmaları, onların savlarının bir araştırma
yapılmaksızın reddi için bir neden sayılamaz. Bir savın doğru olup olmadığının
saptanmasında, sav sahibinin kişiliği, bir ölçü olarak ele alınamaz. Kaldıki
olayda bu kişiler, dâva dilekçesini imzalarken de, yanılma savında bulunurken
de milletvekilidirler: bunların kişiliklerinde bir değişiklik olmamıştır. Aynı
kişilerin bir girişimlerinde kişiliklerine ağırlık vererek, öteki
girişimlerinde bu kişiliklerine yer vermemekteki çelişkiyi de gözden uzak
tutmamak gerekir.
Dâva
dilekçesini imza etmediğini ileri süren milletvekilinin bu savı üzerinde de
araştırma yapılmasında yarar vardır. Bu savın gerçekleşmesi halinde dahi dâva
açma yetkisinin var olması, savın incelenmemesini haklı göstermez. Dâvada bir
kanunun iptali istenmektedir. "Ben bu kanunun iptali için dâva
açmadım." diyerek Anayasa Mahkemesine başvuran milletvekilinin; isteğin
dâva açma yetkisine bir etkisi bulunmayacağı gerekçesi ile, bir inceleme
yapmaksızın, kanunun iptalini istemiş gibi davacılar arasında bırakmak onun
kendi görüşüne göre, kamu karşısındaki durumuna da etki yapar. Ortada kişisel hakka
yeğ tutulmasını gerektiren bir kamu yararı da bulunmamaktadır.
H-
Millet Meclisinin 19/8/1971 günlü 151. Birleşiminde söz konusu teklifin tümü
üzerinde açılan görüşmeler sonunda yapılan oylamada alınan karar geçerli
olmadığı halde maddelerin görüşülmesine geçilmiş ve l. maddenin oylanması
sırasında, çoğunluk bulunmadığı ileri sürülünce başkan, genel kurulda çoğunluk
olmadığını bildirerek birleşimi kapatmıştır. 155. Birleşimde maddeler ve daha
sonra da kanun teklifinin tümü onaylanarak kabul edilmiştir.
151.
Birleşimde karar alma yeter sayısının bulunmadığı anlaşılınca başkanlıkça
yapılacak işlem, birleşimin kapatılması ve gelecek birleşimde maddelere
geçilmesinin yeniden oylanması idi. Başkanlık bu evrede iç tüzüğe aykırı duruma
düşmüş yani 155. Birleşimde doğrudan doğruya maddeler üzerinde görüşme
açmıştır.
Bir
teklifin tümü üzerindeki görüşmelerden sonra, maddelere geçilmesinin oylanması,
bir Anayasa kuralı değildir; bu bir içtüzük hükmüdür ve görüşmeler de kolaylığı
sağlamak ve zaman kaybını önlemek ereği ile konulmuş bir hükümdür; bu hükme
uygun davranılmamış olması, Anayasa hükümlerine aykırılık teşkil etmez ve
kanunun iptalini gerektirmez. 155 oturumda maddeler ayrı ayrı oylanmış ve
sonunda teklifin tümü oylanarak kabul edilmiş ve böylece meclisin iradesi belli
olmuştur. Maddelere geçilmesinin oylanmaması veya oylamanın yanlış
değerlendirilmesi meclisin bu iradesini zedeler nitelikte değildir.
1478
sayılı Kanunun iptaline ilişkin karara bu nedenlerle karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
1)
Kararda da açıklandığı üzere, dâva dilekçesinde dâvayı açanlar (Kars
Milletvekili Kemal Okyay ve 77 arkadaşı - olarak gösterilmiş ise de, dâvayı
açanların 78 olmayıp 76 bulunduğu görülmektedir.
Dâva
dilekçesi ciddi bir incelemeye tabi tutuldukta, bu dilekçede noksanlıklar
bulunduğu derhal göze çarpmaktadır, örneğin :
a)
Dâva dilekçesinin imzalar kısmında, okunamayan bir İmza altında Ankara MV.
sözcüğü, keza okunamayan bir imza altında Ankara MV. sözcüğü, Sinop kelimesinin
altında okunamayan bir imza yer almaktadır. Bundan başka aynı dilekçenin
imzalar kısmında - Erzincan kelimesinden sonra imzaya benzemeyen Sadık Perinçek
- yazısı ve bunun altında da - Sami Arslan Denizli MV. - yazılan yer almış ve
bu iki yazının arasında bir imzanın bulunduğu görülmüştür. Sadık Perinçek
yazısı imzaya benzemediğinden mevcut bulunan imza adı geçen milletvekillerinden
hangisine ait olursa olsun milletvekillerinden birinin dilekçeyi imzalamadığı
zehabı hasıl olmaktadır.
