ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas sayısı:1969/45
Karar sayısı:1970/21
Karar günü:14/4/1970
Resmi Gazete tarih/sayı:21.7.1970/13555
İptal
dâvasını açan : Birlik Partisi.
İptal
dâvasının konusu : 30/4/1969 günlü, 13187 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
(T.C. Emekli Sandığı Kanununun 64 üncü maddesinin "d" fıkrasından
sonra bir "e" fıkrası eklenmesi) hakkındaki 15/4/1969 günlü) 1145
sayılı Kanunun Anayasa'nın başlangıç bölümünün dördüncü fıkrasındaki millî
mücadele ruhu ve Atatürk devrimlerine bağlılık, 2. maddesindeki "sosyal
hukuk devleti" ve 12. maddesindeki eşitlik ilkelerine, 111. maddesine ve
Anayasa'nın ruhuna aykırı olduğu ileri sürülmüş; yine Anayasa'nın 149. ve 150.
maddelerine dayanılarak iptali istenilmiştir.
II.
YASA METİNLERİ:
l-
İptali istenen kanun :
İptali
dâva edilen T. C. Emekli Sandığı Kanununun 64 üncü maddesine (d) fıkrasından
sonra bir (e) fıkrası eklenmesi hakkında 15/4/ 1969 günlü, 1145 sayılı Kanunun
metni şöyledir :
(Madde
l- 5434 sayılı T. C. Emekli Sandığı Kanununun 64. maddesinin (d) fıkrasından
sonra aşağıda belirtilen (e) fıkrası eklenmiştir;
(e)
Hazarda ve fevkalâde hallerde talim, tatbikat ve manevra sırasında ve iç Hizmet
Kanununun ve Yönetmeliğinin gerektirdiği askerî görevlerle özel kanunların
tahmil ettiği diğer görevlerin ifası sırasında ve bu görev ve hizmetlerin
çeşitli sebep ve tesirleriyle;
Madde
2- 5434 sayılı T. C. Emekli Sandığı Kanununun 64 üncü maddesinin a, b, c ve d
fıkralarına göre harp malulü statüsünde bulunanların ve şehit yetimlerinin 1485
sayılı Kânun uyarınca almakta oldukları inhisar beyiyeleri üçte birleri 1968
yılında dağıtılan miktarlar üzerinden saklı tutulur.
Bu
kanun uyarınca harp malûlü ve şehit yetimi sayılmış bulunanlara 1485 sayılı
Kanuna göre ödenecek inhisar bey'iyeleri üçte birleri diğerlerinin saklı
tutulan hakları dağıtıldıktan sonra artan miktar üzerinden usulüne göre ödenir.
Ancak,
birinci madde hükmüne girenlere dağıtılan miktarlar diğerlerinin 1968 yılında
aldıkları seviyeye ulaştıktan sonra artan miktar Hazineye kalır.
Madde
3- 1485 sayılı Kanunun ve değişikliklerini bu kanuna aykırı hükümleri
kaldırılmıştır.
Geçici
madde- T. C. Emekli Sandığı Kanununun 64. maddesinin (e) fıkrası hükmü bu
kanunun yürürlüğe girmesinden evvel aynı sebep ve tesirlerle malul kalan ve
şehit olanlar hakkında da uygulanır.
Madde
4- Bu kanun yayımı tarihinden itibaren yürürlüğe girer.
Madde
5- Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.)
2-
Dayanak olarak ileri sürülen Anayasa hükümleri ;
Davacının
iptal istemine dayanak olarak ileri sürdüğü Anayasa hükümleri aşağıdadır :
Başlangıç/4-
"Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" ilkesinin millî mücadele ruhunun, millet
egemenliğinin, Atatürk devrimlerine bağlılığın tam şuuruna sahip olarak;)
(Madde
2- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan, millî, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.)
(Madde
12- Herkes dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep
ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiçbir
kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.)
Madde
111/3- Millî Güvenlik Kurulu, millî güvenlik ile ilgili kararların alınmasında
ve koordinasyonun sağlanmasında yardımcılık etmek üzere, gerekli temel
görüşleri Bakanlar Kuruluna bildirir.)
III.
İLK İNCELEME:
Anayasa
Mahkemesi içtüzüğünün 15. maddesi uyârınca 7/10/1969 gününde, Lûtfi Ömerbaş, Feyzullah
Uslu, A. Şeref Hocaoğlu, Fazlı Öztan, Celâlettin Kuralmen, Hakkı Ketenoğlu,
Fazıl Uluocak, Sait Koçak, Avni Gîvda, Muhittin Taylan, İhsan Ecemiş, Recai
Seçkin, Ahmet Akar, Halit Zarbun ve Muhittin Gürün'ün katılmalariyle yapılan
ilk incelenle toplantısında dâva konusu kanunun 30/4/1969 gününde yayımlandığı;
dâva dilekçesinin Anayasa Mahkemesi Genel Sekreterliğince 22/7/1965 gününde
kaleme havale edildiği; 22/4/1962 günlü. 44 sayılı Kanunun 26. maddesine göre,
dâvanın bu tarihte açılmış sayılması gerektiği ve süresi içinde olduğu; Birlik
Partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsilcisi bulunduğu; partinin,
tüzüğünün 24. maddesine göre en yüksek merkez organı olan 33 kişilik Genel
Yönetim Kurulunun yirmi kişi ile 19/6/1969 gününde yapıldığı toplantıda 1145
sayılı Kanunun İptali için Genel Başkanın Anayasa Mahkemesine iptal davası
açmasına üye tamsayısının salt çoğunluğu ile karar verildiği; Genel Başkanın bu
karara dayanarak dâvayı açtığı ve dosyanın eksiği bulunmadığı görüldüğünden
Anayasa'nın 147., 149. ve 150. ve 44 sayılı Kanunun 21., 22., 25. ve 26.
