ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1962/257
Karar Sayısı : 1963/17
Karar Tarihi : 28/1/1963
İTİRAZDA BULUNAN : Feke Sulh Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 6831 Sayılı Orman Kanununun Anayasaya aykırı bulunduğu kanısına varılan geçici 1 inci maddesinin iptali istenilmiştir.
Feke Sulh Ceza Mahkemesinin 14.11.1962 günlü kararında özetle, Sanık Enver Şimşek’in, Orman Kanununun 91 inci maddesi gereğince cezalandırılması, Feke Cumhuriyet Savcılığı tarafından istenilmiş olduğundan, yapılan yargılamada verilen ara kararı uyarınca, sanığın ağaç kestiği yerin orman olup olmadığının belli edilmesi için Tarım Bakanlığına yazılan yazıya, aradan iki yıldan fazla süre geçtiği halde, cevap gelmediği, davaya katılan Ahmet Şimşek’in Orman Kanununun geçici 1 inci maddesinin Anayasanın 132 nci maddesine aykırı olduğu iddiasını kapsayan bir dilekçe verdiği, Orman İşletme Müdürünün ise, geçici 1 inci maddenin Anayasaya aykırı olmayıp aksine, Anayasanın 131 inci maddesine uygun olduğunun bildirdiği, gerçekten söz konusu geçici 1 inci maddenin, mahkemenin bağımsızlığını zedeler nitelikte olduğu ve idari bir makama yargı yetkisine etki yapacak bir kuvvet tanıdığı, belirtme işinin, aynı davada taraf olan orman idaresinin bağlı bulunduğu Tarım Bakanlığına verildiği, bu hallerin Anayasanın 7 ve 132 inci maddelerine aykırı olduğu ileri sürülerek, 6831 sayılı Orman Kanununun geçici 1 inci maddesinin iptali istenilmiştir.
İNCELEME :
Anayasa Mahkemesinin, içtüzüğün 15 inci maddesi uyarınca 28.11.1962 gününde, ilk inceleme için yapılan toplantısında, dosyada bir eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından, işin esasının incelenmesine karar verilmiştir. Esasın incelenmesi için, 28.1.1963 günü yapılan toplantıda, Feke Sulh Ceza Mahkemesinin 14.11.1962 günlü kararı ile ekleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, konu ile ilgili kanunlara ilişkin tutanakları ve düzenlenen rapor okunduktan sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:
Daha önce, 6831 sayılı Orman Kanununun geçici 1 inci maddesinin, Anayasa’nın 132 nci maddesi hükmüne aykırı olduğu kanısına varıldığı, Çine Gezici Arazi Kadastrosu Mahkemesi tarafından, itiraz yolu ile, Anayasa Mahkemesine bildirilmiş ve Anayasa Mahkemesince de, işbu maddenin Anayasa’nın 132 nci maddesi hükmüne aykırı bulunmadığına ve itirazın reddine 26.12.1962 gününde 1962/211-1962/121 sayı ile karar verilmiş bulunmaktadır.
Bahse konu geçici 1 inci maddenin Anayasanın 132 nci maddesine aykırı olduğu yolundaki itirazın evvelce Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilmiş olması, sonradan yapılmış olan işbu itirazın, 132 nci maddeye matuf kısmının esas yönünden incelenerek yeniden karara bağlanmasına engel olmayacağına, çoğunlukla karar verildikten sonra, ortada evvelce varılan sonuçta değişiklik yapılmasını gerektiren bir hal ve şart bulunmadığından, 6831 sayılı Orman Kanununun geçici 1 inci maddesinin, Anayasanın 7 ve 132 nci maddelerine aykırı olduğu yolundaki Mahkemenin düşüncesi yerinde görülmemiştir.
SONUÇ :
Yukarıda belirtilen sebepten ötürü, 6831 sayılı Orman Kanununun geçici 1 inci maddesinin, Anayasanın 7 ve 132 nci maddelerine aykırı bulunmadığına ve itirazın reddine, bir kısım üyelerin esasa ve bir kısmının da gerekçeye karşı muhalefetleri ile ve oyçokluğu ile 28.1.1963 gününde karar verildi.
Başkan
Sünuhi ARSAN
Başkan Vekili
Tevfik GERÇEKER
Üye
Osman YETEN
-muhalif-
Muhalefet şerhi eklidir.
