ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1970/63
Karar sayısı:1971/38
Karar günü:13/4/1971
Resmi Gazete tarih/sayı:16.11.1971/14077
İstemde
bulunan mahkeme : Eskişehir İş Mahkemesi.
İstemin
konusu : 30/1/1950 günlü 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun l inci maddesinin
son fıkrası ile 2., 4., 12. ve 13. maddelerinin, Anayasa'nın 7., 14., 133.,
134. ve 144, maddelerine aykırılığı yolundaki davacı iddiasının mahkemece ciddi
görülmesi üzerine Anayasa'nın 151. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesinden karar
istenmiştir.
I.
Olay :
Bir
işçinin işten çıkarılması dolayısiyle iş mahkemesine başvurup işverene karşı
kıdem tazminatı Ödetilmesi dâvası açması üzerine davacı vekili mahkemenin
kuruluşuna ilişkin 5521 sayılı İş Mahkemeleri Yasasının Anayasa'ya aykırılığını
ileri sürmüş, dâvâlı vekili de bu görüşün haklı olduğunu bildirmiş, Anayasa'ya
aykırılık iddiasını inceleyen mahkeme, bu iddianın ciddi olduğu kanısına varmış
Anayasa'ya aykırılık yönünün karara bağlanması için Anayasa Mahkemesine
başvurmuştur.
III.
Yasa metinler :
a)
30/1/1950 günlü, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu kurallarından Anayasa
Mahkemesinin sınırlandırma kararı gereğince esas bakımından incelenenler
(Düstûr 3. Tertip, Cilt 31, Sahife 754) şunlardır:
Madde
2- İş mahkemeleri bu iş için görevlendirilen yargıcın başkanlığında bir işveren
temsilcisi ile bir işçi temsilcisinden teşekkül eder.
Bu
mahkemeye katılacak işveren temsilcileri, varsa o yerdeki Ticaret ve Sanayi
Odası, yoksa en yakın Ticaret ve Sanayi Odası meclislerinin, işçi temsilcileri
ise o yerdeki iş Kanununa göre seçilmiş olan temsilci işçilerin toplanarak
gizli oyla seçecekleri 12 şer aday arasından birer asli ve üçer yedek olmak
üzere Adalet ve Çalışma Bakanlıklarınca tayin olunur.
Seçimlerin
şekil ve usulleri Adalet ve Çalışma Bakanlıklarınca tespit edilir.
Asli
üyelerin bulunmadığı hallerde yedek üyeler başkan tarafından çağrılarak mahkeme
teşkil olunur.
Temsilcilerin
görev süreleri iki yıldır.
Madde
4 - İş mahkemesine üye seçilebilmek için :
A)
Türk vatandaşı olmak;
B)
Otuz yaşım bitirmiş olmak ;
C)
Türkçe konuşur ve okur yazar olmak ;
D)
Medeni ve siyasi haklardan mahrum olmamış bulunmak;
E)
Ağır hapsi müstelzim veya şeref veya haysiyeti kinci bir suçtan mutlak surette
veya üç aydan fazla hapis cezası ile mahkûm olmamış bulunmak;
F)
Bulunduğu yerde devamlı olarak en az bir yıldan beri işveren veya işveren
vekili veyahut işçi olarak çalışmış olmak; (Fasılalı ve mevsimlik işlerde
çalışanların, geçmiş hizmet sürelerinin toplamı nazara alınır.)
Şarttır.
b)
Dayanılan Anayasa kuralları ;
Madde
7- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.
Madde
132- Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna, hukuka ve
vicdanî kanaatlarına göre hüküm verirler.
Hiçbir
organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve
hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde
bulunamaz.
Görülmekte
olan bir dâva hakkında Yasama Meclislerinde yanılgı yetkisinin kullanılması ile
ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulmaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu
organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların
yerine getirilmesini geciktiremez.
Madde
133- Hâkimler azlolunamaz. Kendileri istemedikçe, Anayasa'da gösterilen yaştan
önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de
olsa, aylıklarından yoksun kılınamaz.