maddelerine uygun bulunduğu anlaşılan dâvanın esasının incelenmesine oybirliği
ile karar verilmiştir.
IV.
ESASIN İNCELENMESİ :
Dâvanın
esasına ilişkin rapor, dâva dilekçesi, Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen
kanun, davacının dayandığı Anayasa hükümleri bunlarla ilgili gerekçeler ve
Meclis görüşme tutanakları; konu ile ilişkisi bulunan öteki metinler okunduktan
sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
l-
1145 sayılı Kanunun 1. maddesi :
Esas
hükümleri yayım tarihi olan 17/6/1949 gününü izleyen aybaşından altı ay sonra
yürürlüğe giren 8/6/1949 günlü, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanununun "harp malullüğü" başlıklı on sekizinci kısmının başında yer
alan ve harp malullüğünü tanımlayarak bunlara ayrıca ödenecek "harp
malullüğü" zammını belirleyen 64. maddesinin 17/6/1949 gününde yayımlanmış
ilk metninde vazife malulü muvazzaf ve yedek subay, gedikli subay, askerî
memur, gedikli erbaş ve erlerle (Gönüllü erler dahil) orduca vazifelendirilen
sivil iştirakçilerin ve erlikten dolayı aylık bağlanan tevdiatçıların harp
malulü sayılabilmeleri için malullüklere hangi durumlarda uğramaları gerektiği
dört fıkrada ve şöylede saptanmıştır :
a)
Harpte fiilen ateş altında;
b)
Harpte harp bölgelerindeki harp hareket ve hizmetleri sırasında bu hareket ve
hizmetlerin sebep ve tesirleriyle;
c)
Harpte veya "harbe hazırlık devresinde her nevi düşman silâhlarının
tesirleriyle;
ç)
Askerî harekâtı gerektiren iç tedip ve hudut hareketleri sırasında bu
hareketlerin sebep ve tesirleriyle.
8/3/1954
gününde yayımlanan 2/3/1954 günlü, 6306 sayılı Kanunla bu hükümlere aşağıdaki
(d) fıkrası eklenmiş ve yeni hükmün l/l/1950 gününden sonraki olaylara da
uygulanması bir geçici madde ile sağlanmıştır.
d)
Hazarda ve fevkalâde hallerde emir veya vazife ile uçuş yapan uçucularla hangi
meslek ve sınıftan olursa olsun emirle vazifeli olarak tayyarede bulunanlardan
uçuşun havadaki ve yerdeki sebepleri ile ve yine emir ve vazife ile dalış yapan
dalgıçlarla hangi meslek ve sınıftan olursa olsun emirle vazifeli olarak
denizaltı gemisinde veya dalgıç kıtasında bulunanlardan denizaltıcılığın veya
dalgıçlığın çeşitli sebep ve tesirleriyle.
Görülüyor
ki 5434 sayılı Kanunun ilk çıkışında harp malullüğü, savaşta ve doğrudan
doğruya yahut dolaylı olarak savaş yüzünden, bir de etkileri ve muhataraları
savaşınkilerden ayrılamıyacak bir dereceyi bulan "askerî harekâtı
gerektirir iç tedip ve hudut hareketleri sırasında bu hareketlerin neden ve
etkileriyle" uğranılmış malullüklerle sınırlanmış; daha sonra 6306 sayılı
Kanun, harp malullüğü kavramanı, uçuşun havadaki ve yerdeki nedenleriyle, denizaltıcılığın
veya dalgıçlığın çeşitli neden ve etkileriyle sınırlı olmak üzere hazarda ve
fevkalâde hallerde uğranılan bir bölüm malullükleri de kapsamına alarak, biraz
daha genişletmiştir.
Dâva
ve inceleme konusu hüküm ise bunlara "Hazarda ve fevkalâde hallerde,
talim, tatbikat ve manevra sırasında ve "İç Hizmet Kanununun ve
Yönetmeliğinin gerektirdiği askerî görevlerle özel kanunların tahmil ettiği
diğer görevlerin ifası sırasında ve bu görev ve hizmetlerin çeşitli sebep ve
tesirleriyle" uğranılmış malullükleri de katarak kavrama adeta sınırsız
bir kapsam getirmiş bulunmaktadır.
Savaşın
muhataraları ile askerî görev ve hizmetlerin barış zamanı muhataraları ne
nitelik ne de nicelik bakımından asla birbirlerinin aynı ye dengi olamaz.