İ. Hakkı ÜLKMEN
Şemsettin AKÇOĞLU
İbrahim SENİL
İhsan KEÇECİOĞLU
Salim BAŞOL
Celâlettin KURALMEN
Yekta AYTAN
Hakkı KETENOĞLU
Ahmet AKAR
Muhittin GÜRÜN
Usul ve Gerekçeye muhalifim.
Lütfi ÖMERBAŞ
Ekrem TÜZEMEN
MUHALEFET ŞERHİ
Yukarıda numaraları yazılı kararda, 6/3/1963 tarihli ve 11348 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 26/12/1962 tarihli ve 1962/211 E. 1962/121 K. sayılı kararın gerekçesine dayanılmaktadır.
Bu gerekçeye göre (Ziraat Bakanlığının belirtmesi) idari bir karar da sayılabilir, bir bilirkişi kanaati mahiyetinde de görülebilir.
İdari karar telâkki edilirse aleyhine dava yolu açıktır; iptal ettirilmesi mümkündür.
Bir bilirkişi kanaati mahiyetinde görülürse mahkeme bununla yetinmeyip yeni deliller toplamakta serbestir.
Her iki halde de Bakanlığın belirtilmesi mahkemeleri bağlamaz. Binnetice, 6831 sayılı Orman Kanununun geçici birinci maddesinin Anayasanın 132 nci maddesine aykırılığı hakkındaki itiraz yetersizdir.
Bu gerekçeye ve karara, aşağıda yazılı sebeplerden dolayı, muhalifim:
1- 6831 sayılı kanunun geçici birinci maddesi gereğince (bir yerin orman sayılıp sayılmayacağının Ziraat Bakanlığınca belirtilmesi) idari bir kararsa bu madde hükmü Anayasanın 32 nci maddesi hükmüne aykırıdır.
Zira- karardaki kabul şekline göre – bu karar aleyhine idari dava açılır da bu dava reddolunur ve idari karar bu suretle kesinleşirse mahkeme bu (belirtme) ye uygun şekilde karar vermek mevkiinde kalacaktarı.
Halbuki, bir yerin orman olup olmadığı hususundaki bir ihtilâfın hal mercii adli mahkemelerdir. Açılacak olan idari dava vesilesiyle Danıştay, adli kazanın görevine giren bir ihtilâfı tetkik etmiş ve vereceği karar mahkemeyi bağlamış olacağı için fertler, Anayasanın 32 nci maddesi hükmüne aykırı olarak, tabii hâkiminden başka bir mercie müracaat zorunda bırakılmış sayılmak icabeder.
Ziraat Bakanlığının, bir yerin orman sayılması lâzımgeldiğine dair kararı, aleyhine idari dava açılmamak suretiyle kesinleşirse -Mahkeme bu kesinleşen karara uygun şekilde davayı halletmek zorunda bulunduğuna göre- verilecek kararı Bakanlık telkin etmiş olmaktadır ki geçici birinci madde, bu anlayışa göre de, Anayasanın 132 nci maddesi hükmüne aykırı düşer.
2- Ziraat Bakanlığının belirtmesi bir bilirkişi mütaleası sayılacaksa, geçici birinci madde hükmü Anayasanın 7 nci maddesine aykırıdır. Zira, Mahkemeleri tabii yargılama yollarından ayıran, usul kanunlarına uymayacak şekilde tahkikata zorlayan bir kanun hükmü mahkemenin bağımsızlığını ihlâl eder.
3- Ziraat Bakanlığının, 6831 sayılı Kanunun geçici birinci maddesi gereğince yaptığı (belirtme), kanaatimizce, ne bir idari karardır, ne de bir bilirkişi mütaleasıdır. Filhakika:
a) İdari kararların en mümeyyiz vasfı (resen kabili icra) oluşudur. Bu vasıfta olmayan idari tasarruflar, Danıştayda bir iptal davasına konulu olamaz.
