ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1970/6
Karar Sayısı:1970/29
Karar günü:4/6/1970
Resmi Gazete tarih/sayı:31.5.1971/13851
İtiraz
yoluna başvuran : 66. Mekanize Tümen Komutanlığı nezdinde kurulu disiplin
mahkemesi.
İtirazın
konusu : Mahkemece, 26/6/İ964 günlü, 11738 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan
16/6/1964 günlü, 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve
Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanunun 2. ve 17. maddelerinin Anayasa'nın
7. ve 138. maddelerine aykırı olduğu yolunda disiplin subayı tarafından ileri
sürülen iddianın ciddi olduğu kanısına varılmış ve Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 151. maddesine dayanılarak Anayasa Mahkemesine başvurulmuştur .
I.
Olay :
Nöbet
talimatına aykırı davranmak ve askerî eşyayı yitirmek eylemlerinden dolayı
sanık er hakkında 17/11/1969 günlü iddianame ile ve 477 sayılı yasanın 56. ve
52. maddeleri uyarınca cezalandırılması ve Hazine zararı 101.60 liranın tazmin
ettirilmesi istemiyle açılan ve 66. Mekanize Tümen Komutanlığı nezdinde kurulu
disiplin mahkemesinin 69/46 esas sayısını alan dâva dolayısiyle mahkeme,
19/12/1969 günü duruşma yapmak üzere toplanma emri almış; 26/12/1969 günlü
oturumda disiplin subayı esas hakkında düşüncesini açıkladıktan sonra 477,
sayılı Yasanın 2. ve 17. maddelerinin Anayasasının 7. ve 138. maddelerine
aykırı olduğunu ileri sürmüş; mahkeme iddianın ciddi olduğu kanısına vararak
Anayasa Mahkemesine başvurulmasına ve davanın geri bırakılmasına karar
vermiştir.
Nezdinde
disiplin mahkemesi kurulan Tümenin Komutanı, 477 sayılı Yasanın 30. maddesi
uyarınca bu karara itiraz etmiş, itiraz üst disiplin mahkemesi olan 3. Kolordu
Komutanlığı Disiplin Mahkemesince 15/1/ 1970 gününde reddedildiğinden dosya
Tümen Komutanlığının 6/2/1970 günlü, 69/13165 sayılı yazısıyle Anayasa
Mahkemesine gönderilmiştir.
III.
Yasa Metinleri :
l-
İtiraz konusu hükümler : (Beşinci tertip düsturun 3. cildinin 2691 ve 2695.
sayfalarında yazılı olduğu gibi.)
16/6/1964
günlü, 477 sayılı Kanunun Anayasaya aykırılığı ileri sürülen 2. ve 17.
maddeleri şöyledir.
(Madde
2- Disiplin mahkemesi, biri başkan ikisi üye olmak üzere üç subaydan kurulur.
Astsubay, erbaş ve erlerin yargılanmalarında, üyelerin biri astsubaylardan
seçilir.)
(Madde
17- Disiplin mahkemesi, iddianamenin sanığa tebliğinden sonra, nezdinde
kurulduğu komutanın veya askeri kurum âmirinin emriyle toplanır.)
2.
Dayanak olarak ileri sürülen Anayasa hükümleri:
477
sayılı kanunun 2. ve 17. maddelerinin Anayasa'ya aykırı olduğu görüşünü
desteklemek üzere ileri sürülen Anayasasının 7. ve 138. maddeleri aşağıdadır:
(Madde
7- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.)
(Madde
138- Askeri yargı, askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür.
Bu mahkemeler, asker kişilerin askeri olan suçlarıyle .bunların asker kişiler
aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili
olarak işledikleri suçlara .ait davalara bakmakla görevlidirler.
Askeri
mahkemeler, asker olmayan küsleri, ancak özel kanunda belirtilen askerî
suçlarından dolayı yargılarlar.
Askeri
mahkemelerin savaş veya sıkıyönetim hallerinde hangi suçlar ve hangi kişiler
bakımından yetkili olduğu kanunla gösterilir.
Askerî
mahkemelerde üyelerin çoğunluğunun hâkimlik niteliğine sahib olması şarttır.
Askerî
yargı organlarının kuruluşu, işleyişi, askerî hâkimlerin özlük işleri,
mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve askerlik hizmetinin gereklerine
göre özel kanunla düzenlenir.)
IV.
İlk inceleme :
Anaysa
Mahkemesi içtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 26/2/1970 gününde Lütfi Ömerbaş,
Salim Başol, A. Şeref Hocaoğlu, Fazlı Öztan, Hakkı Ketenoğlu, Sait Koçak, Avni
Givda, Muhittin Taylan, Şahap Arıç, İhsan Ecemiş, Recai Seçkin, Halit Zarbun,
Ziya Önel, Mustafa Karaoğlu ve Muhittin Gürün'ün katılmalariyle yapılan ilk
inceleme toplantısında aşağıda yazılı konular ele alınmış ve karara
bağlanmıştır:
l-
Önce disiplin mahkemelerinin, Anayasa'nın 151. maddesinde geçen
"mahkeme" sözcüğünün kapsamı içine girip girmedikleri, bir başka
deyimle Anayasa Mahkemesine bir hükmün Anayasaya aykırılığı iddiasiyle başvurup
vuramayacakları tartışılmıştır.
Anayasanın
138. maddesinin birinci fıkrasında "Askerî yargı, Askeri mahkemeler ve
disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler asker kişilerin askeri
olan suçlariyle bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut
askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait dâvalara
bakmakla görevlidirler." denilmektedir. Aynı maddenin son fıkrasına göre
de "Askerî yargı organlarının kuruluşu, işleyişi... mahkemelerin
bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve askerlik hizmetinin gereklerine göre özel
kanunla düzenlenir.)
Demek
ki disiplin mahkemesi bir askeri yargı organıdır. Belirli dâvalara bakar.
Kuruluşu işleyişi Anayasada açıklanan ilkeler uyarınca özel kanunla düzenlenir.
Anayasa hükmü ile verilmiş adı da "mahkeme"dir.
"Mahkeme"
deyimi Anayasa'nın bir takım maddelerinde geçer. 7., 132., 133., 134., 135.,
151. maddelerde olduğu gibi. Anayasa koyucunun, "mahkeme" deyimini
değişik maddelerde değişik anlamlarda ve özellikle "mahkeme"
kavramının yerleşmiş hukukî niteliği dışına çıkartarak kullandığı, söz gelimi
151. maddesinde ki "mahkeme" deyimiyle "138." maddesindeki
"mahkeme" deyiminin ayrı ayrı terimler olabileceği düşünülemez. Kaldı
ki disiplin mahkemeleri Anayasa'nın 138. maddesiyle hukukî anlamda mahkeme
niteliğini kazanmış bulunmaktadır.
Şu
duruma göre disiplin mahkemelerinin Anayasa'nın 151. maddesi kapsamına girdiği
ve Anayasa'ya aykırılık konularını bu madde uyarınca Anayasa Mahkemesine
getirebilecekleri ortadadır.
Lûtfi
Ömerbaş, Fazlı Öztan, Hakkı Ketenoğlu, Sait Koçak, Avni Givda, ve Halit Zarbun
bu görüşe katılmamışlardır.
2-
İkinci olarak Anyasa'ya aykırılığı ileri sürülen 477 sayılı kanunun 2. ve 17.
maddelerini itirazda bulunan mahkemenin baktığı dâvada uygulama durumunda olup
olmadığı görüşülmüştür. Anayasa'nın 151. maddesi mahkemelere ancak bakmakta
oldukları dâvada uygulanacak kanun hükümlerini Anayasa'ya aykırılık iddiasiyle
Anayasa Mahkemesine getirme olanağını tanıdığı için yetki sorunu çözülebilmek
üzere bu konunun aydınlığa çıkarılması gerekir.
477
sayılı yasanın 2. maddesi disiplin mahkemesinin nasıl kurulacağını
göstermektedir. Madde hükmüne göre mahkeme, biri başkan, ikisi üye olmak üzere
üç subaydan kurulur. Astsubay, erbaş ve erlerin yargılanmalarında, üyelerden
biri astsubaylardan seçilir.
Aynı
kanunun 17. maddesi "disiplin mahkemesinin, iddianamenin sanığa
tebliğinden sonra, nezdinde kurulduğu komutanın veya askerî kurum âmirinin
emriyle toplanacağı" hükmünü kapsamaktadır.
İtiraz
yoluna başvuran mahkemenin yargıladığı kimse nöbet talimatına aykırı davranmak
ve askerî eşyayı yitirmek eylemlerinden sanıktır, itiraz konusu hükümlerin
sanık hakkında uygulanabilmesi düşünülemez. Ancak itiraz konusu her iki madde
de mahkemenin varlığını oluşturan hükümlerdir. Bir başka deyimle bunlar,
mahkemenin kuruluşunun ve yargılama yetkisiyle donatılısının temeli,
dayanağıdır. Mahkemenin her toplantısında, her yargı işinin görülüşünde o
hükümler dâvada, duruşmada kendiliklerinden uygulanmış olurlar. Mahkeme,
bünyesinin ve toplantısının kanuna uygun olup olmadığını baktığı dâvalar
dolayısiyle her zaman aramak ve gözetmek durumundadır. Bu davranışı da o
kanunun uygulanması saymak yerinde bir görüş olur.
