ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1971/32
Karar Sayısı:1971/65
Karar Günü:13/7/1971
Resmi Gazete tarih/sayı:27.4.1972/14171
İstemde
bulunan : Sürmene Sulh Ceza Mahkemesi.
İstemin
konusu : 25 Cemaziyelulâ 1342 ve 2 Kânunusani 1340 günlü, 394 sayılı Hafta
Tatili Hakkındaki Kanunun 1., 8., 9. ve 10. maddelerinin Anayasa'nın 12., 14.,
40., 42. ve 44, maddelerine aykırılığı nedeniyle
iptali
istenilmiştir.
OLAY
:
Sürmene
Belediyesinin Hafta Tatili Yasasının 12. maddesine dayanarak Sürmene'de
dükkânların ve öbür ticaret yerlerinin hafta tatili günü kapatılmalarını karara
bağlaması üzerine bu karara uymayarak tatil günü dükkânında çalışan bir
kimsenin sözü edilen yasağa aykırı davranması nedeniyle Sulh Ceza Mahkemesine
verilmesi sonucunda mahkeme dâvada uygulayacağı görüşünde bulunduğu 394 sayılı
Hafta Tatili Yasasının 1., 8., 9. ve 10. maddelerini kendiliğinden Anayasa'ya
aykırı bulmuş, dâvayı erteleyerek bu konuda karar verilmesi için Anayasa
Mahkemesine başvurmuştur.
B)
Yasa metinleri :
l- 2
Kânunusani 1340 günlü, 394 sayılı "Hafta Tatili Hakkında Kanun" un
Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen maddeleri :
(3.
Tertip Düstur, cilt 5, 2. basılış sayfa 226-228)
Madde
l- On bin veya on binden fazla nüfusu havi şehirlerde alelûmum fabrika,
imalâthane, tezgâh, dükkân, mağaza, yazıhane, ticarethane, sınaî ve ticari
bilumum müessesat ve tevabiinin haftada bir gün tatili faaliyet etmeleri
mecburîdir. Tatil günü 24 saatten dun olmamak üzere Cuma günüdür. (27/5/1935
günlü, 2739 sayılı Kanunla son fıkra kaldırılmış ve Cuma Pazara çevrilmiştir.)
Madde
8- îşbu Kanunun ahkâmı istisnaiyesinden istifade etmek isteyen müesseselerin
sahip veya müdiri mes'ullerinin mahallî belediye meclislerine müesseselerinin
nev'i evsaf ve şeraitini ve istihdam ettikleri memurin ve amele miktarını
mübeyyin bir beyanname vererek ruhsatname almaları lâzımdır. Belediye
mıntıkalarından hariç bulunan müesseseler en yakın belediyelere müracaat
ederler. Ruhsatnameler bir sene için muteberdir.
Madde
9- îşbu kanunun ahkâmına muhalif olarak Cuma günleri açılan dükkân ve müessese,
zabıta memurları tarafından kapattırılmakla keyfiyeti mübeyyin bir zabıt
varakası tanzim ve berayı muhakeme re'sen sulh mahkemesine tevdi olunur. Bu
baptaki zabıt varakaları aksi sabit oluncaya kadar mamulünbih ve muteberdir.
Madde
10- İşbu kanunun ahkâmına muhalefet eden dükkân ve mağaza ve müessese sahip
veya müdürlerinden beş liradan beş yüz liraya kadar cezayı nakdî alınır ve
müessese sahipleri malen mesuldürler. Sulh mahkemeleri işbu eşhasın
muhakemelerini müstacelen icraya ve esbabı kanuniye olmadıkça nihayet bir hafta
zarfında intaca mecburdurlar. Verilen kararlar ancak kabili temyizdir.
2-
Dayanılan Anayasa maddeleri :
Madde
12- Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep
ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiçbir
kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Madde
14- Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını geliştirme haklarına ve kişi
hürriyetine sahiptir.
Kişi
dokunulmazlığı ve hürriyeti, kanunun açıkça gösterdiği hallerde, usulüne göre
verilmiş hâkim kararı olmadıkça kayıtlanamaz.
Kimseye
eziyet ve işkence yapılamaz.
İnsan
haysiyetiyle bağdaşmıyan ceza konulamaz.
Madde
40- Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel
teşebbüsler kurmak serbesttir.
Kanun,
bu hürriyetleri, ancak kamu yararı amaciyle sınırlayabilir.
Devlet,
özel teşebbüslerin millî iktisadın gereklerine ve sosyal amaçlara uygun
yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlıyacak tedbirleri
alır.