Meslekten
çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlarla görevini sağlık
bakımından yerine getiremiyeceği kesin olarak anlaşılanlar ve meslekte
kalmalarının caiz olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar
saklıdır,
Madde
134- Hâkimlerin nitelikleri, atanmaları, hakları ve ödevleri, aylık ve
ödenekleri, meslekte ilerlemeleri, görevlerinin veya görev yerlerinin geçici
veya sürekli olarak değiştirilmesi, haklarında disiplin kovuşturması açılması
ve disiplin cezası verilmesi, görevleriyle ilgili suçlarından dolayı soruşturma
yapılmasına ve yargılanmalarına karar verilmesi, meslekten çıkarılmayı
gerektiren suçluluk ve yetersizlik halleri ve diğer özlük işleri, mahkemelerin
bağımsızlığı esasına göre, kanunla düzenlenir.
Hâkimler
altmışbeş yaşını bitirinceye kadar hizmet görürler. Askeri hâkimlerin yaş haddi
kanunla belli edilir.
Hâkimler
kanunda belirtilenlerden başka, genel ve özel hiçbir görev alamazlar.
IV.
İlk inceleme :
Hakkı
Ketenoğlu, Lûtfi Ömerbaş, Celâlettin Kuralmen, Sait Koçak, Avni Givda, Nuri
Ülgenalp, Muhittin Taylan, Şahap Arıç, İhsan Ecemiş, Halit Zarbun, Ziya Önel,
Kani Vrana, Muhittin Gürün, Şevket Müftügil ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun
katılması ile Anayasa Mahkemesi içtüzüğünün 15. maddesi uyarınca yapılan
19/1/1971 günlü ilk inceleme toplantısında; dosyanın eksiği olmadığı
anlaşıldığından işin esasının, mahkemenin uygulama durumunda bulunduğu 5521
sayılı Kanunun 2. ve 4. maddeleriyle sınırlı olarak incelenmesine, Celâlettin
Kuralmen, Sait Koçak, Avni Givda, Şahap Arıç, İhsan Ecemiş ve Halit Zarbun'un
mahkemenin itiraz konusu hükümleri uygulayacak durumda olmadığı ve itirazın
yetki yönünden reddi, Lûtfi Ömerbaş'ın incelemenin yalnızca 2. madde ile
sınırlandırılması gerektiği yolundaki karşıoyları ile ve oyçokluğu ile karar
verilmiştir.
a)
Kendisine bir dâva getirilen mahkemenin o dâvaya bakabilmesi için aranacak ilk
koşul, mahkemenin kuruluşunun hukuka uygun bulunmasıdır. Kuruluşun hukuka
uygunluğunda kuşku uyandıran bir yön varsa ya da mahkemenin kuruluşunun şu veya
bu nedenle hukuka aykırılığı dâvada ilgili olanlarca ileri sürülürse mahkemenin
bu durumlarda ilk yapacağı iş, kendi kuruluşunda hukuka uygunluk bulunup
bulunmadığını incelemektir. Böyle bir inceleme ise, ancak ve ancak o mahkemenin
kuruluşuna ilişkin hukuk kurallarının hangileri olduğunu belirledikten sonra
mahkemenin durumunu o kurallarla karşılaştırıp soyut hukuk kuralları ile kendi
somut durumu arasında uygunluk bulunup bulunmadığını araştırmak yolu ile olur.
Hukuk dilinde belli bir eylemli durumu belli hukuk kuralı veya kuralları ile
karşılaştırıp eylemli durumun kurala uyup uymadığını araştırma, hukuk kuralını
uygulama olarak anılır. Belli bir dâvaya bakmakta olan iş mahkemesine karşı
mahkemenin kuruluşuna ilişkin bir itiraz ileri sürülmüş olması durumunda
mahkemenin tutacağı yol, kendi kuruluşuna ilişkin 5521 sayılı Yasa kuralları
ile kendi, durumunu karşılaştırarak bir sonuca varmaktır ki bu işlem dahi 5521
sayılı Yasanın belli kurallarını dâvaya uygulamak demektir. Gerçekten mahkeme
kendi kuruluşuna ilişkin yasayı kendi durumuna uygulayıp kuruluşunun hukuka
uygun olduğu sonucuna varmadıkça dâvanın esasına bakamaz. Bütün bu açıklamalar,
iş mahkemesinin, kuruluşuna ilişkin yasanın belli kurallarını baktığı dâvayı
sonuçlandırabilmek için uygulayacağını göstermektedir.
b)
Mahkeme İş Mahkemeleri Kanununun bir çok maddelerinin iptalini istemiştir.