Şu
nedenlerle itiraz yoluna başvuran mahkemenin 477 sayılı Yasanın 2. ve 17.
maddelerini bakmakta olduğu dâvada uygulama durumunda bulunduğunun kabulü
gerekir.
Lûtfi
Ömerbaş, Şeref Hocaoğlu, Hakkı Ketenoğlu, Sait Koçak, Avni Givda, Şahap Arıç ve
İhsan Ecemiş bu görüşe katılmamışlardır.
3-
Dosyanın, eksiği bulunup bulunmadığı bakımından incelenmesinde mahkemece,
disiplin subayının Anayasa'ya aykırılık iddiası hakkında disiplin suçlusu erin
ne diyeceğinin sorulmadığı anlaşılmış ise de bu, işin esastan incelenmesini
engelleyecek önemde bîr eksiklik sayılmamıştır.
Lûtfi
Ömerbaş, Şeref Hocaoğlu, Hakkı Ketenoğlu, Sait Koçak, Avni Givda, Şahap Arıç ve
İhsan Ecemiş eksikliğin 44 sayılı Yasanın 27. maddesinin 2 sayılı bendine aykırı
bir durumu oluşturduğu ve dosyanın bu nedenle geri çevrilmesi gerektiği
görüşünü savunmuşlardır.
Böylece
tamamlanan ilk inceleme sonunda :
a)
Disiplin mahkemesinin, Anayasa'nın 151. maddesi kapsamına girdiğine ve
Anayasa'ya aykırılık konusunu Anayasa Mahkemesine getiribileceğine Lûtfi
Ömerbaş, Fazlı Öztan, Hakkı Ketenoğlu, Sait Koçak, Avni Givda ve Halit
Zarbun'un karşı oylariyle ve oyçokluğu ile;
b)
Mahkemenin 477 sayılı kanunun 2. ve 17. maddelerini bakmakta olduğu dâvada
uygulama durumunda bulunduğuna Lûtfi Ömerbaş, Şeref Hocaoğlu, Hakkı Ketenoğlu,
Sait Koçak, Avni Givda, Şahap Arıç ve İhsan Ecemiş'in karşı oylariyle ve
oyçokluğu ile;
c)
Dosyanın eksiği bulunmadığından esasın görüşülmesine, Lûtfi Ömerbaş, Şeref
Hocaoğlu, Hakkı Ketenoğlu, Sait Koçak; Avni Givda, Şahap Arıç ve İhsan
Ecemiş'in disiplin suçlusunun Anayasa'ya aykırılık konusu üzerindeki görüşünün
alınmamış olmasının 44 sayılı kanunun 27/2. maddesi hükmüne aykırı bulunduğu ve
eksiklik tamamlanmak üzere dosyanın geri çevrilmesi gerektiği yolundaki karşı
oylariyle ve oyçokluğu ile
26/2/1970
gününde karar verilmiştir.
V-
Esasın incelenmesi :
İtirazın
esasına ilişkin rapor, 66. Mekanize Tümen Komutanlığıma 6/2/1970 günlü,
69/13165 sayılı yazısı ve ekleri, Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen hükümler,
Anayasa'ya aykırılık görüşüne dayanaklık eden Anayasa maddeleri; bunlarla
ilgili gerekçeler ve başka yasama belgeleri; konu ile ilişkisi bulunan öteki
metinler okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünü!4jj :
1.
Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları
Hakkındaki 16/6/l964 günlü, 477 sayılı Kanunun 2. maddesi :
477
sayılı Yasanın 2. maddesi, disiplin mahkemelerinin kuruluşu biçimini
düzenlemektedir. Bu madde hükmüne göre mahkeme biri başkan, ikisi üye olmak
üzere üç subaydan kurulur. Astsubay, erbaş ve erlerin yargılanmalarında
üyelerden biri astsubaylardan seçilir. Maddenin Anayasa'ya aykırı olduğu
iddiası, disiplin mahkemesinin tam bir yargı organı olduğu halde bağımsız
bulunmaması ve bünyesi içinde hâkim niteliğinde kimselere yer verilmemesi
nedenleri üzerine oturtulmakta ve Anayasa'nın 7. maddesine ve 138. maddesinin
son fıkrasına dayandırılmaktadır.
Disiplin
mahkemelerinin anayasal bir kurum olarak yerini ve niteliğini isabetle
belirleyebilmek için önce askerlik üzerinde kısaca durulmasında yarar vardır.
Bilindiği
gibi askerlik Anayasa'da yeri olan bir kurumdur. (Anayasa Madde 60). Bu kurumu,
kendi öneminin ve özelliğinin getirdiği zorunluluklar ve sorunlarla birlikte
kabul etmek gerekir. Nitekim aynı zamanda askerlik alanını da ilgilendiren kimi
konularda Anayasa, hizmetin gereklerini gözönünde bulunduracak ayrı hükümler
tanımak yoluna gitmiştir. Söz gelimi kanunsuz emre ilişkin 125. maddenin son
fıkrasında askerî hizmetlerin görülmesi için kanunla gösterilen istisnaların
saklı tutulduğu hükmü vardır. Memur taminatını düzenleyen 118. maddede disiplin
kovuşturmalarında isnadolunan husus ilgiliye açıkça ve yazılı olarak
bildirilmeden, yazılı savunma istenmeden ve savunma için belli bir süre
tanınmadan disiplin cezası verilememesi ve disiplin kararlarının yargı denetimi
dışında bırakılamaması kuralları kabul edilmişken son fıkrada asker kişiler
hakkındaki hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir. 134. maddenin son fıkrasında
hâkimlerin altmış beş yaşını bitirinceye dek hizmet görmeleri ilkesinin
benimsenmesine karşılık, askerî hâkimlerin yaş haddinin belli edilmesi kanuna
bırakılmıştır. 138. maddenin son fıkrasına göre de askerî yargı organlarının
kuruluşunu, işleyişini, askerî hâkimlerin özlük işlerini düzenleyecek özel kanunda,
askerlik hizmetinin gerekleri de, gözönünde bulundurulacak önemli bir unsurdur.
4/1/1961
günlü, 211 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri iç Hizmet Kanunu; askerliği, Türk
Vatanım, istiklâl ve Cumhuriyetini korumak için harp sanatını öğrenmek ve
yapmak yükümü olarak tanımlar. (Sözü geçen yasa-Madde 2) Bu çok ağır görevin
basan ile yerine getirilmesi, orantılı ağırlıkta yolları ve tedbirleri
gerektirir. Askerlik hizmetlerinin yürütülüşünde en büyük etken ast-üst,
maiyet-âmir ilişkileridir. Ast-âmir ve üstüne umumî adap ve askerî usullere
uygun tam bir saygı göstermeye, âmirlerine mutlak surette itaata ve kanun ve
nizamlarda gösterilen hallerde de üstlerine mutlak itaata mecburdur. (Sözü
geçen yasa Madde 14). Âmir, maiyetine hürmet ve itimat hisleri verir. Maiyetin
ahlâkî, ruhî ve bedeni hallerini sürekli nezaret ve himayesi altında bulundurur.
Âmirin maiyetine karşı hep yansızlığı ve hakkaniyeti koruması kuraldır. (Sözü
geçen - yasa Madde 2)
Ast-üst,
maiyet-âmir ilişkilerinin, hizmetin gereklerine uygun biç seviyede
tutulabilmesi ancak sağlam disiplinle başarılabilir. Esasen disiplin; kanunlara
nizamlara ve âmirlere mutlak bir itaat ve astının ve üstünün hukukuna riayet
demektir. (Sözü geçen yasa - Madde 131. Bir başka deyimle askerliğin temeli
disiplindir. Böyle olduğu içindir ki disiplinin korunması ve idamesi konusunda
özel kanunlarla cezaî, özel kanunlar ve nizamlarla idarî tedbirler alınır.
(Sözü geçen yasa - Aynı madde). İtaat hissini tehdit eden her türlü tezahürler,
sözler, yazılar, fiil ve hareketler cezaî müeyyidelerle menolunur. (Sözü geçen
yasa -Madde 14). Disipline aykırı gördüğü her hale müdahaleye ve emir vermeye
her üst görevlidir. (Sözü geçen yasa - Madde 24)
Askerlik
hizmetinde disiplinin, ölüm-kalım derecesindeki önemi, onu koruyabilmek için
askerliğe özgü cezaları ve cezalandırma yollarını gerekli kılar. Disiplini
bozan eylemlerin, çevresinde kötü örnek olmaması için, süratle cezalandırılması
şarttır. Bu süratin, Askerî mahkemelerin olağan yargılama usulü içinde
sağlanmasına olanak yoktur. Onun içindir ki Anayasa (Madde 138) askeri yargının
kullanılmasını tüm olarak askerî mahkemelere bırakmamış ve bunların yanında
ayrıca disiplin mahkemelerini öngörmüştür. Anayasada disiplin mahkemelerine
özellikler tanıyan bir takım dolaylı hükümler vardır.
