"...
l- îtiraz yoluna başvuran Mahkemenin gerekçesi :
inceleme konusu : 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Yasasının, Devlet personeli teşekküllerinin yasak faaliyetlerini düzenleyen 14. maddesinin F. fıkrasında :
"Grev teşebbüs ve faliyetlerini destekleyici davranışlarda bulunamazlar." denmektedir.
Dayanılan Anayasa hükümleri :
Mahkememizin gerekçesine dayanak Anayasa'nın konu ile ilgili hükümleri şöyledir.
Başlangıç maddesi : "... İnsan hak ve hürriyetlerini, millî dayanışmayı, sosyal adaleti, ferdin ve toplumun huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak demokratik hukuk devletini bütün hukukî ve sosyal temelleriyle kurmak için;
Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına, ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir .
Madde 11- Temel hak ve hürriyetler, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna uygun olarak ancak kanunla sınırlanabilir.
Kanun, kamu yararı, genel ahlâk, kamu düzeni, sosyal adalet ve Millî güvenlik gibi sebeplerle de olsa, bir hakkın ve hürriyetin özüne dokunamaz.
Madde 46- Çalışanlar ve işverenler, önceden izin almaksızın, sendikalar ve sendika birlikleri kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten ayrılma hakkına sahiptirler.
İşçi niteliği taşımayan kamu hizmeti görevlilerinin bu alandaki hakları kanunla düzenlenir.
Sendika ve sendika birliklerinin tüzükleri, yönetim ve işleyişleri demokratik esaslara aykırı olamaz,
Madde 47- İşçiler, işverenlerle olan münasebetlerinde, iktisadî ve sosyal durumlarını korumak veya düzeltmek amacı ile toplu sözleşme ve grev haklarına sahiptirler.
Grev hakkının kullanılması ve istisnaları ve işverenlerin hakları kanunla düzenlenir.
Öncelikle grevin çalışanlar için bir hak olup olmadığı sorununun çözümlenmesi gerekir. Anayasamızın grev hakkı ile ilgili 47. madde-sinin gerekçesinde "... Grev hakkı ise, artık Anayasalara giren bir sosyal ve iktisadî hak olanak genel surette kabul edilmektedir. Memleketimizde de gerek siyasî partiler, gerek basın ve ilim muhiti, grev hakkını prensip itibariyle demokratik nizamın zarurî kıldığı bir hak olarak tanımaktadır." denmektedir. Bu maddenin görüşülmesi sırasında komisyon sözcüsü (Muammer Aksoy) ise : "... Grev hakkının tanınması başkadır, kötüye kullanılması başkadır. Grev hakkını tanımak her gün grev yapılmasını istemek anlamına gelemez. Grev hakkı bir vasıtadır. Vasıtanın gayesi, hakkaniyete uygun ücret temin etmek, kollektif mukaveleleri mümkün kılabilmektir.
..11. maddede belirtildiği üzere, bir hak veya hürriyetin özünü zedelemeye imkân vermez, işte düzenlemeler, onbirinci maddenin ışığı altında olacaktır.
.. Arkadaşlarımız, grev hakkı mevzuunda, memurları kastederek "niçin çalışanlar denmemiş de, işçiler denmiş'" dediler. Muhterem arkadaşlar, memurlar için de grev hakkını Anayasa teminatı altına almak adımını henüz atamadık. Şartların henüz buna elverişli olduğuna kani değiliz. Bu demek değildir ki, kanun koyucu ileride böyle bir hakkı benimseyemez. Maddede, bu hakkın memurlara tanınmıyacağını ifade eden bir kayıt yoktur. Ama bu hak memurlara dahi Anayasa ile teminat altına alınmış değildir. Memurlara grev hakkı tanınmazsa, Anayasa Mahkemesine müracaat edilerek Anayasa ihlâl ediliyor denilmiyecektir. Ama kanun koyucu onlara grev hakkını tanırsa, buna mani yoktur. Nihayet belirteyim ki, memurlara bu hakkı Anayasaca sağlamayışımız, aşırı bir sınırlama sayılamaz. "(Avukat Kâzım Öztürk, T. C. Anayasası C. 2. Anakara 1966 S. 2053, 2063, 2064)
Bu gerekçe ve açıklamalar grevin bir hak olduğunu kanıtlamaktadırlar. Bu durum grevi sosyal ve iktisadî haklar arasında düşünmemizi gerektirmektedir.
