ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1970/11
Karar Sayısı:1970/36
Karar Günü:. 23/6/1970
Resmi Gazete tarih/sayı:11.6.1971/13862
İtiraz
yoluna başvuran mahkeme : Alanya Asliye Ceza Mahkemesi
İtirazın
konusu : Sanıkların, Memurin Kanununun 65. Devlet Memurları Kanununun 27. Kamu
Personeli Sendikaları Kanunun 14/f. maddelerine aykırı davrandıkları ve Türk
Ceza Kanununun 236. maddesine göre muhakemeleri gerektiği yolundaki Alanya ilçe
idare kurulunun 24/12/1969 günlü, 19 sayılı karariyle açılmış bulunan davaya
bakmakta olan mahkeme, eylemin suç sayılabilmesi için gözönünde tutulmasını
gerekli gördüğü 624 sayılı Kamu Personeli Sendikaları Kanununun 14/f., 657
sayılı Devlet Memurları Kanunun 27. maddeleriyle Türk Ceza Kanununun 236.
maddelerinin Anayasaya aykırı olduğu kanısına varmış ve Anayasa Mahkemesine
başvurulmasına karar vermiştir.
I-
Olay : Sanık öğretmenlerin boykota katılarak dört. gün topluca derslere
girmedikleri, bu suretle Memurin Kanununun 65, Devlet Memurları Kanununun 27.
ve Kamu Personeli Sendikaları Kanununun 14/f. maddelerine aykırı olarak suç
işledikleri ve Türk Ceza Kanununun 23ü. maddesine göre yargılamaları gerektiği
yolundaki Alanya ilçe idare kurulunun 24/12/1969 günlü, 19 sayılı karariyle
açılmış bulunan dâvaya bakmakta olan Alanya Asliye Ceza Mahkemesi, 28/2/1970
günlü oturumunda, eylemin suç sayılabilmesi için gözönünde tutulması gereken
624 sayılı Kamu Personeli Sendikaları Kanununun 14/f. ve 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 27. maddeleri ile Türk Ceza Kanununun 236, maddesinin
Anayasanın 11., 42., 45. ve 46. maddelerine aykırı bulunduğu ve iptali
gerektiği kanısına vararak, bu sebeplerle, Anayasa Mahkemesine başvurulmasına,
dâva ile ilgili diğer işlemler bakımından Anayasa Mahkemesince verilecek
kararın beklenmesine karar vermiş bu Ilınmaktadır.
III-
Metinler :
l-
Anayasaya aykırılığı ileri sürülen hükümler :
a)
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 27. maddesi :
Grev
Yasağı
Madde
27- Devlet memurlarının greve karar vermeleri, grev tertiplemeleri, ilân
etmeleri, bu yolda propaganda yapmaları yasaktır.
Devlet
memurları, herhangi bir greve veya grev teşebbüsüne katılamaz, grev
destekleyemez veya teşvik edemezler.
b)
624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanununun 14. maddesinin (f) bendi :
Madde
14- Devlet personeli teşekkülleri :
f)
Grev teşebbüs ve faaliyetlerini destekleyici davranışlarda bulunamazlar.
c)
Türk Ceza Kanununun 236 maddesi :
Madde
236- Devlet memurlarından üç veya daha ziyade kimse evvelce aralarında vaki
olan karar ve ittifaka binaen usûl ve nizam hilâfına memuriyetlerini
terkederlerse her biri 30 liradan 150 liraya kadar ağır cezai nakdiye ve
muvakkaten memuriyetten mahrumiyete mahkûm olurlar.
Bu
hareketlerinden devletçe bir zarar hasıl olmuşsa zararın derecesine göre
bunlardan her biri üç aydan beş seneye kadar hapsolunur.
2-
Dayanılan Anayasa hükümleri :
Madde
11- Temel hak ve hürriyetler, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak ancak
kanunla sınırlanabilir.
Kanun,
kamu yararı, genel ahlâk, kamu düzeni, sosyal adalet ve millî güvenlik gibi
sebeplerle de olsa bir hakkın ve hürriyetin özüne dokunamaz.
Madde
42- Çalışma herkesin hakkı ve ödevidir.
Devlet,
çalışanların insanca yaşaması ve çalışma hayatının kararlılık içinde geçmesi
için, sosyal, iktisadî ve malî tedbirlerle çalışanları korur ve çalışmayı
destekler; işsizliği önleyici tedbirleri alır.
Angarya
yasaktır.
Memleket
ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda vatandaşlık ödevi niteliği alan beden
veya fikir çalışmalarının şekil ve şartları, demokratik esaslara uygun olarak
kanunla düzenlenir.
Madde
45- Devlet, çalışanların, yaptıkları işe uygun ve insanlık haysiyetine yaraşır
bir yaşayış seviyesi sağlamalarına elverişli adaletli bir ücret elde etmeleri
için gerekli tedbirleri alır.
Madde
46- Çalışanlar ve işverenler, önceden izin almaksızın, sendikalar ve sendika
birlikleri kurma, bunlara serbestçe üye olma, üyelikten ayrılma hakkına
sahiptirler.
İşçi
niteliği taşımıyan kamu hizmeti görevlilerinin bu alandaki hakları kanunla
düzenlenir.