Madde
41- iktisadî ve sosyal hayat, adalete, tam çalışma esasına ve herkes için
insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış seviyesi sağlanması amacına göre
düzenlenir.
İktisadî,
sosyal ve kültürel kalkınmayı demokratik yollarla gerçekleştirmek; bu maksatla,
millî tasarrufu artırmak, yatırımları toplum yararının gerektirdiği
öncelliklere yöneltmek ve kalkınma planlarını yapmak, Devletin ödevidir.
Madde
42- Çalışma herkesin hakkı ve ödevidir.
Devlet,
çalışanların insanca yaşaması ve çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi
için, sosyal iktisadî ve malî tedbirlerle çalışanları korur ve çalışmayı
destekler; işsizliği önleyici tedbirler alır.
Angarya
yasaktır.
Memleket
ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda vatandaşlık ödevi niteliği alan beden
veya fikir çalışmalarının şekil ve şartları, demokratik esaslara uygun olarak
kanunla düzenlenir,
C)
İlk inceleme :
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi gereğince yapılan, Avni Givda, Fazıl Uluocak,
Sait Koçak, Nuri Ülgenalp, Muhittin Taylan Şahap Arıç, İhsan Ecemiş, Recai
Seçkin, Ahmet Akar, Halit Zarbun, Kani Vrana, Muhittin Gürün, Lütfi Ömerbaş,
Şevket Müftügil ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun katıldıkları 10/6/1971 günlü ilk
inceleme toplantısında dosyanın eksiği bulunmadığı anlaşıldığından işin
esasının, itiraz konusu kanunun mahkemenin baktığı dâvada uygulama durumunda
bulunduğu, 1., 9. ve 10. maddeleriyle sınırlı olarak incelenmesine, İhsan
Ecemiş, Halit Zarbun, Kâni Vrana, Şevket Müftügil ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun 8.
maddenin dahi incelenmesi gerektiği, Avni Givda'nın ise mahkemenin Kanunun 12.
maddesinin Anayasa'ya aykırılığını ileri sürmediğine göre olayla itiraz konusu
kurallar arasında bağlantı kurulamayacağından itirazın mahkemenin yetkisizliği
yönünden reddi gerektiği yolundaki karşı oylariyle ve oyçokluğu ile karar
verilmiştir.
2/1/1340
günlü, 394 sayılı Yasanın 8. maddesinde hafta tatilinden ayrık tutulan yerlerin
(ki bu yerler 394 sayılı Yasanın istem konusu dışında olan 4. maddesinde
sayılmıştır.) işletilebilmesi için o yeri işletenlerin belediyeye başvurup
ruhsat almalarının gerekli bulunduğu kuralı konulmuştur. Ceza dâvasına temel
olan işletme, bakkal dükkânıdır. Bakkal dükkânlarının 394 sayılı Yasanın 4.
maddesinde anılan ve hafta tatilinden ayrık tutulan yerlerden bulunmaması
dolayısiyle sanığın bu maddeden yararlanması söz konusu olamıyacağı gibi dâva
dosyasında sanığın ruhsatnameye değinen bir savunması bulunmadığı için bu 8.
madde kuralının ceza dâvasında uygulama yeri yoktur. İşin özüne bakılırsa
mahkeme hafta tatili zorunluğuna ilişkin 1. madde kuralının Anayasa'ya doğrudan
doğruya aykırı bulunduğunu ve Yasanın öbür maddelerinin ise 1. maddesindeki kuralın
uygulanmasına ilişkin düzenlemeleri kapsadıkları için dolaylı biçimde
Anayasa'ya aykırı bulunduklarını ileri sürmüştür. Anayasa'nın 151. maddesi
uyarınca belli dâvaya bakan mahkemeler, ancak o dâvada uygulama durumunda
bulundukları yasa kuralının Anayasa'ya aykırılığını ileri sürerek Anayasa
Mahkemesine başvurabileceklerinden, hangi nedene dayanırsa dayansın, dâvada
uygulama yeri bulunmayan bir maddenin Anayasa Mahkemesine getirilmesi yetkisi
mahkemeler için tanınmış değildir.
