"...
İtiraz yoluna başvuran mahkemenin gerekçesi özeti :
A- "Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun karan karşısında görevsizlik kararı vermek zorunda bulunan mahkemenin, iptali istenilen Yasa hükümlerini uygulamak durumundadır. Dâvayı hakem sıfatiyle çözecek hâkim son direnme kararını veren hâkimdir. Bu hâkimin, hakem sıfatiyle vereceği karar, daha önce temyiz yoluna başvuran tarafı tatmin etmiyecek ve hakem Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 29. maddesinin 3 sayılı bendi gereğince red edildiği veya hâkim bizzat kendisini red ettiği takdirde 3533 sayılı Kanunun âmir hükmü karşısında kıyas yoluyla yerine diğer bir hâkimin ikamesi caiz bulunmadığından çekişmenin halli mümkün olmayacaktır. Zira 24/1/1942 tarihli 5015 sayılı T. B. M. M. kararında : (Aynı dâvaları esasen rüyetle mükellef olan hâkimlere sıfatlarından hiç bir hususu tenzil etmeden, ...), "görülen vazife, tatbik edilen umumî hükümler muvacehesinde tamamen kazaî mahiyette telâkki olunmuştur." denilmektedir. Bu nedenlerle 3533 sayılı Kanunun, başka bir ihtimali nazara almaksızın yerin en yüksek dereceli hâkimini yegâne görevli hâkim olarak öngördüğünün ve bu takdirde de dâvayı görmeğe mâni sebebe rağmen hakemin reddi ve istinkâfı mümkün olmadığından buhalin Anayasa'nın 132. maddesine aykırı bulunduğunun kabulü gerekir.
B- 3533 sayılı Kanunun 6. maddesi :
1- İcra Vekilleri Heyetince seçilecek İcra Vekilleri âzasından birisi,
2- Yargıtay Birinci Reyisi tarafından Daire Reisleri arasında seçilecek birisi,
3- Mahallin en yüksek dereceli hukuk mahkemesinin reisi veya hâkimi,
olmak üzere üç nevi hakem öngörmüş ve bu suretle siyasî sıfatı bulunan Bakanlar üyesini de diğer hakemler stastüsüne ve "hâkimin haiz olduğu bütün salâhiyetleri kullanabilir" dernek sureliyi ede hâkim statüsüne sokmuştur. Bu hal, Anayasa'nın 7 nci maddesindeki "Yargı yetkisi Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır" ve 4, maddenin son fıkrasındaki "hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz" yolundaki hükümlerine aykırıdır.
C- Hakem olan bir kimsenin kanuna ve hukuka aykırı bir karar vermesi ve meselâ kendisine ücret takdir etmesi halinde, bu karar aleyhine, hiç bir makarna ve mahkemeye müracaat mümkün bulunmadığına göre durum ne olacaktır' Anayasa Mahkemesi, 13/2/1968 tarihli kararında "hâkimler de her insan gibi yanılabilirler, usul ve kanuna aykırı olarak karar verebilirler veya verdikleri kararlar taraflar için doyurucu olmıyabilir" demek suretiyle Yargıtay'ın lüzum ve zaruretini belirtmiş ve bu nedenle dahi hiç bir istisnaya yer vermeyen 3533 sayılı Yasanın 6. maddesi, Anayasa'nın 139. maddesine aykırı bulunmuştur.
3533 sayılı Yasanın, kapsamına giren daire ve müesseseler arasında çıkacak ihtilâfların daha seri veya az masraflı olarak görülmesi için çıkarılmış bulunması bu aykırılığın hoş görülmesine sebep olamaz.