IV-
İlk inceleme :
44
sayılı Kanunun 15. maddesi uyarınca, 24/3/1970 gününde, başkan vekili Lûtfi
Ömerbaş ve üye Salim Başol, FeyzuIIah Uslu, Fazlı Öztan, Celâlettin Kuralmen,
Hakkı Ketenoğlu, Fazıl Uluocak, Sait Koçak, Avni Givda, Muhittin Taylan, Şahap
Arıç, İhsan Ecemiş, Recai Seçkin, Ahmet Akar ve Muhittin Gürün'ün katıldıkları
toplantıda, önce malike menin itiraz yetkisi üzerinde durulmuştur.
Mahkemenin
bakmakta olduğu dâva, Alanya ilçe idare kurulunun sanıkların Memurin Kanununun
65., Devlet Memurları Kanununun 27. ve Kamu Personeli Sendikaları Kanununun
14/f. maddelerine aykırı davrandıkları ve suçlarına uyan Türk Ceza Kanununun
236. maddesine göre lüzumu muhakemeleri gerektiği yolundaki karariyle açılmış
bulunduğu gibi, mahkeme de bu kararda dayanılan hükümlerden, 657 sayılı Kanunun
27. ve 624 sayılı Kanunun 14/f. maddelerinin Anayasaya aykırı olduğu ve Türk
Ceza Kanununun 236. maddesinin olayda uygulama durumu ise bu hükümler sebebiyle
doğduğu, çünkü grevle ilgili yasaklayıcı bu hükümlerin 236. maddenin atıfda
bulunduğu usûl ve nizam arasına girdiği, halbuki, grevin bir hak olduğu kabul
edilirse, grev sayılan bir eylem usûl ve nizama aykırı sayılamıyacağından, o
eylem için 236. maddenin uygulanması da söz konusu olamıyacağı, bu sebeple de
dâvada bu hükümlerin birlikte uygulanması gerektiği görüşündedir. Dâvanın
açılış sebep ve dayanağına ve mahkemenin gerekçesine göre iptali istenilen
hükümlerin dâvada uygulanma durumu ve olanağı vardır.
Mahkemedeki
eylemin niteliğini ve kanunî gereğini, o dâvayı çözermişçesine, incelemek ve
karar bağlamak ise, adlî yargı yerlerinin görevi içindedir.
Bu
sebeplerle, mahkemenin, Anayasanın 151, maddesine dayanarak, sözü geçen
hükümleri Anayasa Mahkemesine getirmeye yetkili olduğuna ve dosyada eksik
olmadığından işin esasının incelenmesine, itirazın Türk Ceza Kanununun 236.
maddesine yönelen bölümünde oybirliğiyle, 657 sayılı Kanunun 27. ve 624 sayılı
Kanunun 14/f. maddelerine yönelen bölümünde, Lûtfi Ömerbaş, Avni Givda ve Ahmet
Akar'ın karşıoyları ile ve oyçokluğu ile karar verilmiştir.
V-
Esasın incelenmesi :
İtiraza
ilişkin rapor, itirazda bulunan mahkemenin gerekçeli kararı ve ekleri,
Anayasaya aykırılığı ileri sürülen hükümler ile dayanılan Anayasa hükümleri,
bunlara ilişkin gerekçeler ve yasama meclisleri görüşme tutanakları okunduktan
sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
A-
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 27. maddesi yönünden :
a)
İtiraz eden mahkemenin iptalini istediği 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
27. maddesi, Devlet memurlarının greve karar vermelerini, grev
tertiplemelerini, ilân etmelerini, bu yolda propaganda yapmalarını, herhangi
bir greve veya grev teşebbüsüne katılmalarını, grevi desteklemelerini veya
teşvik etmelerini yasaklamaktadır. Buna göre dâvanın çözümü Anayasada memurlara
grev hakkını tanıyan ya da kanun koyucuya bu konuda ödev yükleyen bir hüküm
bulunup bulunmadığına bağlıdır.
Anayasada
memurlarla ilgili temel hükümler 117., 118. ve 119. maddelerde yer almıştır.
Anayasanın 117. maddesinin (memurların nitelikleri, atanmaları, ödev ve
yetkileri, hakları ve yükümleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri
kanunla düzenlenir) hükmüne uyarak, Devlet memurları ile ilgili düzenlemeyi
yapan 657 sayılı Kanunun çeşitli yasakları arasında ve grev yasağı başlığı
altında yer almış bulunan dâva konusu hüküm, kanunun gerekçesinde de (grev
yasağı hakkındadır. Kamu hizmetlerinin aksamaması için konulmuştur. Anayasanın
47. maddesi grev hakkını işçilere tanımakta ve çalışanların ayrı bir kategorisini
teşkil eden memurlar için böyle bir haktan bahsetmemektedir. Madde Anayasanın
bu hükmüne ve grev kanununda açıkça belirtilen yasağa uygun olarak kaleme
alınmıştır.) denilmek suretiyle belirtildiği gibi, kamu hizmetlerinin aksamadan
yürümesini sağlamak için konulmuştur.
Anayasanın
memurlarla ilgili hükümleri arasında memurlara grev hakki tanıyan veya bu
konuda kanun koyucuya bağlıyan bir hüküm yoktur.