Meclislerin
altıda bir oranındaki üyeleri tarafından acılan iptal davalarında, dâva
dilekçelerinin düzenleme koşulları 44 sayılı yasada gösterilmemiş ise de, bu
dilekçelerin umumî usul kuralları dahilinde tanzim edilmesi ve duraksamaya yer
bırakmayacak bir nitelik taşıması Anayasa mahkemesinin yargısal denetimi
icabıdır. Bu bakımdan dâvanın hukukî varlığına etki yapacak bu denli bir
noksanlık Millet Meclisi albümüne bakılarak giderilemez ve dilekçenin her
sahifesinde, T.B.M.M. Zatişleri ve Evrak Müdürlüğünün mührü ve imzasının
bulunması dilekçeyi geçerli kılamaz.
Bu
bakımdan dâvaya etkisi açık olan noksanlıklar ortada iken dâva dilekçesinde
noksanlık olmadığı yolunda verilen çokluk kararına karşıyım.
b)
22/4/1962 günlü, 44 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
hakkındaki Kanunun 21 inci maddesinde, iptal dâvası açmaya yetkili olan makam
ve merciler gösterilmiş, 25. maddesiyle de iptal dâvasının açılması ve temsil
hususu düzenlenmiştir. 25. maddenin son fıkrasında "Dâva, 21. maddenin 1.
fıkrasının 5. bendinde yazılı yasama meclisleri üyeleri tarafından açıldığı
takdirde dilekçede, kendilerine mahkemece tebligat yapılmak üzere, en çok iki
üyenin gösterilmesi gereklidir." hükmü yer almıştır. Aynı kanunun 26.
maddesindeki, Anayasa Mahkemesince tespit edilen noksanlıkların verilen süre
içinde giderilmemiş olması halinde dâvanın açılmamış sayılmasına karar
verilmesi buyruğu, yasa koyucu tarafından işe verilen önemi, başlı başına
ortaya koymağa kâfidir.
Gerçi
dâva dilekçesinin başında ismi geçeni bu manada anlamak bir kolaylık olarak
düşünülebilir. Yasa hükmü sırf kolaylığı değil, yukarıda açıklandığı biçimde
bir düzenleme getirerek, dâva işlemlerinin güvenlilik içinde cereyan etmesini
arzulamaktadır.
Bu
bakımdan da dilekçe 25. maddenin son fıkrasına aykırıdır ve noksandır. Dâva
dilekçesinde noksanlık olmadığı yolunda verilen çokluk kararına bu nedenle de
karşıyım.
2)
Bir kısım milletvekilleri, ilk inceleme evresinde T.B.M.M idare Amirliğinin
1/12/1971 gün, 192/14 sayılı yazısına bağlı olarak dilekçeler göndermiş, bazı
milletvekilleri de esasın incelenmesi evresinde Anayasa Mahkemesine dilekçe ile
başvurmuşlardır.
a)
İlk inceleme evresinde T. B. M. M. İdare Amirliği kanalı ile gelen dilekçe!er
"Anayasa'ya aykırı hükümler taşıdığı İddia edilen 1478 sayılı kanunun
iptali için verilen dilekçeye, sehven imza etmiş olmam dolayısiyle muteber
addedilmiyerek gerekli işlemin yapılması" yolundadır. Keza bu evrede bir
milletvekili tarafından 6/12/1971 gününde mahkemeye verilen dilekçe "...
kanunun iptali hakkında bir dilekçe tanzim etmedim. Bu yolda düzenlenen bir dilekçeye
de imza koymadım. Mezkûr kanun teklifi yapanlar arasındayım. Bu itibarla iptali
hakkında imzalamam mümkün değildir. Böyle bir imzanın mevcudiyeti halinde
bilmiyerek yapılmıştır. Geri aldığımı arzederim" şeklindedir.
"Sehven"
sözcüğünün lügat anlamı, bilmiyerek, yanılarak manalarını taşır. Bu deyimin
hukuksal anlamı, müracaat sahiplerinin dilekçeyi imzalarken hataya düştüklerini
içerir. Çoğunluk görüşünde isabetle belirtildiği gibi, yasama meclisleri
üyelerinin yerine getirdikleri görevlerin önemi ve niteliği üzerinde söz
söylemenin yeri ve gereği yoktur ve bu görev ve yetkinin Devlet ve Millet
hayatındaki önemi açıktır ve ortadadır.