D- Anayasamız, adlî idarî ve askeri olmak üzere çeşitli yargı yolları yargı düzeni tesis etmiştir. Bir yargı yolu, Anayasa'da yazılı belli bir (yüksek mahkeme) ye ulaşır ve orada son bulur. Nitekim adliye mahkemelerinden verilen kararları Yargıtay ve idari yargı mercilerinin kararlarını Danıştay denetler. Eğer bir mahkemenin üstünde onun vereceği kararları denetleyecek bir yüksek mahkeme yoksa o zaman o mahkeme bizzat aslî ve maddî anlamda bir yüksek mahkeme sıfatını kazanmış olur. Buna göre bir yüksek mahkeme ya Anayasa'dan bu ismi alacak yahut o mahkeme Anayasa'da o şekilde düzenlenmiş olacak ki onun hüküm ve kararlan aleyhine hiç bir yargı merciine baş vurulamıyacaktır. 3533 sayılı Yasa hükümleri gereğince görevlendirilen veya meydana getirilen merci, hiç şüphesiz bir yargı mercii yani tam anlamı ile bir mahkemedir. Bu yargı merciinin kararlarının başka bir yargı merci tarafından denetlenmesi ve kesin olması için Anayasa'da özel hüküm bulunması lâzımdır. Bunun kanun ile de tanzimi mümkün olduğunu söylemeye imkân olmadığı gibi yasanın, bir zaruretin icabı olarak sevk edilmiş olması nedeni de, Anaysa'ya uyma mecburiyetini ortadan kaldırmaz. Kanunla mahkeme kurmak mümkündür, fakat (yargı yolu) tesisi mümkün değildir. 3533 sayılı Yasanın 6. maddesi, hakem kararı aleyhine herhangi bir mahkemeye müracatı reddettiğine göre bizzat yeni bir yargı yolu tesis etmiş ve tahkim, mercii yüksek bir mahkeme niteliği kazanmıştır.
3533 sayılı kanunu gerekçede işaret edilen maddeleri, Anayasa'nın 4, 7., 132. ve 139. maddelerine ve ayrıca Yasanın 6. maddesi, Anayasa'nın yargıya ilişkin temel ilkelerine aykırıdır.
Bu nedenlerle 3533 sayılı Yasanın işaret edilen maddelerinin veya tümünün iptali gerekir."
Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen 3533 sayılı Yasa hükümleri; (Aşağıda ilk inceleme bölümünde belirtilen sınırlama kararına göre)
Madde l- Umumî mülhak ve hususî bütçelerle idare edilen daireler ve belediyelerle sermayesinin tamamı devlet veya belediye veya hususî idarelere ait olan daire ve müesseseler arasında çıkan ihtilaflardan adliye mahkemelerinin vazifesi dahilinde bulunanlar bu kanuna yazılı tahkim usulüne göre halledilirler.
Madde 4- Belediyeler, hususî bütçe ile idare olunan veya sermayesinin tamamı devlet, belediye veya hususî idarelere ait olan daire ve müesseselerin veya bu dire ve müesseselerinden biri ile ikinci ve üçüncü maddelerde yazılı dairelerden biri arasında tahaddüs eden ihtilaflar bulunduğu yerin ve ihtilaf gayrimenkule taalluk ediyorsa o gayrimenkulun bulunduğu yerin ve taraflar ayrı ayrı yerde bulunuyorsa müddeialeyh mevkiinde bulunan daire veya müessesenin ve müddeialeyhler taaddüt eylediği takdirde bunlardan birinin bulunduğu yerin yüksek dereceli hukuk mahkemesi reisi veya hâkimi tarafından hakem sıfatıyle hallolunur".
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas sayısı:1968/57
Karar sayısı:1969/29
Karar günü:13/5/1969
Resmi Gazete tarih/sayı:22.3.1971/13786
İtirazda bulunan : Pertek Sulh Hukuk Mahkemesi.
İtirazın konusu : Umumî, mülhak ve hususi bütçelerle idare edilen daireler ve belediyelerle sermayesinin tamamı devlete veya belediye veya hususî idarelere ait daire ve müesseseler arasındaki ihtilâfların tahkim yoluyla halli hakkındaki 3533 sayılı Kanunu Anayasanın 4/3., 7., 132. ve 139. maddeleri hükümlerine aykırı olduğu ileri sürülerek, iptaline karar verilmesi istenmiştir.
OLAY :
Davacı Belediyenin, askerlik şubesine aylığı 200 liradan kiralanan binanın kira bedelinin 400 liraya çıkarılması isteğiyle açtığı dâva sonunda; kira bedelinin 300 lira olarak tespitine dair verilen karar, Yargıtay 3. Hukuk Dairesince "18/11/1964 günlü ve 2/4 sayılı içtihadı Birleştirme Kararına göre Anayasa Mahkemesinin 26/9/1963 tarihinde yürürlüğe giren iptal kararı gereğince bu tarihten sonra tarafların serbest iradeleriyle yapılan kira sözleşmeleri hakkında tespit dâvası açılamıyacağından" bahisle bozulması üzerine mahallî mahkeme eski kararında direnmiş, bu karar da Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca "3533 sayılı Kanun gereğince tarafların sıfatlarına göre dâvanın görülmesi mahkemenin görevi dışında olup uyuşmazlığın yüksek dereceli hukuk hâkimi tarafından çözülmesi gerektiğinden" bahisle bozulmuştur. Bozma kararından sonra yapılan duruşmada dâvâlı idare temsilcisi, 3533 sayılı Kanun 6. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürerek dosyanın hakeme tevdi edilmemesini istemiş, mahkemece de bu istek ciddî görülerek kanunun kararın gerekçesinde anılan maddelerinin veya tümünün iptali için dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Mahkemenin dayandığı Anayasa maddeleri :
Madde 4- Son fıkra- Egemenliğin kullanılması, hiç bir surette belli bir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiç bir kimse veya organ, kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.