(Resen icrası kaabil karar) hiçbir merciin tasvip ve tasdikına ihtiyaç göstermeyen nihai karar demektir. Halbuki, hâdisemizde, Ziraat Bakanlığı bir karar vermemekte, mahkemenin bir sorusunu cevaplandırmaktadır. Bu cevaba -muhtevası itibariyle- karar denilse bile (kendiliğinden icra) kaabiliyeti olmayıp mahkemenin buna uygun bir karar vermesi lâzımdır. Böyle, bir mahkemece benimsenip tasvip edilmeye muhtaç bir tasarrufun idari karar sayılması ve iptal davasına konu teşkil etmesi, İdare Hukuku esaslarına göre, mümkün değildir.
b) Ziraat Bakanlığının Mahkemeye gönderdiği cevaba bir bilirkişi mütaleası olarak da bakılamaz.
Bilirkişilerin ne suretle ve kimlerden seçileceği usul kanunlariyle belirtilmiştir. Hukuk davalarında bilirkişileri taraflar ve -ittifak edemezlerse- hâkim seçer. Ceza davalarında bu hak doğrudan doğruya hâkimindir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 276 ncı ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 66 ncı maddelerinde Hükümet tarafından müntahap ehlivukuf (resmi ehlihibre) varsa bilirkişilerin bunların arasından seçilmesi gerekeceğine dair hükümler vardır. Ancak, bu hükümlerle adli tabiplerin, Adli Tıp Müesssesi ve Yüksek Sağlık Şurası gibi resmi ekspertiz müesseselerinin kastedildiğine şüphe yoktur.
Kendilerine ayrılmış sahada tamamen idari vazife gören Umum Müdürlükler ve Bakanlıklar gibi resmi dairelerin bu konuda görevlendirmeleri ve hele orman davalarında taraf olan Orman Umum Müdürlüğünün bağlı bulunduğu Ziraat Bakanlığına bu davalarda bilirkişilik yaptırılması asla hatıra gelemez. Çünkü, hâkimlerin (kendisine ait olan veyahut doğrudan doğruya veya dolayısiyle alâkadar olduğu davalara bakamayacağı) hakkında, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 28 inci maddesinde yeralan 1 numaralı bent hükmü, ayni kanunun 277 nci maddesi gereğince bilirkişiler hakkında da aynen uygulanır. Gerek hâkim gerekse bilirkişi bu konuda kat’i bir memnuiyet hükmiyle karşı karşıya bulunduğuna nazaran Kanun Koyan, orman davalarında Ziraat Bakanlığına bilirkişi görevi yüklemeyi düşünmüş olamaz.
Suçtan zarar gören kimseyi bilirkişilikten meneden Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 21 ve 67 nci maddeleri hükümleri karşısında ayni mülâhazalar ceza mahkemelerinde bakılan orman davaları için de aynen varittir.
4- Ziraat Bakanlığının yazısı lâzımülicra bir idari karar veya bir bilirkişi mütaleası olamayacağına göre bir başka mana ve maksat taşıması gerekir.
Mahkemeler, umumiyetle, kendilerini Ziraat Bakanlığının (belirtme) si ile mukayyet görmekte, kararlarını Bakanlık cevabında yeralan (belirtme) ye uygun olarak vermektedirler. Bu tatbikat, 29/5/1957 tarihli ve 9/1 sayılı tevhidi içtihat karariyle de desteklenmiş bulunmaktadır.
Bakanlık yazısi – yukarıda izah edilen sebeplerle- bir idari karar sayılamayacağına; Kanun Vazıının , hukuk davalarında taraf ve ceza davalarında da mağdur mevkiinde bulunan Ziraat Bakanlığına kanunen memnu olduğu bir (bilirkişilik) görevi vermesi düşünülemeyeceğine ve, hassaten usul kanunlarına göre hâkimin nezaret ve mürakabesi altında yapılmayan tetkikat (bilirkişi tetkikatı) sayılamayacağına ve, nihayet, hatıra başkabir ihtimal de gelmediğine göre Bakanlık (belirtme) sinin, tatbikatta kabul edilen mana ve maksadı taşıdığını kabul zaruridir. Bu haliyle Bakanlık cevabı, verecekleri kararı mahkemelere telkin eden bir mahiyet taşımaktadır. Manası ve maksadı itibariyle Anayasanın 132 nci maddesi hükmüne aykırı hüküm taşıyan 6831 sayılı Kanunun geçici birinci maddesi hükmünün iptaline karar verilmesi gerekir.
