"...
II- İtiraz yoluna başvuran mahkemenin gerekçesi özeti :
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesinin son fıkrasına göre direnme kararının bozulmasına ilişkin Yargıtay Genel Kurulu kararına uyulması zorunludur. Bu zorunluğu koyan hüküm, aşağıdaki yönlerden Anayasa'ya aykırıdır:
a) Mahkemenin iptali istenilen fıkraya göre Yargıtay Genel Kurul kararına uyma zorunluğu, hâkimi, inancı dışında karar vermeye zorlamakla Anayasa'nın yargı yetkisinin bağımsız mahkemelerce kullanılacağını öngören 7. maddesine aykırıdır,
b) Hukuk Genel Kurulunun bozma kararını, doyurucu bulmayan vicdanına ve inanışına aykırı gören hâkim için, Anayasa'nın 31. maddesinin ikinci fıkrası hükmü karşısında, dâvaya bakmaktan kaçınılması da mümkün değildir. Karara uyma zorunluğu ise, hâkimi en buhranlı duruma sokmaktadır. Böyle hallerde hâkim, bile bile vicdanî kanısına ve inanışına aykırı karar vermek zorunda kalacaktır. Anayasamıza göre bu olanaksızdır. Bu nedenle iptal konusu hüküm, Anayasa'nın 31/2. maddesine aykırıdır.
c) Mahkemenin iptal konusu hükme göre Yargıtay Genel Kurul kararına uyma zorunluğu, Anayasa'nın 132/1. maddesinde yer alan ve hâkimlerin görevlerinde bağımsız olmalarını ve Anayasa'ya, kanuna, hukuka ve vicdani kanaatlerine göre hüküm vermelerini öngören ilkeye de aykırıdır.
ç) İptal konusu hüküm, Yargıtay'ı bir derece mahkemesi durumuna getirdiğinden
Anayasa'nın 139/1. maddesine aykırıdır."
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
E. No.:1967/11
K. No.:1968/7
Karar tarihi:13.2.1968
Resmi Gazete tarih/sayı:14.9.1968/13001
İtiraz yoluna başvuran : Çivril Tapulama Mahkemesi.
İtirazın konusu : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429 uncu maddesinin son fıkrası hükmünün, Anayasa'nın 7. 31./2., 132/1. ve 139/1. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmiştir.
I- OLAY: Çivril Tapulama Mahkemesi, tapulama tespitine itiraza ilişkin olarak verdiği 30.4.1964 günlü ve 1964/69 sayılı "Direnme" kararının, Yargıtay Hukuk Genel Kurutunun 29.12.1966 günlü ve esas No: 7/212; karar No: 340 sayılı ilâmıyle bozulması üzerine hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun, Yargıtay Genel Kurulu kararına uyma zorunluğunu koyan, 429. maddesinin son fıkrasının, Anayasa'nın 7., 31/2., 132/1. ve 139/1. maddelerine aykırı bulunduğu kanısına vararak, Anayasa Mahkemesinde yapılacak inceleme sonucuna kadar dosyanın bekletilmesine 22.2.1967 gününde karar vermiştir.
III- İlk İnceleme :
Anayasa Mahkemesi içtüzüğünün 15. maddesi gereğince 3/3/1967 gününde yapılan ilk incelemede mahkemenin 22/4/1962 günlü ve 44 sayılı kanunun 27 nci maddesi uyarınca gerekli belgeleri gönderdiği ve dosyada eksiklik bulunmadığı görüldüğünden işin esasının incelenmesine oybirliği ile karar verilmiştir.
IV- Esasın incelenmesi:
İtirazın esasına ilişkin rapor, mahkemenin 22/2/1967 günlü ve 1967/147 sayılı yazısı ve ekleri, Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen hüküm, dayanılan Anayasa hükümleri, bunların gerekçeleri ve bunlarla ilgili Meclis görüşme tutanakları okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
İtiraz konusu hüküm : '
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesinin son fıkrası şöyledir: "Heyeti Umumiyeden sadır olan karara ittiba mecburidir."
Mahkemenin dayandığı Anayasa hükümleri:
Mahkemenin gerekçesine dayanak yaptığı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 7., 31/2., 132/1 ve 139/1. maddeleri aşağıya alınmıştır.