Madde 7- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.
Madde 132- Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa'ya kanuna, hukuka ve vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiç bir organ, makam, meci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge göndermez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında yaşama meclislerinde yargı yetkisinin kullanmasiyle ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organlariyle idare, mahkeme kararına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiç bir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.
Madde 139- Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen karar ve hükümlerinin son inceleme merciidir. Kanımla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.
(Maddenin sonraki fıkraları Yargıtay üye ve Başkanlarının seçimi, nitelikleri ve Yargıtay'ın kuruluş ve işleyişi ile ilgili olduğundan alınmamıştır.)
İlk inceleme :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 11/10/1968 gününde Başkan Vekili Lûtfi Ömerbaş, Üye Salim Başol, Feyzullah Uslu, Şeref Hocaoğlu, Fazlı Öztan, Celâlettin Kuralman, Hakkı Ketenoğlu, Sait Koçak, Avni Givda, Muhuttin Taylan, İhsan Ecemiş, Recai Seçkin, Ahmet Akar, Halit Zarbun ve Muhittin Gürün'ün katılmalariyle yapılan ilk incelemede :
1- Ortada Anayasa'nın 151. maddesi uyarınca bakılmakta olan bir dâva bulunduğuna ve mahkemenin, Anayasa Mahkemesine başvurabileceğine üyelerden Salim Başol, Şeref Hacaoğlu, Avni Givda, Ahmet Akar, Halit Zarbun ve Muhittin Gürün'ün "Mahkemenin elinde kanuna uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı" yolundaki karşı oylariyle ve oyçokluğu ile,
2- Mahkemenin kanunun tümünün mü yoksa belirli maddelerinin mi iptalini istediği kesin olarak anlaşılmadığından bu eksik tamamlanmak üzere dosyanın geri çevrilmesine oybirliğiyle;
Karar verilmiştir.
Mahkeme, bu kararın gereğini yerine getirmiş, bir ek kararla ve ilk kararda açıklanan nedenlerle 3533 sayılı Yasanın tümünün, Anayasa'nın yargıya ilişkin ilkelerine aykırı bulunduğundan iptalinin istendiğini açıklamıştır.
26/11/1968 gününde Başkan Vekili Lûtfi Ömerbaş, Üye İhsan Keçecioğlu, Salim Başol, Feyzullah Uslu, Şeref Hocaoğlu, Fazlı Öztan, Celâlettin Kuralman, Hakkı Kentoğlu, Sait Koçak, Avni Givda, İhsan Ecemiş, Recai Seçkin, Ahmet Akar, Halit Zarbun ve Muhittin Gürün'ün katılmalariyle yapılan incelemede itirazda bulunan mahkemenin yetki sınırı görüşülmüştür.
Anayasa'nın 151. maddesine göre bir mahkeme, bakmakta olduğu davada uygulayacağı kanun hükmünü, Anayasa'ya aykırı gördüğü veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına vardığı takdirde Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri hakkındaki 44 sayılı Kanunun 27. maddesi de bu esası tekrarlamıştır.
3533 sayılı Kanun ise, çeşitli daireler ve kurumlar arasındaki hukuk uyuşmazlıklarının, kanunda belli edilen hakemlerce çözülmesini öngörmektedir. Kanun hükümlerine göre bu türlü kuruluşlar arasındaki uyuşmazlıkların, tahkim yoluyla çözülmesi gerektiğinden doğrudan doğruya mahkemelerde dâva açılması halinde dâvaya bakan mahkemenin, kanunun sadece 1. ve 4. maddelerine dayanmak suretiyle görevsizlik kararı vermesi zorunludur. Bu nedenle itiraz yoluna başvuran Pertek Sulh Hukuk Mahkemesinin 3533 sayılı Kanunun tüm hükümlerini uygulayacak durumda olmadığına ve incelemenin, sözü geçen kanunun mahkemece olayda uygulanacak olan 1. ve 4. maddeleri ile sınırlandırılması gerektiğine oybirliği ile karar verilmiştir.