Askerlik veya 4/1/1961 günlü, 221 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanununun 2. maddesindeki deyimle harp sanatının öğretim ve eğitim yollan olan
talim, tatbikat ve manevralarda karşılaşılan muhataralar genellikle
dikkatsizlik, tedbirsizlik, bilgisizlik, ihmal gibi; çoğu "kaza"
kavramı içinde toplanabilecek, kaçınılma olanağı ve oranı yüksek bir takım aksaklıkların
sonucudur.
Dâva
ve inceleme konusu maddenin harp malullüğü kavramını harp malullüğü ile
ilişkisi bulunmayan bir niteliğe dönüştürdüğü öteki hükmünün kapsamı içinde,
yani "İç Hizmet Kanununun ve Yönetmeliğin gerektirdiği askerî görevlerle
özel kanunların tahmil ettiği diğer görevlerin ifası sırasında"
karşılaşılacak muhataralar içinde söylenebilecek olan budur. Burada ayrıca ordu
pazarları, ordu evleri, dinlenme kampları, askerî taşıtlardan yararlanma gibi
bir takım sosyal hizmetlere ilişkin askerî görevlerin de İç Hizmet Kanunu ve
Yönetmeliğinde yer aldığına; hela bakımının (Yönetmelik : Madde 219),
hayvanlara ilişkin bakım ve hizmetlerin (Yönetmelik : Madde 328 ve sonrası) ve
bunlara benzer başka işlerin de iç Hizmet Kanununa ve Yönetmeliğine göre askerî
görev niteliği taşıdığına işaret etmek yerinde olacaktır.
Savaşta
ise her türlü dikkate, tedbire, bilgiye rağmen çok yüksek oranda ölüm ve
malullük muhatarası ve bu muhataralardan kaçınılmazlık durumu vardır.
Öte
yandan "şehitlik" ve harp malullüğünü de kapsayan "gazi" lik
bu ülkenin ve milletin geleneğine, göreneğine ve uzun, şerefli tarihine göre
ancak savaşta kazanılabilen; savaş dışındakilerle paylaşılamayan, manevî değeri
çok üstün iki kavramdır. Türk Ulusunun haklı olarak büyük önem verdiği ve saygı
beslediği bu iki kavram ye unvanın genelleştirilmesine, yaygınlaştırılmasına
yol açacak tutumların savaş zamanı savaşa katılanların yürek güçlerini
olumsuzca etkileyebileceğine burada işaret etmekte yarar vardır.
Dava
ve inceleme konusu hüküm kapsamına girenlerin" rahat bit yaşayışa ve böyle
bir yaşayışı sağlayacak yardım ve olanaklara hakları olduğu söz götürmez. Zaten
Anayasa'ya göre herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir ve bu hakkı sağlamak
Devletin ödevleri içindedir. (Madde 48) Ancak bu yardım ve olanakların
sağlanabilmesi için bir bölüm görev malullerine harp malulü niteliği
tanınmasına ne sebep ne de gerek vardır. Harp malullerine öteden beri bu ülkede
haklı olarak görev malullerinin en üstün aşamasında yer verilmiştir ve bu
üstünlüklerin korunması, toplumsal nedenler bir yana, hukukça da zorunludur.
1145
sayılı Kanunun harp malulü olmayanların harp malulü sayılmalarını sağlayan 1.
maddesi bir bölüm görev malullerini harp malulleri île denek duruma getirmekle
harp malulleri aleyhine eşitsizlik yaratmakta ve madde kapsamına girenler
bakımından bir çeşit imtiyaz oluşturmaktadır. Aynı madde askerî görev malulleri
ile askerî olmıyan, ancak muhtara yönünden bir nitelik taşıyan öteki görev
malulleri arasında ayırım yapılması dolayısiyle de aynı sonuçlan doğurur durumdadır,
Anayasa'nın 12. maddesi ilkelerine aykırı olan hükmün iptali gerekir.
Feyzullah
Uslu, Fazıl Uluocak ve İhsan Ecemiş maddenin Anayasaya aykırı olmadığını ileri
sürerek bu görüşe katılmamışlardır.
Celâlettin
Kuralmen, Muhittin Taylan, Halit Zarbun ve Muhittin Gürün 1145 sayılı Kanunun
1. maddesinin yalnız (İç Hizmet Kanunun ve Yönetmeliğinin gerektirdiği askerî
görevlerle özel kanunların tahmil ettiği diğer görevlerin ifası) na ilişkin
hükmünün Anayasa'ya aykırı olduğu ve iptalini bu hükme hasredilmesi gerektiği
görüşünü değişik gerekçe ile savunmaklardır.