Mahkememizin 26.12.1962 gün ve Esas 1962/211, karar 1962/121 sayılı kararındaki muhalefet şerhinde gösterdiğimiz sebeplerle 6831 sayılı kanunun geçici 1 inci maddesinin Anayasaya aykırı olduğu sonucuna vardığımızdan sözü geçen maddenin iptali reyindeyiz.
Mahkememizin 26.12.1962 tarih ve 211/121 sayılı kararındaki muhalefet şerhinde gösterdiğim sebeplerle kararın gerekçesine muhalifim.
Aynı konuya ait Mahkememiz’in 26.12.1962 tarih ve 211/121 sayılı kararı altındaki muhalefet şerhinde izah olunan sebeplere göre 6831 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin iptali reyindeyim.
Feke Sulh Ceza Mahkemesinin itirazının konusu, 6831 sayılı Orman Kanununun geçici 1 inci maddesinin; mahkemenin bağımsızlığını zedelemekte olduğu, idari bir makama yargı yetkisine etki yapacak bir kuvvet tanıdığı, belirtme işini, aynı davada taraf olan orman idaresinin bağlı bulunduğu Tarım Bakanlığına verdiği cihetle Anayasanın 7 ve 132 nci maddelerine aykırı bulunduğudur.
Daha önce de Çine Gezici Arazi Kadastro Mahkemesince, söz konusu geçici 1 inci maddenin, benzer gerekçe ile, Anayasanın 132 nci maddesine aykırı bulunduğundan bahsile itiraz edilmiş ve neticede Anayasa Mahkemesince, 26.12.1962 tarihli ve 1962/211-1962/121 sayılı karar ile 6831 sayılı Orman Kanununun geçici 1 inci maddesinin Anayasaya aykırı olmadığına karar verilmiştir.
Yukarıki açıklamadan da anlaşılacağı üzere iki mahkemenin itirazları arasındaki fark, birinci mahkemenin konu hakkında sadece Anayasanın 132 nci maddesine aykırılık ileri sürmüş olmasına mukabil bu kerre Feke Sulh Ceza Mahkemesince, 132 nci maddeye ilâveten, Anayasanın 7 nci maddesine de aykırılık görmüş olmasındadır.
Mahkememiz yukarıki kararı ile, Feke Sulh Ceza Mahkemesinin bu itirazının Anayasanın 132 nci maddesine ilişkin kısmını da, aynı konu ile ilgili önceki kararında olduğu gibi, yeniden inceleyerek esas hakkında yeni bir karar vermiş bulunmaktadır.
Her nekadar bu defaki karardada, önceki kararı teyit edici mahiyette sonuçlanmış bulunmakta ise de, mahkememizin benimsediği bu usule göre, müzakereye katılan üyelerde değişiklik olması veya üyeler aynı kalsa dahi düşüncelerde değişiklik meydana gelmesi gibi sebeplerle konuları aynı olan kararların farklı hükümlerle neticelenmesi de imkân dahiline girmiş bulunmaktadır. Yani Anayasa Mahkemesinin, bu kabil müracaatlar neticesinde, evvelce Anayasaya uygunluğuna karar verdiği bir kanunu veya hükmü, kısa veya uzun bir müddet sonra Anayasanın aynı hükümlerine aykırı görerek iptal etmesi mümkün olabilecektir.
Kanaatımca, Anayasamız böyle bir tutuma cevaz vermemekte ve bu bakımdan konumuzu teşkil eder. 6831 sayılı Orman Kanununun geçici 1 inci maddesinin; 132 nci maddesi yönünden Anayasaya aykırı olmadığı daha önce Anayasa Mahkemesince karara bağlanmış olduğundan artık aynı mahiyette bulunan, yani söz konusu hükmün, 132 nci maddesi yönünden Anayasaya aykırı bulunduğuna dair olan itirazların, esası hakkında yeniden karar verilmesi caiz bulunmamaktadır.
Zira Anayasanın 152 nci maddesinde;
(Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir.
Anayasa Mahkemesince, Anayasaya aykırı olduğundan iptaline karar verilen kanun veya içtüzük veya bunların iptal edilen hükümleri, karar tarihinde yürürlükten kalkar. Gereken hallerde, Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın verildiği günden başlayarak altı ayı geçemez.