Esasın İncelenmesi :
Hazırlanan rapor, mahkemenin gerekçeli kararı ile sonradan verdiği açıklama kararı, Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen yasa hükümleri, itirazda dayanılan Anayasa maddeleri ve bunlara ilişkin gerekçeler ve Meclis görüşme tutanakları ve konu ile ilgili öteki metinler okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
3533 sayılı Kanun, l inci maddesinde yazılı kuruluşlar arasındaki, adliye mahkemelerinin görevi içinde bulunan uyuşmazlıkları bu idarelerin bünyelerine uygun biçimde ve daha çabuk ve kesin olarak sonuçlandırmak ereği ile tahkim usulünü kabul etmiştir.
Anayasa'nın 112. maddesinde, kuruluş ve görevleriyle bir bütün o-lan idarenin kanunla düzenleneceği ve 116. maddesinde de mahalli idarelerin kuruluşlarının, kendi aralarında birlik kurmalarının, görev ve yetkilerinin ve maliye ve kolluk işlerinin, merkezî idare ile karşılıklı bağ ve ilgilerinin kanun kuralına bağlanacağı ilkesi yer almıştır. 3533 sayılı Kanunun 1. maddesinde sözü edilen ve genellikle Anayasa'nın 112, ve 116. maddeleri kapsamına giren kuruluşlar arasındaki hukuk uyuşmazlıklarının çözümünün de Anayasa'nın kanunla düzenlenmesini öngördüğü konulardan birisini teşkil ettiği açıktır ve bu çeşit uyuşmazlıkların tahkim yoluyla halli de idarelerin birbirleri ile olan ilişkilerinin kanunla düzenlenmesinden başka bir şey değildir. Söz konusu kuruluşlar arasındaki hukukî, idarî malî, ilişkileri ve bu ilişkilerden doğan uyuşmazlıkları, kişiler arasındaki veya kişilerle idare kuruluşları arasındaki ilişkilere benzeterek Anayasa'nın kişi hakları konusunda koymuş olduğu ilkelerin bunlar hakkında da uygulanacağını düşünmekte isabet yoktur. Bu bakımdan söz konusu 3533 sayılı Kanunun 1. ve 4. maddeleri hükümlerinin, itiraz eden mahkemece ileri sürüldüğü gibi Anayasa'nın 4/3., 7., 132. ve 139. maddelerinde yer alan kurullara aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Hakem sıfatile hareket eden mahallin en yüksek dereceli hâkiminin red olunamayacağı veya davaya bakmaktan çekinmiyeceği hakkında mahkemece ileri sürülen gerekçeye gelince : Kanunda belli edilen daire ve kurumlar arasındaki anlaşmazlığın çözülmesinde yerin en yüksek dereceli hukuk hâkiminin veya mahkeme başkanının görevli kılınması, o yerde esas davayı görecek birden çok hukuk hâkimi veya mahkeme başkanı bulunması halinde bunlardan hangisinin hakem sıfatiyle işe elkoyacağını belli etmek içindir. Hakemlerin reddi veya davaya bakmaktan çekinmeleri konusunda 3533 sayılı Kanunda her hangi bir hüküm bulunmamakta ise de o yerin en yüksek dereceli hâkiminin, hakem sıfatiyle uyuşmazlığı çözmesinde hukukî veya fiili bir engel çıktığı takdirde, hakemlik görevini ondan sonra gelen yüksek dereceli hâkimin yapacağı tabiîdir.
3533 sayılı Kanunla kabul edilen tahkim usulünün ilke olarak Anayasa'ya aykırı olmadığı tespit edilmiş bulunduğuna ve incelemenin bu kanunun 1. ve 4. maddeleriyle sınırlı olarak yapılması kararlaştırılmış olduğuna göre mahkemece ileri sürülen öteki konulara ilişkin itirazların incelenmesine yer görülmemiştir.
Bu nedenlerle itirazın reddi gerekir.