Grev
hakkı Anayasanın sosyal ve iktisadî haklar ve ödevler bölümünde 47. madde ile :
"İşçiler, işverenlerle olan münasebetlerinde, iktisadî ve sosyal
durumlarını korumak veya düzeltmek amacıyla toplu sözleşme ve grev haklarına
sahiptirler. Grev hakkının kullanılması ve istisnaları ve işverenlerin hakları
kanunla düzenlenir" şeklinde belirtilmiş bulunmaktadır. Bu hükümden
Anayasanın çalışanlardan yalnız işçiler için grevi, kullanılması ve istisnaları
kanunla düzenlenecek bir hak olarak tanıdığı açıkça anlaşılmaktadır. Anayasanın
46. maddesindeki "çalışanlar ve işverenler, önceden izin almaksızın sendikalar
ve sendi ka birlikleri kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten ayrılma
hakkına sahiptirler, işçi niteliği taşımıyan kamu hizmeti görevlilerinin bu
alandaki haklan kanunla düzenlenir." hükmünden anlaşılacağı üzere,
memurlar çalışanlardan sayılmış ise de işçi sayılmamıştır. 47. maddede
memurlardan söz edilmemiş, memur grevi konusunda kanun koyucuyu bağlayıcı bir
hüküm konulmamış ve memurlar 47. maddenin kapsamı içine alınmamıştır.
47.
madde üzerinde Kurucu Meclisteki görüşmeler sırasında, üyelerce ileri sürülen
sorular üzerine, ilgili komisyon sözcüsü : "Memurlar için de grev hakkını
Anayasa teminatına almak adımını henüz atmadık, şartlarımızın henüz buna
elverişli olduğuna kanı değiliz, bu demek değildir ki kanun koyucu ileride bu
hakkı benimsiyemez. Maddede bu hakkın memurlara tanınmıyacağını ifade eden bir
kayıt yoktur. Ancak bu hak memurlara dahi Anayasa ile teminat altına alınmış
değildir. Memurlara grev hakkı tanınmazsa, Anayasa Mahkemesine müracaat
edilerek, Anayasa ihlâl ediliyor denemiyecektir." açıklamasını yapmış
bulunmaktadır.
47.
maddenin memurlara ilişkin bir hükmü ihtiva etmemesi karşısında, bu maddenin,
memurlar için dahi grev hakkını kapsadığı ve kanun koyucuya memurlara grev
hakkını tanımak zorunluğunu yüklediği yolunda yorumlanması mümkün değildir.
Gerçi,
bu maddede memurlar için grevi yasaklıyan bir hüküm de yoktur. Ancak bundan
çıkarılabilecek anlam kanun koyucunun bu alanda, Anayasa çerçevesi içinde,
gerekli gördüğü düzenlemeyi yapabileceğidir.
b)
Öte yandan, memurlar için grevin Anayasada yer alan genel ilke ve hükümlerin
veya başka bir temel hakkın unsurlarından bulunduğu ve bu ilke ve hakların
memurlar için grev hakkını da teminat altına aldığı ve bu sebeple de iptali
istenilen hükmün Anayasaya aykırı düştüğü yolunda bir görüş de savunulamaz.
Çünkü,
Anayasada "Temel Haklar Ve Ödevler" îkinci Kısım olarak 10. - 62.
maddelerde oldukça geniş ve etraflı bir şekilde göstermiş ve düzenlenmiştir.
Bunlar arasındaki 47. madde ile de az önce değinilen nitelikteki bir grev hakkı
belirtilmiş bulunmaktadır.
Anayasada
işçiler için grev hakkı, diğer temel haklarda olduğu gibi, ayrıca ele alınmış
ve 47. madde ile düzenlenmiş olduğuna göre, Anayasa koyucu memurlar için dahi
grev hakkını teminat altına almak istemiş olsaydı, aynı ilkeye uyarak, şüphesiz
bu hususta da gereken belirtme ve düzenlemeyi yapardı.
Anayasadaki
genel ilkelerin veya temel hakların memurlar için grevi de bir temel hak olarak
kapsadığı görüşünün tutarsızlığı karşısında Anayasanın 46. maddesinin grev
hakkım kapsadığı görüşü de dayanaksız kaldığından itiraz konusu 27. maddenin
Anayasanın sözü geçen maddesine aykırılığı da söz konusu olamaz.
Özetlersek
: Anayasa grevi işçiler için bir temel hak olarak kabul etmiş ise de memurlar
için grevi bir temel hak olarak tanımamış ve kanun koyucuya bu konuda ödev
yükliyen bir hüküm koymamıştır.
c)
Öte yandan, inceleme konusu 27. maddenin metni ve konuluş amacı, bu hükmün
grevden başka bir eyleme yöneltilmiş olduğu ve grevle ilgili olmayan düşünce
hürriyetinin veya başka bir temel hakkın özünü zedeliyen yasakları da kapsadığı
yolunda bir yoruma müsait olmadığı da açıktır. İtiraz konusu maddeyi kendi
metni ve amacı içinde ele almak ve incelemek gerekir ve bu bakımdan da yukarıda
açıklandığı üzere Anayasaya aykırı bir yönü yoktur.
Bu
nedenlerle itirazın 657 sayılı Kanunun 27. maddesine yönelen bölümünün reddi
gerekir. Avni Givda, Ahmet Akar ve Muhittin Gürün bu görüşe katılmamışlardır.
B-
624 sayılı Kanunun 14. maddesinin (f) bendi yönünden :
Bu
hüküm Devlet personeli teşekküllerinin grev teşebbüs ve faaliyetlerini
destekleyici davranışlarda bulunmalarını yasaklamaktadır. Anayasanın 46.
maddesine dayanılarak çıkarılmış bulunan 624 sayılı Devlet Personeli
Sendikaları Kanununun 1. ve 2. maddelerinden anlaşılacağı üzere, Devlet
personeli teşekkülleri, işçi niteliği taşımıyan kamu hizmeti personelinin ortak
meslekî, kültürel, sosyal ve iktisadî hak ve menfaatlarını korumak, özellikle
meslekî gelişmeyi ve aralarındaki yardımlaşmayı sağlamak amacıyle, Devlet ve
diğer kamu tüzel kişilerinin, genel idare esaslarına göre yürütmekle görevli
oldukları kamu hizmetlerinin görüldüğü; ikinci maddede sayılan kuruluşların,
aslî ve sürekli görevlileri tarafından kurulan sendikalar ve meslekî
birliklerdir.