Anayasa'nın 151. maddesi uyarınca mahkemeler, yalnızca dâvada uygulayacakları
yasa kuralının Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle iptalini İsteyebilirler.
Kuruluşuna ilişkin itirazın çözülmesi için elindeki dâvada iş mahkemesinin
uygulayacağı yasa kuralları ise 5521 sayılı Yasanın işçi ve işveren temsilcisi
adı ile anılan üyelerin mahkemeye katılmalarım düzenleyen 2. maddesi ile bu
üyelerde aranacak nitelikleri gösteren 4. maddesidir, başka deyimle öteki
maddelerin olayda uygulama yeri yoktur. Bundan ötürü. Anayasa Mahkemesince
yapılacak inceleme, sözü edilen yasanın 2. ve 4. maddeleriyle
sınırlandırılmıştır.
V.
Esasın incelenmesi :
Esasa
ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralları ile dayanılan Anayasa kuralları, bu
kurallara ilişkin yasama belgeleri ve konu ile ilgili öteki metinler incelendi,
gereği görüşülüp düşünüldü :
l-
a) 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen 2.
maddesinin birinci fıkrasında, iş mahkemelerinin bir hâkimin başkanlığı altında
bir işçi, bir işveren temsilcisinden kurulması öngörülmüştür. Demek ki bu
temsilciler birer hâkim durumundadırlar. Sözü edilen 5521 sayılı Yasanın 1.
maddesinde bu görevlilerden üye olarak söz edilmesinden başka, 6. maddesinde bu
üyelerin reddedilmesinin düzenlenmesi ve 15. maddesinde ise bu yasada kurala
bağlanmış olmayan konularda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun uygulanacağının
öngörülmüş olması dahi üyelerin tam anlamı ile hâkim görevi yaptıklarım
belirtmektedir. Nitekim, uygulamada da kendileri hâkim görevi yapan birer üye
sayılmaktadırlar.
Anayasa'nın
7. maddesinde yargı yetkisinin Türk Ulusu adına bağımsız mahkemelerce
kullanılacağı bildirildikten sonra yargıyı düzenleyen üçüncü bölümün genel
kuralları arasında bulunan 132. maddesinde hâkimlerin görevlerinde bağımsız
oldukları, yalnızca Anayasa, yasa, hukuk ve vicdan kanılan ile bağlı olarak
karar verecekleri, hiçbir yerin organın veya kişinin yargı yetkisinin
kullanılmasında onlara buyruk veremiyeceği ya da onları herhangi bir biçimde
etki altında bırakamayacağı; 133. maddesinde hâkimlerin görevden çıkarılamamak
istekleri bulunmadıkça Anayasa'da gösterilen yaştan önce emekli edilememek gibi
güvencelerle donatılmış bulundukları; 134. maddesinde ise hâkimlerin bütün
özlük işlerinin ve bu arada atanmalarının mahkemelerin bağımsızlığı ilkesine
göre yasa ile düzenleneceği, yasada belirtilenlerden başka genel veya özel
hiçbir görev alamayacakları kesin kurallara bağlanmıştır. Mahkemelerin
bağımsızlığına ve hâkimlerin güvence ile donatılmış bulunmalarına ilişkin
Anayasa kuralları, Anayasa'nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin zorunlu
niteliklerinden olarak gösterilen hukuk devleti ilkesinin vazgeçilmez
öğelerindendir. (Bu yön, Anaysa Mahkemesince daha önce verilmiş bir takım
kararların gerekçelerinde de açıkça anlatılmıştır. (Örneğin, 1963/99-1964/38
sayılı, 13/5/1964 günlü karar; Resmi Gazete sayı 11753, gün 14/7/1964; Anayasa
Mahkemesi Kararlar Dergisi sayı 2, sayfa 117, 118-63/81-66/40 sayılı 3 ve
4/11/1966 günlü karar : Resmi Gazete sayı 12572, gün 13/4/1967; Anayasa
Mahkemesi Kararlar Dergisi sayı 4, sayfa 218-63/125-63/112 sayılı, 15/5/1963
günlü karar; Resmi Gazete sayı 11440, gün 28/6/1963; Anayasa Mahkeme Kararlar
Dergisi sayı l, sayfa 232 ve 233-966/11-66/44 sayılı, 29/11/1966 günlü karar;
Resmi Gazete sayı 12787, gün 27/12/1967; Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi
sayı 5, sayfa 11 ve sonrası, "özellikle gerekçenin C bendindeki hukuk devleti
tanımı, d bendindeki hukuk devleti ilkesiyle hâkimliğin ilişkisine değgin
açıklamalar"). Mahkemelerin bağımsızlığı veya hâkimlik güvencesine ilişkin
kuralların yorumunda bu kuralların hukuk devleti ilkesi ile olan zorunlu
bağlantıları hiçbir zaman gözden uzak tutulamaz.