394
sayılı Yasa gereğince zorunlu hafta tatili kuralının ceza dâvasında
uygulanabilmesi, belediye meclisinin Sürmene'deki belli işyerlerinde de 394
sayılı Yasanın uygulanmasına karar vermiş olmasına dayanmaktadır. Gerçekten
nüfusu 10 binden aşağı olan şehir ve kasabalarda o Yasanın uygulanmaması 1.
maddesindeki kural gereğidir; şu kadar ki sözü edilen Yasanın 12. maddesinde
nüfusu 10 binden aşağı olan şehir ve kasabalarda dahi Yasanın uygulanmasına o
yer belediye meclîslerinin karar verip bu kararı halka duyurmalariyle hafta tatili
kuralının uygulanacağı kabul edilmiştir. Ancak sözü edilen 12. maddenin
Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle iptali istenmeyip bu 12. madde uyarınca o yer
belediye meclisince karar verilmesi ve bu kararın kamuya duyrulması sonucunda
Yasa'nın temel kuralı kapsayan 1. maddesiyle öbür maddelerinin (Ceza dâvasının
açıldığı yerde ve dolayısiyle bu ceza dâvasında) uygulama olanağı doğmuştur ve
'mahkeme de gerçekten uygulayabileceği üç madde ile ayrıca 8. maddenin iptalini
istemiştir. Bir dâvada uygulanabilecek kurallardan hepsinin Anayasa'ya aykırı
olması gerekmez ve Anayasa Mahkemesine başvuran mahkemenin kanısına göre bunlar
içinde hangileri Anayasa'ya aykırı ise yalnız onların Anayasa'ya aykırılığının
ileri sürülmesi ile yetinilmesi zorunludur; Anayasa'nın 151. maddesinden çıkan
anlam budur.
Şu
yön de belirtilmelidir ki 394 sayılı Yasa Kuralları içinden mahkemenin Anayasa
Mahkemesinden iptalini istediği kurallardan sınırlandırma kararında anılanların
Anayasa'ya aykırı görülüp iptal edilmesi durumunda, mahkeme elindeki ceza
dâvasını beraat ile sonuçlandıracaktır. Demek ki yalnızca bu kuralların iptali
mahkemenin vereceği kararın sonucu üzerinde yeterince etkili olacaktır ve 394
sayılı Yasanın 12. maddesinin Anayasa'ya aykırı bulunup bulunmaması bu durumu
değiştirmeyecektir.
Ç)
Esasın incelenmesi ve kararın gerekçeleri :
Esasa
ilişkin rapor, sınırlama kararı çerçevesi içinde kalan yasa kuralları ile
dayanılan Anayasa kuralları, bunlara ilişkin yasama belgeleri ve ilgili öbür
metinler incelendi; gereği görüşülüp düşünüldü :
Esasa
girmeden önce 394 sayılı Yasanın 1. maddesi ile 9. ve 10. maddelerinin bu
dâvada uygulanacak hükümleri bakımından yeniden sınırlandırılmasına yer olup
olmadığı tartışılmış ve sonuçta böyle bir sınırlandırmaya gerek görülmemiştir.
Sınırlandırma görüşünde olanlar ceza dâvasına konu edilen olayda hafta tatili
günü açık olan yerin bir dükkân olduğunu, ceza mahkemesindeki sanığın dükkânı
açık bulundurarak 394 sayılı Yasaya aykırı davrandığını ve böylelikle
uygulanacak kuralın 1. maddenin dükkânlara ilişkin kuralı olduğunu ileri
sürmüşlerdir; oysa 394 sayılı Yasanın 1. maddesi kuralları bir bütün niteliği
göstermekte olup orada gösterilen yerlerin şu veya bu yer olmasının sonuç
üzerinde herhangi bir etkisi düşünülemiyeceğinden ve ileri sürülen iptal gerekçeleri
genel nitelikte bulunduğundan ayrıca sınırlandırma kararı verilmesi yersiz
görülmüştür.
Muhittin
Gürün, Şevket Müftügil ve Ahmet H. Boyacıoğlu bu görüşe katılmamışlardır.
I-
1. maddenin Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
l-
Anayasa'nın 44. maddesinde her çalışanın dinlenme hakkı olduğu kesinlikle
belirtilmiştir. Buna göre olağan biçimde çalışanların hiç değilse haftada bir
gün dinlenmelerinin zorunlu kılınması, Anayasa'nın bu buyruğunun doğrultusunda
bir düzenlemedir. Bugün bütün dünyada, çalışan bütün kişilerin dinlenmeleri
gerektiği, bunun sağlığı korumak koşullarından olduğu, dinlenmenin çalışmaktan
doğan yıpranmaları giderdiği ve çalışanlara daha iyi, daha verimli çalışma
olanağı sağlandığı ve böylece hem çalışan kişinin, hem de çalışmakla ilgili bulunan
toplumun yararının korunmuş bulunduğu kabul edilmektedir. Nitekim, İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesinin (3. Tertip Düstur, cilt 30, sayfa 1019 ve
sonrası) 24. maddesinde "Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa
çalışma müddetinin makul suretle tahdidine ve muayyen devrelerde ücretli
tatillere hakkı vardır." denilerek aynı kural, uluslararası alanda dahi
kabul edilmiş bulunmaktadır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisinde 394 sayılı Yasanın hazırlık çalışmaları sırasında
düzenlenen komisyon raporu gerekçesinde nüfusu onbinden aşağı yerlerde hafta
tatilinin uygulanmaması konusunda şöyle denilmiştir : "... kasaba ve
köylere teşmili mucibi menfaat gibi görünüyorsa da memleketimizde bilhassa
küçük şehirlerde sanayi ve mesai lüzumu kadar terakki etmemiş olduğu cihetle
bütün memlekete teşmilinde bir faidei ameliye görülmemiş ......." (T. B.M.