İptal kararı geriye yürümez.
Anayasa Mahkemesi, diğer mahkemelerden gelen Anayasaya aykırılık iddiaları üzerine verdiği hükümlerden, olayla sınırlı ve yalnız tarafları bağlayıcı olacağına da karar verebilir.
Anayasa Mahkemesi kararları, Resmi Gazetede hemen yayınlanır ve Devletin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.)
Denilmektedir.
Keza Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri hakkındaki 44 sayılı kanunun, Anayasa Mahkemesi kararlarının yayınlanması başlıklı 51 inci maddesinde:
(Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede derhal yayınlanır ve Devletin Yasama, Yürütme ve Yargı Organlarını, idare makamlarını, bütün gerçek ve tüzel kişileri ve teşekkülleri bağlar.)
Hükmü bulunmaktadır.
Mahkememiz şimdiye kadar olan tatbikatında, gerek Anayasanın 152 nci maddesinin son fıkrası gerekse 44 sayılı kanunun 51 nci maddesinin açık hükümlerini Yüce Divan Sıfatiyle verilen kararlar dışında, mahiyeti ne olursa olsun bütün kararları hakkında seyyanen uygulamış ve bu sebeple sadece iptal kararlarını değil, Anayasa’ya uygunluğu sebebiyle iptaline mahal görmediği kanunlarla ilgili kararlarını ve hatta görev dışında veya yetkisiz kimseler tarafından yapılan müracaatlar neticesinde verdiği kararları dahi Resmi Gazete ile yayınlama yoluna gitmiştir. Yani Anayasanın 151 nci maddesinin son fıkrasiyle 44 sayılı kanunun 51 inci maddesi hükümlerini, Anayasa Mahkemesi sıfatiyle verdiği bütün kararlara temsil etmiştir. Esasen ne Anayasa’da ne de 44 sayılı kanunda Anayasa Mahkemesi kararlarının, mahiyetleri itibariyle farklı muameleye tabi tutulacakları hakkında açık veya kapalı bir işarete de rastlanmamaktadır.
Böyle olunca, Anayasanın 152 nci maddesinin son fıkrası ile 44 sayılı kanunun 51 nci maddesinin, Anayasa Mahkemesi kararlarının bütün Devlet organlarını ve kişileri bağlayacağına dair olan hükümlerinin de gerek iptal kararlarına, gerekse Anayasa uygunluğu sebebiyle iptaline mahal görülmeyen kanunlarla ilgili kararalara şümulü olduğunu kabul etmek zarureti vardır.
Esasen kanun koyucunun maksadının, Anayasa Mahkemesince, bir kanunun Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali halinde artık o kanunun hiç bir suretle uygulama sahası bulamaması ve yasama organı ve mahkemeler de dahil olmak üzere herkesin bu kararlara bağlı kalması olduğu gibi, ki bu noktada bütün fikirler ittifak halindedir, bunun karşılığı olmak üzere bir defa Anayasa Mahkemesince bir kanunun veya bir hükmün Anayasa’ya aykırı olmadığına karar verilmesi halinde de artık Yasama Organı ve mahkemeler de dahil olmak üzere herkesi o kanunu Anayasaya uygun olarak kabul etmesi ve böylece uygulaması, ve Devlet görevlerinin ifası münasebetiyle artık kimsenin o kanunun Anayasaya aykırılığı iddiasında bulunmaması, diğer bir tabirle bu mahiyetteki kararların da herkesi (bağlaması) olduğu maddelerin metinlerinde kullanılan ifadelerin açıklığından anlaşılmaktadır.
Aksi takdirde, Anayasa Mahkemesince bir kanunun Anayasaya uygunluğunun karara bağlanmasına rağmen, iptal yetkisini haiz makamların aynı mevzuda devamlı olarak müracaatlarını yeniliyebileceklerini, itiraz yetkisine sahip kişilerin de daimi surette Anayasaya aykırılık iddiasında bulunabileceklerini ve mahkemelerin de hududunu bir surette ve açılan her dâva münasebetiyle aynı kanunu, Anayasa Mahkemesinde itiraz konusu yapabileceklerini kabul etmek lâzımgelir ki bu hal Anayasa Mahkemesi kararlarının hem kanunlarda açıkça ifade edilen (bağlayıcılık) niteliğile, hem kanun koyucunun bu ifadeden istihraç olunun maksadiyle, hem de Anayasa Mahkemesinin, Anayasa ihtilâfları konusunda Memlekete getirmesi zaruri olan ve Kuruluşu sebepleri arasında bulunan (istikrar) gayesiyle bağdaştırılamaz.