Anayasanın
46. maddesinde, "işçi niteliği taşımayan kamu hizmeti görevlilerinin bu
alandaki hakları kanunla düzenlenir" denilmektedir. Buna göre Devlet
personelinin kuracakları teşekküllerin, mensupları kamu hizmeti ile görevli
bulunmaları itibariyle, sendikacılıktan yararlanmalarının, kamu hizmetinin
gerektirdiği bazı kayıt ve şartlarla sınırlı olabileceği şüphesizdir. Kaldı ki,
bu meslek kuruluşlarının grevi desteklemelerinin yasaklanmasında Anayasaya
aykırılık olup olmadığı yönü incelenirken, önce, bu kuruluşların üyeleri olan
Devlet personeline grev hakkının tanınmış bulunup bulunmadığına bakılmalıdır.
Çünkü, yukarıda açıklandığı üzere, sendika kurmak hakkı grev hakkını
kapsamadığı gibi mensuplarının ortak çıkarlarım korumak amâciyle kurulan
meslekî teşekütlerin grev teşebbüs ve faaliyetlerini destekleyici davranışlarda
bulunabilmeleri, ünlerinin grev hakkına sahip olmadı ile
ğerçekleşebileceğinden, Devlet personelinin grev teşebbüs ve faaliyetlerinde
bulunmaları yasaklanmış ise kurdukları meslekî teşekkülün böyle bir davranışta
bulunmasına imkân kalmaz ve üyeleri bakımından böyle bir yasaklamada Anayasaya
aykırılık yoksa meslekî kuruluş için konulan bu yasağın da Anayasaya aykırılığı
söz konusu olamaz. Devlet memurları için grevin yasaklanmasında Anayasaya aykırılık
bulunmadığı ise, yukarıda A bölümünde belirtilmiş olup orada açıklanan
gerekçeler, hizmet ve görevlerinin niteliklerine az önce değinilen, Devlet
personeli ve 624 sayılı Kanunun 14. maddesinde söz konusu Devlet personeli
teşekkülleri için dahi geçerlidir ve incelenen hükümde Anayasaya bir aykırılık
yoktur, itirazın bu hükme yönelen bölümünün reddi gerekir.
Avni
Givda, Ahmet Akar ve Muhittin Gürün bu görüşe katılmamışlardır.
C-
Türk Ceza Kanununun 236. maddesi yönünden :
Türk
Ceza Kanununun 236, maddesinde : "Devlet memurlarından üç veya .daha
ziyade kimse evvelce aralarında vaki olan karar ve ittifaka binaen usûl ve
nizam hilâfına memuriyetlerini terk ederlerse her biri otuz liradan yüz elli
liraya kadar ağır cezai nakdiye ve muvakkaten memuriyetten mahrumiyete mahkûm
olurlar. Bu hareketlerinden,Devletçe bir zarar hasıl olmuşsa zararın derecesine
göre bunlardan her biri uç aydan beş seneye kadar hapsolunur"
denilmektedir.
Görüldüğü
gibi, Anayasaya aykırılığı ileri sürülen bu hüküm bir eylemi suç saymakta ve
işliyenler hakkında ceza koymaktadır. Bu bakımdan Anayasaya aykırılık bulunup
bulunmadığı incelenirken çeşitli yönlerin gözönünde tutulması gerekir. Ancak,
itirazda bulunan mahkemece, hükmün yalnız temel haklara ve hürriyetlere etkisi
üzerinde durulmuş ve bu yönden Anayasaya aykırılığı ileri sürülmüş olduğundan,
incelemede önce bu yönün ele alınması uygun görülmüştür.
Yasaklayıcı
veya buyurucu hükümlerin haklar ve hürriyetler üzerinde az çok kayıtlayıcı ve
sınırlayıcı bir etkisinin olacağı şüphesizdir. Bu nitelikteki hükümlerin haklar
ve hürriyetler üzerindeki etkilerinin Anayasaya aykırılığı olup olmadığı
incelenirken, yasaklamanın ve cezalandırmanın haklı bir sebebe dayanıp
dayanmadığı ve Anayasal bir hak-kın özüne dokunup dokunumadığı yönleri üzerinde
durulması gerekir.
İnceleme
konusu 236. madde memurlar hakkında konulmuş, memuriyet sıfat ve alâkasına
bağlı bir hükümdür. Onların memuriyet dışı şahsî hakları ve hürriyetleri ile
ilgili değildir.
Memurların
yerine getirmekle yükümlü bulundukları kamu görevlerinin niteliği, onlara bazı
hakların ve yetkilerin tanınmasını ve çeşitli mecburiyet ve mükellefiyetlerin
yükletilmesini zorunlu kılar.
Anayasada
memurlarla ilgili hükümler 117., 118. ve 119. maddelerde yer almış ve 117.
maddede : "Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin, genel idare
esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği
aslî ve sürekli görevler, memurlar eliyle yürütülür. Memurların nitelikleri,
atanmaları, ödev ve yetkileri, hakları ve yükümleri, aylık ve ödenekleri ve
diğer özlük işleri kanunla düzenlenir." denilmiştir.