İş
mahkemelerindeki işçi ve işveren temsilcisi üyelerin temel işlerinin işçilik ya
da işverenlik olduğu, bu kimselerin mahkeme toplantıları dışındaki kendi
işlerinde çalıştıkları, başka deyimle hâkimlik mesleği içinde ve o meslektekilerin
bağlı oldukları hukuk kuralları ile bağlı birer Devlet görevlisi bulunmadıkları
hâkimliğe getirilmelerinin mahkemelerin bağımsızlığı ilkesine uygun bir düzen
içinde olmayıp yansız, birer kuruluş sayılması olanağı bulunmayan işçi ve
işveren kuruluşlarının seçimi ve yürütmenin birer bölümü olan Adalet ve Çalışma
Bakanlıklarının ataması ile gerçekleştiği, görev sürelerinin ise iki yıl ile
sınırlı olduğu, 5521 sayılı Yasanın 2. ve 4. maddeleriyle öbür kurallarının
incelenmesinden açıkça anlaşılmaktadır. Demek ki bu üyelerin hukuki durumları,
hâkimlerin Anayasa'nın az önce anılan maddelerinde düzenlenen hukuki durumları
ile açıkça çelişki göstermektedir. Bunun sonucu olarak 5521 sayılı Yasanın bu
üyelerin iş mahkemesinin kuruluşuna katılmalarım sağlayan 2. maddesinin birinci
fıkrasındaki (bir işveren temsilcisi ile bir işçi temsilcisinden) deyiminin
Anayasa'nın 7., 132., 133. ve 134. maddelerine aykırılığı nedeni ile iptali
gerekmektedir.
Şu
da belirtilmelidir ki Anayasa, hâkim niteliğinde bulunmayan kişilerin
mahkemelere katılıp hâkim görevi yapmalarını yalnızca askeri mahkemeler için
138. maddesinin dördüncü fıkrasında (askeri mahkemelerde üyelerin çoğunluğunun
hâkimlik niteliğine sahip olması şarttır.) kuralı ile öngörülmüş, iş
mahkemeleri bakımından böyle ayrık bir kural koymamıştır.
Batı
Almanya ve Fransa'da da işverenlerle işçilerin katıldıkları iş mahkemelerinin
bulunduğu, o ülkeler Anayasalarında dahi hâkim güvencesine ilişkin kuralların
yer aldığı ileri sürülerek Anayasanın temsilci üyelerinin iş mahkemelerine
katılmasına engel biçimde yorumlanmasının doğru olmadığı savunulamaz; çünkü
23/5/1949 günlü Federal Almanya Anayasa'sının 97. maddesinin ikinci fıkrasında
kapsamı bakımından Anayasamızın 133. maddesindeki benzer ilkelere dayanılarak
düzenlenmiş hâkimlik güvencesi, anılan maddede yazıldığı üzere (temel görevi
hâkimlik olan ve plan gereğince kesin biçimde atanmış bulunan hâkimler) için
öngörüldüğü gibi 4/10/1958 günlü Fransız Anayasa'sının 84. maddesinde de bu
güvence, yine anılan maddede yazıldığı üzere, (meslekten olan hâkimler) ile
sınırlandırılmıştır; oysa Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sında hâkimlik güvencesi,
bütün hâkimler için öngörülmüş ve hâkimlik görevinin ancak meslekten olan
hâkimlerce yapılabilmesi kurallara bağlanmış, yukarıda da belirtildiği gibi,
yalnız askeri mahkemeler açısından hâkim niteliğinde bulunmayan kişilerin
azınlıkta olmak üzere hâkimlik görevi yapmalarına izin verilmiştir.
b)Anayasa'nın
147. maddesinin birinci fıkrası gereğince Anayasa Mahkemesi, yasaların ve
Yasama Meclisi İçtüzüklerinin Anayasaya uygunluğunu denetler; demek ki bu
mahkemenin temel yetkisi, Anayasa'ya aykırı olan kuralların iptal edilmesidir,
başka deyimle, Anayasa Mahkemesinin Anayasa'ya aykırı olmayan kuralları iptal
etme yetkisi yoktur, onun yetkisi Anayasa'ya aykırılık durumu ile sınırlıdır.