Ancak
bir dâva dilekçesinin, hukukî varlığına ve geçerlilik koşuluna karşı o belgeyi
imza edenler tarafından bir itiraz ileri sürütür ve bu iddianın sonucu Anayasa
Mahkemesinin yargısal denetimine etki yapacak bir nitelik taşırsa, bu takdirde
önem kazanan husus, dâva dilekçesini imzalayanların kişilikleri veya ifa edilen
görevin ehemmiyeti değil, dava dilekçesinin hukuksal varlığı olmak lâzım gelir.
Dâvanın hukukî varlığını bu denli etkileyen iddiaları, bir varsayımdan hareket
ederek inceleme dışı bırakmıya olanak yoktur. Böyle iddialar karşısında Anayasa
Mahkemesi vaziyetini anlamlı ve iddia soyut bir biçimde de yapılmış olsa
üzerine eğilerek bu yolda yapılan başvurmalar incelenmelidir. Ancak bu yolda
yapılan bir incelemeden sonra yanılma veya hata iddialarının davayı etkileyip
etkilemediği karara bağlanabilir.
Bu
nedenlerle, sehven imzalama iddiaları üzerine araştırma yapılmasına yer
olmadığı yolundaki çokluk görüşüne katılmıyorum.
b)
Esasın incelenmesi evresinde doğrudan doğruya Anayasa Mahkemesine verilen
dilekçelere gelince, bunların önce Millet Meclisi Başkanlığına gönderilerek
tevsik işlemi tamamlandıktan ve bu başvurmaların dilekçede yazılanlarca
yapıldığı belli olduktan sonra, yukarıdaki bentte açıklanan incelemeye tabi
tutulması yargısal denetimin doğal bir sonucudur. Bu dilekçeleri işleme ve
incelemeye koymayan çokluk görüşüne de karşıyım.
c)
Mehmet Aksoy adlı Milletvekili, Millet Meclisi İdare Amirliğinin 1/12/1971
günlü, 192/14 sayılı yazısına bağlı olarak verdiği dilekçeden sonra doğrudan
doğruya Anayasa Mahkemesine verdiği 10/12/-1971 günlü dilekçe ile "42
sayılı Kanunla 1960 yılında emekliye sevk edilen binbaşı - albay rütbesindeki
subayların emeklilik statülerinin ıslahı için T.B.M. Meclisinden çıkarılan
3/9/1971 günlü ve 1478 sayılı Kanunun iptali hakkında Anayasa Mahkemesinde
açılan dâvada benim de imzamın bulunduğunu ve davacı milletvekilleri arasında
olduğumu öğrendim. Bu kanunun iptali hakkında bir dilekçe tanzim etmediği gibi
bu yolda düzenlenen bir dilekçeye de imza koymadım, keyfiyetin incelenerek bu
hususun nazarı dikkate alınmasını istemiştir.
Kararda
bu husustaki çoğunluk görüşü "Dâva dilekçesini 76 milletvekili
imzalamıştır. Mehmet Aksoy'un yeni iddiası gerçek çıksa bile imza sayısı 75 e
düşecektir. Millet Meclisinin üye tamsayısının altıda biri yetmiş beştir.
"Demekki bu durumda dahi milletvekillerince açılan bir iptal dâvasının
geçerli olabilmesi için Anayasanın değişik 149. maddesinin şart koştuğu yeter
sayı bozulmamış olacak başka deyimle Aksoy'un iddiası sonucu
etkileyemiyecektir. Şu duruma göre iddia üzerinde araştırma yapılmasına yer yoktur."
şeklinde ifade olunmuştur.
Oysa
Erzincan Milletvekili Sadık Perincek'in dâva dilekçesini imza edip etmediği
veya Sadık Perincek yazısının bu üyenin imzası olup olmadığı araştırılmak
sızın, çoğunlukça, Sadık Perincek ve Sami Arslan'ın her ikisi de hesaba
katılarak dâva dilekçesini 76 Milletvekilinin imzaladıkları kabul edilmiştir.
Bu iki Milletvekilinden birinin dâva dilekçesini imzalamadığı anlaşıldığına
göre, sayı yetmiş beşe düşmekte ve Mehmet Aksoy'un iddiasının incelenmeme
gerekçesi böylece dayanaksız kalmaktadır. Sırf bu hal dahi, bu iddianın Anayasa
Mahkemesince incelenmesini zaruri kılmaktadır.