Anayasanın
memurlarla ilgili hükümleri arasında memuriyeti terk hususuna ilişkin bir.
düzenleme ve inceleme konusu hükmün suç saydığı şekildeki bir eylemi memurlar
için hak olarak tanıyan ve teminat altına alan bir hüküm olmadığına göre bu
yönün düzenlenmesi kanun koyucunun yetkisi içindedir.
Memuriyetini
terkeden memur yerine getirmekle yükümlü bulunduğu kamu görevini bırakmış
olacağından memurların, diledikleri zaman ve diledikleri şekilde, özellikle
birleşerek, memuriyetlerini terk edebilme hakkına sahip olmaları elbette
savunulamaz. Kamu hizmetinin aksamadan yürütülebilmesi ve kamu düzeninin
korunması memurların memuruiyet görevlerini devamlı ve düzenli bir şekilde
yerine getirmelerini ve bu konudaki usûl ve nizama uymalarını gerektirir ve
buna aykırı davranış ve eylemlerin niteliğine, önemine, kamu hizmeti ve düzeni
üzerindeki etkisine göre değişen müeyyidelere bağlanmasını da zorunlu kılar.
İptali istenilen Türk Ceza Kanununun 236. maddesi de, memurların
memuriyetlerini terk etmelerini mutlak surette yasaklamış ve cezalandırmış
değildir. Bu, bir süre ve amaç gözetmeksizin, üç veya daha çoğunun, önceden
aralarında birleşip karar vererek, usûl ve nizam hilâfına memuriyetlerini terk
etmelerini, yani memuriyeti terkin belli ve sınırlı bir halini suç sayan ve
kamu hizmet ve düzeninin gereği olan bir ceza hükmüdür.
Hükmün
müphem olduğu ve dâvada geçen olaya uygulanmak istenmesinden de anlaşılacağı
üzere, Anayasal hakların kullanılmasını da engelliyebileceğı, bu sebeple de
Anayasaya aykırı bulunduğu görüşüne gelince :
İnceleme
konusu hükümde müphem bir yön görülmemekle beraber, bir hükümdeki müphemlik
sorunu, bu hüküm Anayasanın özüne ve sözüne uygun biçimde yorumlanarak
çözülebiliyorsa sırf müphemliği ileri sürülerek, o hükmün Anayasa aykırılığına
hükmetmek yoluna gidilemez.
Mahkemece,
sanığa isnat olunan eyleme uygulanmak istenmesine bakarak, hükmün memurların
anayasal haklarının kullanılmasını engelliyeceği sonucunu çıkarmak da mümkün
değildir. Çünkü, mahkemenin, olayın 236. maddenin kapsamına girdiği yolundaki
görüşünün, hükmün Anayasaya aykırı bulunup bulunmadığı yönünden, Anayasa
Mahkemesince yapılacak inceleme üzerinde bir etkisi olamaz. Anayasa
Mahkemesinin, mahkemedeki yorum ve uygulamaya göre değil, kendi yorumuna göre
Anayasaya aykırılık bulunup bulunmadığını araştırması gerekir.
Her
hüküm ancak kendi anlamı ve kapsamı içine giren durumlara uygulanabileceğinden,
incelenen hükmün mahkemedeki dâva konusu olaya da uygulanma olanağının
bulunması, hükmün anlamını ve anayasal denetim açısından sonucu değiştiremez.
Öte
yandan, yukarıda da açıklandığı üzere, 236. madde memurların memuriyetlerini
terk edebilmelerini bir ölçüde sınırlayıcı nitelik taşımakta olsa bile,
yukarıda da değinildiği üzere bu sınırlama kamu hizmet ve düzeninin gereğidir
ve memurların anayasal haklarının özüne dokunan bir ölçü ve nitelikte değildir.
Öte
yandan, itiraz konusu 236. maddede Anayasanın 14. ve 33. maddeleri bakımından
da bir aykırılık görülmemektedir. Bu sebeplerle itirazın reddi gerekir.
Avni
Givda, Ahmet Akar ve Muhittin Gürün bu görüşe katılmamışlardır.
SONUÇ:
1-
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 27. maddesinin Anayasaya aykırı
olmadığına ve itirazın bu maddeye yönelen bölümünün reddine Avni Givda, Ahmet
Akar ve Muhittin Gürün'ün karşıoylariyle ve oyçokluğu ile,
2-
624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanununun 14. maddesinin (f) bendinin
Anayasaya aykırı olmadığına ve itirazın bu hükme yönelen bölümünün reddine Avni
Givda, Ahmet Akar ve Muhittin Gürün'ün karşıoylariyle ve oyçokluğu ile,
3-
Türk Ceza Kanununun 236. maddesinin Anayasaya aykırı olmadığına ve İtirazın bu
maddeye yönelen bölümünün de reddine Avni Givda, Ahmet Akar ve Muhittin Gürün'ün
(hükmün müphem olduğu ve olayda uygulanmak istenmesinden de anlaşılacağı
üzerine anayasal hakların kullanılmasını da engelleyebileceği ve bu nedenle
Anayasaya aykırı olduğu) yolundaki karşıoylariyle ve oyçokluğu ile,
23/6/1970
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkanvekili
Lütfü
Ömerbaş
|
Üye
Fazlı
Öztan
|
Üye
Celalettin
Kuralmen
|
Üye
Hakkı
Ketenoğlu
|
|
|
|
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
Sait
Koçak
|
Üye
Avni
Givda
|
Üye
Muhittin
Taylan
|
|
|
|
|
Üye
Şahap
Arıç
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Ahmet
Akar
|
Üye
Halit
Zarbun
|
|
|
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Mustafa
Karaoğlu
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
KARŞI
OY
I-
Anayasanın 151. ve 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 27 maddelerine göre bir
mahkemenin Anayasaya uygunluk denetimi için Anayasa Mahkemesine getirebileceği
hükümler ancak bakmakta bulunduğu dâvada uygulanacak olanlarla sınırlıdır. Bir
başka deyimle itiraz yoluna başvuran mahkemenin elinde bakmakta olduğu bir dâva
bulunmalı ve Anayasa Mahkemesine getirdiği hükümleri o dâvada doğrudan doğruya
uygulama durumunda olmalıdır.