Bir yasa kuralının yalnızca bir bölümü Anayasa'ya aykırı olup öbür bölümünde
Anayasa'ya aykırılık bulunmazsa mahkeme ancak Anayasa'ya aykırı bölümü iptal
edebilir; elverir ki iptal dışı bırakılan kural bölümü hukuki bir anlam ve
varlık taşısın, Anayasa'nın belli kişiler ve kuruluşlarca açılacak iptal
dâvalarına ilişkin 149. maddesinde (kanunların veya T. B. M. M. İçtüzüklerinin
veya bunların belirli madde ve hükümlerinin Anayasa'ya aykırılığı iddiası ile)
dâva açılabileceğinden söz edilmesi dahi, bir yasa kuralı içinde yalnızca
Anayasa'ya aykırı bulunan bölümün iptal edilebileceğini göstermektedir. Bu
ilkeyi 5521 sayılı Yasanın 2. maddesinin, iş mahkemelerinin işçi ve işveren
temsilcilerinin katılması ile bir hâkimin başkanlığı altında kurulacağı
kuralını koyan 2. maddesinin birinci fıkrasına uygulayacak olursak, yalnızca bu
fıkra içindeki (bir işveren temsilcisi ile bir işçi temsilcisinden) deyiminin
iptali ile Anayasa'ya aykırılığın ortadan kalkacağı sonucuna varılır. Gerçekten,
Anayasa'ya aykırılık durumu bu üyelerin mahkemelerin kuruluşunda yer almasından
doğduğu gibi mahkemenin tek bir hâkimle çalışmasına veya hâkim niteliğinde iki
üyenin hâkim niteliğinde bir başkanın başkanlığı altında çalışmasına da ne
Anayasa bakımından, ne de 5521 sayılı Yasanın kuralları bakımından bir engel
yoktur. Nitekim 5521 sayılı Yasanın 1. maddesinin üçüncü ve dördüncü
fıkralarında iş mahkemesi kurulmamış olan yerlerde iş mahkemelerinin görevli
bulunduğu dâvalara temsilci üyeler alınmaksızın İş Mahkemeleri Kanununda
öngörülen kurallara göre hâkimlerce bakılması, eylemli ya da hukuksal
olanaksızlık dolayısiyle iş mahkemesinin toplu olarak çalışmadığı durumlarda da
dâvaların yine üyeler aranmaksızın hâkimlerce görülmesi ilkesi benimsenmiştir.
Buna göre toplu iş mahkemeleri kurulmuş bulunan yerlerde asıl üyelerin
gelmedikleri ve yedeklerin dahi gelmelerinin sağlanmadığı ya da süresi biten
üyelerin yerine yasa kurallarındaki bir takım boşluklar yüzünden yeni üyelerin
seçilemediği durumlarda iş dâvalarına başkanca bakıldığı, kimi zaman bu durumun
aylarca sürdüğü bilinmektedir. Demek ki tartışma konusu fıkra içinde bulunan
belli deyimin iptali sonucunda Anayasa'ya aykırılık giderilecek ve fıkra içinde
geri kalan kuralın uygulanması yolu ile iş mahkemesinin çalışması
sağlanabilecektir, başka deyimle bir yandan Anayasa'ya aykırı bölüm kaldırılmış
bulunacak, öte yandan da kuralın iptal dışında kalan bölümünün hukuki bir
anlamı ve değeri olacakdır. Eğer fıkranın tümünün iptali yoluna gidilirse,
kuralın Anayasa'ya aykırı bulunmayan başlı başına hukuki anlam ve değer taşıyan
bölümünün dahi iptali sonucunda Anayasa Mahkemesinin görev sınırları aşılmış
olacağı gibi uygulamada da bir boşluk meydana gelecektir.
Hakkı
Ketenoğlu, Avni Givda ve İhsan Ecemiş, fıkranın tümünün iptali gerektiği
düşüncesiyle bu görüşe katılmamışlardır.