Sosyal haklar iktisaden zayıf olanları korumak için tanınmış olan haklardır. Sosyal bir hukuk devleti sosyal hakların güvence altına alınmasını gerektirir. Esasen "Sosyal devlet fertlere yalnız klâsik hürriyetleri sağlamakla yetinmeyip aynı zamanda, onların insan gibi yaşamaları için zarurî olan maddî ihtiyaçlarını karşılamalarını da kendisine vazife edinen devlettir. Modern Anayasa, asgarî geçim şartlarından sıhhî bakımdan, öğrenîm imkânlarından ve hele barınacağı bir konuttan yoksun bir kişinin gerçek anlamda hür olamıyacağını kabul eden zamanımızın hukuk ve siyaset ilmine ve devlet görüşüne uygun olarak fertlere ve vatandaşlara sosyal bir takım haklar tanımak zorundadır."
Grevin çalışanlar için bir hak olması onun Anaysanın 11. maddesinde sözü edilen bir hakkın özüne dokunulamıyacağı, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna uygun olarak ancak yasa ile sınırlanabileceği sonucuna götürür.
11. maddenin gerekçesinde; "Düzenlemenin, hakkın özünü tahribe kadar gidemiyeceği esası., kanun koyucunun yetkisini kayıtlayan pek önemli bir kaidedir. Anayasa Mahkemesi bu genel ölçüyü gözönünde bulundurarak, herhangi bir tahdidin Anayasa'ya aykırı olup olmadığına karar verecektir. Eğer sınırlama, bir temel hak ve hürriyet veya dokunulmazlığın cevherini tahrip ediyorsa, Anayasaya aykırılığı dolayısiyle Hükümsüz sayılacaktır." denilmiştir.
Bu nedenlerle çalışanlar yönünden grev hakkının tamamen ortadan kaldırılması hukuken doğru görülemez. Ancak bu hakkın kullanış biçimi yönünden sınırlar konulabilir. Halbuki iptale konu maddede memurlar bu haktan tamamen yoksun kılınmışlardır. Başka bir yönden bu durum yasa önünde eşitlik kavramına da aykırı düşmektedir. İşçiler ile memurlar nitelikleri itibariyle birbirine benzemektedirler.
"Memurlara grev hakkının tanınmamasını isteyenler, bu hakkın kamu düzenini sarsacağı kanısındadırlar. Bu gün Türkiye'de Üniversitelerimiz, Danıştay ve Yargıtayımıza rağmen, henüz kimin işçi, kimin memur olduğu konusu kesinlik kazanmış değildir. Öyleyse, kimin kamu düzenini sarsacağı, kimin sarsmayacağı da hukuk açısından, pek de ispatlanmış değildir. Aynı devlet örgütünde çalışanların bir kısmı işçi olur, bunlar grev yapabilir, bu durumda kamu düzeni sarsılamaz; ancak aynı devlet kurumunda çalışanlardan memur sayılanların boykot girişimleri bile, kamu düzeni ile ilişkili sayılır." (Uğur Mumcu. Milliyet Gazetesi 27/12/1969 Grev ve Memur.)
Memurlar hakkındaki grev yasağı kamu hizmetinin yararına bir tedbir olarak da düşünülemez. Kamu hizmetinin gereklerini ve memurluk psikolojisini iyi bilen kimselerin hizmetin iyi işlemesinin her şeyden önce memurun maddî, manevi huzur içinde olmasının sağlanmasına bağlı olduğu sonucuna varırlar.
Anayasamızın 43 - 74. maddeleri çalışanların korunmasını sağlamak için konulmuştur. Sendika kurma, toplu sözleşme ve grev yapma haklarını sağlamak Devlet için bir görevdir. Devletin bu görevleri sosyal devlet oluşunun gereğidir.