2-
1145 sayılı Kanunun 2. maddesi :
a)
2. maddenin birinci fıkrası :
Bu
fıkra 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 64. maddesinin
a, b, c ve d fıkralarına göre harp malulü statüsünde bulunanların ve şehit
yetimlerinin 30/5/1929 günlü, 1485 sayılı İnhisar Bey'iyeleri Üçte - Birlerinin
Harp Mamullerine ve Şehit Yetimlerine Tahsis ve Tevziine Dair Kanun uyarınca
almakta oldukları tekel bey'iyeleri üçtebirlerini 1968 yılında dağıtılan
miktarlar üzerinden dondurmaktadır. 1145 sayılı kanun, 1969 yılın Nisan ayında
çıkmış ve 1968 yılı miktarlarını saklı tutmuş bulunduğuna göre hüküm Anayasa
ilkeleriyle çelişir nitelikte görülmemiştir. Davanın bu hükme yönelen bölümünün
reddi gerekir.
b)
2. maddenin ikinci fıkrası :
Bu
fıkra Anayasa'ya aykırı olduğu için iptali öngörülen 1. meddenin harp malulü ve
şehit yetimi saydığı kimselerin 1485 sayılı Kanundan nasıl yaralanacaklarını
düzenlemektedir. 1485 sayılı Kanun inhisar bey'iyeleri üçtebirlerinin harp
malulleri ve şehit yetimlerine tahsis ve tevziini sağlayan yasadır. Hazarda ve fevkâlede
hallerde talini, tatbikat ve manevra sırasında ve İç Hizmet Kanunu ve
Yönetmeliğinin gerektirdiği askerî görevlerle özel kanunların tahmil ettiği
diğer görevlerin ifası sırasında ve bu görev ve hizmetlerin çeşitli sebep ve
tesirleriyle" malul olanlar 1145 sayılı Kanununun 1. maddesiyle harp
malulü sayıldıkları içindir ki hükmün tabiî sonucu olarak bunların harp
malullerine ve şehit yetimlerine özgü bir kanundan yararlanmalarını sağlayacak
bir hükme inceleme konusu ikinci fıkra içinde yer verilmiştir. Bir başka
deyimle bu fıkra, 1. madde kapsamına giren ve kaynağını,o maddeden alan bir
ödemeyi düzenlemekledir. 1. maddenin Anayasa'ya aykırı olduğu ve iptali öngörüldüğüne
göre bu sonuç karşısında artık harp malulü ve şehit yetimi sayılamıyacakların harp
malullerine ve şehit yetimlerine özgü bir kanundan yararlanmaları söz konusu
olamaz ve harp malulü niteliğinde oldukları kabul edilemeyen kimselerin harp
malulleri ile bir tutularak onlara özgü haklarından yararlandırılmaları
Anayasa'ya aykırı düşer. Bu nedenlerle ikinci hükmünün iptal edilmesi
gereklidir.
Feyzullah
Uslu, Celâlettin Kuralmen, Fazıl Uluocak, Muhittin Taylan, İhsan Ecemiş, Halit Zarbun
ve Muhittin Gürün iptal görüşüne katılmakla birlikte gerekçeye muhalif
kalmışlardır.
c)
2. maddenin üçüncü fıkrası :
Yukarıda
b bendinde açıklanan nedenlerle ve varılan sonuca göre; Anayasa'ya aykırılığı
ve iptali öngörülen 1. madde ve 2. maddenin ikinci fıkrası kapsamına giren
Ödemelere ilişkin olan bu fıkradaki (Birinci madde hükmüne girenlere dağıtılan
miktarlar diğerlerinin 1968 yılında aldıkları seviyeye ulaştıktan sonra) hükmü
de tabiatiyle Anayasa'ya aykırı bulunduğundan iptali gerekir.
Feyzullah
Uslu, Celâlettin Kuralmen, Fazıl Uluocak, Muhittin Tay-lan, İhsan Ecemiş, Halit
Zarbun ve Muhittin Gürün iptal görüşüne katılmakla birlikte gerekçeye muhalif
kalmışlardır.
3-
1145 sayılı Kanunun 3. maddesi :
Bu
madde, 1485 sayılı Kanunun ve değişikliklerinin 1145 sayılı Kanuna aykırı
hükümlerini kaldırmaktadır. Maddenin, niteliğine göre, Anayasa'ya aykırı yönü
yoktur ve zaten kanunun yürürlüğe girdiği 30/4/1969 gününde hukukî etkisini
göstermiş ve tamamlamıştır. Davanın bu maddeye yönelen bölümünün reddi gerekir.
4-
1145 sayılı Kanunun geçici maddesi :
Bu
madde, 5434 sayılı Kanunun 64. maddesinin (e) fıkrası yani 1145 sayılı Kanunun
Anayasa'ya aykırılığı ve iptali öngörülen 1. maddesi ^hükmünün 1145 sayılı
Kanunun yürürlüğe girmesinden önce aynı neden ve etkilerle malul kalan ve şehit
olanlar hakkında da uygulanmasını sağlamaktadır. 1145 sayılı Kanunun 1. maddesi
ile aynı niteliktedir ve aynı nedenlerle Anayasa'ya aykırı olduğu için iptali
gerekir.
Feyzullah
Uslu, Fazıl Uluocak ve İhsan Ecemiş geçici maddenin Anayasa'ya aykırı
olmadığını ileri sürerek bu görüşe katılmamışlardır.
Celâlettin
Kuralmen. Muhittin Taylan, Halit Zarbun ve Muhittin Gürün, geçici maddenin
yalnız gönderme yaptığı 5434 sayılı Kanunun 64. maddesine 1145 sayılı Kanunun
1. maddesiyle eklenen (e) fıkrasındaki (İç Hizmet Kanununun ve Yönetmeliğinin
gerektirdiği askeri görevlerle özel kanunların tahmil ettiği diğer görevlerin
ifası) na ilişkin hükmün Anayasa'ya aykırı olduğu ve iptalin bu hükme
hasredilmesi gerektiği görüşünü savunmuşlardır.