Alanya
Asliye Ceza Mahkemesinin elinde bakmakta olduğu bir dâva bulunduğunda kuşku yoktur.
Bu, öğretmen boykotuna katılmak ve dört gün topluca derslere girmemek
eyleminden dolayı kimi öğretmenlere karşı Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanun
uyarınca açılmış ceza davasıdır. Demek ki olayda, Anayasa Mahkemesine itiraz
yoliyle başvurulabilmesi için Anayasanın 151. maddesinde öngörülen koşullardan
birincisi vardır.
İkinci
koşulun var olup olmadığına gelince : bu konu aşağıda tartışılacaktır.
İtiraz
yoluna başvuran Alanya Asliye Ceza Mahkemesinin bakmakta olduğu dâva Alanya
ilce idare kurulunun "sanıkların Türk Ceza Kanununun 236. maddesine göre
yargılanmaları gerektiği" yolundaki lüzumu muhakeme karariyle açılmıştır.
1/3/1926
günlü, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 236. maddesi "Devlet memurlarından
üç veya daha çok kimsenin daha önce aralarında uyuşup kararlaştırarak usul ve
nizama aykırı biçimde memuriyetlerini bırakmalarını" suç saymakta ve ceza
yaptırımına bağlamaktadır.
Buna
karşılık mahkemenin Anayasaya uygunluk denetimi için Anayasa Mahkemesine
getirdiği hükümlerden 14/7/1965 günlü, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
27. maddesi "Devlet memurlarının greve karar vermelerinin, grev
tertiplemelerinin, ilân etmelerinin, bu yolda propaganda yapmalarının yasak
olduğuna; Devlet memurlarının herhangi bir greve veya grev teşebbüsüne
katılamıyacaklarına, grevi destekleyemeyeceklerine veya teşvik
edemiyeceklerine"; 8/6/1965 günlü, 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları
Kanununun 14. maddesinin f bendi ise "Devlet personeli teşekküllerinin
grev teşebbüs ve faaliyetlerini destekleyici davranışlarda
bulunamıyacaklarına" ilişkindir.
1/7/1926
günü yürürlüğe giren 1/3/1926 günlü, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun -ki bu
kanun Türkiye Büyük Millet Meclisince 18/3/1926 günlü, 788 sayılı Memurin
Kanunundan dahi önce kabul edilmiştir.- memurlara ilişkin bir suçu ve cezasını
belirleyen söz konusu 236. maddesinin 14/7/1965 günlü, 657 sayılı Kanunun 27.
maddesindeki grev yasağının yaptırımı olduğu düşünülemez. 657 sayılı Kanunun
27. maddesinde grev deyiminin memurlar yönünden bir tanımlanmasına gidilmeyerek
bu eylemle Türk Ceza Kanununun 236. maddesinde unsurları açıklanan suç
arasındaki ilişki derecesi ve niteliği ortaya konulmadığı gibi yine 236.
maddeye her hangi bir göndermede de bulunulmamıştır. Şu hale göre mahkeme 657
sayılı Kanunun 27. maddesini bakmakta olduğu dâvada ne kendiliğinden ne de
sanıkların eylemine uygun görüldüğü lüzumu muhakeme kararında açıklanan Türk
Ceza Kanununun 236. maddesi dolayısiyle uygulanacak durumda değildir. Tersine
bir görüş Anayasanın 151. maddesinde geçen "uygulanacak" deyimini
değil delâlet ettiği hukukî kavramdan sözlük anlamından bile uzak düşürecek
biçimde bir yorum zorlaması olur; iptal dâvası (Anayasa-madde 149) ve itiraz
(madde 151) yollan arasında hiç bir ayıtım bırakmaz. Oysa bu iki yol arasındaki
anayasal ayırım, bilindiği üzere, göze batacak keskinliktedir.
Öte
yandan 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanununun 14. maddesinin f
bendinin de Alanya Asliye Ceza Mahkemesinin bakmakta olduğu dâvada uygulanma
yeri yoktur. Bu bent hükmü, Devlet personeli teşekküllerine yasaklanan
"grev teşebbüs ve faaliyetlerini destekleyici davranışlarda bulunmak"
eylemine ilişkindir; ceza yaptırımı da aynı kanunun 22. maddesinin l sayılı bendinde
yer almıştır. 624 sayılı Kanunun 22/1. maddesine göre 14. madde hükümlerine
aykırı hareket ve davranışlarda bulunan Devlet personeli teşekkülleri yönetim
organı başkanına ve üyelerine üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.
Alanya Asliye Ceza Mahkemesinin bakmakta olduğu dâva ise her hangi bir Devlet
personeli teşekkülü yönetim organı başkanı veya üyelerine karşı 624 sayılı
Kanunun 22. maddesinin l sayılı bendi uyarınca cezalandırılmaları istemiyle
açılmış bulunmayıp, yukarıda da değinildiği gibi, Türk Ceza Kanununun 236.
maddesine göre cezalandırılmaları istenen bir takım öğretmenler hakkındadır.