Binaenaleyh bir kanunun veya bir kanun hükmünün, Anayasaya aykırı bulunmadığı Anayasa Mahkemesince kararlaştırıldıktan sonra artık ne iptal davası açma yetkisini haiz makamlarca, aynı kanunun veya hükmün, evvelce verilen kararla aykırılık bulunmadığı tesbit olunan Anayasa maddelerine veya Anayasa’nın tümüne karşı aykırı olduğundan bahsile tekrar iptal dâvası açılamayacağı gibi, yetkili kişiler tarafından mahkemeler huzurunda da bu yolda artık itirazda bulunulamaz, bulunulsa bile mahkemelerce bu itirazlar yerinde görülerek konu Anayasa Mahkemesine getirilemez ve bu suretle Anayasa ve 44 sayılı kanunlarda ifade edilen Anayasa Mahkemesi kararlarının (bağlayıcılık) niteliği, uygulama yeri bulmuş olur.
Aksi takdirde yeni Anayasa Mahkemesi kararlarının (bağlayıcılık) niteliğini, yalnız iptal kararlarına hasrederek, Anayasa’ya uygunluğunu tesbit eden kararları bunun dışında bırakmak, kanunun ne ifadesine, ne de kanun koyucunun maksadına uygun düşmez.
Bu sebeplerle Anayasa Mahkemesinde açılan dâvalarla yapılacak itirazların esasının incelenmesine başlandığı zaman böyle bir durum tesbit edildiği takdirde artık başkaca bir incelemeye tabi tutulmaksızın evvelce aynı konuda verilen kararın tarih ve numarasından bahsile ve esası hakkında yeni bir karar ittihasına lüzum bulunmadığı gerekçesiyle iptal dâvasının veya itirazın reddolunmasına karar verilmesi iktiza eder.
Şüphesiz evvelce verilen karar, Anayasa’nın belli bir veya birkaç maddesine muhalefet bulunmadığını tesbit eden bir nitelikte olur, ve sonradan gelen müracaatta Anayasanın başka hüküm veya maddelerine muhalefet sebebiyle yapılmış bulunur ise, itirazın konusunda değişiklik olduğundan bu dâvaya bakılması lâzım geleceği tabiidir.
Halbuki yukarıda da belirtildiği üzere bu dosya ile yapılmış olan itirazın konusu, 6831 sayılı Orman Kanunun geçici 1 inci maddesinin, 7 ve 132 nci maddeleri delâletiyle Anayasaya aykırı bulunduğundan ibaret olup Çine Gezici Arazi Kadastro Mahkemesince 132 nci maddeye istinaden daha önce yapılmış olan Anayasaya aykırılık iddiasının muhakemesi sonunda, söz konusu 6831 sayılı kanunun geçici 1 inci maddesinin, Anayasanın 132 nci maddesine aykırı bir niteliği görülmediğinden Anayasaya aykırı olmadığına 26.1.1962 tarihinde 1962/211-1962/121 sayı ile karar verilmiş olduğundan, Feke Sulh Ceza Mahkemesinin itirazının, sadece Anayasanın 7 nci maddesine ilişkin kısmının esas bakımdan incelemeye tabi tutulup, 132 nci maddeye matuf bulunan kısmı hakkında, durumun izahı ile, (yeni bir karar verilmesine mahal olmadığı) yolunda karar verilmesi lâzım geldiği kanaatında olduğumdan karara bu noktadan muhalifim.
2- Mahkememiz’in 6 Mart 1963 tarihli ve 11348 sayılı resmi gazetede yayınlanmış bulunan 26.11.1962 tarihli ve 1962/211-1962/121 sayılı kararında yazılı muhalefet şerhimde belirttiğim sebeplere dayanarak, Anayasaya aykırılık bulunmadığı yolundaki sonucuna katıldığı bu kararın gerekçesine de muhalifim.
2 inci maddede
beraberim.