Bu
nedenle bu iddianın da incelenmesine karşı olan çokluk görüşüne katılmıyorum.
II-
Millet Meclisi Tutanak Dergisinin 19/8/1971 günlü 151. birleşimine ilişkin
bölüm (Dönem 3 - Toplantı 2 - Cilt 17) incelendiğinde, Başkanın toplanma yeter
sayısının var olduğunu tespit ettikten sonra oturumu açtığı ve Millet Meclisi
Genel Kurulunca gündeminde mevcut işlerin görüşüldüğü ve sıracı geldiğinde de
dâva konusu işin tümü üzerindeki görüşmelerin yapıldığı görülmektedir. Teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler içtüzük hükümleri çerçevesinde tamamlanmış ve işin
bu evresinde içtüzüğün öngördüğü biçimde ve görüşmelerde çoğunluğun olmadığı
yolunda bir itirazda da bulunulmamıştır. Aksine çoğunluğun kalmadığı yolundaki
itirazlar maddelerin oylaması sırasında yapılmıştır. Durum böyle olunca, Millet
Meclisi Genel Kurulunda yapılan teklifin tümü üzerindeki görüşmelerde
çoğunluğun, yani toplanma yetersayısının olmadığı ne iddia edilebilir ve ne de
böyle bir iddia ve kabulün hukuki dayanağı olur. Kaldıki, maddelere
geçilmesinde karar yeter sayısının sağlanamamış olması, teklifin tümü
üzerindeki görüşmelerde de çoğunluğun bulunmadığını bir varsayım olarak ortaya
koyamaz. Başkan, teklifin tümü üzerindeki görüşmelerin bittiğini belirtirken
sonra bazı açıklamalarda bulunmuş ve müteakiben de maddelere geçilmesini
oylamıştır. İşari olarak yapılan bu oylamada 41 kabul ve 39 red oyu kullanılmış
ve Başkan bu oylamayı geçerli addederek maddeler üzerinde görüşme açmak
suretiyle Anayasanın 85. maddesine aykırı bir tutum içine girmiştir.
Oysa
Başkanın, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandıktan sonra maddelere
geçilmesi için alınması gereken kararda karar yeter sayısının bulunmadığı, alınan
bu kararın bu yüzden geçersiz olduğu ortaya çıktıktan sonra, içtüzüğün 144.
maddesini uygulaması, kararın alınmasını ertesi oturuma bırakması gerekirdi.
Nitekim içtüzüğün 144. maddesinin 5. fıkrasında "Nisap bulunmadığından rey
istihsali mümkün olmazsa müzakere edilen maddenin kararı ertesi celseye
bırakılarak ikinci defa reye müracaat olunacağı ruznameye geçirilir" hükmü
yer almaktadır. Bu durumda ise, ikinci defa oya başvurulmasında, teklifin tümü
üzerindeki görüşmelerin tekrarlanması söz konusu olmayıp yalnız maddelere
geçilmesi oya sunulacaktır. Başkanın tutanakta belli edilen tutumu içtüzüğe
aykırı düşmüş ve 151. birleşimde maddeler üzerindeki görüşmeler, çoğunluğun
kalmadığı yolunda ve usulü dairesinde yapılan itirazlar üzerine
tamamlanamamıştır.
155.
birleşimde, toplantı yeter sayısının bulunduğu belirtilerek görüşmeler açılmış
ve maddeler üzerinde Anayasanın öngördüğü çoğunlukla karar alındıktan sonra
teklifin tümü de kabul edilmiştir. Böylece Anayasanın Geçici 3. maddesinde,
yenisi yapılıncaya kadar uygulanması buyurulan içtüzük hükümlerinden olan 144.
maddenin yukarıda belirtilen kuralı dolaylı olarak yerine getirilmiş
olmaktadır. Çünkü Millet Meclisi Genel Kurulunun maddeleri reddetmesi veya
teklifin tümünü kabul etmemesi suretiyle teklifin reddi de mümkün iken bu
birleşimde Anayasanın 85. maddesine uygun olarak alınan kararın olumlu bir
şekilde tecelli etmesi, 151. birleşimdeki hatayı giderecek ve şekil yönünden
mevcut bulunan sakatlığı izale edecek niteliktedir.
Bu
kanaatle, hem toplantı ve hem de karar yeter sayısı olmadığı ve bu yüzden
kanunun Anayasaya aykırı düştüğü yolundaki çokluk görüşüne karşıyım.