657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 27. maddesi ve 624 sayılı Devlet Personeli
Sendikaları Kanununun 14. maddesinin f bendi yukarıda açıklandığı üzere, itiraz
yoluna başvuran mahkemenin bakmakta olduğu "Devlet memurlarından üç veya
daha çok kimsenin önceden uyuşup usul ve nizama ayıkırı biçimde memuriyetlerini
bırakmaları" dâvasında uygulanacağı hükümler değildir. Onun içindir ki
mahkeme söz konusu iki hükmü, Anayasa'ya uygunluk denetimi için Anayasa
Mahkemesine getiremez. Anayasanın 151. ve 44 sayılı Kanunun 27. maddelerine
uymayan itirazın bu bölümünün itirazda bulunan mahkemenin yetkisizliği yönünden
reddi gereklidir.
1970/11
esas sayılı işte 24/3/1970 günlü ilk inceleme toplantısında mahkemenin 657
sayılı Kanunun 27. maddesini ve 624 sayılı Kanunun 14. maddesinin f bendini
Anayasa Mahkemesine getirmeye yetkili olduğu yolunda verilen karara bu
nedenlerle karşıyız.
II-
a) Ülkemizde "grev" kavramı yalnızca işçi yönünden kanunî açıklama ve
tanımlamaya kavuşturulmuştur. Anayasanın 47. maddesinde "işçilerin
işverenlerle olan ilişkilerinde iktisadî ve sosyal durumlarım korumak veya
düzeltmek ereğiyle grev hakkına sahip oldukları, grev hakkının kullanılmasının
ve istisnalarının kanunla düzenleneceği" ilkesi yer almaktadır. 15/7/1963
günlü, 275 sayılı Toplu îş Sözleşmesi, Grev Ve Lokavt Kanununun 17. maddesinde
de Anayasanın 47. maddesinde sözü edilen "grevsin tanımlanması vardır. Bu
maddeye göre "işçilerin, topluca çalışmamak suretiyle bir iş kolunda veya
iş yerinde faaliyeti durdurmak veya işin niteliğine göre önemli ölçüde aksatmak
amaciyle aralarında anlaşarak ve yahut bir teşekkülün aynı amaçla topluca
çalışmamaları için verdiği bir karara uyarak işi bırakmalarına grev; işçilerin
işverenlerle olan münasebetlerinde iktisadî ve sosyal durumlarını korumak veya
düzeltmek amaciyle ve bu kanun hükümlerine uygun olarak yapılan greve, kanunî
grev; bu amacın dışında veya bu kanun hükümlerine uyulmaksızın yapılan, greve,
kanun dışı grev denilir."
657
sayılı Kanunun itiraz ve inceleme konusu 27. maddesiyle Devlet memurlarına
karar verilmesi, tertiplenmesi, ilân ve propaganda edilmesi, iştirak olunması,
desteklenmesi, teşviki yasaklanan "grev" e gelince; bunun Anayasanın
47. ve 275 sayılı Kanunun 17.. maddeleri hükümlerinin kanunî niteliğini
belirlediği "grev" ile bir ve aynı olduğu düşünülemez. Çünkü
Anayasanın 47. ve 275 sayılı Kanunun 17. maddeleri hükümleri ile oluşan
kavramda bir "grev"e memurların gidebilmelerinden söz edilmesinin
bile yeri yoktur. O halde 657 sayılı Kanunun 27. maddesiyle Devlet memurlarına
yasaklanan "grev" den ne kastedildiğinin, 275 sayılı Kanunun 17.
maddesinin yazıldığı gibi, ya 27. madde yahut da 657 sayılı Kanunun öteki
(maddeleri içinde açıkça ve keskin sınırlarla belirlenmesi zorunlu idi. Bu
yapılmamış ve 27. maddede "grev" adı altında karanlık, niteliği,
unsurları, kapsamı bilinmez son derece esnek ve türlü yoruma elverişli bir
kavrama yer verilmiştir.
Anayasanın
düşünce hürriyetini bir temel hak olarak düzenleyen 20. maddesine göre herkes,
düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir; düşünce ve kanaatlarını söz, yazı,
resim ile veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklayabilir ve
yayabilir. Yine Anayasanın 11, maddesi temel hak ve hürriyetlerin, Anayasanın
sözüne ve ruhuna uygun olarak ancak kanunla sınırlanabileceği; kanunun kamu
yararı, genel ahlâk, kamu düzeni, sosyal adalet ve millî güvenlik gibi
nedenlerle de olsa bir hakkın ve hürriyetin özüne dokunamıyacağı ilkesini
koymuştur.