"Madde 7- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır."
"Madde 31 ...............
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki dâvaya bakmaktan kaçınamaz.
"Madde 132- Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa'ya, kanuna, hukuka ve vicdanî kanaatlarına göre hüküm verirler.
................................."
"Madde 139- Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunda gösterilen belli dâvalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.
..........................................."
İtiraz konusu hüküm, direnme kararının bozulmasına ilişkin Yargıtay Genel Kurulu kararına, mahkemenin uyması zorunluğunu koymaktadır. Gerek bozma kararından önceki ve gerekse sonraki evrede yargı yetkisini dâvaya bakan bağımsız mahkeme kullanacaktır. Bu nedenle ortada Anayasa'nın, tam bir genel ve ilkel yetki olan, yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağını belirten 7. maddesine aykırı bir durum yoktur.
Mahkemenin dayandığı, Anayasa'nın 31. maddesinin ikinci fıkrasının ereği herhangi bir mahkemenin önüne getirilen bir uyuşmazlığı, bunu çözümleyecek bir kanunun bulunmaması gerekçesiyle reddedememesi ve bunun sonucu olarak da hak arama hürriyetinin teminata bağlanmasıdır. Bir uyuşmazlığın çözümlenmesinde dayanılacak bir kanun hükmünün bulunmadığı yolundaki iddiayı dâvaya bakmaktan kaçınmaya neden olarak kabul etmeyen Anayasa'nın, direnme kararının Yargıtay Genel Kurulu tarafından bozulması özerine dâvaya bakmaktan kaçınmayı kabul edemeyeceği, tartışma konusu yapılamıyacak kadar açıktır. Bu duruma göre itiraz konusu hüküm, Anayasa'nın 31. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı değildir.
Anayasa'nın 132. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, hâkimlerin görevlerinde bağımsızlığın öngörür ve herhangi bir organ, makam, merci veya kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında hâkimlerin işlerine karışmamasını ve onlar üzerinde herhangi bir biçimde etkili olmamasını kesin olarak buyurur. Anayasa'nın koymuş olduğu bu esaslar, mutlak olup kanunlarla istisnalar kabulüne elverişli değildir.
Mahkeme söz konusu hükmün, Anayasa'nın bu maddesine aykırı olarak mahkemelerin bağımsızlığını zedelediğini ileri sürmektedir. Bu görüşün doğru olup olmadığını anlamak için Yargıtay'ın nitelikleri ve görevi ve bundan başka Anayasa'nın 132. maddesinin sözü edilen hükümlerinin kanun yollarını yasaklayıp yasaklamadığı yönü üzerinde durulmak gerektir.
Anayasa'nın 139. maddesinin birinci fıkrası hükmü şöyledir: "Yargıtay, Adliye Mahkemelerince verilen karar ve hükümlerin son inceleme merciidir."
Hâkimler de her insan gibi yanılabilirler, usul ve kanuna aykırı olarak karar verebilirler veya verdikleri kararlar taraflar için doyurucu olmayabilir. Bu durum, mahkeme kararlarına karşı mahkemenin kendisine veya başka bir mahkemeye başvurarak bu kararların yeniden incelettirilmesi, bunlardan yanlış olanların bozulması, doğru olanların da doğru olduklarının belirtilmesi ve bunun sonucu olarak doğru kararlar üzerindeki yanlışlık kuşkusunun ortadan kaldırılması zorunluğunu doğurmaktadır. Yargıtay, her şeyden önce, bu zorunluğu karşılamak ereği ile ve özel kanunla kurulmuştur. Anayasa'da bu niteliğini belirterek Yargıtay'ı Anayasa kurumlan arasına almıştır. Bundan başka Yargıtay, ülkede içtihat birliğini de gerçekleştirmektedir; zira, hâkimlerin belli olaylarda uyguladıkları kanunları ve öbür hukuk kurallarını kendi kanılarına göre başka başka biçimde yorumlanmaları mümkün olduğundan, mahkemelerden, benzeri olaylarda verilecek kararlar arasında çelişmeler olabilmekte ve bu çelişmeler Anayasa'nın 12. maddesiyle tanınan kanun önünde eşitlik ilkesini zedelemekte ve bundan dolayı içtihatlar arasında birlik sağlanması da zorunlu bulunmaktadır.