5-
1145 sayılı Kanunun 4. ve 5. maddeleri :
1145
sayılı Kanunun 4. maddesi kanunun yürürlük gününü düzenlemekte; 5. maddesi ise
yürütme görevlisini açıklamaktadır. Bu hükümlerin Anayasa'ya aykırı yönleri
olmadığı ortadadır. 1145 sayılı Kanunun tümü iptal edilmediğine göre her iki
madde de uygulama olanağını korumakta bulunduğu için 44 sayılı Kanunun 28.
maddesinin ikinci fıkrasına uyulması da söz konusu olamaz.
V- S
O N U Ç :
15/4/1969
günlü, 145 sayılı Kanunun :
1-
1. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline Feyzul-lah Uslu, Fazıl Uluocak
ve İhsan Ecemiş'in maddenin Anayasa'ya aykırı olmadığı ve Celâletün Kuralmen, Muhuttin
Taylan, Halit Zarbun ve Muhittin Gürün'ün 1. maddenin yalnız (İç Hizmet
Kanununun ve Yönetmenliğin gerektirdiği askerî görevlerle, özel kanunların
tahmil ettiği diğer görevlerin ifası) na ilişkin hükmünün Anayasa'ya aykırı
olduğu ve iptalin bu hükme hasredilmesi gerektiği yolundaki karşı oylariyle ve
oyçokluğu ile;
2-
2. maddesinin :
a)
Birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve davanın bu hükme yönelen
bölümünün reddine oybirliği ile;
b)
İkinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline, iptalde oybirliği
ile; gerekçede Feyzullah Uslu, Celâlettin Kuralmen, Fazıl Uluocak, Muhittin Taylan,
İhsan Ecemiş, Halit Zarbun ve Muhittin Gürün'ün karşı oyları ile ve oyçokluğu
ile;
c)
Üçüncü fıkrasında yer alan (Birinci madde hükmüne girenlere dağıtılan miktarlar
diğerlerinin 1968 yılında aldıkları seviyeye ulaştıktan sonra) hükmünün
Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline, iptalde oybirliği ile, gerekçede Feyzullah
Uslu, Celâlettin Kuralmen, Fazıl Uluocak, Muhittin Taylan, İhsan Ecemiş, Halit Zarbun
ve Muhittin Gürün'ün karşı oylariyle ve oyçokluğu ile;
3-
3. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve davanın bu maddeye yönelen
bölümünün reddine oybirliği ile;
4-
Geçici maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline Feyzullah Uslu, Fazıl Uluocak
ve İhsan Ecemiş'in maddenin Anayasa'ya aykırı olmadığı ve Celâlettin Kuralmen,
Muhittin Taylan, Halit Zarbun ve Muhittin Gürün'ün geçici maddenin yalnız
göndermede bulunduğu 5434 sayılı Kanunun 64. maddesine 1145 sayılı Kanunun 1.
maddesiyle eklenen e fıkrasındaki (İç Hizmet Kanununun ve Yönetmeliğinin
gerektirdiği askerî görevlerle özel kanunların tahmil ettiği diğer görevlerin
ifası) na ilişkin hükmün Anayasa'ya aykırı olduğu ve iptalin bu hükme
hasredilmesi gerektiği yolundaki karşı oyları ile ve oyçokluğu ile;
14/4/1970
gününde Anayasa'nın 147., 149., 150, ve 152. maddeleri uyarınca karar verildi.
|
|
|
|
Başkanvekili
Lütfü
Ömerbaş
|
Üye
Salim
Başol
|
Üye
Feyzullah
Uslu
|
Üye
A.
Şeref Boyacıoğlu
|
|
|
|
|
Üye
Fazlı
Öztan
|
Üye
Celalettin
Kuralmen
|
Üye
Hakkı
Ketenoğlu
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
|
|
|
|
Üye
Sait
Koçak
|
Üye
Avni
Givda
|
Üye
Muhittin
Taylan
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
|
|
|
Üye
Ahmet
Akar
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
l-
Dâva konusu 1145 sayılı Kanunun l inci maddesinin, 5434 sayılı T. C. Emekli
Sandığı Kanununun harp malûllerine ilişkin 64. maddesine (hazarda ve fevkalâde
hallerde talim, tatbikat ve manevra sırasında ve içhizmet Kanununun ve
Yönetmeliğinin gerektirdiği askerî görevlerle özel kanunların tahmil ettiği
diğer görevlerin ifası sırasında ve bu görev ve hizmetlerin çeşitli sebep ve tesirlerile)
uğranılan malûllükleri de katan hükmü; kısaca, bu hükümle bir kısım vazife
malûlleri de harp malûlü sayılmak ve onlarla denk duruma getirilmek suretiyle,
üstün durumlarının korunması gereken harp malûlleri aleyhine bir eşitsizlik
yaratıldığı gibi askerî görev malulleri ile öteki görev malulleri arasında
ayırım yapıldığı için, Anayasa'nın 12. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle
iptal edilmiştir.