Bilindiği
gibi, Anayasa tasarısının 138. maddesinin Temsilciler Meclisince kabul olunan ilk
biçiminde yalnızca askerî mahkemelerin sözü edilmekte; bunların kuruluşunun,
işleyişinin, hâkimlerin özlük işlerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatı esaslarına göre kanunla düzenleneceği belirtilmekte idi. Türk Silâhlı
Kuvvetlerinin içinden çıkıp gelmiş olan, bu nedenle de askerlik hizmetinin
gereklerini en iyi bilme durumunda bulunan Millî Birlik Komitesi, askerî
yargının yürütülmesini askeri mahkemelerle paylaşacak disiplin mahkemesi adında
yeni ve ayrı bir mahkemeyi ortaya koyarak ve askeri yargı organlarına ilişkin
kanunun düzenlenmesinde mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarından başkaca " askerlik hizmetinin gerekleri" nin göz önünde
tutulmasını öngörerek maddeyi esaslı bir değişikliğe uğratmıştır.
Askerî
Yargıyı yürütmek üzere askeri mahkemeler var iken, Anayasanın bir de disiplin
mahkemelerini öngörmesi bu iki çeşit mahkeme arasında bir takım keskin
ayırımların varlığını tabiî ve zorunlu kılar. Her iki mahkemenin kuruluş ve
işleyişçe birbirinin aynı olmasını düşünmek bir bakıma iki ayrı yargı organım
bire indirmek, birleştirmek demektir. Bu da Anayasa koyucunun ereğine ve açık
yönergesine aykırı düşer.
Anayasanın
138. maddesinin dördüncü fıkrasında askerî mahkemelerde üyelerin çoğunluğunun
hâkimlik niteliğine sahibolmasının şart koşulmasına karşılık, disiplin
mahkemesi üyeleri için her hangi bir anayasal hüküm getirilmemiştir. Bu, şu
demektir ki disiplin mahkemesi üyelerinin tümü, çoğunluğu yahut yalnız biri
hâkim niteliğine sahip olabilir veya hiç biri hâkim niteliğine sahip
olmayabilir ve her dört halde de Anayasa ile bir çelişmeye düşülmüş olamaz.
Kanun koyucu kuruluşu, ülkenin ve hizmetin gerçeklerine ve gereklerine göre
düzenleyecektir. Nitekim 477 sayılı kanunun dâva konusu 2. maddesinde
mahkemenin subaylardan ve astsubaylardan kurulması öngörülmüştür. Bu tutumun
disiplin mahkemelerinin nisbeten küçük bir askeri birlik niteliğinde olan
alaylardan başlayarak (477 sayılı kanun-Madde 1) kurulmalarının zorunlu
görülmesi dolayısiyle sayılarının yüksek tutulması gerektiği için yeterince
askerî hâkim bulunamaması kaygısından doğduğu kadar, disiplin işlerinin,
ordunun yetiştirilmesinde bizzat çalışanlarca daha iyi değerlendirilip
yürütülebileceği görüşünün bir sonucu gibi de kabul edilmesi yanlış olmaz.
Disiplin mahkemelerinin kuruluş ve işleyişinde askerî mahkemelerin durumuna
göre askerlik hizmeti gereklerinin çok daha ağır bastığında kuşku yoktur ve bu
halin Anayasaca öngörülmüş olduğu ortadadır.
Öte
yandan Anayasanın 141. maddesinin birinci fıkrasında Askerî Yargılayın, askerî
mahkemelerce verilen karar ve hükümlerin son inceleme mercii olduğu; ayrıca
kanunla gösterilen askeri işlere ait belli dâvalara ilk ve son derece mahkemesi
olarak bakacağı kuralı yer almaktadır. Görülüyor ki Anayasa, disiplin
mahkemelerinin karar ve hükümleri için temyiz yolunu öngörmemiş ve sözü geçen
mahkemelere böylece bir özellik ve ayrılık daha tanımıştır .Bu, disiplin
cezalarının süratle verilip yerine getirilmesindeki zorunluğun sonucudur. 477
sayılı kanunda son inceleme mercii eksikliği itiraz ve yazılı emir yollarının
kabul edilmesiyle karşılanmıştır. (Madde 30 - 35 ve 40)
Disiplin
mahkemelerinin Anayasa yönünden durumu böylece belirlendikten sonra bunların
uygulama alanındaki yerlerini daha keskin çizgilerle ortaya koyabilmek üzere
477 sayılı Yasanın kimi hükümlerine kısaca değinilmesi yerinde olacaktır.
Disiplin
mahkemeleri yalnızca asker kişilerin 477 sayılı kanunda yazılı disiplin
suçlarına ilişkin dâvalarına bakarlar (Madde 7), Yasanın ikinci kısmında 47.
maddeden 61. maddeye kadar olan hükümler gözden geçirilirse kanun kapsamına
giren suçların, "âmir ve üste saygısızlık", "itaatsizlik",
"kısa süreli kaçma", "hizmete mahsus ve değeri 250 lirayı
geçmeyen eşyayı kaybetme", "astından hediye isteme ve borç
alma", "nöbet talimatına aykırı davranma" ve benzerleri gibi,
gerçekten askerî disiplini bozan eylemler olduğu görülür. Mahkeme disiplin
suçlarından dolayı hürriyeti bağlayıcı ceza olarak ancak üç günden iki aya
kadar oda ve göz hapsi cezalarını verebilir. (Madde 41). Oda hapsi bütün asker
kişilere, göz hapsi ise subaylara, askerî memurlara, astsubaylara ve sivil
personele verilir. (Madde 46).
Oda
ve göz hapsi cezalarının nasıl yerine getirileceği de yasanın 38. maddesinde
şöylece açıklanmaktadır:
a)
Subaylarla askeri memurlara ve astsubaylara verilen göz hapsi cezalarında
cezalılar resmî hizmetlerine devam ederler. Hizmetin sona ermesinden sonra hiç
bir yere gidemezler. Kışlada veya resmî odalarda kalırlar. Hizmete ilişkin
olanlar dışında ziyaret kabul edemezler. Oda hapsi cezalarında ise cezalılar,
mümkün olduğu takdirde cezayı tek başlarına belirli bir hapis odasında
geçirirler. Emir veremez ve genel hizmet yapamazlar.
b)
Askerî öğrenciler oda hapsi cezasını kapılarında nöbetçi bulundurulan belirli
hapis odalarında topluca geçirirler.
c)
Erbaş ve erler hakkındaki oda hapsi cezaları da öğrencilerinki gibi yerine
getirilir. Erbaşlar genel hizmet yapamazlar. Erler ağır askerî hizmetlerde
kullanılabilirler.
Disiplin
mahkemelerince verilebilecek cezaların niteliği ve niceliği yakanda açıklandığı
gibidir. Unutulmamalıdır ki bu cezaları, özel kanunlarda kendisine tanınan
yetki içinde, doğrudan doğruya ve tek başına disiplin âmiri de verebilir. (477
sayılı yasa-Madde, 7 ve 14). İş, disiplin âmirinin cezalandırma yetkisini
aşarsa veya aşmadığı halde âmir bizzat cezalandırmayı uygun görmezse olay
disiplin mahkemesine gönderilir. Böylece tek subayın verebileceği bir cezanın
kesilmesi, üç subaydan kurulu bir mahkemenin kararına bağlı kalır ve bir üst
disiplin mahkemesinde itiraz yoluyla incelenme olanağını da kazanır. Anayasa
Mahkemesinin disiplin âmirlerinin cezalandırma yetkisini Anaysaya ay-kın
görmemiş bulunduğuna burada işaret etmek yerinde olacaktır. (1963/Î32 - 1966/29
sayılı, 28/6/1966 günlü karar - yayımı : Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi,
sayı 4, sayfa 145/163 ve 27/6/1967 günlü, 12632 sayılı Resmî Gazete.)
Disiplin
mahkemelerinin yukarıdan beri açıklananlarla beliren niteliğine ve Anayasanın
138. maddesinin yine yukarıda tartışılan hükümlerine göre 477 sayılı kanunun bu
mahkemelerin kuruluşuna ilişkin 2. maddesinin Anayasaya aykırı olmadığı
sonucuna varılır, itirazın bu maddeye yönelen bölümünün reddi gereklidir.
Şahap
Arıç ve Ziya Önel bu görüşe Celâlettin Kuralmen ve Muhittin Gürün ise gerekçeye
katılmamışlardır.
2.
477 sayılı kanunun 17. maddesi :
477
sayılı kanunun 17. maddesine göre disiplin mahkemesi iddianamenin sanığa
tebliğinden sonra, nezdinde kurulduğu komutanın veya kurum âmirinin emriyle
toplanır. İtirazda bu durumun mahkemelerin bağımsızlığı ilkesiyle
bağdaşamayacağı ve hükmün Anayasa'nın 7. ve 138. maddelerine aykırı olduğu
ileri sürülmektedir.