2-
İş Mahkemeleri Kanununun inceleme konusu 2. maddesinin ikinci fıkrası itiraz
tarihi olan 10/12/1970 ten önce yürürlükten kalkmış bulunmakla birlikte
mahkemece istem konusu sayılmıştır. Gerçekten, 5521 sayılı Yasanın 2.
maddesinin ikinci fıkrası üyelerin seçilişlerini düzenlemektedir. Bu fıkranın
dayanağı olan işçi temsilciliği, 8/6/1936 günlü 3008 sayılı İş Kanununun
değişik 78. maddesiyle düzenlenmiş bulunmakta idi. Bu 78. madde ise, 15/7/1963
günlü, 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununun 64. maddesiyle
kaldırıldığından 5521 sayılı Yasanın 2. maddesinin ikinci fıkrası uzunca bir
süre işleyemez bir duruma girmiştir. Ancak 28/7/1967 günlü, 931 sayılı İş
Kanununun geçici 4. maddesi, temsilci üyelerin seçimi konusunda yeni bir
düzenleme getirerek tartışma konusu ikinci fıkrayı yürürlükten kaldırmıştır.
931 sayılı İş Kanununun tümü ise Anayasa Mahkemesinin 1967/ 40-1970/26 sayılı,
14/5/1970 günlü karan ile iptal edilerek yürürlükten kaldırılmış, bu karar dahi
12/11/1970 gününde yürürlüğe girmiş bulunduğundan, süresi biten işçi ve işveren
temsilcilerinin seçimine dayanak olacak genel bir hukuki kural artık ortada
kalmamıştır. Bu açıklamalar gösteriyor ki 5521 sayılı Yasanın 2. maddesinin
ikinci fıkrasına ilişkin istem üzerinde karar vermeye yer olmadığına karar
verilmelidir.
Avni
Givda bu fıkranın oylama konusu edilemeyeceği düşüncesi ile bu görüşe
katılmamıştır.
3-
a) Tartışma konusu 2. maddenin üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkraları, işçi ve
işveren temsilcisi üyelerin hukukî durumlarına ilişkin kuralları
kapsadıklarından, birinci fıkrada iptal edilen ve temsilci üyelik konusunda
temel kural niteliğinde bulunan deyimle sıkı sıkıya bağlantılıdırlar. Temel
kuralın iptali üzerine bunların dahi iptali zorunludur.
b)
İş mahkemelerinde temsilci üyelerin bulunmasını sağlayan temel kuralın iptali
üzerine bu üyelerin niteliklerini gösteren ve temel kurala sıkı sıkıya bağlı
bulunan itiraz konusu 4. madde kuralının dahi iptali zorunludur.
c)
5521 sayılı Yasanın 3. maddesi üyelerin and içmesine, 6. maddesi üyelerin
reddine, 12. maddesi üyelerin üye olmak için gereken niteliklerden birini
yitirmesi ya da görev yapmaktan kaçınması üzerine yapılacak işlemlere, 13.
maddesi üyelerin özürsüz olarak mahkemeye gelmemelerinde verilecek disiplin
cezasına, 14. maddesi temsilci üyelerin ödeneklerine ilişkin kuralları
kapsamaktadır. Temsilci üyeye ilişkin temel kuralın iptali sonucunda bu
kuralların da uygulama yeri kalmamıştır.
Bundan
ötürü, Anayasa Mahkemesinin kuruluşu ile yargılama usullerini düzenleyen 44
sayılı Yasanın 28. maddesi uyarınca bu maddelerin de iptalleri gerekli
görülmüştür.
Sonuç
:
l-
30/1/1950 günlü, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun itiraz konusu 2.
maddesinin birinci fıkrasında bulunan (Bir işveren temsilcisi ile bîr işçi
temsilcisinden) deyiminin Anayasa'nın 7., 132., 133. ve 134. maddelerine
aykırılığı nedeniyle iptaline, Hakkı Ketenoğlu, Avni Givda ve İhsan Ecemiş'in
fıkranın tümünün iptali gerektiği yolundaki karşı oylariyle ve oyçokluğu ile;
2-
Anılan maddenin ikinci fıkrası üzerine karar vermeye yer olmadığına, Avni
Givda'nın ortada oylama konusu bulunmadığı yolundaki karşı oyu ile ve oyçokluğu
ile;
3-
Bu maddenin öbür fıkralarının iptaline oybirliğiyle;
4-
Sözü edilen Kanunun itiraz konusu 4. maddesinin iptaline oybirliğiyle;
5-
5521 sayılı Kanunun, iptal edilen kuralları karşısında uygulama yeri kalmayan
3-, 6., 12., 13., 14. maddelerinin 44 sayılı Kanunun 28. maddesi gereğince
iptallerine oybirliği ile,
13/4/1971
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Hakkı
Ketenoğlu
|
Başkanvekili
Avni
Givda
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
Sait
Koçak
|
|
|
|
|
Üye
Muhittin
Taylan
|
Üye
Şahap
Arıç
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Recai
Seçkin
|
|
|
|
|
Üye
Ahmet
Akar
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Kani
Vrana
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
|
|
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Şevket
Müftügil
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
I.