Halbuki
iptal edilen hüküm bir sosyal yardım hükmünden ibaret olup, harp malullüğü,
gazilik veya şehitlik gibi durumların manevî değerlerine ilişen bir yönü
olmadığı gibi harb malûllerinin maddî haklarına dokunan bir hüküm de değildir,
Harbi, sulhu, hazarı seferi, askerî görev malullüklerini ve çeşitlerini ve
bunların maddî ve manevî haklarım Anayasa tarif ve tespit etmiş olmadığından bu
yönlere ilişkin bir düzenlemede Anayasa'ya aykırılık söz konusu olamaz. Askerî
hizmet hazan ve seferi ile birlikte bir kül teşkil eder. Çağımızda, çoğu zaman,
harp ve sefer halini sulh ve hazar halinden kesin olarak ayırmak imkânı da
kalmamıştır, iptal gerekçesinde de, dâva konusu hükmün kapsamına girenlerin
dahi rahat bir yaşayışa ve bunu sağlayacak yardım ve imkânlara haklarının
olduğu, Anayasa'ya göre herkes sosyal güvenlik hakkına sahip bulunduğu ve bu
hakları sağlamak Devletin görevi olduğu açıkça belirtilmiştir ki bu hüküm de
işte bu yönü, Devletin imkânın müsaadesine binaen, daha uygun bir ölçüde
gerçekleştirmek amacını gütmektedir ve harp malullerinin haklarına dokunan bir
yönü yoktur. Kaldı ki aynı kanunun 2. maddesindeki (bu kanun uyarınca harp
malulü ve şehit yetimi sayılmış bulunanlara, 1485 sayılı Kanuna göre ödenecek
inhisar beyiyeleri üçtebirleri diğerlerinin saklı tutulan haklan dağıtılıktan sonra
artan miktar üzerinden usulüne göre ödenir) hükmüne göre harp malullerine bu
kanunla harp malulü sayılmış olanlara nazaran, bir öncelik ve üstünlük de
tanınmış bulunmaktadır. Bu hakların ayrı veya aynı kanunla düzenlenmiş olması
da bir Anayasa konusu olamaz. İptal kararında ileri sürülen, dava konusu
hükümle, askerî görev malulleri ile öteki görev malulleri arasında Anayasa'nın
12. maddesine aykırı düşen bir ayırım yapıldığı yolundaki gerekçeye gelince :
Bu konuda şu yönü hemen belirtmek gerekir ki iptal edilen hüküm askerî görev
malullerine ilişkin olup bunların dışında kalanlara dokunan bir yönü yoktur.
Kanun koyucu askerî olmayan görev malullerinin durumuna bu hükümle ele alınmış
değildir ve sivil görev malulleri ile askerî görev malullerinin durumlarının
birlikte düzenlenmemiş olmasında da Anayasa'ya bir aykırılık düşünülemez. Kaldı
ki askerî hizmet ve görevlerin şartları ile öteki hizmet ve görevlerinin
şartlan arasında fark bulunduğu da inkâr edilemez. İnceleme konusu hükmünde
sayılan ve askerî hizmetin gereği olan geniş ve çeşitli görevler içinden en
önemsiz ve basitini ele alarak salim ve adil bir sonuca varmak mümkün olamaz.
Bu görevlerin çoğu yalnız askerî nitelikte olduğu gibi hazarda dahi harp
halinde farklı değildir. Hizmet ve görevlerin niteliği yanında bunların yerine
getiriliş koşullarını ve askeri disiplinin önemini de gözönünde tutmak gerekir.
Askerî görevlerin muhataraları ve bunlardan korunma imkânları başka görevlerle
eşit tutulamaz. Askerî görev yapan kişi kendini muhataraya maruz bırakıp
bırakmamakta ve korunmakta, başka görevlerdeki ölçüde bir idare ve harek serbestisine
sahip olduğu kabul edilemez. Bu sebeplerle de askerî görev malûllerinin
durumunun öteki görev malullerinden ayrı ve bir ölçüde de farklı olarak
düzenlenmiş olması Anayasa'ya aykırı düşmez.
2-
Dava konusu kanunun 2. maddesinin ikinci fıkrası kanunun 1. maddesile harp
malulü ve şehit yetimi sayılmış olanlara 1485 sayılı Kanuna göre ödenecek
inhisar bey'iyelerinin ödeme şeklini düzenleyen bir hükümdür. 1. madde iptal
edilmiş bulunduğuna göre artık bu fıkraya dayanarak bir ödeme yapılması söz
konusu olmıyacağından, fıkranın Anayasa'ya aykırı bir ödemeyi öngördüğü ve bu
sebeple de Anayasa'ya aykırı bulunduğu ileri sürülerek değil, uygulama olanağı
kalmadığından dolayı 44 sayılı kanunun 28. maddesine göre iptali gerekir.
3-
Dava konusu kanunun 2. maddesinin üçüncü fıkrasındaki (birinci madde hükmüne
girenlere dağıtılan miktarlar diğerlerinin 1968 yılında aldıkları seviyeye
ulaştıktan sonra) hükmü de, 1. maddenin iptali sebebiyle .artık böyle bir ödeme
yapılamıyacağına göre, uygulama olanağı kalmadığından dolayı 44 sayılı Kanunun
28. maddesine göre iptali gerekir.