İtiraz
konusu hükmün Anayasa'ya aykırılığı veya uygunluğu üzerinde isabetli bir sonuca
süratle varabilmek için bu hükmün, 477 sayılı Kanunun öteki ilgili maddelerinin
ışığı altında ele alınması ve bu arada disiplin mahkemesinin işleyişine göz
atılması zorunludur.
Disiplin
mahkemeleri mutlaka bir komutanlığın veya askerî kurum amirliğinin nezdinde
kurulur. Nezdinde disiplin mahkemesi kurulacak yerler 477 sayılı yasanın 1.
maddesinde şöyle sıralanmıştır :
a)
Alay, tümen, kolordu (Deniz ve Havada eşidi), ordu komutanlıkları;
b)
Jandarma Genel Komutanlığı ve Kuvvet Komutanlıkları;
c)
Millî Savunma Bakanlığı Müsteşarlığı;
ç)
Genel Kurmay Başkanlığı;
d)
Jandarma Genel Komutanının, Kuvvet Komutanlarının ve Millî Savunma Bakanlığı
Müsteşarının göstereceği lüzum üzerine veya doğrudan doğruya Genel Kurmay
Başkanlığınca nezdinde disiplin mahkemesi kurulması uygun görülecek öteki
komutanlıklar veya askerî kurum amirlikleri.
Disiplin
mahkemelerinin başkan ve üyeleri ile yedekleri, nezdinde disiplin mahkemesi
kurulan komutan veya askeri kurum âmiri tarafından her yılın aralık ayında bu
mahkemenin yetkisine giren birliklerdeki subay ve astsubaylar arasından bir yıl
için seçilirler. (Madde 3) nezdinde disiplin mahkemesi kurulan komutan veya
askerî kurum âmiri, bu mahkemenin yetkisine giren birliklerde kanunda yazılı
nitelikte başkan ve üye yoksa veya var olanların görevlerini yapmalarına kanunî
engeller bulunursa, uygun nitelikte başkan ve üyelerin seçimi için en yakın
kıta komutanına veya askerî kurum âmirine başvurur. (Madde 5)
Nezdinde
disiplin mahkemesi kurulan komutan veya askerî kurum âmiri herhangi bir suretle
bir disiplin suçunun işlendiğini öğrendiğinde doğrudan doğruya disiplin cezası
vermeğe yetkili olur ve buna dayanarak oda veya göz hapsi cezasiyle
cezalandırılmasını uygun görmez ise dava açılmasının gerekip gerekmediğine
karar vermek üzere derhal disiplin hazırlık soruşturması yaptırılmasını
emreder. Soruşturmayı disiplin subayı yapar. (Madde 14) Ortaya, dava açılmasını
gerektirir yeter sebepler çıkarsa nezdinde disiplin mahkemesi kurulan komutan
veya askerî kurum, âmiri tarafından bir iddianame ile disiplin mahkemesinde
dava açılır. (Madde 15)
Görülüyor
ki 477 sayılı kanunun kurduğu düzene göre nezdinde disiplin mahkemesi kurulan
komutan veya askerî kurum âmiri ile disiplin mahkemesi arasında sürekli bir
ilişki ve bağlantı vardır. Komutan veya kurum âmiri disiplin suçu dâvasının
hazırlatıcısı, açıcısı ve takipçisidir. Bu sıfatla olduğu kadar kendisine bağlı
birliklerin disiplininden sorumlu bulunması nedeniyle ve kendi cezalandırma
yetkisini mahkemeye devretmiş bulunması dolayısiyle bu mahkemenin bir an önce
toplanmasını ve işi karara bağlanmasını isteme durumundadır. Öte yandan
mahkemeyi kuracak kimseler, mahkemenin yetkisine giren hatta girmeyen çeşitli
birliklerden olabileceği gibi, yargılanacak kimse subay, veya astsubay, erbaş,
er olduğuna göre mahkeme üyeliklerinde değişiklik gerekeceğinden mahkemenin o dava
dolayısiyle kimlerden kurulacağının da ilgililere bildirilmesi zorunluğu ortaya
çıkar. Bütün bunlar ancak komutanın veya kurum âmirinin bir emriyle
düzenlenebilir ve sağlanabilir.
İtiraz
konusu 17. madde, yukarıdan beri belirtilenlerin tabiî ve kaçınılmaz sonucu
olarak kanunda yer almaktadır. Bu maddede "emirle toplanma" deyiminin
bir mahkeme ile ilgili olarak kullanılmış bulunması belki yadırganabilir. Ancak
askerlik hizmetine ilişkin her istemin emir sayılması ve emir biçiminde olması
zorunlu ve olağandır. 4/1/1961 günlü, 211 sayılı Kanun emri "hizmete ait
bir talep veya yasağın sözle,. yazı ile vesair suretle ifadesidir." diye
tanımlar. Anayasa'nın 138. maddesi askerî yargı organlarının işleyişinde
askerlik hizmetinin gereklerini esaslı bir etken, olarak kabul etmiştir.
Subaylar ve astsubaylardan kurulu bir disiplin mahkemesi, Anayasa'ya aykırı
görülmediğine göre (Bu kararın V/l. bölümü) yukarıda açıklanan nedenlerle ve
askerlik hizmetinin gereklerine de bağlı kalındıkta böyle bir mahkemenin
komutanın ve kurum âmirinin buyruğuyle toplanmasında Anayasa'ya aykırılık
düşünülemez. İtirazın 477 sayılı Kanunun 17. maddesine yönelen bölümünde reddi
gereklidir.
Celâlettin
Kuralmen, Şahap Arıç, Ziya Önel ve Muhittin Gürün bu görüşe katılmamışlardır.
VI.
Sonuç:
Disiplin
Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları hakkındaki
16/6/1964 günlü, 477 sayılı Kanunun:
1-
2. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın da bu hükme yönelen
bölümünün reddine Şahap Arıç ve Ziya Önel'in karşı oylarıyle ve oyçokluğu ile;
2-
17. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın bu hükme yönelen
bölümünün de reddine Celâlettin Kuralmen, Şahap Arıç, Ziya Önel ve Muhittin
Gürün'ün karşı oylariyle ve oyçokluğu ile
4/6/1970
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkanvekili
Lütfü
Ömerbaş
|
Üye
Salim
Başol
|
Üye
Celalettin
Kuralmen
|
Üye
Hakkı
Ketenoğlu
|
|
|
|
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
Sait
Koçak
|
Üye
Avni
Givda
|
Üye
Muhittin
Taylan
|
|
|
|
|
Üye
Şahap
Arıç
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Ahmet
Akar
|
Üye
Halit
Zarbun
|
|
|
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Mustafa
Karaoğlu
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
KARŞIOY
YAZISI
Disiplin
mahkemeleri, asker kişilerin disipline aykırı eylemlerinden doğan davalara
bakarlar. Bu mahkemelerde görev alanlar hâkim niteliğinde olmayan subay ve
astsubaylardır. Disiplin mahkemesi başkan ve üyelerini komutan veya askerî
kurul âmiri seçer,
Bunların
toplanmaları da komutanın veya askerî kurul âmirinin isteğine ve davranışına
bağlıdır. Çünkü komutun, disiplin mahkemesini toplatmaksızın, disiplin
suçlusunun cezasını doğrudan doğruya tayin ve tatbik etmek yetkisine sahiptir.
Bu
durumdaki bir kuruluşu, Anayasa'da "mahkeme" adı verilmesine bakarak,
öteki mahkemelerle bir tutmaya yer yoktur. Kuruluş biçimleri işlerin
nitelikleri ve tüm kararlarına karşı Yargıtaya başvurma yolunun kapalı olması
gözönünde tutulursa, bunları "mahkeme" değil, disiplin kurulu saymak
daha doğru olur.
Öte
yandan kurulması komutanın seçmesine (bir yıl için), toplanması, komutanın
emrine dayanan disiplin mahkemesinin, bu seçmeyi ve emri aşıp, disiplin
mahkemeleri kuruluşu, yargılama usulü ve disiplin suç ve cezalan hakkındaki 477
sayılı Kanunun, kuruluş ve toplanışı ile ilgili 2. ve 17. maddeleri hükümlerini
bakmakta olduğu davada uygulama gücüne ve bu hükümlerin iptali için Anayasa
Mahkemesine başvurma yetkisine sahip bulunduğunu kabule yer yoktur.
Sonuç
olarak :
1-
Disiplin mahkemeleri, tam bir mahkeme niteliğinde olmadıklarından itiraz
yoliyle Anayasa Mahkemesine başvuramazlar.
2-
Disiplin mahkemelerinin, Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkili oldukları bir
an için kabul edilse bile, 66. Mekanize Tümen Komutanlığı nezdinde, kurulu
disiplin mahkemesi, 477 sayılı Kanunun 2. ve 17. maddelerini olayda uygulama
durumunda bulunmadığından, bu hükümlerin iptali için itiraz yoliyle Anayasa
Mahkemesine başvurmaya yetkili, değildir.