Eskişehir İş Mahkemesinin itiraz yoluna baş vurmaya yetkili olup olmadığı
sorunu :
Anayasa'nın
151. ve 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Kanununun 27. maddelerine göre bir
mahkemenin Anayasa'ya uygunluk denetimi için Anayasa Mahkemesine getirebileceği
hükümler ancak bakmakta bulunduğu dâvada uygulanacak olanlarla sınırlıdır.
Başka deyimle itiraz yoluna baş vuran mahkemenin elinde bakmakla olduğu bir
dâva bulunmalı ve Anayasa Mahkemesine getirdiği hükümleri o dâvada doğrudan
doğruya uygulama durumunda olmalıdır.
Eskişehir
İş Mahkemesinin elinde bakmakta olduğu bir dâva bulunduğunda kuşku yoktur. Bu,
işinden çıkarılan bir işçinin işverene karşı açtığı kıdem tazminatı davasıdır.
Demek ki olayda, Anayasa Mahkemesine itiraz yoliyle baş vurulabilmeği için
Anayasa'nın 151. maddesinde öngörülen koşullardan birincisi vardır.
İkinci
koşulun var olup olmadığına gelince : Bu konu aşağıda tartışılacaktır.
Eskişehir
İş Mahkemesinin Anayasa'ya uygunluk denetimi için Anayasa Mahkemesine getirdiği
hükümler, sınırlama kararı uyarınca 30/1/1950 günlü, 5521 sayılı iş mahkemeleri
Kanununun 2. ve 4. maddeleridir. Sözü geçen 2. madde İş Mahkemelerinin bu iş
için görevlendirilen yargıcın başkanlığında bir işveren temsilcili ile bir işçi
temsil çişinden oluşacağına ve temsilci üyelerin Adalet ve Çalışma
Bakanlıklarınca nasıl atanacaklarına; 4. madde ise iş mahkemesi üyelerinde
aranacak niteliklere ilişkindir.
5521
sayılı Kanunun 2. ve 4. maddeleri Eskişehir iş Mahkemesinin bakmakta olduğu
"İşçi kıdem tazminatı" dâvasında uygulayacağı hükümler değildir.
Bunlar, o iş mahkemesi kurulmadan önce mahkeme dışındaki mercilerce
uygulanmıştır. Mahkeme, kuruluşu bakımından bir kuşkusu veya duraksaması varsa
veya bu yönden bir itiraza uğramışsa kuruluşuna kaynak ve dayanak olan kanun
hükümlerini gözden geçirebilir. Ancak şu tutum hiçbir zaman mahkeme dışındaki
mercilerce çok önce uygulanmış ve ancak o mercilerce uygulandığı için mahkemeye
varlık kazandırmış hükümlerin bakılmakta olan dâvada mahkemece uygulandığı veya
uygulanacak olduğu anlamını taşımaz. Esasen olayda mahkemenin 5521 sayılı
Kanuna aykırı kurulduğu değil 5521 sayılı Kanunun Anayasa'ya aykırı olduğu
ileri sürülmüştür. Demek ki çoğunluk görüşüne desteklik eden gerekçede
anlatıldığı gibi mahkemenin durumunu kuruluşuna kaynaklık eden hukuk kuralları
ile karşılaştırıp soyut hukuk kuralları ile kendi somut durumu arasında
uygunluk bulunup bulunmadığını araştırması söz konusu değildir. Şu hale göre bu
bakımdan da çoğunluğun yöneldiği anlamda bile bir uygulama eyleminin yer aldığı
düşünülemez. Tersine bir görüş Anayasa'nın 151. maddesinde geçen
"uygulanacak" deyimini değil delalet ettiği hukuki kavramdan, sözlük
anlamından bile uzak düşürecek biçimde bir yorum zorlanması olur; iptal dâvası
(Anayasa - madde 149) ve itiraz (Madde 151) yollan arasında hiçbir ayırım
bırakmaz. Oysa bu iki yol arasındaki Anayasal ayırım, bilindiği üzere, göze
batacak keskinliktedir.