M. Zabıt Ceridesi 2. Devre - 4, cilt, 77 - 78, içtima, sayfa 640 - 688). Demek
ki ülkenin içinde bulunduğu toplumsal ve iktisadî koşullar bakımından küçük
yerlerde ve köylerde yeterince çalışılmadığı gerçeği karşısında onbinden az
nüfuslu yerlerde hafta tatili zorunluğu kabul edilmemiştir. Ancak 394 sayılı
Yasanın 12. maddesinde belediye meclislerinin karar vermeleriyle bir kentte
veya kasabada hafta tatilinin uygulanmasını sağlamaları olanağı öngörülmüştür.
Demek ki onbinden aşağı nüfuslu topluluklarda hafta tatiline ilişkin kuralın
uygulanmayışı, ülkenin toplumsal ve iktisadî durumunun özelliğine, başka
deyimle haklı nedene dayanmaktadır. Haklı nedene dayanan durumlarda başka
kurallar konulmakla Anayasanın 12. maddesindeki yasa önünde eşitlik ilkesi
çiğnenmiş olmaz. Durum başka yönden açıklanacak olursa şöyle de denilebilir :
Anayasa'nın 12. maddesindeki eşitlik ilkesi eşit durumda bulunan kişiler veya
toplulukların aynı hukuk kurallarına bağlı tutulmasını zorunlu kılar. Ülkemizde
nüfusu onbinden yukarı bulunan topluluklarda çalışan kimselerin çalışma
durumlarıyla onbinden aşağı yerlerde bulunan kimselerin çalışma durumları
toplumsal ve iktisadî açıdan genellikle eşit değildir ve bundan ötürü zorunlu
hafta tatili kuralının nüfusu çok yerlerde uygulanıp onbinden az yerlerde
uygulanmaması, yasa karşısında eşitlik ilkesiyle çelişki yaratmaz. Nitekim
Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarında haklı neden bulunan durumlarda başka
kuralların konulmasının ve hukuki nitelikçe başka başka durumlarda bulunan
kişiler veya topluluklara ayrı ayrı kurallar uygulanmasının Anayasa'nın eşitlik
ilkesine aykırı olmadığı belirtilmiş bulunmaktadır (Örneğin, 1966/11-44 sayılı,
22/11/1966 günlü karar : 27/12/1967 günlü, 12787 sayılı Resmî Gazete - Anayasa
Mahkemesi Kararlar Dergisi Sayı 5, Sayfa 12 ve sonrası; 1963/337 - 1967/31
sayılı, 19 - 20/10/1967 günlü karar : 2/5/1969 günlü, 13188 sayılı Resmî Gazete
- Anayasa Mahkemesi kararlar Dergisi Sayı 6, Sayfa 76; 1970/36-50 sayılı,
24/12/1970 günlü karar : 4/5/ 1971 günlü, 13826 sayılı Resmî Gazete - Anayasa
Mahkemesi Kararlar Dergisi Sayı 8; Sayfa 501, 502). Demek ki 20/1/1340 günlü,
394 sayılı Yasanın 1. maddesi kuralında, nüfusu on binden aşağı ve yukarı
yerler arasında ayırım gözetilmesinde Anayasa'nın 12. maddesinde öngörülen yasa
karşısında eşitlik ilkesine aykırılık yoktur.