Bu
nedenlerle kararın bu konulara ilişkin bölümlerine karşıyım.
|
|
|
|
Başkan Vekili
Lûtfi Ömerbaş
|
MUHALEFET
AÇIKLAMASI
477
sayılı Kanunun itiraz konusu "17" nci maddesi "Disiplin
Mahkemesinin, iddianamenin sanığa tebliğinden sonra, nezdinde kurulduğu
komutanın veya kurum âmirinin emrile toplanacağını" bildirmektedir.
Anayasa'nın "138" inci maddesi ise "Askerî Yargı organlarının
işleyişinin de Mahkemelerin bağımsızlığı, Hâkimlik teminatı ve askerlik
gereklerine göre özel kanunla düzenlenmesini" emretmektedir.
"Mahkemelerin
bağımsızlığı" konusunda Anayasa'nın "132" net maddesinin 2 nci
fıkrasında "Hiç bir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin
kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge
gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz" hükmü yer almıştır.
İddianame
ile disiplin Mahkemesine dava açılmış olduğu halde; Mahkemenin yargı yetkisini,
itiraz konusu maddede öngörüldüğü üzere ancak nezdinde bulunduğu komutan veya
kurum âmirinin emriyle kullanabilmesi Anayasa'nın yukarıda sözü edilen
"Mahkemelerin bağımsızlığı" ilkesine açıkça aykırı düşmektedir.
İtiraz konusu bu maddeyi haklı gösterecek bir askerî gerekte ortada yoktur.
Kaldı ki; 477 sayılı Kanunun "43" üncü maddesinde "disiplin
suçlarına ait davalarda suç tarihinden itibaren beş ay içinde hüküm verilmemiş
olduğu takdirde davanın zamanaşımına uğrayacağı" da gösterilmiştir.
Disiplin Mahkemelerinde görülecek davaların akibeti böylece komutan veya kurum
âmirinin emrine bağlı kalmaktadır.
Bu
sebeplerle Anayasa'nın kabul ettiği mahkemelerin bağımsızlığı ilkesiyle
bağdaşamayacağından itiraz konusu "17" nci maddenin iptali gerektiği
düşüncesindeyim.
KARŞIOY
YAZISI
I.
Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü Ve Disiplin Suç ve Cezaları
hakkındaki 16/6/1964 günlü, 477 sayılı Kanunun 2. ve 17. maddelerini, Anayasaya
aykırılıklarını ileri sürerek, Anayasa Mahkemesine getiren merci bir disiplin
mahkemesidir. Disiplin mahkemelerini, Anayasanın 138. maddesi, askerî yargının
bir bölümünü yürütmekle görevlendirilmiş ve kuruluşlara "melikeme"
adını vermiş olmakla birlikte bunların Anayasanın 151. maddesinin öngördüğü
"mahkeme" kavramına girmesi ve maddenin, bakılmakta olan davada
uygulanacak kanun hükümlerinin Anayasaya aykırı görülmesi veya taraflardan
birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddiliği kanısına varılması halinde
Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakma
yolunda mahkemelere tanıdığı yetkiden yararlanması düşünülemez. Aşağıda
açıklanacağı üzere Anayasadaki bir bölüm hükümlerin aracılığı ile, disiplin
mahkemelerini kuruluş, erek görev ve işleyiş bakımından biçimlendirilen 477
sayılı kanunu ışığı altında Türk Silahlı Kuvvetlerinde disiplin kavram, sorun
ve sorumunun özellikleri, de göz önünde bulundurularak yapılacak kısa bir
incelemenin vardıracağı sonuç budur.
Disiplin
mahkemesi subaylardan ve astsubaylardan kuruludur. (477 sayılı Yasa - madde 2)
Böyle bir kuruluşun Anayasa'ya aykırı olmadığı Anayasa Mahkemesinin
1970/6-1970/29 sayılı, 4/6/1970 günlü karariyle kabul edilmektedir. Mahkeme
nezdinde kurulduğu komutanın veya askerî kurum âmirinin emriyle toplanır. (Sözü
geçen Yasa Madde 17) Bu durum da Anayasaya aykırı görülmemiştir. Mahkeme
başkanının ve üyelerin nezdinde kurulu bulunduğu komutan veya askerî kurum
âmiri seçer. (Sözü geçen Yasa - Madde 3) Kararda da kabul edildiği üzere Ana
yasanın Askerî yargıtaya ilişkin 141. maddesinin birinci fıkrasında disiplin
mahkemelerinin karar ve hükümleri için temyiz yolu Öngörülmemiş ve buna
karşılık 477 sayılı Kanunda (Madde 30 - 35 ve 40) itiraz ve yazılı emir yollan
kabul edilmiştir. Demek ki disiplin mahkemesi, teminatlı olmayan ve hâkim
niteliğinde bulunmayan kimselerden oluşmuş, bir komutanlığa veya askerî kurum
amirliğine bağlı, karar ve hükümlerinin tümüne temyiz yolu kapalı bir kuruldur.
Yalnız asker kişilerin disiplin suçlarına ilişkin davalara bakar. (477 sayılı
Yasa - Madde 7) Bu tün bu özellikleri ve ayrılıkları bir yana bırakarak ve sırf
adında "mahkeme" sözcülüğünün bulunduğuna bakar bu kurulu Anayasanın
151. maddesinde öngörülen "mahkeme" kavramı ve kapsamı içinde görmek
kolay bir yanılmaya yol açar.
Kararda,
"mahkeme" deyiminin, Anayasanın bir takım maddelerinde geçtiği belirtilerek
Anayasa koyucunun bu deyimi değişik maddelerde] değişik anlamlarda, özellikle
mahkeme kavramının yerleşmiş hukukî niteliği dışına çıkartarak kullandığının ve
söz gelimi 151. maddedeki "mahkeme" deyim ile 138. maddedeki
"mahkeme" deyiminin ayrı ayrı terimler olabileceğinin
düşünülemiyeceği görüşünde bir destek ve dayanak aranmıştır. "Disiplin
mahkemesi" deyimindeki "mahkeme" sözcüğünü "disiplin"
sözcüğünden ayırıp tek başına ele alma insanı belki öyle bir sonuca vardırır.
Ancak böyle bir ayırma doğru ve mümkün olamaz. "Disiplin mahkemesi"
deyimindeki iki sözcük birbiriyle kaynaşmış ve bir bütündür ve böylece yeni bir
Anayasa terimi oluşmuştur. Anayasa koyucunun 138. maddede kullandığı
"mahkeme" değil "disiplin mahkemesi" deyimidir. Askerlik
hizmetinin gereklerinden doğan ve anayasal özellikleri, ayrılıkları ve kendine
özgü niteliği bulunan bu Anayasa kurumunun adını Anayasa koyucunun 151. maddede
öngörülen "mahkeme" kavram ve anlamından değişik olarak kullanıldığı
ortadadır. Yine aynı nedenlerle Anayasa koyucunun "disiplin
mahkemesi" ve bu mahkeme ile ilgili olarak "askerî yargıyı
yürütme" deyimlerini Anayasa'nın "yargı yetkisi, Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelerce kullanılır" diye yazılı olan 7. maddesindeki "yargı"
ve "mahkeme" terimleriyle eşdeğerde tuttuğu ileri sürülemez.
Konu
incelenirken Anayasa'nın 151. maddesinin ikinci fıkrası üzerinde de önemle
durulmak gerekir. Bu fıkrada, bir davaya bakmakta bulunan mahkeme uygulanacak
kanun hükümlerine ilişkin olarak taraflardan birinin ileri sürdüğü Anayasa'ya
aykırılık iddiasını ciddî görmezse bu iddianın temyiz merciince esas hükümle
birlikte karara bağlanacağı ilkesi yer almıştır. Demek ki 151. maddedeki
yetkiyi kullanması öngörülen mahkemeler olağan yargılama usullerine göre
işleyen, karar ve hükümleri temyiz mercilerinin incelemesine bağlı yargı
yerleridir ve karar ve hükümlerinin tümüne temyiz yolu kapalı bulunan
kurulların 151. madde kapsamına alınması hiçbir zaman düşünülmemiştir.
Öte
yandan 477 sayılı Yasanın Disiplin Suçları ve Cezaları başlıklı îkinci Kısmı
hükümlerine bakılınca (Madde 47-61) görülür ki disiplin mahkemelerinin
baktıkları ve cezalandırdıkları hep "âmir ve üste saygısızlık",
"itaatsizlik", "kısa süreli kaçma", "kaçmaya
kalkışanları haber vermeme", "hizmete özgü eşyanın harabolmasına
sebebiyet verme", "astına hizmetle ilgili olmayan emir verme,
astından hediye isteme, borç alma", "astına sövme, hakaret etme, kötü
davranma", "nöbet talimatına aykırı hareket etme" ve benzerleri
gibi gerçekten askerî disiplini bozma eylemlerdir. Kararda, orduda disiplinin
ve korunmasının önemine, disiplini bozan eylemlerin, çevresine kötü örnek
olmaması için, süratle cezalandırılması zorunluğuna geniş yer verilmiş
olduğundan burada bu konu üzerinde ayrıca durulmayacaktır.