Anayasamızın 46 ncı maddesi çalışanların sendika kurma hakkını güvence altına almıştır. Çalışanlar kavramı; çalışma durumunda bulunan bütün insanları kapsar .işçi, sermayeci, çiftçi, topraklı ve topraksız, memur ve öğretmen demeden hepsini içine alır.
"Sendikaların klasik görevleri bakımından bütün doktrinlerin görüş birliğine vardıkları husus şudur: Sendika, mensuplarının ekonomik ve sosyal haklarını ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için kurulmuştur. O halde, kamu hizmeti görevlilerine, yani memurlara da bir Anayasa hakkı olarak tanınmış olan sendika kurma hakkının temelindeki düşünce de bu tanım içinde yer almaktadır. Esasen 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanunu, 1. maddesinde, ", . kamu hizmeti personelinin ortak mesleki, kültürel, sosyal ve iktisadî hak ve menfaatlerini korumak... amacile kuracakları sendikalar" demek suretiyle yukarıdaki görev tanımı ve anlayışını teyîd eylemektedir. Şu halde, Türkiye'deki memur sendikaları da normal olarak ve klasik fonksiyonları içinde, mensuplarının haklarını ve menfaatlerini savunmak ve geliştirmek durumundadırlar. Fakat, Devlet Personeli Sendikaları Kanunu, getirmiş olduğu aşırı sınırlamalarla memur sendikalarım adeta fonksiyonsuz bırakmıştır. Alelade derneklerden farksız kılmıştır. Halbuki sendika hakkı ekonomik ve sosyal hakları ve menfaatleri etkin bir biçimde savunmanın bir aracıdır. Grev hakkı ile desteklenmeyen sendika hakkı anlamsızdır. "(Prof. Dr. Cahid Talaş, Memurlar ve Sendika hakkı, Milliyet Gazetesi Aralık, 1969) demiştir,
Anayasa'nın 42. maddesine göre : "... Çalışma herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların insanca yaşaması için, sosyal, iktisadî ve malî tedbirlerle çalışanları korur ve çalışmayı destekler, işsizliği önleyici tedbirler alır..." Anayasanın bu açık buyruğuna rağmen Devlet, memurlar için öngörülen sosyal, iktisadî ve malî tedbirlerden hiç birini almadığı takdirde bu haklı istekleri nasıl sağlanacaktır. Grev hakkı verilmeyen bir sendika mensupları bu haklarını güvence altına almak için uğraşamıyacakları ve böylece görevlerini etkili bir şekilde yerine getiremiyecekleri açıktır. Nitekim işçi sendikacılık hareketi bakımından 1947-1963 dönemi ile 1963 1970 dönemi bunun önemini ve etkinliğini göstermeğe yeterlidir.
Çalışma alanının düzenlenmesiyle ilgili 47. maddesi ile grev hakkı işçiler için Anayasa güvenliği altına alınmasına rağmen memurlar yo-nünden 'açık söz yoktur. Yüksek Öğretim üyelerinden kurulu Anayasa komisyonunca hazırlanan kanunla ilgili 46 ncı madde Anayasa ön tasarısında "çalışmalar, iktisadî ve sosyal durumlarını düzeltmek gayesiyle grev yapma hakkına sahiptirler. Bu hak siyasî gayeler için kullanılamaz.
Kamu hizmetlerinde çalışanlardan hangilerinin grev hakkını kullanabileceklerini kanun gösterir." biçiminde düzenlenmişti.