Şunu
da belirtelim ki, nüfusu onbinden aşağı yerler arasında da "belediye
meclisinin hafta tatilinin uygulanması yolunda karar vermiş olup olmadığına
gere ayırım gözetilmesinde dahi hukuk açısından eşitsizlik ileri sürülmesi
doğru olmaz. Çünkü belediye meclisinin böyle bir harara varması, ancak o
yerdeki toplumsal ve iktisadî özellikler dolayısiyle olağan bir çalışma düzeninin
gerçekleşmiş ve böylece zorunlu hafta tatili kuralının uygulanmasının gerekmiş
bulunmasının sonucu olabilir. Demek ki böylece karar verilen yerlerle
verilmeyen yerlerdeki çalışma durumu eşit değildir ve hafta tatilini uygulama
kararını verme yetkisinin tanınması, haklı nedene dayanmaktadır. Bu
açıklamalara göre onbinden aşağı nüfuslu yerler arasında da 394 sayılı Yasanın
1. maddesinin öngördüğü zorunlu hafta tatili açısından Anayasa'nın 12.
maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı bir yön yoktur.
2-
Mahkeme haftada bir gün çalışma yasağının herkesin maddi varlığını geliştirmek
hakkına ve kişi hürriyetine sahip bulunduğu yolla Anayasa'nın 14.,maddesi
kuralına aykırılığını da öne sürmektedir. Yukarıdaki bentte açıklandığı üzere
hafta tatilinin uygulanması, kişinin daha verimli çalışarak iktisadî yararını
daha iyi sağlaması için zorunludur. Olağan biçimde çalışan bir kişinin hafta
tatilinden yararlanmaksızın boyuna çalışması, maddî varlığını geliştirmek
değil, yıpratmak sonucunu doğurur ve bu bakımdan Anayasa'nın 14. maddesinde
maddî varlığı geliştirme hakkının öngörülmesiyle güdülen erek ile çelişir bir
durum ortaya çıkarır. Demek ki bu kuralda Anayasa'nın 14. maddesine aykırılık
bir yana, uygunluk vardır.
3-
Mahkeme zorunlu hafta tatili kuralının herkesin dilediği alanda çalışma
özgürlüğünü tanıyan Anayasa'nın 40. maddesine aykırı olduğunu ye bu kuralda
kamu yararı düşünülemiyeceğini ileri sürmektedir. Oysa yukarıdaki l sayılı
bentte açıklandığı üzere hafta tatilinde açıkça kamu yararı vardır ve bu
nedenle çalışma özgürlüğünün sınırlandırılması Anayasa'nın 40. maddesinin
ikinci fıkrası kuralına aykırı değildir.
4-
Mahkeme zorunlu hafta tatilinin iktisadi ve sosyal hayatın adalete ve tarh
çalışma esasına uygun olarak düzenleneceği yollu Anayasa'nın 41. maddesi kuralı
ile dahi çeliştiğini ortaya atmaktadır; oysa yukarıdaki l sayılı bentte
açıklandığı üzere, hafta tatili ilkesi, çalışmanın verimliliği ve çalışanların
sağlığı bakımından, olağan biçimde çalışılan durumlarda, uyulması zorunlu bir
kural niteliğindedir ve bu bakımdan 41. madde ile çelişen bir yanı yoktur. Şu
da belirtilmelidir ki 41. maddede iktisadî ve sosyal hayatın düzenlenmesinde
herkes için insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış düzeyi sağlanması amacı
dahi öngörülmüştür. Bir hafta olağan biçimde çalışıp yorulan bir kimsenin hafta
sonunda dinlenmesi, önün insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış düzeyine
ermesi için, bu günkü uygarlık dünyasında, vazgeçilmez bir koşul sayılmaktadır.
Demek ki tartışma konusu kural, Anayasa'nın 41. maddesinin birinci fıkrasının
gereğine uygun olarak konulmuş bir kuraldır.
5-
Anayasa'nın 42. maddesindeki çalışmanın herkesin hakkı bulunduğu kuralının
zorunlu hafta tatili kuralı ile çiğnenmiş olduğu ve bunun sözü edilen maddede
yasaklanan angarya niteliğini gösterdiği görüşü de doğru değildir; çünkü l
sayılı bentte açıklanan nedenlerle zorunlu hafta tatili, olağan biçimde
çalışanların yıpranmadan ve daha verimli olarak çalışmalarını sağlamak ereği
ile benimsenmiştir. Bundan önceki bentte de açıklandığı gibi bu ara verme olağan
biçimde çalışanın insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış düzeyine erişmesi
amacı için de gereklidir. Kaldı ki Anayasa'nın 42. maddesinin ikinci fıkrasında
da çalışanların insanca yaşaması ve çalışma hayatının kararlılık içinde
gelişmesi için Devletin toplumsal iktisadi ve akçalı tedbirlerle çalışanları
koruyup çalışmaya destekleyeceği öngörülmüştür. İnsanca yaşamanın gerekli
koşullarından birisi de olağan biçimde çalışan kişinin hafta sonu
dinlenmesidir.