İtiraz
konusu 27. madde, "grev" deyiminin yukarıda değinilen niteliği
dolayısiyle, Devlet memurlarının düşünce hürriyetinden yararlanma sınırlan
içinde kalabilecek davranışlarının bile yasaklanması sonucunu doğuracak bir
durumdadır. Bu hüküm karşısında Devlet memurlarının Anayasanın güvencesi
altında bulunan bir takım sosyal ve iktisadî haklarını isteme ve isteklerini
kamu oyuna duyurma ereğiyle sınırlı, işi kısa süre ile bırakma hareketlerine
başvurmalarının dahi yeri ve yolu yoktur. Nitekim öğretmenlik mesleğine ve
ülkenin eğitim ve öğretimine ilişkin kimi temel sorunları kamu oyuna duyurmak
üzere Türkiye Öğretmenler Sendikasının "boykot" adı altında
düzenlediği dört günlük iş bırakma hareketine katılanların - itiraz yoluna
başvuran mahkemenin elindeki dâvada olduğu gibi- hakkında kovuşturma açılması
gereğine 27. maddedeki yasaktan yola çıkılarak varılmıştır. Hükmün bu haliyle
Anayasanın 20. maddesindeki düşünce hürriyetinin özüne dokunduğu ortadadır. 657
sayılı Kanunun 27. maddesinin Anayasanın 20. ve 11. maddelerine aykırılığı
nedeniyle iptali gerekir.
b)
İtiraz ve inceleme konusu ikinci hüküm öte 624 sayılı Devlet Personeli
Sendikaları Kanununun 14. maddesinin f bendi Devlet personeli teşekküllerine
grev teşebbüs ve faaliyeterini destekleyici davranışlarda bulunmayı
yasaklamıştır. Buradaki "grev" deyimi de 657 sayılı Kanunun 27.
maddesinde geçen "grev" deyimiyle aynı niteliktedir ve böylece Devlet
memurlarının Devlet personeli teşekkülleri aracılığı ile düşünce hürriyeti
gereklerinden yararlanabilmeleri yolu da kapatılmış ve bu hürriyet özünden
zedelenmiş olmaktadır. Yukarıda 657 sayılı Kanunun 27. maddesi üzerinde
açıklanan nedenler 624 sayılı Kanunun 14. maddesinin f bendi açısından da
geçerli olduğu için Anayasanın 20. ve 11. maddelerine aykırı bulunan hükmün bu
nedenlerle iptali gereklidir.
c)
itiraz ve inceleme konusu üçüncü hüküm olan Türk Ceza Kanununun 236. maddesine
gelince :
Bir
eylemin sırf kanunla suç sayılmış ve cezasının da kanunda gösterilmiş olması
"cezaların kanuniliği" ilkesine uyulmuş bulunulduğunu kanıtlamaya
yeterli değildir. Suç sayılan eylemin unsurları kanunda müphem, esnek ve türlü
uygulamalara elverişli olabilecek bir biçimde yer almışsa o ceza hükmünün
Anayasanın cezalara ilişkin 33. maddesine uygunluğundan söz edilemez. Türk Ceza
Kanununun 236. maddesinde yasak eylemin unsurları olarak açıklanan "usul
ve nizama aykırı biçimde" ve "memuriyetlerini bırakma" deyimleri
bir ceza hükmü için gerekli ve zorunlu açıklıktan, kesinlikten ve keskin
sınırlardan yoksundur ve uygulamalarda keyfîliğe kadar gidebilecek geniş bir
takdire yer bırakacak niteliktedir. Türk Ceza Kanununun 236. maddesi bu durumu
dolayısiyle, itiraz yoluna başvuran mahkemenin elindeki dâvada olduğu ve başka
dâvalarda da görüldüğü gibi, öğretmenlik mesleğine ve ülkenin eğitim ve
öğretimine ilişkin kimi temel sorunları kamuoyuna duyurmak üzere Türkiye
Öğretmenler Sendikasının "boykot" adı altında düzenlediği dört günlük
iş bırakma hareketine katılanların karşına bile ceza yaptırımı olarak çıkarılabilmektedir.
Demek ki bu hüküm karşısında da Devlet memurlarının Anayasanın güvencesi
altında bulunan bir takım sosyal ve iktisadî haklarım isteme ve isteklerini
kamu oyuna duyurma ereğiyle sınırlı, işi kısa süre ile bırakma hareketlerine
başvurmalarının dahi yeri ve yolu yoktur. Bu halin, yukarıda II/a bendinde
açıklanan ve 236. madde açısından da geçerli olan nedenler ayrıca gözönünde
bulunduruldukta, Anayasanın 20. maddesindeki düşünce hürriyetinin
özüne-dokunduğu açıkça görülecektir. Türk Ceza Kanununun 236. maddesinin
Anayasanın 33., 20. ve 11. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptali gereklidir.
ç)
1970/11 esas sayılı işte her üç hüküm yönünden itirazın reddine ilişkin olarak
verilen 23/6/1970 günlü, 1970/36 saydı karara yukarıda belirtilen gerekçe ile
karşıyız.
|
|
Üye
Avni
Givda
|
Üye
Ahmet
Akar
|
Yukarıda
yazılı karşıoy yazısının l numaralı bendine katılıyorum.
|
|
|
|
Başkan Vekili
Lûtfi Ömerbaş
|
KARŞIOY
YAZISI
657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 27. maddesinin ve 624 sayılı Devlet Personeli
Sendikaları Kanununun 14. maddesinin f bendinin Anayasaya aykırı olduklarından
iptal edilmeleri gerektiği, 23/6/1970 günlü ve 1969/68 -1970/34 sayılı Anayasa
Mahkemesi kararına ilişkin karşıoy yazısında (bak : Resmî Gazete : 11 Mayıs
1971, Sayı : 13833, Sahife : 15) ayrıntılı olarak açıklanmış olduğundan aynı
düşüncelerin bir de burada tekrarı gereksiz sayılmıştır.
Türk
Ceza Kanununun 236. maddesinin Anayasaya aykırı bulunduğu ve iptali gerektiği
de kararın (sonuç) bölümünün 3 sayılı bendinde kısa, fakat yeterince
açıklanmıştır.