Anayasa herhangi bir konuda buyurucu yahut yasaklayıcı bir ilke getirmemişse bunun düzenlemesini kanun koyucunun takdirine bırakmış demettir. Anayasa'nın verdiği bu takdir hakkının Anayasaya aykırı düşmeyen bir şekilde kullanılması gereklidir. Gerçekten lokavt hakkı Anayasa güvenliğine kavuşturulmadığı halde ve Anayasa ile yasaklanmadığı halde, 15/7/1963 tarihli Toplu îş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası ile işverene bu hak verilmiştir. Böylece aynı durumda bulunan iki haktan biri yasa ile işveren lehine tanınırken, öbür yandan memurlar yönünden grev hakkının yasaklanması takdirde ağır ve adaletsiz biçimde hataya düşüldüğünü gösterir. Bu takdir ölçüleri Anayasamızın başlangıç maddesine sosyal devlet oluşuna eşitlik ilkesine aykırı düşmektedir. Buradaki yasaklayıcı hükümler Anayasanın verdiği takdir hakkının Anayasaya aykırı düşecek bir şekilde kullanılmasından başka bir nitelik taşımaktadır.
Grev hakkı batı demokrasilerinde demokrasinin temel kurumlarından, gereklerinden biri sayılmaktadır. Memurlar yönünden de durum aynıdır. Yalnız Marksist demokrasilerde grev hakkına yer verilmez.
Başlangıçtan .beri açıklandığı üzere iptale konu 14/f. maddesi Anayasa'mızın temel hak ve hürriyetler için kabul ettiği sınırlama nedenlerini aşacak biçimde Anayasa'nın özünü teşkil eden insan haklarına, başlangıçta belirtilen sosyal hukuk devleti ilkesine, kamu görevlileri için tanınan sendika kurma hakkının doğal bir sonucu olan grev hakkını tamamen ortadan kaldırmasına ve böylece sendika kurma hakkı etkisiz kılınmak suretiyle bu hak üzerinde de aşırı bir sınırlama niteliği kazanmasına, memurlara da Anayasa'nın öngördüğü insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış seviyesini sağlamaları için grev hakkını tanımanın gerekçede bildirildiği üzere Anayasa'nın ruhuna uygun düşeceği ve bu hakkı tamamen ortadan kaldıran hükümlerin Anayasa'ya aykırı olduğu sonuç ve kanısına varılmıştır."
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas sayısı:1970/3
Karar sayısı:1970/35
Karar günü:23/6/1970
Resmi Gazete tarih/sayı:7.5.1971/13829
İtiraz yoluna başvuran mahkeme : Gümüşhane Asliye Ceza Mahkemesi,
İstemin konusu : Mahkeme, Cumhuriyet Savcılığınca, sanığın 624 sayılı Kanunun 14/f, maddesine atfen 22. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan dâvanın yargılanması sırasında, 624 sayılı Kanunun 14/f, maddesinin Anayasa'nın Başlangıç bölümüne 2., 11., 46. ve 47. maddelerine aykırı bulunduğu kanısına varmış ve Anayasa'nın 151. ve 44 sayılı Kanunun 27. maddeleri gereğince Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.
OLAY :
İlkokul Öğretmeni ve ilkokul Öğretmenleri Sendikası Gümüşhane Şubesi Yönetim Kurulu Başkam bulunan sanığın, sendika genel merkezinin boykot çağrılarına uyduğu ve çeşitli suretlerle boykot faaliyetlerini destekleyici davranışlarda bulunduğu, "boykottan dönmeyiz" mealinde sözler sarfettiğı ileri sürülerek eylemine uyan 624 sayılı Kanunun 14/f. maddesine atfen 22. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan dâvanın yapılan yargılamasının 16/1/1970 günlü ilk toplantısında mahkemece 624 sayılı Kanunun 14/f. maddesi hükmünün Anayasa'nın Başlangıç bölümüne 2., 11., 46. ve 47. maddelerine aykırı bulunduğu kanısına varılmış ve Anayasa'nın 151. maddesine dayanılarak Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmiştir.
II- METİNLER :
a- 8/6/1965 günlü, 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanununun istem konusu 14/f. maddesi metni: (Maddenin tam metni yazılıp istem konusu f bendinin altı çizilmiştir.)