Anayasa'nın
42. maddesinin üçüncü fıkrasında yasaklanan angarya, bir kimsenin hiçbir
karşılık almaksızın zorla başkasının işini görmesidir Zorunlu hafta tatili
sırasında başkasının işini zorla ve parasız olarak görme durumu söz konusu
olamıyacağından, burada angaryanın varlığı düşünülemez. İmdi, argarya yasağı
kuralının bu olayda uygulama yeri yoktur.
II-
9. maddenin Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
Bu
maddede, 394 sayılı Yasa kurallarına aykırı olarak hafta tatili günleri açılan
yerlerin kolluk memurlarınca hemen kapattırılacağı ve durumu saptayan bir tutanak
düzenleyip ilgililerin doğrudan doğruya Sulh Ceza Mahkemesine gönderilecekleri
ve bu tutanakların doğru olmadığı kanıtlanıncaya değin geçerli sayılacağı
kurala bağlanmıştır.
394
sayılı Yasanın 1. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığı sonucuna varılması karşısında,
bu maddeye yönelen istemin de reddi gerekir. Gerçekten mahkeme, tartışma konusu
Yasanın 1. maddesinde benimsenen kuralın Anayasa'ya aykırılığı görüşünün sonucu
olarak bu maddenin de Anayasa'ya aykırı bulunduğu kanısını ortaya atmıştır.
Anayasa'nın 136. maddesinin verdiği yetki ile konulan bu kurallar Anayasa'nın
başka bir kural veya ilkesine de aykırılık göstermemektedir.
III-
10. maddenin Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
Mahkeme
bu maddeyi de birinci maddeye aykırı davranışın ceza yaptırımını öngören bir
kural olması açısından Anayasa'ya aykırı görmüştür. Yukarıda açıklanan
nedenlerle 394 sayılı Yasanın 1. maddesi Anayasa'ya ay kın bulunmadığı için
bunun ceza yaptırımı bulunan sözü geçen 10. maddenin dahi mahkemenin ileri
sürdüğü gerekçeler açısından Anayasa'ya aykırılığı yoktur. Bundan başka bu
maddede. Anayasa'nın ceza yaptırımlarına ilişkin kurallarına özellikle suça
göre cezanın adaletli bulunması ilkesine de bir aykırılık görülmemiştir.
IV-
İtirazın Anayasa açısından değerlendirilmesi :
Yukarıda
açıklanan nedenlere göre 394 sayılı Yasanın 1., 9., ve 10. maddelerinde
Anayasa'ya aykırılık bulunmadığından itirazın reddi gerekli görülmüştür.
SONUÇ
:
Hafta
tatili hakkında 394 sayılı Kanunun sınırlama kararı uyarınca incelenen 1., 9.
ve 10. maddelerinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine 13/7/1971
gününde oybirliğiyle karar verildi.
|
|
|
|
Başkanvekili
Avni
Givda
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
Sait
Koçak
|
Üye
Muhittin
Taylan
|
|
|
|
|
Üye
Şahap
Arıç
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Recai
Seçkin
|
Üye
Ahmet
Akar
|
|
|
|
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Kani
Vrana
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
|
|
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Şevket
Müftügil
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
2
Ocak 1340 günlü, 394 sayılı "Hafta Tatili Hakkında Kanun" 1.
maddesinde ancak onbin veya onbinden çok nüfusu olan kentlerde uygulanma
ilkesini getirmiştir. Yasanın nüfusu onbinden aşağı olan kentlerde ve
kasabalarda de belediye meclislerinin karar ve ilanı üzerine uygulanabilmesi
olanağını taşıyan 12. madde ise bir istisna hükmüdür.
394
sayılı Kanunda 12. madde bulunmasaydı ve belediye meclisi bu madde hükmünden
yararlanarak kasabayı Hafta Tatili Yasası kapsamına almasaydı Sürmene'de Hafta
Tatili Yasasına aykırı bir eylemin oluşması ve 394 sayılı Kanunun kimi
maddelerinin anayasa'ya aykırılığını ileri süren Sürmene Sulh Ceza Mahkemesinin
böyle bir davaya bakması düşünülemezdi.
Onun
içindir ki Sürmene Sulh Ceza Mahkemesinin 394 sayılı Kanunun onbin ve daha yukarı
nüfuslu kentlerde uygulanabilecek kurallarının, bakmakta bulunduğu dava
dolayısiyle, doğrudan doğruya ve genel olarak Anayasa'ya aykırılığını ileri
sürmesine ve işi bu açıdan Anayasa Mahkemesine getirilmesine olanak yoktur.