477
sayılı Yasa hükümleri incelenince disiplin kovuşturmasının süratle
sonuçlandırılabilmesi için bir çok süre daraltmalarına ve sürati sağlayacak
başka tedbirlere yer verildiği görülür : Maiyetinden birinin bir disiplin suçu
işlediğini öğrenen âmir, kendi cezalandırma yetkisini kullanmayı uygun bulmazsa
bir "vaka raporu" düzenleyip nezdinde disiplin mahkemesi kurulan
komutana veya askerî kurum âmirine en geç üç gün içinde gönderir. (Madde 14/1)
Nezdinde disiplin mahkemesi kurulan komutan veya askerî kurum âmiri, bir disiplin
suçunun işlendiğini öğrendiğinde kendi cezalandırma yetkisinin kullanmayı uygun
görmezse derhal disiplin hazırlık soruşturması yapılmasını emreder. (Madde
14/2). Bu soruşturma disiplin subayı tarafından en kısa zamanda yapılır. (Madde
14/4). iddianamenin sanığa tebliği tarihi ile duruşda günü arasında sadece iki
gün geçmesi yeterlidir. Sanık uygun görürse bu süreden de vazgeçilebilir.
(Madde 16/3). Asker kişi olan sanık ve tanıklar emirle çağırılır. (Madde 18).
Duruşma
ara vermeksizin yapılır. Ancak zorunlu sebeplerle tehir ve talik edilebilir.
(Madde 19). Disiplin mahkemelerinden verilen hükümlere karşı itiraz süresi
tefhim veya tebliğinden başlayarak üç gündür. (Madde 31). Disiplin mahkemesince
cezanın derhal yerine getirilmesine karar verilmişse itiraz, hükmün yerine
getirilmesini geri bıraktıramaz. (Madde 33). İtiraz üzerine üst disiplin
mahkemesi disiplin subayı en geç üç gün içinde gerekli incelemeyi yapar,
mütalâası ile birlikte dosyayı mahkemeye verir. Mahkeme en geç üç gün içinde
dosyayı inceleyerek karara bağlar. (Madde 34/1). İtiraz üzerine verilen
kararlar kesindir. (Madde 35). Disiplin suçlarına ait davalarda suç tarihinden
başlayarak beş ay içinde disiplin mahkemelerince hüküm verilmemiş olursa dava
zaman aşımına uğrar (Madde 43). Oda ve göz hapsi cezaları kesinleştikleri
tarihten başlayarak bir yıl içinde zamanaşımına uğrar. (Madde 44).
Yukarıda
sıralanan bütün hükümlerin konulusunda güdülen erek birdir, tektir : O da
disiplin kovuşturmasının sürüncemede kalmaması, suçlu olanın süratle
cezalandırılması ve cezasını çekmesi; böylece askerlik disiplininin gereği gibi
korunması ve sürdürülmesidir. Anayasa'nın 151. maddesinin uygulanması ve
işleyişi disiplin sorununun. tabiatına aykırı düşer ve askerlik hizmetinin
gerekleriyle uyuşamaz. Bir mahkemenin 151. madde uyarınca başvurması halinde
Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere üç ay içinde
kararını verir. Böyle bir durumda disiplin kovuşturması en az bu süre kadar
askıda kalacaktır. Üç ay, disiplin sorunu yönünden, önemli ve uzun bir süredir.
Çeşitli nedenlerle süre daha da uzayabilir. Sözgelimi yukarıda, Anayasa
Mahkemesince karara bağlanan işte disiplin suçu 15/10/1969 gününde işlenmiş;
disiplin mahkemesi Anayasa Mahkemesine başvurulmasına ve davanın geri
bırakılmasına 26/12/1969 gününde karar vermiştir. Komutanlığın itirazı üzerine
bu karar üst disiplin mahkemesince de incelendiği için dosya ancak 9/2/1970
gününde Anayasa Mahkemesine varmıştır. İtirazın Anayasa Mahkemesince karara
bağlanması tarihi ise 4/6/1970 dir. Disiplin suçunun işlenme günü ile bu tarih
arasında yedi aydan çok bir zaman geçmiş bulunmakta böylece bir disiplin
suçunun kovuşturması sürüncemede kalmış ve suçlu cezadan kurtulmuş olmaktadır.
Bu çeşit başvurmaların çoğalması halinde Silâhlı Kuvvetlerin disiplin sorununun
nasıl olumsuzca etkileneceği ve askerlik hizmeti gereklerinin gözetilmesi
yolundaki Anayasa buyruğunun nasıl ihmal edilmiş olacağı bir açıklamayı
gerektirmeyecek kadar ortadadır.
Disiplin
mahkemelerinin 151. madde kapsamı içinde görülmesinden doğacak bir başka sonuç
da şudur : Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere üç ay
içinde kararını vermezse, mahkeme Anayasa'ya aykırılık iddiasını kendi kanısına
göre çözümleyerek davayı yürütür. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas
hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkemeler buna uymak
zorundadır. (Madde 151/4). Uygulamalarda Anayasa Mahkemesi hemen hemen daima bu
süre dolduktan sonra kararını verebilmektedir. Yalnızca Hâkimlerin oluşturduğu
bağımsız mahkemeler öngörülerek ve disiplin mahkemelerinin 151. madde kapsamına
girmesi tasavvur dahi edilmeyerek Anayasa'da yer verilen bu hükmün, Anayasa
Mahkemesi çoğunluğunun görüşü uyarınca, hâkimlik niteliğinden ve hukuk
bilgisinden yoksun kimselerden kurulu bulunan ve hükümleri kısa süreler içinde
kesinleşen disiplin mahkemelerince de, Anayasa Mahkemesi kararı gecikince,
uygulanmasını ve bir takım disiplin suçlarının bu yoldan da cezasız kalmasını
beklemek olağan ve zorunludur. Bu durum ise Anayasa'nın 138. maddesinde
disiplin mahkemelerinin kuruluş ve işleyişinde başlıca etken olarak saklı
tutulan "askerlik hizmetinin gerekleri" kavramı ile asla bağdaşamaz,
Anayasa'nın
151. maddesinin yukarıda değinilen hükümleri, 138. ve 141. maddelerile birlikte
ele alınınca, Anayasa koyucunun disiplin mahkemelerini 151. madde kapsamına
almayı hiçbir zaman düşünmediğini kolaylıkla ortaya koyar. Şu duruma göre de
66. Mekanize Tümen Komutanlığı nezdindeki disiplin mahkemesinin Anayasa'nın
sözü geçen maddesine dayanarak yaptığı başvurmanın yetki yönünden reddi gereklidir.
II.
477 sayılı Kanunun 2. ve 17. maddeleri itiraz yoluna başvuran disiplin
mahkemesinin bakmakta olduğu davada uygulayacağı hükümler değildir. 2. maddede
yazılı başkan ve üyeler 3. madde uyarınca nezdinde disiplin mahkemesi kurulan
komutan veya askerî kurum âmiri tarafından her yılın aralık ayında bir yıl
içinde seçilirler. Demek ki disiplin mahkemesinin kuruluşuna ilişkin hükmü, 3.
madde uyarınca seçimi yaparak mahkemeyi kuran Tümen Komutam, eldeki dava ile
ilişkisi bulunmaksızın, genel ve nesnel olarak, uygulamıştır.
İtiraz
konusu ikinci hüküm yani 477 sayılı Yasanın 17. maddesi içinde durum aynıdır.
Bu madde hükmünün de, dosyada bulunan örneğe göre, 19/12/1969 günü saat 10.00
da duruşma yapmak üzere taplanma emrini çıkararı, Tümen Komutanı uygulamıştır.
Disiplin
mahkemesinin bakmakta olduğu dava bir er hakkında nöbet talimatına aykırı
davranmak ve hizmete mahsus değeri 250 liradan aşağı eşyayı yitirmek
eylemlerinden dolayı 477 sayılı Yasanın 56. ve 52, maddeleri uyarınca
cezalandırılması istemiyle açılmıştır. Bu davanın bir başka deyimle eldeki
somut sorununun çözümünde yeri olan hükümler ancak mahkemenin uygulayacağı
hükümler sayılabilir. 477 sayılı Yasanın 2. ve 17. maddelerinin böyle bir
niteliği, aracılığı ve mahkemece uygulanma olanağı yoktur.
Öyle
olmamakla birlikte, disiplin mahkemesi, Anayasanın 151. maddesinde öngörülen
mahkemeler kapsamı içinde sayılsa bile 477 sayılı kanun 2. ve 17. maddelerini
bakmakta olduğu davada bizzat uygulama durumunda olmadığı için bu hükümlere
ilişkin Anayasaya aykırılık iddiasını Anayasa Mahkemesine getiremez.
Başvurmanın bu yönden de reddi gereklidir.
III.
22/4/1962 günlü 44 sayılı Yasanın 27. maddesinde itiraz yoluna başvurma halinde
mahkemenin Anayasa Mahkemesine ne gibi belgeleri göndereceği bir bir sayılmıştır.