Yasak Faaliyetler
(Madde 14- Devlet personeli teşekkülleri:
a) Herhangi bir suretle siyasi faaliyette bulunamazlar;
b) Siyasî partilerden veya onlara bağlı teşekküllerden, 15 Temmuz 1963 tarihli ve 274 sayılı Sendikalar Kanununa göre veya Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Kanunu gereğince kurulan veyahut kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu vasfını taşıyan işçi ve işveren meslekî teşekküllerinden herhangi bir suretle maddî yardım kabul edemez; onlara maddî yardım yapamaz ve onların teşkilâtı içerisinde yer alamazlar.
c) Bir siyasî partinin adı altında kurulamazlar.
d) Hiçbir siyasî teşekkülün leh veya aleyhinde herhangi bir davranışta bulunamazlar;
e) Üyelerine doğum ve ölüm halindeki dinî törenler için gerekli sosyal yardımların yapılmasından başka hiçbir dinî faaliyete girişemez ve katılamazlar;
f) Grev teşebbüs ve faaliyetlerini destekleyici davranışlarda bulunamazlar;
g) Gelirlerini mevzuatın ve tüzüklerinin gösterdiği amaç ve haller dışında harcayamazlar;
h) Organlarının toplantı ve çalışmalarını, bu kanunun 2 nci maddesinde yazılı kurumlara ayrılmış yerlerde, çalışma saatleri dışında da olsa, yapamazlar;
i) Devlet personeli hukukuna veya kamu hizmeti görevlilerine ilişkin mevzuatın uygulanmasına dair isteklerini açıklamak veya desteklemek amaciyle açık yer toplantıları ve gösteri yürüyüşleri yapamazlar.
(Bu bent Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmiştir.)
j) Bakanlar Kurulunun bir kararnamesiyle izin almadıkça dış kaynaklardan hiç bir suretle yardım kabul edemezler.
k) Bakanlar Kurulundan bir kararnameyle izin almadıkça milletlerarası teşekküllere katılamazlar.
Bu kanunun 2 nci maddesine göre devlet personeli sendikası kurabilecek veya bu sendikalara üye olabilecek kimselerin memurluk vasfını esas alarak kuracakları veya üye olabilecekleri dernekler hakkında da bu maddede de yazılı yasaklamalar uygulanır.
Bu kanunun 7 nci maddesinde yazılı devlet personelinin memurluk vasfını esas alarak kuracaktan veya üye olabilecekleri dernekler, bu kanunun 13 üncü maddesinin (f), (g), (h), (I), (m), (n) ve (o) bendlerinde gösterilenler dışında faaliyette bulunamazlar.)
b - Mahkemenin iptal isteminde dayandığı Anayasa hükümleri :
Başlangıç
Tarih boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış olan;
Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışları ile meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 Devrimini yapan Türk Milleti;
Bütün fertlerini, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, millî şuur ve ülküler etrafında toplayan ve milletimizi, dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak millî birlik ruhu içinde daima yüceltmeyi amaç bilen Türk milliyetçiliğinden hız ve ilham alarak ve;
"Yurtta sulh, Cihanda sulh" ilkesinin, millî mücadele ruhunun, millet egemenliğinin, Atatürk devrimlerine bağlılığının tam şuuruna sahip olarak;
İnsan hak ve hürriyetlerini, millî dayanışmayı, sosyal adaleti, ferdin ve toplumun huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak demokratik hukuk devletini bütün hukukî ve sosyal temelleri ile kurmak için;
Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Meclisi tarafından hazırlanan bu Anayasa'yı kabul ve ilân ve onu, asıl teminatın vatandaşların gönüllerinde ve iradelerinde yer aldığı inancı ile, hürriyete, adalete ve fazilete âşık evlâtlarının uyanık bekçiliğine emanet eder.
Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti ,insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Kanun, kamu yararı, genel, ahlâk, kamu düzeni, sosyal adalet ve. millî güvenlik gibi sebeplerle de olsa bir hakkın ve hürriyetin özüne dokunamaz.
Sendika ve sendika birliklerinin tüzükleri, yönetim ve işleyişleri demokratik esaslara aykırı olamaz.
Madde 47- işçiler, işverenlerle olan münasebetlerinde, iktisadî ve sosyal durumlarını korumak veya düzeltmek amacı ile toplu sözleşme ve grev haklarına sahiptirler.
III- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi içtüzüğünün 15. maddesi uyarınca, 3/2/1970 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyanın eksiği bulunmadığından, işin esasının incelenmesine oybirliği ile karar verilmiştir.
IV- SÖZLÜ AÇIKLAMA DURUMU :
Başkan Vekili Lûtfi Ömerbaş, Üyeler; Salim Başol, Feyzullah Uslu, A. Şeref Hocaoğlu, Fazlı Öztan, Celâlettîn, Kuralmen, Hakkı Ketenoğlu, Sait Koçak, Avni Givda, Muhittin Taylan, İhsan Ecemiş, Recai Seçkin, Ahmet Akar, Halit Zarbun ve Muhittin Gürün'ün katıldıkları 31/1/1970 günlü toplantıda dâva ile ilgili görülen Türkiye Öğretmenler Sendikası başkanının veya temsilcisinin sözlü açıklamasının dinlenmesine Celâlettin Kuralmen, Hakkı Ketenoğlu, Sait Koçak, Muhittin Taylan, İhsan Ecemiş ve Recai Seçkin'in karşı oyları ile ve oyçokluğu ile karar verilmiş ve bu karar gereğince 21/4/1970 gününde Türkiye Öğretmenler Sendikası Genel Başkanı Fakir Baykurt ve Sendika Üyesi, Orta Anadolu Bölgesi Baştemsilcisi ve İlim Kurulu Üyesi Prof. Muammer Aksoy'un sözlü açıklamaları dinlenmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ :
İtiraz dosyası, ilgili Anayasa ve kanun hükümleri ve bunlara ilişkin tutanaklar ile ilgililerin Anayasa Mahkemesindeki sözlü açıklamaları incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
İtiraz yoluna başvuran mahkeme 624 sayılı Kanunun 14. maddesinin f. bendi hükmünün, Anayasa'nın başlangıç bölümü ile 2., 11., 46. ve 47. maddelerine aykırılığını ileri sürerek, iptalini istemektedir. Aynı hükmün iptali istemiyle ve aynı nitelikteki gerekçelerle daha önce yapılmış olan itiraz Anayasa Mahkemesince esastan incelenerek, 23/6/1970 günlü, 34 sayılı kararla, sözü geçen hükmün Anayasa'ya ayıkırı olmadığına karar verilmiş olduğundan ve ortada o karardaki görüş ve sonuçta değişiklik yapılmasını gerektiren bir sebep de bulunmadığından, bu itirazın dahi, aynı gerekçelerle reddi gerekir.
SONUÇ :
624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanununun 14. maddesinin f bendinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine Avni Givda, Ahmet Akar ve Muhittin Gürün'ün karşı oylariyle ve oyçokluğu ile 23/ 6/1970 gününde karar verildi.
Başkanvekili
Lütfü Ömerbaş
Üye
Fazlı Öztan
Celalettin Kuralmen
Hakkı Ketenoğlu
Fazıl Uluocak
Sait Koçak
Avni Givda
Muhittin Taylan
Şahap Arıç
İhsan Ecemiş
Ahmet Akar
Halit Zarbun
Ziya Önel
Mustafa Karaoğlu
Muhittin Gürün
KARŞIOY YAZISI
1- Bu karşıoy yazısı 1969/68 - 1970/34 sayılı, 23/6/1970 günlü Anayasa Mahkemesi kararma ilişkin karşıoy yazısının bir bölümünün tekrarlanmasından ibaret olacaktır. 1969/68 esas sayılı iş Çerkesköy Asliye Ceza Mahkemesinden, 1970/3 esas sayılı iş ise Gümüşhane Asliye Ceza Mahkemesinden gelmiştir. 1970/3 esas sayılı iş sonunda verilen 23/6/1970 günlü, 1970/35 sayılı kararda gerek gerekçe gerekse karşıoy yazısı yönünden 1969/68 - 1970/34 sayılı karara gönderme yapılması, Gümüşhane Asliye Ceza Mahkemesinin bu kararı ele geçirmesindeki güçlükler dolayısiyle sakıncalı olduğu gibi böyle bir tutum Anayasa Mahkemesi kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını, muhalif kalanların kararda muhalefet nedenlerini açıklamalarını ve kararların ilgililere muhalefet şerhleri ile birlikte tebliğ edilmesini buyuran 22/4/1962 günlü, 47 sayılı Kanunun 39. maddesinin açık ve kesin hükümlerine ve o hükümlerin konuluş ereğine de aykırı düşer. Bir kararda gerekçe ve karşıoy yazılan bakımından başka bir karara gönderme yapılması ile yetinilmesi halinde 39. madde gereğinin tam olarak yerine getirilmiş olduğu düşünülemez ve savunulamaz. Onun içindir ki burada 1969/68 - 1970/34 sayılı karara ilişkin karşıoy yazısına gönderme yapılmaktan kaçınılmış vo 1970/3 -1970/35 sayılı karara ilişkin karşıoy gerekçesi aşağıda ayrıca açıklanmıştır.