Mahkemenin bakmakta olduğu dava, kanunun 12. maddesi kapsamına girmektedir ve
Anayasaya aykırılık iddiasıda ancak 12. madde yolunda ve o madde ile sınırlı
olarak düzenlenmemiş bu maddeye ilişmemiş ve böylece olay ve iddia ile itiraz
konusu kurallar arasında bağlantı kurulamamıştır.
Şu
duruma göre Sürmene Sulh Ceza Mahkemesinin, bakmakta olduğu davada uygulayacağı
hükmün kapsamım astımı: Anayasaya aykırılık iddiasını, yetkisini taşırıp, onbin
ve daha yukarı kentler için konulmuş hafta tatili zorunluğuna ilişkin temel
kurala yönelttiği ve bu tutumun ise Anayasa'nın 151. maddesinin Anayasa
Mahkemesine Anayasaya uygunluk denetimi için getirilebilecek kuralları
"mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulayacağı hükümler" ile
sınırlayan ilkesine açıkça aykırı düştüğü ortadadır.
Böyle
bir başvurmanın başvuran mahkemenin yetkisine girdiğinin kabul edilmesi, itiraz
ve inceleme konusu hükümler Anayasa'ya aykırı görülürse, bunların doğrudan
doğruya iptaline ve böylece onbinden az nüfuslu bir yerde oluşan eyleme ilişkin
dava dolayısiyle 394 sayılı Kanunun onbin veya daha çok nüfuslu kentlerde
yürürlükten kaldırılmasına yol açacaktır. Oysa mahkeme 12. maddeyi Anayasa
Mahkemesine getirmiş bulunsaydı yalnızca bu maddenin iptaliyle yetinilir ve
sonucun yetkiyi ve ereği aşması da önlenmiş olurdu. Şu durum dahi mahkemenin
yetki dışı bir davranışta bulunduğunu yeterince aydınlatacak niteliktedir.
1971/32
esas sayılı işte itirazın itirazda bulunan mahkemenin yetkisizliği nedeniyle
reddi gerekirken 10/6/1971 günlü ilk inceleme toplantısında 2 Ocak 1340 günlü,
394. sayılı yasanın 1., 9. ve 10 maddeleriyle sınırlı olarak esasın
incelenmesinin karara bağlanmasına yukarıda yazılı gerekçeyle karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
Cezalandırma
hak ve yetkisi Devletindir. Bu nedenledir ki, yargılama usulü kanunlarımıza
göre, Devlet adına ceza iddiası, kural olarak, bu görevi temsil etmekte olan
Cumhuriyet Savcıları tarafından yapılmakta ise de, bu yetki, çok az rastlanır
hallerde Devletin bazı diğer makamlarına da veya kişilere verilmektedir.
Nitekim, 2/1/1340 günlü, 394 sayılı Hafta Tatili Hakkındaki Kanuna göre, kolluk
bu kanuna giren suçlarda düzenlendiği tutanağı görevli mahkemeye doğrudan
doğruya vermek yoluyla, kamu dâvası açabilir. Yani, burada kamu dâvasının
açılması için Cumhuriyet Savcılarının iddianame, yani dâvayı açan belgeyi
düzenlemelerine kanun gerek görmemiştir. Zira, kanun burada dâvanın açılması
için, kolluğun, eylemi saptamak üzere düzenlediği tutanağı yeter saymıştır.
Olayımızda sanık hakkındaki kamu dâvası, itiraz yoluna başvuran mahkemeye bu
yolla gelmiş bulunmaktadır.
Olayın
geçtiği ilçe merkezinin, yani, belediye sınırları içindeki nüfus sayımından
sözü geçen kanunun bu ilçe merkezinde uygulanması yerin belediye meclisinin
karar ve ilânına bağlı tutulmuştur. Nitekim, belediye meclisi de bu yolda bir
karar vermiş bulunmaktadır. Ancak, sanığın iş yerinin niteliği ile, bu yeri,
aynı kanunun 8. maddesi hükmü uyarınca resmi tatil günü dahi açmak üzere
belediye meclisinden ruhsat name cuması mümkün olup olmadığı ve mümkün ise,
gerçekten böyle bir ruhsat alıp almadığı yönlerinim, sanığa yükletilen bu
biçimsel suçun tüm öğeleri ile birlikte oluşup oluşmadığını saptamak bakımından
araştırılıp belli edilmesi zorunlu olabilir.