Yukarıda
açıklandığı gibi, mahkeme bakmakta olduğu dâvada uygulama durumunda bulunmadığı
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 2. 4 maddelerini Anayasa'ya uygunluk
denetimi için Anayasa Mahkemesine getiremez. Anayasa'nın 151. ve 44 sayılı
Kanunun 7. maddelerine uymayan itirazın, itirazda bulunan mahkemenin
yetkisizliği yönünden reddi gereklidir.
1970/63
esas sayılı işte 19/1/1971 günlü ilk inceleme toplantısında itiraz ve inceleme
konusu hükümlerin mahkemenin elindeki dâvada uygulanma yeri olduğu ve esasın incelenmesi
gerektiği yolunda verilen karara bu nedenlerle karşıyım.
II.
l- 5521 sayılı Kanunun 2. maddesinin birinci fıkrasının durumu :
5521
sayılı Kanunun 2. maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre iş mahkemeleri bu iş
için görevlendirilen yargıcın başkanlığında bir işveren temsilcisi ile bir işçi
temsilcisinden oluşur,
Aynı
kanunun 1. maddesinin son fıkrası uyarınca iş mahkemesi kurulmamış yerlerde,
kurulmuş yerlerde de fiili ve hukuki imkânsızlıklar dolayısiyle iş mahkemesinin
toplu olarak görevini yapamadığı hallerde görevli mahkemenin temsilci üyeleri
alınmaksızın iş dâvalarına bakmasına cevaz bulunmakla birlikte Kanunun
getirdiği temel kurala göre iş mahkemesi üç kişilik bir toplu mahkemedir ve bu
toplu mahkeme, bir bütün olarak, Anayasa Mahkemesinin bu karşıoy yazısının
ilişkin bulunduğu 13/4/1971 günlü, 1971/38 sayılı kararında saptandığı üzere,
kuruluşu dolayısiyle Anayasa'nın 7., 132., 133. ve 134. maddelerine aykırı
durumdadır. Böyle olunca da toplu iş mahkemesinin kuruluşunu öngören birinci
fıkranın tümünün iptali gerekir. Oysa çoğunluk bu görüşü benimsemiyerek
fıkradaki (Bir işveren temsilcisi ile bir işçi temsilcisinden) deyiminin
iptaliyle yetinmiş; böylece Yasa Koyucunun üç kişilik toplu bir mahkeme olarak
öngördüğü iş mahkemelerinin, kendisi Yasa Koyucu imişçesine, tek hâkimli
mahkeme durumuna sokmuştur. Bu tutumun hukukça savunulabilir yanı yoktur.
2-
5521 sayılı Kanunun 2. maddesinin ikinci fıkrasının durumu:
5521
sayılı Kanunun 2. maddesinin iş mahkemesine katılacak işveren ve işçi
temsilcilerinin seçimlerine ilişkin ikinci fıkrasının yürürlükte bulunmadığı
Anayasa Mahkemesinin yukarıdaki 1971/38 sayılı kararında saptanmıştır. Bu durum
itiraz yoluna baş vuran mahkemece de kabul edilmektedir. Mahkeme 2. maddenin
fıkra fıkra değil, tüm olarak iptalini istemiştir. İtiraz yoluyle gelen ve
incelenmemekte olan bu madde ikinci fıkrası bulunmayan bir maddedir. Var
olmayan bir fıkranın ise oylama konusu edilmesi ve fıkra üzerinde karar vermeye
yer olmadığına karar verilmesi düşünülemez. Oysa çoğunluk bu yolu uygun
bulmuştur.
3-
SONUÇ :
Anayasa
Mahkemesinin 1970/63 sayılı işte verdiği 13/4/1971 günlü, 1971/38 sayılı karara
bu yönlerden ve bu gerekçelerle karşıyım.
Karşıoyun
birinci bendine katılıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Eskişehir
İş Mahkemesinin, itiraz yoluna baş vurmaya yetkili olup olmadığı sorununda
Sayın Avni Givda'nın Karşıoy yazısının I. No. lu bendindeki görüşe katılıyorum.