2- 8/6/1965 günlü, 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanununun 14. maddesinin itiraz konusu f bendi "Devlet personeli teşekküllerinin grev teşebbüs ve faaliyetlerini destekleyici davranışlarda bulunamayacaklarını" hükme bağlamaktadır. Aynı kanunun 22. maddesinin l sayılı bendinde 14. madde hükümlerine aykırı hareket ve davranışlarda bulunan yönetim organı başkanına ve üyelerine verilecek hapis cezası yer almıştır. İtiraz yoluna başvuran mahkemenin bakmakta olduğu davada sanık İlkokul Öğretmenleri Sendikası Genel Merkezinin boykot çağrılarına uyduğu ve boykot faaliyetlerini destekleyici davranışlarda bulunduğu ileri sürülen İlkokul Öğretmenleri Sendikası Gümüşhane Şubesi Yönetim Kurulu Başkanıdır.
Ülkemizde "grev" kavramı yalnızca işçi yönünden kanunî açıklama ve tanımlamaya kavuşturulmuştur. Anayasa'nın 47. maddesinde "işçilerin işverenlerle olan ilişkilerinde iktisadî ve sosyal durumlarını korumak veya düzeltmek ereğiyle grev hakkına sahip oldukları, grev hakkının kullanılmasının ve istisnalarının kanunla düzenleneceği" ilkesi yer almaktadır. 15/7/1963 günlü, 275 sayılı Toplu iş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununun 17. maddesinde de Anayasa'nın 47. maddesinde sözü edilen "grev" in tanımlanması vardır. Bu maddeye göre "işçilerin, topluca çalışmamak suretiyle bir iş kolunda veya işyerinde faaliyeti durdurmak veya işin niteliğine göre önemli ölçüde aksatmak amaciyle aralarında anlaşarak veyahut bir teşekkülün aynı amaçla topluca çalışmamaları için verdiği bir karara uyarak işi bırakmalarına grev ;işçilerin işverenlerle olan münasebetlerinde iktisadî ve sosyal durumlarını korumak veya düzeltmek amaciyle ve bu kanun hükümlerine uygun olarak yapılan greve, kanunî grev; bu amacın dışında veya bu kanun hükümlerine uyulmaksızın yapılan greve, kanun dışı grev denilir."
624 sayılı Kanunun 14. maddesinin itiraz konusu f bendinde geçen grev deyimine gelince : 657 sayılı Kanunun 27. maddesiyle Devlet memurlarına karar verilmesi, tertiplenmesi, ilân ve propaganda edilmesi, iştirak olunması, desteklenmesi, teşviki yasaklanan "grev" le doğrudan doğruya ilgili bulunan bu deyimin Anayasa'nın 47. ve 275 sayılı Kanunun 17. maddeleri hükümlerinin kanunî niteliğini belirlediği "grev" ile bir ve aynı anlamda olduğu düşünülemez. Çünkü Anayasa'nın 47. ve 275 sayılı Kanunun 17. maddeleri hükümleri ile oluşan kavramda bir "grev" e memurların ve memur sendikalarının gidebilmelerinden söz edilmesinin bile yeri yoktur. O halde 657 sayılı Kanunun 27. maddesiyle Devlet memurlarına yasaklanan ve 624 sayılı Kanunun 14. maddesinin f bendi ile de desteklenmesi Devlet personeli teşekküllerine yasak edilen "grev" den ne kastedildiğinin, 275 sayılı Kanunun 17. maddesinde yazıldığı gibi, 657 ve 624 sayılı kanunlarda açıkça ve keskin sınırlarla belirlenmesi zorunlu idi. Bu yapılmamış ve 624 sayılı Kanunun 14. maddesinin f bendinde "grev" adı altında karanlık, niteliği, unsurları kapsamı bilinmez son derece esne% ve türlü yoruma elverişli bir kavrama yer verilmiştir.