4-
Kanunun 1. maddesi hükmünün, kanun yürürlüğe girmezden önce, aynı sebep ve
tesirlerle malul kalan ve şehit olanlara da uygulanmasını sağlamak üzere
konulmuş bulunan geçici madde dahi, 1. madde ile aynı nitelikte bulunduğundan,
yukarıda 1. madde için ileri sürülen düşüncelerle, Anayasa'ya aykırı
görülmemektedir.
Bu
sebeplerle kararın bu yönlere ilişkin bölümlerine karşıyız.
|
|
|
Üye
Feyzullah
Uslu
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
KARŞIOY
YAZISI
Konu,
15/4/1969 günlü ve 1145 sayılı Kanun hükümlerinin Anayasa'ya uygun olup
olmadığının çözümlenmesinden ibaret bulunduğuna göre incelemenin konuya ilişkin
Anayasa kuralları içerisinde yapılmasında zorunluk vardır.
Durumları
kanunun 1. maddesinde söz konusu edilenlerin, yukarıki kararda açıklandığı gibi
harp malulü olmadıkları, gerek maddî, gerekse hukukî yönden "görev
malulü," bulundukları meydandadır ve devletin diğer görev malulleri ile
aynı kategori içinde yer aldıklarında da en ufak bir kuşku yoktur.
Bu
kanunla. yapılan şey, 1. maddesinde sayılan ve şimdiye kadar "görev
malulü" olarak hukuki işlem gören ve emeklilik mevzuatında da bu
sıfatlarına göre malî haklar tanınmış bulunanları, devletin, tüm görev
malulleri grubu içerisinden ayırarak, o zamana kadar sadece harp malullerine
tanınmış bulunan yüksek seviyedeki malî haklardan faydalanmalarının sağlanmış
olmasıdır.
Şu
halde incelemenin görev malulleri arasındaki bu ayırımın haklı bir nedene
dayanıp dayanmadığı ve dolayısiyle Anayasa'nın eşitlik ve sosyal adalet
ilkelerine uygun bulunup bulunmadığı yönüne yöneltilmesi gerekmektedir.
Meseleyi
böylece ortaya koyduktan sonra kanunun metnine dönelim ;
l-
1145 sayılı Kanunun 1. maddesiyle; görev malulü oldukları halde bu zümreden
ayrılarak harp malullerine tanınmış malî haklardan faydalandırılmaları kabul
edilenlerin, durumları itibarile iki ayrı gurup teşkil ettikleri görülmektedir.
A-
Hazarda ve fevkalâde hallerde talim, tatbikat ve manevra sırasında malul
bulunanlar,
B-
İç Hizmet Kanununun ve yönetmeliğinin gerektirdiği askerî görevlerle özel
kanunların tahmil ettiği diğer görevlerin ifası sırasında ve bu görev ve
hizmetlerin çeşitli sebep ve tesirleriyle malul bulunanlar.
Görüldüğü
gibi bunlardan A gurubunu teşkil edenlerin maluliyetleri, gerçek muharebe
sırasında olmamakla beraber ona az çok benzeyen şartlar içinde meydana gelir.
Resmen ilân edilmemiş olduğu halde harp şartları içinde ceryan etmiş bulunan
askerî hareketlerin mevcudiyeti bilinen bir gerçektir. Talim ve manevralar ise,
orduyu harbe hazırlayan hareketler olduklarına göre bunların da harp şartlarına
yaklaşan bir ortam içinde cereyan ettiklerinde tereddüt edilemez.
Şu
halde talim, tatbikat ve manevra sırasında malul düşmüş olanların,
maluliyetlerini meydana getiren şartlar bakımından, diğer görev malullerinden
ayrı bir malî statüden faydalandırılmalarında haklı bir neden bulunduğu kabul
edilebilir ve böyle bir ayrımda Anayasa'nın 10. ve 12. maddelerinde yer alan
sosyal adalet ve eşitlik ilkelerine aykırılık da öne sürülemez.
Bu
durumda olanları harp malulelerine benzeterek onlara tanınmış malî hakların
aynen bunlara tanınmasında da Anayasa'ya aykırılık söz konusu edilemez. Herne kadar
bunlar gerçek harp malulü, yetimleri de şehit yetimi değillerdir. Ancak 1145
sayılı Kanun da bunları "Harp malulü" ve "şehit yetimi"
yapmamış, sadece ve itibarî olarak harp malullerine ve şehit yetimlerine
benzeterek onlara tanıdığı malî haklan bunlara da tanımıştır. Esasen yukarıda
açıklandığı gibi bunların maluliyetleri de harp malullerininkine benzeyen
şartlar içerisinde meydana gelmiş olduğundan bu benzetmede haksızlık olduğu da
öne sürülemez.
Bu
sebeplerle 1145 sayılı Kanunun 1. maddesinin, talim, tatbikat ve manevra
sırasında malul olanlara ilişkin hükümlerinde Anayasa'ya aykırılık
bulunmadığından kararın sonuç kısmının konuya ilişkin bulunan 1. bendine
katılmıyoruz.