SONUÇ:
Umumî mülhak ve hususî bütçelerle idare edilen daireler ve belediyelerle sermayesinin tamamı devlete veya belediye veya hususî idarelere ait daire ve müesseseler arasındaki ihtilafların tahkim yoluyla halli hakkındaki 3533 sayılı Kanunun sınırlama kararı uyarınca inceleme kapsamı içine giren 1. ve 4, maddelerinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine 13/5/1969 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkanvekili
Lütfi Ömerbaş
Üye
İhsan Keçecioğlu
Salim Başol
Feyzullah Uslu
Fazlı Öztan
Celâlettin Kuralmen
Hakkı Ketenoğlu
Fazıl Uluocak
Sait Koçak
Avni Givda
İhsan Ecemiş
Recai Seçkin
Ahmet Akar
Halit Zarbun
Muhittin Gürün
KARŞI OY YAZISI
Anayasa'nın 151. maddesine göre bir mahkemenin herhangi bir kanun hükmünü Anayasa'ya uygunluk denetimi için Anayasa Mahkemesine getirebilmesinin ilk koşulu o mahkemenin elinde bakmakta olduğu bir dâvanın bulunmasıdır.
"Dâva kavramı gelişigüzel bir baş vurmayı anlatmaz. Ortada bir dayanın bulunması ancak baş vurmanın yasalara uymasına bağlıdır. Olayda belediye, askerlik şubesi ile arasındaki kira anlaşmazlığının çözümü için Sulh Hukuk Mahkemesine baş vurmuştur. Belediye sözkonusu anlaşmazlık dolayısiyle Sulh Hukuk Mahkemesinde askerlik şubesi aleyhine dâva açamaz. Çünkü 29/6/1938 günlü, 3533 sayılı Yasa böyle bir anlaşmazlığın bu yasada yazılı tahkim usulüyle çözülmesini buyurmuştur. Demek ki itiraz yoluna baş vuran mahkemenin ele aldığı iş dâva değil gelişigüzel yapılmış bir baş vurmadır. Böyle olduğu için de 3533 sayılı Kanunun Anayasa'ya uygunluk denetiminin yapılmasını istemesine olanak yoktur. İtirazın, itiraz yoluna baş vuran mahkemenin yetkisizliği yönünden reddi gerekir.
1968/57 esas sayılı işin ilk inceleme evresinde, ortada Anayasa'nın 151. maddesi uyarınca bakılmakta olan bir dâva bulunduğu yolunda verilen 11/10/1968 günlü karara bu nedenle karşıyız.
A. Şeref Hocaoğlu
GEREKÇENİN YAZILIŞINA İLİŞKİN KARŞIOY YAZISI
3533 sayılı Yasa uyarınca dâvaya bakan en kıdemli hâkim, hakem olarak dâvaya bakmaktadır, ancak onun hukuki durumunun teminatlı hâkim durumu olması bakımından öbür hâkimlerle arasında hiç bir ayırım olmadığı gibi gördüğü iş dahi özel yargılama usulüne bağlı bir adlî yargı işidir.
1- Hakem denilen hâkimin, bir adlî yargının görevine giren dâvayı çözümlediği açıktır. Bu yön, 3533 sayılı Yasanın 1. maddesinin yazılışından anlaşılmaktadır.
2- O hâkime hakem adı verilmesi ile onun izleyeceği yargılama usulünün genel yargılama usulü olmadığı, hâkimin 3533 sayılı Yasanın kapsamına giren dâvalarda hakeme benzetilmek yolunun tutulduğu belirtilmiştir, bu nitelendirmenin başka bir ereği yoktur.
3- Anayasa'nın 139. maddesi kuralı, ayrılık durum olarak bir takım kararların mahkemelerce kesin biçimde verilmesini yasak eden bir nitelik taşımamaktadır.
4- Eğer bu hâkim, özel yasa uyarınca tarafların sözleşme ile seçtikleri bir özel hakem sayılsa dahi yine Anayasa'ya aykırılık olamaz. Zira özel hakem, geçerli bir sözleşme gereğince bir uyuşmazlığı çözmektedir. Amma o hiç bir zaman bir hâkim gibi ulus adına Anayasa'dan gelen bir yetkiyi kullanmakta değildir; ancak sözleşmeden gelen bir yetkiyi kullanmaktadır. Taraflar sulh olarak bir durumu belli bir sonuca bağlayabilecekleri gibi hakeme yollama sözleşmesiyle bu sonuca bağlama işini hakem denilen kişilere dahi bırakabilirler. İşte özel hakemin durumu budur. Özel hakem kararı için tutulan yol dahi budur. Bunun Anayasa'ya aykırı bir yönü yoktur.
Sonuç :
İtiraz konusu kural, ancak yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü Anayasa'ya uygun bulunmakta olduğundan, buna uygun olmayan gerekçeye katılmıyorum.