Anayasa'nın düşünce hürriyetini bir temel hak olarak düzenleyen 20. maddesine göre herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir; düşünce ve kanaatlarını söz, yazı, resim ile veya başka yollarla tek basma veya toplu olarak açıklayabilir ve yayabilir. Yine Anayasa'nın 11. maddesi temel hak ve hürriyetlerin, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna uygun olarak ancak kanunla sınırlanabileceği; kanunun kamu yararı, genel ahlâk, kamu düzeni, sosyal adalet ve millî güvenlik gibi nedenlerle de olsa bir hakkın ve hürriyetin özüne dokunamıyacağı ilkesini koymuştur.
İtiraz konusu 14. maddenin f bendi, "grev" deyiminin yukarıda değinilen niteliği dolayısiyle, Devlet memurlarının düşünce hürriyetinden yararlanma sınırları içinde kalabilecek davranışlarının bile kendi teşekküllerince desteklenmesinin yasaklanması sonucunu doğuracak bir durumdadır. Bu hüküm karşısında Devlet memurlarının Anayasa'nın güvencesi altında bulunan bir takım sosyal ve iktisadî haklarını isteme ve isteklerini kamu oyuna duyurma ereğiyle sınırlı, işi kısa süre ile bırakma hareketlerine başvurmalarının sendikalarınca düzenlenmesinin ve desteklenmesinin dahi yeri ve yolu yoktur. Nitekim öğretmenlik mesleğine ve ülkenin eğitim ve öğretimine ilişkin kimi temel sorunları kamu oyuna duyurmak üzere Türkiye Öğretmenler ve İlkokul Öğretmenleri Sendikalarının "boykot" adı altında düzenledikleri dört günlük işi bırakma hareketine katılanları destekleyen öğretmen teşekkülleri yöneticileri hakkında, itiraz yoluna başvuran mahkemenin elindeki dâvada olduğu gibi, kovuşturma açılması gereğine 14. maddenin f bendindeki yasaktan yola çıkılarak varılmıştır. Devlet memurlarının Devlet personeli teşekkülleri aracılığı ile düşünce hürriyeti gereklerinden yararlanabilmeleri yolunu da kapatan hükmün bu haliyle Anayasa'nın 20. maddesindeki düşünce hürriyetinin özüne dokunduğu ortadadır. 624 sayılı Kanunun 14. maddesinin f bendinin Anayasa'nın 20. ve 11. maddelerine aykırılığı. nedeniyle iptali gerekir.
SONUÇ: 1970/3 esas sayılı işte itirazın reddine ilişkin olarak verilen 23/6/1970 günlü, 1970/35 sayılı karara yukarıda belirtilen nedenlerle karşıyız.
8/6/1965 günlü ve 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanununun 14. maddesinin, Devlet personeli teşekküllerinin (Grev teşebbüs ve faaliyetlerini destekleyici davranışlarda) bulunmalarım yasaklıyan f bendi hükmü, Anayasa'nın düşünce hürriyetine ilişkin 20. maddesine aykırıdır.
Bu konu ile ilgili olmak üzere, 23/6/1970 günlü ve esas 1969/68 karar 1970/34 sayılı Anayasa Mahkemesi kararına ait karşıoy yazısının 1. ve 2. bentlerinde gerekli açıklamalar yapılmıştır.
Orada belirtilen nedenlerle yukarıki karara da karşıyım.