Bunlar arasında tarafların Anayasaya aykırılık konusundaki iddia ve savunmaları
da vardır. Disiplin mahkemesi, disiplin subayının Anayasaya aykırılık iddiası
üzerinde disiplin suçlusunun savunmasını almaksızın başvurmayı yapmıştır. Dosya
bu bakımdan eksiktir. Anayasa Mahkemesi kanunun gönderilmesini buyurduğu
belgeler arasında önem bakımından bir ayrım ve seçim yapmaya ve bunların
birinden veya bir kaçından vazgeçmeye yetkili değildir. O halde mahkemenin 44
sayılı Yasanın 27. maddesinin 2. sayılı bendine aykırı düşen tutumunun
düzeltilmesi ve belge eksikliğinin tamamlanması için dosyanın geri çevrilmesi
gereklidir. Eksiklik tamamlanmadan esasın incelenmesine karar verilmesi kanuna
aykırı düşer.
1970/6
esas sayılı işte ilk inceleme sonunda verilen 26/2/1970 günlü karara bu
nedenlerle karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
a)
Ara Kararına ilişkin Karşıoy :
Anayasa'nın
151/1 maddesi "bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanunun
hükümlerini Anayasa'ya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü
aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu
konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır." şeklindedir.
Bu
maddeden anlaşılan manaya göre mahkemeler, ancak bakmakta oldukları davaya
uygulayacakları kanun hükümlerini, Anayasa'ya aykırılık sebebiyle Anayasa
Mahkemesine gönderebilirler. Kanunun uygulanması, kanunun hükümlerinin dava
konusu hadiseye uygulanması demek olup, bu da kaza hakkının kullanılması, bir
kaza faaliyetidir. Anayasanın sözü geçen 151/1 nci maddesinde kasdedilen anlam
da budur. Mahkemenin kuruluşuna ilişkin kanun hükümlerinin Anayasa'ya uygun
olup olmaması, ise hâkimin kanunu davada uygulaması değildir. Bu nedenlerle
itiraz eden mahkemenin itiraz konusu 477 sayılı Kanunun 2. ve 17. maddelerini
bakmakta olduğu davada uygulama durumunda olmadığı kanısındayım.
b)
İtiraz yoluna başvuran mahkemenin disiplin subayının Anayasa'ya aykırılık
iddiası hakkında, disiplin suçlusunun bu konudaki savunmasını almamış olduğu
anlaşılmaktadır. Savunmanın alınması, 44 sayılı kanunun 27. maddesinin birinci
fıkrasının 2 numaralı bendi hükmü icabı olduğuna göre bu eksikliğin mahkemeye
tamamlattırılması gerekirdi.
Bu
nedenlerle 26/2/1970 günlü ilk incelme toplantısında verilen kararın 2 ve 3
numaralı bentlerindeki hususlara yukarıda (a) ve (b) bentlerinde açıklanan
nedenlerle muhalifim.
2-
Esasa ilişkin karşıoy :
İtirazın
konusu, 477 sayılı disiplin mahkemesinin kuruluşuna ilişkin olan kanunun 2.
maddesi ile 17, maddesinin Anayasa'nın 7. ve 138. maddelerine aykırı olduğu
iddiasıdır. İddianın özü, disiplin mahkemeleri bir yargı organı, mahkeme
oldukları halde bağımsız olmamaları ve üyeleri arasında teminatlı hâkim
niteliğinde kimselere yer verilmemiş olması esaslarına dayanmaktadır. Kararda
çoğunluğun anlayışı özetlenecek olursa a) Disiplin mahkemeleri bir yargı
organı, mahkeme iseler de askerî yargıyı yürütmek üzere mahkemeler varken
Anayasa'nın bir de disiplin mahkemelerini öngörmesi bu iki çeşit mahkeme
arasında bir takım keskin ayırımların varlığım tabiî ve zorunlu kıldığı, b)
Anayasanın askerî yargı organlarına ilişkin kanunun düzenlemesinde mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarından başka askerlik hizmetinin
gereklerinin gözönünde tutulmasını öngörmüş olduğu, askerlik hizmetinin
arzettiği hususiyetler, esaslar ve zaruretler dolayisiyle ve askerlik
hizmetinin esasını teşkil eden disiplinin teminini ve korunması için askerliğe
özgü cezaları ve cezalandırma yollarını gerekli kıldığı, c) Anayasanın 138.
maddesinin dördüncü fıkrasında askerî mahkemelerde üyelerin çoğunluğunun
hâkimlik niteliğine sahip olmasının şart konulmasına karşılık disiplin
mahkemeleri üyeleri için herhangi bir Anayasal hüküm getirmemiş olmasının
disiplin mahkemelerinde üyelerin hiçbirinin hâkim niteliğinde olmamasının
Anayasa'ya aykırılık teşkil edemiyeceği, ç) Anayasa'nın 141/l. maddesinde
askerî mahkemelerce verilen kararlar temyizi kabil olduğu halde Anayasa'da
disiplin mahkemelerince verilen karar ve hükümler için temyiz yolu
öngörülmemiş, disiplin mahkemelerine böyle bir ayrılık tanınmış olduğu
sebepleriyle itiraz konusu maddelerin Anayasa'ya aykırı olmadığı sonucuna
varılmaktadır,
Anayasa'nın
138. maddesinin birinci fıkrasında "Askeri yargı askerî mahkemeler ve
disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler, asker kişilerin
askerî olan suçlarıyla, bunların asker kişiler aleyhine veya askerî
mahkemelerde yahut askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri
suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler., "son fıkrasında da"
Askeri yargı organlarının kuruluşu, işleyişi, askerî hâkimlerin özlük işleri,
mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve askerî hizmetlerin gereklerine
göre özel kanunla düzenlenir." denilmektedir.
Birinci
fıkradaki ifadeden disiplin makinelerinin askerî yargı organlarından olduğu ve
mahkeme niteliğinde bulunduğu açıkça anlaşılmaktadır. Mahkememiz bu işe ait
26/2/1970 günlü ilk inceleme kararında da bu hususu kabul etmiş bulunmakta idi.
Disiplin
mahkemelerinin bir mahkeme olduğu kabul edildiğine göre Anayasada yer alan ana
prensipler ve amaç gözönünde tutularak bu mahkemenin niteliği hakkında
Anayasa'da mevcut olan hükümler ve itiraz konusu maddeler manalandırılmak
gerekir.
Anayasa'nın
138. maddesinin son fıkrasında askerî yargı organlarının kuruluşu, işleyişi,
askerî hâkimlerin özlük işlerinin "mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik
teminatı ve askerî hizmetlerin gereklerine göre özel kanunla" düzenleneceği
emrolunmuştur. Özel kanunun yalnız "askerlik hizmetinin gereklerine
göre" düzenleneceği gösterilmiş olsaydı çoğunluğun yukarıda açıklanan
görüşü hakkındaki esasların münakaşa kabul etmez sonuçlar olarak kabulü zorunlu
olurdu. Ancak fıkrada "mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı"
gereklerine göre de tanzim edileceği emredilmektedir. O halde yalnız son
fıkradaki, askerî hizmetlerin gereklerini ve arzettiği hususiyet ve
zaruretleri, esasları gözönüne alarak ve Anayasa'da disiplin mahkemelerinin
hüküm ve kararlan aleyhine temyiz yolunun öngörülmemiş olması ve disiplin
mahkemeleri bünyesinde hâkimlerin bulunacağı hususunda bir sarahat bulunmaması
gibi esaslara da dayanılarak itiraz konusu maddelerin Anayasa'ya aykırı
olmadığı sonucuna varılması Anayasa'nın prensiplerine ve amacına uygun
düşmemekte ve son fıkradaki mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
ilkelerini tatbik kabiliyeti olmayan bir hale getirmektedir.
138.
maddenin son fıkrasındaki "askerî hizmetin gereklerine göre"
ibaresinin aynı fıkradaki (mahkemelerin bağımsızlığı) ve (hâkimlik teminatı)
ilkeleriyle telif edilmek suretiyle manalandırılması gerekir. Ve Anayasada
disiplin mahkemelerinin hüküm ve kararları aleyhine temyiz yolunun
gösterilmemiş olması hali "disiplin mahkemeleri" ibaresinin Anayasa
tasarısına sonradan ilâve edildiği ve bu sırada bu hükmün diğer maddelerle
ahenk ve irtibatının temin olunmasından ileri geldiği aşikârdır. Anayasa'da
kabul edilen esas ve prensiplere göre hiç bir mahkeme kararı kanun yollarından
mahrum bırakılmamış hattâ 118 maddenin üçüncü fıkrasında disiplin kararlarının
dahi yargı mercilerinin denetimi dışında bırakılamayacağı emredilmiştir.
Anayasa'nın bu esas prensip ve amaçlarına göre disiplin mahkemesinin
kararlarına karşı husule gelen bu boşluğun ihmali değil bilâkis imâli, bunların
da temyiz yoluna bağlı oldukları şeklinde manalandırılması gerekir. Yukarıdaki
bu boşluğun bir Anayasa kuruluşu olarak mahkeme niteliğinde olan disiplin
mahkemelerinin bünyesini tamamen değiştirmeğe sebep olarak kabulü Anayasa'ya
uygun düşmemektedir.