Buna
karşılık, kamu dâvasının açılışında izlenmiş bulunan kanuni yol nedeniyle
olayda hazırlık soruşturması yapılmamış bulunduğu için, yukarıda sözü geçen yon
dosyada yeteri kadar açıklıkta saptanmamış olarak kalmıştır. Bu durum
karşısında dâvayı görmekte olan mahkeme, bu yönü dahi inceleyerek, ceza usulü
hukukunun gerektirdiği kesinlikte saptamak ve dolayısiyle bu işlemin dayanağı
bulunan 8. maddeyi de uygulamak durumundadır.
Esasen,
bir ceza dâvasında uygulanacak kanun hükmü kavramı, yalnız dâvayı açan belgede
gösterilmiş bulunan veya mahkemece ceza tertibi sırasında dayanılan kanun
hükümlerini değil, aynı zamanda o dâvanın sonucuna, onu değiştirecek ölçüde
etkili olacak hükümleri de içermektedir.
Genel
olarak, her suç kanun hükümlerine karşı bir aykırılık halini göstermekte ise
de, soyut olarak kanuna aykırılığın suç sayıldığı veya suçun öğeleri arasında
yer aldığı hallerde, öncelikle biçimsel suçlarda, o eylemin kanuna aykırı
sayılmasına dayanak alınacak kanun hükümlerinin dahi, aynı dâvada uygulama yeri
var demektir. Çünkü, bu biçimsel sucun bütün öğeleri ile birlikte oluşması
için, aykırı hareket edildiği ileri sürülen kanun hükmü uyarınca gerekli
işlemin kanuna uygun şekilde yapılmış olması ve kanunda gösterilen koşullara
uyulması zorunluyu vardır. Eğer, kanunun aradığı koşul sanık tarafından yerine
getirilmiş ise bu kanuna aykırı olduğu ileri sürülen eyleminde suçluluk
niteliği kalmayacak demektir. O halde, sözü geçen 8. madde hükmünün göz önünde
bulundurulması, yani, bu maddeye göre yapılacak araştırmama olumlu veya olumsuz
bir sonuç vermesi, dâvama sonucuna, onu değiştirecek nitelikte etkili olabilir.
Bu
nedenlerle, işin esasının sadece sözü geçen kanunun 1., 9. ve 10. maddeleri ile
sınırlı olarak incelenmesine ilişkin 10/6/1971 günlü karara, 8. maddesinin dahi
incelenmesi gerektiği düşüncesi ile karşıyız.
|
|
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Kâni
Vrana
|
|
|
Üye
Şevket
Müftügil
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
394
sayılı Hafta Tatili Hakkında Kanunun 12. maddesinde "İşbu Kanun ahkâmının
nüfusu on binden dun olan şehir ve kasabalarda dahi tatbikî mahallî belediye
meclislerinin kararma vabestedir" denilmekte ve Sürmene Belediye Meclisi
tutanağından, Pazar günü dükkânların kapatılması yolunda bir önergenin oya
sunulduğu anlaşılmaktadır.
Diğer
taraftan Pazar günü dükkân açıldığının 18/1/1970 günlü tutanakla tespitinden
sonra Sürmene Sulh Ceza Mahkemesine açılan dâva üzerine itiraz yoluna
başvurulmuş ve dâvada uygulanacak kanun hükümlerinin Anayasa'ya aykırılığı
ileri sürülerek bekletici sorun çıkarılmıştır.
Kanunun
birinci maddesinde, kapalı olması gereken yerler teker teker ele alınarak
sayılmış, 4. maddesinde de istisnalar belirtilmiş ve 9. maddede ise dükkân ve
müessesat sözleri kullanılmıştır.
Dükkânın
Pazar günü açılması suretiyle yasaya aykırılık doğduğu nedeniyle ceza dâvasının
açıldığı mahkemeden gelen belge ve kâğıtların incelenmesinden anlaşıldığına
göre, bu dâvada mahkemenin uygulama durumunda olduğu hükümlerin, ilk inceleme
evresinde belli edilen maddelerin dükkânlarla ilgili kısımları olmak iktiza
eder.
Bu
nedenlerle, Kanunun, ceza mahkemesinin uygulama durumunda olduğu dükkânlara
ilişkin hükmü ile sınırlı olarak, Anayasa'ya uygunluk denetiminin yapılması gerekirken,
dâvaya konu olmayan müessesati da kapsamına alacak biçimde bu denetimi
genişleten çokluk görüşüne karşıyız.
|
|
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Şevket
Müftügil
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|