Durumları
yukarıda B fıkrasında belirtilmiş olanlara gelince :
Yukarıdaki
karada açıklandığı üzere, bunların, Millî Savunma Bakanlığı kadrolarında görev
almış, olmaktan başka, diğer Devlet görevlilerinden farklı hiç bir nitelikleri
yoktur ve maluliyetlerinin, Devletin diğer malullerinin düçar oldukları
şartlardan farklı şartlar içinde meydana geldiği de öne sürülemez. Hatta
emniyet ve asayiş hizmetlerinde, sağlık hizmetlerinde, demiryollarında ve
Devlet fabrikalarında ve daha çoğaltılabilecek diğer Devlet hizmetlerinde
çalışan pek çok görevlilerin bunlara nazaran daha ağır şartlar ve kaza
tehlikeleri içinde oldukları haklı olarak savunulabilir.
Bu
durumda sadece Millî Savunma kadrolarında ve silâhlı kuvvetlerde görev
yapanları, Devletin öteki görevlilerinden ayırarak onlara nazaran çok yüksek
sayılabilecek seviyelerde malî haklar tanınmasının sosyal adalet ve eşitlik
ilkeleriyle bağdaştırılması mümkün değildir.
Bu bakımdan
1145 sayılı Kanunun linçi maddesinde yer alan (İç Hizmet Kanununun ve
Yönetmeliğinin gerektirdiği askerî görevlerle özel kanunların tahmil ettiği
diğer görevlerin ifası sırasında ve bu görev ve hizmetlerin çeşitli sebep ve
tesirleriyle.) kalınan maluliyete ilişkin hükmün, çoğunluk düşüncesinde öne
sürülen sebeplerle değil, yukarıda açıklanan nedenlerle iptal olunması
gerektiği kanısındayız.
2-
Kanunun 2. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında, kanunun l inci maddesiyle
harp malulü sayılmış olanlara ilişkin hükümler yer almaktadır.
Mahkememiz
yukarıki karariyle l inci maddeyi tüm olarak iptal etmiş bulunduğuna göre artık
ortada "bu kanuna göre harp malulü sayılmış" istihkak sahibi
kalmadığından söz konusu 2 nci maddenin bunlara yapılacak ödemeyi belirten
ikinci fıkrasiyle üçüncü fıkrasının bunlara ilişkin hükmünün uygulama yeri
kalmamış bulunmaktadır.
Buna
göre söz konusu hükümlerin 44 sayılı Kanunun 28 inci maddesi gereğince
iptallerine karar verilmesi gerekir.
Gerçi
44 sayılı Kanunun 28. maddesinin ikinci fıkrası hükmünün, müracaatın bir
kanunun belirli madde veya hükümleri hakkında yapılmış olup ta iptal~karan
sonucunda müracaatın kapsamı dışındaki diğer madde veya hükümlerin
"uygulanamama" durumuna düşmesi halinde tatbik yeri olabileceği
düşüncesi öne sürülebilir. Ancak söz konusu 28. . madde,
"uygulanamaz" duruma düşmeleri halinde müracaat dışı hükümleri bile
karar kapsamı içine alarak ve ayrıca Anaysa'ya aykırılık gerekçesi
göstermeksizin, sadece "uygulanamayacak" durumda olmanın tespitile iptal
karan vermeğe Anayasa Mahkemesini yetkili kılmış iken, esasen müracaat içinde
olan madde veya hükümlerden diğer maddeler hakkında verilen iptal kararlan
neticesinde uygulanamıyacak duruma girdikleri belli olacaklar hakkında da,
ayrıca Anayasa'ya aykırılık gerekçesi aranmadan, sadece bu sebeple iptal kararı
verilebileceği öncelikle mümkün sayılmalıdır.
Bu
nedenle söz konusu hükümler hakkında, kararın sonuç kısmının 2. bendinin b ve c
fıkralarına ilişkin gerekçelere katılmıyoruz.
3-
1145 sayılı Kanunun geçici maddesinde yer alan ve T. C. Emekli Sandığı
Kanununun 64. maddesine bu kanunla eklenmiş bulunan (e) fıkrasına gönderme
yapan hükmün, talim, tatbikat ve manevra sırasında malul kalanlara ilişkin
kısmında Anayasa'ya aykırılık bulunmadığından o kısmın iptal dışı bırakılması,
sadece (İç Hizmet Kanununun ve Yönetmeliğinin gerektirdiği askerî görevlerle
özel kanunların tahmil ettiği diğer görevlerin ifası sırasında ve bu görev ve
hizmetlerin çeşitli sebep ve tesirleriyle) malul kalmış olanlara ilişkin
hükmünün iptal edilmesi gerekir.
Bu
konuya ilişkin gerekçe, yukarıda 1. fıkrada 1145 sayılı Kanunun 1. maddesi
incelenirken gösterilmiş bulunduğundan burada ayrıca tekrar edilmemiştir.
Bu
nedenlerle kararın sonuç kısmının 4. bendinin konuya ilişkin kısmına katılmıyoruz.
Üye
Celalettin
Kuralmen
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Muhittin
Gürün
|