Anayasa'nın
138. maddesinin dördüncü fıkrasında askerî mahkemelerde üyelerin çoğunluğunun
hâkim niteliğine sahip olmasının şart koşulmasına karşılık disiplin mahkemeleri
üyeleri için bir şey denilmemiş olması ancak hâkim miktarı üzerinde bir
kesinlik ifade etmiyeceği şeklinde manalandırılabilir. Yoksa bünyesine hiç bir
hâkim alınmayacak manasını tazammun etmez. Zira 138. maddenin son fıkrasında
(hâkimlik teminatı) ilkesinin de nazara alınması emredilmektedir.
Yukarıdan
beri açıklanan nedenlerle itiraz konusu kanunun 2. ve 17. maddeleri Anayasa'ya
aykırı bulunduğundan iptali gerektiği oyundayız.
|
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Şahap
Arıç
|
KARŞIOY
YAZISI
l-
477 sayılı Kanunun Disiplin mahkemelerinin kuruluş biçimini düzenliyen 2.
maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığında kuşku yoktur. Ancak bu sonuca,
yukarıki kararda açıklanan gerekçeye dayandırmak doğru değildir. Zira kararda,
bu madde hükmünün Anyasa'ya aykırı görülmemesinin nedeni olarak, disiplin
mahkemelerinin bu biçimde kurulmuş olmalarının, askerlik hizmetinin
gereklerinin, ast, üst ilişkilerinin, disiplinin askerlikteki öneminin bir
sonucu olduğu gösterilmiştir. Halbuki kararda ileri sürülen görüşler,
"askerlik hizmetlerinin gerekleri" nin söz konusu olabileceği
hallerde dahi, hâkim niteliğini taşımayan kimselerin bir mahkemede üye olarak
görev almalarının, Anayasa'ya uygun olduğu sonucunu çıkarmaya yeterli
sayılamaz. Bu bakımdan sözü geçen görüşlere dayanarak karardaki sonuca
varılması mümkün değildir.
Buna
mukabil, Anayasa'nın 138. maddesi, askerî mahkemelerde, ü-yelerin çoğunluğunun
hâkim niteliğine sahip olması şartiyle, hâkim niteliğine sahip olmayan
kişilerinde görev alabileceklerine cevaz vermiştir. Bu bir Anayasa kuralıdır.
Bu
suretle söz konusu 138. madde "askerî yargı" kuruluşlarından sadece
askerî mahkemelerin kuruluşuna ilişkin bir şart koyarken, disiplin mahkemeleri
üyelerinin niteliği konusunda böyle bir şart koymamış, konuyu 138. maddenin son
fıkrasındaki genel ilke ile düzenlemekle yetinmiştir.
Bu
fıkrada İse (askerî yargı organlarının kuruluşu, işleyişi, askerî hâkimlerin
Özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve askerlik
hizmetinin gereklerine göre özel kanunla düzenlenir.) denilmek suretiyle
disiplin mahkemelerinin kuruluş biçiminin düzenlenmesi işi, (mahkemelerin
bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve askerlik hizmetinin gerekleri) gözönüne
alınmak şartiyle yasa koyucuya bırakılmıştır. Burada yasa koyucuyu bağlıyan
kayıtlar arasında, askerî mahkemelerde olduğu gibi, üyelerin çoğunluğunun veya
bir kısmının hâkim niteliğinde olacağı hususunda bir şart bulunmadığına göre
yasa koyucu, Disiplin Mahkemelerini, kısmen veya tamamen, hâkim niteliği
bulunan kimselerden kurabileceği gibi, bu mahkemelerin işleyişinde (teminat,
bağımsızlık ve askerlik hizmetinin gerekleri) ilkelerini saklı tutmak şartiyle
tamamen asker kişilerden de kurabilme durumundadır, nitekim söz konusu 477
sayılı kanun, 2. maddesi ile disiplin mahkemelerinin tüm üyelerini asker
kişilerden seçmiş bulunmaktadır.
Disiplin
mahkemelerinin bu suretle kurulmuş olmaları, Anayasa'nın yasaklamadığı, aksine
kabul ettiği bir müsaadeye dayandığına göre 477 sayın kanunun buna ilişkin olan
2. maddesi bükümünün Anayasa'ya uygunluk nedeni, yukarıki kararda savunulduğu
gibi askerlik hizmetinin bir gereği olmayıp, bizzat Anayasa'nın vermiş olduğu
müsaadeden ibarettir. Yoksa Anayasa'da buna aykırı bîr kural bulunmuş olsa idi
kararda değinilen Askerlik hizmetlerinin gereklerinin hiçbirisi, söz konusu
hükmün Anayasa'ya uygun olduğunu kabule yeterli olamazdı.
Söz
konusu 477 sayılı kanun ile, Disiplin mahkemelerinin kuruluşunun ve işleyişinin
düzenlenmesinde, üyelerin niteliği dışında, hâkimlik teminatı ve mahkemelerin
bağımsızlığı ilkesinin ne dereceye kadar gözönünde tutulduğu ve bu konuların
askerlik hizmetinin gerekleriyle ne ölçüde bağdaştırılmış olduğu konularına
gelince :
İtirazda
bulunan Disiplin Mahkemesi 477 sayılı kanunun sadece 2. ve 17. maddelerinin
Anayasa'ya aykırı olduğunu öne sürmüştür. 44 sayılı kanunun 28. maddesi
gereğince Anayasa Mahkemesi taleple bağlı ol-4uğundan incelemelerin söz konusu
iki madde dışına taşırılması mümkün değildir .
Bu
nedenle kanunun öteki maddelerinde yer alan hükümlerin (Hâkimlik teminatı,
mahkemelerin bağımsızlığı ve askerlik hizmetinin gerekleri) açısından
Anayasa'ya uygun olup olmadıkları konularım bu dosyadaki tartışma alanına
sokmak uygun olmadığından sadece söz konusu 2. madde hükmünde Anayasa'ya aykırı
bir yön bulunup bulunmadığının belirtilmesiyle yetinilerek kanunun diğer
maddelerinde yer alan düzenlemelere ve bunlarla (askerlik hizmetinin gerekleri)
arasındaki ilişkiye değinen açıklamalara, bu arada disiplinin askerlik
hizmetindeki yeri ve önemi ve disiplin suçlarının mahiyeti, bunların nasıl bir
takip usulüne tabi tutulması gerektiği konularına yer verilmesi doğru değildir.
Zira bu yolda bir usul uygulanması, itiraz edilmemiş olan maddeler hakkında da
Mahkememizce inceleme yapılarak karar verilmiş olması sonucunu doğurur ki buna
Anayasa Mahkemesi yetkili değildir.
Yukarıki
kararın, 477 sayılı kanunun 2. maddesine ilişkin sonucuna katılmakla beraber
gerekçesine bu nedenlerle katılmıyorum.
2-
477 sayılı kanunun 17. maddesi, Disiplin mahkemesinin, iddianamenin sanığa
tebliğinden sonra, nezdinde kurulduğu komutanın veya askerî kurum âmirinin
emriyle toplanacağı hükmünü taşımaktadır.
Anayasa'nın
138. maddesinin son fıkrası, Disiplin Mahkemelerinin kuruluş ve işleyişinin
(mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve askerlik hizmetinin
gereklerine) göre düzenlenmesini şart kılmış bulunmaktadır.
Kendisine
dâva açılmış bulunan bir mahkemenin, usul kanunları gereğince toplanması,
oturumun veya duruşmanın düzenlenmesi ve idaresi ve dâvanın sonuca
ulaştırılması gibi işlemlerin, dışarıdan herhangi bir etki yapılmadan tamamen
kanunlar içerisinde kendi takdir ve tensibi ile vereceği kararlarla oluşması,
mahkeme bağımsızlığının en doğal bir sonucudur. Bir başka makamın emir ve
tensibiyle toplanan bir mahkemenin bağımsızlığından söz edilmesi mümkün
değildir.
Öteyandan
477 sayılı kanunun, 14. 15. ve 16. maddelerinde açıklanan safhalardan geçmiş ve
işin mahkemeye verilmesi için, komutanın veya askerî kurum âmirinin tensibi
alınmış ve yine onun tensibiyle iddianamesi de hazırlanmış ve ilgiliye tebliğ
edilmiş bulunan bir disiplin suçunu mahkeme etmek üzere Disiplin Mahkemesinin
toplanabilmesinin, tekrar komutanın veya askerî Kurum âmirinin emrine bağlı
tutulmasının, askerlik hizmetinin bir gereği olduğu, da öne sürülemez.
Bu
nedenle askerlik hizmetinin bir gereği olmayan ve mahkeme bağımsızlığı ilkesi
ile bağdaştırılması da hiçbir suretle mümkün bulunmayan söz konusu 17. madde
hükmünün Anayasa'nın 138. maddesine aykırılığı açıktır, iptali gerekir.
Bu
sebeple kararın 17. maddeye ilişkin bölümüne karşıyım.