Yargıtay'ın, gerek alt mahkemelerin verdikleri kararları denetleme görevini, gerekse hukuk kurallarının yorumlanmasında birliği gerçekleştirme görevini, yapabilmesi için, verdiği kararların mahkemeleri bağlayıcı kararlar olması gerekir. Gerçekten, Yargıtay kararlarına bağlayıcı nitelik tanınmayacak olursa, Yargıtay görüşünün benimsenmesi, mahkemelerin iradesine bağlı kalacak ve Yargıtay'ın durumu, danışma yoluyla karar veren bir yer olmaktan ileri gitmiyecektir. Oysa ki Anayasa'nın az yukarıda sözü edilen 139. maddesinin birinci fıkrası uyarınca Yargıtay, Adliye Mahkemelerinden verilmiş kararların ve hükümlerin son inceleme yeridir. Başka deyimle, bu kararlan ve hükümleri inceleyerek denetleyerek ve hüküm uygulamalarında görüş birliğin! gerçekleştirecek bîr yüksek mahkemedir; bir danışma yeri değildir.
Kaldı ki Anayasa'nın 132. maddesi, kanun yollarına başvurmayı ve bir hâkim kararının, başka bir hâkim veya mahkemece incelenmesini engelleyici bir hüküm de koymuş değildir. Bu maddenin öngördüğü bağımsızlığın ereği, herhangi bir işi veya dâvayı tek bir hâkime veya tek bir mahkemeye gördürüp yalnızca o hâkim veya o mahkemenin kanısına göre hükme bağlatmak olmayıp, yargı işlerinin dışarıdan gelecek etkilerden uzak ve yalnız hukukî ölçülere göre değerlendirilip hükme bağlanmasını sağlamaktır. Buna göre bir hâkim kararının, başka bir hâkim tarafından denetlenmesi, bu maddenin kapsamı dışındadır. Bu bakımdan, verilen kararların veya hükümlerin, Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygunluğunu güvenlik altına almak üzere bir işin., veya dâvanın, başka bîr hâkim veya mahkemeye incelettirilmesini ve o hâkim veya mahkeme kararının ilk hâkim veya mahkeme için bağlayıcı olmasını öngören, bir kanun hükmü, Anayasa'nın sözü edilen maddesindeki bağımsızlık ilkesine ayları sayılamaz; belki bu maddenin, hâkimleri Anayasa'ya kanuna ve hukuka uygun karar ve hüküm vermekle ödevli kılan kuralının gerçekten uygulanmasına yönelen bir tedbir niteliğini gösterir. Böyle bir kanun hükmü, ayrıca Anayasa'nın mahkemelerin kuruluş ve işleyişleriyle, yargılama usullerinin kanunla belli edileceğini bildiren 136. maddesine dayanan bir hüküm dahi sayılabilir.
İtiraz konusu usul hükmü, Yargıtay'ın Anayasa'ca gösterilmiş olan görevini yapabilmesi için zorunlu bir tedbiri kapsadığından ve Anayasa'nın 132. maddesinde bir mahkeme hükmünün veya kararının başka bir mahkemece İncelenip yanlış bulunduğunda bozulmasını ve bozma kararının ilk hükmü veya karan vermiş bulunan mahkeme için bağlayıcı olmasını engelleyen bir yönü bulunmadığından, Anayasa'nın bu maddesine de aykırı değildir.
Yukarda açıklanan nedenlerle itirazın reddi gerekir.
SONUÇ:
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nün 429. maddesinin son fıkrası Anayasa'ya aykırı olmadığından itirazın reddine, 13/2/1968 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan
İbrahim Senil
Başkanvekili
Lütfi Ömerbaş
Üye
İhsan Keçecioğlu
Salim Başol
Feyzullah Uslu
A. Şeref Hocaoğlu
Fazlı Öztan
Celâlettin Kuralmen
Hakkı Ketenoğlu
Sait Koçak
İhsan Ecemiş
Recai Seçkin
Ahmet Akar
Halit Zarbun
Muhittin Gürün